— 4 — VAKIT 29 Nisâp 1930 WEN Köprü mürüriye- sinin ilğası Bi Vekili Şükrü kaya Beyin teklifi ile B. M. Meclisinden tastik ve kabul edilen kanun mucibince İstan- bulun köprü mürüriye resmi kalkmıştır. Nihayet bu hafta içinde İstanbul halkı boyunla- rında teneke kutular asılı tah- sildarı köprü başından kalkmış göreceklerdir. Telâş ile buradan gelip geçerken Emanet hesabına kendilerinden her geçişte kır- kar para almak için yollarım kesen bu adamların verdikleri rahatsızlıktan (o kurtulacaklardır. Bundan sonra ecnebi ziyaretçi- ler de İstanbul köprüsünü gelip geçerlerken dünyanın hiç bir tarafında tesadüf oetmedikleri garip mânzaralar ve müamele karşısmda mütehayyir olmiya- caktır. Hakikati hâlde köprü Beyoğlu ile İstanbul arasında halkın mü- rürünu teshil eden bir vasıta- dır. Fakat bu vasıtanın mahiyet itibari ile alelâde bir büyük cad- deden farkı nedir? Umaniyetle caddeden serbest, serbest gelip geçen halkın köprüye . gelince önüne bir sıra tahsildar dikil- mesi mantıksız bir işkence de- ilmidir? Bununla beraber Os- manlı (İmparatorluğu devrinde her nasılsa teessüs eden bu sakim usül uzun seneler zavallı İstanbul halkını her gön bizar etmiştir. Her türlü şikâyetlere rağmen o devirde bütün dün- yanın gözleri Oönünde güzel İstanbul şehrine kurunu vustai bir manzara veren bu hal devam edip giderek bugüne kadar gelmiştir. Cümhuriyet hüküme- tinin memleket hesabına mucibi hacalet olan bu garabeti ber- taraf etmesini büyük memnu- niyet ve takdir ile kaydederiz. Köprüden geçenlerden kırkar para almak için yollarının ke- silmesi yalınız şekil ve manzara noktasından çirkin bir usül ol- makla kalmıyordu. Bu tarzda kırkar para almak için bazan köprüden geçmek istiyen bir kimsenin vapur (kaçırmasına sebebiyet verebiliyor, Boğaziçine yahut Kadıköyüne gidecek olan bir kısım halk meselâ akşamın geç vakıtlarında va yahut kışın soğukları arasında köprü üze- rindeki iskelelerde & beklemek mecburiyetinde kalıyordu. İstanbulun 87 senelik hayatını bu suretle rahatsız eden bu usul artık tarihe karışacaktır. Köprü O müruriyesinde halkı muztarip eden şey şüphesiz ve- rilen paranın miktarı değildir. Herkes köprüden gelip geçer- Yormasr çevelki VAKIT 29 NİSAN 1680 Matbuat idarei behiyesi tarafından gelen ilânı res- midir : WMuahazei edebiye nemile bir müddettenberi Vakıt ve Tercümanı Hakikat gazete- leri beyninde cereyan eden mübahasat haddi marufu tecavüz (etmiş olmasına mebni mübahasai mezküre- ye hitam verilmesi zikrolu- nan gazetelerin sahiplerine tenbih olunur. c enne e Muharriri : ——ğ—ğ—ğ—ğ—ğ—ğ—ğ—ğğ— ——>—ş——>m—ş——ğ—-—-—ç—ğ—<çç“ç UBUXİ ayileri Ömer Rıza Müfrit şülik bir perde olarak kullanılacaktı Bu perde arkasında vasi bir teşkilât vücude getirilecek ve her in aleyhinde çalışılacaktı si İbni Meymunun babası, bir rivayete göre, medresede yetiş- miş, ozamanın ilmu irfanını tah- | sil etmiş bir fakih, yani bir şe- riat âlimi idi. Fakat bu din âli- minin ilmi ve sarığı onun zahiri kisvesinden ibaretti. Onun iç yüzü dış yüzünden bambaşka | idi, Çünkü Meymun, hakikati halde, dinsizdi. O zamanın ta- birile, bu adam zındıktı, Onun işi gücü dini nasları ve dini hü- kümleri tezyif idi. Onun gibi düşünenler, nırlar ve onunla sohbet ederler- di. Bu din kaydinden * sıyrılan adamlar Meymunun evini ken- dileri için bir mahfil tanırlardı. Fakat bu adamlar yalnız İslâmi- yetin düşmanı değildiler. Bunlar her dinin hasmı idiler. Her türlü dini iman onlara göre ancak tezyif ve ancak teh- zile şayandı. Fakat bu adamlar İslâmiyet muhiti içinde yaşadık- larından (bilhassa (İslamiyetin düşmanı idiler. Onları en çok meşgul eden mevzu İslâmiyeti ve İslâmiyetin akideleri idi. He- dölleri bumbideleri yılmali. Meymunile arkadaşları her gece toplanarak dini akidelere karşı ne şekilde propaganda ya- pacaklarını ve bunları nasıl sarsa- caklarını müzakere ederler ve ona e