© koyacağı ss — 2 VAKIT 17 Teşrinsani! 730 Bize | Yazınız VAKIT dert ortağınızdır - Asıl kabahat kimin ? Numerotaj ihtilâfında belediye de v defterdarlık Maliye ve belediye işlerile uğraşmış bir okuyucumuz bize şu mektubu gön- deriyor: “Belediyenin sokaklara koyduğu i- simlerle evlere verdiği numaralar def. terdarlığın yeni müsekkafat tahririnde numaralar arasında fark bulunacağı ve bu yüzden maliye defter lerinin ihlâl edileceği söylenilerek siki yet edildi. Bir taraftan defterdarlık belediyöyi kabahatli buldu; diğer taraftan da be. lediye kendisinin bu işte bir kusuru ol: müdığını iddia etti. Bu haberleri muhte) rem gazetenizde okudum. Belediye bu meselede haklıdır. Çün- kü elde mevcut kanun ve talimatname belediyeye bu numara ve isimleri de- , ğiştirmek hakkını vermektedir. Ancak burada nazarı dikkate alınması lâzım — gelen bir nokta vardır: | da haklıdır n İsimlerile müsakkafatın rakamı ebva- bı kaza memurini maliyesine hâber ve- rilmeksizin tebdil edilmiyecektir ilâ... merota jj heyetlerinde hicbir maliye me- müru O bulundurulmamıştır ki bunun İkabahati. belediyenin değil numerotaj heyetleri talimatnamesini hazırlıyan he yetindir. Eğer maliye vekâleti minliye kanunlarına tamamile aşina bir zatı bu heyette bulundurmuş olsaydı, buzün| bu vaziyet hüsl olmazdı. Belediyede Barem Daha nekadar bekliyelim? diyorlar Istanbul belediyesine merbut mües- seselerden birisinde çalışan bir okuyu- cumuz bize gönderdiği bir mektupta di-| 1927 senesinde yapılan tahrire pit — talimatnameyi hazırlıyan komisyonda © Kür on dördüncü maddede deniliyor » dedi ki: bulunan maliye müşavirinin, daha ev yelden çıkmış ve mevkii mer'iyete gir- © miş olan müsakkafat kanununa ait ni zamnümenin 14 üncü maddesini hatır. Myârak numerotaj heyetlerinde hiç ol! marsa bir mal memurunun bulunması! ni temin etmesi lâzımgelirdi. Zira mez| ki: “Tahririn icrasından sonra şehir ve kasabalarda meydan, sokak, çıkmaz ve geçitlerin esnayı tahrirde kaydedile. kunda bazı cümleler fesh arzu- sunu ima eder şekilde idi. Ahme B. ne diyor? Ağa oğlu Ahmet B. bana “— Feshe karar verildi, Gazi Hz. ne arzedildi. Nasil talâkki ettiklerini o bilmiyorum. Fesbin esbabını iki kelime ile ifade edemem. Bu , memleketin mu- kadderatile alâkadardır. Buna azamız arasındaki tesanütsüzlü- yor ki: Devlet müesseselerinde uzun müddet) tenberi barem usulü tatbik olunmakta- dır. Bu usul mucibinee memurların ala-| cağı para miktarı tesbit edilmiş, terfi esasları taayyün etmiştir. Fakat biz? Biz İstanbul belediyesine! mensup müessese memurları, bizim va- ziyetimiz gayet gariptir. Cetveller ha- zırlanıyor, gidiyor. Şurada, burada bek liyor. Yanlışlık yapılmış deniliyor. Fakat bütün bu lüzumsuz gecikmele. tin günahını ve âcısmı biz çekiyoruz. Tahakkuk etmiş bir hakkı vermek te| bu kadar gecikmek reva mıdır.? Aslı yok Matbuat kanunu tadil edilmiyecek Birkaç gündenberi bazı gazetelerde! matbuat kanununun tadil edileceği, zem ve :kadih suçlarında hapis cezası verilmeyip 5000 liraya kadar nakdi ceza verileceği yazılmaktadır. Bu hususta yaptığımız