Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
' W FUN US —iükzi x u ğ Genera.l Weygand Fransanın Yakın Şark Orduları Başkumandanlığı wazifesiyle Suriyede bulunurken, geçen- lerde, kendisini ziyarete gelen bir fran- sız gazetecisine şöyle demişti: “Ben ne- rede yangın çıkarsa onu koşup söndür- meye memur bir itfatyeciyim.,, Meşhur kumandan bu sözü söylerken hiç şüphe- Biz yangının çıkması mühtemel her yeri Aklına getiriyordu, yalnız Garp cephesi müstesna. . Fakat, yangın, hem de beklenmedik — bir şiddet ve süratle, Garp cephesini sar- makta gecikmedi. O zaman memleketi - nin mukadderatını idare eden şefler der- hal onu hatırladılar; ve itfaiyeci bu sefer — oraya, geçen harpten pek iyi tamdığı al- manların karşısına, yangını söndürmeye koştu. — Bu 78 yaşına rağmen dinç ve enerjik mandanı, bir kaç defa kendisini mi - Bafir etmiş olan Ankara çok iyi tanır. ürk - Fransız - İngiliz — anlaşmasının arada hariciye vekâletinde imzalanı- Jgında frezsız genel kurmayımı o temsil “etmişti. Sonra fransız yakın şark öordu- ları başkumandanı sıfatiyle bu anlaşma- nın askeri hükümleri etrafında genel yapılan t 1 Fransa namına gene o İdare etmişti. General Weygand, geçen harbin kardi üyük mey- Garpte tutuşan büyük yangını söndürmiye memur itfaiyeci: GENERAL WEYGAND General Weygand şimdi hem memleketinin hem medeniyetin hayat veya ölüm dâvasımı halledecektir. Suriyeye geldi. şürecek bir genişlik almıştı. O zaman Weygand'ı Suriyeye yüksek komiser ta- yin ettiler. Kısa bir zamanda sükünet avdet etti. 1924 de Cümhurreisi Poincar& kendisine “Siz oraya gidelidenberi artık Suriyeden bahsedilmez oldu,, diye takdir beyan etti. A Yüksek askeri talim ve terbiye merkezi müdürlüğü, ordu —genel kurmay reisliği, yüksek harp divanı i - kinci reisliği ve ordu umumt! müfettiş- liği vazifelerinden sonra harp tehlikesi- nin baş gösterdiği sırada Fransa yakın şark orduları başkumandanı — sıfatiyle Fransız akademisi Mareşal Joffre'un ölümü üzerine açılan ÂAzalığa General Weygand'ı intihap etmek suretiyle pek n.ı_dir kumandanlara yapılan bir ihtiram nişanesi göstermiştir. Zihni mesaiye her şeyden ziyade ehe- miyet veren Weygand aynı zamanda mü- kemmel bir sporcudur. Gençliğinde ilk vazifeye başladığı alayın eskrim Şşam- piyonu olmuştu. Mükemmel tenis oynar ve atlı sporu çok severdi. Vücutce ufak tefek ve narin yapılı - dır. Yüzünde iradeyi haykıran sert çiz- gilerden eser görülmez. Bununla beraber nisbetinde enerjik olan yüzün- n dana Jarın e- lân hayatta bulunan nadir simalarından biridir. Fransız ordusşunda büyük harp yadi- gârı Üç mareşalden (Petain, Foch, Joffre) den sonra ilk hatıra gelen onun ismidir. Onun askerlik kariyeri parlâk bir mu - waffakiyetler silsilesidir. Fransanın en yüksek asker! mektebi Saint - Cyr'den mezun olan bu zeki, çevik, ateşli ve ce- Bur subay, daha orduda teğmen rütbe- siyle hizmete başladığı andan itibaren yüksek askeri meziyetlerini Amirlerine daima tasdik ettirmiştir. Süvari subayı olarak orduya dahil o- lan Weygand gösterdiği bu kabiliyet yü- zünden yüksek askeri talim ve terbiye mektebine girmiş ve bu mektehi o kadar parlak bir şekilde bitirmiştir ki, o za - man yüksek harp divanı reis muavini olan Mareşal Joffre kendisine: “Dostum, demişti, bu şekilde devam ederseniz çok ilerleyeceksiniz.., Jöffre yanılmamıştı. Weygand yoluna © kadar azim ve gayretle devam etmiş- ti ki belki o tahminde bulunmuş olanın bile hatırına getirmemiş olduğu bir mertebeye kadar çıktı: Şimdi Fransanın ve belki dünyanın mukadderatını Asabi ellerinde tutan odur. arp başladığı zaman 1914 de Wey- gand bir alayın başında cephede Bulunuyordu. Onun yüksek askeri dira- yetini takdir eden Mareşal Foch kendi- sini genel kurmayına aldı ve reis yaptı. Weygand, müttefik orduları başkuman- danının mda ve onun sağ eli olarak metodik bir çalışma ile zaferi hazırladı. Ve 1918 de almanlara kati darbeyi indi - ren taarruz plânının Oonun hissesi büyük oldu. Ve bunun için- dir ki Mareşal Foch ölümünden evel va- siyet etti: “Fransa ne zaman tehlikeye düşerse Weygand'ı iş başına çağırın.,, İş- te bugün o iş başındadır. Büyük harbin sona ermesi onun aske- ri dehasının yeni tezahür fırsatları buül- mâni dı. Sulhu garkta başlıyan yangını söndürmeye onu gönderdiler. Yeni kurulmuş olan Polon- ya devleti, henüz nüve halinde bulunan Ordusıyle sovyet ordularına karşı koöy - “makta müşkülât çekiyordu. Polonyanın bir sovyet istilâsına maruz kalması ih- timali vardı. Bunu önlemek için mjitte- fikler Weygand'ın oraya gitmesine ka - rar verdiler. General Weygand 25 tem- muz 1920 de Varşovaya geldi ve Polon- ya genel kurmayının başına geçti. 13 a- gustosta sovyet ordularının taarruzu başladı. İki gün müdafaada — kaldıktan gonra 16 ağustosta Weygand — taarruz emrini verdi 24 ağustosta sovyet ordula- e rının tam mağlübiyeti ile muharebe ne- ticelenmişti. Bundan sonra manda altında bulunan Buriyede kargaşalıklar başladı. Dahili isyan fransız makamlarını endişeye dü- de gözleri çok cevval ve canlıdır. Bu yü- zün insana verdiği ilk his büyük bir ze- kâ intibaıdır. General Weygand bugün narin omuz- larına, nadir adamların mukavemet ede- bileceği ağırlıkta bir yük' almış bulunu- yor. Öyle bir vazife ki en küçük hatası veya isabeti yilz binlerce adamın haya- tiyle ölçülür. Ve öyle bir vazife ki neti- cesi memleketin ve bütün medeni dün - yanın "“Var olmak veya olmamak,, dâva- sını halledecektir. Bu parlak askeri kariyerin devamını şimdi milyonlarca insan kalbi, endişeli ve aynı zamanda Ümitli nazarlarla takip ediyor. Bu gece 21 de ULUS Şinemasında Şehir Tiyatrosunun veda temsili O KADIN Piyes 5 perde (6. cr ve sonuncu defa) yalnız 14,30 da 0 AAA AAA HARRY BAUR TL: 6294 VARAUTAKAAUAA AA AAA AAA AA KA KA KA UT Şimdiye kadar görülmemiş büyük bir heyecan filmi Beri Çavuş Türkçe sözlü ş yarın matinelerden itibaren ULUS Sinemasında ( 'ıiulivomm ) Türk Hava Kurumu 7 inci Kurultfay hafırası Türk Hava Kurumu, yarın Ankara- da aktedilecek yedinci kurultay hatı- rası olarak güzel bir albüm vücuda ge- tirmiştir. İstanbul'da Güneş matbaa- sında nefis bir şekilde basılmış olan bu albüm, kurumun, tesis edildiği gündenberi her sene bir evelkinqeg r HÂDİSELERİ TAKİP EDERKEN Bundan bir yıl evel bugün, yani 22 ma- yıs 1939 da Almanya askeri bir ittifak akdedilmiş, 25 yıl evel ge- nebugün, İtalya umümi seferberliğe başla- mış ve ertesi gün Avusturya Macaristan'a, 24 mayısta da Almanya'ya harp ilân etmiş- Mi 1914 cihan harbi başladığı zaman İtal - ya, Avrupa müvazenesinin “müselles itti - fak” kefesinde idi. Gerek kabine, gerek daha verimli neticeleriyle göğsümüzü kabartan çalişmalarını yüzlerce güzel fotoğraf içinde tesbit etmiştir. Milli havacılığımızı kuran iki büyük şefin, Ebedi Şef Atatürk ve Milli Şefimiz İsmet İnönü'nün havacılık kurumu i- çin aziz ve şerefli hatıralar taşıyan fotoğrafları ve türk havacılığı için söyledikleri büyük sözler albümü tez- yin etmektedir. Büyük Millet Meclisi Reisimiz B. Abdülhalık Renda'nın, Başvekil Dr. Refik Saydam'ın, Mare- şal Fevzi Çakmak'ın, Maarif Vekili- mizin muühtelif nutuklarında ve ziya- retlerinde havacılık ve havacı genç- lik için söyledikleri güzel sözlerde, bu ziyaretlere ait fotoğraflarla birlik- te tesbit olunmuştur. Yüzden fazla kıymetli fotoğrafı ih- tiva eden albüm, Türk Hava Kurumu tesislerinden Türkkuşu mektebinden, İnönü plânörcülük kampından, muh- telif memleket seyahatlerinden, hava şenliklerinden ve kurumun değerli re- isi Erzurum mebusu B. Şükrü Koçak'ı genç havacıların çalışmalarinı yakın- dan görmek için sık sık vaki ziyaret- lerinden kiymetli enstantaneler taşı- maktadır. Kütüpanelerimize böyle ne- fis bir albüm kazandıranları tebrik e- deriz, Havacılık ve spor Havacılık ve spor mecmuasının 263- 264 üncü nüshaları kuşe kâğıtlı güzel bir kapak içinde 24 sayfa olarak zen- gin münderecatla intişar etmiştir. Bu- gün dünyayı kasıp kavurmakta olan Avrupa harbinde en mühim tahrip ve en kuvetli harp vasıtasının tayyare ol- duğunu düşünürsek, Türkiyede tay- yareciliğe verilmesi icabeden ehemi- yet ve ilk gündenberi bu memleket meselesi üzerinde lâyık olduğu şekil- de hassasiyetle duran Havacılık ve Spor'un mesaisini teşekkürle karşıla- mamak mümkün olmaz. Mecmuanın son sayısı da bu bakımdan cidden de- ğerli yazılar ihtiva etmektedir. Bu nüshada Server Ziya Güreyin'in “Ye- dinci Kurultay”, Mümtaz Faik Fenik- in “Hava Hâkimiyeti”, Şakir Hazım Ergökmen'in “Hava silâhının bugün- kü kudreti”, Selim Sırrı Tarcan'in “Tayyarecilik ve beden terbiyesi” un- vanlı k. tli eleriyle son haf- harp vukuatiyle harpte tayyarenin oy- nadığı rol hakkında enteresan yazı - lar mevcuttur. Okuyucularımıza tav- siye ederiz. Macar - Alman ve Yugoslavya müzakereleri Budapeşte, 21 a.a. — Dün Budapeş- te'de hukuki meselelere müteallik al- man - macar müzakereleri başi. Ki Budapeşte, 21 a.a. — Macar - yugos- lav ticaret odasının teşebbüsü üzerine yugoslav sanayicilerinin reisiyle yu- goslav ekonomi hayatına mensup di - ğer bazi zevat Budapeşte'ye gelerek lâ ekseriyeti Almanya'yı tut- tuğu halde, bir çok asırlar içinde düşman istilâsına uğramış ve bunun ne derece kor- kunç bir tezahür olduğunu bizzat görüp yaşamış olan italyan milleti, almanların Belçika'yı çiğnemesini ilk günden itibaren affetmemişti. Almanların o vakitki hare - ketlerinin uyandırdığı nefret, italyan mil- letinin ruhüunda sonsuz bir isyana sebep ol- muş, hükümetin politikasına karşı hem sa- gı hem de solu tek bir cephe halinde bir - leştirmişti. Çünkü, umumi efkâr, İtalya - nın Almanya yanında harbe girmesini ka- tiyen istemiyordu. Sanatı, yurt ve yuvasını seven italyan milleti, Prusya zihniyetinin çizmeleri altında, mamurelerin bir harabe, mazlüm insanları barındıran yuvaların bi- rer mezar olmasına tahammül edemiyor - du. İtalya halkı, başında milli şairleri D'an- nunzio olduğu halde harekete geçmişti. Çok geçmeden, nasyonalist grupların ya - Sönmiyen ateş ile İtalya arasında |.ya'da Almanya aleyhine tezahürler başla- nında sosyalistler de yer almış, bütün İtal- mıştı, Bu hareketin başğında bulunanlardan biri de, İtalya'nın. bugünkü başvekili Mus- solini idi. O zaman sosyalist olan Benito Mussolini, ilk önceleri, İtalya'nın bitaraf kalması için mücadeleye girişmişti; fakat, bir müddet sonra bunu da kâfi görmemiş, milletinin, Almanya ve Avusturya - Ma - caristan'a karşı harbe girmesini ileri sür- müştü, Hattâ, bitaraflık politikası güttüğü için, çalıştığı Avanti gazetesinden bile çe- kilmiş ve Popolo d'İtalin'yı tesis ederek, İtalya'nın harbe girmesi lehinde mücadele- ye devam etmişti Bugünkü hâdiseler, bundan yirmi beş yıl evelkilerin bır tekerrüründen ibarettir. Ge- ne aynı Belçika istilâya uğramış, mabetler, mamüreler harabezar olmuştur. İtalyan mil- leti de gene aynı millettir. O da, yirmi beş yıl gibi, kısa bir zamanda hassasiyetini kaybedecek bir millet değildir; bu itibarla, tezahürünü açıkça yapamasa bile, bu hâ - diselere karşı ruhen kayıtsız kalamaz. Diğer taraftan, bundan yirmi beş yıl e- vel hakikati görmüş olan Mussolini gibi durendiş bir zatın da, bütün politika icap- larma rağmen, şu realiteyi gözden ayır - masına ihtimal verilemez: Memleketler istilâ edilir, ocaklar söner; lâkin hürriyet aşkının ezeli ateşi söndürü- lemez, — Hi - Tu. İrlanda ihtiyaflarını silâh alfına çağırdı Londra, 21 a.a. — Şimali İrlanda hükümeti, cumartesi ve pazar günleri bazı ihtiyat sınıfların müdafaa ku - vetlerini takviye maksadiyle silâh al- tına çağrıldığını dün akşam resmen bildirmiştir. Son harpteki Japon zayiatı 48 bin kişi Çung - King, 21 a.a. — Çekay ajan- sı, Honan ve Hupeh vilâyetleri hu- dudunda cereyan eden muharebeler esnasında japonların verdiği zayiatın 48.000 e baliğ olduğunu bildirmekte- dir. İngilterede silâh memnuiyeli Londra, 21 a.a. — Dahiliye nezare- ti, yabancıların. polisin hususft müsa- müstesna olmak üzere spor silahları da dahil olduğu halde her türlü silâh, mühimmat veya patlayıcı maddeler taşiımak ve bulundurmaktan meneden bir emirname neşretmiştir. İngiltere - Fransa telefonları kesik Londra, 21 a.a. — Dün akşam saat 19,80 danberi İngiltere ve Fransa arasındaki te- lefon 'atı Ş Mamafi ingiliz ve fransız hükümetleri a - rasındaki temaslar idame edilebilmekte - dir, Bir posta idaresi memuru şu beyanatta bulunmuştur : — Fransa ve daha ilerisi ile telefon mu- * ktad Finlândiya ve Baltık devlefleri Bern, 21 a& — Bung gazetesi muhabi- rinin Finlandiyada topladığı malümata na- zaran Finlandiyanın üç Baltık devletine da- ha sıkı bir surette yaklaşmıya ve bunlarla ekonomik ve politik bir blok teşkil etmi - ye hazırlanmakta bulunduğunu bildiriyor. Helsinki hükümeti, Baltık Gdevletleriyle olan ticari münasebetlerini tevsi için, Lit- vanya, Estonya, ve Letonya ile ekonomik müzakerelerini hitama erdirmiştir. Bu devletler de, Finlandiyanın ekonomik kal için fill yar vâdetmiş- lerdir. Diğer taraftan, yapılmakta olan ba- zı teşebi , bu siyasi yakl ya - kında dört memleket arasında bazı görüş- melere sebebiyet vereceğini tahmin ettir - mektedir. Finlandiya şimal memleketleri arasında münferit kalmayı derpiş etmekte ve kendi istiklâlinin korunması ile kâfi derecede meşgul bulunan İsveçe de artık güvenemiyeceğini zannetmektedir. Finlan- diyanın tercihan Baltık devletlerine doğru dönmesinin sebebi de buna atfedilmekte - dir. arasında - siyasi müzakereler yapılmadı Atina 21 a.a. — Atina ajansı bildi- riyor : Yunanistan ile Türkiye arasında si- yasi mahiyette müzakereler cereyan ettiği hakkında bulgar gazeteleri ta- rafından istinsah edilen haber asılsız- dır. Ehemiyetle malüm olduğu Üüzere, Türkiye ile Yunanistan hepsi de neş- redilmiş olan bir seri anlaşma üzerine ü çok sıkı bağlarla uzun za - haberat servisi Ne S DDD L LLL E LLLULULD DDD dün akşam yugoslav ticaret odasının İ da hazır bul l 3 şlardır. içt $ A, RADT TÜREİ ; Radyo Difüzyon PO TÜRK £ YE Radyosu — J ( Dalga Uzunluğü $i 182 Kes./120 | 9465 - Kes./ 20 15195 Kes./ ÇARŞAMBA; 2254 12.30 Program ve memleke 12.35 Ajans ve meteoroloji 12.50 Müzik: muhtelif Şâ 13.30-14.00 Müzik: küçük © Enver Kapelman). 1 — Felix: Sar nehri (vals). 2 — Wiga - Gabri 3 — İtalo Nucci: İlE leri (entermezzo - mâ 4 — Brahms: macar 6 $ — Walter Shraderi 18,00 Program ve memleket 18.05 Müzik: cazband (Pl 18.30 Müzik, Çalanlar: Ket Fahri Kopuz, İzzettin ? I — Okuyan: Nebile 1 — Dede - hüzzam bir kerre takrir eylese 2 — Artaki - hüzzam #i piklerinin her teli). 3 — Ali Ef, - segâh rabı aşkınam). 4 — Artaki - hüzzam | hatıra), ; II — Okuyan: Aziz $? 1 — Udi İbrahim - hicâf Bi ni sev ruhumu sar). — 2 — Fahri Kopuz - hic†© gececik sevdiğim). 3 — Sedat Öztoprak Ç(Alimin evleri çamı 19.00 Konuşma (dış politikâ 18.20 Müzik. Çalanlar: C Fahri Kopuz, İzzettini yan: Mustafa Çağlar. 1 — Hüseyni peşrevi. 2 — H. Mehmet - (Dilrübasın sevdiğim): $ — Tatyos - hüseyni düştü gene gülzarı $ * ... * hüseyni Şi elimi gayri bu dünya Hi S — .... - hüseyni t bahçesinde). 6 —....- hüseyni gı cemalin çünkü göremi 1945 Memleket saat ayarı, teoroloji haberleri. 20.00 Müzik: fasıl heyeti. 20,35 Tems orduya niş Kemal Tözem. 21.835 Serbest saat. p 2145 Müzik: — Riyaseticümb İhsan Künçer). 1 — Andr& Messier 1648 m. 81.70 m. 19.75 m. - Z, | 'ittt İtim A O, lttti Tti $ — J. Brahms; macar Fi 22.30 Memleket saat ayarı, #Ç leri; ziraat, esham - t biyo - nukut borsası (f? 22.50 Müzik: cazband (Pİ.). 23.25 -23.30 Yarınki programk #er... (| ( FRANSIZ RADYOLİĞ FRANSIZ Radyosunun yatı günde iki dofa yapılma rın saat ve dalga üzuünlükl bildiriyoruz: ş 1 — TÜRKİYE #saatiyle 18 dalga 4144 M. ğ AA TrylĞ — P.T.T. 258M, Rndlyob— (Eİ 227 M. ...... ( İNGİLİZ RADYOL İNGİLİZ Radyo Şirketinin | Broadcasting Corporatlon) ill lerde haber neşriyatı prog Ankara Saatiyle 18.55 TÜRKÇE İNGİLİZCE 815 # 11.00 ö 18.80 H 15.15 E 18.00 pa 20.00 " 23.45 FRANSIZCA — 14.15 23.00 İngiliz kıralımın k&' y W Londra, 21 a.a. — Resmen Üj göre, ingiliz kıralının kardesi © de Gloucester, müstacel bir VÜ i birleşmiş bul l Londraya gt? zaman iade edilebileceğini bilmiyoruz. Ga- zeteler, bu bir kablo mütevellit olduğunu söylemektedir. gece F de Gloücester'in yakında FT mi karargâhına döneceği mu©” H GA © Hayat mı bu? Fakir bir adamın çocuğu da fakir kala- caktır, diye bir kaide var mı? Kendimize daha refah- h, daha güzel bir hayat temin etmek istediğimiz için darılıyorlar bize öyle mi? Ne hakla? Beri, babamın bir apartman kapıcısı olduğunu söylemek mecburi- yetinde kaldığım zamanlar utanmıyordum, fakat, bu- nunla iftihar da etmiyorum. Hayata atıldım. mücade- le ediyorum. Kendimi kapıcı seviyesinden yukarı çıkarmak istiyorum. Babam, bana bunun için güce - niyorsa, varsın gücensin. Ben de, yuva kurmak iste. mez miydim? Kuramadım. Çünkü; bir kapıcı kızı-ym"__ Mihaly FÖLDİ nı, içtimaf hayatta mevkii olan hangi erkek alır, O halde, evleneceğim diye, bir apartman kapıcısına ve yahut bir gazinocuya mı varmalı? Bunu çıkarsınlar akıllarından. Ben, para, mevki, villâ istiyorum. Bunlara sahip o- lanlar, sanki; bizden daha güzel, daha akıllı, başka tür lü insanlar mı? Hayır! Hayır! Onlar da tıpkı bizim gibi dünyaya geldiler. İnsan olarak doğdular. Bu tali işidir. Talii denemek ve döndürmek için uğraşmak lâzımdır. Uğraşacağım. Bir gün, o kör talih bana da güler yüzünü gösterecek. Benim de kibar bir ko - cam, servetim, kürklerim, elmaslarım olacak, Muhte- şem villâmın önünde, şık bir fayton emrimi bekli - yecek. Maksi, arzularımı yerine getirecek kadar pa - rası olmadığını söyleyip çırpınıyor. Patlasın! Onun parası yoksa, istediklerimi yapmıyacaksa, katf söyle- sin. Ben, bir başkasını bulurum, Emellerime kavu - şacağım. Buna imanım var. O zaman, beni bütün dünya mazur görecek. Hatalarımı yüzüme çarpmı - ya cesaret edecek kimse bulunmıyacak. Babam da, ku surlarımı affedecek. Hayat budur. muvaffak olursan, her şey makbul. Olamazsan en haklı ve masum hare- ketlerin bile affedilmez bir günah olarak karşına di- kilir. Bir dakika sustu. Sonra seslendi: — Gizella ! çi — Buyurun ablacığım. — Uyudun mu ? Türkçeye çeviren: F. — Hayır, seni dinliyorum. — Ne dersin bu işe, bu hınzır Maksi, hâlâ gelmedi? — Gelecek miydi....? — Aman, ne abtal şeysin. Haydi, uyuyalım artık. Gecen hayırlı olsun. — Senin de ablacığım. Gizella, yorganın altında ayaklarını topladı. Kolla- rint göğsünde kavuşturdu. Arka üstü yatıyor, açık ağziyle nefes alıyordu. Mümkün olduğu kadar az bir yere sığmalı ve hafif nefes almalı idi... Mari'yi rahatsız etmesi, mevcu- diyetiyle ona yük olması doğru değildi. Hem, onu ni- çin abtal yerine koyuyor ve durmadan bü kelimeyi tekrarlıyordu? Ayıp değil ya, bu işlere bir türlü aklı ermiyordu. Mösyö Maksi ile kavga ediyor, dargın ayrılıyor, sonra da gecenin bu saatinde adamın dö - nüp gelmesini bekliyordu. Bu nasıl şeydi? Ya şimdi hakikaten çıkıp gelirse, ne yapacaktı? Sıcak yata - gından kalkıp dişarı mı çıkacaktı? Maria ile mösyö Maksi resmen evli olmadıkları halde bir karı koca gi- bi yaşıyorlardı. Bir çocukları dünyaya gelirse ne ya- pacaklardı? Mösyö Maksi'nin bir de nikâhlı karısı vardı. Onu nasıl idare ediyordu? Mari, bu adamı sev- diğinden bahsediyordu. O halde niçin kontun gön - derdiği çiçekleri kabul ediyor, üniversite — talebesi Vilmoş'la mektuplaşmak istiyordu? Bütün bunlar onun tecrübesiz kafası için birer muamma idi. Maria hayatına karışan bu üç erkeğin içinden en hararetli Zahir TÖRÜMKÜNEY —10 olarak Vilmoş'la alâkadar görünüyordu. Bu delikan- l1 kimdi? Yanlarındaki apartmanda oturduğu, arala - rında onları ayıran yalnız bir duvar olduğu halde, neden iki uzak memlekette yaşıyan insanlar gibi mek- tuplaşıyorlardı? Bu ne garip bir âlemdi? Düşündük- çe, insanın kalbi sıkışıyor, nefesi tıkanacak gibi olu- yordu. Bat ın evinde, yoksuzluk, neşesizlik, ke - der ve sarhoşluk, burada da parfum ve kavga, Maksi, kont ve talebe, aman yarebbim bu ne karma karışık - lık böyle? Bunların her ikisi de hoş bir şey değil Burada da barınılmaz. Hayatta en güzel şey sükün, dürüstlük ve temizliktir. Halbuki, bu ev ne kadar gü- zel. İnsan burada yalnız yaşamalı. Daha doğrusu bu - rada temiz bir yuva kurmalı. Çalışkan, ailesine bağlı bir koca, onun istirahatini temin için çırpınan bir ka- dın, sevimli, güzel bir çocuk. İşte onun hayalinden geçirdiği saadet budur. Ellerini yorgandan çıkardı. Avuçlarını açarak yal- vardı : ğ — Allahım, beni terketme! Annemi üzdüğüm, ba- bamın arzularına karşı geldiğim için beni affet. Bana doğru yolu göster, şaşırtma beni. Yardım et muvaf - fak olayım. Vadediyorum, ilk fırsatta annemi teselli edecek, babamın gönlünü alacağım. Ben, Maria, gibi olmak istemiyorum. Beni bundan koru. Villâda, el - masta gözüm yok. Bana sade, temiz ve mesut bir ha- yat nasip et.! - Allâhim, yalnız sana sığınıyorum J “dı İçini çekti. Gözlerini yumdu. Tatlı bir uykuy* Y & Saat, sabahın altısını geçiyordu. Gizella, le uyandı. Başını kaldırıp, dinledi. Zil,/ dur? çalmakta devam ediyordu... Madam Şipoş, deri kuya dalmış olacaktı ki; kapıyı açan olmıyordu caba kim gelmişti?... Henüz ortalık ne kadar lıktı!.., Bu annesinden başka bir kimse olam taktan yavaşça kalktı. Eliyle etrafı yoklıy dan çıktı. Madam Balogh, göz yaşları arasın' nın boynuna sarıldı. Salona girdiler. Biribirler” kuldular. Fısıldaşıyor, ağlaşıyorlardı. Mad logh, kızını eve çağırıyor, onsuz yaşıyamıy söylüyordu. Gizella'ya ,kendisini mahcup ve V" etmemesini yalvarıyordu. Maria da uyandı. salona geldi. Annesine çıkıştı: $ — Sabahin köründe ne geliyorsun burayâ' | kesi tatlı uykusundan uyandırıp, rahatsız € çin mi? Gizella'nın nereye gittiğini pek âlâ edebilirdin. Merak edip, sokaklara düşecek N6 Nafile israr etme. Gizella'yı göndermiyeceğit dilik burada kalacak... Sonra, bakalım allah N€ f rir... Hem, bir daha bu saatte gelme. Haydi $ N güle. j Madam Balogh, küçük kızının yanaklınn# tü. Ağlıyarak, dua ederek gitti, ' m İki kız kardeş, tekrar yataklarına döndülef' | konuşmadan uyudular, Saat dokuza doğru mü* poş, odaya girdi. Maria'yı kaldırdı. Mösyö Mâ” B geldiğini haber verdi, Maria, asabileşti: K — Henüz uyanmadığımı söylemedin mi? — gl — Söyledim. Fakat, derhal konuşmak İ n — Öfkeli olduğumu, kimseyle görüşmek — diğimi söyle. $ — Önu da söyledim. Hiç!bir şey dinlemilliğ ederim madmazel biraz dışarı çıkın. Bi Maria, hırsla doğruldu: — Benim evimde ,başkalarının arzularıP ( N