zası | mak için gitmiş, fakat bu köyde E i © tekrar etmek için bizaat Fethi | — 4 — VAKIT 10 Teşrineve: 1930 Adliye Vekili VAKİ İntihabat şikâyetleri gvveki gün Karşı Fırka lide- ri Fethi Bİ. Yeniköy ka- intihap sandığına rey at- ikameti kanuni müddet olan altı “aya baliğ olmadığından isminin def- -tere geçmemiş olduğu görülmiş, bun “dan dolayı reyi de kabul edilmemiş. © Fethi BF. evvel emirde bu mua- mele karşısında tereddüt etmiş, © fakat belediye kanununun ah- «câmını tetkik ettikten sonra in- © dihabat encümenine hak vermiş- ir. Ve reyini vermeksizin git- miştir. Biz bu badiseyi işittiğimiz za nan Halk Fırkası alehytarı olan şazeteleri baştan aşağı dolduran intihabat şikâyetlerini, bahusus bu gibi şikâyetleri S, F, namına 5 Bİ. tarafından iki gün evvel neş- redilmiş olan beyannameyi ha- tırladık. Emin olmak lâzım ge- lirse $. F. cılar tarafından ser- dedilmiş şikâyetlerin hemen hep- Osi kanuni birer sebebe müste- a Binaenaleyh üzerinde bugün , mevcut olan şikâyetlerden ekse- © nittir. Fakat bu fırkacılar ya ka- nunun hükmünü bilmedikleri, ya- hut bilmek istemedikleri, ve htta bazılarıda kanunun hükmü tamamile tatbik edildiği için neşriyat ve şikayet etmektedir. > <Bilfarz Fethi Bf. Yeniköy in- tihabat sandığına müracaat etti- “ği zaman encümen azası defter- de ismi bulunup bulunmadığına “#eraiti haiz olup olmadığına bak- — mıyarak derhal reyini almış, san- dığa atmış olsalardı daha doğ- ru mu hareket etmiş olurlardı? » Memlekette kanunu hakim kıl- mak, H. F. na, ve hükümete karşı makul tenkit ve murakabe “vazifesi yapmak için ortaya atı- lan bir fırka liderinin herhangi bir mesele hakkında bir şikâ- yette bulunmazdan evvel bir ke- ve söyliyeceği sözlerin ne derece: “ye kadar kanuni olduğunu dü- örn lâzım gelirdi. Onun için iki gün evvelki in- A tihabat şikâyetnamesini gazetele- re göndermeden evvel intihabat iyice tetkik etmiş ederdi. Halbuki © kanununun tatbikatında hüküme- ve birçok şikâyetler yaptığı hak © cak dünkü gün Yeniköy intiba- © bat encümeni tarafından göste- © eldiği vakit görmüştür. © Fethi Bİ. nin beyannamelerinde - mevzuubahs olan şikâyetlerin ne o dereceye kadar hakikate ve ka- Onuna muvafık olal ini tak- “dir için bu moktai tebarliz ettir- omiye lüzum görüyoruz. > Bir fırka lideri olmak basebile kanununun intihabata ait mad- — delerini görmeden intihabat san- —diğının yanına gitmiş olursa im » tihabattan şikâyet için kendisine müracaat © edenlerden kaçı - bunları okumuş olabilirler? kanunu (o bilmiyenlerden b e bükmedersek açık bir vi vaptığımızı kimse iddia © edemez sanırız. Bunların haricin- ge de kalanların ise hüsnüniyetle- | Dün husuk uk muhakeme eri usulünü fetkik eden ko- misyonun içtimama rıyaset etti Adliye vekili Yusuf Kemal B. dün sabah adliye dairesine gel- miş, öğle zamanına kadar icra işleri üzerinde tetkikat yapmış- tır. Öğleden sonra hukuk muha- kemeleri usulü kanununun tatbi- katı etrafında tetkikat yapmak üzere teşkil edilen komisyonun içtima:na riyaset etmiştir. Bu içtimada müddei umumi Kenan, birinci ticaret mahkeme- si reisi Şemsettin, ikinci ticaret reisi Nuri, üçüncü hukuk reisi Turhan, başmüfettiş Yusuf Şik- rü ve sulh hâkimi Cemal B.ler hazır bulunmuşlardır. İçtima, sast on dörtten yirmi» ye kadar sürmüştür. Pazar gü- nü ceza usulü komisyonu topla- nacaktır: Musut petrolleri Ingilizrer ile Frenszleri birbirine düşürüyor Ingiltere hükümeti Bağdat ile Hayfa arasında bir şimendifer | hattı yapmak için bir tetkik | heyeti teşkil etmiştir. Bu hattın inşasından maksat Musuldan çı- | karılacak petrolleri Bağdada , oradan yeni yapılacak şimendifer ile Hayfaya götürmektir. Mu- | sul petrolleri bu suretle nakle | dilince tamamen İngiliz mandası altında bulunan topraklardan ge- girilmiş oluyor. Halbuki Frasız- lar bu tarzdaki nakliyatın kendi menfaatlerine mugayir olduğu fikrindedir. Onların iste- doğrudan doğruya Fransız man- dası altındaki topraklardan İs- kenderon civarına getirmek, bu- radan gemilere tahmil etmektir. Fransızlar (OMusul petrollerinin yüzde yirmi beş hissesi kendi- lerine ait olduğunu ileriye süre- rek bu tariki tercih ediyorlar, aksi takdirde Musul petrollerinin nakliyesi kendileri için çok halıya mal olacağını söylüyorlar. Bu meselenin İngiltere ile Fransa arasında bir gün ehem- miyetli bir şekil alması ihtimali vardır. Çünkü bazı Fransız ga- zeteleri, İngiltere bu husus hak- kında Fransa noktai nazarına iştirak etmiyecek olursa Cemiyeti Akvamda bulunan Fransız mü- messilinin İrakın bu cemiyete girmesi lehinde rey veremiyece- ğini yazmaktadır. Bakalım, İngiltere Fransızların bu tehdidi karşısında nasıl bir hattı hareket tutacaktır ? M. A Yusut Ziya B. Bir müddettenberi Avrupada bu- lunan Şirketibayriye müdürü ve Sanayi Maadin bankası meclisi idare reisi Yuzuf Ziya B. yarın şehrimize dönecektir. 5 “rinden şüpbe edilebilir. Nihayet İstanbul gibi nüfusu yüz binleri bulan koca bir şehir içinde be- lediye intihabatı yapılırken şura- da, burada kanunu tatbike me- mur kimselerin de bata etmeleri daima mümkündür. Bu gibi hataların menşei fer- di olduğu gibi mes'uliyetlerini de ferdi olarak telâkki etmek, her hangi şahi bir hatay H. F.nın bir cinayeti gibi göstermek in- saf icabatından değil midir? Mehmet Asım Hoş keler “Tabi fırka ve intihaba dair bir şikâyetten bahsi ben- den beklemeyiniz. (Hayır, bu hoş şikâyeti, bir gazetede görüp beğendim, Başkalarını memnun elmenin ne güç şey olduğunu da gösteren bu vak'a şudur: Bir avukat, “İzmit,, e gitmiş, işi- ni bitirip Istanbula dönmek iste- yince, istasyonda kendisine: — Birinci've ikinci mevkiler de yer yok, size ancak üçüncü mevki bileti kesebiliriz! Demişler. Bunu yazan gazete; “Bu nasıl iş?,, başlığını koymuş, İzmitten Istanbula kadar tahta peykeler üstünde gelmek, eğer maroken koltukların, ipek divanların yu- muşacık kucaklarına alışmışsanız, hakikaten güçtür, Her tekerlek dönüşünde olurduğunuz peykenin mafsalları gıcırdar ve tahata ka- burgaları vücudunuza batar. Ü- çüncü mevki vagonlarında, insanı hoplatan, havada bir saniye lezzetli gıdıklanmalar içinde tut- tuktan sonra, tekrar yaylı bir yumuşaklığa gömen lüks ol9mobil- lerin ahenkli sarsıntıları, cilveli fıkırdayışı bulunamaz. Evet o a- rabalarda yolculuk zevkli değil- i dir. Tekerlek »gicırlısından, cam zıngırtısından kulak, kaya gibi sert döşemelerden de belkemiği- nin ucu rabatsız olur. Eğer şi- | Naile altınlar ve incilerle süslenmiş- kâyet, bu mihver etrafında dön- se idi, bize mevzu olmiyacaktı. Şikâyetin keyifli tarafı dürüst hareket eden memuru öne sür- mektedir, Şimendifer idaresi kâfi vagon gıkarmıyor. demek, isterken doğru hareketi de .beraber takbih edi- yor. Okudum, “Lafonten,, in meşhur masalını (hatırlayarak güldüm. Hakikaten şu insanları memnun etmek pek güç. Ya, gişe memuru, yer olma- dığını bilmemezlikten gelerek bi- rinci mevki bileti verse ve o tab- ta peykelerde pahalı seyahat ederek, hem kulah, bem belke- miği hem kesç incinseydi, acaba daha mı iyi olocaktı? Ne çare çok defa alkışıda sistemi de in- sanlar, içinde bulundukları ruhi hallere göre dağıtırlar! —— a Bir Fransız âlimi Denizlerin kuvvei haruri- yesinden istifade ediyor Fransız âlimlerinden Mösyö Jorj Klot denizlerin kuvvei ha- ruriyesinden istifade için bir ça- re aramakta idi. Mösyö Klot ahiren bu arzusunda muvaffak olmuştur. Âlim tecrübelerini yap- mak için Antil adalarından Kü- baya gitmiştir. Kübada Malan- zastan gelen bir telgrafa muza- ran profesör ilk defa olarak denizin smakından kuvvei baru- riyesini alacak makineyi işletmiş- tir, İlk elde edilen kuvvet 4000 devrile 10 kiloyattır. Alim bu miktarı ilk tecrübe olmak itiba- rile bir muvaffakiyet addetmek- tedir. — — Yunkers tayyaresi bügün geliyor Avusturyaya © gitmek O Üzere şehrimize gelen Ingiliz tayyaresi dün 3 te hareket etmiştir. Bugün de (38 Yunkers) Alman Tayyaresi birde Yeşil köye ge- lecektir, — Kalk, kızım hazırlan, bizi Hz. Osmünin “zevcesi Naile ka- bul edecek, Leylâ hemen kalkmış, giyin- miş, dışardan gelen bir adam Nailenin Leylâ ile babasını bek- lediğini söylediğinden “ ikisi de bemen oradan çıkmış, bir az iler- ledikten sonra bir cariye ile bir- likte önlerine bir cariye düşmüş, onları bir kapıdan geçirerek Os- manın asıl konağına sokmuştu. Bunlar bir avludan geçerek ko- nağa girmişler, bir çok kadınlar tarafından istikbal edilmişler, ni. hayet Nailenin odası önünde durmuşlardı. İçerden verilen müsaade üze- rine Leylâ ile babası içeri gir- mişler ve kendilerini muhteşem bir kadın karşısında görmüşler- di. Naile, boylu boslu, bir kadın- dı, Sırtında © zaman san'atının vücude getirebileceği en kıymet- li elbiseler vardı. Bunlar işleme- li ağır ipeklilerdi. Bundan başka ti. Naile, Leylâya bir valide gibi kabul etmiş, onu kucaklamış: — Safa geldin sevgili kızım, demiş, ondan sonra ona valide- sinin vefatından dolayı taziyet etmişti, Bu taziyet Leylânın kederini tazelemiş , kızcağız ağlamağa başlamış, fakat Naile onu teskin | etmiş, ona : — Beni bundan böyle ana ta- nı, demiş, Leylâ sükünet bulmuştu. Bunu müteakip Naile: — Yemek hazırlansın diye emir vermiş, o zamanın âdetine göre sofralar kurulmuş, yemekler getirilmiş, bir iki gündür ağzıma bir lokma ekmek koymıyan Leylâ, Nailenin ısrarile bir az yemek yemiş, ondan sonra ikisi bir sürü meseleler üzerinde soh- bet etmişlerdi. Leylânın, Naile üzerinde bırak- tığı tesir çok mükemmeldi, Bu kız gözel olduktan başka söz söylemesini bilir, fikir sahibi bir kızdı. Bu itibar ile bu kız üme- radan birinin zevcesi olursa onun yüzünü ağartırdı. Naile, Mervanın arzusunu aç- mak istemiş, fakat Leylânın ke- derindeki ciddiyet buna mani olmuştu. Naile bu işi başka bir zamana bırakmayı daha müna- sip görmüş, onun için Leylâyı evini gezmeye davet etcişlir, Hz. Osmanın bu sırada konağı hakikaten temaşaya değer bir halde idi. İran şehinşahlarının — sarayla- rından, Suriye ülkesinden geti- rilen nefis eşyanın bir çokları burada idi. Bunların içinde çok kıymetli halılar, murassa silâh- herler vardı. Mücahitlerin © ve fatihlerin en uzak memleketler- den getirdikleri san'at bediaları ve harp ganimetjeri burada idi. İmperator Herakliyonun kalkanı İran şahının murassa tacı, mu- rassa elbiseleri. Hakonun kal lar, taçlar, tahtlar, bir yığın mücev- GÖMLEK Iran de Bizanstan alınan gani- metler burada ! | İ bepsi askerlerimizin eline geç- kanı, Hint kıralı Doherin silâh- ları, Arap kıralı Numanın kılıç- ları burada idi. Naile, bunları birer birer gös» teriyor, hangi vak'ada ele geçti- ğini anlatıyor, Leylâ bu meraklı tafsilâtı zevk ile dinliyordu. Fa- kat, bütün bu eşyanın üst üste yığılmasından, buraya © ansızın getirildikleri anlaşılıyordu. Leylâ bunun sebebini öğrenmek istedi ve sordu: — Bunlar neye dizilmemiştir efendim. — Çünkü bunlar lindir. — Demek bunlar buraya mu- vakkat bir zaman için getirildi. — Evlâdım şehre bir takım şüpheli adamlar geldi. Bunların Beytülmali soymalarından kork- tuk. Onun için bunların burada muhafazasını daha münasip gör- dük, Hakikatte bunlar bu eve âit değildir. — İsabet olmuş efendim. İkinci bir odada, .bir sedir üzerinde altından dökülmüş bir kısrak duruyordu. Hayvanm eğe- ri altından, üzerindeki adam gü- müştendi. Bu heykelin ber tara- fı yakutlar, zümrütler ve inci- lerle işlenmişti. Bu heykelin ya» nnda Oo vümüsten O dökülmüs bri deve görülüyordu. Bunun üzerinde de bir adam vardı. Deve ve üstündeki adam da bir çok mücevherlerle süslenmişti. Bütün bunlar da mücahitlerin getirdikleri ganimetlerdendi. Naile, bü şayanı bayret bey- kelleri (o Leylâya gösteriyorken anlatıyordu: — Iranın payıtaktı olan Meda- yin fethine iştirak eden kuman- danlarımızdan biri bana naklet- mişti. Askerlerimiz Kioranın ey- vanına girdikleri zaman ovun sadrında bir sedir, sedirin Öze- rinde bir taç görmüşlerdi. Sedirin üzerinde altın renginde iki sütun duruyordu, sütunlardan birinin tepesinde bu at ile üze- rindeki adam diğer sülunun üzerinde bu deve bulunuyordu. Iranlılar mağlâp olarak kaçıyor- ken bunları sökmüşler, yanların- da abp götürmek istemişler, fakat takip esnasında bunların Beytülma- mişti (1). (Bitmedi) | (1) Teni Haldun tarihi Gelecek ve giden tayyareler G. 38 Yunkus tayyaresinin ş€ hirimize gelmesi gecikmiştir. Hususi istihbaratımıza o naza“ ran tayyarenin o molörlerinden birine sakatlık. ârız olmuştur. Tamirinin be zaman o biteceği meçhuldur. Yeşilköyde bulunan iki log liz tayyaresi evelki gün kalk” mağa teşebbüs etmişse de 88” banın çamurlu olmasından uç8” | mamış ancak dün sabah hialep | istikametine uçmuşlur. j