—4 — VAKIT 23 Haziran 1 "İrsatı telâfi etti. Uzaktan düşen bir serbest vuruşu sürüp yine | nefis bir burunla ağlara taktı. Gençler galip. Bunu derken ve sevincin izleri, alkışın akisleri | henüz korner atışını narak mukabil sayılarını yapıp berabere vaziyete geçtiler. Gençlik işte.. bizim oyuntular bir dakika evvelki sayının se- vinci İle olacak kale önünde göze batacak bir vaziyette fırsat bekliyen rakip muhacimi marke etmeyi unutmuşlardı!. Oyun bu üst üste olan sayı- lardan sonra heycanlı bir cere- yanla devrenin sununu buldu ve tam devrenin bitmesine bir da- kika kalmışken sağiç güzel bir vuruşla Macarların ikinci golünü geek Devre 1-2 gençlerin aley- ine bitmiş oluyordu. İkinci devrede her iki takım- da da değişiklik göze çarpıyor- du, Bizim haf hattında Mahmu- dun yerini Şekip almıştı. Muha- cim hattında da Salâhattinle Nâzım yerlerini değiştirmişlerdi. Macar takımında meşhur santır- haf merkez muhacim mevkiine geçmişti. Muhtelitimiz kombine akınlar- lâ misafirlerin kalesini sık sık ziyarete hemen ilk dakikalarda başladı ve bunu temadi ettirdi. | Cuma günkü oyunun ikinci dev- resindeki Fenerbahçe hâkimiye- ti kadar bariz olmamakla bera- ber bizim gençlerde faikiyet var- dı. Oyunün birçok dakikaları rakip nısıf sahasında geçiyordu. Ve herkeste cama günkü bü- tün sıkıştırmalara rağmen gene gol yapamıyacağımıza ve gene 1-2 mağlüp olacağımıza dair fena bir tahmin uyanmıya başlamıştı. Çünkü hücum bhattınm gayretli oyuncusu Fikrette ayağı sakat“ landığı için pek tutuk, Adeta yerini boş bırakmamak için zor- la oynıyordu. Fakat gençlerin bıkmıyan, ke- silmiyen, odinmiyen hücumları nihayet beklenen neticeyi verdi. Oyunun bitmesine on dakika var. Salâhattin sağ açığa alındı. Niyazi içe geçti. Zaten en iyi hat ta budur. Boyuna sıkıştırıyoruz. Fâkat gol üzücü bir insafsızlıkla tam elimize geçerken kaçıveri- yor, ve şimdi daba iyi oynıyan muhacim hattımız ayni canlı oyunla, ayni çeviklikle fakat da- ha anlaşmış bir halde onun pe- şindedir. Ve genç takımda her an bu mağlubiyeti silkip atmak istiyen capcanlı bir oyun görü- nüyor. Nihayet bu gayrete, rakip müdafaası da, kaleyi muhafaza eden kaleci de, ve kaleyi siya- net eden tali de dayanamadı. Muzaffer tutulmaz bir şutle topu iç d çarptırarak içeri soktu. Şimdi gençler o muhtelitimiz Macar likinin temsili takımile 2-2 ye beraberedir. V oyun bu güzel netice ile IM dinmeden bitti, VAKITIN TAKViMi Pazartesi Haziran 1930 Güneşin doğuşu: 4,20 — balı: 10,45 Ayın dağuyu : 153 — batışı: 78,18 —— — Namaz vakitleri Sabah Öğün İkiadi Akşam Yata İmenk 227 M6 Mi? 1945 n740 200 Meharrem m Bugünkü kava dr rüzgâr hafif /0d0$ hava Bi! a Macarlar bir | çok güzel kulla- | | takibata uğratılmasını 730 işaretler Meslek gay yy . geçen np meslek, selerlele meşgul oldular ve bu arada da Selim Sırrı Beyle iki kızımın, Mübeccel hekim raporu olnadan za, Htıklarından bahsile haklarında takibat isteyen bir ra- poru kabul etfiler. Bu meseleyi konuşmak hekimlerin Aakkı değildir demiyoruz; hatta mekeplerde talebenin beden terbi- vesine af hareket derslerinden, bazen hekim raporile istisna edil diğini hatırlıyarak, biraz zayıfla” mak, biraz semirmek için ilk tav- siye hekimden , hekim salâhiyetini haiz birisinden çıksın iddiasına bile muarız bulünmuyoruz, Haklıdırlar, bunlardan bahsede- bilirler; hafta daha boşka şeylerden meselâ şu izmir gazetesinin yoz dığı hadiseden, “ölmüştür, gömü nüz,, diye imza ve emir verdiği bir çacuğan dirilip gözlerini açtığı hadisesinde de bahsedebilirler ve galiba, bize öyle geliyor , daha çok ehemmiyet ye harârelle bahse- debilirler! Biz dokfor olmıyanlar, conimizin kiymetini bilmez değiliz. Hekimlerin onu es'rgemekie bizim kadar candan çalıştığını gördükpe istisnaların kay- bolup gi i anladıkça, sıkınız pekleşi a Şimdilik açlıktan gelen bir, lâkin umnumt bir zayıflık ve bunun ya- minda da bir düzüne yemekler, ve hekimlerin gözü önünde, onların rizasile yemekfen ileri gelmiş bir şişmanlık var ki bunu işte ne siz- der soruyorlar, ne Selma ile Aza- deden! bırakınız, onlar, hiç olmassa kimseyi öldürmezler, bari siz şu in- san öldürenlerin önüne geçiniz. Şu insan öldürenlerin ! Doktorların takrirleri.. A razı olsun, şu etib- ba - Aman, bu cem'i mü- kesser de sinirime odokunüyor!- odası da olmasa © gazetelerin durgun satırlarını hiç bir şey coşturamıyacak! Bir taraftan Mazhar Osman Beyin yemek listeleri, öte taraf- tan doktorların yaş ve kuru mevzular üzerinde, tedavi kadar uzun süren, münakaşalari de olmasa ne yazıp ne okutacağız? Haysiyet divanı, dört yaşında bülüğa eren Mehmet hakkında kitap yazmak, küçük doktorlarla büyük doktorlar ihtilâfı hakkın- da münakaşalar yapan doktor beyler, nihayet münakaşa mev- zularını tenevvu ettirdikçe ettir- diler, Gazete sütunlarına resmi, futbol: dedikodularına ismi, gra- mofon plâklarına sesi geçen Mü- beccel Hanım bile etibba içti malarının zaptına geçti, Güzellik kıraliçesinin zayıflama- sından müteessir olan bir dok- tor verdiği bir takrirde bu küçük kanımın doktorlardan başkasi elile zayıflatılmasını doğru bul- mamış ve bu işi yaplığı için Selim Sırrı Beyin ve kızlarının istemiş. Bu takrir, fena bir başlanğıç değil, Bundan sonraki içtimalarda şu yolda birçok tarirler verile- bilir. “ Bazı bakkalların sattığı yağ- lar, yiyenleri kısa bir zaman zar- fhindâ şişmanlatmaktadır. Bir in- sanın şişmanlayıp şişmanlamama- sı meselesi Ne lüzumu var? B" gazete, bazı memurların şatafat o iptilâsını yazdı. Manasız karşılamalar ve geçir- melerin neye mal olduğunu, su götürmez, rakam belâgatı anlattı, O yazıyı elbette benim gibi bir çokları da okumuştur ve bu birçoklar içinde hiç şüphe etmiyorum ki idare başındaki- ler de dahildir. Tabii bu kabil meseleleri tah- kik edecekler, usul ve nizama uymaz hareketler görürlürse, cezalandıracaklardır. Ben hadisenin şu veya bu yerdeki izinden ziyade kendi. | sinden bahsetmek istiyorum. Biz demokrat bir hükümetin vatandaşlarıyız. Etrafımızda sal. tanat devirlerinin debdebelerini İ hortlatılmış görmeğe dayanama- yız. Bazı zayıf sinirli insanların inip bindikleri konak yerlerinde kalabalık Ogörmek istemeleri hoşumuza gitmez zaten vazife hissini duymuş bir âmir, iş saatinde kendisini karşılayanları görünce gurur duymaz sinirlenir, Pek iyi hatırlıyorum, Başvekil İsmet Paşa, başında '.ozan zafe- rinin çelengile Sirkeciye geldiği gün, etrafını saran darülfünun gençlerine: — Sizin mektebiniz yok mu, niçin buradasınız? Demiş, doğacak günlerin müj- desini vermişti. Bizzat Gazi bile merasim yapılmasını istemedi. Bunlara bakarak içimiz ümitle dolarken, bilmem neredeki me- murün kendisini dev aynasında seyretmesini nefretle karşılıyoruz. Hem efendim ne lüzumu var. alınmıştır. Bu kabil meyvaları doktor reçetesi almaksızın veren manavların cezalandırılması..,, “Bazı insanlara deniz havasi yaradığı halde bazılarına dokun- duğu bir hakikati sıhhiye olma- sna mebni Şirketi hayriye ve Seyrisefain bilet gişelerinde birer doktor bulundurulup bilet alın- nıadan evvel müşterilerin mua- yeneye tabi bulundurulması, aksi takdirde bu müesseseler hakkında takibat yapılması... Bu takrirler bu şekilde devam edip gidebilir. Hele Mazhar Osman Beyin şubesine göre dünyada her iş ta- babet dairesi dahilindedir. Bü- tün işleri doktorlara mı bıraka- cağız? Toplu İğne takdirine bağlı olduğu cihetle baklarında takibat icrası..,, “ Bazı mevsim meyvalarının yiyenlerde ishal yaptığı haber kim olursa olsun, gelişile millet işine durgunluk vermemelidir. İnsan sevdiği dostunu, hürmet ettiği bir zatı karşılamak ister. Bunu yapmak hem hakkı, hem vazifesidir. Fakat kendi işine ball vermemek şartı ile. Bazan bir adama memleketin verdiği kıymeti göstermek te farzolür. Amma dediğim gibi daireleri başaltmamak ve gelip gidenleri kapılarda bekletmemekten daha büyük avzife olamaz. Bu gibi şeyler ne ümit, ne endişenin (o mahsülü olmamalı gönüllerden kopmuş hareketler halinde tecelli etmelidir. ancak doktorların ' ile | | dikilmişler, bir lâhza beklemişler, sonra ge- ! FEDAYİLERİ Çek kılıcını Sm Yazın: Ömer e ! Haydi ileri - Haldun ve Seşdddlin şiddetli hücumls'! karşısında süvariler dayanamadılar « i 1 — 68 — — Yaralı olduğunu söyliyerek müsaade iste, Haldun öne düştü ve karde- | şini Sinanın doğru götürdü. Halk coşkun bir zevk ile Zeydunu alkışlayordu. Sinanın karşısına vardıkları zaman Şey- hülcebel Zeyduna baktı: — Güzel döğüştün. Bu akşam benim ziyafetimdesin! Dedi. Zeydun cevap verdi: — Affediniz. Çünkü yaralıyım. Kardeşim yaralarımı saracak! Yarın emrinize amadeyim. Sinan ayağa kalktı ve sakalı- m eline aldı. İki kardeşi de için için titriyorlardı. Şeyhin fena şeyler düşündüğü belli idi. Şeyh biraz düşündü, ve yanda duran Mesrure onun kulağına bir şeyler fısıldadı. Sonra: — Pekâlâ! dedi, öyle olsun. Ben yarın cihan melikesi ile ev- leniyorum. Siz onun kardeşleri olmak dolayısile onu bana ve- receksiniz. Ben de size mükâ- fatınızı vereceğim. Bu mükâfa- tm büyük ve kıymetli olduğuna inanınız! Haldun ile kardeşi şeyhi hür- metle selâmladılar . ve. huzurun- dan ayrıldılar.İkisininde atları ar- kalarında duruyordu. Bir lâbza fevtetmeden ikisi de atlarına atladılar. Ve arkalarından gelen muhafızlarla birlikte ilerilediler, Asıl mesele bu muhafızların elinden kurtulmaktı. Iki kardeş bir ara ilerledikten sonra atları- nı mahmuzladılar, iki asil hayvan sanki uçuyorlardı. Bir dakika sonra muhafızlar Zeyduna görün- mez olmuşlardı. İki kardeş yok larında devam etmişler, Misafir- haneye giden yola sapmıyarak sola dönmüşler ve devam etmiş- lerdi. Geriden, gelen giden yoktu. Birkaç dakika sonra bah- çelere varılmıştı. Bu gece bura- da ne kadınlar dolaşıyor, ne de ağaçların altında serili halılar bulunduğu yere üzerinde bir uyuyan bulunuyordu. İ İkisi de son sür'ate koşuyor- | ken Haldun kardeşine emretti; — Çek kılıcını! İkisi de kılıçlarını çekmişler- di. Çünkü mağaraya benzeyen yerin etrafında muhafız bulun- ması muhtemeldi. Mesrure on- lara bu ihtimali nazarı dikkate almalarını tekrar etmişti. iki kar- deş tesadüf edecekleri muhafız- ları ya öldürecekler, yahut on- ların hücümile öleceklerdi. Yüz adım ileride mahut sırlı kaya uzanıyor, fakat önün- de de iki muhafız birer gölge gibi duruyordu. Evvelâ nal ses- lerini duyan muhafızlar hemen atlarının o üzerinde lenlere durmayı emretmişlerdir. Fakat gelenler durmak, dinlen- mek bilmiyorlardı. İki muhafız mızraklarını kaldırarak, kimin geldiğini anladıktan sonra ha- rekete hazırlandılar. Fakat, bu Müziği 12 ir gk kac gi lar bir harekete karar İ iki kardeş üzerine çullsi Haldun bunlardan bii ai kından gelirken Zeydun © mızrak gibi kullanarak yere seriyordu. Bu iki kimin tarafından öldürül 3| anlamadan göçüp gitmiğ”, ikisinin de cesedi kayan. ğinde yığılıp kalmıştı. > atından inerken bunların ye > tutmuş, Zeydun çalılar daki kapıya ileriliyerek * sonra atları içeri almakt deşine yardım etmişti. Hepsi içerde idiler. Fi il ölen adamlara ne yapıla” 5| Haldun onlarıda içeri #9” | teklif etti ve hemen df atlıyarak birinci cesedi ledi . Zeydun onu takip di ikinci cesedi içeri atti kapi 1 kilitlendi, ve demirlendi. dun atları mağaranın obür v fına sevkediyorken Haldun geçirdiği büyük taşları arkasına yığıyordu . Si | Bitmedi ) | Amerikanın yeni g| rük tarifesi | Pek az sleyhimizde olduğu olunuyor Amerika o hölâmetinin gümrük tarifesinin pek az *. himizde olduğu söylenmeki€.. Bizim ihracat eşyamızdan 4 kurn incir, halı, fındık ve bir miktar zan yapılmış, ©. ; ihracst maddelerinin resmi Xi nen ipka edilmiş ve bazı resimden muaf tutulmuştur. —o—— i Sigara satışı Bir istatistiğe göre şehri de en çok tütün sahlan * sirkeci mıntasidır.Burada gö 3 bin küsür liralik sigara Mi dilmektedir . | İkindi dereti Beyoğlu mıntası gelmektedir Nobide ettiğim seyah avdet ile Avrupaya gi üzere olduğumdan Derset dette bulunacağım müddet” çe her gün saat birden o” ikiye kadar müze! ç görmek istiyenlere açık 8 tacağım. Mezkür müzesi Nobi ahalisinden yedi erk€ | ve bir kadın ve iki fil va bir zürafa ve bir kaplar tuti ve maymun ve hayva saire ile Nobiye mâ ra bir takım eşyai mütene' | ayı havidir. Eşyai mez | renin kâffesi satılıktır. 5 | rınki pazar günü hayva”. mezküre Taksimdeki il diye bahçesinde bulund" lacak ve duhuliyesi üç KW” | olacaktır.