30 Nisan 1930 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

30 Nisan 1930 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Borç için hapis Ş“ zamanlarda geçen se- ne kabul edilen yeni icra usulleri hakkında sık sık şikâ- yetler duyuyoruz. Malümdur ki yeni usule göre börç için hapis kalkmıştır; haczi ihtiyati denilen usul yerine de 24 saat evvel medyüna tebliğat yapılması şek- li kaim olmuştur. İşte bütün şi- kâyetler bu iki nokta üzerinde tekâsüf etmektedir. Hatta bazıları bu şikâyetlerde o kadar ileriye gidiyorlar ki bugün mevcut olan iktısadi buh- ranın adliye icra usullerinde bu iki noktanın değişmesinden mü- tevellit bulunduğunu söylüyorlar. Fikrimce meseleyi bu kadar mübalâğalı * bir şekilde görmek doğru olmamakla beraber mev- cut şikâyetlerde bazı haklı ci- hetler bulunduğunu da teslim etmek lâzımdır. Borç için hapis usulü kaldı- nlirken fikirlere hâkim olan mü- lâbaza henüz unutulmamıştır. Esasen eski icra usulüne göre her borçlu mutlaka hapis edil- mezdi; eğer meydanda hacze- dilecek malı olmiyan bir borç- lunun borcunu vermeğe iktidarı bulunduğu (hakkında (kanaat hasıl olursa hâkim medyunu tazyik için 9İ gün hapis kara- rını verirdi. Bu usul yerine bu- günkü usulü ikame etmek yal- nız borçlular aynı zamanda alacaklılar men- faatına da daha muvafık ola- cağı düşünülüyordu. Çünkü yeni kabul edilen usul mucibince borç için o alelitlâk (hapis usulü: okaldırılmakla © beraber borçluların elinden ne gibi em- val ve eşyaya sahip bulundu- ğuna dair bir beyanname alını- Şayet hilâfı hakikat beyanna- me imza edenler olürsa alacaklı tarafından (omedyun aleyhinde dava açılarak eskisinden ağır hapis cezasına mahküm edilmesi yolu vardi. Binaenaleyh nazari- yat itibarile borç için hapisten kurtulacak olanlar gene esasen yalnız eski icra üsulü mucibin- ce hapis edilmeleri caiz olmiyan borçlulara munhasır kalacaktı. Fakat yeni üsul tatbikat sa- hasına geçtikten sonra arzu edi- len netice elde edilmemiştir. Bunun başlıca sebebi memleke- timizde herkesin mutasarrıf bu- lunduğu emval ve emlâkin tah- kik ve isbatı Avrupanın müte- | rekki memleketlerinde olduğu kadar kolay olmamasıdır. Bil- — İY ürmüser crvetii > VAKIT 30. NİSAN 1880 #üsüsane setonnuzommsassan raaneBisesusana,s0nn0s0saanazat Hıdiviyeti celilei Mısri yeye ait hane ve sakilha- nelerin nesshei sathiye- lerini almak ve mefruşe- tile eşyayı saıresini septi defter eylemek üzere bu defe hıdiviyeti müşarrü- nileyha canibinden me- muru mahsus gönderilmiş ve memuru (mumaileyh Derseadete gelerek Mir- çünde kâin sehilhanei Hı- civiye İnmiştir. Ra damar ie £ hesabına değil, | meselesi farz tapu idarelerindeki emlâk kuyudatı isim ve eşhas Üzerine tertip edilmiş olmadığından bu- ralarda herhangi bir kimsenin hüviyeti malüm olduğuna göre mutasarrıf bulunduğu emlâkin kayıtlarını çıkarmak imkânsızdır. Bundan dolayı borçlu olan kimse icra dairesine verdiği beyanna- mede mutasarrif bulunduğu bir malı saklarsa onu alacaklı tah- kik edip meydana çıkaramıyor. Maamafih yeni icra usulünün iktisadi buhran üzerine tesir et- mesi bu usul ile alacaklıların haklarını borçlulardan tahsil et- medeki müşkülâttan ziyade piya- sada kredi dağıtan, yahut vere- siye mal satan iş adamlarının şimdiye kadar alacakları için manevi bir teminat telakki ettikleri borç. için hapis üsülü- nün kalkmasından korkarak ge rek nakit, gerek mal şeklindeki krediyi kesmiş olmalarındandır. Bu suretle husüle gelen kredi nok- sanlığı esasen piyasada mevcut olan sıkıntıya inzmam edince tabii müşkülât artmıştır. Diger taraftan haczı ibtiyati üsülünün kalkması da icra işle- rinde ayrı bir müşkülât amili olmuştur. Zira yirmi dört saat evvel borçluya tebliğat yapıl ması hususundaki mecburiyetten istifade eden bir kısım borçlu: lar ellerindeki menkul emvali süra'tle saklamağa imkân bul- iinde. ie icra işlerinin n netice; almasını i olmaktadır. 2 ii , Her halde Adliye Vekâleti için, yeni icra Üsüllerinin şimdiye kadar verdiği neticeler hakkında ciddi ve gayet seri bir tahkikat yapmak lâzımdır. Tahakkuk ede- cek bir usul hatası ne kadar çabuk tashih edilirse elbette o kadar eyid *. Mehmet Asım A: Çocuk haftası Dp çocuk “haftası nihayet buldu. Artık yavrularımız, gelecek 23 nisann hasretile evlerinde (ove © mekteplerinde otura ve çalışa dursunlar. Dünkü Cumhuriyet refikimiz çocuk haftasının son gününü temsil eden bir resim basmıştı. Bu resimde çocuk bir tahttan aşağı iniyor gösteriliyordu, Zeki bir çocuk bana bu resmi gös- terdi ve haklı olarak sordu: - Biz bir hafta Padişah mı olduk ? Anladım ki çocuğa hitap eden satırlarda istiare yaparken çok dikkâtli davranmak lâzım. Çocuğa bu istiareyi anlatın- cıya kadar akla karayı seçtim. * Kaşık çalmışlar Gr bir haber aldım: Bey- oğlunun eğlence yerlerin- den birisinde her gün bir mik- tar kaşık eksildiği göze çarp- mış, garsonlardan, şundan bun- dan şöphelenmişler; bir şey çık- mamış. Nihayet anlaşılmış ki bu ka- şıkları çalan Avrupadan gılen bir musiki heyetidir. Herifleri meşbut cürüm halinde yakalıyıp mahkemeye vermişler , Bu vak'ayı yadırgamadım. | Çalgıcı değiller mi, çalmışlar. Toplu İğne Tarziye! Atiive vekili Mahmut esat bey muhakemenin başında davasını teşrih ederken, Türk hâkimlerinin tesir altında kal- dıkları iddiasının reddine en çok yer ayırdı. Cümhuriyet Ad- liye Vekilinin hakkını teslim ederiz. Türk hâkimlerinin hü- kümlerini kendi vicdanlarından almadıkları yolunda, umumiyet ifade edecek bir hükmü çürüt- mek yalnız resmi bir makam mümeşsiline düşen şekli bir vazife değil, Türk hâkimlerinin umumiyet denecek bir kat'iyetle insanları dalâlete sürükleyen bü- tün maddi tazyıklara boyun eğ- meden nasıl dürüst, nasıl âdil kaldıklarını eski yeni misallerle tanıyıp bağlanmış ve inanmış bir vatandaş boynunun borcudur. Ve bu borç kanunun emir ve cebrile “değil, gene vicdanın âmir ve hâkim sesile ödenir. Işte Haydar rifat Bey bile mahkemelere tesir yapıyor! de- diği Mahmut Esat Beyin bu uzun reddiyesi karşısında derhal sesini yükseltti: — Ben, müdahale ediyor, diyorm, o hâkimler müdahaleyi kabul ediyorlar, demiyorum kil. Diye, Türk hâkimine şüphe- den kaçan haysiyeti önünde eğildi. Bu söz ya bir tarziye, ya bir tebcildir ve yerindedir. Şimdi buna mukabil, efkârı umumiye bir tarzıye, bir tecbil daha bekleyor: O efkârı umumiye ki hâkim- lerimizin uzak, yakın tesirlere mağlup olmadıklarını söylemekte müttefiktir. ve adliye vekili sıfatını. Lotüs muzafferi, bugün DR e) edilmiş hakare- tin cezalandırılması için değil, fakat oOTürk Oo mahkemelerinin şeretini tecavüzden (korumuş olmak için bir dava açtığını söylemiştir; o halde hikâyesi bu dava arasına karışan bir hadise üzerine dikkatı celbedelim : Gözeteler aleyhine açılıp İs- tanbul 2 inci ceza mahkemesinde toplanan davalar Bursaya naki- edildi. Bugün haftada bir şu ve bu avukatm türlü masrafa girerek ve İstanbuldaki iş saatlerile telif edebilmek için türlü müşkülleri yenerek Bursaya sürüklendiğini, yarın hasta yatağında sızlanan bir mes'ul müdür hakkında zorla getirilmesi kararı alındığını öğreniyoruz. Bu davaların İstanbuldan Bur- saya kaldırılması usule uygun cereyan etmiş olabilir; fakat bu usule uygun muamelenin içini örten pardeyi kaldırınız: Efkârı umumiyenin bu manzaraya lâkayt kalmadığını görürüz. Gazeteciler veya vekilleri a- leyhlerindeki davalardan şüphe- ye mi düşmüşlerdi? Asla! Polis müdüriyeti, Şehremaneti, kolordu kumandanlıği gibi ma- kamlar, bu makam veya mümes- silleri namına salâhiyetli olsun, olmasın, bir yerde 2 inci ceza mahkemesinin bitaraf kalamıyac- ağı hakkında bir mütalea, bir alep mi ileriye sürdülerdi? Hayır! ( Cümhurit müddei umumiliği ile şehremaneti, polis müdiriyeti, kolordü kumandanlığı gibi İstan- buldaki yüksek makamatın dava- cı bulundukları davalarda mah- keme heyetinin hissiyatma mağ- lüp olarak bitaraflıktan inhiraf edeceklerini) mütalea eden ve bu hali (şüpheli bulan) kim? Bu davaları gene kendi elile bu ikinci ceza m Ve bu yüksek makamlar ara- sında sayılan müddei umumilik bu mahkemenin bitaraflıktan inhiraf edecekleri mutaleasını hatıra getirir bir hadise mi kaydetmiştir? Bundan sonra burada ve bü- tün vilâyetlerde böyle yüksek makamların davaci oldukları davalar başka bir mahkemeye naklolunmak, ve davacı sıfat- larile böyle yapıldığı gibi ken- dilerinden dava edildiği vakit de ayni nakil oesbabı mucibesini hatırlamak lâzım gelmiyecek mi? Türkiyede ve düyanın nere- sinde bir müddei umumilik ma- kamı, bir ceza davasında, hu- ğildir; bu kaide ile hiç bir müddei umumiliğin kendi mıntakası da- hilindeki bir mahhemede davacı olmaması neticesine varmıyor muyuz? Hâkimlik sıfatını her türlü zan ve şüpheden korumakla mükellef olan bir makam veya mümessilinin, kendi davacı olunca, bu sıfatı haiz olanların bitaraflıktan inhi- raf edecekleri şüphesine düşmesi ne demektir? Hukuku umumiye namına aç- tığı binlerce davada omüddei umumilik makamına karşı bita- raflığı kabul olunan bir mahkeme heyetimiz var. Bu heyetin oma- kam şahsen de davacı olduğu vakit bitaraflıktan çıkabileceğini düşünmek ve bunu böylece ile- riye sürmek, (vakıa biz bir dava açtık; belki haksız, belki haklı- yız. Bunu hâkim tayin edecek. Hâkim'de bizim arkadaşımız ... mutaka lcbilede bukmedivırır, adalet nerdedir, belli olmaz | İyisi bir başka hâkime sevkede- EZ an midir? ki vesikanın muayyen bir hadise ve muayyen bir mahkeme- e matuf gösterilmemesi efkârı A için daha çok dikkati calip olmaz ve bunun resmi bir vesika olarak tesbit edilmesi, her hangi ferdin “davacı bunlar olunca mahkeme bitaraflıktan rlıyor derim ,, iddiasından dibe irinli bir hareket teşkil etmez mi? Naklin kanun yoluyla olduğu- nu ifade ederek istifa etmeyi düşünmüş kimse yoktur diyen keme reisinin dün gazete lerde çıkan mektubu hadisenin ehemmiyetini eksiltmez. Bir hadisenin kanun yolundan esi her zaman muta olması emektir; fakat her zaman, is- il makul ve makbul oldu- Şen. kim iddia edebilir? ların arzularını, makam- larını emir ve arzularına uydura- bilmek bir hüner ve kabiliyettir ki hükümet idaresinin muvaffa- kiyeti işte bundan doğar. * Efkâr umumiye görmüştür ki mahkemenin hiç bir tesire bo- yun eğmiyen mevcudiyetini teş- kilâtın bir cüzü «şüphe» — göstermiştir. Muhakeme usulle- rinde bir (reddi hâkim) biliriz; “ şüphe ,, olunca temyizin bir davayı bir mahkemeden alıp öbürüne verebileceğinden habe- rimiz vardır. Fakat bu reddi hâkimin resmi makamlar namına yapıldığını, bu “ şüphe ,,nin resmi makam- ların vi olmalarından ileri eldiğini ve bunada bizzat Ad- iye vekâle tinin müddei umumi- lik makamı tarafından imza ko- nulduğunu ilk defa görüp işiti- Adliye vekilimiz, inanırız ki, bu hadisenin tazammün ettiği mana PazarlarımıZ Ber görünce iktisat 5 kalesi yazdığıma o“ hükmetmeyiniz. Hayır, © ! anlamam. Mallarımızı hangi P? zarlara göndermek Sualine (o mutahassıslar cer? versinler. Ben cumartesi pas rından bahsedeceğim. Bi hangi devirden beri adet ols haftanın her günü, şehrin 4 bir semtinde pazarlar kurak” Evliya Çelebinin onlara 889” lar verdiğine bakılırsa. haylı eski. Onun ıçin b menşei hakkında izahat yeceğim. Yalnız bep : pazarcılar, semt semt dolaşıp sergilerini kurarlar: yüzden o tarafın ahalisi ceye uğrar, y Meselâ, bizim Beşik! A belâ cumartesi günü Daha cuma akşamından lar sokağı denkler, sepe! ahta kalabalığı ile doldurur. tınasları, sebze yığınları ları tutar ve yolları keser” akşam mahallenin insan değil köpeklerine bile oktur. z Ertesi gün şafakla beni gürültü başlar ve akşam, V kararıncıya kadar şamats © mez. ; Pazarların kurulduğu senli de geçtlerden eser Kendi paramızla ya; yollardan geçemeyiz. r omuza kenetlenir. Bu y lıkta otomobil boruları suru tesirini yapar. lar ayaklarımın çiğner p azaptan eriyeili de ciğercinin pis dolabına üstünüzü Krletirsiniz. Porsuf il tenteler, dolaşık, düğümlü de kâh başınız kementi kâh ayaklarınız köstekli yürümiye mahkümsunuz. Bunu soran yok. Hangi hatimiz yüzünden bünu di ruz? Bunada cevap © yok. Şehre bir kurunuvusta manzarası veren bu hal mf Zarardan sıhhatımızı zehi ten pislik ve raha başka ne faydası var? © saflar, bunlarda ucuzluk © mederler. Hayır, ucuzluk tur. Var gibi göründüğü lerde para noksanı, hilesinin mahsulüdür. | Şu halde bunlara niçi9 veriyorlar ? Yahut nasıl yumuyorlar ? Bunlarla bir makam varsa, şu çi ten şehri kurtarsın ve rahat nefes almasın tem W Çarşı içinde pazar. Bu emek oluyor ? sebebi, 7 ve nihayet manası nedif v ile bunun şümulünü gözde, çırmamışlar, bunu bizde görmüşler, kaydetmişlerdi”” Belki birgün bir hâkim, bit keme heyeti muayyen tesirine tâbi, bu da olabilir, lâkin bir kendisi gibi bir devlet dairelerinin © biri olduğu bir davad# İ lıktan ayrılacağını düş“ 7 ve söyleyebilmek, kelimesi kil Mahmut Esat va fr rinde yakıştıracağı, : bunu imzalıyarak temyi?* kalem kimde ise ve kör ve sağır olmıyan da sesini ve mü icap ediyorsa Türk

Bu sayıdan diğer sayfalar: