7 Mart 1930 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

7 Mart 1930 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— 4 VAKIT 7 Mart 1930 - WAKIN Ahmet Rıza Bey ( Bu makalenin birinci kısmı dünkü sayımızdadır Ahmet Rıza Beyin bu faaliye- | tinden pek müteessir olan Ab- dulhamit ozaman gerek paristeki sefiri ve gerek hususile gönder- diği adamları vasıtas'le kendisine avdet ve yahut hic olmazsa süküt teklif ediyor ve mukabr- linde bir çok paralar nimetler, | rütbe ve makamlar gösteriyordu. | Fakat Ahmet Riza Bey içinde bulunduğu bütün fakrü ihtiyaç- lara rağmen bu teklifleri daima sert bir nefretle redetti ve etra- fında yapılan ihanetlere rağmen bu hususta, hıç bir zamen hiç bir dakıka tereddüt göstermeğe tenezzül etmedi. Ben bizzat bu tahammülfersa fakrü ihtiyacın şahidi oldum. Öy- le günler oluyordu ki yiyecek ekmek bulamazdı. Bazan kira parasını veremediğinden dolayı, kapı dışarı atılırdı ve gecelerini | Lüksemburg bahçesinin iskem- | leleri üzerinde geçirirdi. Fakat elbisesi gene temiz, ba- şı dimdik, tavırları sert ve ha- şın, sözleri tok ve basit! Yegâne maişet menbaı - ara- sıra Mısırdaki kız kardeşinden ve yahut meslek arkadaşlarından aldığı cüz'i paralardı. Tahsili bitirp o Azerbaycana avdet ettikten sonra üstatla mu- habereyi kesmedim. Baküda te- 8s etmiş olduğum “Hayat, ve “İrşat,, namındaki yevmi Türkçe gazeteler bir zaman ar - kendisi- “Tün ve arkadaşlarının neşriyat vasıtası oldu. Nihayet intihap oldu. Otuz bir mart hadisesini müteakıp ben de İstanbula hicret ettim. Artık Ahmet Rıza Bey mu- vaffak ve muzaffer olmuştu; ci bir saytü nam sahibi idi. anbula vasıl olur olmaz kendisini görmeğe gttim; bu mülâkatı ebediyen unutmıyaca- cağım, Abmet Rıza Bey meclis reisi idi; kartım gönderdim; derhal kendisi çıktı, beni bağ- rına bastı, gözlerinden yaş sey- lâp gibi akmağa başladı. Oda- sına girdik, Orada cılıs bir adam or: — Nuradongyan efendi! dedi. — Bu da benim Paris arka .daşım, Azerbaycanlı bir Türk. diye ona takdım etti, Nuradongiyan Efendi çıktı; Ahmet Rıza Bey benim muha- ceretimden pek memnun ol- muştu, — Ne iyi çalışırız! dedi. Ben sevincimden, heyecanın- dan konuşamıyordum. Bu büyük adamın Paris hayatımı hatırlı- yor ve kendisini meftuniyetle seyrediyordum. yaptın! Baraber Yarımasır evvelki VAKIT 7 MART 1880 eresaasane serası sanan, Urfa şehrinde bir ha- rik zühur ile şehrin kâ- milen mahterek olup yal- nız Hezreti ibrahim Hiev- hisselâmın târbei şerife- lerine ateş sirayet etme- diğini gazeteler rivayet edivorlar. — Kalk gidelim, tamir ettir- diğim sarayı gezelim dedi. Zıli bastı, gelen hizmetçiye: — Ferit Beyi çağırınız! dedi. Tıknazca, kısa boylu, zeki ve sevimli çehreli bir'si girdi Bugün Londra sefiri olan Fe- rit Bey Ef, o zaman meb'usan kâtibi idi. Üçümüz beraberce tamir olu- nan Çırağan sarayını gezmiye gittik . Ahmet Rıza Bey gene o eski tanıdığım adım, zerre kadar değişiklik yok; gene o dimdik kafa, o sert çehre, o tok ve basit konuşuş ! Bir müddet geçti, ben meb'us oldum . İnat ve terekkinin meclisi umumisine aza intibap edildim. | Ahmet Riza Beyin İttihat reis- ler. ile arası bozuldu, fakat ben gene kendisi ile eski alâka ve münasebet mi, eski hürmet ve muhabetimi idame etliriyordum. Nibayet bir gün-meclisi umu- mide bayretimi mucip olan bir hadise karşısında bulundum. Elli iki zattan ibaret olan bu meciise * Ahmet Riza 8eyin It- tibat ve terakki © fırkasından tardı teklif o'unuyordu. Beni dehşet aldı; sanki üzer me bir yıld rım indi; Türk hürriyeti- nin ilk ve kir maz mücahidi gör- düğüm, metanetınin meftunu ol- “duğum ve kendisinden ilk Burri- yet dersleri aldığım bu zatin şimdi hürriyeti benmsiyen hürriyeti memlekete temsil eden bir fırka- dan benim de reyimin inzimamı ile kovulmasını bir nevi küf- rü dalalet, i:r müminin kendi mabudunu inkâr etmesi gibi te- lâkki ettim ve havsalama sığdı- ramadım. Hiç ağiamak bilmiyen bende bir hiçkırık başladı. Ayağa kalktım, sadrı âzamlardan, vüze- radan, vüke âdan, kumandanlar- dan, o meb'usiardan mürekkep olan bu heyete ağıyarak yalvar- mağa başladım. — Hiç o mazsa bir kere daha kendisine müracaat ediniz! bir heyet gönderiniz, kendssine şi- kâyetler nizı anlatınız ve fırkanın başına geçmesini teklif ed niz! ,, dedim. Benim heyecan ve teessörle- rim tesir İcra etmiş o'acakki bazı kimselerin ısrarna rağ- men nihayet doktor Nazım Bey dedi ki: — Ahmet Bey Rıza Beyi lâ- yıkı vechile tanımıyor, O hiç bir şeyi kabul etmez; omamaafih bir daha kendisine müracaat edilmesini ben de kabul ederim, Bir hey'et intihap o'unsun ve Ahmet Bey de bu hey'et ara- sında bulunsun? ,. Merhum sabık adliye vekili İzmirli Seyit Beyi, ismini şimdi hatırlamadığım bir zatı ve beni intihap ettiler. O zaman Ahmet Ri.a Bey Ayanda idi. Gittik, Ahmet Rıza Bey bizi pek basit bir tarzda kabul etti ve oturur oturmaz: — Ha! işittim ki beni İttihat fırkasından tard etmek istiyor- larmış! Onlar kim, İttihat kim? İttihat benim. Fırka da benim, Ben onları tard edeceğim, mem- | Ruhi Beyği defte inden: 16 Piyanonun kapağını kal- dırıp mumları yakını;» Dante Aig'veri Gene bir tarihte, Selânikte bulunuyordum. Gayet iyi görüş- tüğüm bi: İtalyan mektebi mü- diresinden, bir gün şu davetna- meyi aldım: “İtalyadan gelen meşhur med- yon Madam (...) şerefine hususi bir çay vereceğiz, şehrimizdeki İtalyan muteberanından bezi 2e- vat davet edilmişlerdir. Sizin de teşrifımizi bilhassa istirham eyle- ! rız, efendim. Melle O...P... Mm P... Böyle bir davetiye alınca du- rar muyum? Hele meşhur bir medyomla o teşerrüf edeceğımi anladıktan sonra.. Levent boylu, müstesna bir İtalyan güzel oan Melle O... büyük bir nezaketle beni med- yom hamma takdim etti. — İşte size bir Türk genci ki isp rtizme ohad'selerini (o büyük bir alâka ile takp eder; kendi- sinin medyöm olduğunu zannet- miyosum; Jâkın okuduğu şiirler- le bizi çok defa manyetizme et- miştir. Bu iltifata mukabele etmemek nezaketsiziik olur, dedim ki: — Melle piyanosile, bahusus geçende çald gı“Röproş damour,, ile beni vwecdü stiğrak içinde bıraktıklarını ga iba onutuvorlar. Mecliste İt'iyan o konsolosile bazı muteber aileler vardı. Biz, erkekler, bır masumun etrafında toplanmış, hafıf tertip siyasi bir bahsa da mıştık. — m > — leket o harcine Küstahlar! » Ben dondum! Yalvarmak is- tedim. Bizi dinlemesini rica ettim. O mağrur başını br taraftan bir tarafa sa'lıyarak ; —Sen bunların içinde ne gezers.n! bunları tanıyormusun? Bunların işi gücü hilekârlıktır. Sâna acırım! Dedi ve bizi hiddetle terketti, Bu kerre ben pek mahçup ve münfaii idim. Seyit Bey bana hitaben: — Gördün mü ya! Biz onu daha iyi biliriz. Dedi. Evet! O öyle idi! Abdülhami- de karşı da, kendi arkadaşlarma karşıda . yüksek bir seciye, metin bir ahlâk, kırılmaz bir eğilmez bir istikamet: İte Ahmet Riza Bey! Siyasi cereyanların. mücadee o devri esnasında pek kiymetli olan bu sıfatlar Obeyhat ki daha geniş düşünceli, daha müte- hammil seciyeleri, daha zikzaklı istikametleri istilzam eden ida- re devirlerinde siyasi adamların felâketlerini mucip olur. Fakat Riza Beyin şerefine olarak ilâve etmelidir ki, o, bu felaketlere dahi ayni metanet, ayni gurura mukavemet etti! Ölürken dahi başı dik, sözü tok öldü ve Türk tarihine lekesiz bir isimle göl- gesiz bir hatıra bırakarak Türk nesillerine yüksek bir seciye nümünesi verdi. Ağa Oğ'u Ahmet çıkaracağım ! İ | vetli iBir ruh cisme in'elâp ederek göze görünecekti.. Mevzuumuz Türkiyenin istik- bali ve istibdadın tesiri idi. Bu vadide en çok söyliyen (Oben | idim; Türkün kabil'yet'nden Ab- dülhamit istibdadının nihayet bir gün bu kabiliyete çarparak tuz- a buz olacağından hararetle bahsediyordum. Derken Melle O... nin yüksek ve billâr gibi sesi yükseldi : — Efendiler, sında hanım'ar ara- bu'unduğunuzu ve Sizin küçük s yasetmizin on arı hiç de alâkadar etmediğini unutuyorsu nuz. Hele bedii zevkten başka bir şey anlamıyan Ruhi Beye zoraki politikacılık (yaptırmak iyi bir şey değildir. Ben hemen yerimden kalktım; büyük bir reverans yaparak : — Emrinize muntazırım mat- i mazel. Dedim. — Öyle ise şu piyanonun ka- | pağını kaldırınız ve mumları ya- kınız. > Maalmemnun'ye. Matmazelin arzularını yerine getirdim. O, taburesine oturdu, bize en güzel parçaları büyük bir maharetle çalıyordu. Musikiden sonra Mm. P.. dedi ki: — Medyowm Hanımın fevka- lâde- kabiliyetlerinden, biraz ol- sun istifade etmek istersek, bizi reddetmezler sanırım. Hepimiz alkışlarla bu temen- niye iştirak ettik Zavallı kadın, reddedemedi; kocasının yüzüne : baktı, ondan da muvafakat işa- i retini alınca, mesele tamamlandı. Ben ne kadar memnundum, ilk defa olarak, bütün manasile medyom tecrübesinde büluna- caktım. Vakıa genç madam Ka... dada birşeyler görmüştüm ama, kendisinin anlattığına göre, onlar basit tecrübelermiş, kuv- medyomlar, çok mühim hadiseler meydana getirirlermiş. İşte şimci, o kuvvetli med- yomlardan birile karşı karşıya bu.unuyorum; Jâkın bakalım, bü iyi kalpli kadın ricamızı da red- detmedi; !âkin bakalım, bu ka- dar zamandan beri görmesini arzu etüğim büyük tecrübeleri yapabilecek mi? Meselâ bir ru- bun cisme inkı'âp ederek gözü- müz önünde görünüvermesi! Hele bunu ne kadar istiyor- dum. Bu medyom hanım, her hangi bir ruhu, Avrupalıların eserlerinde okuduğum, fotografi» lerini gördüm gibi, evvelce dün- yada yaşadığı şekil ve kıyafette gösterse ne olur. Ruhların bu tarzdaki görünüş- lerini, bir takım hilelere, hokka- bazlıklara isnat edenlerin de- dikleri doğru ise, bu kadının böyle fevka âde bir şey yapma- sının ibtimali yoktur; çünkü çay için davet edilen medyom, bu- rada kendisine ait hiç bir hazır- hık yapmamış ve yapmasına da imkân yoktur. ( Bitmedi Şüküfe Nihal Hanın yeni şiir kitabi İyiman şirketinin, bir t C mM'ze mâazaran şair “ müdü.ü Hamdi Bey, İsi iki kanadını biri birine ha bağlıyacak bir “ Sırat ,, ku için uğraşırken refikası Şök Nıhal Hanım, yeni bastı bir şiir kitabına « Gayya» mini verdi. Şüküfe Hanımın lâtfen da hediye ettiği ve üzerine irlere mahsus bir delgi 929 tarihini attığı bu g eser masamın üzerindedir; yorum. İ Şairlerin mi muhite, muf mi şairlere tesir ettiğini esi âlimi Ahmet Haşim tetkik dursun. Ben bu eseri hükmettim ki mubitin şair rinde tesiri müthiştir. ğ Şüküfe Hanımefendinin Ga! dediği şey nedir, biliyor mif nuz ? Bir geminin ateş d Bu buluşu görünce Hamdi yin Liman şirketi müdürü gücü daima gemilerle uğr. olduğunu hatırlamamak mü. olur mu? Maamafih, şair, kitabının b taraflarında muhitin fevkine haricine çıkmıştır. Şu hayat halılığında aç kalan çocul için Şüküfe hanım, çok ince hissi şiirler yazmış. Halbuki, zevci Hamdi malüm olduğu üzere beş kı ayakkabı boyatılan bir me kette hayat pahalılığı olam! sağım söylemişti. Gayya kitabının 69 uncu fesinde bir -gecelik,, ma var ki şöyle başlıyor: Eskidin, ne yazık güzel gecelik, Gülen renklerine hiç doyamadım! Yorıldın, aldun da ven delik, deşik Yine diktim seni, yine yamadım. Görüyorsunuz ki bu kıt'# tasarruf ve iktisat mücade hengâmesinde muhakkak g şaheseri sayılabilir. Şaka bertaraf, Gayyayı derin ve ateşin hisleri ib eden bir şiir kitabına çok kışmış buldum. Toplu aks Mevadı muzirreden m ra veancak çocuğa el ve müfit anasırı muhf) vi saf ve sıhhibir sütüğ “VAKIT INTAK Cuma “© ig. Göneşin değuşu 6,28 — batışı * Syn doğuşu > 9,12 — bal” Namaz vakitleri Sabah Öğle İkind Akşam Ye” 504 1224 1538 1806 Bugünkü hafif Poyraz 148 havs Rözydr hepi olacaktır. ,

Bu sayıdan diğer sayfalar: