o — 4 — VAKIT II Teşrineve! WARM © Osmanlı borçla. rını veremeyiz on zamanlarda piyasaya fazla Ingiliz lirası gelmesi > dolayısile paramızın kıymetinde gayri tabit bir yükselme vukuu- ona mâni olmak için hükümetçe bazı tedbirler alınması, Düyunu © Umumiye meclisi idaresinin Os- manlı borçları meselesinde yeni bir vaziyet almasına sebep ol muştur. Evelce Düyunu umum'- yenin tediyesinde teshilât gös- termiyc temayül eden bu meclis azasının: “Türkiyenin evrakı naktiyesi 1930 işaretler. Isyan, Kürt döğüşü, | arbede grev, buhran, irtica İ Bilin bakayım bu bilmeceyi? Ben size söyleyim: Muhalefetin mevkii ikktıdar basa makları, Hayret mi ediyorsunuz? Asla hay- ret etmeyin, Neden? Şunun için: Eminönünde vadediyor: Ağrıdakilerin intikamını alacağız, gedikler yerine gelecek, hava parası| alacaksınız... Hele bir kazanalım, mev- kii iktıdara gelelim, Bakırköyde vadediyor: Artık ormanlardan istediğiniz gibi İağaç Keseceksiniz, ey köylüler. baltala- rınızı bileyiniz... Hele bir mevkli ikti- artık sukut tehlikesini atlattı. (dara gelelim... © Binaenaleyh tediyat hususunda teshilât göstermiye de mahal © kalmadı., dedikleri bazı Avrupa © gazetelerinin neşriyatından an- — aşılmıştır. © mına söz söyliyen bu zevata — yanıldıklarını hatırlatmak lâzım» © dır. Geçen sene Osmanlı borç- © zakeresine sebep olan mali vâ- « Hiyt değişmiş değildir. Çünkü Türk parası düşmek tehlikesi |acarsın.. K ni bugün atlatmış, bilâkis mu- © vakkaten yükslmek safbası baş- — lamış ise de paramızın kıymeti — tir. Binaensleyh paramızın tesbiti — filen ve resmen tahak'uk etme- — dikçe Türkiyede para huhranı- nin tamamen zail olduğunu kim- - se iddia edemez. . manlı borçlarının tadiyesinde tes- — ilat ihtiyacı zail olamazdı. Çün- — <ü geçen sene bü teshilâta ihti- v gösteren para bubranına bu isne ikinci bir sebep daha inzimam etmiştir, Memlekette mevcut o- olan iktisadi bubranın neticesi — olarak hükümet bu sene mükel- leflerin vergilerinde bir çok ten - zilâtlar yapmak mecburiyetinde bulunmaktadır. Bu suretle büt- — çenin varidatında görülecek te- — makusu karşılamak için Maliye vekili Saracoğlu Şükrü beyin “meclis kürsüsünden Serbest fır- o ka lideri Fethi beye söylediği “gibi Osmanlı borçlarının tediya- tında tenzilât yapmaktan başka çâre yoktur. Görülüyor ki Osmanlı borçla- — nnın tediyesinde Türk hazinesi- me teshilât göstermek için mev- cut olan sebep geçen sene bir iken bu sene ikileşmiştir. Düyu- nu umumiye hâmillerinin hakiki menfaatleri bu. hakikati görme- - mezliğe gelmekte değil, bilâkis ikati o'duğu gibi görerek her iki tarafın menfaatlerini te- hi edecek bir şekli tesviye bu- labilmektedir. Balkan ittihadı i fikri iy tinada toplanan Balkan ğ konferansı, Balkan millet- lerinin hayatında yeni bir safha- omın başladığımı gösteriyor. Şımdi o ye kadar tarihte Avrupa ve hat- ota dünya sulhü için her vakit — büyük devletlerin altında ateş- lı müheyya bir nevi barut deposu addedilen Balkan millet- kendi. aralarında anlaşmak — ihtiyaçını müştereken duymakta- dır. Hiç şüphesiz bu müşterek o duyğuyu doğuran sebepler ara- osinda geçmiş günlerin acı tec Fatihte vadediyor: Vergilerinizi kökten kaldıracağız. Hele bir mevkii iktidara gelelim... Kuruçeşmede vadediyor: Kömür amelesi, yevmiyeleriniz ar- tacak hele bir ecnebi sermayesi mem- Düyunu umumiye hâmilleri na-|leketimize girsin! Hele bir mevkii ikti dara geçelim! İzmirde vadediyor: İnhisarları kaldıracağız, incir üzüm meselesi kalmıyacak! Hele bir mevkii ları meselesinin yeni baştan mü- iktidara gelelim! Saftaya vadediyor: i Hürriyet vereceğim... Medreseni .. Hele bir mevkii iktidar ge lelim! Softaya vadediyor * Hürtiyeti mezhebiye vereceğim.. hi B. in kabinesi! Mevsuk istibraçlara göre Fethi | B. mecliste ekseriyet kazandığı zaman, kabinesini şöyle teşif! edecektir: İ Fet Başvekil #x Femhi BR Adliye vekili : Avram Naum &. Dahiliye vekili ; Tahsin B. Hariciye vekili | . £ Orfanidis B Maliye vekili ; Panciri B İ-Nafia vekili : Feyzi B. Iktisat vekili ; Kazancıyan B. | Sihhiye vekili > Baytar Sıla & Milli müdafaa vekile Hasan tabsin B. Masrif vekili < Ismail Hakkı B. ... “Acep temaşa,, İşi gücü olmıyanlardan bir kı- sım halk vardır ki Adliye sarayında görülen davaları dinliyerek vakit- ela geçirir, gönüllerini eğlendirir- er. Bu kısım “temaşageran,, her hal- ide dün oldukça iyi vakit geçirmiş- lerdir. Çünkü dün oarda bir film da- vası vardı ve bu münasebetle Da- rülbedayicilerden bir kısmı hazır- dılar. Daha sonra Halit Fahri Bey» le Vasfi Rıza Bey arasındaki dava da dün yapıldı. : Bedia Muvahhit Hanım da ge- ne dün Samsunda kaybolan küpe- “lerine dair görüşmek üzere müddei il Tekkeni açarsm... Hele bir mevkii ik) . İdei © henüz reswen tesbit edilmemiş- |tidara gelelim! umumi Kenan Beyi görmeğe gitti. Ruma vadediyor: Şu halde Dün Adliye sarayında Akâlliyetlere hak veriyorum, Fene-|- Evliya Çelebi gibi söyliyelim - bir rin mumunu yâkacaksın! Hele birlacep temaşa vardı demek. mevkii iktidara gelelim! Yahudiye vadediyor: Toplu 7, y Yerden göğe kadar hâkkın var. Güm| remiyecek... “ Kaldı ki hakikaten Türk evrakı| rükleri açacağım, ecnebi sermaye geti- 'naktiyes'nin kiymeti filen ve resmen) receğim. Para kıracaksım! Hele bir tesbit bile edilmiş olsaydı gene Os.| mevkii iktidara gelelim! ask alsin MM yi tdara, gelirse ne olacak? Gündeliğinin artmasını bekliyen iş- — Haydi, diyecek, arttır bakalım akika Slkmmimez amme e sie Filhakika ecnebi sermaye gelmiştir Muhalefet, Ağrıdağında asileri Öl sma, sermayedir şu'kârı, bu kârı, şu dürenlerin hesabını mı soracak? Gedikleri yerine mi getirecek? Ha yır! Bunu yapamaz. Laf olsun diye elâlemin ağzına bir parmak bal çalı hesabı, bu hesabı yazacak, çizecek. Karısının elmas ökçeli iskarpinini, metresinin içinde yikandığı şmapanya yor. Değil, muhalif fırka, bir aşiret, hesabını, oğlunun bar masrafını, dil bir köylü hükümeti bile böyle bir şey|dadesinin kumar zayiatını, Paristeki yapmayı aklından geçiremez. Ya ne olacak? Olacak şey basit... |dıktan sonra, işçiye verecek parı bula-|Leylâ, başını kollarından birine da- akraba ve taallükatını kazançtan ayır: Bıçaklı, kamalı, kanlı, muştalı Dir) mıyacak! Kürt döğüşü göreceğiz. . .- Al sana grev, grev üstüne, grevi... Kanan istiyecek, vadeden vermİye| © Çünkü kanan istiyecek, vadeden cek! Baltasmı biliyen cahil... Baltayı veremiyecek, .«. İnhisarlar kalkacak, anason tarlala- salla sırt ormana çıkacak... Çıkacak|, harap olacak, Rakılar Avrupadan ama ne olacak?... Mevcut kanunlar buna razı olmaz! Olacak şey basit.... Baltalıl. gelen anatolle yapılacak! Üzümler ar ilk)çürüyecek, incirler kurtlanacak! Ses iş olarak korucu ve jandarma ile kar.İler yükselecek: şılaşacaklar,... Ve hiç olmazsa hafif tertip bir arbede oalcak!... f — Haydi meseleyi hallet!... İmkân var mı? Dünya iktısadiyatı Çünkü kanan istiyecek, vadeden ve-İna, dünya cereyanlarına hesaba, kitaba mmaamamnamzz eze”) 1 sürmiyen muhalefet bu meselenin rübeleri vardır. Fakat bize öyle | önünde apışığ kalacak, /» geliyor ki bugün Balkan millet- terinin mümessillerini bir masa etrafında toplıyan şey siyasi ol- maktan ziyade iktısadi amillerdir. Memleketimizde iktisadi buh- ran bulunduğu inkâr edilemez. Fakat bu buhranın bütün şidde- tine rağmen Yunanistan, Bulga- ristan gibi Balkan memleketleri- nin bizden daha mes'ut bir mev- kide bu'unduğunu da kimse id- dia edemez. Bilâkis buralarda iktisadi buhranın şiddeti bizden çok fazladır. Bunun içindir ki Balkan milletleri arasında iktısa- di ittihat çareleri aramak fikri daha: evvel bu memleketlerden Sİ zalindiyorin ki memlekette ber türlü sıkıntıları hükümetin mali siyasetine atfedenlere bu- ğünkü Atina konferansının top- Buhran alıp yürüyecek! Protesto, protestoyu takip edecek. Bir gün biri İzmire gidecek. Bağıracaklar; — Inhisarları isteriz. .. İnhisarları! Çünkü kanan, istiyecek, vadeden veremiyecek! Derviş bağıracak: — Hani tekkeler açılmıyor. Neden? Cevap verilecek: — Kanun var açılamaz! Softa seslenecek: — Hani medrese, nerde fodla? Cevap verilecek: — Tevhidi tedrisat kanunu var! Şeyh, softa elele verecek... . “Lâilâhe illallâh,, diye yürüyecek! Al sana bir irtica...» Şimdi bilmeceyi anladınız değil mi? Doğrusu şu Fransız zekâsına hayra- lanmasına saik olan sebepler (yım, Fransız zekâsı, İngilizlerin Entel. kâfi bir cavap teşkil edebilir. licens servisini yendi. —&6 Konak muha Bu temaşa Leylâyı iyiden iyiye | açmıştı. Burası akıllara bâyret verecek, kıymetli eşya ile dolu idi. Leylâ bunları seyrettikten | sonra Naileye veda etmiş ve dışarda bekleyen babası ile bir- likte geri dönmüş'ü. Mervan onun geri döndüğünü gördükten sonra hemen Nailenin yanıma giderek neticeyi öğren- mek istemiş, Naile ona: — Seni tebrik “ederim, dedi. Mervan, çok güzel, çok iyi, çok terbiyeli bir kız seçmişsin. — Demek beğendiniz bala? — Çok beğendim! — Kendisile konuşabildinizmi? — Hayır, fakat acelesi ne.. Kız annesinin malemile dağıder almış, evvelâ onun matemini ha- fifletelim. ondan sonra işin ge- risini tamamlarız. — Çok güzel, fakat ben onu babasından istedim. — Razı oldu mu?.. — Evet. Şimdi yalnız kızın gö- İni yapmak lâzım. Bunuda se nden bekliyorum halacığım. — Peki, yalnız sabret! Ben yarım Leylâyı çağıracağım ve onun yanında ikamet etmesini istiyeceğim. Ondan gerisi ko- laydır. Naile Leylâyı, bakikaten sev- | miş ve onu yanına almağa karar | Ertesi gün Naile erkenden salktı, Leylânn ikamet ettiği yere gitti. Leylâ odasında yatı- yordu. Naile içeri girmek iste- medi. Fakat Leylânın sevimli ve güzel yüzü onu cezbetti Na- | ile.ses çıkarmdan ilerledi. Genç kız, derin bir oykuya dalmıştı, yamış, yeni doğan güne; ışıklarını onun yüzüne serpm'şti. Naile, bu uyuyan güzelliği temaşa etti, Onun yüzünden canlı bir sıhhat fışkırıyordu. Leylânın boynunda altın bir zincire takılı muska gi- bir şey sarkıyordu. Leylâ, etrafında bir deprenme sara edilmişti — Adını biliyormusun? — Onu bir defa valilemin ağzından duydum. Adı Üneys imiş, — Anladım, kızım; sen'n ba- ban büyük bir adamdı. Peygem- beri görmüş, ona arkadaşlık et- miş asil ve muhterem bir zat idi. — Kendisini gördünüz mü? —Görmedim kızım, fakat bu- rada onu tanımıyan, ona rahmet okumıyan bir kimse yoktur. Se- nin Ünyes gibi bir adamın kızı olman senin itibarını arttırır. Se- nin en mümtaz gençlerden biri- le evlenmeni temin eder. Esasen ben senin Yezit gibi çirkin bir adamın kızı olmadığını anlamış» tım. Leylâ ile Naile konuşuyorken dışarda bir patırdı koptu. Naile ayağa kalktı. Kapıya koştu ve orada Leylânın baba dediği Ye- zit ile karşılaştı. Ona: — Ne var? dedi. Yezit birdenbire kendini top- ladı: — Bir şey yok efendimiz! de- di, yalnız demin dışa çıkmış, geri döndüğüm zaman evin mu- hasara altında olduğunu gördüm. İçeriye müşkülât ile girdim. — Bu adamlar, pe istiyorlar? Naile hemen buradan çıkarak kendi dairesine koştu. Leylâ onu takip etti. Naile dairesinin sokağa bakan tarafına gitti ve dışarıya baktı. Dışarsı, mahşer gibi idi. Büyük bir kalabalık silâhlarile, atlarile, konağı sarmıştı. Bunların gürül- tüsü, ortalığı sarmıştı. Nailenin yüzünde bir damla kan kalmamıştı. Her halde ke- nağı muhasara eden bu adamla” rın iyi bir niyetleri yoktu. Burada bulunanların hepsi büyük bir tehlike geçiriyorlardı. Böyle vaziyetin vahim olduğu- nu anlamış; Fakat cesaretini hissederek gözlerini açtı. Naile- yi gördü. Hemen kalktı. Saçına başımı düzetti. Onu hürmetle selamladı. Leylânın boynunda ki muska, Naileyi çok alâkadar etmişti. Çünkü, ozaman müslumanlar ara- sında böyle bir adet yoktu. Bu- adet hiristiyanlar arasında şayidi. Nailenin babası evvelce Hiristi- yan olduğundan Naile hiristiyan ların adetlerini biliyordu. Onun için Leylâva sordu: Kızım boynunda ki muska nedir? — Onu ben küçüklüğümden | beri taşırım. Validem onun Mısır | fethi esnasında babamın eline ge;tiğini söylerdi. — Demek senin baban Mısır fethine iştirak eden mücahitler- den di? — Evet. — O halde baban yezit değil- mi? Zannetmiyorum. Validem ba- na bu meseleyi anlatmamış ol maklâ beraber asıl babamın Me sr fethi esnasında öldüğünü anladım. kaybetmemişti. İkisi de dışarsını seyretmekte devam ettiler, Ko- nağın kapısı önünde duran bir kaç kişi içeri girmek istiyor, on- ların girip girmemeleri şiddetle münakaşa olunuyordu. Bir takım adamlar bunların girmemesi için bağırıp çağırıyor, başkalarıda onların girmeleri için çalışıyor” du. İtişme, kakışma neticesinde kapının önü açılmış: girmek is- teyenler içeri girmişlerdi. Bu gelenler Medinenin en büyük ve en muteber ricali idi?.. Bun- larin maksatları bu vaziyete bir nihayet vermek için Osman ile görüşmekti. Müfsitlerin bir kıs- mı bunların içeri girmesini iste- miyordu.. Çünkü bunlar İçeri girerlerse Osmandan alacakları talimat dairesinde hareket eder: Ona kuvvet teminine çalışır, bel- kide işlere başka bir mecra verirlerdi. Bunların mukavemet görmele- rinin sebebi bu idi. Bu zevat içeri girdikten sonra doğtudan doğruya Hz Osmanın yanma | girmişler, onunla görüşmüşlerdi. i (Bitmedi)