7 Eylül 1941 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 2

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ULUS t| 7/3/1941 $por bahisleri : Milli kalkınma ' Klâsik Yunan devrin2 bir dönüş ifade eden modern spor fikriyatının vazır Dr. August Bier'dir. Bu müel- Jif 1920 denberi neşrettiği eserlerin- de sporu, bilhassa felâket ve mağlü- biyet geçiren, ham madde kaynakla- rından mahrum kalan milletler için, bir kalkınma vasıtası saymaktadır. Filhakika bir milletin toprağı, hazi- neleri, serveti, bütün ham madde kay- nakları kaybolabilir. Buna rağmen, işlenebilirse, bütün kayıpları telâfi edebilecek bir unsur, bir ham madde — gene kalir. Bu unsur bizzat insandır. İnsanı işliyecek vasıtaların birisi ve belki en mühimi spordur. İnsan, be - /|-deni ve ruhu ile bir sonsuz imkânlar âlemidir. O imkânları âzami haddine kadar istismar etmek milletlerin ha - yatında mucizeyi andıran hamleler /| doğurabilir. Şimdi böyle bir kalkın - -— Ma vasıtası olabilecek spor fikriyatı - — nın prensipleri nelerdir? Yazımızda bu ciheti incelemek istiyoruz: 1 — Modern sporun hareket nokta- sı, bedenle ruhün bir vahdet, bir bü- tün teşkil etmesi akidesidir. Yunan klasiklerinin Harmoni nazariyesi bu ciheti ilk defa olarak tebarüz ettir - miştir. Bu aherik tezine göre mü- kemmel bir insan beden ve ruhun /— ahengini temsil edendir. 19 uncu as- — tin mekanik ve dualist görüşü beden — veruhu zorla biribirinden ayırmak | karşılıklı tesirlerini ihmal etmek te- mayülünü gösteriyordu. Bicha, ruha — İnanmak için onu teşrih bıçağının —ucunda görmek istiyor. Niçe bütün N nsanı yalnız bedenden ibaret telâk- ki ediyor, ruhu külliyen reddediyor- /— du, Yirminci asır biyolojisinin büyük zaferi ruhla beden arasındaki bağları — göstermiş olmasıdır. Bugün vakıa beynin muayyen bir yerinde yerleş - Ş mücerret bir ruh aramıyoruz, bi- M llkiı bedenin her hücresinde bir ruh — kabul ediyoruz. Fakat ruhlı beden lerin derinliği- — ni tıpkı eski yunan filozofları gibi -anlıyoruz. Ve tıpkı onlar gibi ahenk- dar bir varlığın, ruhda ve bedende niyoruz. — 5 İşte 'bıınun iç!ndîr ki fikri terbiye- N — den ayrı bir bedeni terbiye kabul et - z ,nud!ğuniı gibi, bedeni inikşafı bir tarafa bırakan bir ruhi terbiyeyi de verimsiz ve kisır sayıyoruz. Böylece mödern Üüniversiteler, eski yunan _f’âym'lm Bibi ders kürsüleri ya - (nında spor mabetleri ihtiva etmekte- uayyen bir bedeni iktıdara olamıyanlar artık münevver in- rlar. < Ruht tahlil ilmi öğretiyor: bedeni bi *gıri!ü. sakatlık, cılızlık, kudretsiz - İik ruhta öyle bir takım ihtibaslar ve inferyörite duyguları uyandırıyor ki <S zekânın müsbet sahada inkişafına en- VSŞİ gel olmaktadır. Veya ona büsbütün — menfi bir istikamet vermektedirler. İşte akademik tehsille beraber yürü- mesinde ısrar edilen bedeni terbiye, bu gibi ihtibasların teşekkülüne ma- ni olacak bir vasıtadır. - Modern sporun beden ve ruh birli- tia ayanması, sporcunun ilmi, in - llf ideallere malik olmasını da JAcabettirir. Bu itibarladır ki milli bir ıpor programı ancak bir milli teşki - lât çerçevesi içinde hedefine ulaşabi- *Böylı* bir teşkilât