11 Ekim 1940 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 2

11 Ekim 1940 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

F : 'Ekonomik meseleler : -— Türkiyedetoprakmeselesi “Mesleğimiz, topraksız köylüye kendi malı yapaca-” “gımız J. 4, Devlet malı olan toprakların fakir köy-!) lüye tevzii için hükümetçe hazırlanmış o-| lan talimatname münazebetiyle "Yeni A-| dam,, 298 inci say çi -) kan bir makalesinde Yunus Kâzım Köni,! toprak tevziatımın şekli hakkında alâkaya| şayan bir noktai nazar | çalışmak imkâ: hazırlamaktadır.” 9. XI. 1929 İSMET İNÖNÜ İsmail Husrev TÖKİN bir içtimat şahsiyettir. Toprakta kökü ol- Pazar günkü cinayetin muhakemesi Kâll 12 seneye maküm oldu Pazar günü Şükriye mz.hallesind? Vatan, öteden beri dillerde gezen bir behzetişe göre bü- tün milletin müşterek evidir. Her ferd nasil kendi evinde kaç kişinin yaşadığını bilirse müşterek evde oturanları da Devlet öylece bilmek zarure- tindedir. Teşrinievel ayındaki Umu- mi Sayımın gayesi de bu müş- terek evi sakinlerine ve onu idare edenlere öğretmektir. BAŞVEKÂLET İstatistik Umum Müdürlüğü duğu için kendisini millt varlığın mukad- | iş bir katil suç 1 muhak deratiyle alâkadar hisseder, Aile sevgisi, | Ankara ağır ceza mahlı inde neti- toprak ti ve bağlılığı olmıyan | celendirilmiş ve katil Ahmet İdris köylüde yurt sevgisi olabilir mi? Harp so- nu devrinde mülk sahibi köylünün içtimai hey 'a karşı da en sağlam bir tah - dir. köylüye surette verilmeyip yani temlik edilmeyip| kira ile verilmesini teklif ediyor. Diyor| ki: “Biz devlete ait arazinin bir kararla| ve mutlak olarak köylüye temlik edilmesi-| kim unsuru olduuğnu gördük. Toprak sa- hibi köylü, yalnız sol dalgalara kargşı bir baraj değil, aynı zamanda memleketin en iyi müdafaa potansiyelidir. Bugün birçok memleketler hudutlarındaki köylüyü top- r Buretiyle bir nevi sosyal ne, peşin veya borçla h lüzum| dnn toprak Geşletini Onun için devlete mensup olmıyan kimse,; yani vatandaş olmıyan kimse, hiç bir za-ı man toprak sahibi olamaz. Toprak ü: müdafaa hattı tesis etmektedirler. Köylüyü mülk sahibi yapmayıp südece kiracı vaziyetinde bırakmak, köyde sosyal dâvayı — hal Köylü ortakçı deki mülkiyet hakkı da mutlak olmalıdır. Toprağı işleten ondan intifa etmeli fakat' hibe ve ferağ edememelidir. Bu suretle toprak daima topraktan yaşıyanların kalır. Sahibi toprağından ayrılmak istese bile toprak sahibini bırakmamalıdır. Toprağı k imkânları dide çiftçi ailele- rini şehirli yapıyor.,, Kölünün iktısadi ve soysal ihtiyaçlarını gidermek için yapıla- cak “mücadeleleri kolaylaştıracak bir ted- bir köylüye toprağı temlik etmeyip sadece kiralamaktır. Bu kira bedeli vergiden iba- ret kalmalıdır.,, 'Toprağa kavuşan köylü, bir müddet Bonra herhangi bir ekonomik veya soysal tesir altında gene toprağını satarak mülk- süzleşebilir. Yumus Kâzım Köni'nin de ifade ettiği gibi “kövlüye toprak vermek- Te köylü toprak sahibi olmaz. Dağıtılan a- razinin bir müddet sonra köylünün elin - den kaçması mümkündür., Köylünün e- linden toprak niçin kaçar? Muharrir, bu- nun 'p şöyle dır: “İş- letmie vesaitinin yokluğu, borçlanma, ma- liyet fiyatının pahalılığı yüzünden uğra- nılan zararlar, zirai mahsullerin değer- lendirilmemesi, köylünün maddi ve mâne- vi şehrin câzibesi ve saire., Şu halde bu gibi tesirler altında köylünün toprağımı elinden çıkararak top- raksız kalmaması için toprak üÜstündeki gşahst mülkiyeti kabul etmemek icap edi - yor. Toprak, kollektivitinin, devletin malı olarak kaldığı takdirde köylü bunu sata- y KA do re “Devlet bilfil çiftçi olan köylüye istifade edeceği toprağı uzun müddet ile hattâ, müştereken şartiyle isleri- ne de şâmil olacak surette kiralamalıdır. Bu suretle başı sıkılan veya çiftçilikten bikan köylü, toprağını elden çıkarmak pa- hasına miras yedilik yapamaz. Bu suretle köylüyü gaddarca borçlu çıkararak top- rağını gasbeden ağanın da hikmeti vücu- du kalmaz.,, Yunus Kâzım Köni'nin toprak tevziatı- nn gekli hakkında ileri sürdüğü bu teklif bize hiç yabancı gelmiyor. Bunu başta Franz Oppenheimer olmak Üzere agrer b Bessil prog görürüz. Soysal tezatların menşelni toprak Üzerin- deki şahsf mülkiyette bulan agrer #osya- iken zaten kiracı idi. Şimdi de devlete ki- racı olacaktır. Kira usulünün, orta çağ toprak bent köleliğinden farkı nedir? Bu usul bir ekstremden diğer bir ekstreme kaymaktan başka ne ifade eder? Kiracı psikolojisi ile mal sahibi psikolojisi ara - sındaki farka bilhassa nazarı dikkati cel- betmek isteriz. Kiracının kendi mülkü ol- mıyan, hiç bir zaman öz malı gibi baka - mıyacağı toprağı üstünde emniyet duyarak çalışmasına imkân tasavvur olunabilir mi? Tam mülkiyet, emniyetin esası olduğu gibi hüriyetin de kaynağıdır. Kiracı hiç bir zaman hür değildir. Bir gün kirayı vere- | memek endişesi içinde dalma ıstırap du- yacaktır. Toprağa, ruhi bir bağlılık hisset- miyecektir. Yuvasını emniyette görmiye - cektir. Bütün sosyalist mektepler gibi aâgrer sosyalizmin de hatası, ferdin asli - yetini teşkil eden bu rüh haletini hesaba ve İnsamı 1 bir mahluk addetmesidir. b) Toprak mesuliyeti ile köyde teknik inkılâp arasında da sıkı bir münesebet mevcuttur. Ortakçı, yarımcı, maraba, ke- simci ilh... olarak çalışan bir müstahsiİden kendi malı olmıyan bir toprağa, bunun mahsulüne karşı herhangi bir maddi ve ruhi alâka beklemiye imkân var mıdır? Köylü tarlasını, bahçesini, bağını kendi öz mülkü olarak gördüğü müddetçe, mahsu- lün veri arttır- mağa heves dır. Fındik sahi dan bir banka müdürünün şu müşahedesini misal olarak zikredebiliriz; “Fındık müs- tahsili, borç yüzünden yarımcı vaziyetine düştüğü yerlerde fındık bahçesine karşı, şiddetli bir kayıtsızlık göstermekte ve bü- tün fındık mahsulünün harap olmasına â- mil olmaktadır.,, Toprağı beslemek, zira- &t uüsüllerini, mahsul cinsini ıslah etmek, ziraatin verimliliğini yükseltmek, kısaca di köyde imkân altına almak için köylünün toprak sanibi olması şarttır. Bunu İsmet İnönü ne kadar açık ortaya koymaktadır: 1936 da Millet Meclisinde ziraat siyaseti hakkında verdi- Bi beyanatta diyor ki: “Bir toprak en çok mahsulünü yalnız bir vaziyette verebilir, bu vaziyet de o toprak işliyenin malı ol- dir.,, Kiracı y köy- Tü de tıpkı ortakçı gibi, ıslah işlerine lâ- kayt ti 'Toprak sahibini sabote lizm, içtimat sulhun süsü için devlet tarafından nasyonalize edilerek köylüye kira ile verilmesini teklif eder. Aslında d ik olan sosy iktep lerin içinde muhakkak en dar görüşlüsü eden ortakçı, devleti sabote eden kiracı vaziyetine girecektir. Köylü toprağı öz malı bilmelidir. c) Toprağı kira ile vermekle köylünün olan bu cereyan, bazı memleketlerde top- rak siyasetine mücssir olmamış da değil - dir. Bir kısım Avrupa bazı husust hallerde toprak sahibi yapıl- mak istenen köylüye arazi temlik suretiy- le değil, kira ile verilmiştir. Meselâ Al- manya'da eski rejimde iskân komlsyonları bazı mıntakalarda toprağı köylüye temlik etmeğe veya kiraya vermeğe salâhiyettar- h. İngilterede ziraat amelesine verilen a- rtazinin kiralanması mütattır. Hollanda'da tur' ikta olan iç kazanılan arazi, çiftçiye kira ile ve ba- badan evlâda intikal etmek Üzere veril - mektedir. Toprağın köylüye temlik edilmeyip, kiralanması usulü, Türkiye şartlarına uy - gün bir siyaset telâkki edilebilir mi? Bu- su, ihtelif ütalea kabil- dir. Bizde bir kısım köylü topraksız olduğu için b Na ik Ya- | Lazlde | köye bi k safdillik o- lur, Muıtı.!mu, ziraatinden bir kazanç te- lerinde | min yince, toprak disinin olsa da, olmasa da, arazi devletten kira ile alın - mış bulunsa da, gene köyünü ve toprağını derek daha li işlere | ktı Mesele ziraati müstahsile cazip kılmaktır. Krediden, tohumdan, ziraat âletlerinden mahrum kalan, mahsulünü kârla satamı- yan bir köylü için toprağın temlik sure- tiyle veya kira ile kendisi d Gökçimen 12 sene ağır hapse mahküm olmuştur. Hâdise şöyle vukua gelmişti : İfade- sine nazaran sarhoşluğu yüzünden po- lişlikten kaydı silinen 53 yaşında Ah- met İdris Gökçimen'le yirmi yirmi beş yaşlarında Rifat adında biri hapisha- ne civarında kapu komşusu olarak 0- turmaktadırlar. Rifat karısını başka yere gönderdiği için bekârdır ve İd - risin söylediğine göre evine ara sıra yabancı kadınlar gelip gitmektedir. Bu “yabancı kadınlar” meselesi iki komşunun arasını açmış ve İdris Gök- çimen bu hale son vermesini Rifata bir kaç kere ihtar etmiştir. Araların- da evelce de ağır münakaşalar gemiş - tir. Nihayet pazar akşamı İdris kapısı- nın önünde rakı içerken, Rifat yalnız olarzk evine gelmiştir. Biraz sonra da İdris de Rifatın kapısını açarak içeri girmiştir. İki komşunun arasın - da şiddetli bir münakaşa başlamıştır. İdris bu sırada biçağını çekmiş ve Ri- fatın muhtelif yerlerine — saplamıya başlamıştır. Rifatın kanlar içinde ye- re yuvarlandığını gören suçlu birden- bire korkmuş ve kaçmıya başlamıştır. Arkasından Rifat da sürüne sürünei kapıya çıkmış, bir kaç kere bağırmış, fakat yaraları ağır olduğu için oraya yıkılıp kalmıştır. Rifatın sesine koşan polisler ve yolcular kendisini bir oto- mabile atmış, derhal hastaneye götür- müşlerdir. Rifat o gece hastanede öl- müştür. Suçlu İdris Gökçimen'e gelince, ka- ranlıktan istifade ederek suçu işlediği yerden uzaklaşmış ve geceyi Abidin - paşa köşkü arkasında kırlarda geçir - miştir. Sabah