»— 4 — VAKIT 6 Nisan YİN 1930 1S Yolumuzu şaşırmıyalım ri bdulhamit devrinde gene bir sene memlekette ku- rak'ık tehlikesi varmış. O vak- tin vaileri sık sık mülbakattan hava ve yağmur vaziyetini sorar- larmış. İşte. bu zamanlarda kaza kaymakamlarından birisi şu yol- da bir cevap vermiş: «Sayei şahanede okazamıza çok feyizli yağmurlar yağdı! » Galiba havadan inen yağmur- lara kadar en tabii iyilik'eri bile saltanat idaresine atfetmek itiyadı bir kısım halkımızda çok manasız bir tarzı telâkki mirası bırakmıştır: Memlekette görülen her türlü sıkıntıları, her türlü ıstırapları da hükümetten bil- detli bir fırtınaya tutulmuş bir gemi farzediniz. Böyle bir gemi içinde bulunan yolcuların kap- tana karşı almaları lâzım gelen vaziyet nedir? Gemiyi herhangi bir hasar tehlikesinden kurtar- msk için derhal tedbir almasını istemek değil mi? Fakat Oyolculardan bazıları kalkarda “ bu fıtımayı daha çık- mazdan evvel senin keşfetmen icap ederdi. Madamki edeme- din, bundan dolayı mes'ulsun. Yerini bırakta diğer birisi ge- minin idaresini eline alsın. , derlerse bu tarzı hareketi makul bulmak kabil midir ? Ismet Paşa kabinesine karşı son günlerde şurada burada tenkidat yapanların vaziyetleri de biraz bunlara teşbih edile- bilir, Kaldı ki vatan gemisinin mu- kadderatını idare edenlere ne- zaret için hükümetten yüksek ve ayni zamanda millet namma söz söylemeğe salâhiyettar ma- kamlar ve kuvvetler vardır. Her şeyden evvel nazarı dik- kate alınmak icap eden nokta bu gün herkesin şikâyet ettiği iktisadi ve mali buhranın yalnız Türkiyeye mahsus bir hadise olmadığıdır. Esasen memleketi- mizde harbi umumiden, mütareke senelerinden beri devam eden bir iktisadi ve mali buhran vardı. Adeta müzmin bir hastalık mahiyetini arzeden bu buhrana son altı ay içinde iki türlü buh- ran İnzımam etmiştir; bunlardan biri yeni gümrük tarifesinin tat- biki münasebetile eski ve yeni resimler arasındaki farktan isti- fade etmek için birçok tüccar- ların İstanbula ve İzmire küli- Yarım asır evrelki : VAKIT 56 NİSAN 1889 “Berlin muehedesi muci. bince Bosna ve Hersek ida- resinin Avusturya ve Meca- risten devletine tevdi olun- masına dair meclisi meb'u- sanda kabul olunan nizam- neme Viyana resmi gaze- tesinde ilân olunmuştur. yetii mal get rmeleri ve muayyen taksitleri vaktinde tediye ede- | memeleri üzerine çıkmıştır. Diğeri Amerika ve Avrukada bu sene zuhür eden büyük cihan buhra- nının memleketimize akislerinden doğmuştur. Her iki buhranın dalgaları esasen zaif olan iktı- sadi bünyemiz üzerinde ezici te- sirini (göstermeğe (başlayınca mevcut şikâyetler artmıştır. Insaf ile düşünelim : bahset: tiğimiz bubran dalgalarının zu- büru ile havayi nesimi içinde bir fırtına Oda'gasinın zubüru arasında bir fark var mıdır? Binaenaleyh tüccarın fazla mal getirmesinden, yahut Amerika ve Avrupa memleketlerindeki umumi iktisadi felâketlerin ak- setmesinden mütevellit buhran- dan dolayı hükümeti mes'ul et- miye kalkmak doğru mudur ? “İsmet Paşa hükümeti çe- kilsin |,, diyenlere sorarız: — İsmet Paşa çekilirse yerine gelecek olanların daha iyi ted- binler alacağına kani midirler ? Eğer öyle ise onun yerine kimlerin geçmesini ve bunların ne gibi şeyler yapmasını istiyor- Bu tarzda sorduğumuz suale pek az kimseden cevap alıyoruz. Ve bugünkü vaziyeti az bir za- manda ıslâhat ile düzeltecek bir tek isim bile işidemiyoruz. * Yalnız! bazı 'zevat varki bun- lar. İsmet paşa hükümetinin ik- tısadi program itibarile inhisar sistemini kabul etmiş olduğunu ileriye sürüyorlar ve böyle inhi- sarcı bir zihniyetle mevcut müş- külâta karşı çare bulunamıyaca- ğını, binaenaleyh sırf inhisar sistemini terketmek için bugün- kü hükümetin değişmesi iktiza ettiğini söylüyorlar. isarlar meselesi ayrıca bir makalede tetkik edilecek kadar geniş bir mevzudur. Yalnız bu- rada kısaca diyelim ki İsmet Paşa hükümetini inhisarcı bir hükümet Oaddetmek tamamen doğru değildir. Bununla bera- ber bugünkü iktisadi buhran sırf inhisar sisteminin neticesi de değildir. O kadar ki İsmet Paşa hükümeti her türlü muh- temel metayicini göze alarak bir kalemde bütün inhisar teş- kilâtlarını lâğvetmiş olsa gene ortalık birdenbire güllük gül- lüstanlık olamaz. Halbuki İsmet Paşa hüküme- tinde gördüğümüz meziyetler- den biri, herhangi bir şekilde bir batası o'ursa onu tashih et- mesidir. İsmet Paşanın üç.“ dört senelik hayatı idaresinde bunu ispat edecek bir takım Küvvetli deliller gösterebilir. Esasen bi- zim aradığımız “ 'âyuhüi hükü- met ,, değildir. Kuvveti, doğru, | fakat herhangi bir hatasını biz- zat tashih etmekten çekinmiyen bir hükümettir. Mehmet Asım liği Teşekkür Muvaffakiyetli bir amel ye ile kızım Senihanın hayatını kurtaran kulak ve boğaz haslalıkiarı mütebossısı doktor Ahmet Ata Beye minnet ve şükranımı arza i “ Vakıt,, im tavassutunu rica Şahin Hayri ederim. il, | kat beni en çok sürükliyen kuv- > “di Kıymetii bir eser Şeim Sırrı Bey üstadımız, yeni bir eserini ortaya attı, Kendisi bunu pek mütevazı bir sıfata takdım ederek “* Yar- dımcı kıraat ,, “diyor. Ha.buki bu kitapta herkes için geniş istifade kaynakları var. Marsilya yolunda, başlıklı se- yahat notlarile başlıyan bu ki- tap, elime geçeli dört saat ol- madığı halde, içtikçe susayışım artarak, son sah'feyi çevirdim. Esere bağlanışımda belki üs- lübun hissesi de büyüktür, fa- vet, üstadın t.snit ve görüşün deki fikir “volt ,, larıdır. Yunanistanda on gün.. üstün- de en çok durduğum bir konak yeri oldu. Kadim Atinanın bil- mediğim: şeyi yok sanıyordum. Seim Sırrı adesesi bana sihiri bir kudretle şimdiki Atinanın bütün rubunu seyrettirdi. Kü- tüpanelerde, mikroskop başla” rında çalışan Yunan gençliği, bana hüzün verdi ve kendi memleketimin delikanlıların dü- şündürerek, alnıma endişe bu- İutlarmın ağır gölgesini düşürdü. İsveçten bahseden sahifelerde teneffüs ettiğimiz temiz hava- dan sonra bu “Yunan faaliyeti insanda bir kâbus tesiri yapı- Bütün kitabın içinde ne isin güzel manzaraları, ne Panteon, ne Eyfei kulesi, ne de meşhur Meterlingin muhaverele- ri, bana oYunanistandan bahse- den sayıfa' arın tesirini unuttu | rabildi. O satırlarda Türk va- | tanının her şubesi için ibret ve ! kamçı dolu manalar var... B Yarı oKümelr vE duymalıyız. Eserin pek sonra anılması lâzim gelen güzelliklerinden biri de üstadın verdiği “Yardımcı kı- raat,, vasfıdır. Türkçe hocalarını üzen şeyler gerçi çoktur. Fakat çocuklara ders kıtapları haricinde okutacak o eser obulamamaları hepsinden (acı (yoksulluklarını teşkil eder Memlekette çocuk edebiyatı tamamile ihmal edil- miştir. Genç taze harika'ar, küvvet dolu tarlalar ise, güzel kitaplar da sabanlarıdır. Onların cevherlerini meydanı çıkarmak için eserlere ihtiyaç vardır. Ta- biat, bütün hazinelerini derinlere saklamıştır. Maden kuyuları bu- nun en güzel misalidir. Kütü- panelerimizin yavruara ait kıs- mu, asırlardanberi . boş duruyor. Bu çöl manzarasıdır ki Selim Sırrı Bey üstadımınn .himmetini akşam güneşlerinin mübalâğatı akis erinde seyrediyor o şükran duyuyoruz. Lübiyat 70 “kilouk Alman kadını bâlâ İstanbulda İengeren- daz; yirmi beşer, yirmi beşer ahalinin parasını çekiyor. O, bir taraftan kazana dursun, Şehre- manetide kadının yaptığı iş lübiyatı mı, deği'm' diye uzun boy'u tetkikata koyulmuş. Bu tetkikat neticesinde işin lübiyat olduğu anlaşılacak olursa, o za- man vergi alınacaklar. Bu netice alındiğı zaman umarım ki kadın başka memleketleri “boylamış olacak. Bana kalırsa bu işi ayı oy- natmak nev'inden bir Jübiyat addedi vermeli olsun, bitsin. Toplu İğne ille ğ uharriri : Aİ ZN > Feoliuyileri Ömer Ri Bedilin evinde bir sahn Saiâhattin eski arkadaşını ve kız1 davet ediyordu. Davet kabul oiunt sane âlâ, olunmazsa husumet başlıyacaktı Bedil, geçen birkaç sene zarfında çökmüğ e Cennet fedayilerinin hülâsası: | Salâhattin ile beraber harplere giren Bedil büyük bir itimat kazanmıştı. Fakat bir gün bu adam hükümdarın güzel yeğeni Hurrem Şahla beraber kaçtı. En- dülüse gitzi. Orada evlendiler. Bir sene sonra bir kızları oldu. Fakat Hurremşah öldü. Salâhaltin bu kizi istirdat için çalışi- yordu. Aradan 20 sene geçmiş ve bu kız büyümüştür. Salâhattin bu kuz güzel- Wk ve yahut zorla getirmek için bir zabitle bir kaptanı endilusö yolladı. Bu seyahat, hususi bir gemi İle hereket ederek Endülüse varmış ve Bedilin evi- m bulmuş. 7 Bedil, bütün ömrünü vakfettiği kızına bütün * bildiğini. öğretmiş, nihayet Oona annesinin o kim olduğunu da söylemişti. Sutan Salâhattin muhakak onu istiye- cekti. Onün Şame gitmesinde j ve sultan ile büyük babasının ve sair akrabasının: yanında yaşamasında bir beis yoktu. Fakat böyle bir hadise vukuunda Melike (o amcasınn ooğularını onutmamalıydı. Salâhatt nin affin- den emin olsaydı, kim bitir, belki kendisi de Şama gider ve orada onunla birlikte yaşardı. Fakat o lan, « beri yıldızı. müte- mami ri Salâhatlin belki onun nankörlüğünü, onun gençliğe uyarak yaptığı cehaleti ceza andırmak isterdi. Bu hem Melike için, hem amcazadeleri Haldun ile Zeydun için pek elim olurdu. Mebke, bir güzellik nadiresi sayılacak derecede güzel, güzel- liğile beraber necip ve yüksek ruhlu bir kızdı. Onun Salâhattin ile karabeti evlerinde ber gün konuşulan mevzulardan biri idi. Haldun ve Zeydun Şarka gidip gelenleri buurlar, Se'âhatti nelerle meşgul olduğunu an arlar ve bunları Ylelikeye anlatırlardı. Hacce gidip gelenler, yahut: ti- caretie uğraşanlar, Kartacenaya bir çok: meraklı haberlerle dö- nerlerdi. Zeydun, Şam taraflarından yeni bir ticaret gemisinin: muvasala- tını haber alır amaz gelen ta- cr eri aramış, onları bulmuş, on- lara saatlerce görüşmüştü. Bu tacirler Şama dair her şeyi bili- yor ve onun suallerine mufassal cevaplar veriyorlardı. Zeydun, bir define bu.muş gıbi her gün i bunlara uğrıyor, ufak tefek alış ! verişler mukabilinde (o bunlarla uzun uzadıya sohbet ediyordu. Emir Hayderin nazarı dikkatıni celbeden Zeytun, gizlice tarassut | atına alınmış, onun kim olduğu anlaşı'dıktan sonra onun her gün | devamını temın edecek bir hattı hareket takip o unmuştu. Nihayet bir gün Zeydun, E- mir Haydara takdim olunmuş, | Haydar onu bir kenara çekerek | kendisinin oŞamda 'âhattin tarafından kabul o'unarak bu havaliye gelmek üzere olmasına mebni Emir Bedile teslim edil- | mek üzere bir emanet verildi. | ğini, yalnız bu emaneti bizzat amcasına teslim etmesi icap ettiğini söylemiş, Zeydunun bunu amcasına haber vererek mülâ- katı temin etmesini rica etmişti. . Zeydun bu haberle eve müş, meseleyi hemen Bedile anlatmiştı. Şamdan £ bu tacir ona Sultan Sa âb*) den mühim bir emanet £j mişti, Bedil iki biraderz8 derhal Haydarın yanına recek ziyaretini hemen b diğini bildirmiş ve bu misafiri sabırsızlıkla bekle” Hayder, Bedilin bu isti daha evvelden tahmin e bir yere gitmemiş ve cevabı beklemişti. o Zeyd Haldun gelmeden evvel, vaziyeti düşünmüş, ad. talimat vermişti. Bunlar © lice takip ederek orun ve işaretini (o bekliyece” Kendisi Bedilin evinde bet lü mihmannüvazlıkla cağından muhakkak, : gef ta kadar orada kalacak “| geceyide orada geçire” 4 Orada kaldığı takdirde geri dönecekler, fakat her hem karadan hem d hazır bulunacaklardı. Havder.. Haldun ile Ze davetini : minnetle emanetleri yanına almış kardeşe refakat etmişti. On, on beş dakika se ların üçü de Bedilin evin€ yor, ve atlarından inerek Ş Melike yanında Mi hakkak ki, bu ziyaretin # defi o idi. Hiç şüphesiz İf emanetlerin asıl sahibi | başka bir kimse değildi Bedili tanımakta gecikm Çünkü o da Salâhattinif | eski bir adamidi. Fakat & nereli bek B d) zevcesinin onu sar” yıkmıştı. O eski behadi' ği ie bugünkü Bedil lar kadar fark vardı. ” kadar çökmüştü. Misafir # hattinin selâm gönderdiği ler söylemez Bedil hüngü" gür ağlamıştı. Bu seli fi gençliğini, gençliğinin | nı hatır onun. deşmişti. e Sabak Öğle Ikindi 412 izır 1585