— 4 — VAKIT 28 Mays i SÜTUNLARDA SEYAHAT Ne vakit?.. ünkü (O gazeteler (altında “Rodop,, kaydını taşıyan bir haber neşrettiler. Bu haber | yüzellili eden eski evkaf na- zn er Vasfi, hocanın, Garbi Trakyadaki mel'un hare- ketlerinden bahsediyor ve ca- milerdeki halıları sattırmıya kal- ı söylüyordu. Rodop gaze- tesi buna: “Reziliğe bakın!,, baş- ığını koymuştu. Yabancı bir bayrak altında çıkan o gazete, imrenilecek bir heyecanla bu iğrenç vak'ayı « kaydediyor. Kuvvetli, sert rüzgârlarile tepelerinde dalgalandıran dası- tanlar dekoru Rodop, bir kere daha hayalimde canlandı. Bu heyecanlı satırlarda sanki o du- manlı dağlardan sıçramış kıvıl- cımlar yanıp sönüyordu. Duyuş- taki asil ateşe imrendim doğrusu. Rodop gazetesini çıkaranlar, Tırakyaya bizden uzaktırlar. Hele Vasfı hocayı ne aralarında taşımışlar, ne içlerinden yetiştir- mişlerdir, Hainliğini de onlar bizden ög- renmişlerdir. Bir Vasfi bocanın bir vatan için me yapışkan tehlike, ne karadamga olduğunu, girdiği yerlerde ne bulaşıklıklar yaptığını biz onlardan iyi bilir, dağa yakından tanırız. Böyle iken dünkü gazeteler “Rodop,,un haberini sadece almışlar, başka hiç bir kelime ilâvesine lüzum görmemişlerdi. Halbuki biz, ana vatanda çikiyoruz. oOTaribi © zaruretler, musibetler bela diğer gı gaflet- ler yüzünden kaybettiğimiz ül Kelerdeki””Türklere (o herkesten daha. yakınız. Çünkü vicdanımızla başbaşa kaldığımız demlerde onların uğ- radıkları felâketlerden kendimi- xe acı biz hisse ayırmaktan kur- tulamayız. Bu azap ve utanç, vizi daha derin ve daha içli bir nassasiyetle oralarla alâkadar olmağa sevkeder. Ana vatandan lekelerin en çirkini ve hiç silin- mezile kovulan bir hainin ma- sum ve mazlüm kan kardeşleri- mizi soymasına set çekmek “Rodop, çulardan evvel bize düşen bir vazife idi. Ne yazık ki bu aziz işi yapa- © Omadıktan başka onların heye- © canlarınıda eksik naklediyoruz. Sinirlerimizi saran bu afyonlu havadan ne vakit kurtulacağız Seyyah bilmem ki 1... Yarım cer erceikt: VAKIT 28 MAYIS, 1880 Vükelâ ve saire ziyafet ve cemiyetlerinde mükemmel ta- kımlarile aşçılık etmekte olan Vezmecilerde aşçıbaşı Osman Efendi vefat ederek yerine mehareti müsellemesi bulunan kalfasile şakirdanı kelevvel | bu hizmette bulunacakların- dan lüzumu halinde gene Vez- necilerde müteveffayı muma- ileyhin Oo mahdumu Mehmet Efendiye müracaat olunması. * Kızanlık köylerinden Be. yaslı kariyesi mühacirlerinden Bıyıklı oğlu Eminin dokuz ya- şında bir kızı kaybolduğunda ber kim bulur ise ve bulmuş ise Yenicami civarında Mey- Esrarengizleşen ölüm Üst tarafı birinci sayıfamızda Abdurrahman efendi davet edildiği mahalle gittiği zaman Urla kaymakamı Talât, Fırka mutemedi (Hüseyin, belediye reisi Atıf, eczacı Hilmi ve jen- darma zabiti Halit beyleri kar- şısında bulmuştur. Bu zevat Abdurrahman efendiye şu tek- lifte bulunmuştur : — Sana bin 1000 vereceğiz. Eski ifadenden rücu edeceksin. İşte bu paraya mahsuben sana 300 lira! İfadeni istediğimiz gibi vardiğin gün, kalan 700 lirayı da alırsın. Abdurrahman efendi buna razı olmuş, fakat paranın müte- bakisi için bir kefil gösterilme- sini talep etmiştir. Bunun üzerine Ferhat Ef, namında bir zat kefil olarak gösterilmiştir. Abdurrahman, parayı aldığı gecenin sabahi Urla müddei umumisi Halit beye giderek mes'eleyi anlatmış ve demiş ki: — Ben ileride vicdan azadı çekemem. İşte bana verilen 300 liral. Bu para bütün gece beni tazip etti! Bunun üzerine müddei umumi Halit B. para verildiği sırada ismi geçen zevatın maznun sıfa- tile ifadelerinin alınmasına karar vermiş. Ve paranın mütebaki kısmını vermek üzere kefil olan Ferhat Efendiyi davet etmiştir. Ferhat Efendi bildiklerini söy- liyeceğine yemin ettiği halde, tuhaf bir tesirin altında, kalarak hiç bir şey söyliyememiştir Ferhat Efendi bundan iki gün sonra gene müddei umumi Halit Beyi makamında ziyatet edöteki — Ben çok fena vicdan azabi içersindeyim. Korkuyorum müd- dei umumi Bey, hiç bir şey söylemiyorum. Demiştir. Bunun üzerine müd- dei umumi Halit bey, Eerhat efendi ile bir otomobile binerek İzmire gelmiştir. Ferhat efendi yolda Halit beye nasıl kefil ol- duğunu ve hadisenin gizli kalan birçok noktalarını tenvir etmiş ve bunları söyledikten sonra ihti mal hayatının tehlikeye girdiğini de ilâve eylemiştir. Halit Bey, dün öğleden sonra İzmire gelerek Ferhat efendiyi müddei umumiliğin kapısına br- rakmış ve müddei umumi Hida- yet beye herşeyi olduğu gibi anlatmıştır. Bu sırada kapı açı- larak Ferhat efendi içeriye gir- miş ve: — Benim ifademi alın, ben namuslu bir adamım, herşeyi söyliyeceğim demiştir. Hidayet bey cevaben her şeyi anlatmasını söylemiştir. Ferhat EF. rüşvetin nasıl teklif edildi- ğini, nasıl kefil gösterildiğini, kendisinin de bunu nasıl kabul ettiğini, namuslu bir adam oldu- ğu için buna tahammül edemi- yerek her şeyi ifşaya karar verdiğini ifade etmiş ve bu sırada yüzü sap sarı kesilerek birden bire durmuştur. Ferhat efendi, bundan #onra bütün ısrarlara rağmen biç bir şey ilâve edememiş ve korktu- ğunu, bayatınm tehlikede oldu- ğunu, meçhul şahıslar tarafın- dan tehdit edildiğini söylemiştir. Bir aralık Ferhat efendinin vaziyeti büsbütün fenalaşmış ve kendisini Oo müddei Oumumilik pençeresinden aşağıya atmak istemiştir. Bu srada müddei Yaşaran Amerika merika mecmualarından bi- risi bir anket yaparak bü- tün Amerikalılara şu suali sor- muş: — İçki içmekistiyor musunuz, istemiyor musunuz? Bu suale verilen cevapların ek- serisi müspet çıkmış. Birkaç sene- dir, içkis,ni gizli kulüplerde, “spe- akeasy» lerde içmeğe mecbur olan Amerikalının bu işten bık- mış olduğu anlaşılıyor. Eh, zamanıdır, Amerika da yaşarsa yeridir. * Kıyamamışlar! Di Yalova hakkında bir yazı yazmış ve bunda şu cümleyi kullanmıştım : “Sabahtan gelen kalabalık o güzel tarhları marul kabukları hıyar koçanları, yumurta kabuk- ları, çiroz kuyrukları, kâğıtlarla berbat bir hale koymuşlardı., Galiba bizim mürettipler, o canım tarbları böyle süprüntüler- le berbat bir hale koymağa kı- yamamışlar ki, “tarhlar,, kelime- oraya gezmeğe gidenlerde o güzel yerlere acısalar da oraları kirletmeseler ne iyi olur! * Niğdeliler gibi iğdeliler irlerinde pek Nİ al tam söme suyunu temin dhineii için bir piyanko tertip etmişler, Bu haberi duyunca: — Ah, dedim, biz de bir pi- yanko yapsak da bu sayede yahgin çıkınca Terkos muslukla- rma $u getirebilsek | Toplu İğne ————m m umumilik — kâtiplerinden Sabri beyle polis Hulüsi efendi Ferhat efendiyi yakalıyarak Baş muavin Haydar Naki beyin odasına almışlardır. Fakat buna rağmen hayatından emin olmadığını zanneden bu zavallı adam bir aralık sür'atle periçerenin yanına koşarak (kendisini 12 metre yükseten atmış ve beyni, yüzü- nün muhtelif (o mahalleri parça parça olmuştur. Mecruh derhal memleket hastanesine kaldırla- rak tahtı tedaviye alınmıştır. Ferhat efendinin hayatı tehleke- dedir. Geceyi atlatabilirse ha- yatının kurtulması ihtimali mev- cuttur. Merhum İhsan Ziya beyin müdafaa vekilliklerinni avukat Mustafa Enver, Necmettin, Şakir, Mustafa Halit Beylerle İstanbul avukatlarından Hayrettin beyler kabul etmişlerdir. Avukat Hayrettin bey buhaf- ta zarfında şehrimize gelecek dosyaları tetkik edecektir. Bu meraklı dava yarın ağır ceza mahkemesinde rüyet edi- lecektir. ,, GLAKSO yu tecrübe etmek daimi ola- rak tatbik etmektir. Onunla kabili kıyas ve ona kaim ©- lacak gıda yoktor. Milyonlarca yav- ruların hayat ve sıh- hatleri ona medyun- durlar. GÜZEL | GS gene Muharriri : Hasan Sabbahın cenneti nasıl bir yerdi? Marko Polo bunu tasvir ediyor V* onun “Hakikaten bir cennet » olduğunu söylüyor Bütün din âlimlerinin bu su- ale verdikleri cevap müspetti. Hepsi de “lâzım gelir,, demiş- lerdi. Bunlarm içlerinde yalmz biri bu sualdeki noktayı anla- mış, ve “lâzımgelmez,, demişti. Çünkü bunların bildiği imam, her kesin bildigi imam değildi. Bu imam hiç bir kayde tabi değildi. Bu imam isterse halâli haram, haramı halâl yapar ve bunlar onun hükmünü kabul ederlerdi, O halde bunlarla har- betmek zaruri idi. Bu tek adamın noktai nazarı kabul ol ve harbe karar m Harbin aleyhlerinde neticele- neceğini anlıyan İbni Attaş, Ha- san Sabbahın Alamut kalesine gitmek için müsaade istemiş, onun bu teklifi kabul olunduğu halde bir takım gaddarane hare- ketlerde bulunması üzerine, harp vuku bulmuş, neticede İsm. ililer imba edilmiş ve onların taç giy- dirdikleri İbni Attaş esir düş- Sultan. Mehmet: bu”adamı bir hafta kadar esir tuttuktan sonra derisini yüzdürerek öldürmüş, bu suretle 12 sene kadar bu havaliyi yakan ve yıkan bu taç- lı dai de ortadan kalkmıştı. Meydan Hasan Sabbahındı. Hasan Sabbahın hareketi İbni Attaşın katlinden sonra Şarktaki © İsmaililerin o riyaseti Hasan Sabbaha geçmiş, Hasan kendi programını icra için tam fırsat bulmuştu. Hasanın hedefi, İsmaililiği tam manasile hâkim kılmak, onun bütün rakiplerini ve düşmanlarını imha etmekti. Bunun için her şeyden evvel elde, hiç bir fedakârlıktan çe- kinmiyecek, ve istenilen her şeyi yapacak bir alay fedayiler lzımdı. Bunlar körü körüne hareket edecek, şeyhin her em- rini yerine getirmek için işken- cenin her türlüsünü, ölümün her çeşidini cana minnet bileceklerdi. Hasanın bu seviyedeki fedaileri yetiştirmek için bulduğu çare hakikaten dahiyane idi. Meşhur seyyah Marko Polo bunu anlatırken der kis “Cebel şeyhi, Iki dağ arasın- daki bir vadiyi kapatarak burada bir bahçe vücuda getirmişti Bu bahçe o zamanın en büyük ve en güzel bahçesi idi. “İçerde, meyva ağaçlarının en güzelleri ve en nadideleri vardı. Bahçenin etrafında muhteşem köşkler inşa olunmuş, bunların içi nefis bir surette tefriş edil- mişti. Bahçenin içinde şaraplar- la süt ve balla dolu ırmaklar vardı. Dünyanın en güzel kızları burada idi. Güzel sesli olmala- rma da dikkat olunan bu kızlar, türlü türlü musiki âletlerini ça- larlar, ve her raksı bilirlerdi. Şeyhülcebel, adamlarının bura- i 11) Markopolonun İngiliz$€ : KOZAN ir di ayil eri Ömer Rız# sını hakikaten cenmnet #79” larını istiyordu, “Cennetin methalinde te zam bir kale daruyerdi. Eİ sanki bütün dünyaya gif” met edecekmiş gibi gondii; müstahkemdi. Bu müthiş yi zaptetmeden bu bahçeye y mezdi. « Etraftaki memleketle irmiş * geni getirilir, onlara burada atılırlardı. Fakat bunlar © bırakılmadan evvel uyu bir madde ile peer sonra cennete bırakılırd müddet dama abiyi disini en güzel kızlar en muhteşem köşkler içi en nefis, en kıymetli eşys rinde görürdü. Kızlar her emrini yapar, her p yerine getirirlerdi. Buraya £ gençler, günlerini işu nuş, 7 tarap içinde gâçirirler, BA) ten cennete olurlar ve ğe mezlerdi, 2 “Fakat Şeyhul Cebel bir * adam göndermek istediği bu gençlerden birini den çıkarır, ona istediği © verir, sonra ona «Bu © ifa edersen, seni tekrar © sokarım » derdi. Şayet bu gençlerden birine « git: di, filân adamı öldür, dö meleklerim seni cennete rür, ölürsen, ben N genderir ve seni cenmet& deririm!,, 5 “Bu suretle nl mutlaka öldürülürdü.,, (! Hagia ai cennet Hasanın dahiyan* Jp idi. ( mesinden. Cilt 1 Fasıl 33 z Çarşamba 2 Mayıs 1930 Güneşin doğuşu: 4,33 — b Ay doğuşu : 4,18 — BE