— 4 —VAKIT 18 Mars 19 WEEK | Akdenizmuvazenesi İngilterenin tavassutu ile Fransa ve İtalya arasında bir bahri tahdidi teslihat itilâfı için ayrıca müzakere açılmasına karar verildiği malümdur. Bu günlerde İngiliz hariciye nazırı M. Henderson Fransiz hariciye nazırı M. Briyan, Itaiyan hariciye nazırı M. Grandi Cemiyeti oAkvam teşkilât düzelirse çok faideli bir iş yapılmış olur. Belki memleke- timizde kitapçılık bu suretle in- kişaf etmiş olacaktır. Harp inkılâbından evvel bile gençlik ve halk kitapanesi bom- boştu. Romanları bir tarafa bi- rakalım, gençlere ve halka ve- recek ciddi, faideli kaç kitap sayabiliriz? Binaenaleyh herşeyi yeniden yapacağız. Romanlar ve edebi eserler yavaş yavaş neşrediliyor. Bir kaç sene sonra boşluğunu kısmen doldurabilecektir. Mektep kitap- ları da hazırlanmıştır. Şimdi en mübim cihet fikre, ilme, içtimai ve ameli hayatımıza hizmet ede- cek eserlerin neşridir. Evvelâ büyük bir ansiklopedi- ye muhtacız. Bu, resmi bir elle yapılabilir. İsimlerini sayması çok uzun olacak diğer kitaplar için telif değil, tercümenin esas ol- masına taraftarım. Bize Şu veya bu kitap lâzımdır demek doğru olamaz. Bize herşey lâzımdır. Çünkü hiç şey yoktur. On sene sonra arap barflerini hepimiz unutacağız, çocuklarınız ise şim- diden bilmiyorlar. Tercümelerde İngiliz ve Amerikan kitaplarının birinci derece ini, sonra Almanca, daha sonra Fransızca ve diğer lisanların esas tutulma- sını muvafık bulurum. Gerek tab'ının nefaseti, gerek münderi- catının ameli hayata uygunluğu itibarile İngiliz ve Amerikan kitaplarını hemen terclime ve kısmen adapte ederek işe giriş- melidir. Bu kitaplar bir hazine- dir. Maarif vekâleti kitapçılara yardım etmek üzere bütçesine her sene 100 bin lira koysa ve bu yardım beş sene devam etse memleketimiz irfanen elli senelik terakkiyi elde etmiş, kitaphane- binlerce (kitapla dol- Kasaya konferansı mi lerim z muş olur, Yarım milyon lira ile Türkiyeye elli senelik bir irfan temini çok mudur? Benim bu hususta şimdilik bahsini faideli bulmadığım bir projem vardır. Bu çok kısadır, azami (ihtiyaçlarımıza tekabül edecek kitaplar taayyün edebilir. Bu, bir bayal değildir. Ameli bir yoldur. Bu meyanda Devlet matbaa- da kitapçılara rakip olacak A itaplar basmıyacak, bu projede kendisine ayrılacak daha mühim hizmetleri görecektir. Aksi takdirde kitapçılar böyle başı boş kaldıkça tandırname masali.rındarn başka bir şeyin çıkacağı yoktur. A. Sırrı içtima münasebetile Cinevrede toplanmışlar ve gelen haberlere göre nim resmi surette araları- nda bahri tahdidi teslihat me- selesini görüşmeğe ( başlamış- lardır. Fakat bu görüşmelerden hiç bir netice çıkmıyacağım an- lamak için büyük bir kehanete ihtiyaç yoktur, gerek İtalyan geek Fransız gazeteleri bu noktai nazarda hemen mütta- hittir. (Kotidiyen) gazetesi Fransız İtalyan rekabetinin bu manzara- sına işaret ettikten sonra ara- daki ibtilâfın halli için başka bir tarzı hareket ihtiyarı lâzım geldiğini itiraf ediyor ve en muvafık bir şekik olmak Üzere bir Akdeniz lokarnosu yapmağı tavsiye ettikten sonra. göyle diyor: “Akdenizde muvazene temin için yalnız İngiltere, İtalya ve Fransa arasında bir itilâf husu- lüne çalışmak kâfi değildir; ayni zamanda İspanya, Türkiye, Yu- nanistan, Yuguslavya da birer Akdeniz devletleri olmak hase- bile her hangi bir tecavüz vukuu halinde mütekabil muavenet iş- tiraki vücuda getirmek üzere müzakereye davet edilmelidir.,, Esas itibarile Fransız gazete- sinin hakkı vardır. İtalya ile Fransa arasında mevzuubahso- lan ihtilâf bir Akdeniz muvva* zenesi meselesidir. Halbuki yal- nız Akdenizin garp mıntakasına münhasır bir muvazene bile mev- ruu bahsolsa Akdenizin şark mıntakalarında alâkadar olan devletlerin ihmali caiz değildir. Binaenaleyh Akdeniz muvazene- sini şarki veya garbi diye ikiye ayıracak yerde bütün Akdeniz muvazcnesini göz önüne getir- mek ve bu denizle her hangi bir cihetten alâkası bulunan bü- tün devletler arasında meseleyi halletmek en doğru bir yoldur. Hatta Karadeniz bile Akdenizin bir imtidadı şeklinde telâkki edi- lebilir; bu itibar ile: Akdeniz muvazenesi halledilirken Kara- deniz muvazenesi de buna mül- hak bir mesele olarak mütalea olunmak lâzım gelir. Nitekim son zamanlarda Bal- tık denizindeki Rus filosundan bir kısmının Karadenize nakli meselesinden bahseden bir ta- kım Rumanya gazeteleri Kara- denizin bitaraf hale vazedilme- sini beynelmilel bir mesele olarak talep ediyorlar. Hulâsa dünya milletlerinin ha- yatını yakından alâkadar eden sulh işleri tetkik ve halledilirken M. Grandinin son nutkunda de- diği gibi muhtelif memleketleri artık galipler ve mağluplar diye iki kısma ayırmamak ne kadar lâ- zımsa bu işlerde hayatları ve menfaatları mevzuu o bahsolan milletleri de büyük ve küçük diye ikiye ayırmak ve büyklere başka, küçüklere başka ölçüler ve usuller tatbik etmemek, bil- âkis hepsine ayni şekilde mua- İ melede bulunmak okadar lâ - zımdır. Mehmet Asım e alci Klan ler Neler soruyorlar? s&Yfakıt,: «Neleri okuyaca- ğız?,, ismi altındaki an- keti açtı açalı, o mevzua dair yazılanların hepsini satır satır okumak benim için vaz geçik mez bir iş oldu. Söyliyene - değil, (söylenene bakıyor ve biç bir mütaleayı ! kaçırmıyorum! Bir gazete mu- vaffakiyetinden ziyade bir mem- leket meselesi olarak göz önün- de tuttuğum bu milli kütüpane davası, belki ağır, fakat emai- yetli adımlarla yürüyor. Bir çok zekâların ona emek sarfettiklerini o gördükçe sevi- niyoruz. o Ümidimizin » ufukları genişliyor. Bu emeklerden bir netice çıkacağına inanmaktan doğan bu gönül ferahlığı, ne yazık ki çok sürmüyor. Şurada burada gördüğümüz bazi ali- metler, bu geniş ümit ufukları- nın duru temizliği üstünde paslı bulut lekeleri gibi beleriyor. Vatanın, olgun nesli, genç kafalara ilim zevki overmek, onların kalplerinde irfan oca- ğının mukaddes ateşini uyandır- mıya uğraşır, çareler peşinde beyin yipratırken, acaba o genç- ler, bu aziz emekleri nasıl kar- şılıyorlar? Bu süal, kaç kere zihnimde bir burgu gibi derinlestil.. Yeni nesilde görülen kitap odüşman- lğından şikâyet edecek değilim. Zaten buna kendimizde hak ön görmüyorum. Son hareketimizde ispat edi- yor ki elenmiş, kabukları ayrıl mışöz ve cevher haline geti rilmiş bir kütüpanamiz yoktur. Onu yapmakla yorulduğumuz bir zamanda: — Niçin okumuyorsunuz? Diye bağırmak, her şeyden evvel, gençlerin bizi, niyetleri- mizin samimiyetinden şüphe ve tiksinme verir. Bunu yapamayız, hakkımız yoktur. Fakat gençlik, kendisini düşünen, kendi uğ- runda haspi olarak didinen emeklere karşı hürmet duyması, manasızlıklardan nefsini kurtar- ması lâzım gelir. Onların ara- sında bu mes'ut fikir ve gönül sabahının ışıkların görmliyorüz. Onlar hâlâ zenci bir ruh karan- lığı içinde en acayip şeylerle meşguller. Meselâ dün okudu- ğum bir gazetenin sualler sü- tununda, memleketin ayri mer- kezlerinden gelmiş mektuplara verilen cevapları gördüm de şaştım. Fatihten, Sivastan, Tarsustan, Edirne ve İzmirden gençlerin sordukları, hep sinema yıldız- larına dairdi. Kimi Greta evli mi bekâr mı olduğunu, kimi bunların bangi filimlerde en çok parladıklarını soruyordu. Eerkek, kız imzalı bütün mektuplarda sinemadan başka hiç bir şey yok. Okudum, şaştım, üzüldüm ve en sonra kendi kendime; — Hadi bu çocuklar sormak münasebetsizliğinde bulunuyor- lar, ya gazetelerin cevaplarına ne demeli?... Cümlesile gamlı (O başımi salladım. ei Kimin hakkı var! | Üst tarafı birinci sayıfamızda ( Bunlar meyanında bir lâyihada isimlerile zikreyliyip mahkmede bulunan ve ayrıca işarete lüzum görülmemiş olan iki şahitte da- bildir. Çünkü göstermişlerdir ve gösterilenlerin istimaıma ka- rar verilmiştir. Sonra bunlarm bir kısmı niyabeten dinlenmiş, fakat usul ve kanuna mubafil bir surette dinlenmiştir. Bunların usul ve kanun daire- sinde yeniden dinlenmeleri lâzım- dır.Kaide şudur ki müddei umu- mininde benim de şabhitlerimiz varsa bilittifak riyasetten tale- bimiz üzerine her birimiz şahit- lermize kendi suallermizi kendi. miz suraarız ve benim gösterdi- ğim şahitlere sormak ve kendi- lerinden istizah etmek hakkı,hatta herkesten evvel benimdir, reis isterse daha sonra sorabilir, 232- inci madde böyle emreder. Bu benim tarafımdan benim şahit- lerime karşı mevkiimdir, Alel- ümum şabitlere gelince reis ta- lepleri üzerine azanın da surma- sna müsaade verir, bu müsaide bana da verilir; verilebilir değil, verilir, 233. Şahitlik ettiği hu- susi tenvir ve ikmal etmek ve malâmatınm müstenit olduğu halleri lâyikile takdir edebilmek için şahide sual sorulur. Bu hü- küm de mutlak olduğundan bun- da da benim hakkım vardır, 62. Şahit dinlendikten sonra (bir diyeceği olup olmadığı maznuna sorulur, 250 Asil ile vekil vekâlet hududu dahilinde birdir. İmdi. di esnasında Ankara MR de haiz olduğum şu hakları o mahkemeye niyabeten bir kısım şahitleri istima eden İstanbul bi- rinci cezasında da hâiz idim. Bu mütemmim bu mahkemede verilemedi, sebep olan Ankara mahkemesinin gönderdiği ikinci istinabe varakasında benim de sorabileceğim (yazılı olmadığı gösterildi. Ankara ilk mahke- me neticesinde şahitlerin din- lenmesine mutlak surette, yani bir Kaydüşart olmaksızın ka- rar varilmişti. Bu karar üzerine “alâkadar her tarafa birer isti- nabe varakası gitmiş ve ertesi yabut daha ertesi gün ikinci bir istinabe varakası gönderilerek yalnız şu sualler sorulacaktır, den- miştir. Ankara mahkemesi be- nim şahitletime benim hatta ra- cihan sual sormak hakkım, men- küs bir emri kanuni olduğundan ben de İstanbula filân bildirmiye lüzum görmemiş olacaktır. İstan- bul ise ben değilim, yazılmıyan hususa geçemem diye düşün- müş bulunacaktır. “ Netice ne olmuştur? İstinabe | varakası değişmekle sual sor- mak zımnında suali tertip etmek mütemmimde kaynamış ve bir takım yanlış sualler gelmiştir: Suallerden biri şudur: Havdar Rifat Gaziye Mah- mut Esat bey tarafından ikinci ceza heyetinin istifa temayülle- rini bertaraf Oetmek üzere terfi ve taltif vaitlerinde bulu- narak ; vazifesini sui istimal et- tiğini yazıyor, doğru mudur? Vaitte o bulunmak vazifeyi sui istimal. olmadığından bu cürüm isnadı değildir, isbat etsem de bir şey çıkmaz. Vazifeyi sui istimal kanun barici bir şey yapmaktır... Ben terfi etti, bu kanun harici idi ve meselâ reis lâyık değildir demiş iyisi benim yerime sormanın bir neticesi. Diğer bir sual: Haydar Mahmut Esat bey hakkınd zateler davasını sirf şabsi di rarından dolayı açti“ S4 ondan mıdır, Lâyihalar ! da: 1— Ben şahsi iğbi. dolayı demedim; 2 — dan dolayı İnam da demedim. İmdi bu sual ceh değildir. Peki am me bunu icat mı etti? ali tertip eden her kim ! a veya aza beylerden biri hatırında Mahmut nutku kalmış bu tabirli alınmıştır. Orada aynen merci o bana bunları isnat” Benim böyle bir şey” yoktur. Varsa gösteri! buda benim yerime b limi sormanın bir neti Bu böyle olmakla şahitler dinlenirken ok nun bana yukarıda maddelerle bahşettiği larımı kullanabilseydim * gene düzelirdi. Iş bu kadarla kali. İzmir, Aydın demiryolü yi, rü Mr. (Mani Şinjin © Esat B.in bir otelin N ne dair sadir oulp kati” betmiş bir ilâmın icra” dahalesine dair dinlen temişim. * Ona sorulmak üzere v fr, yazılmamış, şunlar sorütW Bundan üç dört ay eri riye H, müstantik Ni Bazalar örkdlaş las evvel mi çıkanıld? Be Tg yin başı taştan taşa Mahmut Esat bey sırf birârından dolayı mı tirdi? Mahmut Esat bl, vaadi suretile istifa te! bertaraf etti mi? ve hitlere » ezcümle mbt v daheleden dolayı, bir n nin müddei umumiliği lıklarından, Vi o) hi zamandan me alâkası Elm ve herbifi dolunun ayrı birer tarafi” g terile mıya Kanma mi rüyalarında görmemi Y/ lârı halde bunlar s0 ! buldaki o şahitlerimin dinlenilmesine karar Usul ve kanun harici muamele keenlemyı mahkeme keşfe gün binin eksik veya muamele yapıma den inaba eder. buldaki şahitlerme zi cağım: | — Mahmut hükkâmın o lâyenazi duhul etmiş midir? ye | Esat Beyin teşkilâtı Yı nununa (o mualif bileceksiniz? 3 — tesir icra etmiye “© mesbuk muduur? Cümhuriyetten P' hiçbir vakit tensip etmiy* rette aziz hâkimleri zi keme müdahalesi var met B.in başını taşta” İ mu sualini, başım Hikmet Beye bei l sene evvel bu kad ge sonra Klee lacak sualler gene ” | Müdahaleye dair yala 7 şehirden yirmi K uncu madde muci “a “ tekmil dinletmek ba husus benim elimde | iin çe him Hay been Le böl