kararlar verirlerdi. Muhit lâmiyete bul ederek her türlü taziz ve ih- tirama lâyık görmüştü. Böyle bir muhitta açıktan açığa dinsiz görünmek çok tehlikeli olurdu. Halkın asabiyeti böyle bir ha- reketi hemen bastırırdı. O hal- | de başka bir tedbir bulmak gerekti. Meymun ile aıkadaşları düşünmüşler (Ove (kendilerini tehlikeden koruyacak (tedbiri bulmuşlardı. Öteden beri İran Şiiliğin karargâhi idi. O halde bu mezhebi perde olarak kullan- | makta bir zarar yoktu. Bu perde| arkasında din düşmanlığı pro- dagandasını türlü türlü şekille- le neşretmek kolaydı. Meymun ile arkadaşları uzun düşünçelerden sonra buna ka- rar vermişler ve zahirde müfrit şii görünerek kendi mezheple- rini neşre başlamışlardı. Fakat dinşiz olmaktan ve | rastgele dinsizliği neşretmekten İ ne çıkardı?.. Elbetta bu işinde bir gayesi ve bir neticesi olmak icap ederdi. Şayet bu adamlar için dinsizlik bir hidayet ve dindarlık zalâlet ise bunların mahza insanlığı yola getirmek ve mahza bir hayir işlemek a — — —————— ken verdiği bir kaç kuruşu me- selâ vesaiti nakliye ücretlerine zam edilirse memnuniyetle vere- cektir, Bu noktai nazardan köp- rü müruriyesinin kalkmış olması şehrin belediyesi için herhangi müşkülâtı mucip olacak değildir. Mehmet Asun onun evinde topla- | ısınmış ve onu ka- | İ İ me isyan | itimat kazandıktan sonra için çalışmaları belki akla sığabilir. Halbuki OMeymunun dinsizliği böyle halis ve menfaattan azade bir ictihat değildi. Onun dinsiz- liği daha fazla dünyevi bir | takım menfaatları istihdaf edi- yordu. Bu dünyevi menfaatları kendisi değil, daha fazla onun oğlu ifade etmişti. Bu menfaatları ifade etmek, sonra bunları tahakkuk ettir mek kolay değildi. Meymun bunları sarih ve maddi bir şekilde görmüyor, bunları hayal meyal seziyor ve sezişle- rini müritlerine anlatıyordu. Müf- rit bir İran milliyetperveri olan ve Mecusiliğin bütün aksülamel- lerini yaşıyan Meymun, İslâmiyete, Hiristiyanlığa ve her dini siste- etmekle İranın eski şanü şerefini ihya, İranın halâs ve istiklâlini temin edeceğini anlıyordu. Bu istiklâl ve bu ha- lâs ile birlikte Mecusilikte yeni- den dirilebilirdi. Meymun için bunda bir beis yoktu. Asıl mesele hariçten gelen dinleri ezmekte ve bunlardan kurtulmaktı... Bıraanata 4 İ den kurtulmak için en müessir çare dinsizliğin neşri ve her tarafta tamimi idi. Meymun bu temeli atmak için çalışıyor ve işin gerisini kendisinden sonra gelecek olanlara o bırakıyordu. Netekim onun oğlu işi daha iyi anlamış, babasının maksat ve ve gayesini tesbit etmiş, baba- sının topladığı adamları bu yolda kullanmıştı, Fakat Meymun yalnız temeli kurmakla kalmadı, dinsizlik pro- pagandasını terviç için birtakım yollarda bulmuş, ve bunları adamlarile birlikte kararlaştır- mıştı . Bu kararlara göre onun adam- ları ve taraftarları her muhitin mizacına uygun bir vaziyet alacak- lardı, Serbest muhitlerde bun- lardan daha serbest, daha hör- endiş bir kimse bulunmıyacak, bu açıklık ve bürendişlikle ta- raltar kazanılacaktı, Kapalı mu- hitlerde iş başkalaşacak, burada propayandacılar evvelâ herkesin emniyet ve itimadını kazanmak için son derece zühdü takva gösterecekler, bunun sayesinde ele geçirebilecekleri ve kendilerin- den istifade edecekleri şahsiyet» leri tayin ederek onları fırkalar rına alacaklardı. Fırkaya alınan her şahsin bir menbai varidat teşkil etmesi ve sır şaklar adam olması nazarı dikkate alınacaktı, Meymun bu şekilde işe baş- lamış ve bir müddet bu işle meşgul olduktan sonra her şeyi oğluna miras bırakarak dünya- dan çekilınişti. Tedbirli ve zeki bir adam için, bu pek mübim bir mirastı, Meymunun oğlu ise babasından çok ilerde, babasından çok zeki ve kudretli bir adamdı. Bifmedi Bir dert daha #6 Aziz bir cömiyet, ılı A yazım talihli ime e Ben onunla sade kendi duyduğum acıyı anlatmak istemiştm. Me- ğer sesimin hassas gönü kub- belerinden akisler