6 Mayıs 1930 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

6 Mayıs 1930 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— 4 — VAKTT 6 Mayıs 1930 WEN ni Dava niçin açıldı? Air vekili Mahmut Esat Beyin Haydar Rifat Bey aleyhinde açtığı dava tevakkuf safhasında olmakla beraber €f- kârı umumiyeyi işgalde devam ediyor. Sık sık işitilen sözlerden biri şudur: “Mahmut Esat Bey bu davayı açmamalı idi:» Bunu şahsen belki bizimde söylediğimiz olmuştur. Fakat bu sözü söyliyenler o muhakemenin neticesine şimdiden hükmedenler veya Mahmut Esat Beyi haksız görenler değildir ; bilâkis onun şahsına karşı vuku bulan bazı isnadatın umumi bir dedi- kodu halinde etrafta çalkanma- sını hoş bulmıyanlardır. İlk mülâhazada insana doğru görünen (Obu fikir biraz tamik edilirse tasdik ve ka- bul olunur ki yanlıştır. Haydar Rifat Bey haklı olsun, baksız olsun bir takım iddialar serde- derek bir taraftan Reisicümhut Hazretlerine, diğer taraftan biz- zat Mahmut Esat Beye arizalar, mektuplar yazmıştır, bunlarda ağır edalarla bir takım ithamlar- da bulunmuştur. Memleketin en yüksek bir şahsiyeti huzurunda kendine karşı tevcih edilen ithamları gördükten sonra sü- küt etmek ve hiç bir ha- rekette bulunmamak netice iti- barile bunları kabul etmekten başka bir şey midir? Bu tarzda ithamları ve hakaretleri kabul eden bir kimsenin Adliye vekâ- leti gibi en mühim bir makamı işgal etmesi caiz midir? Binaenaleyh böyle bir vaziyet içinde elbette en doğru hareket açık muhakemeye müracaattan «ibaretti, Mahmut Esat Bey de bunu mahkemede iftira ve ha- karet davası açmak suretile tahrik etmiş ve gerek kendi besabına, gerek memleketin menafii namına isabet etmiştir. Memleketimizde demokrasi ha- yatı henüz çok genç olduğu, mevzuu bahis davaya benziyen | bir işin açık bir mahkemeye verilmesi emsalsiz bulunduğu için Mahmut Esat ve Haydar Rifat meselesi birdenbire efkârı sars- | neticelensin - i Hayri, r, Eğer bu davanın esası mevki- leri, şahsiyetleri ne olursa olsun, | iki zatın bhususiyetlerine müte- allik bir mesele olsaydı efkârı | umumiyeyi bu derecede alâkadar etmesine imkân yoktu. Hakikati halde bu dava ilk nazarda zannedildiği gibi şahsi bir hadise değildir. Çünkü da- vanım sıklet merkezini milletin hukuku esasiyesinden bir nokta teşkil eder. Haydar Rifat Bey şahsi dedikodu şeklinde görü- nen mektuplar arasında cüm- huriyet mahkemelerine Mahmut Esat Bey tarafından müdahale vuku bulduğunu iddia etmiştir. Bu itibar iledir ki mevzuu bahis davaya karşı umumi bir alâka husule gelmiştir. Fakat burada bir noktaya bilhassa dikkat etmek lâzımdır. zuu bahis bile değildir; Türk hâkimleri, Türk adliyesi böyle bir şüpheden kat'i surette mü- nezzehtir; Haydar Rifat Bey | sir ve nüfuz altında olması mev- İ de dahil olduğu halde hiç bir ferdin bu yolda bir iddia der- meyan etmesine imkân yoktur. Olsa olsa herhangi bir Türk mahkemesine Adliye Vekili veya herhangi bir fert tarafından mü- dahale etmek iddiası ileriye sü- rülebilir, Bizim anladığımıza gö- re Haydar Rifat beyin iddiası da bundan ibarettir. Şimdi bu iddiasını ispat etmesi lâzımdır. Ve bunun ispatını istemek yal nız Mahmut Esat beye değil, bütün Türk milletine ait bir hak- tır. Böyle bir ihbarı, resmi olmasa bile resmiyete kalbetmek, ve bunun sıhhat veyâ ademi sıhha- tini, tahkik edilmese bile ettirmek hukuku ammenin (beklediği bir hareket idi. İşte Mahmut Esat bey Haydar Rifat bey aleyhinde açtığı da- va ile umumun en esaslı huku- kuna teallük eden böyle bir me- seleyi tahrik etmiştir. Böyle bir meselenin bütün millet müva- cehesinde açıkça tetkik olun- ması ise -dava her kimin lehin- de veya aleyhinde neticelenirse elbette Cümhuri- yet tarihi için başlı başına şeref teşkil edecek bir hadisedir. Mehmet Asım Ordumuz 200 genç zabit namzedi kazandı Dün Harbiye mektebinde bu sene mezun olan piyade, topçu, süvarı, oistihkâm, muhaberat, nakliye, levazım sınıflarına men- sup iki yüzü mütecaviz efendinin şerefine bir çay ziyafeti tertip edilmiş ve merasim yapılmıştır. Merasimde ordu müfettişi Ali Sait, Şükrü Naili, Nihat, Pertev, Alâettin, Keramettin, Kâzım, Nazif, Emin, Sabit, Hay- ri, Talât paşalarla bir çok büyük rütbeli ozabitler hazır bulun muştur. Harbiye mektebi müdürü Mi- ralay İzzet Bey ile Ordu müfettişi Ali Sait Paşa tarafından yeni | ve genç zabitlere hitaben birer nutuk irat edildikten sonra bu sene mukaddes Türk ordusunun sinesine birer kıymetli zabit ola- rak giren gençler hep birden şu yüksek namus yeminini tek- rarladılar: “ Hazarda, seferde, karada, denizde, havada her zaman her yerde milletimize, memleketimi- ze, ve cümhuriyetimize doğruluk ve muhabbetle hizmet, kanunlara, amirlere itaat edeceğimi ve as- kerliğin namusunu, Türk sanca- ğının şanını hayatımdan aziz bi- lip vatan, cümhuriyet ve vazife uğruna seve seve canımı feda edeceğime namusum üzerine söz veririm» Vatan müdafaasında dünden itibaren kahramanca vazife alan bu kıymetli gençleri hararetle kut- i luli ileri 7 Cümhuriyet mahkemelerinin te- | ar ve kendilerinden cümhuri- yete pek büyük kizmetler bek- leriz. SN YA İN Başkalarındaki himmetler! piret, bir şiirinde; « Göz açıldıkça ruh perdelenir! » hükmünü verir, Bunun ne zaman bir gerçek olduğunu, ber birimiz ayrı ayrı öğrenmiş, acı acı tat- mişızdır. Evet bilginin hududu genişle- dikçe, insanda teselli azalır, ümit eksilir ve avunma kabiliyeti kak maz. Kim bilir etrafımızda ne büyük facialar geçiyor da, biz gülen gönlümüzün sevincini ce- haletimiz sayesinde duyuyoruz. Amma, diyeceksiniz ki bu te- selli, kendi kafasını yapraklar içine sokup avciyı görmiyen ve kendisinin de o görülemiyeceğine inanan beyinsiz kuşlara yakışır. Sizi tekzip edemem, fakat bazan hakikatin yözü o kadar yalçın oluyor,ki görmemek için çoğu- muz gözlerimizi kapamaktan baş- ka çare bulamıyoruz, demek- ten de kendimi alamam. Meselâ işte kaç gündür ben, gene içim- de bir damarın derin derin sızladığını duyuyorum. Bu ma- nevi sancının sebebi, okuduğum bir haberdir. Fıransanım gazeteci muharrir leri arasında kuvvetli görüşle- rile sivrilen bir kalem var: “Louis Forest,,in kalemi. Bu talili adam, keskin birkaç kalem darbesile yazdığı bir makale- cikte bir “resmi küşat,, manza- rası canlandırıyor. Bu resmi kü- şat, niçin benim içimi sızlat- tı? Onu anlatayım: Parisin yanı başinda souris,, isimli bir yer varmış. Birkaç yıl evvel 18 hektarlık çıplak, çorak bir toprak parçası olan bu yerde şimdi bir semt bir mahalle, adeta küçük bir şehir yükseliyormuş, “Cite universitaire,, adile anı- lan bu şehri “Honnorat, nın himmeti meydana getirmiş. Ci- han yardım cemiyetleriyle tema- sa gelmiş, merkezler dolaşmış, büyük zenginlere müracaat et- miş, ne yapmışsa yapmış, bu koca şehri yoktan var etmiş! Şimdi “Mont souris,, ye 140 milyonluk para dökülerek 1420 oda, muhtelif milletlere mensup talebeye verilmiştir. Bu yıl so- nunda Paris belediyesinin yardımı ile Fransız telebeye mahsus ol- mak üzere daha 1100 kişilik bir yurt yapılmış bulunacaktır. İnsan bunları okuyunca, ister istemez, kendi memleketinin ha- li ile mukayese ediyor. Bu öİ- çülerden ise sade bir şey, yal- nız bir netice çıkıyor : iç yarası! Talebe yurtları, şüphesiz mede- ni bir memleket için çok lüzum- “Möat lu şeylerdir. Fakat hastaları 80- | kakta sürünen, veremlileri gök: lerden ebabil kuşu ile kudret helvasının yağmasını beklemek- ten başka çare bulamıyan bir yerde böyle yurtlar beklemek köyde yağmur duasına çıkmak olur. O yurtların yardımla yapıldı dığını ben de biliyorum, fakat gene biliyorum ki ianeler ancak eser yaratanlara verilir. Bizim “ Honnorat ,, larımız ne | vakit yetişecek, ne zaman bizde böyle büyük himmetli vatandaş- ların sevgisile gönüllerimizi dol- duracağız. c ennet (Dünkü nüshadan mabet 7 Ertesi sabah hükümet kona- ğında fevkalâde hazırlıklar ya- pılmış, ehali erkenden toplan mış, cellat ile askerler hâkimin evine gelerk Zahidi alıp götür- mek istemişlerdi. Hâkim © yatağının anahtarı alarak omuhafızlarile birlikte odayi açmış, fakat Za- hidin sırra kadem bastığı görül- müştü, Hâkim yeniden takibata hazır- lanirken hadise şayi olmuş Za- hidin etbae ona bütün bütün önül bağlamışlardı Halk Zahi- in kaçtığını bilmiyor, onun için hadiseyi başka bir şekilde tevil ediyordu. Zahit, kilitli bir odada mah- pustu. Sabahleyin odanın kilidi muayene olunduğu zaman onun yerli yerinde durduğu görülmüştü. Demekki zahit odadan çıkma- maştı. Odadan çıkmadığına göre, muhakkakki, uçmuştu. Ve onun keramet sahibi bir veli oldu- ğunda şüphe kalmamıştı. Halkın bu tevilleri zahidin | işini bütünbütün kolaylaştırmıştı. Zahit birkaç gün saklandıktan sonra Küfenin b bir muhi- tinde görünerek Kirmit nanın- duki ödenmer burada bıvaliti ğeni söylemiş ve ketdisi birden bire kaybolarak izini buldurmamıştı. Acaba bu zahit bizzat Zikre- veyhin kendisi midi?.. Yoksa onun adamlarından biri mi idi?.. Bunu . bilmiyorüz. Fakat Ibni Meymun cemiyetinin bu adamı hakikaten muvaffak olmuş ve tarihte kanlı bir iz ve müthiş bir nam bırakarak cemiyet vücuda getirmişti... (1) —5j-— Kırmıtiler Kırmıt selefi olan zahidin ha- zırladığı mubit içinde mükemmel bir surette çalışarak asıl mak- sada adım adım yürümüş ve cemaatini derecelere ayırarak her dereceye işler ve vazifeler verdikten başka ona kabiliyeti- ne göre telkinatta bulunmuştu, Bunlar derece itibarile ilerledikçe zühtü takvayı bırakarak yavaş waş dini ihmale başlıyor ve en ileri derecelere vardıkları zaman onlar için her şey mübah oluyordu. Bunlar istediklerini yapahiliyordı. Çünkü her dini, ablâki ve içtimai hayattan sıy- rılıyorlardı. Cemiyetin nesi varsa onlarındı. Hatta garplı bir âli- min anlatışına göre “Kırmıt. tasarruf hakkını ilga etmiş, son- ra yapmak istediği komunizmi en şeni derecelere kadar götü- rerek kadınları da umumileştir- mişti. Bu garplı müdakkık derki: «Kırmıt tasarruf hakkını ilga et- miş, onun bütün daileri buna muvafakat ettiklerinden Kırmıt bir gece kadınları toplatmış ve ber erkeğin istediği kadınla zevketmesini ilân etmişti. Ona İ göre samimiyetin en kâmil de- recesi, kardeşliğin en yüksek mertebesi bu idi. Bundan dola- yıdırki bu adamlar arkadaşları- nı memnun etmek için karılarını (1) Bu hadiseler, Ibni Haldun ve İbi Esirin tarihlerinden naklolunmuştur. altındaki | i e Muharrırı ! namında olan bu adams | (1) Silvestre de Sacy “ KD Yİ slayil er! : Ömer Rız? Kırmıtiler fırkası neler istihdaf ediyordu? ' Tasarruf hakkını ilga, herşeyi, hatt? kadınları umumileştirmek! onlara takdim etmekten gir merlerdi. Tabiidir ki bu s€ b düşen insanlarda din ve hissinden eser kalmaz. Br namazı, niyazı ve her türlü deti bıraktıktan başka yiz ve gareti,kan dökmeyi ve bee mü irtikap etmeyi mubabf müşler ve öyle hareket lerdi.,, (1) v Müverrih İbnül Esir de ; mıtiliğin OBahreyn Oha intişarından (bahsederken Sacy yi teyit edecek kaydeder. Hicretin 281 senesinde rende bir adam zuhur kendisinin beklenen M adamı olduğunu söylemi; dinin yakında zuhur tebşir etmiş, ondan sonr8 diği yere giderek bir müt sonra ahaliden mallarının birini istemişti. (Ahali tarafından gönderildiği sö bu emre itaat etmişler ve # larının beşte birini iş” Yahya bu havalide Cennabi mında bir adamı bırakarak miş, fakat Yahya y evini ziyaret ettiği zamfi4 adam ona karısını takdim Küdünü vaa Karşi VE wi atta bulunmamasını emi (Bm Gözleri vakti M Venizelos bir gazet* habirine verdiği natta: “ Anadoluda yok!,, demiş. Ayni muhabir, bana de bu mesele hakkinda fikriii” i saydı derdim ki: ” Evet hakikaten Çünkü vaktile biz çıki * Soğuğun sebe Dİ âleminden iv mize mahsus vasıtals” dığımız bir habere gört! günlerde havanın birdirdef j soğumasının seböki şuduf” Semalar mabudu, Hi“ daha gelmeden Aptnleyi fik Beyi memnun etmek tir, Salı Mayıs 1930 Güneşin doğuşu: 4,54 — bi” ğ Ayın doğuşu : 12,01 — Pİ e 312 1210 1604 020 Bugünkü bavs Hava bugün apk olaes'ı hafıf lodos esecek'ir

Bu sayıdan diğer sayfalar: