2 iş > -. VR — 4 — VAKIT 14 Mart 1930 Ne idi Ne halde? (Üst tarafı 3 üncü sayıfarızda ) —Kulaktan işittiğimiz, gibi me- selâ otuz, kırk oyuncakçı var mı imiş acaba ? Arif Efendi, mavi gözlerile etrafına bakarak gü'dü: — Zannetmem. On beş, yir- miden fazla değilm galiba. Ama, söylüyorum. Pek eskileri- ni ben gözlerimle görmedim! Klas, eki Arif Efendi de Hacı Emin Efendi soyledi : yi. İşte nolacak, az, çok geçinip gidiyoruz. Buna da şükür! Tabii faz'a kâr getirmez bir iş yuncakçılık! gibi Dükkünlar önünden. geçerek geriye döndüm. Büyük: Hanım, bir oyuncakçı dükkânının önün- de bağıran yaramaz. çocuğunu bileğinden kavramış, soruyordu: — İşte süslü, püslü, âlâ dört tekerlekli. araba; aldım sana, daha ne istiyorsun? " — Ben otomobil isterim ! Hamihnesi torununa © karşı öfkelendi, çıkıştı: — Benim liralar verecek ha- lim, vaktim yok. Oda -teker- tekli, “buda *teker'ekli. Hem nasıl olsa” kıracak değil misin. Ha öylesi olmuş, ha böylesi. Hiç deği'se çok parâmız ziyan olmaz ! M.S l Memleket haberleri | Üç yaramaz İzmirde “üçer yaşlarında üç küçük çocuk oyun oynarken €vlernden kaçmak © hevesine düşmüşler ve gece olunca Kordon boyunda ağlamağa başlamışlar- dır. Çocukları gören polisler karakola götürmüşlersede çocuk- lar bir kolayını bulup oradanda kaçmış ardır. Selçuk harabelerinde Seiçuk harabelerinde tetkıkat ye iki Amerikalı şayanı dik- at bir kitabe Amerikalıtar asari atikadan olan bü kitabenin İzmir müzesine kai- dıri masını teklif etmişlerdir. Bir kadın feci surette öldü İzmirde Hürriyet sokağında oturan * 20 yaşlarında Samime hanım kendinin terkedilmesin- den müteess'r olarak evinin dör- düncü katından * kendini kaldı- tımlara atmış ve parçalanmış ölmüştür. Yarıması? evvelki VAKİT 14 MART 1880 —ğ.ğ.mrianrenansay saire Mart iptidasından iti- bören köprülerde dahi bakır kabul olunmayıp kıymeti hakikıy sile yani yirmilik ör para itibarile metelik akça alınacağı i idilmiştir. x Belçika kıralının keri- mesile Ayusturya veiiah- dinin resmi izdivaçları vüku bulacağını dünkü gün Beiçika sefareti fer- — Biraz sabrediniz, uyansın da, kendisinden soralım; siz onun ispiirtizme ile meşgul olduğunu bilmezsiniz. Zaten ken- diside bu halini kimseye bildir- mek istemez. Maamafih, bu bek'enilmiyen hadise, bize onun müstesna bir kabiliyette olduğunu gösterdi; artık meydanda olan bu hadise karşisında kendini İlim açıldı, doğruldn, eski ziyetini aldı; hiçbir şeyden: ha- beri: yok gibidi. Dedim kis — Azizim ,senden bir .şey sormak istiyoruz. Bilmem deme hal Senin ispirtizmeye az çok vakıf olduğunu biliyoruz; bize pek merak olan bir hadiseye tesadüf ettik, şunu biraz izah ediver, ne o'ur? — Canım, şimdi vatanın dert- lerinden konuşüyoruz, bunu da nerden çıkardın? — Deminden beri bunu sor- mak için fırsat bekliyorduk; hal buki bu fırsatın hiçte gelmiye- ceğini görüyorum; şu merakı- mızı tatmin et te ondan sonra yine konüşuruz. - Peki ne istiyorsun? — Kendni kaybederek bir va | takım sözler söyliyen bir insana dâir malümat almak. — Eğer o adamın sözleri saç- rim. Yok eğer makul şeyler ise © zaman iş değişir; mesele man- yetzmeye at olur. Fransada Salpetriyer Oüleması bunu üç kısma ayırıyorlar: Birincisinde hayati faaliyetler hemen munkati gibidir, daha doğrusu © derecede bati bir hal almıştır; buna “letarji, denir. bulmuşlardır. | İ şeyi yapar, cümanı Babısliye resmen ifade eylemiştir. İkincide ya'nız barıci his ile irade muattal olur, 'bu da “ka- talepsi,, dir. Üçüncüsü, uyuyan şu fark ile ki, o adam uykuda iken yürür, gezer, söyler, her fakat bütün bu ha- reketier onun arzusu ile değil, bir başka şahsiyetin iradesiledir. Buna da «somnambülizme» ismi verilir. Bazan somnambüller en im- kânsız hareketleri yaparlar; me- selâ bir damın kenarında, 'bir şosede imişler gıbi, hiç tereddüt etmeden yürürler; onları yürüten manevi bir şahsiyettir. O şahsiyetin müdahalesi zail olur da, sommambül uyanırsa bir adım atamaz damdan düşer. Böyle oadamlar u yandıkları İ zaman, yaptıklarının ve söye- diklerinin farkında değildirler. Kendilerine hakim olan şahsi- yet, ya bir yabancı ruh, yahut bizzat kendi ruhlarıdır. Yani tahtı şuurlarında olan şeyleri yaparlar. Manyetize, yabut “ İpnotize ,, edilmiye gelince, buda ya ha- rici, yahut binefsihidir; birincisi hariçten yapılan bir telkin ile, ikincisi her hangi bir teessürün | sevkile olur, bu “otosüjesyon,,da derler, hazret | giz'emeğe | | İuzum görmez Sanırım. | Hakikaten biraz sonra mual- | ma sapan şeylerse, ona deli de- | ve rüya | i gören bir adamın baline benzer; İni her Kül Byin deftesihidüni 23 Sairifilmenam olanlar Bunları tahrik edenler, ya bir yabancı ruh, yahut bizzat kendi ruhlarıdır bizim tesadüf bu sonuncuya — Anlaşlan ettiğimiz hadise, tatbik edilebilir. — Ne gibi? — Bir arkadaşımız, dediğin tarıda, şedt bir teessür ile İ uyudu ve bize bir şiir söyledi. — O şiiri yazdınız mı? — Tabii. — Yanında mı? — Şüphesiz. Cebimden çıkardım ve kendi- sine verdim; imzayı görünce hayretle sordu: — Benim ismim burada ne İ arıyor? — Hele bir oku da! Okudu, biraz düşündü, sonra: — Yaaa1!.. Diye fısıldadı; pek sıkıldığı yüzünün kızarmasından belli idi. Zeki adam, işi anlamıştı; de- dim ki: — Şimdi bunu da izah. et. Nesini izah edeyim? — Canım o arkadaşımızın kim olduğunu anladın, yazida pek esti değil. — Ben ne bileyim? Bunu sen mi söyledin? Ne münasebet ? Senin ağzından işittik. Ben böyle bir şey söyle- diğimi bilm yorum. —:Tabii bilmezsin, sen âl'eta bayılmıştın; hatta bunlar da öyle korkmuşlardı ki —..Şiirin ifadesi benin yatımı gösteriyor, o halde, wut- laka, ben somnambül olmuşum, ruhum kendi irademden hariç olarak, gene benim ağzım'a bunları söylemiş. — Bu kadar çabuk mu? Ke- lime, kafiye intihabı için dü- şünmeğe lüzum görmedin | — Bu pek tabiidir, düşün- meleri, tereddütler bizim uzvi- yetimizçe mabsustur, ruh hafı- | zamızda mevcut olan binlerce kelimeleri görür ve istediğini derhal alır. — Artık berşey anlaşıldı, azizim; senin mükemmel ispirit olduğunu bu arkadaşlar da gör- düler, kimseye bir şey söylemi- yeceklerinden €min olabilirsi Bu gecenin: şerefine bize i deli bir tecrübe yapta görelim. Muallim Bey biraz “düşündü, | çok sıkılıyordu; nihayet kararını verdi: — Öyle: olsun, fakat bu sır burada kalmalıdır. Biliyorsunuz ki bizde inananlar da, kendileri- törlü ilim ve fennin zirvesine vasıl olmuş, artık dün- yada keşfedi'ecek yeni bir ilim kalmadığını ozannederek, alay etmekten dedikodular çıkarmak- tan haz duyarlar; şüphesiz ben- de âlemin kepazesi olmak iste- mem. Biz, onu pek haklı bulduk, kendisine teminat verdik. Yerin- den kalktı, odadan çıktı. Namık Kemal aramızda Biraz sonra tuhaf bir aletle i geldi, onu masa üzerine koydu. Aletin kaidesi müddevver bir tahtadan ibaretti, bunun üzerine elifbe harfleri yazılmıştı. Kai- denin ortasına gene tahtadan yapılmış bir mil iniyor, kalın | almıştı. Bu gün hissi- | Mühim maçlar Galatasarava kaışı Fenerbahçe, Vefaya karşı Beşiktaş Bugün mevsimin en mühim İ maçlarından ikisine şahit o'aca- | ğz. Evvelce baber verdiğimiz | gibi Galatasaray Fenerbahçe ile, Beşiktaş ta Vefa ile karşılaşıyor. İstanbulun bu dört mumtaz takımı Şilt turnuvasında ondan fazla ekip içinde rakipleri yene yene nihayet sona kalmış ardı. Bugün bu yenilmiyen kuvvet- lerini bir de deniyecekler. Galatasarayla Fenerin (o son karşılaşmasında beş senedenberi uzak kalan galebe yüzünü o ta- rafa çevirmişti. Bugünkü oyuna girerken Fener galip vaziyette- dir. Ga'atasarav da bu vaziyeti lehine çevirmek için çalışacak. Çok heyecanlı bir maç göre- ceğimiz muhakkak. Yalnız bek- lediğimiz iki mumtaztakıma ya- raşan temiz bir oyun kudreti göstermeleridir. Müsabakayı Fut- bol heyeti reisi Hamdi Emin B. idare edecek. Vefa ile Beşiktaş ta şüphe yoa ki çok zevkli bir maç cam landıracaklar. Likmaç arında Be- tek sayile birbirlerine karşı şiktaş bir galebeyi genç elemanlar'a -çıkacak olan Beşiktaşın yeni müsabaka kabi- liyetinin derecesini göreceğiz. Bu iki maçın vereceği galip- ler bir ay sonra son maçı oy- nıyacaklar. Ve Şildin sahibi o vakit anlaşılacaktır. m m am ibre bu milin etrafında dönü- yordu. Üstünde de kaidenin dörtte bri kadar, gene müdev- ver bir tahta daha vardı. Muallim arkadaşımız izah etti : — Biz parmaklarımızı şu üst- teki tahtanın üzerine koyacağız, ruh gelince ibre harekete baş- lıyacak, sorduğumuz suallerin cevabı için, harfleri gösterecek- tir, o Görüyorsunuz, ibre ile hiçbir münasebeti mıyacak. yani bir bie yapmak imkânı bulunmiyacektır ; hatta şimdiden aleti muayene edebilir- sinz İstediğini yaptık; bakikaten hileye müsait birşey yoktu. Mu- allim Bey bana dediki: — Öyle iispiritizme hadise- ellerinizin ol- lerini zaptedeceğim diyerek se- yirci kalmak olmaz; gel bakalım buraya, iki parmağını şu tahta üzerine koy. Bir diğer arkadaşı da aynile davet etti, kendisi de iki parmağını tahta üzerine koydu ve anlatmağa başladı: — Buraya gelecek olan ruh benim vasıtamdır; ona garp âlimleri “ kontrol ,, derler, biz- de ise eskidenberi “ huddam ,, ismi verilmişti. Ruh celbedenlere«sahibi hud- dam» denildiğini elbette işitmiş sinizdir. Biz de şimdi bu hud- dam vasıtasile her hangi bir ru- | hu davet edebiliriz; maamafih bu | ikinci devreye | Bir yaş meselesi (Giesenlerde Va'â Nur kendi yaşı hakkında yazı yazmıştı. Ayni mevzü rinde Sadri Etem de: aradi şifahi şikâyetlerde bulunur. iki dostumu da birar ede", | ile ve sözle şikâyele sürük bu bahsin nereden çıktığıt ben an a ayım: Bu yaş bahsini çıkaran zetelerdeki arkadaşların kaf şında olduğunu pek merak | bir zat vardır; Girtli Hilâi Bey, bir genç muhaırirlerin Asül ark yaşım Yi başını amış olan Hi âli Beyi | halde kendisinden çok İ muharrirlerin mevcudiyetini hemmül edemiyor. Onun yaşle de ben a'âki oldum. Geçen gün matbi nüfus kâğıdını gördüm ve 4 isim taşıyan bu İ yütmekten zevk alır. | dım ki Hilâli, - eğer vaktile İçük yazdırılmamışsa - 42 yaşi! dır. Yani Valâdan tam 12* 9 ay büyük! Japlu İği Huver matemde Esbak Amerika Reisicümi Taştın vefatı Amerikada bü teessürler uyandırmış ve Ri Huver 30 gün ! tem tutu masını emretm;ştif Lekeli Çanakkalede Dün zelzele oldö Çanakkalede düü gece detli bir zelzele olmuştur. cümhur önün arzusuna kalmış bir isterse biçbir ruh getireme$. Vilyan Kruksun kontrolü ti king isminde bir rubtu, “| tor Okoroviçinki küçük İsti doktor Hacsenin meşhur ©) yon Mm. Paypor ile tecrübelere gelen de doktor inin idi. Diğerlenini sayn vakit geçirmiyelim. — Ya sizinki? Diye sordum; kaşlarını — Bunu söylemeğe değilim. Dedi. Ben de fazla ısrsf medim ve bir şey de sormi odada derin bir süküt | birden bire bir hareket başl muallim hafif bir sesle: — Geldi. Diye fısıldadı; fakat ibr# madı, bir harfin üzerine muallim dedi ki: (rmedi “VAKIT,INTAKV Cuma ne Mart 1930 Güneşin değuşu: 6,16 — bab” & Ayın doğuşu :17,44 — lm 5 Namaz vakitleri Sabah Öğle İkindi Alpa” 453 1223 1543 OİMİ4 Bugünkü ba? Rözyâr hafıf Peyrox » b olacaktır. Yat 19