Yeni terbiye cereyanları : Henry Ford'un kurduğu çiftlik kampları evel Erzincan'da el dokuma fezgâhı kursu Sebze Ea perakende mü ya Il TAP TAR Menşel Kuruş ” EE SALI : 16.8. 1941 Ankara 8 zorba area Bilecik ie ş Ankara Bilecik Ankara Muhtelif Pasifik Vaziyeti Amerikan-lapon müzakereleri henüz nazik bir safhada Auckland; 15. a.a. — Yeni Fraser, İngiltere ve Birleşik Yaptğı seyahatten Clipper memleketine azetecilere ilemi a imami demiştir ki “— Atlantik muharebesini kazanmak x aydanberi kazanıyoruü “M. Ruzvelt'le Pasifik Erzincan (Hususi) — Vekâleti tarafından tezgâhları bir alâka bir safhadadır. Bu meticelenip İzmir'de bir manifatura muhtekiri yakalandı 15 m si ip min e onya'nın rivakiğ alınacağı Efganistandaki büyük Namık Kemal'in elçimiz Londraya geldi Londra; 15. aa, Us Efgan başkonsulosu, beyanatta. bulunarak, Efga bu harpte bitaraf olduğunu kıralı tarafından BU GÜN ULUS Sinemasında 2 Film Birden Çukurova'da pamuklar toplanıyor - 1730 da 1430 1 — Anal stirab; (PAUL HÖRBİGER) 16-19 da ağız, ikinci ağız Kozaların başlanacaktır. 2 — Alayın Çocukları GAĞKİKCOOPER), gece 21 de Ana Istıra) ide çiftçilerimiz memnun Maamafih cıgaralar, soldaki zer e şey taşıyan bir delikanlı /————— Tefrika No: 53 Bilinmezki.. gözde, Maya e sokakta, çarşıda pazarda, tramvay. o Droste, memnun ve müteşekkir bir cıgara yakıp benzer hiç bir da ve inşaat mahallinde, önüne gelenle konuşmasını eyi ın dudaklarının arasına sıkıştırdı. Sonra, bir e ane e in için aldı. turur, k Sâhi, dedi ve gayet neşeli idi. Sâhi ben Yazan: Vicki Bam Çeviren: Burhan Belge sıl ik Dm atıyor, büyük bir zekâ ve zara - ai Zi hafta sonu ni unutmuştum. m fetleanlat E peki, nasıl oldu da sen böyle bugün gi Droste pençereden bakarak: ü u saba! dr mafih sabahleyin Se Siki i, tramvaya e şapkasız, bir koşu ko - mi islatacaktı? Ve ki Sala e taksiye mi binsem, dedi. Bi ü leman bir kartvizit uzattı, Mar- yan'dan idi. Üzerinde: “Seni gü fincan kahveye dâvet edebilir miyim?” yarılı id pk a ettiği heyecandan Droste, Maryan'ın da orada hazır bulunduğunu tamamen unutmuştu. O li a) Eş Bir fincan kahve ba- nda, ışbaşa kalmak, aradığı, tam bu idi. Hemen patderisint giy: Perleman : — Bayan sizi 2 numaralı merdivenin başında bek - Jiyor, dedi. Droste, talimatını verdi: — Yarın sabah bana bugünkü zaptın bir kopyesi bir de akşam şb lâzım. 'e odadan Maryan, yin e meraklı mahkeme müdavimleri- nin oturup, Tk ear ği sıralardan birinin kenarına emi eli hiddetli ve kulağında altın düğmeye ben - edecek kadar, de gil mi, dedi. — Evet, vefat ık kadar. Si benim Tütü bekliyor. İstersen ona binip Tütü, her dı e fi küçük li nin adı idi. Ya iyi olur; çünkü yağmur yağıyor, Kapıdan çıkıp yağmurun altında kalırlarken, Mar- yan verdi: a da yaptın. Ayol buna mayıs yağmuru der- lar, irak yağar çok sürmez de... Bilmem, ben pek kn bulur ee ii Epe bindikten sonra, Maryan — MW gidelim? Bir kahveye mi, bi benim büroya m; — Şeyi Düsseldorf caddesine gitmiyor a — Gönim, dedi Droste, Evlin'e gitmiyedek miyiz? ayan paylar gibi: pala! Ca Zem SER n'in Geltow'da, bende ol - duğu Droste güldü başladı. Maryan, bu ayrım yi e) Sonra dedi — Görüyorsun n Ya, sesin gene tamamiyle kısılmış, ği we ii i — İyi ama, eki a r yağıyor, dedi. bir şal sarmıştı. vE e demiryol arabalarının Mm telefon ettiler. Ortada da halbuki hiç bir se- Karşıda tevkifhan ai sirsıklam olmuştu. Mm enziyor: yok. Betonda yalnız ufak bir ârıza olmuş, o da, in E bir yalm ağır lu. Droste'yi görünce, ai yerinden fırladı ve: ye bir şe, Yi e bir mütaleada bulunmıya lüzum (o — Beyelği im, kimbilir ne kadar yoruldun? Vefat O Sonra kalktım sizin muhakemeye geldim. demki artık şehre indim. Evet.. Saat altıya ki kal malıyım, ufak bir müzakeremiz var. Ve bu küçük vE nı böyle alelâcele kivirirken, s0 * kağ biye ferin Maryan sen çok iyi kızsın, dedi ve biraz sonra, sordu: — Peki, Evlin ne yapıyor — Ben evden e zaman büzülmüş bir kirpi i e Daha bir saat kadar uyanamaz. ze e #ahamal hiimek niasin çihi dedi Droşte de gülümsedi bıraktım. Şimdi şu saatte, sütlü kahvesini ii m ie : 7 ai kadar kedi ile oynıyacak ınra, > çıkıp gezecekti, el mi hatine yarar. — Evet, Maryan ai Droste'ye nereye gitmek istediğini ilan sormadı. Doğru kend i in rüdü. Yağ- ayna idi. Güneş de bul ların bla a sıyi Maryan' ii w akdi ortasında bir kü- çük evdi. Yağmız dan sırsıklam olmuş taflan çitlerin