Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
t <A ZKT DA ? » ” Konuğlma : EÇENLERDE Boğaziçi — sefaret- lerinden birine dâvetli —idim. Yemek sırasında elçinin hanı- mi-misafirlerine diyordu ki - İstan- bul'un, belki dünyanın en güzel man- zarasını ben Büyükdere sırtlarında keşfettim. Soövyet sefaret parkının ar- kalarında, yayvan bir sırtın üstünde bir fıstık ağacı var, İşte orası! Ayak- larına üşenmiyen ziyaretçilerimi keçi yollarından bu fıstik ağacına götürü- rüm. Hepsi benim keşfimi doğru bu- harlar.” ? Benim gibi İstanbul'da — doğmuş 'olanlar bile, benim gibi kırk beşlerin- den sonra yeni yeni şeyler öğrenirler: bir sebep, İstanbul tabiatının hudutsuz çeşitliliğindedir. Her sırt' kıvrımında, her vadi bükümünde, bazan bir evin birkaç pençeresinde ummadığınız pe- yizaj âlemleri doğar. İkinci bir sebep de, yolsuzluktur: — İstanbul'u — ayakla dolaşıp görmek lâzun! Kışın imkânı yok, yazın terden bunalırsınız. İstan- bul pek az bahar görür. Sonbaharda da, bilmem neden, yaz yofgunluğu ve kış seferi hazırlıkları Gün sıcak, vakit öğle üstü olduğu halde, fıstik ağacına tırmandım. Bu- radan Karadeniz'i, Boğaz'ın büyük bir kısmını ü F n insanı — başka Yazan: Falih Rıfkı ATAY En güzel yer...,, de hangi zevk bir dert ile bulanmaz? Dün de başka bir seyran yaptim. Bilirsiniz ya, şimdi bizde Türk dev - letine mi, onun politikasına yahut pa- rasına mi, veya kendilerine mi, hulâ- sa bir telfâşli inanmazlar sınıfı 'türe- miştir. Bunlar yapı ve arsa peşinde- dirler: nerede bir park bulurlarsa alir- lar; parçalarlar, satmak üzere saklar- lar. Eğer bu korularda ve arsalarda binalar varsa, onları acımaksızın yı- karlar, tuğlasını, kiremidini, hele de- mirini vurgun fiyatlarına satarlar.” Ar- saları da bekletirler. Maçka'daki ital- yan sarayr binasının başına da bu hal gelmek üzeredir. Binayı kendim do- laştım, bitmesine az kalmıştır ve 15 bin metre toprağının satılabilecek kıs- "mı ile, İstanpul şehri hiç bir zaman elde edemiyeceği bir. konservatuvar sarayına sahip olabilir. Bu tarzı mi- mari, sanat binaları için âdeta enter- nasyonaldir, gerekirse tadiller de ya- ptlabilir. * Bu sırada gene böyle bir tabiat bir manrzara sihri, bürtün asil hislerini- ze kanad takıyor. Büyülenmiş gibi da- hp kalıyorsunuz. Bir yol olsa, Büyük- dere'ye ne kadar yakın bilseniz.. Ayak- la çalılar, taşlar, dolambaçlar içinde bir çeyrekte çıkrlabiliyor. Het karış yol, vatanı bir karış daha genişlettiği- ni düşünüyorum. Bir vatan, harta üs- tündeki yüz ölçümü büyüklüğünde de- Hildir: medeni tekerleğin kolaylıkla erişebildiği sahalar ölçümündedir. Biz- elinden sayın Vali Lütfi Kırdar'ın Çamlıca'daki Sup- hi Paşa korusunu kurtatmış olduğynu öğrendim. Dün üşenmedim, o sırtla- da dura kaldırm. Mümktn olsa elçinin âdeta söner gibi oldu. Büyük Çamlı- ca'ya hep biliriz. Biraz daha alçak, fa- kat hemen hemen o kadar kavrayan ve toplıyan bu tepeden tabiat biraz da- ha insanileşiyor, fikre ve ruha yakla- şiyör. Nüanslar ve renkler daha iyi seçiliyor. Tepe Üsküdar'a bildiğimiz cadde ile, Kadıköyüne de yeni bir asfalt yolla bağlanmıştır. Büyük bir meşeli- Bi, taraf taraf çamlıkları var. Hiç şüp- hesiz golf ve tenis gibi tesisleri — ile buraya kuracağımız bir yazlık — otel, yalnız İstânbul'un değil, Türkiye'nin de hususi bir cazibesi olacaktır. — Ya satılıp parça parça edilsey- di diye, korkudan ürperdim. Şehrin en güzel yerinde iki nesillik bir dev- rin eseri bu! Fakat geçenlerde satın alıntp belki yıkılacak ve dağıtılacak olan Caddebostanındaki — Rağıp, Paşa köşkü ve parkı da öyle değil mi? Bü- tün İstatbul'da, Doğaziçi'nde, tepeler- de ve kıiyılarda bu parklardan kaç ta- ne var? Paşmakla sayılabilecek kadar az, metresi, Çamlıca'da vurgun fiyati- na arttırmaya çıktığı halde, 70 kuru- şa gelecek kadar uduz! Sonra hepsi- ne bir vazife verilebilir: kimi geceli mektep olur, kimi hastane veya neka- hathane, kimi otel, kimi kulüp, kimi gazino olabilir. Vazifeleri biz de bul- hanımını hemen buraya dâvet edecek- sak, gelecek nesiller de bulsalar olur: “ilmi Bürülkdere $ çok uzun senelerin birer tabii anıt ha- ü ” ü si line koyduğu bu birkaç büyük parça- buranın — haşmetine, değişkenliğine — yı çimento apartıman tüccarlarının vasıf bulunmaz manzarası — yanında elinden kurtaralım. Felekten Bir Gün ' Çelebi'nin kulakları çınlasın!.. Yalova - Termal otelden Romatizma noksanı — Romatizmanın faydaları— D_ayak yemenin zevkı ? — 8 sene sonra — Doktorun _fı!m'! — 10 dakika banyo, 4 dakika duş! — Doktorların işine karıştığımız için... — Bendeki mizah sermayesinin kaynakları — Çelebinin Paris'te başına gelenler — Banyo otelinde ne görüşülür? — Neden 21? ... Birçok noksanlartm olduğu gi- bi, benim “romatizma”m da yok- tur. Bunu bir sehirli için bir ek- sik, bir medeni adam için bir nok- san ve kırkıni aşmış bir adam için de bir züppelik telâkki edebilirsi- niz. Çünkü â - gerçi ara sıra - adamın kâh belini, kâh ba- cağını büktürmiyecek kadar tota- liter bir tesir yapar, ağrılar, elem» Jer verir ama bu münasebetle bir takım su şehirlerini ziyarete, su, şehirlerindeki ötellerde rahat et- Jerde kimi hayatı itibariyle, kim! çehreler bakımından ve kimi de görüşmeler ve- fikirleri yönünden enteresan tiplere tesadüf etmiye fırsat hazırlar. Her külfetin bir nimeti olduğu gibi, her elemin bir zevki vardır. - * yemenin zevkıru, da- yak atan tadar. Bu bir haksızlık- tir ki; dünya kuruldu kurulalı-hiç bir mütefekkir, hiç bir yenileyici ve hiç bir ihtilâl onu yerine getir- meyi düşünmemiştir. Ne diyor- dum? Tamam. Her elemin bir zev- kı olduğu gibi yarı özenti, yarı İnilti olan romatizmanın da zev- kı işte bu iyi “sosyete'de —yaşa- Mmak, kendine *baktırmak, hoş ve bos adamlarla tanışmaktır. Sonra bu tanışmaları. ele alıp aylarca anlatanlar, benim gibi bire beş katıp yazanların kârı da daha. Be- nim romatizmam yoktur. Peder merhumun da yoktu. Mamafih şimdi mağlüp Fransa'nın merkezi olan (Vişi) de 21 günlük bir su ,tedavisi geçirdim. Kendimi midem- den hi sanmıştım. Maksat (Vişi)ye ekten ziyade — seya- :ıdı,t etmek ve muhit değiştirmek Bundan yedi sekiz sene evvel bir kere de Yalova'da, gene mi- dem bahanesiyle bir ay kadar kai- mıştım. Sekiz - sene sonrça bugün- lerde gene - beş on gün İçin - bu- raya geldim. Her şey yerinde, su - ları sıcak, öteli güzel, vessesosssse YAZAN Seereresensesı B. FELEK g Miye' ve nihayet bu şehir ve otel- . yomuza dönelim. Otelin banyo ser- visindeki intizamı hele bugünlerde ö k bir haz du; ve bu zevkı açığa 'vurmakta hiç bir mahzur görmediğim için” diyebili- rim ki Avrupa'da gördüğüm em- saliyle rahat rahat boy ölçüşebi- lecek olan (termal) banyolarının duş ve fiziyoterapi daireleri onlar- dan da iyidir. Duş deyince burada hatırıma nüktedan arkadaşım Çe- lebi Sait geldi. Eğer bende biraz mizah, biraz kritik ruhu ve bir nebze nükte e- seri varsa bunu sade Allah vergi- sine yoramam. Gençliğimdenberi düşüp kalktığım tiplerin de bu mi- zacıma ilâve ettikleri paylar var- dır. Evvelâ babam merhum ile kendisini amca diye çağırdığım Üsküdarlı şair Talât bey merhü- mun gerek kendi nükteleri, gerek Tıflı Hasan efendi, kambur Na- zif merhum ve bunların muasır- ları hakkında sırası geldikçe nak- lettikleri (anekdot—fıkralar), son- radan ahbaplık ettiğim bir kısım tulüat artistleri ve nihayet Hacı- beyzade Muhtar, Çelebi Sait ve coğrafya hocası Aksaraylı İzzet gi- bi çok kuvvetli görüş ve sezişleri olan nadir zekâlı adamların be- nimle temasta ika ettikleri tesir- ler bugünkü durumumda hisse sa- hibidirler. Onun için herhangi bir vesile ile bunlardan.birini anarsam üzer- lerinde herkesten fazla tevakkuf ederim. Çelebi de bunlardan biri- dir. Şimdi dinleyin şunu: Said'in ilk Avrupa seyahati be- ninile beraber olmuştur. Gefçi bir- likte gitmedik ama 924 olimpiya- ,'tı—mlı. romatizmalıları gene aynş 'nazlılıkta ve yemekleri daha dü- zelmiş buldum. Dedim ya! Bende p en Salit de gelmişti. İşte o tarihte Said'in de benim gibi romatizması yoktu. Fa- dında bizim takım Çeklerle maç Paris'e T yok. Allah vergisidir bu! Sesim de” İyi değildir, gazel okuyamam. Buz na mukabil zehir gibi dilim vardır, Allah düşürmesin! Lâkin hemşeri- mMmiz olduğu için Çoktandır. tanıdı- ğim kaplıcalar doktorunun fikrı istirahat için gelmiş olsam da mut- laka banyo almada fayda olduğu merkezinde olduğu için kendimızı muayeneye sevkettik A Mahut tansiyon ölçüldü. Tar- tıldık. Kalbimiz dinlendi. Yüreğim- de fenalık olmadığına memnun Oi- dum ve bize 36 derecelik ön dakı- ka banyo ve 37 derecelik dört da- kika duş verildi. Banyoyu — izaha hacet yok. Mermerlik içinde temiz benivuara girdik. Kum saatini çevirdik — ve bekledik... 36 derece bana serince geldi ama doktor işine karışılmı- yacağı için ses etmedik. Sıı:ası gel- mişken söyliyeyim. Avrupa da dök- torlara karsı büyük hürmet var- dır. Onların işine kimse karışmaz. Buna mukabil doktorlar da başka- sının işine karışmazlar. Bizde ise herkes doktör geçindiği ve doktor- Jarın - işine karışmaktan çekinme- diği için tabil bir tepki olarak dok- torlar da bizim - hemen her İ$İ- mize - karışmaktadırlar. (Frenkle- rin (donnant donnont) — dedikleri gibi kısasa kısastır. 'Ne çare?! Ru ufak avareliklen sonra ban- kat - nedense - günün birinde (M üzerinde (Hamam) yazılı bir kapı görünce içeri g kendini tekrarladıktan sonra almış eline hortumu... Açmış musluğu başla- mış yangın söndürür gibi Salid'i sulamıya. Avrupa banyolarında (duş) ekseri böyle yapılır ve İn- sanı su ile kamcılarlar. (Bana da şimdi Termal'da böyle yapıyorlar) Said'in ifadesine nazaran 40 dere- ce sıcak suyu bir itfaiyeci hıziyle fışkırtan şaşı tellak bir taraftan a: — Dardanel sözünü tekrar eder- ken, Celebi bu yakar akıtın önün- den kaçmıya, herif de manej or- tasında at çalıştıran bir cokey Sİ- bi Said'i su kamçısiyle takibe baş- lamış. Bir sıra gelmiş ki - Said'in yalancısıyım - Sait başlamiış koş- mıya.. hem koşuyof, hem: — Plus chaud! diye bağırıyor-” muş. O böyle bağırdıkça herif, su- yu daha fazla ısıtmış ve kırk beşi bulmuş. Sait (pluss-daha) kelime- gini (trös-pek) edati yerine kullan- dığının farkında olmadığı için pa- la bıyığın kendisinden (Dardanel) in intikamını almakta olduğuna inanmış ve mukadderata kendini teslim etmiş. Tam bu sırada şaşı tel- lak suyu birdenbire soğutmuş Ve buz gibi vermiye başlamış bu sefer de Said'in soğuktan çeneleri takır- damış.. Bir müddet de soğuk suyun önünde koştuktan sonra duş bit- miş ve Sait de çilesi doldu sana- rak demir odadan çıkarken ker- disini masaj odasına itmişler.. ve ayağına bir çelme atıp - heı:: Sa.l_t anlatıyor - oğma masasının üÜzeTi- ne yatırmışlar.. Gene pala bıyik şaşı Said'i biraz kuruladıktan son- ra başlamış masaja.. Bu sefer ar- tık intikam almakta olduğuna şüp- he bırakmıyacak bir şiddetle Sa- id'in karnını kasığını yumruklar- ken sorarmnliş' . — Dardanel? Dardanel? Bon!. Her ne kadar çelebi: Non, non! diye bDağırmışsa da bir çeyreklten tTazla yıınırukl&ndxk- tan sohra kendisini bırakmışlar... Kendinde ancak giyinecek kadar küvvet bulabilen bıçare Sait otcie gelmiş ve tam 'bir gün hasta yaâte mış. Ben de lermalde — Güş alirken, onun Du macerasını hatırllyarak sıze bu satırları yazarken Kendi kendi. me güldüm, Bir bâanyo şehri, — bir banyo öteli müşterileri arasında sanılır kiş çoğu sıhhi durüuma dair lâafıar edilr. Başka yerleri bilmem ama Yalova'daki konuşulanıarın ancak yüzde sekiz on kadarı banyo« ya, romatizmaya dairdir. Ust tara- fı, poker, briç, bezik, tavla, yürü- yüş, kostüm, rop, fistan, yaş, para, kazanç, pahalılık, oda, gürültü, ha- va, güneş, yağış, gelenler, gidenlere