olunca nerede olursa olsun aranip bulunacağını, yakayı ele vere- ceğini hissettiği için erkenden Ma - maktaki üvey anasının evine gitmiş - tir. Suçun tahkikatına gece el koyan polis, tahkikatı sabaha kadar tekem- mül ettirmiş ve suçlu Ahmet İdrisi üvey anasının evinde yakalamıştir. Ankara ağır ceza mahkemesinde ce- reyan eden mühakemede muhtelif şa- hitler dinlenmiştir. Delillere göre suç sabit olmuş ve bu dâvada iddia maka- ceza kanununun 449 uncu maddesine tevfikan 18 sene ağır hapse mahküm olmuştur. Ancak hâdisede takdiri ha- fifletici sebepler görüldüğü için bü cezanın üçte biri düşülerek 12 seneye indirilmiştir. Ceza evine gönderilen katilin beş çocuğu vardir. Trabzon'da Partinin tertip ettiği konferanslar 'Trabzon, 10 aa. — C, H. Partisi ta- rafından kaza ve nahiyelerde verdiril- mekte olan konfi l halk büyük bir alâkasını uyandırmış bu - lunmaktadır. Binlerce halkın bu kon- feransları takip için göstermekte ol - dukları tahalük buna güzel bir misal- dir. Bu konferanslarla halkımız hâdi - lemek imkâ hiç bir amelf faydası yoktur. Köylüyü ge- hirli yapan âmil, toprağı satabilmek ser- bestisi değil, ziraatin kâürsız bir hale gel- mesidir. d) Köylüye toprağın kira ile verilmesi, ağanın borç verme fonksiyonuna mani ol- mıyacaktır. Köylü ucuz kredi bulamadığı, malını kârlı satamadığı müddetçe, istih - sali ve istihlâki için ağanın vereceği bor - ca muhtaçtır. Kredi, malına müşteri bula- mıyan köylü, devletten kira ile aldığı a- par, Bir kısmının toprağı ya kâfi değildir, yahut kıraç ve verimsizdir. Bu kısım köy- lü de ar or! ça- lşmak suretiyle maişetini temin eder, Hiç toprağı olmiyan yahut toprağından kâfi mikdarda istifade edemiyen köylünün bir kısmı da ziraat ameleliği yapar. Bütün bu topraksız veya başkalarının toprakların- Ja çalışan köylünün adedi henüliz meçhul -1 lür. Fakat müşahedeler, bunların hatırı sa- yılacak derecede kalabalık olduğunu gös- termektedir. Bugün Türkiye'de devlet si- yasetinin hedeflerinden biri işte bu köy- Üyü toprak sahibi yapmaktır. Topraklandırma siyaseti, sosyal-jüridik yakımdan bir mülklendirme, köylüyü mül- gtiyet sahibi yapmak siyasetidir. Bu siya- setin iki asli unsuru vardır: biri köylünün sosyal varlığını tahkim etmek, diğeri de istihsal verimini, mahsul kalitesini yük - seltmektir. a) Köylünün toprağa kavuşması, mülk sahibi olması, onun için en büyük emniyet Amilidir. Mülk sahibi köylü, halinden ve Atisinden emindir. Sahibi olduğu toprak Üzerinde emniyetle evini kurabilir ve em- niyetle ailesini yerleştirebilir. Bu emniyet hissi, ihmal edilmiyecek esaslı bir ruh faktörüdür. Avrupada arazi reformu yapı- lan memleketlerde toprağa kavuşmuş köy- lüde tevellüdatın artmakta olmasında, bu emniyet hissinin teessüs etmiş bulunması- nin da büyük bir hissesi vardır. Kendi öz ağa hesab selerin inkişafını yakından takip ey - ulmaktadıtlar, |dir. mını işgal eden B. Hasan Aksoy'un serdettiği tddianame dairesinde suçlu'| -Türk Hava Kurumuna yardımlar Türk Hava Kurumuna yapılan yar- dımlara dair aldığımız haberlere gö- re, Antakya merkez kazasında kuru - ma âza yazılanların sayısı 600 ü bul - muştur. Bundan başka Antakya ilk okul öğretmenleri aralarında .topla - dıkları 55 lirayı da kuruma tevdi ey- lemişlerdir. Samsunda Altaylı oğullariyle de - mir tüccarı Popof hava kurumuna üç yüzer, Hamami kardeşler 200, Albala Altaras, Ragıp Bilgin, Bohor Gavriyel Bensiyon Şapkalıoğlu yüzer ve Meh- met Balcı 40 lira teberrü eylemişler - Bayburtta Nevres Atamer kızı Hic- ret düğününden tasarruf ettiği yüz lirayı hava kurumuna vermiştir. A - yancıkta Zıngal şirketinin Çangal mıntakasında çalışan civar köy halkı ve memurları aralarında topladıkları 944 lirayı kuruma vermişlerdir. Ordu- da hava kurumuna Sadık ve Halil Ka- lafat kardeşler otuzar, Ahmet Sarım, “ükrü Deniz yirmi beşer, İsmail Hak- kı Önel 20, Söğütte Küreköylüler 181, Hamitabatlılar 82, Esir köylüler 140, Bercaklılar 109, Tuzaklılar 67, Ko - yunlular 78, Sıracaköylüler 5i, Ergat- lllar 30, Akçasu köylüleri 25, Budaş köyü halkı da 21 lifa vermişlerdir. Diğer taraftan Turğutluda tüccar - dan Hasan Şevki Özeren, Samsunda Muzaffer Kemal Bünat, Muşta emni- yet âmiri Hasan Basri Güç ve eşi, Kon yada Lütfi Berkmen ve eşi, Süreyya Ural ve eşi, Bergamada Münevver Çal h, Karsta Fehmi Orhun, Antakyada 23 temmuz okul baş muallimi İbrahim Aleytu evlenme yüzüklerini hava ku- rumuna terkeylemişlerdir. Yeni ilk mektep Ekonomik meseleler : 1940 Avrupa buğday vaziyeti Milletlerin iaşesinde baş rolü oynıyan buğday ancak cenubi Asya memleketlerin- de bu rolü pirince terkeder, Filhakika or- ta Avrupa memleketleri için çavdar ve patates de mühimdir; fakat bunların dünya ticaretinde hemen hemen mevkileri yok - tur. E 4 bir yerde k ihtiyacı baş gösterirse ilk önce mevzuu bahis olan buğday ithalâtıdır. Evelâ bir dünya buğday istihsalini tet- kik edelim; verilen bütün adetler milyon ton olarak 1934 -1938 vasatisidir; milyon ton 188,0 Dünya istihsali Avrupa istihsali (Sovyet Rusyasız) 42,0 Avrupa istihsali yüzdesi Fransa 8,0 182 96 İtalya T.2 16,8 96 Almanya 51 116 6 Romanya 8,3 7,5 ©6 Yügoslavya 2,4 5,4 ©6 Macaristan 2,2 5,0 ©6 İngiltere LT 8,9 6 | Bulgaristan 1,5 8,5 ©6 Avrupa istihsaline nisbeti Türkiye 84 7T 96 Normal zamanlarda da garbi Avrupa memleketlerine istihsalleri kâfi gelmez. Bu memleketler senede 9 milyon tonu de- niz aşırı memleketlerden ve Sovyet Rus - yadan, 1,5 milyon tonu Türkiye ve Bal- kanlardan olmak üzere ortalama bir he- sapla senede 11 milyon ton kadar buğday ithâl ederler, İthalâtçı memleketleri aşağıya yazıyo- rüm; bunlardan Almanya normal seneler- de buğdayla kendi kendini besliyecek va- ziyettedir ve görülen ithalâtla son sene- lerde beş milyon tonluk bir stok vücuda getirilmiştir. İthalât: milyon ton Dünya ticareti 13,80 Garbi Avrupa ithalâtı — 11,00 Bü mikdardan muhtelif Avrupa itha- memleketler ithalâtı lâtı yüzdesi milyon ton İngiltere 5,14 46,7 ©6 Belçika 1,06 9,6 96 Almanya 0.82 —— T4 b İtalya 0,70 6,8 ©6 Hollanda 0,54 49 06 İrlanda 0,41 8,7 96 Fransa 0,81 2.8 96 Danimarka 0,25 2,2 & Norveç 0,17 15 96 Bu adetlerden görülen en bâriz nokta İngiltere ithalâtının Avrupa ithalâtının Dr. İlhami Masar yüzde yirmi aşağı olmasını lâzımdır. Nitekim Sovyet Rusyasız panın buğday mahsulü bu sene memleketlerin malümat neşretmemuel-c'na rağmen 35 milyon ton kadar tahmin oluz- maktadır. Demek normal senelerde 11 milyon ton olan olan Avrupanın buğday eksiği bu Bene yirmi milyon ton olacaktır. Avrupa memleketlerinden yalnız İngiltere kendi ihtiyacı olan beş milyon tonu deniz aşırıdan ithal edebilecektir. Diğer Avru- pa ithalâtçıları Balkanlardan da mühim mikdarda buğday alamıyacaklardır. Çünkü zaten ihracatları istihsallerinin yüzde yir- misini geçmiyen bu meömleketler mevzuu bahis 20 94 eksiklik karşısında kendi ken- dilerini besliyebilecekler ve ancak bu se- ne iyi olan mısır ve patatesi kısmen buğ- day yerine ikame ederek bir mikdar buğ- day ihraç edebil dir. ket buğday ihracatını durdurmuştur. Avrupa demek oluyor ki ancak Rusyadan buğday alabilecektir. Besarabya kendisine geçtik- ten sonra Rusya ihracatı belki 2 milyon tona yaklaştırabilecektir. Fakat ne de olsa İngiltere ve BSovyet- ler Birliğini hesaba katmazsak, diğer Av- rupa memleketleri buğday için yüzde otuz nisbetinde bir eksiklik hissedeceklerdir, ve bu Akdeniz ve mü. him mikdarda çavdar ve patates yiyen orta doğu Avrupasında nisbeten az ve bu- na Hollanda ve fle gimalf Fransada köndini daha - bâriz bir tarzda gösterecektir. A tabili görm-k C. H. P. Doğanbey ocağının toplantısı Cümhuriyet Halk Partisi Misakı . Milli Nahiyesi Doğanbey ocağı kon- gresi dün gece nahiye merkezi bina« sında yapılmıştır. Kongre reisliğine Misakı Milli nahiyesi reisi avukat Hüseyin Fevzi Sakman, ikinci reisli- ğe Salâhattin Kâhyaoğlu, kâtiplikle« re Sedat Doğu ve Süleyman Erbil se- çilmişlerdir. Reis Hüseyin Fevzi Sakman kısa bir hitabe ile Türkiye'nin bugünkü durumunu anlatmıştır. Müteakiben dilekler tesbit edilmiş ve yeni idare, heyeti seçimi yapılmıştır. Yeni ida« re heyetine Bilâl Akba, Dr. Rasim Yaşat, su işleri müdürü Mehmet Ali Erdem, İsmail Hız ve Nezihe Arpat seçilmişlerdir. Konsoloslar arasında “ “ muüallimlerimiz Edirne kız muallim mektebinin ey- lül devresinden mezün olanların ta - yinleri yapılmıştır. Bn. Bn. Hayriye Tütün ve Melek Koral Seyhan vilâyeti emrine, Melâ - hat Meriç.ve Şükriye Özütürk Çorum vilâyeti emrine, İsmet Arın Hataya, Hikmet İşçimen Kırklareliye, Hasibe Mestanoğlu ve Nimet Madanoğlu An- karaya, Hamdiye Ünler ve Merzuka Erdoğan Edirne, Mukaddes Baysal Antalyaya, Hadiye Ergin Sinoba, Âki- le Işıldak Eskişehire, Macide Öner İzmire, ve Münevver Akal Ankara vi- lâyeti emrine verilmişlerdir. Köy enstitüleri için kurulacak sandıklar Maarif vekâleti, yurdun muhtelif yerlerinde kurulan köy enstitülerin - de teşkil olunacak yardım ve muave - net ile mütedavil sermaye sandıkları- na âit talimatnameleri hazırlamıya aei vasını ik bir tedbir Esa- sen türk köyünün sosyal ve ekonomik me- selelerini sadece toprak meselesi zaviyesin- den almak hatalı olur. Problemi bir sis- tem halinde mütalea etmek icap eder. Kö- yün, bir su, bir toprak, bir kredi, bir is- tihsal, bir satış, bir tohum, bir âlet, bir ev, bir maarif meselesi ilh.. gibi biribirine bağlı bir sıra meseleleri vardır. Bunlar bir bütün halinde ele alındığı takdirde kö- 3 3 Sargılık kâğıt mukavvaların ihraç müddeti .Diş memleketlere sevkettiğimiz malların sarğıları olarak kullanımak üzere yurdumuza muvakkat muaflık - la sokulan kâğıt mukavvaların ihraç müddeti iki seneden üç seneye çıka- Binaenaleyh, kira usulü köyde toprak dâ- OLULULUL Soramadığım bir sual ! ir Ankara mağazasının cam- dlarında en aşağı 144 punto ile basılmış ilânlar gördüm. Bun- larda şu kelimeler yazılı idi: “Mağazamız tasfiye oluyor.” Türkçemizde “tasfiye olmak” di- ye bir mastar yoktu; bunun doğru- su “tasfiye edilmek” ti; yahut “tas- fiye olunmak” tı. Ne diye bu kos- kocaman afişlerde böyle iri yarı bir yanlış yapmışlardı? Bir aralık, müşterilerle beraber içeriye girip mal sahibine şöyle bir sual sorayım, dedim: — Türkçede tasfiye olmak yok- tur, tasfiye edilmek ve yahut tasfi- ye olunmak vardır. Öyle iken siz neden bu yanlışı yaptınız? Fakat bu arztı zihnimde kaldı; aklıma geleni yapmaktan vaz geç- tim, Çünkü düşündüm ki: mal sa- hibi bana soracaktı: — Peki ama siz necisiniz? Ne hakla bu suali bana soruyorsunuz? O zaman ben de: — Gazeteciyim! diye cevap vere- topr Zında kendi öz evinde ailesiyle yaşı- yan ve devletin himayesini gören köylü KUŞ — gY Y 9 cektim ve alış veriş arasında ada- yün ihtiyaçları tam olarak kavranabilir. rılmıştır. LA YANIKI mın v ği şu karşılığı alacak. tım: — Gazeteci misiniz? Öyle ise bu işe hiç karışamazsınız. — Neden? — Nedeni var mı bunun? Dizil- miş. ve basılmış yazılarda dil yan- lışı, şive yanlışı yapmak m_ogasmı ra bu belli olacağına göre şimdi- den bu iddiada bulunanlar o zaman ne yapacaklar? Cevap verdim: — Rücu ederler. — Garip olmaz mı? — Neden garip olsun? Tevfik Fikret bile “Sis” ten sonra “Rücu”u dı mı? sizler çıkarmış değil misi: dakiği Sis ve rücu ! Bir taraf iddia ediyor: bir kere sisler çöktümüydü artık ondan son- ra ingiliz adaları istilâ edilemez! Öte taraf iddia ediyor: hele sis- ler bir bassın da o zaman adaların istilâsı ne kadar kolaylaşacak! * Sis de geçen senenin bitarafları gibi iki tarafın da kendisinden ya- na göstermek istediği bir şey oldu. Birisi diyordu ki: — Sis, istilâ kuvetlerine yardım ĞK NEE Çarıklş DA **$ Totaliterler ve Anglo - Saksonlar ! Falih Rıfkı Atay'ın dünkü ma- kalesinin başlığı karşısında bir müddet düşündüm. Başlık şu idi: “Totaliterler karşısında Anglo-sak sonlar” Totaliterlerin de, Anglo- saksonların da kimler olduğu ma- Jüm, Birisi “yeni nizam” dininin etsin, Bir - e N Şimdi ihracatçı memleketleri tetkik e- delim; garbi Avrupa'ya senede 1,5 milyon ton kadar buğday satan memleketler gşun- lardır; bunlardan yalnız Romanya ve Ma- caristan istihsallerinin yüzde yirmi kada- rını ihraç ederler. Diğerleri ancak istihsa- Jin küçük bir mikdarını harice satarlar: İhracat: Kendi istih- sallerinin milyon ton — yüzdesi Romany 0,68 20,6 06 Macaristan 0,42 19,0 96 Yugoslavya o17 7T0 © Bulgaristan 0,09 60 96 Türkiye 0,08 2,8 ©6 D en büyük ihracatçılar şunlardır; Dünya ticareti milyon ton — yüzdesi Kanada 4,8 810 96 Arjantin 8,2 28,0 96 Avusturalya 20 147 96 Sovyet Rusya 0,6 42 96 Birleşik Amerika 1982 ye kadar buğ- day ihraç ederdi; fiyatlar düştükten sonra ithalâtçı oldu ve ancak 19387 den sonra ih- racata başladı: 1987 ihracatı 0,9 ve 1938 ihracatı 2,4 milyon tondur. 1940 buğday mahsulü Avrupada düşük- tür. Evelâ 1939 gonbaharı ekim için yağ - müurlu ve gayri müsait gitmiştir ve bunu takip eden kış donları çavdara o kadar te- sir etmemişse de buğdayı mühim surette mutazarrır etmiştir; bu tesirlere harbin yaptığı zararları da ilâve edersek Akdeniz HAÜ d umun buğday mahsulünün — normalden TEKKANĞLU ON orasi olmadı:; Totaliterlerin baş a- kidesi ırkçılık olmak gerekken on- İar, en az üç ırktan mürekkeptirler. Öte taraf, ırkçı değildir; fakat bir tek ırka bağlı iki milletten terek- küp ediyor. Medak Kibrit kutusundan ev! On sekizinci, on dokuzuncu ve yirminci asrın çok muhkem sanarak yaptığı binaları zamanımızın bom- baları birkaç dakika içinde yıkive- riyor. Bu böyle giderse, insanlarda sağlam ve muhkem yapılar kurmak iİçin, belki de, heves ve iştah kalmı- yacaktır. 4 Netekim cenubi Amerikada Bravn isminde bir adam, 2862 tane kibrit kutusundan bi ev yapmıştır. Bu kâşane! nin inşası tam on beş ay sürmüştür; içinde elektrik tesisa da vardır. “lsKeEnderiye başkönsolösü Muhittim rine Anyvers başkofisolosu Firuz Ke- sim, Basrada ihdas olunan konsolos - luğa merkezden başkonsolos - İsmail Hakkı Okday, bu konsolosluk muavin konsolosluğuna Tokyo büyük elçiliği ikinci kâtibi Hasan Cevat Çobanlı de- zeceleriyle tayin edilmişlerdir. Tekaüt maaşrı alanlar tesbit ediliyor Maliye vekâleti bütün yurda eski ve yeni tekaüt kanunlarına göre as - keri ve mülki tekaüt, dul ve yetim maaşı alanlarla aldıkları maaş ve tah- sisat fevkalâdeleri miktarını tesbit et mektedir. — " Vilâyet merkezlerine tayi olunacak muallimler Maarif vekâleti, yeni tayin olunan- larla bir vilâyetten diğer bir vilâyete verilen ilk mektep — muallimlerinden zarurt sebeplerle vilâyet merkezlerine tayin olunacakların inhalarının ay « rı yapılmasını alâkalılardan istemiş « tir. . Gümrük müfettişlerinin maaş ve masrafları Gümrük muhasebesi olmıyan yer- lerde Gümrük ve İnhisarlar vekâleti müfettişleri maaş ve masraflarının mal İ sandıklarınca verilmesi kararlaşmış « tır. İlk okulu bitirme diplomaları İlk okulu bitirme imtihanına ol!m! dışında gi lara uygun olmak şartiyle ilk olul mezu « niyet diplomasi verilmesi kararlaş * mıştır. DeHe'rdırlar' arasında : Açık bulunan Erzurüm defterdar - lığına Urfa defterdarı Fazıl Orhun, Urfa defterdarlığına sekizinci kor hasebecisi Kâzım Karadenizli nak- len tahvilen tayin olunmuşlardır. Tapu kadasiroda tfâyinler Tapu kadastro muamelât müdürlü - ğüne teftiş heyeti reisi Agâh Bilgin - alp, teftiş heyeti reisliğine de muame- lât müdürü Ahmet Kayaklı almakta oldukları maaşlarla, münhal bulunan üçüncü sınıf tapu kadastro müfettiş - liğine de Kadıköy kadastro müdürü salikidir, birisi de demokrasi mez- Halit Akişin naklen tayin olunmuşlar- hebinin. Fakat beni düşündüren A dir. Raşit Palsay merkeze nakledilerek ye- ,

Bu sayıdan diğer sayfalar: