Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
Te AŞ ULUS HAYAT VE SIHAT ] Sonbahar at Kuru yemişlerimiz | Tasarruf ve yerli mallar haftası daha başlamazdan önce Ulus haber vermişti: fransız doöstlarımız bizim memleketten geniş miktarda kuru yemiş almayı — kararl lar. re, en büyük faydası terkiplerinde sellüloz maddesinin bolluğudur. Bu dde h dilemediği ve kana karışamadığı için insanı beslemiye Kendi hesaplarma, doğrusu, pek a- kıllılık etmişler... Vakıa bu ticaret- te bizim tüccarlarımızla kuru yemiş yetiştiren yurtdaşlarrmızın kârı da olmak lâzım gelirse, bu harp zama- mında en büyük kâr kuru yemiş a- lanlarındır. Uzun süren, yahut sürecek olan, muharebelerde kalori hesaplarının da top mermileri sayısı kadar ehe- miyetli olduğunu biliyorsunuz. O - nun için dostlarımızın bizden alma- yı kararlaştırdıkları kuru yemişle - rin ne kadar kalori vereceğini he - saplayınca onların neden kârlı ol- dukları meydana çıkar: Yuvarlak hesapla, kuru üzümün 100 gramı 300 kalori verir, demek ki on bin ton kuru üzüm, 30 milyar kalori. Kuru incirin yüz gramı 350 kalo- riden beş bin ton 17,5 milyar. Kuru fındık yüz gramı 750 kalo- riden dört bin ton 30 milyar. Vakıa bunun dörtte biri kabuklu ise de ka- buklarınım da insanı dışardan ısıt- maya yarıyacağımı alıcılar elbette bilirler. Şu halde Fransa'nm bizden ala- cağı on dokuz bin ton kuru yemişin, sadece beslemek bakımmdan, 77,5 milyar kalori vereceği anlaşılır. Halbuki dostlarımızın karşı tarafın- da bulunanlarm, kalorisine en ziya- de güvendikleri soya fasulyesinin aynı ağırlıktaki miktarı ancak 75 milyar kalori verebilir. Görülüyor ki bizim kuru yemişlerimizin yalnız kalori cihetinden değeri Bay Ford- un o kadar şöhretlendirdiği fasulye- den yüksektir... Lezzet bakımımdan, ne de olsa bir kuru fasulye demek olan soya ile o kadar tatlı kuru ü - zümlerimizle incirlerimizin ve o ka- dar yağlı olan kuru fındıklarımız şüphesizdir. Bi Vitaminler bakımından, soya fa- sulyesinin B1 ve B2 vitaminleri var- sa da bizim kuru yemişlerimiz bir araya gelince o iki vitamini verdik - ten başka fazla olarak A ve C vi- taminlerinden de bol bol verirler. hiç yarıy da barsakların te- mizlenmesine çok faydası olur, He - le kuru incirin bu hizmeti pek meş- hurdur... Kış mevsimi zaten pekliğe yarışlarının on ikincisi Çifte bahis 52,40 lira getirdi — kışlalarda beklemekten ibaret ol - dlfi'mdın, Majino hatıtnda da, Sig- _frıd hattında da hareketsiz kalan insanların sellüloza ihtiyaçları çok olsa gerektir. Kuru fasulyaların hepsi gibi soya fasulyalarımın da sellülozu ehemiyetsiz olduğundan Majino hattında kuru yemiş yiyen - ler, şüphesiz, daha rahat edecek - lerdir. Bol kalori, bereketli vitamin, al- kalenlik veren madenler, fazla ola- rak, ehemiyetli nisb İlüloz bi- HŞN 'ei çi Sonbahar at yarışlarının on ikincisi dün müsait olduğu gibi o cephedeki mu- şehir ipod da y pi , Hava bozuk harebe bu imde, yer altmdaki | V€ yağmurlu idi. Fakat gene meraklılar ya- rış yerini d Koşular et itibariyle çok zevkli ve heyecanir olmuş müşterek bahiste dolgun paralar vermiştir. Birinci koşu: Birinci koşu çalı manialı idi. Beş ve daha yukarı yaştaki halis kan ingiliz at ve kısraklara ve idiçlere mahsustu. İkramiye. si 305 lira mesafesi 3500 metre idi. Taşpı- nar iştirak etmediğinden koşu üç hayvan arasında yapıldı. Baştan sona kadar önde giden Tomru gittikçe arayı açarak iki üç yüz metre ara ile kolay bir birincilik aldı. Verçe ikinci Sakarı üçüncü oldu, Zaman 5,25 dakikadır. Müşterçk bahis ganyan 125 kuruş verdi. İkinci koşu: ki yerli yarım kan ingiliz er- zim kuru yemişlerimizin faziletleri - dir. Onlar bizim halis yerli malları - mız olduğundan, dostlarımıza mil - yarlarca kalori verecek kuru yemiş sattıktan sonra bize de kalacağı şüphesizdir ve bizim de bol bol ku- ru yemiş yememize hiç bir mani yoktur. G. A, Avusturalya radyosunda Türkçe neşriyal Londra, 17 aa. — Gelecek çarşam- ba gününden itibaren Ayvusturalya radyosu her gün kısa dalga üzerinden evelâ ingilizce, fransızca, almanca ve daha sonra da türkçe, arabça, italyan- ca, felemenkçe, rusca ve norveçce neş- riyat yapacaktır. Ayvusturalya istihbarat nezareti gü- nün haberlerini verecek, aynı zaman- da Avusturalya müziği dinlenecektir. (eza evlerindeki mahkümlar Madenler cihetinden soya ile bi- zim kuru yemişlerimiz arasında mu- kayese yapmak pek uzun düşer. Yalnız şurasını söyliyeyim ki, ma- denlerden hepsinin neticesi olan kimya hali bakımından, Ulus'un saydığı kuru yemişlerin hepsi alka- lendir. En iyisi kuru incir, 28,35 de- recede, sonra kuru üzüm 21,85, da- ha sonra kuru fındık bile, 7,53 de- de, kendi ağırlığında ekmeği: eği ekşiliği t karşılar. Alkalen olan gıdalar kana ferahlık, zihne parlaklık verir... Fransızların kuru ceviz almadıkla - rma bakılırsa kuru yemişlerde bu hassaya dikkat ettikleri anlaşılıyor, çünkü yalnız ceviz öteki kuru ye- mişlerimizin aksine ekşilik verir... Soya fasulyasına gelince, bu bakım- 'dan onun ne olduğu hâlâ öğrenile - memiştir. Fakat kuru yemişlerin, garp cep- yiyecek bedellerini nasıl ödeyecekler ? Cezaevleriyle mahkeme binaları in- şası karşılığı olarak alınacak harçlar ve mahkümlara ödettirilecek yiyecek bedelleri hakkındaki kanunda, mah - kümlardan aranacak yiyecek bedelleri ödenmediği takdirde bunun ne suretle tahsil edileceği zikredilmemiş bulun- maktadır. Yiyecek bedelini ödemeğe mükte - dir oldukları sabit olan borçluları ta- kipte, devlet alacağının tahsili kabil olmakta ise de aczi sabit olan mahküm lar aleyhine yapıları icra takipleri ta- mamen neticesiz kalmaktadır. Hazi- nenin zararını mucip olan bu vaziyeti önlemek üzere, adliye vekâleti yuka- rıda adını yazdığımız kanuna yeni bazı hükümler ilâve eden bir lâyiha hazırlamıştı. Meclisin alâkalı encü - menlerinde tetkik edilerek son şekli- ni almış bulunan bu lâyiha umumi Kesindeki muharebenin şekline gö- CU T FKD DT heyete sevkedilmiştir. Üç y kek ve dişi taylara mahsus satış koşusu idi. İkramiyesi 200 lira mesafesi 1800 metre idi, Beş tay arasında yaprlan bu koşuda Yılmaz iki boy ara ile kolaylıkla birinci ol- du. Yüksel ikinci, Cesur üçüncü oldu. Za - man 2,01 dakikadır. Müşterek bahis gan- yan 200 plâse sırasiyle 160 ve 290 kuruş verdi, Üçüncü koştr: Dört ve daha yukarı yaştaki yerli ya - rım kan ingiliz at ve kısraklara mahsus han dikaptı. İkramiyesi 375 lira mesafesi 2400 metre idi. Startla beraber öne düşen Baskın her zamanki gibi rakiplerini bir hayli aça - rak koşuyu önde götürüyordu. Herkes bu aranın k ğını ve Basl geçilece - 18 - 12 - 1939 C.H.P. ŞİLT MAÇLARI Demirspor, Birlik spor'u 2-1 mağlup etti Maskespor : 3 - As., Fö. gücü :1 Harbiye dün senenin gol rekorunu kırdı! ç V e P h d R 1 1zgücü olun- C. H. P. şilt maçlarına dün de muştur. Cumartesi gününe nazaran daha kesif bir seyirci kütlesi önün- de oynanan bu müsabakalar ekseriyetle tahmin edilen neticeleri vermiş. ve fakat son oyun genç Maskespor'un galibiyetiyle bitmiştir. Harbiye - Güneş ,, Bu müsabaka mütemadi bir Harbiye hâkimiyeti içerisinde cereyan etmiş ve bu sene cidden çok zayıf bir kadro ile sahada yer alrsak mecburiyetinde kalan Güneş ta- kımı enerjik rakibinden tam 12 gol yemiş, bu suretle de Ankara'nın bu seneki gol rekoru kırılmıştır, Demirspor - Birlikspor Günün ikinci ve hakikatte en ehemiyet- li musabakası olan bu oyun ilk ânlardan i- tibaren sıkı bir şekilde inkişaf etmiş, Bir- liksporlular şuursu bır iki akınla Demirspor müdafaasını epiyce hırpaladıktan — sonra bir de go atmıya muvaitak olmuşlardır. Nice sonra santrior Ürnan n ayağiyie be- raberliğe ve 30 uncu dakikada da galibiye- te ulaşan demirsporlular bundan sonra ge- ne tamamen dağınık bir oyun Ooynamıya başl lar ve çamuru nazarı itibara almı- ğini ken bu sefer rakiplerinden hiç birisi kendisine yetişemedi. Ve Baskın üç boy ara ile rahat bir birincilik aldı. Ceylân ikinci Olgo ücüncü oldu. Zaman 2,45 daki- kadır. Müşterek bahis ganyan 320 plâse sı- rasiyle 215 ve 250 kuruş verdi, Dördüncü koşu: Üç ve daha yukarı yaştaki halis kan a - rap at ve kısraklara mahsus handikaptı. İkramiyesi 450 lira mesafesi 1800 metre i- di, On altı hayvanın iştirak ettiği bu ko - şu çok güzel oldu. 'Il'o'rnıırı:uk gayet iyi ko- yarak yerden ve kısa paslarla r'akip hatla. rı zorlamıya teşebbüs etmislerdn_'. Halbuki içlerinde Ismail gibi sert ve bu işte kurd elemanlar bulunan Birlikspor takımı ken- di yarı sahasına çekilerek bütün hücumla- rı geri çevirmiş ve devreyi bu şekilde 2 - 1 bitirdikten sonra aynı muvaffakiyetli mü- dafaa siıstemini ikinci devrede de tatbik ederek başka gol yemeden sahada nayrıl - mışlardır. Si Bu müsabakada Demirspor müdafaasın- da Gazınin, muavin hattında Şemsinin, forvette ise Salih'le Arifin formunda ol - şarak sıkı bir mü da bir boyun ara ile koşuyu kazanmıya muvaffak oldu. Örnek ikinci hiç ümit edilmediği halde Bozkurt üçüncü oldu. Zaman 2,16 dakika - dır. Müşterek bahis ganyan 8,60 plâse sıra- siyle 285, 165 ve 950 kuruş verdi. Beşinci koşu: Dört ve daha yukarı yaşta ve sene zar- fında koşu kazanmamış halis kan arap at ve kısraklara mahsustu, İkramiyesi 250 li- ra mesafesi 1800 metre idi. Beş hayvan a- rasında cereyan eden koşu çok heyecanlı oldu., Son anlara kadar önde giden ve ko- şuyu kazanacağı zannedilen Kekliği kuvet- le hücum ederek Ünlü ile Şahin bir anda geçtiler. Ünlü birinci Şahin ikinci Keklik üçüncü oldu. Zaman 2,13 