dairdir ve jükür ki böyledir. Çüne kü sizin siyatik alâmetlerinizi bizim romatizma şikâyetlerimizi birbiri. mize dinletmemizde karşılıklı — ze- hirzl d © ve rivayetine' göre bu arzuya va- tan hissi d& karışmış, çoktandır ayrı düstüğü bizim alaturka ha- mamlardan birini Paris'in göbe- ğinde ziyaret etmek hevesi ile içe- Tİ girmiş. O zaman Sait frâmsızca-, yı lektür kitabından başka yerde kullanmadığı için - bilhassa Pa- risli hamamcılarla - (ifadei mera- mla müktedir olması da şüpheli bir hâdise idiyse de, (lisanı hal) ile dalma derdini anlatmıya alış- mış olduğu İçin fütursuzca içeri girmiş. Girdikten sonra nasil o1- duğunun farkına varmadan kendi- sini soymuşlar. Bazı şeyler sor- muşlar, o da kendine göre cevap- lar vermiş. Ne anlamışlar? Orası belli değil ama nihayet Said'i dört duvarı demir bir odaya - anadan doğma sokmuşlar... Arkasından da şimdi pek az tesadüf âdilen boyda pala bıyıklı ve şaşı gözlü, kolları sıvalı bir herif girmiş ve kapının kol demirini vurmuş. Şaşı tellak Said'e bir şeyler sormuş. Sait bu- nü disinin ne millet olâ dair bir sual sandığı için: — Türk! demiş ve kredisini ar- tıracak bir koz olarak Çanakkale harbine işaret olsun diye bir de (Dardanel) sözüntü ilâve etmiş. Sa- şı fransız bir sürü JAf arasında (Dardanel)'kelimesini birkaç defa başka bir fayda yok- tur. Bu yazımı bitirmeden evvel ötedenberi bir türlü halline mu«- vaffak olamadığım bir şeyi burada tekrar ortaya atacağım. Bir su şehrinde gerek içme, ge- rek yıkanma tedavisi yapınız. Tam bir tedavi devresi 21 gündür. Bu- nun sebebi nedir? Niçin 18 veya 25 değildir? Bunu doktorlar bt. na izah edemediler. Fekat 'bu ra- kam oldum olası böyle gelmiş, böyle gidiyormuş.. eskidenberi uğurlu bir ra - kk:;’imişu 21 de 3 defa 7 olduğu için makbul imiş: 40 da makbul rakamdır. Malüm ya! eski yeni » geri gülbanklarında “üçler, yedi - ler, kırklar....,, diye bir pasaj var- dır. Kısacası bu 21 esası Yüzüne kan hücum etmişti. Almı boncuk şakakları Serbest kürsü, asfaltta çalkana — çalkana Otobüs yolculariyle * bir hoş beş ! Bakanlıklardan dönen otobüste bir halk hatibi gördüm. Dairelerin tatil saati olduğu için otobüsler tıklım — tıklım dolu idi. Bıyıkları daha yeni terle - miş, elmacık kemikleri fırlamış, si- nitli ve zeki bakışlı bir çocuktu bu.. Fakat cüssesinden umulmıyacak ka - dar gür, yaşına nisbetle erkek bir se- si vardı. Temiz Türkçe konuşuyor - du. Şive bozukluğu yoktu. Eliyle be- “ raber çenesi de durmadan işliyordu. Vazifesini kavrıyan bir hali vardi. Sesi bütün otobüse hâkimdi. Sözleri bitkaç kelimelik direktiflerden iba - retti. Muhatabı, bütün otobüs halkı idi, hattâ bütün ankaralılar. boncuk terlemiş, sırsıklam olmuştu. Sanki otobüs bir serbest kürsü, biletçi bir halk hatibi, otobü- Üriketik'da a dold sü e dersi almıya gelmiş dinleyicilerdi! gidiyor, halk hatibi durmadan söyle- niyor, fakat dinleyiciler nedense _"l' dırmıyor, bu emredici sert kısa söz- lere bir türlü kulak ısmryorf!ıı. ,'9.1" Okullarda dil bilgisi Türkçe derslerinin birinde bu konu üzerinde çalışmalar yapılacak Maarif Vekilliği, okullarda haftalık Türkçe dere saatlerinden birinin Dil. bilgisine ayrılmasını kararlaştırmıştır. Bu ders, ilkokulların 4 ve ö inci Si vaflariyle ortaokulların ve. öğretmen okullarının her üç sınıfında ve orla tahsille aynı zamanda meslek tahsili veren bütün okullarda verilecektir. Vekillik bu dersin amacını şöyle an- latmaktadır. *Dilbilgisi öğretiminin amacı, tale. beye bir takım tanımlar ve kurallar belletmek olmayıp ana dilinin canlı ınt gözlemek suretiyle iyi dü« €ek, iyi anlamak ve gerek sözle, gerek yazı ile istediklerini doğru ve güzel anlatmak kabiliyetlerinin geliş- mesine hizmet etmektir ki ana dili öğ- retimi içindeki okuma, Yazı, ezber, imlâ ve el yazısı gibi diğer derslerin yöneltilecekleri hedef de budur.,, -Milli Piyango 'bugün çekiliyor Milli *i 7 ilkteşrin çeki. | balık sanki sağırdı, sanki ke e söylenen Ssöz 'Türkçe değildi, ıı_nkı temenni sıygasiyle biribirini takibe- den bu ricalar yaya kıldmmdıf Be- çenlere söyleniyordu. Fakat o, idealistler gibi mücadeleden yılmıyordu. Kalabalık arasında !uı— laç atıp ilerlerken bir yandan bilet kesiyor, bir yandan para bozuyor ve durmadan söylüyor, söylüyordu. Fa - kat kalabalık da sağırlığını nıuîmf?- za ediyotdu. Bu çöcuğun sı"».ılerı hiç birimize yabancı gelmiyecektir. Onun burnu dibindeki halka duvıunmnflf< ğini belki bu sütundan duyurabili- riz: Bozuk pırı'verclîm.... Yer )hr.ı:m kyî pıu.l;nda.n araba gidemez... binmiyelim.... Binenler ileri yür Jer, yolu tıkamasınlar...» Biletsiz kal- yürüsün: ineli Arkadan mıyalım.... Önden ineli z binelim. İleri geçel Çocuğa ndekiler biraz sıkt- yer verelim... ü e Şit Bozuk para verelim.... yer yo yer yok... ileri geçelim... İhtiyara ine- | cek yol verin.... Yer yokı... Yı.-ı' yfrk Yolu kapamayınız.... Önden binmi - yelim.... Yer yok, yer yok.... Yolu ti- kamıyalım.... Önden inelim.... İleri geçelim.. Yer yok, yer ynlf ei Bilet alalım.... Bavulla arabaya binilmez.... Biletsiz kalmasın.... Yer yok, yer yok.... Arkadakiler czi iyor...'Bısı . makta durmiyalım.... .ev. Hi b,, arabada bu hitaplar ayrı “.::n' şekilde her , biletçi daı lişi bugün Saat 15 te 19 Mayıs stadyo. munda yapılacaktır. Stadyoma giriş | şerbesttir. İsveç'ten bir Ticaret rieyeti geliyor Yürürlükte bulunan Türk . İsveç ticaret anlaşmasının tatbikatiyle meş. gul olmak üzere şehrimize bir İsveç ticaret heyeti gelecektin Heyet bu- rada Ticaret Vekilliği ile temaslar Dün gece Ankara Radyosunda bü- yük musiki üstadının hayat ve sanatı hakkında beş on cümle söylendi ve eserlerinden seçme beş altı plâk ça Hindı. Bu vesile ile 1915 yılında 42 ya- şında bir genç olarak hayata gözleri- ni yuman ve İstanbul'un Merkezefendi mezarlığına gömülen bu büyük sanat- kârnı tam değerleriyle tanımamın — za- manı gelmiştir. * N Dün gece radyoda söylenen söz- lerin bu bakımdan bir yeniliği vardı. Çünkü şimdiye kadar Tanburi Cemil, büyük bir üstat olarak alkışlanmakla, kendisi için zaman zaman — törenler yapılmakla beraber sadece büyük bir virtüoz olarak tanınmişti. Halbuki o, dün akşam da belir - üldiği gibi, hem şarktan, hem de garptan nasibi olan bir üstattı. Onun kendi eliyle çaldığı ve dün akşam rad- yoda dinlediğimiz taksimler de hem şark, hem de garp ölçüsünde birer serbest bestedir. ve bunların — içinde duygular dile gelmiş, tabiat sese ka - vuşmüştur. Meselâ Çoban taksimi bunların en kulağa çarpanlarından birisi idi. Bundan — başka rahmetli Cemil, beiki de henüz folklor kelimesinin yeryüzünde bilinmediği bir zamanda bizim bit — folklorcumuz — olmuştur. Kendisini yakındı lar, onun kı olarak tanıyorsunüz. büyük bir kaynak 01d: u-hrı-sî'v'u gö üz zaman rahmetli Cemil Beyi yaltız bir tanbur virtüozu olnf) değil, aynı zamanda kudretli bir b tekâr ve hütün bunların üstünde kin, halk nağmelerinin büyük bir Mf Edebiyatımıza, dilimize büyük kaynak olan halkın mpusikimiz içifi nu — bü, artık, sezmiş, öğrenmiş bulunuyos Na v Fakat bünu bundan onuz kırk yil Öf ce sezmiş olmanın şerefini, kak ki, tarih Cemil Beye verecektif Radyonun Cemil Beye saygi termek için dün akşam hazırlı program münasebetiyle bir şey bâ tırema geldi. Demin kendisinin 1915 te İstaf bul'da Merkezefendi mezarlığına müldüğünü söylemiştim. Orada iki disinin mezarı değil, kabri vardır. yüksek sanatkârın ebediyet uykır daldığı yerin yarınki sanat tarihi il | bili i Bt & bazan kaval çalan bir uşakla saatlerce VBraşıp onun nağmelerini goötaya al- diğimni, bazan yanık sesli bit dilenci « den bi iki güzel melodi zaptedebil- mek için Aarkasından kilometrelerce vürüdüğünü anlattyorlar. Kemençe, rebap ve tanbur çalan isstadın bunlardan başka zurna da üf- ey bugün ona sadece gönülleri! mâanevi bit saygı beslemekle kalan ve ses sanatkârları ona bir mezar şı yaptırınız. Böyle bir yardıma sanat işleritü çok gayretli davfanan maarifimiz şüphesiz, katılacaktır. yapacaktır. Yapılacak — gör Bü ve Sümerbank'ın, Devlet Demir. |£ yollarının İsveç'ten getireceği mal. zeme de vardır. Heyet — önümüzdeki hafta içinde şehrimize gelmiş buluna. caktır. “ Emnivet Müdürleri didsilivu aüöyişinika Ğ? AVUŞUSUĞR CÜRÜY CÇ HUUÜU AUYZAl Armagan Emhniyet U. Mudürilüğü emniyet müdürlüğüne; İçel clııılucl] müdurü Halim Saatçı gene U. Mu« | dürlük emniyet müdürlügüne; İsmni- | yet U. Müdürlüğü emniyet müdürle- | rinden Hadi — Eraybar İçel emniyet | müdürlüğüne; Sinop emniyet uıııdunı! M Akgün Z k eh ! niyet müdürlüğgüne; 1 inci Umumi | Müfettişlik emniyet müşavir muavini | 'Yevfik Celil Özer açık bulunan Kü- | tahya emniyet müdürlüğüne ve Hukuk - tekrar edilir, durur. mrinleti T , Hâfıza ten için en iyi vasıta, tekrardır e!xy“enı rü- ietedi isinli de hücum eder, gene bir biçimine getirip inmi ğa ilmıya önden binmiye, M . G u tıkar. Gene gayret eder. Gene yo a T çocuk ihtiyar tanımaz. l hamam bohçası ile arabaya bkımı_yg uğraşır. Gene biribirini ezer ve çiğ- kadar devamlı konferansı ğn.ıl'ix bir şehir )ıqnıeıdsind: yepyeni itiyat lar doğmamalı mi?... Doğmuyor işte kör olası bencillik.. Bit biçimine ge- tirip kendini arabaya atan ken- disinden başkası yok santyor, _sıdece kendini, kendi rahatini düşünüyor. Arkadakiler eziliyormuş, gebe kadın Bu çocuğunu — kaybedecekmis, l'awl.lü ihtiyar olduğu yere yığılıvefecılun:. val: çocuk — ezilmemiş.. viz geliyor lahi!... F y Trakya eski | sıhhat müşavir muavini Sırrı Ulus | Emre de Sinop emniyet müdürlüğüne | naklen ve yeniden tayin edilmişlerdir. | Karnesiz ekmek salan bayatı matinemeye veriidi Karnesiz ekmek sattıklarından do. layı Ankara'da — Benideresinde Ali Nazmi Ap., altında ekmek bayil Mus. tafa Kaya (açığı: 240 ekmek), Yeni- doğan mahallesinde 707 sayılıdükkân. *da ekmek bayii Ali Sapmaz (ağıçı: 468 ekmek), Sanayi caddesi 120 sayı« 1r dükkânda ekmek bayii Ahmet Ek. men (açığı? 21), Yenidoğan mahalle- sinde 122 sayılı dükkânda ekmek bâ- yil Sadık Yüksel ve Halk fırıpı sahibi Şevket (açığı: 139). Haklarına taki- bat yapılmak üzere Millt Korunma mahkemesine werilmişlerdir. Adapazarr_î(—tz“S;nat Okulu Adı 6 aa. — de ku- rulan kız sanat okulunun açılma töreni Sabaheddin S Ö N MEZ bugün yapılmıştır. Kan dökerek girdiler selâmlıyarak çıktılar ! STANBUL şu iki thh!: çok lx iyi bilir: 16 mart ve & dka teşrin... & akaışhuuunlerln mânasını, yal- nız İstanbul'un bu iki tarih arasıne daki facia devresini görmüş Ve din. lemiş olanlar değil, bütün _muıule- ket, hem de bütün hakikatiyle ta- nımiştır: Düşmanın, $ adebaşine da TYürk askerlerini boğarak İstan. bul'u işgal ettiği haberi en ÜCrâ Anadolü köylerinde yeni bir kin ve gayız uyandırmıştı, 6 ilkteşrin, her günü bir yıl olan uzun facia devresinin son bulduğu gündür: kan dökerek, masâüm döğe- rek dede yurduna ayak basanlar, eli kırbaçlır kumandanları, beli ta- bancalı çavuşlariyle, atları, araba- lariyle, topu birden savuşup *gitti- ler. Fakat gidişleri, gelişlerine hiç de benzemedi, Bayrağa selâm durdular ve — ki- lıçlarını kaldırımlara eğdiler. İstânbul'un Işgali haberinin, A- nadolu'yu nasıl bir yıldırım — hi- ziyle dolaştığını - bilemem, fakat bunun niçin'ini, o yaşlarımın çocuk malüm değil... Fakat tecrübe o - nu göstermiş ki, 21 günde tedavi bitiyormuş. Ben Yalova'da istirahate gel- dim. Ne yazı yazacağım, ne ga - zete okuyacağım. Fakat haftada bir (Ulus) a gönderdiğim mek - tubu bundan ,müstesna tuttum. Çünkü © beni yormaz, belki ben onu yorarım... Kusura bakmayın efendim. d bulup çıkarabilirim. İstanbul, bizim için “dünyanın en güzel şehri,, olmaktan daha baş- ka, daha büyük, daha aziz bir kıymetti. Onda, şanlı — günlerimi- zin menkıbeleri yaşıyordu ve — yıllar sonra görüp tanıyınca daha iyi anladım ki — beş, altı yüz yıl- hk tarihimiz olanca — haşmetiyle gîr mMmavi suyun kıyılarında serili- ir. İstanbul, uzun hayatında bir- Kemal Zeki GENCOSMAN çok hainlere yatak oldu. Fakat, ü ü son sizi kadarını görmemişti. İstan- bul'un bahtsızlığı, düşman çizme- leriyle kirlenmeden, önce, böyle sefilleri, bugün adlarını bile ağ- zımıza alırken irkinti ve tiksinti duyduğumuz alçakları besliyen bir $ehir olmaktan başlar. Düş- mana el uzatan ve vatan satan al- çaklar.. Düşman, nereye ayak attığını biliyor ve sokaklarında yabancılık çekmiyordu. İstanbul'daki hükü- * met taslağı, “köhne Bizansın” bu “bakir, kalmış dulunu” son defa, yabandi kucaklara atarken, kendi- sini bir kurtaricısının eteğine ya- pışmış sayıyordu. Düşman, işte bu palyaço insan- ları, bu hamlerin hükümet tasla- ğını kullanmak ve Anadolu milli hareketini ezmek istiyordu. Ezen Anadolu oldu; kukla ve kuklacı son kurtuluş çaresini kaçmakta buldular. İstanbul'un işgali, içimizde bir yaradır. Fakat, Anadolu ihtilâlin- de yeni bir kıvılcım hizmeti gör- düğü de inkâr edilemez. Ankara'- da Milli Meclisin ilk toplantısı, 16 marttan beş hafta sonra olmuştur. İstanbul'un fener alayları yap-. tığı bu gecede, eza ve cefa çekmiş analar, Şehzadebaşı şehitlerinin ruhuna, şimdi; fatihalar yolluyor- lar, Güzel İstanbul, ebedi kurtulu- sunun 21 inci bayramı kutlu ol- sun! K OLLLDR BİBLİYOGRAFYA : OLLLULLLLLLELILDLDL L Millet mecmuasının | altıncı sayısı çıkti '! Ankaramızın aylık ilim . fikir . $â- | nat mecmuası olan Millet Mecmuası. | nin altıncı sayısı da memleket mese- | lelerini ilmin, fikrin ve sanatın ışık- | ları altında aydınlatmaktadır. e Bu sayıda aşağıdaki yazılar varır: Bu vatanı her şeyle seveceğiz: Prf. | Hüseyin Göktürk, Ağrı eteklerine: * Garra Sarmat, devlet idaresine kırşıi işlenen suçlar: Sedat Çümralı; küçük sanatlar kanunu projesi münasebe - | tiylez Samet Ağaoğlu, fiyat müraka- be siyasetine dair: Fethi Çelikbaş, geçim derdimiz ve istihsal: S. Koc Çay, bu milletin toprağından « yağ - mur haftasına giferken: Osman Ati- lâ, ekin türküsü (ştir): Ceyhun Atuf Kansu; Kınalırteneden (şiir) Riza Po- lat, mevsim (şiir). Mehmet Kaplan hı_tıbıq (hikâye): Sencer ilk hedei elli milyonluk Türkiye: profesör dok. ' tor N. Şakir Dirisu, bizim gerçekle rimiz en büyük ders: Seyfi Kutb R_nhınedllş döktor Riza Nurı ayın lc:— d,"h neşriyat karşısında., Milleti oku- yucularımıza hararetle tavsiye ederiz. | z Tercüme dergisinin 14 sncü sayısı Maarif Vekilliğince neşredil ;l':ı gğrcü:ne I;aglıinln lş: e&i:en'ııd:: Miıştır. ü ml;dekrşv"mş'inde ŞU tercüme ve onfuçyus'un sözleri . ma hasret (Diderot) . E:ınlî-in;m(?; Rıduşunı'l_i (Lessing) . kahramanla. rî’ daı.r Cr Cariyle) . Çingeneler ( !ışkın) « Osmanlı Devleti kuvvet. | lerinin esasları (L. Von Banke) Şnd.ren Del Sarto (A. de Musset) 4 enkidi tenkit (Halide Edip) . edch-i aîrlerîn filim iline tercümesi (EBrol Sılnq")"- Nana (Süreyya İlgün) .- alavin'in ruznamesi (Lütfi A .i Yabaner dillerdeki dergiler 'tey Adliye ceridesi Adliye Ceridesinin 33 ü üncü onuntşu sayısıda dolgün bir müîıî'lıî recatla intişar etmiştir. Bu sayıda uaâıdnâlmîxılar vardır: ,Bir tenkıde cevap (Âkıl Önder) dâva hakkı (Eyüp Sabri Erman), mahkeme içtihatları arasında (Dr. ikret Arık), İsviçre küçükler de- 1.ıiıı mahkemesi (Dr. Pulat Gözübü- î kıü Mevzuatımıza göre zina te- kıe'v;ıhn şartları ve hükümleri (Hak- Si ker), ceza kanunumuzun — kü- çükler hakkındaki cezaların infazı - âa tâaallük eden 54 ve”55 inci mad- leleri hakkında (Salâhaddin Hak- ta!mı). İtalyan Hümanist ceza mek- lf:?âıı('îfewre')ıı: h:dulu!ter Kıray), bib- ya, koordinasyı i ka- rı.r(l)an V.8cin SA tuz üç yıldanberi arasız neşi vazifesine devam eden bu ciddi âıs:vı; ve meslek mecmuasını bütün hu-| kukçularımıza tavsiye ederiz. | Şirketler ve kuruluş muameleri m'l'l;u:t Vekilliği Şirketler Müdü- - doktor Sadreddin Tosbi tara- fından "Şirkz'.ler ve kuruluş mua - :r_ıelelerl adiyle bir eser neşredilmiş- nır. Eserde, bilhassa ticaret kanunu- un tüccar ve şirketlere ait hüküm- lerinin idari tatbikatlarına yer ve- rilmiştir. Eser, başlıca üç bölüme Birinci ü ticari ehliyet ve tüccar, şahsa ve ticaret nevilerine taallük eden yasaklar, muameleler, ticaret Vi ticaret sicilli ve kayıt şekli, m:klaırıleıl bölümde: şirketler, hususi, kollektif komandit, eshamlı komandit, limi- ted, kooperatif ve anonim şirketlere ve bunların kuruluş, idare, muraka- be ve tasfiyelerine ait muameleler, üçüncü bölümde: yabancı şirketler yer almış bulunmaktadır. Eserin so- nuna eshamlı komandit, istihlak, li- J Küçük Haberler x Kutsi Tecer'in Seyhan mebusluğl ** Dahiliye Vekilliğinde kurulan İğ *Yr Ömer Refik Yalıkaya'nın inbisarl * satışı her gün saat yedide başlıyad on dokuzda bitecektir. saat)) haricinde ekmek satışı yapılmıyacf tır. larının tamamının gösterilmesi kf şılığı ekmek verecekler, kesilmiş K ponlarla ekmek verilmiyecektir, 4f Ekuatör ve Peru arasında gene anlaşmazlık çıktığını ajans telgral rından öğreniyoruz. Ekuatör'le Pefi arasında ötedenberi şu veya bu toP' parçasının kime ait olduğu bakıı dan anlaşmazlıklar çıkar. Bu anla$, mazlıklara bazan Kolombiya cumht yeti de karışır. Bunun sebebi Ekut tör'ün hudatlarının henüz — katiyet belli olmamasıdır. Geniş ve üzerin insan oturmıyan arâazi parçaları, ! kavgaların başlıca sebebidir. Ekuatö! hakikaten ait olan arazi 400.000 kilometredir. Fakat 0 718.860 kilometrelik arazi üzerinde hak idö etmektedir. Ekuatör, adinı içinden £& olan istiva çizgisinden (ekvator) Buna göre, memleketin çok sıcak ol ması hatıra gelebilir. Fakat S yaylalar çok yüksek olduğu için larda iklim mutedil, hattâ bazı yef lerde soğuk nahoştur bile... Kordilyer dağlarının yüksekli ti 4797 metre ile 6310 metre olan b çok tepeleri bulunmaktadır. Ahalii çoğu çiftçilikle uğraşır. Asıl Ekuatd! lüler bir buçuk milyondur. — 300. kadaı kırmızı derili de bunlarla bil likte yaşar. Bunlar itaatlı ve kef Hallesinde kimselerdir. Memlal af cak ev sanayii vardır, ticaret azdil| Ahali çiftçilik yapmakla beraber ine at, koyun gibi hayvanlar da yetiştir Ha tayininden dulayı açılan 90 M maaşlr Maarif Vekilliği taifın terbiye âzalığına Velfa erkek vf si felsefe öğrelmeni Yunus Kâf Küni naklen ve terfian tayin © miştir. 4 Bürosu şefliğine Memurlar, Si|" Müuamelât —umüm müdürt PU ikinci şube müdürü B. Memc onun yerine de vekâleten şef met tayin edilmişlerdir. umum müdürlüğü ispirto ve isp' tolu içkiler işleri müdürlüğüne L yini dolayısiyle açılan 500 lira / retli inhisarlar umum müdür M avinliğine ispirto ve ispirtolu içii ler işleri müdürü Ekrem Necl İnel tayin edilmiştir. Dahiliye Vekilliği memur aylıkl) rından kesilen yüzde bir asker ai lerine yardım' paralarını veren' rin umumi, hususi ve mülhak çeli "airelerden hangisinde ça tıklarını bir cetvelle bildirmelef ni valiliklerden istemiştir. — Halkın nazarı dilılııliııJ E Lz 1 Ankara Valiliğinden: 1 — Fırınlarla bayilerde — ekmii Bu 2 — Fırınlarla bağiler ekmek kall larımıza tavsiye ederiz. Fiyatı kuruştur. Her kitapçıda bulunmaf| tadır. 4 Yayla çocukları Yerli bir Roman : evvel çıkan "Mehmetçik” yerli ve milli edebiyata güzel bir vermişti. Son günlerde mevzuunu ve ramanlarını tamamen Anadolu'dan, li hayattan alan realist bir roman nef Şair Faruk Şükrü Yersel, bun" mited kooperatifleri, küçük sanat kooperatifi ile anonim şirketlerin esas Tinin Ö İ eklenmiştir. . İçinde mahalli hayatı, ka'tı;“mn' ışîrket sahiplerini, avu-| hayatını bulduğumuz bu yerli arı ve iş ta k bütün aydınlara hararetle tavsiye ed ilgilendiren K bu kıymetli eseri okur- Ankara'da bütün kitapçılarda bulunuf. İTEÖRİ L « aVi