tahkikat metil sebep olduğu şayiaları hi & değildir. ğ — İnsanların hayatı da tıpkılgün göz, çarpık ağızla güler güler birer (eski) tavsifi ilâve edilmezse © böyledir. Bir kişi kapar arkasından © bin kişi havlar. Dikkat etmeği bil » sek hayatın her sahnesi bizim için | bir ibret dersi olduğunu öğreniriz. © Kapana tanederek havlıyanlara ka © tuşmak beşerin cibilliyeti iktızasm- dandır. Bu köpek bize mi benzi- yor? biz mi köpeğe benziyoruz? As © yırt edemiyorum.. w İnsanlar hayvanlar hilkatin hep bir hamuruyuz - Dedi. ” Filosof kahvaltısını ettikten son|*!tmda birkaç tutam kemik yığını... EL — IHayata hangi iplerin telâkki k ngı prensiple te ra etüd zeminleri aramak için s0 ni leri; özlü “ğa çıktı. Onuniçin her manzara İde hüibez edilse “ derinleştikçe bet e va ibretler almacak birer felsefe sahi-| | fesi idi. Herhangi bir nokta meb- kik sahası açılır. Tabiat ufukları büyür büyür nihayet sonsuzluğa gi- derdi. Filân zeminde hakikate var- cesinde bunun aslı olmadığım haber| aldık. di. Koskadan ağır ağır çıkarak Ha- sanpaşa karakolünun sokağına sap tı. Şimdiki Darülfünun, eski Zey- nep Hanım sarayının önüne geldi. Başımı kaldırdı. Yüksek, mütenazır pencereli taş binaya baktı. Gü- lümsedi. — Bu ulu berhaneyi nefisleri i- çin yaptırdıklarını zannedenlerin a caba şimdi ruhları vücutları nere- dedir? Dünyaya maddiyetlerinden bakiye ne bırakabildiler? Toprak bakınız. Her şeyin fevkinde derin bir acılık la sırıtan bir remz göreceksiniz. Si- zi dudaksız dişlerinin tebessümile zeklenen bir iskelet ölüm sembolü İşte bu sessiz gülüş (bütün dünya kahkahalarmdan daha kuvvetlidir. Diyenlere Deli Filosof süz Dedi, yürüdü. $ Ni iple” Halbuki İstanbulda teşkil edilen nu- Hezeyan! Pariste gazete di- ye çikan bir pa- çavranın küfürleri! Parista intişar eden Mesaj | dö Pari isminde bir gazete var. Yahudi tefeci ve sarafların fikir- lerini meşre vasıta olduğu muh- teviyatmdan anlaşılan bu gazetenin bir nushası elimize geçti. Bunda Reisicümhur Hz, lerine hitaben bir açık mektup intişar etmiştir. Mektüp yukarıdan aşağı heze- yandan mürekkeptir. Hezeyan | namenin hiç bir noktası bir ha- kikate istinat etmemektedir. Hü cum Gazi Hz. nin B, M. Mecli- sinin küşadı münasebetile söyle- dikleri onutka karşı başlıyor. deniyor ki: “Maksadınız ne? Osmanlı dü- yun bamillerini yeni bir fedakâr- lığa mı davet ediyorsunuz? Ola- maz. Şimdiye kadar yaptıkları fedakârlık haddi aşmıştır. Bu yolda daha ileri gidemezler, Böyle küstahane uslüp ile yazıl- mış olan mektupta osmanlı sal- tanatı ile cümburiyet hükümeti mukayese olunmakta ve cümhu- riyet idaresine hücum edilmek- tedir : “Filhakika sultanların idaresi şayanı tavsiye değildi. Maamafi iki yüzlülük gösterir en son gçen cümhuriyet oidaresinden daha parlak olduğunu görüyorur,, İslâmiyete karşı da şu herze- leri savuruyor : “Şu kadar Halife, Sultan, Ga- zi gelöp geçtide hiçbiri bu acıklı zibniyete çare bulmadı. Di Pp Teşkilâtını yer yer Bu teşkilâta kimler C. H. fırkası" teşkilât heyeti- nin vilâyetlerdeki teşkilâtını yeni | baştan gözden geçirmek için ! fırka