wisan a iv 19350 Hukuki bir bahiği Son açılan davalar bir iye vekili bir Adiiyemizde yeni devir Bir adli ta, velev hükmen olsun, bir hâkim huzuruna çıkıyor; bir ma- liye vekili de bir gazeteci aley- hinde şahsıas hakaret davası uçıyor! Yaptığı işlerde dürüst, olan insanlara yakışır bir asabi- tem.z yet ve h U gergin lerle pek de gö.e de hükümet adamlarımızın vaziyet hakkındaki emniyetleri- ne son bir vesikal Vakıa, ben, istişare yerinde bulunsaydım da dava açılmadan evvci söz söylemem lâzım sasiyet! ımiyetle memleket işlerinin devirlerinde böyle şey- uğraşılmıyacağına gel- seydi, reyim belki tamamile müs- bet olmazdı ve, büsbütün başka bir sebeple: Şahıslara hakaret, kanunun cezasını mutlaka mahkenelere verdirdiği bir suç değildir; benim bâkimlerimize itimadımın kökü derinlerde (o olmakla (— beraber düşünürdüm ki onlar da nihayet bizim gibi insanlardır, ve, ben bir hâkim olsaydım, hislerim ve fikirlerim İırşıma çıkan davacı- nm yüksek şahsiyetile alâkadar o'maktan elbette kurtulmazdı; bir üzüntü, bir duraklama devri geçirirdim; Muhakeme olmuş, bitmiş; da- vacınm hakkı da apaçık; hiökmediyorum. Muhakeme salonunu dolduran sambiler, o salona bütün memle- kete ve bütün dünyaya şamil bir genişlik getiren gazeteler, lehine talebinde bulunması ken, siliğinden isti- “Acaba?,, diyen birleştirme elbette bir dül eser bu tesadüfün fade ederek: leri işitiyorum Hükmün böyle benim takdi- rime kalmış tarafı tüm büyüyor; açı “Keşke şu dava ılmasaşdıl ,, diyorum. İkinci muhakemenin sonu ihtima; davacıme © aleyhinde çıkmıştır? Bu defa da içime | çöken şabsi o'masa bile bir ne- ! receği bunları işiten ve okuyanlar gerçi | bir şey söylemiyorlar, kaşlarım oObir kere kaldırıp indiriyorlar, ağır ağır başlarını sallayıp ellerini uğuşturuyorlar.. Adaletimden haksız yere şüp- heye fırsat verilmesini ıster miyim? yalnız İşte üç ay mahkümiyetle ne- | ticelenmiş ilk davanın son mu- | hakemesi, resmi tatil zamanı olan 17 den 19 a kadar uzamış ve ertesi gün de karar tefhim olunmuş. Bu fazla mesai, gizli bir muhakemede, bir takdir zemini olmak lâzım, bu arada Ankara- da bir dava açılması, maznunun ora müstantikliğine oyazılmak İstanbulda üzere muhakemeyi Yarım usır eeveiki Adliye nezereti celilesinin dava vekillerine dair olen nizamnamesi ahkâmina tev- fikan müddeti nizamiyeleri hitam bulmuş olan dava ve- killeri cemiyeti dalmesinin rels ve özelerinin intihap- ları icra olunmak üzere inikat eden cemiyeti umu- miyede Fransuve Rosolato Efendi reisi evvel ve Naza- rat Hençeryan Efendi reisi sani ve Mehmet Ali ve Nar. lıyan Manok Efendiler aza intihep olundukları gibi müd- deti memuriyetlenine bir sene kalmış olan Edver id ve Karakin Melekyan Efen- diler dahi szalıkta ipka edil- miş olduğunun beyen ve ilâ- nına ipiidar kılındı. | | i met vi milli endişeler oluyor: Verdi- gim küçük ve âdil bir hükmün bile bazan hatra za