—- 2 — VAKTT 19 Tesr'nevel van ————————<————- << cF5CCFC5$CcC<CCCCCCc <a CC'© bence milli bir günalı idi. Hu- İ kuk müşavirime sordum, Kanu- ni bir mecburiyet olmadığ bi anyaje olduğumuz iki gazeteden | fazlasına ilân müsait bol tahsisat ta yoktu. Menfi ce- vap verdim. Bence bu sebep ta- Ni olmak lâzımdır. İkincisi milli mücadelenin başın- dan itibaren müdafaai hukuk teş- kilâtında ve Cümhburiyet Halk | fırkası içinde ve bu fırkanın mühim işleri başında çalışmış bir adamım. Onlara göre mem- leketin milli nizamını bozarak Şuursuz tabakayı memleket mu- vermeğe kadderatına hâkim kılmak için | halkı şeref sahipleri aleybine tahrik etmek, şahsi baysiyetleri hürmet edilmez bir hale getir- mek ve halki tecavüzlere alıştır- mak lâzımdı. Bunun için şeref | ve hizmeti ile tanınmış insanlar birer birer lekelenmeli idi. Kasımpaşa meselesi , dit İşte bu hava İçinde benim aleyhimde de Kasımpaşa intihap yerindeki tecavüz yalanı tertip olündu. Sarih tekzibime karşılık | olarak bu garetehin mubarrirle- rinden Burhanettin Âli bey is- minde birisi Kasımpaşadaki Laz Müradın kahvesine gitti. Klişesi- ni neşrettikleri mektubu yazdı | ve sokak kafadarlarından birkaç kişiye imza ettirdi. Kasımpaşa halkından pazı zevat beni evim- ! de ziyaret ederek bu mektubun tertibi hikâyesini anlattılar ve mahallelerinin teessürlerinden bahsettiler. Son tecavüzler Iş bukadarla kalmadı. Şirretlik | ve tecavüz devam edecekti. Müs- bet şeyler olmayınca hergün bir | yalan ve iftira uydurmak, san'- atları milletin saffet ve nezahe- tini: istismar etmekten ibaret olanlar için işten bile değildi. Yarın gazetesi bu yolda neşri- | yatına devam etti, Bütün aklı başında vatandaş- ların iğrenip tiksineceği bu neş- “ riyata hiç ehemmiyet vermemek ve yakamı silkip geçmek şıkkı- m bir lâhza düşündüm kendimi yokladım. Ruhumda bu kabiliyeti | nefsime itimatta bu kuvvet ve emniyeti buldum. Fakat bu mil- leti kurtan ve memleketi yeniden | kuran, mayası müdafai bukuk | hamurile yuğurulmuş bir fır- kanın safları arasında senelerce çalışmış bir adamdım. Zaman zaman ubteme devlet ve milletin mühim vazifeleri emanet edilmiş- ti. Bu emanetin şerefini müda- faa zaruretini görüyorum. Sonra halkımız arasında bir gazetenin bu kadar şeni iftiralara cür'et | VAKITIN tefrikas ai 107 Eğer bir dakika daha burada durursa tahammül edemiyecek, şedit ve öldürücü bir buhranı dimaği içinde hüngür hüngür ağ- ıyacaktı. Onun için ayğa kalktı. Birşe- yin ayağı altındaki balıyı çekti- #ini, tavan ve duvarların bir her- cümerç içinde üstöne yıkılıyor- muş gibi olduklarını ve diz ka- paklarının burkularak bacakları- nın vücudile olan irtibatını gaip Bu kuponu kesip birikti- riniz ; bir sıra kupon ge- tiren VAKITIın türlü türlü hediyelerinden birini | mutfak ve bir ahırdan ibaretti, | İ Ahır ve mutfağı ev dışına çıka- | MANALI MUHARRIRI: SELÂ HATTIN ENİS kendi seçip alacaktır etmesine ihtimal vermeyen ve | her yazılan şeye inanan saf in- sanlar bulunabilir ve bunlar al danabilirdi. Daba sonra bu sükü- | tun, mütecavizleri diğer baysiyet- | li vatandaşlar ve memlekete hiz- | * met etmiş zevat aleyhinde ayni | mahiyette hareket yerine geçebilirdi, Iftiralara cevap Ben bu izahat fırsatından istis | fade ederek halkin aleyhime | şüphelerini tahrik için kullanılan şenaat pilânlarını teşhir edece- | ğim, Son” günlerde japılan neş- riyalta bahsedilen o şeylerlerin mabiyetini efkârı umumiyeye gös- termek için bunlardan şahsıma | ait olanları anlatmaktan öşenmi- yeceğim. için teşvik Kuleli şato Mubayyel çiflik, şato mütead- bankalardaki nakit serveti hikâyelerinin mahiyeti şudur : Ankâra etrafındaki bağ ma- hallelerinden biri olan Keçiören- de otururum, Mahallemizde et- | rafı bağlarla muhat yüz küsur bane vardır. Emvali metrukeden i olan bu evler altı yedi sene evvel o hükümetçe © satılmış ve meb'us, memur, Ankaralı ahali tarafından müzayede ile alınmış- tır. Benim evimde (o bunlardan biridir. İkametgâhım olan hane aldı- ğım zaman iki oda, bir sofa, bir rarak bunları odaya kalbettim. Sofaya bir oda ilâve ettim, (Ku- leli şato) diye tavsif edilen bi- nayı da sonradan. yaptırdım. Bu şatotl) iki oda, bir hizmetçi odası, mutfak, kiler ve çamaşır- lıktan ibarettir. İçinde bir tek inek barınan bir ahır, kümes ve hizmetçi odasından ibaret bara- ka, evi aldığım zaman mevcuttu, Bunün enkazını alarak yerini değiştirdim. Muhterem karileriniz bu hakikati dinledikten sonra gazete sütunlarında nasıl şaka- vet yaplıklaribı öğrenmek için yarın gazetesinin bu mesele hak- kındaki şu neşriyatını aynen o kusunlar. Suretini veriyorum. (1 — Ankarada Keçiören Na- hiyesinde bir çiftlik sahibi olan Recep B. üç büyük binayı, bir hususi kuleyi şatoyu ve dibinden altın fışkıran terkosvari derin bir kuyuyu ne ile yaptırmışlardır? Meclis kitabetinden, Nafia vekâ- letine Kadar geçen müddet çok uzun bir zaman teşkil etmez. Bu kadar kısa bir zamanda müte- addit bankalardaki mevduat is- tima edilmek şartile memlekette hiç bir recülü siyasinin yaptır | ettiğini hissediyordu. Sadece: — Müsaadenizle!,.. Diyerek kapıya doğru yürüdü, Koridoru geçti, ve sonra apar- tamanın kapısından çıktı. Sönük ölü gözlerini andıran elektrik lâmbalarınn yarım O aydınlığile tenvir edilen merdivenlerden in- di. Ve kendisini sokak kapısın- da buldu. Caddede yanan elektrik lâm- basının ziya buzmeleri sokağı alaca bir ışıkla aydınlatıyordu. Yavaşca başını havaya kaldırdı. Kar hâlâ lâpa lâpa yağmakta | devam ediyor, kuşbaşı şeklinde pamuk gibi hafif kar parçaları, mütemdi ve fasılasız bir girdibat içinde ağır ağır yere düşüyordu. Gece eyiden eyiye olmuştu. İSMİ ama) İ dırdım. Fenni tahliller, çıkan su- ' lan eski vekâlet şoförüm serbest! i lk bir borç yükü altında yaşa- i beni i bir bankada on para mevduatım i Lâpa Jâpa yağan karlar, açılan İ könuna rağmen burada cadde- ! larla boğulmuş | madığı malikâneleri kuran bu | Uzun tabsil seneleri için dört zat bu inşaatın hesabını lütfen verirler mi? Ne maaş alasış'ardır, ne satfetmişlerdir? İnşa ettir- | dikleri kâşanelerin kiymeti ne den ibarettir ? Ve bütün bunlar- | dan evvel de muhterem peder- | lerinden tevarüs ettikleri meb- | lağın miktarı tedir ?) Altin kuyusu Burada bahsedilen Altın ku- | yusu efsanesi hakkında herkesi merakta bırakmamak için biraz | malümat vereyim. Mahallemizde su müşkülâtı çoktur. Bötün kom- şularımız kuyu işlerile hemen | daima meşgüldür, ben de bazı tecrübelerde bulundum, muvaf- | fak olamadım. Nihayet 27 met- | relik bir arteziyen kuyusu kaz- da nadır sularda bulunan sihhi evsafın mevcudiyetini gösterdi. Terkibinde Linin olduğu tesbit edildi. Evelce vazifesinden ayrı- olarak bu suyu satışa çıkardı. Beceremedi, bir müddet sonra | bayli zararla işi bıraktı. Eğer bu su satışı muvaffak olsaydı bun- dan sahibine nasıl bir mesuliyet | terettüp ederdi? Kendilerini hiç tanımadığım Yarın gazetesi sahiplerinin yaz- dıklarına berkesi inandırmak için yakından tanıdıklarından bahsederek bir kara leke gibi üzerinde tavakkuf ettikleri kuyu bikâyesi de budur. Bankalardaki nükut! (Müteaddit bankalarda mev- duatım olduğu) meselesi namus kadri bilmedikleri için herkese beni kirli göstermek gibi cina- yetkârane bir ablâksızlıkla uydu- rulmuş yalanlardan biridir. Res mi, bususi, yerli ve ecnebi hiç olmadığı gibi hiç kimseden de bir alacağım yoktur. Buna mu- kabil müdafnai milliye vekâletin- | den ayrıldığım zaman iş banka- sına borçlu olduğum paranın üç sene zarfında benür üçte bi- rini ödeyebildim. Ne kâdar mütevazı olursa ol- sun Ankarada ev bark sahibi olup yerleşmek ve yaşamak güç- tör. Çocukları Istanbulda okut- mâk mecburiyeti bu güçlüğü iki misli yapıyor. Bu zemin üzerinde bu kadar yürüdükten sonra biraz daha ilerlemek lüzumunu hissediyorum. Burada okuttğuum (çocuklarım üç senedir sıkınlı içinde idiler Son: seneyi büyük validelerile Sultanabmette (Firuzağa camii imamı Hamdi Efendinin küçük evinin bir bölüğünde geçirdilerf Sokakta bir tek ayak izi yoktu. her ayak izini açıldığının daki- kasında örtüyor, Siliyor, basıl- mamış bir hale getiriyordu. Atıf Beyin odasının derin sü- nin ışığı, hayatı bariciyenin kar- olan hayhuyu daha fazla hissolunuyordu. Düş- kön adımlarla sokağı o geçti, Caddeye çıktı. Uzaklar, yağan karın kesafeti altında derin bir duman içinde görünüyordu. Yal- nız yer yer yanan elektrik lâm- balarının karın sisile örtülü ışık- ları, Rüştüye metrük bir şehrin | civarında bulunuyormuş ; hissini veriyordu. Caddede hemen hemen biç kimseler yoktu. Yalnız tektük bir iki kişi geçiyor, bazan bir oto- mobil, tekerleklerini (o karların kaygan yumuşaklığı içinde müş- külâtla çevriyordu. | çocuğumu barındıracak bir ev tedariki mecburiyeti beni gene İş bankasına bir arkadaş kefa- letile beş senede ödenecek yeni ve ağır bir borca soktu. Aile tasarrufu olarak altı sene zarfında biriktirilerek emniyet sandığında bulunan biraz parada iş bankasından yaptığım yeni bir is“ tikrazın semeresi ile birlikte bu babalık vazifesini ifa için Suk tanahmetts satın aldığım ahşap bir evin bedeline tevdi olundu. İşte mevhum © şatolarından, çifliklerinden efsanevi altın ku- yularından, müteaddit banka- lardaki mevduatindan bahsede- rek zati şerifini ve siyasi haysi- yelini pazara çıkarmak istedik- leri insan, altı seneye yakın bu büyük milletin vekâlet larını işgal etmek babtiyarlığına | nail olmasına rağmen artık mik- | tarile söylemekte bir beis gör- miyorum buğün on üç bin lira- makam- yan dört evlât babasıdır. Bunu hali hikâye için söylüyorum. Yoksa milletin verdiği tahsisatın şükründen âcizim. Beyanatımı bitirmeden şu feci noktaya temas etmek isterim. Yarın gazetesinde bana müte- veccih olarak aynen şu sual var: Kalmis kimdir? “Şömendifer | işlerile istinası olan Kalmis isminde bir zatı tanırlar mı?,, Suallerin daima beni tanıma- yanların faziletimden şüphelen- mesine imkân verecek bir edada tertibi için sarfedilmiş olan ih- tümam burada hassatan göze çarpıyor. Bu, matbuat bürriyeti- nin, namus düşmanlığına vasıta olarak kullanılıasinin feci bir nümunesidir.. Ben, üç senelik Milli Müdafaa ve iki senelik Na- fia vekâletim esnasında bu dev- letin takriben üç yüz milyon li- raya yakın bir tahsisatını imzası ile sarfetmiş bir adamım. Bu meyanda memleketimizin takati- ne göre pek büyük ve mühim addolunacak alış veriş veya in- şaat işlerini tedvir ettim. Bunlar arasında filân Mösyönün bulunup bulunmadığını manalı bir ifade ile sormak ne demektir ? Mem- leket aleyhinde bir fenalığı mey- dana çıkarmak isteyen namuslu bir gazeteci mevzuubahs madde- ler neyse onu yazmakla mükel- leftir. M. Kalmisin bir kısım de- | miryolu İnşaatını yapan Alman grubuna mensup birzât olduğu- nu işittim. Tesadüfen kendisiyle görüşmedim. İş zımnında © Yakasını kaldırmak Rüştünün i mühim hatrına gelmiyordu. Yüzüne kar mütemadi bir surette yağıyor, etrafından habersiz, yorgun adım- larla yürüyordu. Vücudunu, ken- di iradelerine değil, sevki tabii- sine terketmişti. Böylece (OOsmanbeye kadar geldi. Burada karın şiddetli ana- forile yüzleşti. Fakat oralı olma- dı. Buraya gelinceye kadar bü tön elbisesi kar içinde kalmıştı. Bir saat evvel aynı yoldan ge- çen Rüştü ile şimdi geçen Rüş- tü arasında dağlar kadar fark vardı. Ovakit dünyada ıstırap çeken bir adamdı. Maamafih kalbinde karısını ve çocuğunu bulacağı bakkında sönük ve müphem de olsa bir ümidi vardı. Fakat şimdi bu ümidi tama- men ölmüş, oğlunu kendi elile gömmek gibi, milyonlarda bir insanın maruz olmadığı ve olamı- yacağı bir felâkete uğradığını müş ve tanışmış da olabilirdim. Bundan ne çıkar ? Memleketimina ihtiyacın ima- nım ve nefsime itimadım bütün işlerimi esaslı tetkikattan sonra, fakat gözümü kırpmadan gör- mek hususunda bana rebber oldu. Ben vazife başında çalışır- ken ciddi iş adamı olmayanlar, şarlatanlar, nameşru kâr zibniye- ti güdenler iş almak için ya ya- ma sokulamamışlar ve yahut ilk teması müteakıp muhitimden uzaklaşmışlardır. Devlete gördüğü bütün esaslı işlerin isabetine ve temizliğine iman etmiş bir adam sıfatile Yarın gazetesinin müşevveş ve karanlık Obüviyetinden fışkıran bir kaç nfümünesini kaydettiğim müteaaffin iftiralara değil fakat İ matbuatımızın devlet ve millet menfaati gözederek kaydedeceği bütün hususata karşı hatırlaya- bildiğim kadar her zaman cevap vermeğe âmedeyim, Tabii tefer- rüatını vekâlet bürolarından izah ederler. Ben hem bu sualleri hem de onlara cevap vermeği cümhuriyetin kuvvet ve bekasına hizmet sayarım. Sade devlet adamları işlerini yaparken, yaptıklarını izah eder- ken değil, batipler sözlerini söy- i erken ve gazeteciler yazılarını İ yazarken kendilerinin Cümhuri- yetin aydınlığında bulunduklarını hissetmelidirler. Müphem sözler- le karanlık köşelerden kara el- lerini vatandaşların temiz yüzle- rine uzatanlar Cümhuriyete ima- nı olmayan, hürriyetin, cümhuri- yetin ve bütün aziz mefhumların düşmanlarıdır. Bunlar vatandaş şerefini satıp para kazananlardır. elbette geçmiş -Zâmanlarda “esir #âtân © bedbabtlardan dahâ şe- nidirler, Bü düşmanlar karşısında va- tandaşları teyakkuza ve dikkate davet ederim. Bir ömürle kazanılan zati şe- refin bir günde ifnası için teşeb- büsler alan müteammit haysiyet katilleri karşısındasınız! Bir neslin kanı ile kazanılan milli şerefin ve onuntemeli olan devlet kuvvetinin, halk tabaka- ları arasında sevgi ve rabıta hislerinin tahribine uğraşan teh” likeli insanlar karşısındasınız! Bu beyanatımın fırka işlerile bir alâkası yoktur. a — Kış saati Vilâyet dairelerinde dünde itibaren kış çalışma saatini tat” başlanmıştır. anlamış, hayatta hiç bir mütte“ kâsı kalmamış, bugüne kada kalbini boğan ıstırapların ruhani acıları cismani bir azap ve 8W#' haline gelerek kendisindeki s0# tahammül kabiliyetlerini de mah” vetmişti. Şimdiye kadar çekti azaplara, taşların bile dayana" yacağı azaplar derken, şimdi © günleri arayor, bir saat zarfın oyünlerle kendi arasında derif bir uçurumun açıldığını görüyor" ogünlerin kendisinden yıllar* uzak kaldığını hissediyordu. Osman beyden Nişantaşına oradan Beşiktaşa doğru yü Fakat adımları birden mıh £i yere saplandı. Kendisini de, oğlunun olduğu mezarlığını önüne * keden caddeden geçmek içi et küçük bir kuvvet bu” miyor, bu ona, bir kati maktulünü vurduğu yerden ge — i peg i