vatandaşa, bil- gi, mefküre, sihat ve neşeyi bir kül lllihıdı sunmalıdır. — Modern spor fikriyatı bakımın- _ğ&ıpot ihtiyacı insan ömrünün her şamildir. Bir zamanlar zanne- ldiği gibi muayyen bir gençlik ça- i;m mtiyazı değildir. Süt çocuğu başlıyarak en geçkin yaşla- adar ve yalnız nevi ve dozu de - |— ğişmek şartiyle bedeni terbiye ihti- — yacı vardır. Bu ihtiyaç şehirleşme — ve medenilesme ile mütenasiben ken- disini göstermektedir. Filhakika me- eniyetin icabettirdiği iş bölümü, tek / taraflı bir meşguliyeti istilzam et - 'mckte ve blrçok kabiliyet ve imkân- : uğr nı intaç etmektedir. İşte medeniyet hayatının bütün konforuna rağmen hoşnutsuz- luk uyandırması insanda az çok bir dejeneresans husule getirmesinde - dir. Bu tereddiyi önlemenin yegâne /çaresi bütün vücudumuza işlemek im- kânını vermektir. Bu sebeple insan bütün ömrünce sistemli bir surette bedent? terbiyeye muhtaçtır. Russeau gibi bazı müellifler bu medeniyet hastalıklarından kurtulmak için ta - BU GECE Nöbetçi Eczane Çankaya Eczanesi olmak ehliyetini kazanamamakta- ü Spor vasıtası olarak Prof. Dr. Sadi IRMAK biata ve bedeviliğe rücuu tavsiye et- mişlerdir. Bu, duyulan istırabı ve dumüra uğramıya karşı hissedilen aksülâmeli ifade eder. Fakat bedevi- liğe rücua ne hacet? Giyinme ve süs- lenme ihtiyaçlarımızı bit tarafa bı - rakiyor, meskenlerimizi terkediyor, tabiatın sinesine veya onu taklit ede- rek yapılmış stadyomlara gidiyoruz. Orada geçen saatler zarfında medeni- liğin omuzlarımıza yüklediği suni atmosferden uzak ve tamamen tahia- tın içindeyiz. Tam bir tabiat insanı - yız. Mücadele insiyakımız en iyi bir şekilde tatminini bulmuştur. Bütün uzuvlarımız bir ahenk dairesinde iş - lemektedir. İşte hakiki bir sporun bahşettiği emsalsiz saadet hissi bun- dandır. 3 — Modern spor, insan emeğinin her çeşidinde verimi arttıran bir va - sitadır. Endüstri amelesinde spor üumumileştikçe verimin artmakta ol- duğu her tarafta müşahede edilmiş bir vakıadır. Onun için ameleye spor yerleri yaptırmak kârlı bir plâsman teşkil etmektedir. Ziraatte de aynı hal vardır. Baztları zannederler ki bir ziraat veya endüstri işçisi kâfi de- recede hareket yapmaktadır. Ona ay- rıca spor yaptırmak fazla bir yorgun- luğu intaç edebilir. Hakikat tama - men bunun aksinedir. Her nevi zira- at ve endüstri faaliyeti tek taraflı ol- miya mahkümdur, Yani vücudun an- cak muayyen bir nahiyesini işletir. Diğer nahiyelerini atalette bırakır, Buna bir kompenzasyon bulunmazsa v,Ücutta sui şekil hasıl olur. Nitekim bir terziyi bir kunduracıyı, bir demir- ciyi vücudundaki deformiteden ta - nımak kabildir. Bu deformasyon za - manla verimi azaltır. Ömrü kısaltır. Ve hastalıklar için müsait bir zemin hazırlar. 4 — Milli bir spor programı, milli müdafaanın temelidir. Makinenin bü- tün terakkilerine rağmen harbi insan yapar. Ve iyi'kullanılmıyan bir ma - kine bir şey ifade etmez. Bu günün silâhları her zamandan fazla bedeni kudret, elâııtılnyet ve tuhımmul iste- ktedir. Meşal ül spo - run bahşettiği kabiliyetlerin en mü - himidir. Bu da ancak çocukluk yaşın- dan itibaren tatbik edilen bir spor programiyle elde edilebilir. 5 — Her memlekette muhtelif se - beplerle sakat olmuş birçok insanlar vardır. Bunların milli iktısada bir yük teşkil etmemeleri ancak sistemli bir ortopedik sporla temin edilebi - ir. Görülüyor ki, millt bir kalkınma vasıtası olarak ele alınan spor böyle şümullü bir programla ve fikri ter - biye ile muvazi yürümek şartiyle bek- lenen gayeyi temin edebilir. Türk spor kanununa hâkim olan zihniyette budur, Bir evlat katili İzmir, (Hususl) — Kemalpaşa kazasının Ösen köyünde feci bir cinayet — işlenmiştir. Mehmet Tarık adında bir adam 13 yaşında- KI oğlu Ali'yi öldürmekle zan altında bulun- maktadır. Mehmet Tarık tevkif edilmiş, tah- kikata başlanmıştır. Cinayetin sebebi henüz malüm değildir. Mesut bir evlenme İçel ilk tedrisat müfettişlerinden B. Yaşar Gürtüna ile Mersin eşrafından tüccar B. Ab- di Tatlıcı'nın kerimesi Bn. Seher Tatlıcı'nın nikâh törenleri Mersin belediye salonunda yapılmıştır. Yeni evlilere saadetler dileriz, GÜNÜN GÖLGESİ İ git Köklerini kurutuncaya kadar İhtikârla mücadelede halkla hükü- metin elele vermesi zarüreti aşikâr... Bu sütunda birkaç kere temas ettiği- miz bu mevzua tekrar dönüşümüzün sebebi bir okuyucumuzun anlattığı hâdisedir: Yaz tatilinde, fuardan başlıyarak bir koca memleket seya - hati yapan bu okuyucumuz, karşılaş- tığı bazı vakaları anlatırken dedi ki: — Bergama harabelerini gezdikten sonra Soma'ya dönüyordum. Bir oto- büse bindim. Şoför benden 1,5 lira is- tedi. Halbuki Bergama'da dağıtılan rehberlerde bu yol ücretinin 1 lira olduğu yazılıdır. Şoföre bunu anlat- mak mümkün olmadı ve orada kal - mamak için istediği parayı vermiye mecbur oldum. Soma'ya gelir gelmez Yunanistan ve Yugoslavya'dan alacağı olanlar Ankara, Ga.a. — Ticaret Vekâletinden bildirilmiştir: Yugoslavya ve Yunanistan'ın Almanya ta- rafından işgali tarihine kadar bu memle- ketlere mal sevketmiş olup henüz bhedelleri- ni tahsfi eylememiş tâcirlerimizin matlüba - tının tesbiti maksadiyle, bu memleketlerde alacağı bülunanların .aşağıda yazılı süaller dahilinde istenen malümatı 15 eylül 1941 ta- rihine kadar Ankara'da Türkiye Cümhuriyet Merkez Bankasına veya buü bankanın sube - lerine bildirmeleri ve tasnifin kolaylaştırı! - ması için bu memleketten her birine ait ma- lâmatı ayrı birer vesikaya yazmak süretiyle vermeleri rica olunur. İstenilen malümat şunlardır: a. — İhracattan mütevellit alacakları: 1 — Alacağın miktarı, 2 — İhraç tarihi, ihraç edilen malın cinsi, | 38 — Mal vetalkinin hangi banka vasıta - | siyle tahsile göndenildiği, 4 — Mal bedeli bu memlekette bir ban - kâaya yatırilmişsa bankanın adı, 5 — Mal bedeli bu memleketin kliring yatırılmışsa Türkiye Cümhuri- de şoför hakkında müddei iliğe müracaat ettim. 