Me er ya İ g G mey Ke > 4. AKTI 6 Mart 1930 WAS ranranimanmas, EY anma ER Şe Ahmet Rıza Bey | Ahmet Rıza Beyin öüm ha- beri bende İfadesi gayri kabil bir sarsıntı yaptı ; sanki beni ta uzaklara kadar süröklediler ve orada derin bir büzün içine atarak kendi başıma bıraktılar ! Kırk senelik babralar karanlık- lar içinde aheste aheste yürü" yen bir kârvan gibi birer birer gözümün önünden geçti ve de- rin bir elem bütün vücudümü sardı. Tam kırk sene oldu; Rus ede- biyatmın esrarengiz ve muka- vemet edilemez tesirleri altında dimağı yanın ve kalbi çarpan Azerbaycanlı bir Türk çocuğu Petresburgtan Parise doğru gi- diyordu. Daha Petresburgta iken Ahmet Rıza Bey namında bir Türk münevverinin Türk bürri- yeti için mücadele ettiğini ve bu kerre Parise iltica etmiş ol- düğunu duymuş ve gıyaben »nun meftunu olmuştum. Bu kerre uzun yolları te örüşmek ve maiyetinde : a hayali ile geçirerek kendi gözümde büyüyordum. © Tali beni Pariste bir pansi- yonda İstanbuldan gelen iki diğer Türk talebesi ile birleş- tirdi. Bunlar bilâhare paşalık rütbesine kadar çıkmış olan baytar Emin paşa ile gene bilâhare Macar müsteşriki Wam- beri ile münasebatından dolayı İstanbula © celbedilerek orada kaybolan softa bozuntusu doktor Mehmet Ali Beydi. Bunlardan Ahmet Rıza Beyin adresini öğrendim ve kendileri- ne beraber gidip ziyaret etmek teklifinde bulundum ; devlet ta- rafından tahsile gönderilmiş ol- duğundan sıkı bir nezaret al tında olduklarını söyliyerek te Yarımasır eçveliş : VAKIT 6 MART 1880 ll ama Ifadei mahsusa: Gazete- nin zammı fiatı bir gazete idaresiçün en elim mecbu- riyetlerdendir. Ne çare ki tebeddülü kıymeti meskükat bizi bu mecburiyeti elimede bu kerre dahi bulunduru- yor. Malüm olduğu üzere metelik akça ile altın ara- sındaki fark, matbaalarımızın idarelerine muvazeneyi şa- şırtacak dereceye geldiğin- den ve otuz para metelik ile ötedenberu müşkül olan idaremiz şimdi ademi im- kân - mertebesine ( bittabi vasıl olup meskükâtı mağ- şuşe Üzerine bir fili cedit vazolunsa gene az vakit sonra tebdili fiata mecbu || riyet hasıl olacağı biiştibah bulunduğundan artık tebed- dülâta mahal kalmamak ü- İl zere refiklerimiz Tercümanı İ bakikat ve Ceridei havadis $l ile müttefikan ve şehrimiz- fl de Türkçenin gayri lisanlar i ile çıkan gazetelerin fiatma tevfikan gazetemizin bedeli bir kuruşluk mecidiyeye çı- essörle teklifimi kabul etmediler. Yalnız başıma gittim. Rü Ket Bernarda vaki bir evin beşinci katındaki kapının zilini çalarken kalbim şiddetle çarpıyordu. Kapı açıldı. Önüme takriben otuz yaşinda uzun boylu, mev zun kametli, kalım kaşlı, şehlâ gözlü, sivri sakallı bir Zat di- kildi: İşte hayalen meftunu oldi- dikkatle yüzüne ME tereddüt etti ve nihayet: — Buyurun diye içeri aldı. İçerini- demir bir karyola ile iki hasır sandalyayı ve bir sade masayı ihtiva eden dar bir oda- dan ibaretti. Sandalyalardan birisinin üstü- ne oturarak diğerini bana gös- terdi. Oturduk. Ben hâlâ titriyor ve meftuniyetie onu seyrediyordum. Ahmet Riza Bey benim heyeca- nımın sebebini anlamakta gecik- medi, yüzümü okşadı ve “ne zeman geldiniz? ne tahsil edi- yorsunuz? başka Azerbaycanlı da var mı?,, gibi sualler sordu. Ben biraz canlandım, Kafkas- yadan, Türkiyeden bahsettik, Abdülhamidin ismi geçerken yumruklarını sıkıyor, damarları şişiyordu. Aslen Kafkasyalı olan ve fakat Türk olmıyan müverrih Murat beyi hiddetle, küfürle yadederek: “Hain! kendini sattı; bütün biz- leri, peşinde koştuğumuz dava- İ yı lekedil,, diyerek elini masaya | hiddetle vurdu. Bu ilk ziyaretten başlıyarak ta Azerbaycana avdet edinciye kadar sık sık Kendisi ile gorü- şöyordum, ve bütün konferasla- | rına iştirak ediyordum. O zaman Ahmet Riza Beyi Pariste iki tanmmış şahsiyet hi- maye ederdi; bunlardan birisi - meşhur Klemanso - idi, diğeri de o zaman Fransada pek meş- hür olan ve bilhassa Pariste a- mele arasında büyük bir nüfuz sahibi bulunan Sosyalist Madam Jul Mişel idi. Klemanso o zaman henüz ve- kil filân olmamıştı; fakat meb'- usan meclisinde büyük bir fır- İ kanın başında bulunuyordu. “Jüstis,, amında Pariste pek münteşir bir gazetesi vardı ve «nazırlar düşüren «Tombeur des Ministres» lâkabını haiz olarak büyük bir nüfuz sahibi idi; Kle- manso Ahmet Riza Beyin ekse- riyetle Ahdülbamit aleyhine mü- teveccih makalelerine gazetesin- de yer verirdi, Jül Mişel ise ge- ne Abdülhamit rejimi aleyhine propaganda yapmak üzere kon- feranslar teriip ederdi. Ağaoviu Ahmet (Bu makslenin ikinci kısmı yarınki sayımızdadır ) Bk a ü me sg Gid N Rahi Min deftesinden : 13 | Bulm Aha i 2. Bulmaca Ay, içime fenalık geliyor! ew «>. | kadar severim | Madam gülerek elimi sıktı; M. Ka... artık oturmuştu. Madama sorgulu bir bakışla baktı ve dedi kiş — Ne dersin? — Evet! Bu bilmece gibi konuşmadan bir şey anlamadım. Yalnız gör- düğüm ve anladığım çu idi ki karı koca birbirlerine dik dik daktılar; biraz sonra, yanında oturan madamın başı, yavaş yavaş, Oönümüzdeki (o masaya düştü. Genç kadına bir hal olmuştu; ben telâş ettim : — Neyiniz var, madam? Derken, kocası susmamı işa- ret etti, Zaten biraz evvel yapılan tec- rübeden herkese garip bir sü- künet gelmişti. Birden bire yerimden fırladım; ödüm koptu zannetmiştim. Önümüzdeki, dalgaya tutulmuş gemi gibi yalpa yapıyordu ; kor- kumdan geriye çekildim. M. V... de Rum matmazeli de ayni kor- kuya tutulmuşlardı; Onlar da benim gibi geriye çekilerek du- vara Yapışlılar, Birkaç dakika süren yalpa bittikten sonra masanın üzerinde- ki bardaklar harekete geçti, bir- birlerini kovalıyormuş gibi, dö- nüp dolaşıyorlardı. Yanımda duran hocam M, V..ye sordum: — Bu nedir hocam? Da Pare : — Bu da ne demek? ye Mo musun? Madam bir medyomdur, önun e e uyumasile, herhangi ui önle ruhu geliyor, bize görünmeden bu hareketleri Yapıyor. — Nel Bir ölünün ruhu mu? Adam siz de, — Seni temin ederim; bak, meydanda bardakları bir oynatan var mı? Yok, o halde? Artık bardak dansı da hitam buldu. M. V..: birdenbire elimi sıktı, — Bak, şuraya bak! Dedi. Baktım; aman efendim, aklın kabul edeceği şey mi? Ötede bir sandalye üç ayağını kaldırmış, tek ayak üzerinde, seke seke, bize doğru gelmiyor mu? Rum matmazeli de bize s0- kuldu, zavallı kızın çehresi sap- sarı olmuştu, eli ayağı titriyordu. — Ay. içime fenalık geliyor! Diye kekeledi. e Düşmemesi için kollarından tuttum, M. Ka... bu oyunun kâfi ol- duğuna hükmederek madamın yanına Gİttİ, İ aşsarmağile alm- na temas etti, Madam yavaş yavaş uyandı, etrafına bakındı, bir iki dakika içinde evvelki halini aldı; beni M. V...nin yanında