meb'uslarından bazılarının seyahate çıkacağı yazılmıştı. Istanbul için olduğu gibi diğer bazı vilâyetler içinde bazı isim- ler kaydedilmişti. Bugün dağı- | aık bir halde çikan bu haberle- ri o voksanlarını otamamlıyarak tekrar ediyoruz; alınan haberler şunlardır; Adanaya Mersin, Cebelibere- ! | Ali Müfit, Hakkı, Raşit (Aydın.) Afyona: Haydar B. Antalyaya: (Burdur , | Galip İsparta beraber): Şemsettin B. (Sivas), Rasih B. Balıkesir: Hacim Muhittin (Gi- resun) , Halit (Bayezit), Ismail Hakkı B. ler (Balıkesir). Bolu (Zonguldak beraber): Ce- vat Abbas ve Hasan Cemil, Ha- | lil B. ler Bursaya: Doktor Şefik ve Re- fik B, ler Bilecik: Ibrahim B. Çanakkale; Ziya Gevher B. Denizli: Doktor Kâzım B. Edirne: Faik B. Eskişehir (Kütahya beraber) : Ali Ulvi, Ibrahim B. ler İçel: Emin ve Doktor Bürha- nettin B. Istanbul: Ali (Afyon), Hüseyin, Hem yapabilir mi idi? Peygam- berin sülâlesine mensup olanlar | içlerinden en mukaddes hisleri tardenenler tabii yapamazlardı. Cümhuriyetinizin en mukaddes taahhütlerine sadık kalmadığını görmüyormıyız ? Ne elim man- zara |,, Hezeyannamenin diğer cihetlerini nakletmiyoruz. Böyle kepazece neşriyatın iktisadi, içti- maj, ticari ve mali olduğunu id- dia eden bir kâğıt parçasında yer bulması pek ehemmiyet ve- rilecek bir mesele değildir. Türkiye cümbhuriyeti, taahhü- datına sadık, ahtinde vefakâr ol- Cephesinde bir şeyler arar gibi baka baka eski maliye binasınm önünden geçti. Eşki sarasker kapısı nı yanlıyarak eski odarülkuzata doğru yoluna devam ederken yine şöyle söyleniyordu: — Bu âlemdeki zaman yürüyü- şüne nazaran bunlar daha dünkü binalardır. Fakat bugün önlerine asılları unutulmuş oluyor. Tarih, ebediyyet rüzgârı önünde dönen ne seri bir fırıldaksın. Saat ölçüleri- miz de saniyelerin oyekünlarından birikerek asırlar teşkil eden zaman yine saniyelere ve sonra hiçe dönü- yor. Ah insan ve her $eyo kadar fani o kadar fani ki şu ande ben var mıyım? yok muyum? başımı döndüren bu fırıldağın önünde ken dimi kaybediyorum. Şu hoca damların altında ne i- dare ve siyaset dalavereleri döndü Kendilerini Türkiyenin ebedi hâki- mi mutlakları zanneden ne mağrur kafalar, eblehçe görüş ve kararla” Bu kuponu kesip birikti- Cemil (Tekirdağı), Memduh Şev- | ket B.ler Izmir: (Aydın, Muğla beraber): Celâl, Halit B. ler (Kars) Gaziantebe: Kılıç Ali B. Kastamonuya: (Çankırı bera- | el . Iki buçuk borsa yahudisinin mugalatası ile | lekelenmez yalnır dikkatimize ! çarpan ve bizi müteessir eden | nokta Türklere, Türklüğe karşı | böyle şeni iftiralar savuran ka- | lemlerin dost Fransanın hudut- ları dahilinde bulunmasıdır. rile memleketin mahvına yürüdü- ler. Ne doymaz hırslar, gayri mes-| ul resmi hırsızlar buralardan kasa doldurdular... Deli Filosof birden tarafa kulak! kabarttı. Demir parmaklıklı duva-| rın ölesinden kulağına sesler geli- yor gibiydi. Ve yine kendi kendine: — Ab dedi. İşte arkasında bir a lay yaverlerle mutantan arabası i- çinde gelen zatı valâyısaraskerinin teşrifini borazanları haber veriyor- lar, işitiyorum. o Gözümün önünde göğsü murassa (nişanlarla çehiz katırı gibi donanmış kaba sakallı göbekli müşekkel bir o herif teces- süm ediyor... Evvelden, bir göğüs- te, üzerini kaplıyan nişanlar nispe- tinde, hamiyet bulunacağı zannı vardı. Hamiyet pırlantalarla süslen mekten hoşlanmaz. Ziynetten iğre- nir.. Çünkü pırlanta ne kadar kıy- mwettar olsa nihayet bir cam parça sıdır. Hamiyeti pırlantadan şaşaa alacak kadar adi bir şey zanneden- ler onun ne olduğunu hiç anlıyama mış, olanlardır. Hamiyetin. pırlan-' talarla kıymeti tezahür ettirileceği riniz ; bir sıra kponu ge- firen VAKITın törlü türlü hediyelerinden birini kendi seçip alacaktır zannma düşemk ona karşı en bü- yük hakarettir. Hamiyet pırlanta- dan çok ender, çök kıymettar bir şeydir.. Bu halk denilen zavallı kütle hakiki kıymetin ne olduğunu a e C. Hai gözden geçirecek olacak ? memur ber) Nafi Atuf (Erzurum) Refik B. Kırklareline: Şevket B. Kocaeline: Salâbattin ve Ra- gıp B. Konyaya: (Aksaray beraber) Hasan Fehmi (Gümüşane) , Ke mal Zaim, Kâzım B.ler Manisaya : Hakkı Tarık (Gi- resun), Osman B. Niğde: (Kayseri beraber) Ah met Hilmi, Halit, Reşit B.ler Samsuna: (Giresun, Trabzon, Rize beraber) Aziz Samih (Er- zincan), Hasan Fvat B. ler Sinoba: Aptülhak B. (Erzincan) Sivasa: (Tokat, Amasya, Ma- latya, Şebinkarahisar dahil) Ap- tülmuttalip, Rasim, Bekir Lütfi B. Tekirdağına: Faik B. Yozgata: (Kırşehir, Çorum be- raber) Doktor Mustafa, Müfit | Lütfi, Münir B.ler » * Mütemmim malümata göre bu zatların bugün dairelerine gide- ceklerine dair yazılan haberler tahminden ibarettir. Bununla be- raber bir çoğunun bu hafta som larında hareketlerine kuvvetle ib” timal veriliyor. Faik (Edirne), ŞevketB. ler (Kırklareli) dün Istanbula gelmiş” | lerdir. Bir sui istimal! Kalecik, 16 (Vakıt) — muha sebei hususiye memuru Rifat B- birçok açık, suiistimal ye irtikö” bından dolayı tevkif edilmiştir. Sıvas yangını tahkikatı Ankara, 16 (Telefon) — Sık” biye başmüfettişi Fuat B. Siva hastanesi yangını hakkında tab” kikat yapmak için Sivasa har& ket etti, —— — Damızlık tahsisatı Ankara, 16 (Telefon) — Dx mızlık beygir satın alınması içi” : yeni bütçeye 4000 lira konmuf” tur, nlıyacak?.. Her cici bi€” ye karşı gözleri kamaşan, her blö kapılan, her vade inanan bu ko", aptal çocuk ne vakit baliğ olaca$” Biraz daha yürüdü. Duvar ken” rma bağdaş kurmuş iri siyah $*. lüklü bir dilenciye rasgeldi. Birib' rine karışmış kirli uzun kırçıl sakalın içinde simasile beraber ys da kaybolmuş bir adam. Kıyafet. de tarif mümkün değil. Başında” takke mi? Kasket mi? Sırtında hırkamı mı? â caket mi? Bacaklarındaki peni” lon mu şalvar mı? Bunlara doi” ca birer isim vermek hiçbir m ririn, hiçbir ressamın haddi d€f önünde dört köşesine ufak gü taş konmuş, ortasına üç onluk mış bir m&ndil, haşa bir bez sı yayılı.. Filosof yaklaşarak: — Selâmün aleyküm babi Dilenci, yüzünün kasvetin€ yaraşmıyan bir sırıtışla: di — Ve aleykümüsselâm efer Filosof bu hazin gülüşe bi accüple: — Niye gülüyorsun? — Niye gülmiyeyim Efe velden gelip geçenler dilenci ne val adli ye g # ği ra verirlerdi. Şimdi selâm V“' lar, (Bitmedi).