toplanması mukaddermiş. Heyecan karle- şim Fahri Can, hem derdid. ha kuvvetle teşrih hem ilâcı ikmal etti. Lâfla peynir gemisi- nin yürümediğini, yürüyemiyece- ğini söyledi. Arkamızda bırak- tığımız senelerin ağır ve paslı zinciri tam bir kısırlıkla yığıl mış duruyor. Bu kadar yıldanberi altında inlediğimiz “verem, e karşı ta- kındığımız silâhlar hanı? Bu hastalığa tutulanların yüzde ka- çıni kurtarabiliyoruz? Dert niçin devam ediyor? Fahri Canın haklı olduğuna hadiselerden daha beliğ şahit olur mu? Ben, tek başına yü- rüyecek kuvvetli bir fikri tut- mak niyetile bu satırları yar- mıyorum. Anlatmak istediğim başka bir dert var, Bir dert ki zaman za- man bu cemiyetin nabızlarını koşturur, ateşini yükseltir ve beceriksizlik yatağında bir uyku hastası betbahlığı ile yatırır. Bu yeni dert, başta bulunanların kendi kafaların doğuramadığı fikirlere ehmmiyet vermemele- ridir, Meselâ, işte doktor Fahri Can çok ameli ve pek faydalı bir kaynak gösterdi. Senede on iki milyon okka rakı içiliyor. Okka başına on kuruş alalım. Verem ömer ear yaa AYYY rare ea zanır.» Dedi. Zehir, zıkkım... Her neyse mademki bü nesneden on iki milyon okka içiliyor, şu halde Ali paşa nasıl oluyorda: “Biz daha meşru yardımlarla işimizi görmek isteriz. Falan filan» diye- yebiliyor. Verem bu memleketi bir taraftan kırıp geçirirken bir taraftan da bu garip zibniyetlere mi kurban olacağız. Paşa, paşa, hissinizdeki güzel- liği duyuyoruz, fakat bu hissin güzelliğinden çok zararı var. Keşke insanlar rakı içmeseler ve ona verdiklerinin onda birini zehirden kurtuluşlarının kefareti olarak verseler! (Bunlar güzel duygular, ama zararlı fikirlerdir. İçiyorlar... Hem okkasını dört yüze alarak içiyorlar. Hakikat budur ve yaşıyacak fikirler, yaşıyan hakikatlar üstüne ku- rulur. Bir hayır ocemiyetinin başında çalışan paşa bu noktayı berkesten daha evvel sezip gör- meliydi. Onu yaradıcılık yolunda bu kadar geri görmek ne acı bir şeydir! Memlekette bu dü- şünce de ayrı bir dert, başka bir yürek sızıdır. Verem, bizi öldürüyerken ona karşı tutacağımız kalkanın hangı demirden döğüldüğünü düşüne- meyiz. Ölüm karşısında katil bile din, ablâk ve kanun gibien derin köklü üç mahkemenin hu- zurunda vazife sayılırken rakıdan resim almamak davayı medrese- | ye düşürmek olur. Bıçağın keskin soğukluğunu | boynumuzda duyarken, uzun dü- şünceye, zühdi titizliklere vakit kalmaz. Yoksa tayyare ianesinde olduğu gibi bunun için de mi fetva çıkartacağız? Merkezlerden, umumi merkez- GELİŞİ GÜZEL Zavallı Hikmet! 'avallı Hikmet ya me lışan bu şirin arkadaşım mızdan kaptı, ebediyete Hikmet bundan birka€ evvel öldüğünü işaa ederek kadaşlarının nasıl üzüldü” görmüş, bıyık altından gö“ Keşke bu seferki öyle bir lâtife olsaydı! * Üçüncü kule Bvkarköyünde de bir ü kulesi yapılıyormüf' Mi e e müselii sine-sorduk : — Ne hayrı e dedi, şehir eskiden yi idi. Diye cevap verdi. Bir başkası: — Galata kulesi atacak da onun için kuleye ihtiyaç oldu. Değ Nihayet Bakırköylü dığımız da dedi ki: ğ — Bizim köylülerin kuleden hoşlanırlar, yapılıyor. Yeni yapılan © ismine Beyaz kule düşünülmektedir. * Alay... İstanbi öprü parası kaldır” V K İstanbul halkı €i yapacaklarmış. Her halde bu alay. Nöİ ne eder, bir defa köprü çer. Öyleya, arayan, sorafı lara asılıp para isteyen © tan sonra niye geçmesin” Beğenmedi” ocuk bayramının ib Ç polis müdürü ola bir biçimine getirip Taksim merkezine tayi” Türk ocaği reisi ols” cak da bir ihtilâf yüzü” tifayı bastırıvermiş. İki hareketi de b Çocuklar, bu hususlardf 7 evvelki nesillere b Tepki Matbuat ko İstanbul Matbuat den: İstanbul Matbuat heyeti umumiyesi 30 Çarşamba günü saat cemiyet merkezinde içf cektir. Muhterem &i rica olunur. lerdenevvel bize imdi, imdat, Hastane, dip gıda temin edecek pi Müzakereler, projeler ** yeter. ni “VAKIT INT Salı Nisan 1930 Güneşin doğuşu: 503 Ayn doğuşu : Bl “N