görünce: — Fakat siz niçin yerinizi değiştirdiniz? Buraya gelseniz e! Dedi. — Yocok, Madam ben yarimi buraya, yani, tekin. olmadığını anlayıncıya kadar severim, — Anlamadım, — Anlaşılmıyacak birşey yok, Madam; siz cinlerle, perilerle dolmuşsunuz. Allah saklasın, bir daha sizin yanınızda oturur muyum? İki paralık aklımı da alıp götürdünüz. Genç kadın kahkahalarla gü- lerek : — Peki, dedi, görürsünüz öyle ise. O gece bir başlangıç oldu; bundan sonra genç çiftten, is- pirtizme hakkında epeyice ma- lümat aldım. EN op -Bulgar İtilâf Hudutlara — sükünu verecek mi? İstenbui gnzetesi Sofya itilâh hakkında Yazdığı bir mekalede diyor ki: Yugoslavya * Bulguristen içilfı iki memleketin siyaseti hariciyesinde büyük bir muvaffakiyet teşkil eder. Bu itilaf gerek Bulgar ve gerekse Sirp efkârı umu- miyesince fevkal'ade hüsnükabule mazhar olmuştur. İki memleket arasinda mühteleföntih olan cihetler malümdur. Meskeni hudu- dun bir tarafında olan ve tarlası diğer tarafta bulunan ehalinin hududu geçme- leri bir takım kuyodara tebiidi Hu. dat halkının vaziyeti ikusadiyesinin ıslahı ve iki memleket arasındaki münasebatın iyileştirilmesi İçin (şimdiki mukavele aktedilmiştir. İki heyer Sofyada uzun müddet çalıştılar. Meselenin hallinde iki tarafta amlik sahibi olanların ziyan görme- meleri esas inihaz edildi o Aktolunan teilâf muzibince iki tarsfta emlâki olan mal Sahiplerinin müamelâtınm tasfiyesi hususi bir usule tabi bulunacaktır. Birinci tasfiye tarzı taraleyndeki eshabı emlâkin birriza mübadelede bulunmalarıdır. Bun- dan başka mubtelir mübabele komisyon- ları da © teşkiledilecektir. & Mübadele komisyonları beş adet olacak ve itilâin aktinden bir ay sonra teşkiledileceklerdir. İki hükümet bu itilaf ile bodot ve civarında İndzamli sükünun muhafazası için lâzım olan kati tedbirleri ittihaz mütekabilen taahhüt edinmişlerdir. — —— O banka değil Evelki günkü sayımızda ecnebi bankalarmdaki Türk mevduatının geri alındığından bahsedilirken Doyçe bankın kendisindeki Türk mevduatını hemen iade edeme- diği kaydolunmuştu. Verilen ma- lâmata göre bu banka Doyçe bank değil, Doyçe oryent banktır. miğie İRTİHAL Basra sabık vali ve kumanda- nı mülga Erkân divanı barbi azalığından mütekait Ferik Muh- sin Paşa dün gece Kadıköyünde Talimane meydanı civarındaki evinde irtihal etmiştir. Cenazesi bugün öğle vakti evinden kaldı- nlarak (o Karacaahmetteki (aile makberesine defnedilecektir. Yeni tefrikamız Montekarlo rezaletleri Pek yakında (Vakıt) sütunlarnda j medinzse bugünkü 4. © | şek'e bakarak yeni bül zin sırrım meydana çıkara niz. Bunun için aşağıdakı; , “ty yi tetbik ederek üç beş ri meşgu' olmanız kâfidi, ; “Ak Dönem GOD AMU RUM Sağ -i j. Soldan sağa ve yukardan 1 > Muhterem ulumuzun yaşatan (3) — Askeri son ünvan (4), yalkam,, Göz üstünde (3), Cemi parç, dan (4) | Arkadaş (24, baş (4) | Bir vekâlet (6). erkek (97 Arkadaşlık 777 Nota (2) rabıt edatı (2) — Boyadan evvel yapılan ameli Ağabey (3) e 9 — Vasıf odan (21 muhterem Üy, | zun ünvanı (4) 10— Bir maddeli gıdalye (4) | 11— Fransızca tabil (7), vermek ;. Tertip eden: Gil i | | * s 5 7 8 NİÇİN ? Reklâm yapmıyg sunuz ? z 5 i * si, Perşembe ** Mart 1930 Üçüncü cemrenin iaproğu Güneşin dağuşu: 6,29 -— bağg,, Ayan doğuşu : 8.43 — 84 3m