— a. VAKIT — 26 Könunani 19340 —— WARM .Şirketi Hayriyenin|“Düğünlerde hocalar nevhahan olur,halkı ağlatırlardı .. ,, tarifesi ga Hayriye (Boğaziçi yolcuları için yeni bir ta- rife projesi yapmıştır. Bu proje tarifeleri tasdik komisyonu ta- | rafından tetkik edilirse tatbik edilecektir. Birkaç gün evel tarife projesi hakkında Vaktın verdiği malümata göre yeni pro- jenin iyi bir tarafı vardır. Bu da her gün Boğaziçine gıdip gelen daim: yolcuların nisbeten tenzi- lâtlı bir ücrete tabi tutu'mala- rıdır; daha doğrusu biletlere munzam nakliye vergisi ile Gazi köprüsü zammı bu kısım yolcu- lardan alınmıyacaktır ; Şirketi Hayriye bunları biletlerin esas | kıymetinden kendisi verecektir. Vakıa Şirkti Hayr yenin daimi yolcular için yaptığı bu fedakâr- lık, bilet başına düşecek hisse nazarı dikkate alınısa, çok bir şey gibi görünmez. Yolcu başına | günde nihayet (1), ' 1,5 ) kuruş | demektir. Fakat her gün Boğaz- içinden İstanbula (Oinen ve dönen yolcuların adedi senede (5) mlyonu bu.duğu düşünülürse fedakârlığın yekünu az değildir. Ancak Şirketi Hayriye bu fe- dakârığa karar verirken bütçe- sinin açığını doldurmak için baş- ka bir çare aramıştır; bunun da zühurat ve tenezzüh yolcusu o- larak gidip gelenlerden bilet başına 2 şer kuruş zam almak suretile mümkün olacağını dü- şünmüştür. İşte Şirketi Hayriye tarafından zaruri görülen, fakat ha k hesabına hoşa gitmiyecek "olan nokta da burasıdır. “Eğer” maksat daimi yolculara teshilât göstererek o Boğaziçine rağbeti arttırmak ise zühurat ve tenezzüh yolcularınında bilet ücretlerini mümkün olduğu ka- dar tenzil etmek lâzımdır. Aksi takdirde daimi yolculara yapılan tenzilâtın faides'ni : gene senede 5 milyondan aşağı olmıyan tenez- züh yolcularına karşı yapılan farklı muamele izale edebilir ki buda asıl maksat için zararlı bir neticedir. Fikrimizce yeni tarife olduğu şekilde kabul ve tatbik edilse bile Şirketi oHayriyenin o mali müşkülâtını bertaraf etmek ka- bil değildir. Çünkü bu müşkü- lâtın esası İstanbul vesaiti nak- liyesinin çok mantıksız bir tarzda üç muhtelit idare arasında in- kısama uğramasından neşet et- mektedir. Bir taraftan Üsküdar ve Be- Yann, ası evvelki > VAKIT ynen varakadır Şahsen kendis nı fanı- yap yerini bilemediği- mizden Sarafim Efendi- nin kıraefhanesınde mü- ığkatımızı gazetemiz ile ilân emmiş oluuğumuz Piıriştine o hanedanından Zya Beyin konakiarı evvelki gün haber veri- lerek kendilerine gidi. lâp görüşüldüğü velüzum görünen maruzafımız kendulerine ifade olun- duğunu beyan ederiz. Ali Hıjzı Seyrisefain ve Haliç arasındaki inkisam ve rekabet | bertaraf edilebilirse hem bu | idareler, hem de halk müstefit olur. Hem idareler şimdikinden fazla para kazanır, hem de tari- felerde yapılır. Sakallı bir kasaba! İrmda bir yenilik içiimar Kumşumuz İran derin bir iç- timai inkı âp geçirmektedir. Bu inkılâp esaslı ve güç şart- lar içinde yürüyor. Güçlük ve müşkülât İranın bir kısmında daha bariz bir safhadadır. Din maskesi altında kör ve şuursuz bir saltanat süren mollalar medeniyet göneşini kapamak için irtikâp etmedk rezalet bırak- mamakta, boğulup gıderken bi- le zehirlerini dökmek istiyen böcekler gibi hareketten feraget edememektedir. Bakınız, İranlı bir kariimiz, Rıza Şebisteri Ef. ne yazıyor : İranın Tibriz vilâyetinde Şe- bister isminde br kasaba var- dır. Eu kasaba halkı molla ve ahontiara tabi olarak iki sene evveline kadar onlarm zinciri şikt tan © Karadenize: Okadar bütün