30 ağüstos günü idi. Buna rağmen meşhut suçlar mahke - mesi toplandı; ve şoför milli korun - ma kanununa göre cezalandırıldı. Benim müracaatim saat 13 de, şoförün mahkümiyeti saat 15 te oldu. Yolum- dan da kalmadım. Okuyucumuzun karşılaştığı bu hâ- disenin hiç de harikulâde tarafları yoktur. Şoför, bir yolcunun yaban - cılığını istismar etmek istemiş ve ih- tikâr yapmıştır. Yolcu, bir vatandaş sıfatiyle bu vaziyet karşısında tek çareye baş vurmuş, cümhuriyet adli- yesi de vazifesini yapmıştır. Yalnız Bergama - Soma şoförüne değil, bütün emsaline ibret dersi ol - ması beklenen bu cezanın gönlüme soğuk su gibi aktığını söylemekten zevk duyuyorum; ve bu hâdiseyi bir vazifeyi yerine getirme örneği olarak kaydediyorum. “Hukuk için mücadele” dâvasının meşhur müdafii İhering, aynı unvanı taşıyan kitabında insanın, haklarını müdafaa ederken yalnız kendisine de- ğil, cemiyete karşı ifa ettiği büyük hizmeti, ne güzel canlandırır. Haki - katte 50 kuruş - hele bir seyahatte - göze alınmıyacak büyük bir masraf sayılmaz. Ancak haksız yere bizden alınmak istiyen bir paranın sonra - dan vicdanımızda uyandırdığı huzor- shzluğu da hiç bir şey telâfi etmez. Kaldı ki İhering'in dâvası, bugün büyük memleket ve millet meselele- | . rinin başındadır. Muhtekiri nerede, hangi kılıkta, hangi çeşit maske için- de görürsek görelim ilk vâzifemiz, kanunun gösterdiği yolda, onu tepe- lemek olmalıdır. Hatırımızdadır ki, değeri ne olursa olsun haksızca bizden alınmak iste - nen bir parayı geri alırken yalnız fer- dt hakkımızı kurtarmış olmuyor, yet Merkez Bankası ihbarnamesinin alınıp alınmadığı, 6 — Alacağın şimdiye kadar niçin tahsil edilmediği, ? — İhraç edilmiş olan mal alâkadar mem- leket gümrüklerine gelmiş olup da gümrük - ten çekilmemekte isşe bunun sebebi, 8 — İhraç edilmiş olan alâkadar mem- lekete vasıl nerede dair verilmesi mümkün olan malümat. b. — İhracattan gayri süretle tahassul etmiş olan alacakların miktarı, mahiyeti ve tahsil edilmemiş olması sebepleri hakkında malümat. İzmir'de bir muhtekir İzmir, (Hususl) — Keçeollerde yeni Bit pazarında Mahmut adında bir adam çivinin kilosunu 275 kuruşa satarken — yakalanmış- tır. Mahmut teykif etlilmiş ve adliyaye veril- miştir. Maarif Vekâlelinin yeni ders yılına hazırlığı Maarif Vekâleti orta tedrisat muallim- lerinin tayin ve terfi listelerini hazırla - miya devam etmektedir. Vekâlet listele - da karı ve dan her rin hazır ikisl de munllim bulunanların aynı yere tayinini göz önünde bulundurmaktadır. Diğer taraftan ilk tedrisat umum mü - dürlüğü de muallim mektebinin eylül dev- resi mezunlariyle nihari mezunlarını ta - yin için hazırlıklar yapmaktadır. Bu ha- zırlıklar Gazi lisesine gelecek ilk mektep muallimlerinin belli olmasından sonra a- çık muallimliklere göre tamamlanacak - tır, Ankara - İstanbul ikinci demiryolunun etütleri ilerliyor Nuıı Vekâleti Ankara'mızı ikinci — bir hatla İ 'a ik Üzere teş d edilen Yıldız - Gerede - Bolu - Düzce - A 1 demiryolu hattının etüdünü belki yarın bir başka daşı, yan- yana geldikleri zaman da doğrudan doğruya cemiyeti ısırmıya çalışan bir hayli ilerletmiştir. Etüdü yapılacak olan yerlerin en sonlarına kalan Arifiye - Ak- yazı - Gökçeler hattının etüdüne de bu- ktır. yılanın başını ezmiye y etmiş oluyoruz, Birimize karşı yapılan haksızlığın hepimize karşı savurulmuş bir tehdit olduğunu unutmuyoruz. İhtikârla mücadelede biribirimize ve hep birlikte hükümete yardım... Bu melun yılanların kökünü kuru- tuncıya kadar ! Kemal Zeki GENCOSMAN Adana'da iki yaralanma hâdisesi * Adana, (Husust) — Ceyhanlı Sadık a- dında bir şahıs, umum! evlerden bir ka- dından 15 lira istemiş, kadın parayı ver- meyince biçağına sarılmıştır. Sadık kadı- nı muhtelif yerlerinden yaralamış ve ya- kalanmıştır. 'Tatlıcı Şevket'in önünde de kanlı bir hâdise olmuştur. Celâl Böşgezer adında bir adam, Fuat ve Hasan adında iki şahısı yaralamıştır. Hâdisenin sebebi malüm de- ğildir. Ceyhan köprüsü Adana, (Hususi) — Seyhan vilâyetin - de Ceyhan köprüsü betonarme olarak dö - şenecek ve parke kaldırım yapılacaktır. Bir tavzih Malatya Mebusu Doktor Hilmi Oytaç'- tan aşağıdaki mektubu aldık : Kurultay ve Bozkurt Cümhuriyet Marş- larının plâk ve notaları üzerinde (Malat- ya Mebusu Dr. Hilmi) yazılı olmasına rağmen, orkestra şefi —İhsan Künçer'in 30 » Ağustos Zafer Bayramı günü çaldığı bu marşları spiker bayan Emel'in (Hilmi Tuna) eseri olarak dinliyenlere takdim et- tiğini şimdi öğrendim. Gerçi benim de so- yum sopum Tuna yalısından hicret etmiş- lerse de (Hilmi Tuna) veya (Tunalı Hil- mi) diye tahsisen bir şöhretim — yoktur. (Tunalı Hilmi) muhterem, merhum, meş- hur başka bir zattır. Keyfiyetin tavzihi hususunda lütfunuzu diler, saygılarımı sunarım. Mebuslarımızın Karadeniz havzasındaki tetkikleri Trabzon, 6 a.a. — Beşikdüzü, Ak - çaabat, Sürmene, Of ve Maçka kaza- larında tetkiklerde ve halk ile temas- ta bulunduktan sonra buraya dönmüş olan mebuslarımız dün burada halke- vinde yapılan bir toplantıya iştirâk eylemişlerdir.. Parti ve halkevi mensupları ile ka- labalık bir halk kütelesinin bulundu- Ru ve Hasan Saka'nın riyaset eyledi- ği bu toplantıda mebuslarımız Trab- zon'un ihtiyaçları etrafında görüşme- lerde bulunmuşlar ve dilekleri tesbit eylemişlerdir. İzmir'de kanalizasyon izmır, (Hususl) — Şemiimsin madıa DİrP ihtiyacını karşılamak üzere Yukari mahalle- de kanalizasyon yapılması için belediye uzun müddettenberi tetkikler yaptırmakta idi. Bu lsin projeleri de hazırlanmıştı. Belediye en - cümeni son aldığı kararla yukarı mahallele- rin kanalizasyon inşaatını müteahtide fhale etmiştir. Bolgar dağı gezi nasıl yapıldı ? Adana, (Hususi) — Bolgar ve Medetsiz dağlarına çıkan dağcıların seyahati bitmiş ve Adana kafilesi şehrimize gelmiştir. Ki-l Fuar maçlarında — Ankara muhtelitiyle Mersin Adana - Kayseri muhtfelili 1- 1 berabere kaldılar İzmir, 6 aa. — Mersin - Adana « Kayseri muhteliti ile Ankara muhte- liti bugün ilk futbol maçını kalaba « lık bir seyirci kütlesi huzurunda yap- mışlardır. Maçın ilk devresi, Ankara muhte * litinin baskısı altında geçmiş ve ra “ kip müdafaa bir çok defalar gol teh- likesine maruz kalmiştir. Ankaralılar rın gittikçe artan tazyikı devrenin 25 inci dakikasında ilk sayılarını yap- malarına sebep olmuştur. Bu gölden sonra müşkül vazıyet! düşen üçlü muhtelit daha fazla sayi kaydına mani olmak için bütün gay * * retlerini sarfetmiştir. İkinci devrede üçlü muhtelit mağ- lüp vaziyetten kurtulmak için sarfete tiği fazla enerji sayesinde de 35 inci | dakikada beraberliği temine muvaf —_E fak olmuştur. | Oyunun bundan sönraki 1 da | her iki taraf da galibiyet sayısını te- min etmek için rakip kaleleri bırço!: file Başkanı Bay Halis Kadri Tokkal, buıdefalsr tehlikeli vaziyetlere sokmuş» meçhul ve güzelliklerledolu diyarlara dair' intibalarinı, şöyle anlatmıştır : — Kafilemiz 27 ağustosta Bürücek'e git- ti. 28 ağustosta Kayseriden gelecek olan diğer bölge dağsılarını Pozantıda karşıla- yarak Bürücek'e getirdim. Bürücekte mi-' safirlere bir öğle yemeği verdikten sonra 18 dağcı otobüse binerek Tekir'e ve ota - dan ağırlıklarımızı taşıyan 3 mekkâre ile Gökoluk'a hareket ettik. Geceyi burada geçirdikten sonra 30 ağustos sabahı 16 dağ €r Bürücek'in meşhur karcısı Ahmet (Ağa) nın kılavuzluğu ile çok sarp olan 3320 met- relik Medetsiz'e çıktık. Evelce hazırlanan hatıra defterini imzaladıktan sonra zirveye koyduk. Kafile tekrar Gökoluk'a dönerek Dağcılık federasyonu Aasbaşkanı B. Asım Kurdun nefis mercimek çorbasını içerek bütün yorgunluklarımızı aldık. (3) ağustos sabahı saat 10 da kızıl- tepeye müteveccihen yola koyulduk. Bol - kar'ın meşhur koca yokuşu aşıldıktan sotra koca karda öğle yemeği yenildi ve tekrar yol alarak 2821 metrelik Kızıltepeye var - dık ve hatıra defterini yerleştirdik, Bura- da Karakoyunlu aşiretinden Cennet abla- nın ayranı ve saç kavurması yenildi ve son ra yatıldı. 1 eylül sabahı kafile, maden yo- lunu tuttu saat 17 de madenin çeşmesine vardık. Geceyi yakılan izci ateşi etrafında memleket şarkı ve hikâyeleri söylemekle çok tatlı bir şekilde Madende geçirdik, 2 eylül sabahı Etibank tesisatı şefi B. Hay- dar, Torosların gizli kalmış içertilerini ve köstebek yuvalarına benzeyen mağara- larını, kâh sürünerek, kâh emekleyerek, karpit ışığı Aaltında bize teşhir etti. 100 metrelik merdivenleri tırmanarak, 75 met- re derinliklere inerek mağaraları ocakları gezebildik. (Saat 14 de mağralardan dışarı çıkarak güneşe kavuştuk. Buradan otobüsle Çifte- hana vardık. Bu seyahatimiz bize göster - miştir ki, bize meçhul olan ne güzel man - zaralır, cennet gibi diyarlarımız vardır. Bü- tün yurddaşlarımıza Torosları görmelerini oralara çıkmalarını tavsiye edetesin Ölüm Şehrimiz Devrim ilk okulu öğretmen - Jerinden Altay İncer, müptelâ olduğu has- talıktan kurtulamıyarak 4-9-1941 — gecesi Nümune hastanesinde vefat etmiştir. 14 senedenberi Ankara'da öğretmenlik vazifesini muvaffakıyetle yapmış ve gü - zel ahlâkıyle muhitinde kendisini çok sev- dirmiş olan Altay'ın genç yaştaki ölümü Maarif ailesinde derin bir keder uyandır- miştir. Cenazesi, evelki gün meslekdaşları ve kendisini sevenlerin göz yaşlariyle kal - dırılarak şehir mezarlığına defnedilmiş - tir, YANKILA R Zavallı İbrahim ! Dün öğleyin radyoda bir ban- do konseri bir Türk bestekârının yeni bıılclediğı bir marşla başla- dı. Bu eseri dinlerken hınrım. kendi kendine, yirmi iki sene ön- cesine döndü ve sarı ketenden el- bisesi, artist profili ile rahmetli dostum İbrahim Muharrem'i ha- tırladım: 1919 yılmdaydık; Mısır'ın Za- kazik şehrinde esirlere garnizon olarak ayrılmış olan bir mektep- te mahpus bulunuyorduk. İbra- him'in ilk tanıdığım zaman lâkap ve unvanı şu idi: Mızıka Mülâzı- mieveli İbrahim Muharrem! Kam- pa ben biraz geç gelmiştim ve o zamana kadar İbrahim, öteki mı- zıka zabitlerinden beş, altı kişilik ufak bir bandocuk yapmıştı; bir taraftan da amatör gençlerden küçük ölçüde bir orkestra kurma- ğa uğraşıyordu. İlk bakışta bütün bu gayretleri esirlik günlerini, biraz daha eğ- lenceli geçirmek arzusuna yora- bilirdiniz. Halbuki onu dık na “Kumkale” marşını dinletsem! Çanakkale'ye ilk çıkarma ya- pıldığı sıralarda lbrıhmı. Intııiy- le birlikte Kumkale'de b rum, biliyorum, dedi, fakat gene meşhur ve klâsik bir eser olaca- ğında ıupho olmıyan son parça- orada bu marşı yapmıştı. Kendi marşlarımız arasında ben onun kadar tasvir ve ifade bakımından kuvetli ve belâgatli marş bulun- duğunu sanmıyorum. yı tanıy Bu son eser, İbrahim Muhar- rem'in bestelediği “Zühre yıldızı- nın doğuşu” isimli bir mazurka idi. Kumandana bunu söyledim. Adamm gözleri parladı. Bana, bi- — Bu ufak bando kâfi değil, diye dert yanardı, altmış kişilik bir bandodan bunu dinletmeliyim sana! Öte taraftan orkestra da bü- yüyordu,. Bir ingiliz çavuşu bu or- kestrada Viyolonsel çalıyor, ku- mandan da sık sık bu heyete İb- rahim'in idaresi altında birinci kemancı olarak iştirâk ediyordu. Rahmetli dostum, orada bir de “Esaret Marşı” bestelemişti. Bü- tün arkadaşların ezberledıiı ve bir dan söyle- dı[rı bu marşın güftesini de boıı o İt zabiti oldukları için — ze ve hıfti bütün milleti o bizimle beraber aynı kampa ka- — dakik itib bakışı değişti patılmış olan bir takım Suriyeli- Hemen ertesi kumandan, ler vardı ki sık sık aleyhimize şı- marıklık ve taşkınlık yaparlar, bahçede kurulmuş salaş bir sah- nede düşman renkleriyle süslen- miş arapça temsiller verirlerdi. Biz de bunlara karşılık, ağır baş- İr bir müsamere yapmış, buna in- giliz kaumandanı ve subaylarını çağırmıştık. Müsamereye İbra- him'in kurduğu orkestra da beş altı pırçı ıle iştirâk ediyordu. — ki çok sa- kudretli bir sanatkârla beraber yaşadığımı anlıyordum. İbrahim bir gün bana demişti ki: — Fazla değil, şöyle yirmi, o- tuz kişilik bir bando olsa da, sa- Kamı ıııtkır rııhlıı bir ıdıııı olduğunu sonradan —bukl bitince bana döndü: — Çalman p ılınn meşhur eserlerdir; hepsini tıııqo- gün, Mısır'daki bütün kamplarda bu- lunan mızıka subay ve erlerini bizim kampa toplamağa girişiyor, tam âletleriyle bir bandoyu bize hediye ediyor ve İbrahim Muhar- rem, ondan sonra imtiyazlı bir e- sir muamelesi görmeğe başlıyor- u. Bando toplandı. İbrahim'in şef- liği altında bu bandodan güzel îü“ı konserler ve bu arada *“Kumkale” marşını dinledik. Sün- gü çatırdılarmı, fransız hücum borularını, tekbir seslerini ve top uğultularını tasvir eden bu eser, hâlâ, kulaklarımda gibidir. İbrahim, gene banat Bir kıtası hatırımda: Mıyuı olma ey esir Türk, Çiğnense de Türkün eli; Bir gün dönüp öz vatana Uzatırız halâs eli. O kamptan ayrılırken İbrahim, bir de “Zakazik hatırası” isimli bir eser bestelemiş ve bunun no- tasını sanatkâr kumandana hedi- ye etmişti. * Anavatana döndükten sonra İbrahim'i uzun bir müddet gör- medim. Bir gün Vakit İdarehane- sinin biraz loşça olan alt katında tanıştığım perişanca kıyafetli bir adamı, az kalsım, tanıyamıyacak- tım. Ufak bir ışık yordamiyle za- ra zor farkettim ki İbr. j mamışlardır. |larsa da sayı kaydına muvaffak ola « | Maç bu şekilde 1-1 bes Wraberlikle sona ermiştir. Atış Poligonunda harp tüfeği ile müsabaka Bölge Atıcılık Ajanlığından : Bugün umuma mahsus olmak üzere a * tış poligonunda harp tüfegiyle bir müsa l baka tertip edilmiştir. Atış şartları * A) Tüfek: harp tüfeği B) Mesafe: 50 metre. ©) Mermi adedi: 5 Ç) Atış vaziyeti: Ayakta destekli. D) İfa şartı: Dokuzdan aşağı olmıya * cak veya yekün elli olacaktır. P — Mükâfat; Birlnciye 20 mermi İkinciye 10 mermi, Üçüncüye 5 mermi verilecektir. Müsabakalara saat 14 te başlanacaktıf. İzmitte zelzele oldu İzmit; 6. aa. — Bu sabah saat 1/ö burada oldukça şiddetli bir zelzele olmuğ* tur. Hasar yoktur. Tavşanlı linyit madeninin nisbi resmi Kütahya vilâyetinin Tavşanlı — kazas dahilinde Doğanlar köyünde bulunan İin < yit madeni müatahsalâtından yüzde — bif üzerinden nisbi resim alınması İcra Ve killeri Heyetince kabul edilmiştir. Bina tahriri biten köylerimiz Maliye Vekâleti Kills, Gaziantep mef' kez ve Nezip kazaları dahilindeki — bin tahririni nizamı dahilinde tekemmül ettil rek bitirmiştir. Gaziantep merkez kaza * sında 252 köyün bina vergileri 1841 m yılından 8 köyün bina vergileri de 194k mali yılından itibaren yeni iratlar uu ç rinden al ır, Kilis " köyün Nizib'in 118 köyünün bina ver P: gileri ise bu mali yıldan itibaren yel iratlar üzerinden alınacaktır. Vatandaşlığımıza alınan millettaşlarımız Yabancı memleketlerden — hicret ve iltli süretiyle yurdumuza — gelmiş bulunan mi Vat kubulü ra Vekilleri Heyetince tasvip olunmuştur. — dir ve beni görmeğe gelmiştir. Sarılıştık, öpüştük. Kendisini a- hp eve götürdüm. Günlerce ve ge“ celerce bende misafir kaldı. Ona daima yalvarıyordum: — İbrahim, şurada otur da e- serlerinin notalarını birer birer yazıp bana bırak! Yadigârın, ha- tıran olur. O, her yalvarışımda: — Yıııc&ğun, yazacağım; heri de partiton lıı-ıyle beraber! diyof; çocuklaşan ve içi gülen gözleriy- le bana guluyordu. İ _Onı göre, bu işleri yapabilmek için daha çok vakit vardı. Halbu- ki notayı yazmıya değil, yaşamı” ya bile fazla vakti kalmamıştt: Çok geçmeden İstanbi'dan ay”* rıldı; belediyenin yardımiyle Es- kişehir'e gitti. Gene kendisindeni haber alamaz oldum. Nihayet demiş'ten bir mektup aldım; son mektubunu, Ödemiş'te Himayel Etfal Cemıyetınm bando muıllî’ mi olmuştu; orada musikiyi ver bir muhit bulduğundan bah- tiyar olduğunu yazıyordu. Gene ses, sadası kesildi ve bÜ sefer, ne yazık ki, ebediyete ka* dar. Bir gün tanıdığım ve onu tanıyafi bir mızıka zabitine sordum: — Yahu bizim İbrahim'den İl“ bir haber alamıyorum. — Hangi İbrahim'den? Bııl-d üstattan mı? — Evet! — Sizlere ömür; İzmir'de zâ” ruret ve sefalet içinde öldüğün' söylüyorlar. ü İşte dün radyoda çalman bif marşı dinlerken bunları acı af hatırladım. Belki de ingiliz kumandanı o. nun eserini zaman zaman ç;.â Türklerin medeni ve kabili: : bir millet olduğunu düşünür. —.) İbrahim ölmeyip bugünleri, PP günler de onu görmeli idi: :ı"y lt İbrahim... ST

Bu sayıdan diğer sayfalar: