——4— VAKN Toptan hüküm! Fransızlar Hasta 40 askeri kurşuna dizdiler Alman © gazetelerinden (biri cuk ve duyulmıyacak, kim bilir? Bir böy srasıl Pethi Beyefendi, Hakla Tarık Beye! Tarık Bey, bunu inkâr etmedi ve bu mesile le Fethi Beyefendiye karşi bes- hürmeti bir defa daha izhara buldu, Fakat biz de ufak bir işa il Dir tanıdığım, şaire: “Başın sağ ol Mun!, demeğe haztrlanirken, o elini ce- Bine atarak: — Efendim, demiş, merhüme için bir “zayli makber. yazdık, vaktiniz müsait ise bir kısmını okuyalım! Tanıdığın sat, bana vakayı anla. firken: — Dikkat ettim de adameağız, Hâ- midin makberine bir zeyl yazdırdığı! için başına pelen felâketten adeta menun gibi idi, diyordu. Muhalefet gazetelerinin yaradan yataya konmak itiyddinda bulunan si- neklere benziyen kalemlerinden çıkan lâkırdılarda da buna benzer bir meni namniyetin ifadesi var. Bir vatani par- çam Üzerinde bir sui istimal, bir yol suzluk haberi yazamadıkları gün muz- tarip gibidirler. .. 1 Eylül 1930 — | Şeyhinin "| Kimi erkeğin, kimi kadının daha kıskanç olduğunu O haykırırken daima kendilerinden bahsettikle- rini açıkça ar, Bu anket karşisinda ben başka bir mevzu düşündüm. Aşk bu, kıskançlık bu olduktan, yaradı- lıştanberi hiç d. son- /İ ra, san'atta değişiklik, yeni ufuk- İar, başka mefköreler görmek istiyenler, acaba neye dayanıyor- lar? Diye kendi kendine sordum. Seygak İngiltere - iran arasın- da ihtilâf Cenevreden Taymise verilen malümata göre İran hariciye na- zarı Furuği han, Akvam cemiye- tine gönderdiği bir mektup ile İngilterenin Tahran sefirine ver- diği muhtâranın mealini bildir- iniştir. İran hükümeti Babren adalarındaki o petrol imtiyazını bir İngiliz şirketine verdiğini ve şirketin faaliyete geçtiğini haber alarak Bahren adalarının İrana tabi olduğunu beyan hareketi vakıayı şiddetle protesto etmekte ve bu adalar- dan katiyyen feragat etmiyece- gini bildirmektedir. siyasetinin bir müzafferiyetini gören Kadın Birliği gezintisinde 30 ağustos cumartesi günü iki kişi nin yüreğine İnmiştir. Biri şimendifer Ağa oğlu Ahmet Beyin, biri de Kadın lar birliğinin kocaman bir vapur içeri- sihde Yalovaya tenezzüh yaptığını du- yan Nesibe Muhittin Hanim. ... Kadm birliği tenezühünde ben del bülundum. İnsan tek başıma, büyük bir aralık ortalığı yadırgiyor. Bu garip halete düştüğüm belli olmasın diye or. biselerini giymişlerdi. Şöyle bir soyundular, dökündüler, sralaral yerleştiler. Gözüm gayri ihtiyari bir kalfa hanımın elinde tepsi ile lohuk duğrtmasmı, para serpilip koltak yopıl- masmı bekledi. Orta salon o kadar dü- gün evine benzemişti. Bunu, üstü örtülü olarak, yanma oturduğum hânima şöylece anlattım: — Şimdiden sonra düğünleri vapür- da yapsalar ne iyi olnenki — Aksi takdirde Allahı #evksizlikle itham etmek lâzrm gelirdi. .. . Dönerken vaparda atkadaşmı kaş beden bir hanım, bir tanıdığına sördü: — “MM... vi gördünüz mü? — Hayır. — Aman, sizin de ne fena gözleri- hiz var? O, adam cevap verdi: — A efendim, siz bu züzel gözleri Efzayiş Suat Hanımla Şekspir, Şü- küfe Nihal Hanrmla nükte Ve istihza, Hfet Hanımla Htik giirlet hakkında ko- duştuklarımızı yazmak, eldeki biletleri bir köprü memüru kadar gâyret ve ii na ile muayene “eden reditiğot veya bonjurlu bir zattan, kollarına kırmızı bant bağlamış fahri hemşirelerden “de bahsetmek Tâzımdı, fakat gazetede fax lâ yer bülüp bulamiyacağım şüpheli, Kadın birliği tenezziihünde bulunan ve gazeteci olan bir kimse İçin dediko- du Yüpmadâi yâziyı (o tamamlamak ayıp! Onun için ağızlardn dolagan bir dedikoduyu kaydediverelim. Edebiyat birliği gezintisinde de ba gezintide de bulunan bir hanımı, bizim sinema muharriri Fikret Âdil, sinema yıldızlarından bilmem kime benzetmiş ve sonra bir Yâsıta İle resmini İstetmiş, hanım da vermemiş. Bu bahis vapurda tazelenmişti. Bu hanrmefendi, beüim kendi resmini istediğimi zannediyor muş. Kendisini tanıdığımı tahmin ettiğim bir gazeteci ârkadaşa: -—- Aman, dedimi, şa kanaati bir tas hih ediversen! O, güldü: — Hanım şikâyet elmiyormu$, dedi, güzelliğinden bu şekilde bahsedilme sine gizli, gizli memnun oluyormuş. TPaptu İğne eyi si meme CENNLİ 'FEDAYİLE | Emi Esrarkeşler hareket ettikten sonra Zeydun başlıca adamları ve arkadaşları ile isti- şare etti. Onun esas maksadına gelince .. Şey Mektübun ilk cümleleri bile hayret verecek bir mahiyette idi. Mektupta şu sözler söyleni- yordu: “ Şeykül Cebel Tavustan kud- retlu Sultan Selâhattin namına Onun muzaffer ordusuna kuman- ci da eden Emir Zeydun Hazretle- ” Zeyddri bü Tâvüsü tâhmâz değildi. Fakat nasl olmuştu da bu adam Şeyhül Cebel olmuştu. Banu mektubun ilk satırları an- latıyordu: “Evvelâ Müslümanların kud- retli Sultanı ve müminlerin sat- vetli emiri Sultan Salâhattinin ehli salibe karşı kazandığı şanlı zaferi tebrik eder ve onun dai- ma muzaffer olmasını temenni eylerir. Sonra şu mühim noktayı arzeyleriz ki selfimiz muazzam şeybül Cebel Sinan bu gece rah- meti rabmana o kavuştuğundan tarikatimizin usulü dairesinde onun yerine geçtik. Bizim mesleğimiz "İ ve siyasetimiz selefimizin siya- setine ve mesleğine mügâyirdir. Biz bütün müslüman dindaşları- mızla tam bir müsalemet ve mu- habbet dairesinde yaşamak is- teriz. Hiç bir kimsenin #öalındâ gözümüz yoktur. Zamanımızda adamlarımızdan birinin bir kim- seye tearruz ettiği görülmiyecek ve duyulmıyacaktır, Tarikat ve şartile biz de Sultanın diğer teba- ası gibi her vazifeyi ifaya haz- nz. Bu ösaslar sizin tatafinızdati da kabul olunduğu takdirde ara- mızda musalaha akdile kuman- danız altindaki askerlerin daha şerefli sahalarda büyük kahra- manlıklar ini temenni eyler ve cevabınızı beklerim. ,, Şeybül Cebel Tavusun bu mek- tubu onu dinliyenler Üzerinde fena bir tesir yapmamıştı. Fakat vaziyeti ciddiyetle teemmül et- mek lâzımdı. Zeydun, birkaç saat evvel yakalanan fedayileri getirtti ve — Dün gece sizi buraya kim nü bilmiyormusunuz... — Hayır Şeyhtil Cebel ölmez. — Ölmez de ne olur?.. — Semaya uçar, — Pek âlâ, Semaya uçan Si- Manin, ouçtuğundan < haberiniz yok mu? — Hayır , yoktur. O halde butiların Sinan tara- fından gönderildikleri omüuhak- kaktı. Zeydun bunları tekrar hap- settirmiş, öndar sonra elçilere dönmüş, cevabını göndereceğini şimdilik geri dönmelerini söy- lemişti, Elçiler hareket ettikten sonra Zeydun başlıca adamları ve arka- daşları ile istişare etti, Zeydunun fikri şt idi: — Esrarkeşler islâm ordusu- nun kuvvetini görerek gayet müsalemetikâr davranıyorlar. Ya” rın bunların eline bir fırsat ge- çerse bunlar tekrar fesada baş“ lavlar. Unun için biz bavlarla barışmaktan içtinap ederek fır- sat el vermişken bunların kalesi- ni yıkalım. Bu suretle onlarla ilerde de meşgul olmak kolay olar. Zeydunun bu fikri gayet münasip idi. Madamki esrarkeşler sulh istiyorlardı. Bu talep kabul edi- lecekti. Yalnız kaleleri yıkılacak ve onların tekrar kale inşa et* memeleri temin olunacaktı. “Elçilerinizle — gönderdiğiniz mektuba cevaben islam ordüsu- nun zaferleri dolayısiie vekü bulan tebriklerinize beyanı mem- nuniyet eder ve sulh ve müsale- meti tercih ettiğinizden dolayı şimdi tebrik ederim. “Teklif ettiğiniz sulhu biz de kabul ediyoruz. Şartlarımız şun- lardır. Masyat kalesinin bütün istihkâmları yılılacaklır. Şayet bunların yıkılması yüzünden tes cavüze maruz zan ediyorsanız, hükümetin sizi tüü- “ bafazayı deruhte ettiğini beyari eylerim. Bunun için, kavvetli bir askeri kıt'a burada kalacak ve sizin meşgul ola caktır. Saniyen, adamlarımızdan ber hangisi bir cinayet işliye- cek olursa derhal hükümete teslim edilecek ve devlet maha- kimi tarafından muhakeme olu- nacaktır. Mezhebi ohususatınızda size tam serbesti veriyoruz. Fakat oyana buyana, ve umumi ablâka muhalif olan her havgi battı hareketlerinize müsaade edeme- yiz. Bu şartlarımızı kabul etmediğinizi sür'atle bekliyorum.,, Bu mektup, derbal Cebele vs şeyh Tavusa tes- edilmiştir. Şeyh Tavus bu mektubu oku duktari sönra cevabımı süratle vereceğini söylemiş ve baş dal- sini çağırarak OOrcunla istişare etmişti: — Ne yapacağız? — Bu şeraiti kabul edelim. Fakat Kalemiz yıkıldıktar sonra bütün: hasimlarımız -toplanir ve bizi parça parça ederler. — Askerler bizi muhafaza etmiyecekler mi? — Bunu zannetmiyorum. Suk tan Salâhattin muharebeye de- vam ediyor, otun için askerleris ni bizim için butada bırakamaz. Buna rağmen bu şeraiti kabul ediyorum. — Fakat açıkta kaldıktan son- ta izmihlâlimz muhakkaktır. — Bir şimdi badireyi başımız- dan savalımda gerisi kolaydır. — O halde başka birşey teklif edelim — Nadir? , (Bitmedi) m? 7