Boğa: çi Şirketi Hayriye- ye verilmiştir. Diğer taraftan Adaar ve Kadıköy, Kalamış gibi sevabii mütecavire denilen yerler Ole İstanbul arasında Seyrisefain vapurları iş! mekte- || dir. Sonra OHalicin iki Haliç şirketinin elindedir. İstanbul içinde işliyen küçük vapurların böyle 'üç muhtelif idareye ayrı mış olmasından de- layı bir kerre ilk zarar gören her üç idaredir. Çünkü ayni teşkilâtı biraz daha takviye tarafı ederek yapılması mümkün olan | işler için iki, üç misli kuvvet sarfedilmektedir. © Sarfediien kuvvetleri çıkarmak için de tabü balkın kesesine müracaat olunmaktadır. Bu iti- bar ile bem vapurları işleten muhtelif idareler, hemde halk zarar görmektedir. Bütün bunlar- dan başka İstanbul içinde muh- telif semtlere halkın gidip gel mesi de maddeten müşkülâta maruz kalmaktadır. Çönkü muhtelif idareler ara- sındaki rekabet yüzünden her birisi diğerine adeta düşman nazarı ile bakmaktadır; meselâ Seyrisefain o vapurlarından birini bir gün Beylerbeyi iskelesine yanaştırmak imkânı bulunama- maktadır. Bnaena'eyh Şirketi Hayriye idareleri zam yerine tenzilât Mehmet Asım altında inliyorlardı. Bu kasabaya Şebister demektense Sakal diya- rı daha muvafıktı. Gençler saç- larını tıraş ettirmiye mezundular. Fakat sakallarını tıraş ettire- mezlerdi! İş bununla da kimıyordu, fonog- raf ve çalgıda kat'i surette memnu idi. Bugünlerde bir hoca nevhahan “olarak ahaliyi ağla- tırdı! birçok çalgı aletleri hoca- lar tarafından cebren kırılmıştı. Son günlerde Hazreti Pehle- vinin (İran “31) cüwsu gününe tesadüf eden bayramda halk bayramı çalgı ve fonograf ile tes'it ederek kasabada ilk defa aleti, çalgı; çaldılar ive'mollalarin esaret zincirlerinden en.mühi- mini kırdılar. Birkaç Ahont hücum ederek ları suslurmak istedilerse de bittabi Jâyık oldukları cevabı aldılar. işaretler Bır ders Bir alman dostum vardır. Evelki gün bana büyük bir ehemmiyetle şu suaü sordu: — Darülfündaki içtimada bulundunuz mu? Ben. darülfününla alâkam olmadığını söylüyecektim; O sözünü şöyle tamamladı: — Hani şu yerli mallar için yapılan... Bu Alman dostum, bu ba- his üzerinde bana birçok şey- ler söyledi ve sordu. Hereke kumaşları nasıldır, OSüreyya Paşa fabrikasında (o dokunan mensucat hakkında-itiraf ede- yim-bence meçhel Oomalümat verdi. Bu konuşa a un sonunu bağ- lıyan söz şu oldu: — Ben bir elbise yaptırmak istiyorum, güzel ve sağlam bir kumaş arıyacağım. Yerli mal propangandası ya- pıyoruz. Dinlediğimiz nutuk- ların selâsetinden o kaptığımız heyecan çoğumuzda tesir ve neticedir. Bakınız bir Alman meseleyi nasıl ehemmiyetle telâkki etti; Düşünmek ve yapmak! Garp bu yüzden şarkı geride bırak- tı. İktisat hareketine © iştirak etmek istiyen çok dostlar tanı- yorum ki hâlâ meselenin lakır- dı kısmındadırlar. Mn. İİ seessssaserasasa - Balomuzda Ge“. dediler gittik... Ve şim- NK — Dünyada en can sıkıcı şey nedir? Diye sorsalar, hiç düşünmeden: — Balo! Cevabını ver'rim, Maksimin dik merdivenlerin- den inerken içimde eğlence ile geçecek bir gecenin eşiğinde bulunmaktan doğan bir sevinç var gibidi. Kapıda arkadaşlara rastladım ve ancak o zaman biletimi unut- tuğumu hatırladım. Bereket ha- limi bildikleri içm inatçıık et- mediler, girdik. Saat henüz on birdi. Ortalığı tenha göreceğimi sanıyordum. meğer aldanınışım. Büyük salo- nun çevresi dolmuştu. Boş ma- salar üstüne iliştirilmiş kartlar da zaten insan yerini tutuyordu. Dikkatimi ilk çeken şey, elbi- selerin şekilleri oldu. Hani gaze- teler: “Etekler uzatılıyor!,, De- mişlerdi ya, doğru imiş. Bütün kadın etekleri hem uzun, hem dilimli idi. Koca salon epey ısınmıştı. Bir kaç dost masasına uğradıktan sonra, hem hava almak, hem gelenlerin geçidini seyretmek için kapı tarafına doğru yürü- düm. Merdivenlerde ardı arası ke silmez bir insan seli akıyor. Kürkler içinde birer kuğu gibi güzel ve mağrur kadınlar vesti- yerin aynalarında son bir kere kendilerini; çekidüzenlerini” sey- rediyorlar. Masalar doluyor,..ko- valar içinde şampanya şişeleri kırıtmıya başlıyordu. Çok geçmeden sahipsiz bir tek sandalye bile kalmadı. Hatta bizim masamıza da tanımadığı- mız kimseler oturmuştu. Yanlış- lığı hatırlatmak istediğimiz za- | man “Buyursunlar beraber otu- rahımi,, cevabile karşılaştık. Eh, bu kadar cömert, galan insanların o lütufkârlıklarını sui istimal edemezdik ya... Ayakta kalmıya razı olduk vesselâm.. Kalaba'ık, oçok' geçmeden omuz omuza denilen şekli aldı ve sıcak, dayanılmaz dereceye vardı. Biz her beş dakikada bir kere hamama giren kardiyaklar gibi soğukluğa çıkıyorduk. Doğrusunu isterseniz, o akşam Maksimin hamamdan hiç farkı yoktu. Yalnız erkeklern oraya niçin giyimli geldiklerini, neden kadınlara uymadıklarım pek an- lıyamadım. Balodan kocaman bir can sıkın. tısı ile ayrıldım. Onun bendeki menfi tesirine bakınız ki şu yazı | kadar can sıkıcısını bügüne ka- dar imzaladığımı hatırlamıyorum!. Seyyah Ramazan Cuma günü başlıyor İstantul Müftülüğünden : 31-1-930 cuma günü Ramazanı şerifin biri olduğu ilân olunur. 23 Nİ'SA'N “ÇOCUK HAFTASI .,nın ilk günüdür, |004095050590509050810585908 —....3 tri Yolcu almaz! | Gabahlayın vakit erken. He ü yağmurlu ve soğuk. enden işine yetişmek İl bir adam Galatasaray trarvif durağında bekliyor. Bir tram? gelir; tıklım tıklım doludur. © tane arka arkaya araba gelir Ki Tünele kadar müşteri alır. Ds" ha arkadan bir tane gelir ve #| lâvhayı taşır: i “Hususi araba, yolcu almarln. Bunu müteakip gelen tramvaj$ binmek için insan bir i kadar birşey olmalıdır. Derken bir de bakıyorsunu& bir araba daha geliyor. Bu d8 bususidir ve yolcu almaz. Zavallı yolcu, soğuktan titre” ve yağmurdan ıslanırken bu hu” susi arabaların geçmesi öâdets © biçarelerle alay etmek gibi oluyor. Bu tesiri olmıyacak yazıyı ne diye yazıyoruz diye hayret edebilirsiniz. Biz yazalım da... Toplu İune Emenetisi Gazi köprüsü M. Piju gelmiyor, pro: jevi yolladı Gazi köprüsünün jesini ha” urlamakta ve M. Pjudan Ema” nete dün bir mektup gelmiştir. Mühendis bu mektübunda kem“ disinin o gelemiyeceğini, küprü ia posta ile yolladığım Yeni dispanserler Emanet kapalı bulunan Üsküs dardaki Zeynep. Kâmil hastane- sini,açmak ve şehrin. iki. mıntas kasında yeniden dispanser! kur” mak için tetkikata başlamıştır. Haziranda yeni bütçeye bu hu“ susta tahsisat konacaktır. Hileli taksiler Tzksi otomobillerinde son gün” lerde gene müşterilerden fazla para alındığı mubtelif müracat“ ler neticesinde tesbit edilmiştr. Emanet seyrüsefer merkezin kontrolun sık sık yapılması içif yeniden emir vermiştir. i Twkos muslukları muüyene ediliyor Emanet itfaiye müd verdiği bir emirde şehrin bütün mıntakalarındaki terkos musluk” larının sık, sık muayenesi bildi” rilmiştir. (İtfaiye omüfetii; evvelki geceden itibaren mus” lukları muayeneye başlamışlar”* dır. Su bulunmıyan musluklard8. E mahallinde bir zabıt vari tanzim edilmektedir. Güneşin batışı 5 17, Ayın doğuşu 5 531 Ayın batışı : 13,46 « Namaz vakitleri