dakikadır. Müşte- rek bahis ganyan 1,95 plâse sırasiyle 140 ve 280 kurüş verdi. Altıncı koşu: Altıncı koşu kuvet koşusu idi. Üç ve daha yukarı yaştaki yerli halis kan ingiliz at ve kısraklara mahsustu, İkramiyesi 450 lira mesafesi 2000 metre idi. Yğmur altın- da geçmesine rağmen yarış çok zevkli ol - du. Başlar başlamaz öne düşen Karanfil ra- hat rahat birinci oldu. Son anda fevkalâde güzel hücum etmesine rağmen Özdemir bir baş ara ile ikinciliği Kayaya bırakarak ü - çüncü oldu. Zaman 2,12 dakikadır. Müşte - rek bahis ganyan 120 plâse sırasiyle 145 ve 440 kuruş verdi. Üçüncü ve dördüncü koşu- lar arasındaki çifte bahiste Baskın - To - murcuk çifti bir liraya mukabil 52,40 lira altıncı koşudaki ikili bahis ise Karanfil - kaya kombinezonu bir liraya mukabil 24.80 lira verdi, İptidat maddesi kendir olan maddelerin ihracı halindeki halat, kınnap parça ve kırın- tılarının memleket dahilinde istima- line imkân olmadığından ihracında bir mahzur bulunmadığı ticaret vekâ- letinden alâkadarlara bildirilmiştir. İptidat maddesi kendir olan döküntü ları bilhassa belli olmuştur, Demir - spor; ayrıca Hakkıyı solaçığa geçirip, kü- çuk Ornan'ı takımdan çikarmakıa da ol - dukça büyük bir isabetsizlik yapmıştır. Demirspor eğer bu seneki takımını esaslı bir surette tesbit etmezse ilerisi için ciddi güçlükler kendıliğinden ortaya çıkacaktır. As, Fa, Gücü - Maskespor Günün en son müsabakası Askeri Fabri- kalar Gücü ile bu sene cidden kati sürp - rizler yapan Maskespor arasında olmuş - ur, ilk dakikalardan itibaren çamuru iyi hesaplıyarak topu havadan ve derin pax - larla rakip sahaya sevkeden maskesporular Askeri Fabrikalar Gücünün muavin hattı- nın ortasındaki boşluktan mükemmel işle- miye başl lar ve fakat ltıdan ye - dikleri bir golle birinci devreyi 1-0 mağ - lâp bitirmişlerdir. İkinci devrede açıkların muvaffakiyet- sİZ ve oyunları yüzünden or- tadan oynamıya mecbur olan Askeri fabri- kalrlar fazla diripling yaparak topu ya ça- mura ve yahut da genç elemanlardan mü- rekkep Mask idaf; h i bu suretle oyunu daha ziyade kendi yarı sahalarına sürüklemişlerdir. 25 inci daki- kada penaltıdan Reşadın ve 30 uncu daki- kada gene aynı oyuncunun ayağından iki gol kazanan maskesporlular 40 ıncı dakika- da bir gol daha atarak mçı 3 - 1 galibiyet- le bitirmişlerdir. Maçtan sonra Maskespo- run gayri nizami hdro'cxk'ırdıâı için hük- det sahadan ayrılmıştır. As. Fa. Gücü - Maskespor maçında da kaleci Refet tehli- keli bir akını durdurmuş ve fakat kendisi de başından yaralanarak birinci devrede ıoyunu terk mecburiyetinde kalmıştır. Yara- sını sardıran bu genç ikinci devrede, oyuna iltihak etmiş ve birçok kurtarışlar yapmış- tır, Dömifinalistler Bu haftaki maçlardan sonra Demirspor » Gençlerbirliği, Harbiye ve As. Fa. Gücü dömifinale kalmıştırlar, Cumartesi günü Gençlerbirliği - Demirspor, pazar günü de As. Fa. Gücü, Harbiye idman yurdu karşı karşıya gelecektir, Bu maçların 19 Mags stadyomunda ya- pılması muhtemeldir. Öğrendiğimize göre, Maskespor lik maçlarındaki şartlarla şild müsabakalarına girdiği için dünkü galibi- yetine rağmen dömifinale kalamamıştir. Dünkü kır koşusu Havanin yağışlı olmasına rağmen 150 genç atletin iştirâkiyle yapılan dünkü kır koşusu çok zevkli olmuştur. Yerlerin müthiş çamuruna rağmen koşucular, müsabakayı muvaffakiyet- le bitirmişlerdir. Yugoslavya Fenerbahçe'yi 2 -0 mağlüp etti İstanbul, 17 a.a. — Burada bu- lunmakta olan Yugoslav takımı Buyün oei dsüşdüşaca n Busnz bahçe takımı ile yaptı. Heyecan- lı bir maçtan sonra Fenerliler sa- hadan 2-0 mağlüp vaziyette çıktılar. f Polonyalı mühendisler Kayseriye gittiler Hükümetimizle yaptıkları anlaşma üzerine bir müddet evel şehrimize gelmiş olan polonyalı mühendislerden ikisi, tetkiklerde bulunmak üzere Kayseri mensucat fabrikasına gitmiş- lerdir. Verilen malümata göre mühen- disler bir kaç gün sonra Kayseri'den men mağlüp olduğu Hakemler Dünkü maçları idare eden hakemler, tatmin edici ve hattâ otoöriter değildiler, Bilhassa son oyunun hakemi B. Said'i faz- la hareketsiz, sert hareketlere karşı da bir az lâkayd bulduk. Sahadan çıkarılanlar Demirspor ? Birlikspor maçında tekme- leşen demirsporlu Hakkı ile rakibi saha - dan dışarı çıkarılmıştır. Ayrıca Demirspor merkez muavini İbrahim de ehemiyetli su- rette ve ayağından sakatlanarak bir müd - dö k ve gene tetkiklerde bulun - mak üzere Karabük demir ve çelik fabrikalarına gideceklerdir. Ispartada iplik fabrikası Isparta, a.a. 17 — Müteşebbis bir kaç firma tarafından yapılmakta oları yeni iplik fabrikasının montaj işleri ilerlemektedir. Bu modren iplik fab- rikasının yakında faaliyete geçmesi bekleniyor. RADYO - ) k L K L GA Ttür gee RADYO DİFÜZYON POSTALARI TÜRKİYE ANKARÂ Radyosu eee Radyosü 1648 m, 182 kes./120 Kw. 31.70 m. 9465 Kecs/20 kw, T.A.P, AN KAT EA PAZARTESİ: 18 - 12 - 1936 12.30 Program ve memleket saat ayarı, 12.35 Ajans ve meteoroloji haberleri, 12.50 Türk müziği (Pl.) 13,30 - 14.00 Müzik (hafif müzik - P1.) 18.00 Program hi 18.05 Memleket saat ayarı, Ajans ve me' teoroloji haberleri 18.25 Müzik: radyo caz orkestrası, 19.00 Konuşma (Onuncu Tasarruf ve Yer« li mallar haftası münasebetiyle Ulusal Ekonomi ve Arttırma Kurumu namınâ konuşma) 19.15 Türk müziği: Karışık progratkı 20.15 Konuşma: (Hatip nasıl yetişir). 20.30 Türk müziği: Fasıl heyeti t 21.15 Müzik: küçük orkestra (Şef: Necip Aşkın) 1 — Felix Glessmer: — Kırlangıçlarım vedai 2 — Brusselmans: Felemenk Suitindi Aşk gülü 3 — Hans Löhr: Memleketten memleke- te (muhtelif memleketlerin melodileri üzerine Rapsodi) * 4 — Lecocg: Küçük Dük 5 — Rob. Brecht: Bir Hikâye 6 — Cösar Cui: Kantabile (Viyolonsel Solo) ? — Becce: Amalfi Serenadı, 8 — Gerhard Winkler: Kemanın aşk şarkısı, 9 — Paul Lincke: İtalyan serenadı. 22.00 Memleket saat ayarı, ajans haberle- ri; ziraat, esham - tahvilât, kambiyo « nukut borsası (fiyat), 22.20 Müzik: Küçük orkestra (Yukardaki programın devamı) 22.35 Müzik: Senfonik parçalar (PI.) 23.00 Müzik: Cezband (PI.) 23,25 - 23.30 Yarınki program, ve kapanış. En sağlam gelir devlet tahvilidir. Devlet tahvili alan hem kendine, hem yurdun imarına yardım et- miş olur. Portakal mevsiminde bol, bol re- çel ve şurup yapmayı unutma. Bol, bol reçel yiyeti çocuk, ku- vet ilâcına muhtaç olmaz. Ev kadını esvap dolabın kadar kilerini de düşün. Her mevsime göre reçel ve şu- ruplarını hazırla. ugün ve bu gece ULUS Sinemasında 2 film birden - < 1-YENİÇERİ HASAN Türkçe sözlü ve türkçe şarkılı 2-KADRİL Baş Rollerde: Gaby Morlay - Sacha Guitry İlâveten 16 cı yıl iyet bay- ramındaki muazzam resmi geçit ve Milli Şef İsmet İnönü'nün nutukları ve Metronun en son dünya havadisleri Seanslar: saat 2 de YENİ. ÇERİ HASAN, 3,30 da KAD. RİL - 5,30 da YENİ ÇERİ HASAN - 7 de KADRİL - 8,30 da YENİÇERİ HASAN ve KADRİL. Bir çok günler hava donuk ve yağmurlu geçt'; jambondur) diyordu diğeri, ve bu onlar kadar mü- rebbilerinin de mükâlemeye getirdikleri yegâne hisse idi; kalan zamanda onlar da susuyor ve sı- cak su içiyorlardı. 'Tonio Kröger hiç de başka sofra arkadaşı arzu etmiyordu. Sükünet ve huzur içinde yaşamaktan hoşlanıyordu, balık tüccarı ile ev sahibesinin ba- zan konuşurken telaffuz ettikleri gırtlakdan gelen danimarka seslerini, açık ve kalın vuayelleri din- liyordu. Tüccarla ara sıra barometrenin vaziyeti- ne dair basit bir işaret mübadelesi yapıyor, ve son- ra Veranda'dan geçerek, sabahları saatlerce kal- dığı plâja doğru inmek için kalkıyordu. Bazan plâjda sakin bir hava hüküm sürüyordu, G>niz, tembel, durgun ve parlak, mavi, sarr - yeşil, veya kır tırak şeridler halinde, dinleniyor, ve bunların üzerinde gümüşümtırak pırıltılar şeklin- de parıldıyordu. Yosunlar güneşte kuruyordu, ve o- rada kalan denizanaları parça parça havada kaybo- luyordu. Bütün bunlarda bir infisah ve biraz da, 'Tonio Kröger'in yaslandığı balıkçı inin kat- ranı kokuyordu. Danimarka sahillerini değil, fakat serbest ufku görecek şekilde kumun üstüne otur- muştu. Fakat bunların üzerinden denizin serin ve saf nefesi esiyordu. Sonra kapalı fırtına havaları geldi. Dalgalar, boynuz atmağa hazırlanan danalar gibi, başlarını büküyor, ve pek yukarılara kadar suladkıları ve alklerle, suda parlıyan midyeler ve en- kazla örttükleri sahile doğru öfkeli öfkeli koşuyor- lardı. İleride, güneşin bulutlar arasında sakland Thomas MANN Mökmet KARASAN No: 20 şilimsi köpüklü vadiler uzanıyordu. Tonio Kröger, rüzgârın hışıltısma bürünmüş, pek sevdiği yorucu, sersemleştirici, durmak ve din- lenmek bilmiyen gürültü içine gömülmüş bir vazi- yette ayakta duruyordu. Yüzünü çevirip de uzak- laşınca, birden etrafmda her şeyin sakin ve sıcak olmaya başladığını sanıyordu. Fakat biliyordu ki arkasında onu çağıran, çeken ve selâmlıyan deniz vardı. Ve gülümsüyordu. Çimenlerin yalnızlığı boyunca memleketin içi- ne doğru yöneliyordu, ve derhal, mıntakada uzak- lara kadar dalga dalğa uzanan kayın ormanı onu karşılıyor ve kabul ediyordu. Gövdeler arasından bir deniz şeridi görecek şekilde, bir ağaca yasla- narak yosun üzerine oturdu. Bazan rüzgâr, kaya- larda parçalanan dalgaların, uzakta biribiri üstü- ne düşen tahtaların cıkardığı sese benziyen, gürül- tülerini getiriyordu. Ağaçların tepesinde, boeğuk, yeknasak ve havada kaybolan, karga sesleri... Diz- leri üstünde bir kitap vardı, fakat bir satır oku-: mayordu. Derin bir nisyan içine dalmıştı, zaman ve kândan mü h göklerde uçtuğunu sanıyordu, ğı yerde, beyazımtrak ve kadifemsi bir parıltı su- ların üzerine düşerken, dalgaların teşkil ettiği u- zun sırtlar arasımda, kapalı hava altında, sarı ye- yalnız ara sıra ani bir acı, kısa ve yakıcı bir arzu hissi, bir ok gibi, gönlünü delerek geçiyordu, ve bu- nun adını ve menşeini pnmıyıcık kadar tenbel ve dalgındı. Bir çok günler böyle geçti. Nasıl geçtiğini söyliyecek halde değildi, ve bunu öğrenmek de u- müurunda değildi. Ve sonra, bir gün geldi, güneş gökte parlarken, bayağı kimselerin önünde, bir şey vaki oldu. Ve Tonio Kröger bundan fevkalâde bir hayret duymadı. O gün, şafakla başlıyan bir bayram ve şenlil: günü oldu. Tonio Kröger erkenden ve ansızın, u- yandı, belirsiz ve ince bir korku içinde uykudan sıçradı, ve gözleri önünde bir mucize, sihirli ve pe- riler dünyasındagörülen bir maytap bulunduğunu sandı. Camlı kapısı ve balkonu Sund'a bakan ve ince tülden bir perde ile salon ve yatak odası o- larak ikiye bölünen odası açık renkten bir kâğıtla kaplanmıştı, ve hafif ve açık bir mobilya ile döşeli idi, Öyle ki daima aydınlık ve hoş bir görünüşü wardı. Fakat ov anda; uykudan kamaşan gözleriy- le, odasmı hakikatte olduğundan bam başka bir şa- kilde değişmiş ve tenvir edilmiş, mobilyayı ve eş- yar yaldızlayan, ve tülden perdeyi kırmızı ve tatlı bir köze tahvil eden penbe, dile gelmez bir biçim- de dumanlı, ve teshirkâr bir ışıkla dolup taşmış görüyordu... Tonio Kröger ne olduğunu uzun za - man anlamadı, fakat, camlı kapıdan dışarıya bak- tığında güneşin yükseldiğini gördü. fakat şimdi, parlak ve aydın gök, soluk mavi sert bir kumaş gibi denizin ve karanım üstünde gerili: yordu; ve kızıl ve altın bulutların önünden geçti- ği ve çevrelediği güneş, altında alevler içinde ür- peren, ışıldak ve dalgalr denizin üstünde haşmetla yükseliyordu... Gün böyle başlamıştı. Tonio Krö- ger mesut ve müteheyyiç, çarçabuk giyindi. Ve- randa'da herkesten önce kahvaltı etti. Sund'da, kü- çük banyodan epeyce uzakta yüzdü, ve sonra bir saat plâj boyunca yürüdü. Dönüşte bir çok araba-< lar, yolcu arabaları, otelin önünde kıyafetlerina bakınılırsa küçük burjuvajiye mensup, bir çek kimselerin, Veranda ve traçayı olduğu kadar pi- yanonun bulunduğu küçük salonu da doldurduk- larını yemek salonundan gördü. Bütün bu insan- lar, yuvarlak masaların etrafına oturmuş, bira i- çiyor ve gürültülü konuşarak sandöviç yiyorlardı. Aileler tekmil efratlariyle gelmişlerdi, genç, ihti- yar, hattâ bir kaç çocuk. Öğle yemeğinde, sofra tuzlu, salamuralı pişmiş söğüşlerle dolup taşıyordu. ve “Misafirler, dedi balık taciri, Helsingor'lu te- nezzühcü ve dansörler! Evet, tanrı bizi korusun, bu gece hiç uyumıyacağız, dans edecekler, dans e- decek ve musiki çalacaklar. Korkarım uzun süre- cektir. Bu, bir takım ailelerin teşkil ettiği bir cemi- yettir, bir kır eğlentisi olduğu kadar bir toplantı, hülâsa, teberrü veya böyle bir şeyle tertip edil-1 bir koşudur, ve bu güzel günden istifade ediyor- lar. Gemi ve araba ile geldiler, kahvaltı yapıyor- lar. Sonra, daha uzaklara gezmeğe gidecekler, a- ma bu akşam buraya dönecekler, ve o zaman bu- (Sonu var)