rarları olabilir ki duğum yer gelmiyen benim bu un- ne o kadar geniş görebilir; hatta ne görmiye izni vardır, Içimde gene o duraklama, gene o üzüntü. Çaresiz gene “ah şu dava olmasaydı!,, diyo- rum. “Aralarında ihtilâfa düşenlerin doğruca gide- balledilmez cekleri yer mahkeme olmalıdır.» Tenb hini fiil ile te'yit eden bir “muktazi,, işte bir tarafı ki kanunun maznuna ve- cezadan herkeste hasıl olacak intibah ne kadar büyük olursa olsun, buda o kadar naz'k ve bununda ehemmiyeti o kadar büyük! Bunun için bu fara- ziyede - mademki kanun benim ibtiyarıma bırakmış - ben tecavüz edenleri bir ay, bir yıl bapisten iwçde hafif oo'mayan başka cezalandirma yollarıma sevkeder- dim: Ali Naci Beyin Ankarad mü- kemmel bir avukat kesi'erek yazdığı ve “Politika, da neşr- ettiği iki yazının çok haklı ta- rizleri hangi cezadan ağir de- ğildir? Baronun verebileceği bir mes- lek cezası daha mı hafif olurdu? Fazla oarak bu hem bunal- mış bir memleketin içindeki ıstıraba bürmet kokusu verir, hem çok kıymetli şerefler taar- ruzdan korunurdu Bununla beraber, şahsa haka- ret iftira rengi alınca, adiye makinesini harekete getirmek, hususile bir inkılâp adliyesi şefi için iki katlı bir o'du. Dava bugün, olmuş bir şeydir ve davanın taraflarını, onların şahışiarını bir iâbza için unutu- nuz; bu dava ile iştizalin neye mal o'acağını düşünmeyiniz, bu davanın bir zarureti tatmin et- tiği kadar Türk hukukuna biz- edecek bahisler faydalı nin “mani,, ben vazife açarak çok teslim edersiniz. olacağını Son açılan bu davaların mu- hakemelerinde hâkimlerinin tak- | dir hakkı “emniyet, moktlasın- dan gizli tutulmak suretinde tecelli etmezse, hele Haydar Rifat obeyinkinin merak verici safhalarını, alâka ve stifadeile takip edebileceğiz. Görüyoruz- ki Haydar Rifat Beyin mat- buatta başlamiş bir muhakemesi olduğu gibi kendisinin de Ad- liye vekiline karşı açtığı haka ret ve var. Gazeteciler hal ile birlikte istikbali de (görmekte ( istical ederler; o halde müsand. » edeiz gen” cürüm tasnii davaları varsa üzüm mi bir | € enne t,. | SÜTUNLARDA Si a Güzel teklif #€X fakıt, yeni bir ankete girişti. Her şey gibi bu anket meselesi de bizde | fena kullanılan bir düşünce — olmuştu. Hatta okadar ki gön- i lüm Vaktıt)ın teşebbüsüne Se adını vermiye bile razı olmuyor. | Bütün okuyucular görmüşler ve bundan şüphesiz çok hayırlı bir filin müjdesini almış'ardır. bayramının Kuru, faydas'z yazılar, manasız gayeler peşinde koşan gazeteci (gayretleri “neleri okumalıyız?,, den bire bütün başarı, | döndürse yeridir. “Vakıt,, İ kir başlarından neler okumalıyız? arasında suai bir- zevkle memieketin mütefek- mevzuu üzerinde düşünmelerini ve karar vermeerini istiyor. Okumanın da bir san'at oldu- ğunu herkes bilir. Fakat neyi, niçin, nası, nerede okumak lâ- zım geldiğini öğrenmek kolay değildir. Insan çok defa yanlış bir yol tuttuğunu pek geç anlar. Bır Frenk âlimi insanı, kafası ve midesile yiyen hayvan diye | İ tarif eder, ki doğruluğunu tasdik etmemek elden gelmez. Şu ha'de midenin o h'fzıssıhhası gibi: bir beyin hıfzıssıhhası lâzımgelir. Abur cubur nasıl mideyi bozarsa, seçmedene oku- yuş ta beyni fesada uğratır. En ağır başlı mütetebbileri- İ mizden hangisine sorarsanız 80- | runuz. rebbersizlik yüzünden bu illete uğradıklarını söyliyecekler- bugün zamansiz okudukları eaer. lerin fena, faydasız int'balarını cımbız a söküp atmak istemesin? Öyle sanıyorum ki «Vakıt» ın bugünkü aziz teşebbüsünden ya- l rın bir ilim kütüpanesi doğacak hayırlı varlık- sahip olacaktır. gençliği ithamda © duğumuzu ve memleket en lardan birine Geçenlerde, | haksız söylemiş, düşüncemi ve bükmümün um- delerini saklamamıştım. Neyi, ni- çin, nasıl okuyacağını anlatma- dan ve bütün vasıtaları hazır'a- madan, sade «okumuyorlaı!» se- si boş bir gürütü olmaz mı? Haibuki bu okuma meselesi, artık bir muadeledeği!, bir mü- tearifedir. Bizim benüz yeniden yeniye duyduğumuz bu ihtiyaç, garpte çok evvelden kendini his- settirmiş ve çarelerini arattırmış- tır, “İlm gin vatan, olmadığına : göre, 150 öiltlik meşhur İngiliz tasnifini kabul et- mek fena olmaz. daha titiz hareket ederek şark terbiye ve seciyesine o uymıyan taraf'arı * varsa ( ayıklanabilir, Fransada muhtelif (heyetlerin san'at eserleri üzerinde çalıştık- larım ve bu hımmetlerin hasr- lalarım görüyoruz. Dünya şahe- serlerini yüz ciltte toplamak gayesini güden bu cereyanlar da bize kuvvetli birer rehber ola- talım, fakat bu mübarek ham- leyi olduğu yerde bırakmıyalım, yeter... Seyyah den geçmeye namzet görünen bu davanın gelecek safhalarını peşinden çizmeye çalışarak hu- kiii bir kihanet tecrübesi ya- *** bir çok | istirdat var olmak | | dümatı | halde bu pek mühim meseleye dir. İçimizde kaç talihli vardır ki | hududu | Hatta biraz | bilirler. Hangi yolu tutarsak tu- | #wherriri İrol: avilsili Rıza Ömer | Üç yolcu Cebel yolunuf tuttular Yalçın kayalar arasında adım adım ilerliyen kafile meçhul ufuklara gömülüyorlardı ! ği sası ; — O halde gideriz ve P kaçıran | zin rehberiniz olürum! Bedil, memle kızla evlend yeğenini Fakat ra Ölmüş hı etmek iç | Hürrem bi Sa'âhanin ailesinin çocuğu — bırakmıştı olarak sene sonra üse bir hevet rd. Bu hevet Meli kaçır İ gemiye bindirerek götürdü. yirmi Hurremin kz ve bir Buna karsı Be hana indiler, dın Heruta gittiler | ve Han, © idare olun iy İki kardeş bu kac çıkım Şevhinin yardımile Melikeş bir k tarahnde; vardımını temin cebele karar ler, dat edeceklerdir. Zeydun bu teklifi tasvip etti. İkisi döndükleri zaman Mesrure beklenen harp üzerinde konuştular. Her şey hakkında bu kadar çok ma- bu kadının her hana ile evveâ olan dair de bir çok istihbaralı ol- olmak o gerekti Haldun sözü açmış ve ona sormuştu: — Anlaşılan bugünlerde Se- lâhattin barbe başlamak üzere- dir. — Hayır, var... — Kaç ay tahmin eders niz.. Beş astı aşağı daha bir kaç ay — aydan değil. — Emin misiniz.. — Bizim arımızın dıkleri son malümat bu kedir. — Obalde biz vakit geçir- İ meden Cebel Şeyhine gitmek isteriz. — İsrar ediyormusunuz?! — Evet israr ediyoruz.. — O halide gidebiiriz. Çün- kü lâzım olan müsaadeyi aldım. Fakat ben size yine nasihat ediyorum. Mümkünse gitmeyiniz. Bu macera çok tehlikelidir. Ben maksadınızı biliyorum. Hatta siz Beyrute çıkmadan evvel ben bunu öğrenmiştim. Siz Şeyhul Cebe'in yardımı!e bir akrabanızı istirdat etmek istiyorsunuz, Bunu biliyorum. oÇünkü O casuslarım bunu haber almışlar ve bana bildirmişlerdi, Zeydun sözü kesti: — Siz casus olduğunuzu kabul ediyor musunuz?. — Ona karışmayınız. Benim de hizmet ettiğim bir yer ola- ac ver- mer ğim sizi alâkadar etmez. Ben | yalnız şunu söy.emek istiyorum: Maceranız çok tehlikelidir. Ka- bilse (o vazgeçiniz, (başka bir İ macera peşinde koşunuz veya başka bir çare arayınız. mücahitlere iltihak ederek mü- nasip bir fırsatı bek'eyiniz. Bu kadın yine onların okumuştu. Zeydun onun nasihat- lanma kulak asmadı ve kat'i bir eda ile: — Gideceğiz. Cebele... Mesruse de kat'i cevabını verdi: İ sonra | üçü de yalnız başlarına hai Zeydunun Mesrureye karşı W yeti âkaydaneydi. Onun kalbi ve dimağını Melike dolduruyf du. Fakat Haldun öyle deği M srure bir intiba bırakmıştı âkkisine göre bu kadın. of” ele vermiyecekti. Onlara ihs? etmiyecekti.. Çünkü, ona $' bu kadının gözlerinde bir ışık parlıyordu. Onun bu kadından şüphe caiz deği” * O akşam ortalık karard üçü de yola çıks€ lardi. o Mesrure yolculuk lâzım olan herşeyi hazırlıya€ edeceklerdi. Bu yolculuk arasında bir sır olarak kala! iki kardeş atlarına aa Mesrure de kendi atına bi onları takip edecek ve b retle Cebel yolu tutulacakti ii Akşam üstü Mesrure ki erkek kıyafetine sokmuş. bedevi kisvesi giymiş ve * yola çıkmışlardı. K Urtalık iyice karardığı 18 yolcular epece ilerlemişlerdi | doğarken bunlar biraz istif i etmişler, sonra onun ışığı” | istifade ederek yola deva” mişlerdi. Yo'un iki tarafı kayalardı. Ortalık o kadar dı ki insanın içine damla ö korku sızıyordu. yaletle dolu gi bilir, Kime ve neye hizmet etti- | Meselâ | içini | di. aç kurtların uluduğu ii ve gecenin süküneti bir ra gibi yırtılıyordu. Yole#' her biri kendi aleminde İ9'5 ka dalmıştı. Maceranın “id leri, gecenin karanlığı J siyah, kurtlarin uğultularlâ*i den nareleri gibi e kork tehditkârdı.. Acaba bu işin € £ ne olacaktı?. Bu gidişin P' lişi var midı ?!, Haldun ile Zeydun mii ilerliyorken düşünüyor; yor, ve kendilerine bir vermiyerek, kalplerine e bu'amıyarak o meçbul gömü'üyorlardı. Beli â Kv. VAKIT,INTAEZ EE be Çarşamba 1930 Güneşin doğuşu: Ayın doğuşu : gil 23,28 < 202 Namaz vaktıler” Sabah Öğle kim a 1213 yari Bugünkü pare Bugün rüzgör müiehs” açık olacaktır. onda d.rin ve kuvf“ Onun * | 521 det i di Mi SDS EE Vm Zİ