— 4 — VAKIT 22 Haziran 1330 KL WA Yunan meclisinin tasdik Aipadın dün gelen haber- lere göre Yunan meb'usan meclisi Türk-Yunan itilâfını tas- dik etmiştir. Bu itilifname daha evvel büyük Millet meclisi tara- fından tasdik edildiği için artık bugünden itibaren meriyet mev- kiine girmiş demektir. Türk-Yunan itilâfının bu su- retle kat'iyet kesbetmiş olması bir kere (Lozan) muahedesinin imzasından beri iki memleket arasında ozühur eden muallâk meselelerin tasfiyesi noktasından mühimdir. Bu tasfiye her iki memleketi asırlarca devam ede- cek derecede karışık olan kü- çük ve büyük birçok davaları bep birden halledecektir. Çok âdil olmak için hâkimlerin ken- dilerine arzedilen davaların ilâ nihaye uzanmasile bile haksız karar vermek arasında hak ve adalet noktasından hemen hiç bir fark olmadığı cihetle yüz binlerce nüfusun hukukuna ta- allâk eden mübâdil've yayri mü- badil meselelerinin toptan tasfi- yesi elbette en makul bir yoldur. Fakat bu defaki Türk-Yunan itilâfının en mühim ciheti burada değildir. Bu itilâfnamenin asıl ebemmiyeti o Türk ve Yunan milletlerinin Oo mukadderatlarının tanziminde görülecektir. Cünkü bu itilâfname tatbik sahasına girmekle Türkiye ile Yunanistan arasındaki asrıdide düşmanlık devri nihayet bulacak, belki Yakın Şark milletlerinin hayat- larına tamamen yeni bir mecra verecek yeni bir tarih açılacaktır. , Yunanistanın ,mukadderatını buğün idare etmekte olan “Veni- zelos ,, bu memleketi iyilik yap- mak için Anadolu macerasına sürükliyerek büyük bir fenalık etmiştir; fakat şimdi görülüyor ki ( Venizelos ) da artık kendi ha- tasını anlamış, Yunanistanı Tür- kiye ile dost yapmak zamanının gelmiş olduğuna kanaat getir miştir. ( Venizelos ) bu kanaatini ta (Lozan ) müzakeratı esnasım- da © başmurahhasımız (e İsmet Paşaya söylemiştir ve kendisi- nin bu sözlerinde samimi oldu- ğuna İsmet Paşayıda ikna etmek için eline geçen fırsatlardan istifade etmiştir. Ismet Paşa Hazretleri, Türk - Yunan itilâfı Büyük Millet Mec- lisinin tasdikine arzedildiği za- man (Lozan) hatıratının bu saf- hasına e etti ve “Yunan başvekili (Venizelos) un Lozan müzakeratı sırasında Yunanista- na taallük eden işlerde kılı kırk yararcasina çalışarak Yunan mil- li menafiini müdafaa ettiği hal- de doğrudan doğruya bu mem- leketi kadr Sn işlerde Türkiyeye zarar verecek her bangi bir hattı hareket tutmak- tan çekindiğini söyledi. Filhakika (Lozan) sulh müza- keratı cereyan ettiği günleri hepimiz pek iyi hatırlıyoruz. Yunan ordusu Anadoluda tama- men imha edildikten sonra Yu- nanlılar jeneral Pangalosun ku- mandası altında derhal bir kuv- vet toplamışlar, bu küvvetleri Garbi Trakyaya behşit etmişlerdi. Yunan hükümeti bu kuvvetler ile sulh müzakeratı Üzerinde Yunanistan lehine müessir olmak istiyordu. Hatırımızda kaldığına göre (Venizelos) doğrudan doğ- ruya Yunanistana ait olan mü- him meseleler (o haledildikten sonra sulh işini sürüncemede om Frame” Şal il safhası | | seldiğinin itiraf edilmesidir. UFUNEARBDA SEYAHAT Noksan bir rapor imdi sokaklarında kan dö- külen talihsiz Hint için yeni bir rapor çıktı. Bu rapo- run 400 sayıfalık birinci kısmını tahlil eden bir makale okudum. Eseri İngilterenin siyasi fırkala- rna mensup, nüfuzlu adamlar- dan mürekkep kalabalık bir heyet yazmış. Bahsettiğim ma- kale, meseleyi iyi kavramış, gü- zel hülâsa etmiştir. Ben raporu tekrar tahlil edecek değilim, Yalnız bir noktası hakkında söyliyecek sözüm var: Birinci kısmı dörtyüz sâyıfa tufan bu kocaman kitabın bir yerinde şöyle deniyor : Hindistanda “Kast,, diye yade- dilen iki bin üç yüz sınıf insan varmış. Bu sınıf farklarından 222 dil türemiş. Hindin bazı yerleri, asrın fi- kirlerini takip edebilecek bir seviyede, bazı yerleri de binlerce sene geride imiş. Biliyoruz ki oralardaki insan- lara gösterilen irfan ve medeni- yet nuru, şimal fecirleri nev'in- den süreksiz şeylerdir ve ancak saklamak Oimkânı bulunmadığı için gösterilmiştir. Rapor hükmünü veriyor; fakat hükmün istinat ettiği geriliğin korkunç sebeplerini söylemiyor. Ama kaza ile bir nokta gözden kaçtığı için, düşünebilen başlar, neticeyi doğuran âmilleri bul- makta gecikmiyor. Zekâya fener çeken bu nokta, Hindin, bazı yerlerde Avrupa seviyesine yük» Demek insanlar iklim' tesirle- rine âtlâr gibi mahküm değil lermiş. Demek Paryalar da İskoç halkı kadar ilmin hakikatlarını anlamak nasibine ermişlermiş. » Ohalde bu zengin ve "güzel toprağın o yavrularını bugünkü seviyeden binlerce sene geriye atan şey nedir? Rapor buna cevap vermiyor. Çünkü bu ha- ilenin kanlı perdelerini açıp kapıyan ipler, ta İngiltereden çekilmekte olduğunu bilirler. Müstemleke siyaseti işte bu- dur: Toprağı zaptetmek, ahaliyi hayvan gibi kullanmak ve zekâyı parlatması akla gelebilen herşeyi onların omuhitinden uzaklaştır- mak. Bu sınıflar, dil ayrılıkları hep o zalim siyasetin eseri ve mahsulüdür. Hintten İngilizlerin çıkarılması için başka biç bir sebep olmasa bile yalnız şu hey'etlerinin gösterdiği seviye geriliği yeter. Seyyah — amaaa rahhaslarına bir muhtıra vermiş ve şayet kısa bir müddet zar- fında Türk murahhaslarile an- laşmazlarsa Garbi Trakyadaki Yunan ordularının dağıtılacağını bildirmişti. (Lozan) da İsmet Paşa ile (Venizelos ) arasında başlıyan anlaşma fikri şimdi resmi bir surette iki memleketin umumi münasebatı üzerine tesir edecek bir şümul ve ehemmiyet alıyor. İki memleketin maziye ait mü- nasebetlerine göre Türk ve Yu- nan dostluğunu hoş görmiyenler bile bulunacaktır. Fakat, yine İsmet Paşa Hz.nin Mecliste dediği gibişiki milletin istikbaline ait büyük ve umumi menfaatler karşısında bu gibi marazi hassa- siyet sabiplerini akıl ve izan yoluna davet etmek lâzımdır. Arnold kimdir ? | Yazan : Hatti Halit Ingiliz gazeteleri, o bilhassa (Taymis) Sör Tomas Arnoldun vefati münasebetile kadirşina- sane yazılar yazdılar. Meşhur profesör Bravnın üfulünden kısa bir müddet sonra pröfesor Ar- noldun da ebedi gaybubeti In- giltereyi iki mümtaz müsteşrik- ten mahrum birakmıştır. Bravin gibi Arnoldin da vakıtsız dene- cek bir yaşta vefatlari birçok memleketlerin ve bahusus memleketlerinin ilim muhitlerini de müteessir eden vak'alardır. Profesör Arnold bundan henüz bir ay evvel misafir suretile içi- mizde bulunuyordu. Nüshaları ender bazı el yazması kâdim ki- taplarımızı acele ile tetkik ettiği vakit bulup 35 senedir tanıdığı bu âcızi * uzun bir has- talık ile mustarip bir halde - in- ziyagâhında arayıp bulmuştu. Bir mikilet daha İstanbulda kalma- sını ve kendisini âsarile tanıyan bazı Türk erbabı ilmi ile mülâ- ki olmasını istemiştim. “Beş aydan beri Mısırda idim, biraz daha gecikirsem zevcem beni eve sokmaz.,, Diye lâtife- kârane surette itizarda bulundu. Kahire Mahafili ilmiyesi İslâm tarihi üzerinde konferanslar ver- mek için Arnoldu Mısıra davet etmişti. Galiba “ toprağı geç- miş» ki Arnold buradan İngilte- reye döner dönmez füc'eten ve- fat etmiş! Birçok ilmi mesleklerde oldu- ğu gibi müsteşriklikta da ihti- saslar bulunduğu malümdur. Sör Ttomas Arnoldun ekseri iştigalatı da (Islâmi) mebahise münhasır idi. Onun “Reaşing İslâm» un- vanlı eseri bundan birkaç sene mukaddem tarafi o acizanemden tercüme edilerek “İntişarı Islâm Tarihi, ismi me bürada neş- redilmişti. Esaseh ehemmiyeti okuyânlarca omalümdüur. Gene bu zatın “islâmda resim ve tasvir, hakkındaki kıymetli eserinin kısmen tercümesi, âlim bir zat tarafından, lisan aşina bir gence havale edilmiştir. Mü- ellifinin ismi tasrih olunarak, bu eserin neşredilmesi daha şerefli bir teşebbüs olur zannın- dayim. Arnoldun İslâm alemin- deki hükümet tarzları, islâmda ticaret ve saire hakkında mü- dakkıkane yazılmış kitap ve ri- saleleri vardır.Üç büyük Garp - lisanında (Almanca, Fransızca, İngilizce) neşrolunan “islâm An siklopedisi,, | unvanlı muazzam ri ilizcesinin baş muhar- diri : Preaching of islâm mali ese- rinin ikinci basım nüshaları da kâmilen ( satılmış O olduğundan Arnold bunun üçüncü tab'i için daha ziyade tafsilât toplamakta idi. Hatta Osmanlı imperatorlu- ğunun teessüsünden sonra Türk milletinin terkibatı (ırkiyesine karışan ve ihtida cihetile Türk- leşip tarihimizde mühim mevki- ler tutmuş olan rical hakkında tetkikatta bulunmak istiyor ve o husustaki otetebbüatta bu acizin muavenetini t: ediyor- du. Ölüm. - malüm ğu Üze- re - şahsın meşguliyetini “bazı kere ansızın ipkitaa uğradır. Arnoldun da o husustaki nota- ları muattal kalsa gerektir, Pek dindar ve vatanperver olan bu ingilizin islamiyete dair hak ve hakikate müstenit yazı- ları garp âleminde kurunu vus- tadan kalma sui zanlarin tashihi- ne hayli yardım etmiştir. Milliyeti ne olursa olsun güzi- de bir şahsiyeti ilmiye sahibinin vefatmı o hörmetle (o kaydetmek Türk matbuatının bir ananei ka- dir şinasanesidir. İşte ben de bu itikatla şu yazıları gazeteni- ze takdim ediyorum. Hi Halit FEDAYİLERİ Ever? Vur! Öldür ! Mahvet | Kaptanın düşkün vaziyetini gören esrarkef bu gibi sayhalarla Haldunu teşvik ediy — 67 — Esrarkeşler, her taraftan bağı- duyan kaptan durdu ve kılıcını çekti, Duman, üç adımda kaptanın karşısında idi, Esrarkeşler hâlâ bağıriyorlardı: — Vur, öldür! Mahvet haini! Fakat Zeydun atsız kalan bu adama hücum etmek istemiyordu. Zeydun atmın sırtından atlamış ve kendisini takip eden Dumanla birlikte hasmına doğru yürü- müştü, Ortalık tekrar derin bir sükü- ta daldı. Herkes yeni manzarayı bekliyordu, oZeydunun kalkanı elinden düşmüştü. Buna mukabil kaptanın mığferi yoktu. Uzak- tan yalnız kılıçların (o şakırtısı duyuluyordu. Kaptanın isabet ettirebildiği bir darbe, Zeydu- nun zırhına öilişmiş ve Zeydun bir adım gerilemişti, Kaptanın hücumu ve darbeleri tevali et- miş, Zeydun hep gerilemiş, oda geriye adım attıkca Duman da gerilemiş, nihayet hücum nöbeti, Zeyduna gelmişti. Zeydun, kılıcı iki eline alarak, kaptanın kalka- nını istihdaf etmiş, kalkan ikiye ayrılmiş gibi yöre düşerek yu- varlanmış, bu müthiş darbe kap- tanı yerinden oynatmıştı. Çünki onun kalkanını paralayan darbe omuzunada temas etmiş, omu- zundan kanlâr akmağa başlamış, yaranın verdiği ıstırap onu yere düşürmüştür. Evlerin damlarnda biriken, surların üzerinde" duran ve açık sahayı dolduran esrarkeşlerin hep- si bağırıyorlardı: — Öldür, öldür, öldür! Sinan ayağa kalkarak kolunu kaldırdı. Ve herkes sustu. Fa- kat oda incecik sesile bağırdı: — ÖldürlÇünkü mağlup oldu. Zeydun, hasmının üzerine eğil- di. Onunla konuşur gibi görün- dü. kaptan yannda duran kıl cını uzattı ve teslimiyet maka- mında onu Zeyduna verdi. Zeydun, hasminın kılıcın aldı başının üzerinde dolaştırdı. Son- ra onu uçuruma fırlattı, Kılıç, bir şimşek gibi parlayarak an- sızın kayboldu. Hasmile yapılacak bir işi kak madığını anlayan Zeydun geri döndü ve atının durduğu yere yürüdü. Fakat Zeydun geri dö- ner dönmez, yerde yatan kaptan birden bire katktı, kamasını çek- ti ve bir adım attı, Haldun birden bire bağırdı: — Geriye bak Zeydun! Esrarkeşler, kavganın henüz bitmediğini anlayarak memnun oldular, Zeydun kardeşinin ihtarını duyarak geri dönmüş ve kap- tanın göğsüne yerleştirdiği dar- be ile karşılaşmıştı. Sağlam zırh- ları olmasa, muhakkak ki Zeydun, bu darbe ile yere yıkılır ve ölür- dü. (Zeydu) nun kılıcını çekmesi için vakit yoktu. Fakat kaptan "l Şi larını yakalamış ve hayat İZ. tarmak için şiddetli bir." deleye girişmişti. İki hası. alta üstüste olmuşlardı. “iy kim, üsteki kim anlaşılm”. Bazen ikisi uçurumun #*.. kadar varıyor ve orada taş parçası gibi camit “4 lardı. Herkes ikisinin de 2. yuvarlanacaklarını zan başlamıştı. Fakat bir ğ Hayır, dad, da buramda bir var. Ve biraz yorgunum. “5 — Zarar yok. Şimdi” iki kardeş Melikenin bu 4 yere baktılar. Melikeyi 8” yorlardı. Sinan yerinde 4 ve Zeydunla konuşmak (59, > — Zeydun kardeşine ve yapacağını sordu. | / Devami ! wi Bitaraflar döndülğ Bir iki gün evel Bursa “5 Holştat ve azadan M. HP son dün akşam geç vakit Üİ etmişlerdir. rimize avdet —— İz EEZEEEŞ SİZ BEBESLEŞEEŞTELRGEEEFSESE. ETNETE EYE 1 SEFİ EEE S'SsEgie HEFEELE BEREN: g R