— 8, .— VAKIT. 1 Kânunsani 1Y3V Yılbaşı gecesi Muharriri: Mehmet Selim — İşte bir düştneesizlik daha. Yılbaşı gecesinde sevinecek ne var? Bilakis, yerinmemiz daha- yerinde. — Niçin? — Büyük, küçük binlerce ha- tıra gizli 365 gün, son takvim yaprağının kaldırılmasıle geçmişe karışıveriyor. Gerçi bu itibari bir geçiş ölçüsü... Fakat, ne de olsa, bir sene halinde hatırala- rımızın geçmişliğini düşünmek, “ruha bir tortu gibi hüzün-indi- riyor. Şu ve bu günlerin, gece- lerin, saat ve dakikaların bir daha dönmemek üzere geçip gittiklerini hatırlamak! Bir seneyi daha bitirdiğimizi, yaşımızm bir yaş daha arttığını, bu senenin meselâ bir yirmi sekize İr yirmi dokuzuncusunu ilâve etti- ğini, gençlikten bir az daha uzaklaşıp Oömrümüzün sonuna bir adım daha yaklaştığımızı ha- tırlamak! Buna yerinmek daha doğru değil mi? Barda, şarap dolu par) parıl kad-hler, yiyecek şeyler konul- muş tabaklar, karmakarışık o çi- çeklerle kaplı beyaz örtülü masa başında düşünen ve düşündüğü- nü anlatan delikanlının yanında- ki kadın gülümsedi. Çıplak ko- lumu; onun omuzuna koyarak, biraz daha sokuldu. Alçak sesle cevap verdi: — Bu söylediklerin bana bir az karışık geliyor. Sebebini pek açık söylemedin, zannederim? — Kapalı mı söyledim? Daha açık nasıl söylenebilir? Geçmiş şeylerin çoğalması, bana üzüntü veriyor. Gelecek şeylerin sonunu hatırlatıyor. Bir sene geçti diye sevinmemize kızıyorum, Bu, ne manasız şeyl Kadın; söyledikce hararetlenen leştirerek, elindeki kırmızı çiçeği onun ağzına götürdü. © —bBir dakika susda beni — dinle. Ben düşünmeği pek sev- © mem. Bununla beraber hatırın © için kafamı biraz yoruyorum. © Ve netice olarak diyorumki © « Varsın eski sene geçip gitsin. Biz yenisinde eskisindeki hatı- © raları unutturacak © sandetler arayalım! » © Delikanh, sürünen © çiçeği elile salli, du- “ Parmaklı ısırdı; © —bBende sana ayni sözleri © tekrarlıya bilsem, şuan belki © mes'ut olurdum! ü — Ben onları senin tekrarla- © man için söyledim. e — I Çocuk! © Delikanlı, kendisine yaslanan © kadının kolu altında omuzlarını © kımıldatarak, Ooparmakları ile — Bu düşüncelerin olmasın, rica ederim. Benim eğlenmeğe ihtiyacım var. Sen ne düşünür- sen düşün, ben sevinmek İste- yorum, — Yok, anlatacağım düşünce- lerim değil, Onları hi'âsa eden bir hadisenin hatırası | — Of, ha öyle, ha böyle. Gene ayni şey! — Bir kadının hatırası! yarı beline kadar çıplak, Bol ipek ve tül karışık koyu renk esvabı kalçalarına sımsıkı yapr- şan kadın, kısa kesik, siyah saçlı başını geriye aldı. Kaşları- nı kaldırdı. Dudağının ucunda mütereddit bir gülümseme, ince- cik bir çizgi bıraktı. — Bu kadın, herhalde değilim | — Sen daha hatıra olmadın! — Olacağım demek? Bravo, seven bir adam kadı nmna böyle söyler mi! Bu sefer delikanlı güldü. gene neş'esiz, biraz istihza saklıyan bir gülüş. — Gülüyorsun da | — Kızma. Demin her geçmişe karışan şeye omuz silktiğini ima ediyordun da.. O sözüne uy mıyan bu hareketine güldüm. — O başka'şey bu başka, canım. O hatıraların geçmişe karışması zaruri. Yaş artar, in- san büyür, çocukluktan çıkar. ben Çocukluğa ait hatıralar falan tabii uçup gider. Okadar ehemmiyet vermiye, düşündükçe üzülmiye değmez. O tabii bir değişiklik! Delikanlı, sitem eden kadmın bileğini tuttu, okşadı: — Değişen şeyler hiç bir fark yoktur. — Nasıl yok ? O, tabiat ica- bı. Bu... — Bu da tabii olmıyan şey değil, öyle ise. Yaş ve ya- şayış arasinda sevilen her şey öyle birer hatıra oluveriyor. Bu- au değiştiren kendimizden baş- ka biri. İstersen Obir kuvvet yahut kudret — diyelim. Hepimizi zaman geçtikce kalıptan kalıba döküp istediği bambaşk şekil- arasında bir yokeden en amansız değiştirişi: Ölüm kalıbına sokup çürütüş, toz, toprak haline getiriş. - Sonu yarına - liyim Piyanga müdürlüğünden: Mev- © masa üstündeki çiçekler ara- | cut nümuneleri 45,000 cilt mak- © sında paketi araştırdı. Yaldızlı ii an tab'a bir çığarayı ağzına sıkıştırdı. © Kadın ondan evvel davranıp | > kibriti çaktı. # yanınca alevi delikanlı söndürdü. ag Pie Zİ 7-1-9 30 perşenbe günü saat 14 de piyango mü- ! dürlüğünde müteşekkil tayyare » — Dinle bak. Sana bir şey | mübayaat komisyonuna müraca- İ ” atları, 1İsterltn— (fegilia) 1Dolar CAmerika) 1 Florin (Fe mek) İz0 Kuron (Çekoslovak 1 Pezeta fispanya) 1 Rayşmafk LAlmanya 1Zioti Lebistan Fahir lstikraz dahili *vadeti, İDeyunu muvahade Tkrastyeti demiryolu İstanbul tramvay şirke (Rıhtım Doğ ve a İstanbul anon'm şu Şr, iisse seneetiri| iş dazkası Osmanlı bankası Gireson, | cuttur. 30Kânunevvel 1929 Borsalar . ii ıkınsi — İZMİR) dn a Sk Galata rıhtımından hareketle Zonguldak, İnebolu, Sinop, Samsun, Ünye, Fatsa, Ordu, Gireson, Trabzon, Rizeye gide cek ve Of, Trabzon, Polathane, Özde Fatsa, Samsun, rn sürat postası cek ve Pazar 14,30 da İzmir. den hareketle Pazartesi sabahı gelecektir. Vapurda mükemmel bir orkestra ve cazbant mev- Geçen tefrikalar hülâsası r i i ; ; > & irin i izpi v i Hifi Eşini m. bir süküt onu eslAfta kalma bütün rütbelerden vaz ye mecbur etti, Zaten Frederik Krupun maddi ve ma- nevi sükutu, mali iflâsını takip etti, Göğsünden hastalandı ve bir daha iyi olamadı. 1826 teş- rinevvelinde i Böylece iki asırda zahmetle toplanan bir servet temamen mahvolmuş bulunuyordu. Fabri- kanım, Frederik Krupun öldüğü sıradaki borcu ve fena vaziyeti düşünülürse bu fabrikanın ileride Almanyanın en mühim fabrikasi olacağı ve on dokuzuncu asırda Alman ticaretinin esaslı temelle- rinden birisini vücude getireceği asla tahmin edilemezdi. Zaten fabrikayı kim işletecekti? Krupun dul karısı buna mukte- dir değildi. Kalan dört çocuğu- nun en büyüğü Alfred, pederi tarafından halef gösterildiği hal- de henüz on dört yaşında idi. Bu cocuk açık göz ve çalışkan bir şeydi. Ancak mektepte iken büyük bir zekâ gösterememişti. Pederi onu mektepten alarak Düseldorfta çıraklığa gönderince adeta memnun olmuştu. «Frede- rik Krup»un hastalığı bu proje- nin tatbikine vermedi, BÜYÜK İKRAMİYE ilyarderler Nasıl zengin oldular' Büyük Tayyare piyankosu Yedinci tertip 6ıncı keşide 11 Kânunusani 1930 Ayrıca: 50,000 40,000 80,000 20,000 15,000 10,000 liralık ikramiyeler ve 100,000 liralık bir mükâfat. “Krup, lar :3 | Ön dört yaşında bir patron Küçük “ Krup , ailesinin tazyıkını dinlemedi ve babasından miras kalan boş fabrikayı işletmek için kollarını sıvadı rağmen oldukça malâmat elde edebildi. * Fakat bütün kuvvetlerini ve istidadını hiç bir menfaat getir- miyen bu teşebbüsata sarfet- mekle ne kazanacaktı? Pederinin vefatından sonra aile erkânı de- likanlıyı dökümaneden vaz geç- miye teşvik ediyorlardı. On dört yaşındaki şu adamcık büyük bir izzeti nefse Mmalikti, fikrinden bir türlü vaz geçirilemedi. Baba sını mahveden bu müesseseyi ihya azminde idi. Belkide bir azıcık a e taslamaktan hoşlanıyo: ederinin mirasını hemen ele aldı Oldukça fenni malümatı vardi. fakat ticari noktai nazardan za ifti. Bir amcası kendisi ile bir mıktar alâkadar oldu ve muha- beresine Yardım etti. Amele ücretinin tediyesi (günlerinde nakten de bir mıktar yardımda u. Amele haftada bir taler beş groşen alı- yorlardı. Fakat bu birkaç taleri de bulmak lâzımdı. Hiç bir yer- den para bulunamıyordu, Kömür icap edince büyük valde bir kredi açardı. Demir lâzım olunca amca biraz bir şey verirdi. Gra- fit icap edince altı ay vade ile istikraza lüzum görülüyordu. Bütün ihtiyacat temin edildik- ten sonra, asıl lâzım olan şey, yani müşteri (O bulunamıyordu. Vaktile Krupa müracaat eden müşteriler kaybolmuşlardı. Her şeyi baştan başlamak icap edi- Fakat genç Krup cesur bir çocuktu. Dağlık memleketi do- laşarak tacirlere ve san'atkârlara kumaş eğirme makinelerini ve sair aletlerini metediyordu. Ken- disine para basmak için birkaç hadde sipariş ettiler. Fakat ne olsa, para kazanamıyordu. Bir sene de topu 2000 taleirlik iş yapmıştı, (Bitmedi ) 200,000 LİRADIR © Emlâk ve Eytam Bankası mü- d dürlüğünden: ese 30-12 -929 pazartesi günü ihale edilmek üzere kapalı ve sekiz taksitle müzayedeye koymuş olduğumuz İstanbulda Bayağmla Arpa ya Bane Bö kan gr e şeraite ikir ci kânunun 16 mcı perşembe günü on altya kadar müzayedesinin temdit edildiği ilân olunur.