3 Eylül 1939 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 4

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Majino hattı , * Harbın en büyük yer altı şehri! —e0 Yazan £ Dr. W. Rossmann er huduüduün iki tarafı olduğu gibi, alman garp hududunun da iki tarafı var- dır: bunun bir yanı kendi topraklarında diğeri de ya - bancıların arazisindedir. Ta - biatin dikte ettiği bu realite, biribiriyle geçinemiyen — veya biribirine hasım olan komşu- lar arasında hudüdu tahkim etmek için yarışa — çığır aç- makta ve bunun neticesinde muhayyel veya hakiki hasmın yüryüşünü tamamile akamete mahküm etmese bile mümkün olduğu kadar onun bu hareke- tini güçleştirmektedir. Fransa, cihan harbından epey evel, kıs- men eski olmakla beraber, kıs- men de modern — istihkâmlar inşa etmek suretiyle, kendisi- nin şark hudutlarında çok mü- essir ve icap ettiği şekilde bi - ribirine bağlı bir tahkimat şe- bekesi kurmuştu; şark hudu- dundaki hasmını askeri bakım- dan meflüç bir hale getirmiş olan Versay muahedesinden sonra, bu hudutları, “harbın yeraltı şehiri” veya modern ve görünmez “Çin seddi” de- mekte isabet olan yeraltı kale- leriyle tahkim ve takviye etti. 7.000.000.000 altun frank gibi muazzam bir servet sarfiyle, dzun süren bir inşaat faaliye- tinden sonra, emniyet kaygı- sının fransız muhayyelesinde Yarattığı bir düşmana — karşı, biribirine bağlı zırhlı istih- kâmlarla çelikten bir çenber ruldu. Fransa, bu proje sahibinin adını verdiği Maginot hattını 1926 da inşaya başladı. Par- lâmentonun verdiği haklardan istifade etmiyerek Verdön'de ağır sürette yaralanıncaya ka- dar, harpte alelâde bir piyade subayı sıfatiyle ileri hatlarda vazife gören pek az mebus- lardan biri olduğu için, bugur: kendisine "Sergeant Mngi?ıoı' lâkabı verilen Andr& Maginot, harpten sonra parlâmento mü- dafaa encümeni reisi sıfatiyle, Fransan'ın şark ve şimal hu - dutlarında bir müstahkem hat meydana getirilmesi için mü- temadiyen uğraştı ve bu fikri- ni bilâhare müdafaa bakanı 0- lunca tahakkuk ettirebildi. Maginot, ileri sürdüğü müs- tahkem hatla, dünyanın o ta- rihe kadar görüp bildiği en muazzam tahkimat tesislerini inşa etmiş oldu. Harcanan pa- raya hiç aldırış edilmeden ge- niş ölçüde projelendiren bu tahkimat etrafında dünyanm her tarafında bir çok neşriyat yapıldığı için, onun — vüsati hakkında az çok bir fikir e- dinmek mümkün olabildi; an- cak, bu neşriyatta kısmen pro- paganda kısmen de muhayyel düşmanı sarsmak gayesi gü - düldüğü gibi, bir çok sırlar gizli kaldığından, tas tamam bir fikir edinmek kabil olma- dı. Mııinot hattı için yapılan neşriyat ve bu hususta werilen malümat epey eskidir; Almanya gerek politika gerek askerlik bakımından — tekrar kuvetlendiği gündenberi, Ma- ginot hattı ve bu hattın yeni- den takviyesi etrafında hiç P!f ses ve sada işitilmedi. Bu iti- barla, fransızların şark ve şi- mal sınırlarındaki tahkimat Sistemine dair aşağıda umumi olarak bir fikir vermeğe çalı- şırken, teferruattan vaz geçil- miş olduğuna işaret etmek is- teriz. Yalnız muhakkak olan bir şey varsa, o da, bu Magi- not hattını inşa — ederken, Fransa'nın, istihkâm inşaatın- da büyük bir üstat olan fran- sız Vauban prensiplerine da- yanarak hareket etmiş olması keyfiyetidir. Yalnız şu farkla ki. Vanban, - Belfort - Epinol - Naney - Toul - Verdun müs- tahkem — hattındaki tesisatı, Fransa'nın şark cephesinden uzaklaştırarak kurduğu halde, Maginot, yeni tahkimatın kıs- men doğrudan doğruya hudut üzerinde yapılması, fakat, me- selâ Hackenberg ve Bitseh — Hochwald gibi mania grupları-, nın mümkün olduğu kadar hu- duda yaklaştırılması hususun- da israr etti.. Bu tahkimat cephesinin ileri sürülmesinin sebebi malümdüur: evelâ, Fran- sa, şimali şarki hududuna ya- kın ve milli müdafaa için el- zem olan endüstri — tesisatını ve maden ocaklarını korunmaz bir halde bırakmak istemedi, ikincisi de, hududun ilerisi, — o tarihte — askerlikten tecrit edilmiş saha ile birlikte, fran- sız askerlerinin ileri hareketi için göz önünde — tutulmuştu. Ren eyaletinin Almanya tara- fından işgali neticesi as - görünüşü ne biçimdir? Arazi vaziyetlerinin icapla- rına göre hepsi de 9 ilâ 12 ki- lometre uzunluğunda inşa e- dilmiş olan ana istihkâmları, fransızların şarktaki — tahki- matlarının özünü teşkil etmek- tedir; fakat, topların adet ve menzillerine, efrat miktarına, kışlaların vüsatine, mağaza ve yeraltı muvasalelerine göre hepsi de biribirinden farklıdır. Bu ana istihkâmlarda, ağır ve hafif makineli tüfekler için zırhlı kuleler, nöbetçi kulele- ri, cenah tesisleri, topçu ku- leleri, ağır ve hafif mayn top- larına mahsus kuleler, piyoni- ye harbı için galeriler, tayya- re dafi tesisatı, bir kışla, yer- altı muvasaleleri ve manialar vardır. Asıl müdafaa tesisatının al- tında ve derinde, istihkâm te- sisatının bütün kısımlarını ve arkadaki araziyi biribirine bağlıyan bir yeraltı muvasale şebekesi vardır. Yerin altında 30 ilâ 70 metre derinlikte o- lan bu muvasale yollarında her türlü bomba ve bombardıman tehlikesinden uzak bir halde, kasl ücehh istasyon- kerlikten tecrit edilmiş — olan sahanın ortadan kalkması, Ma- ginot hattı için de yeni şarklı'r meydana çıkardı ki, bundan i- leride bahsedeceğiz. İ Fransızların şark ve şimal tahkimatı altı tâli kısma ayrıl- maktadır: 1 — Alpler - Nis hattı: Bu hat baştan başa tahkim edilmişitr; — Alp dağlarındaki bütün yol ve köprülerin ica - bında berhava edilmesi icin tertibat alınmıştır. Doğrudan “oğruya Nis ile muvasalsı o - lan dört ana yol, Kazamatlar- la doludur. Buralarda kum ve suyun azlığı yüzünden, bu kı- sımdaki inşaat faaliyeti çok zor bir şekil almıştır. 2. — Jura hattı: bu hat, mo- törlü topçu ile kendisini mü- dafaa etmekte olup sabit te- sisatı yoktur. Ancak — gerek müdafaa gerek taarruz plânla- rt tamamiyle ihzar edilmiş ol- duğu için, buradaki sistem kı- sa bir zamanda faaliyete sev- kedilebilir. 3. — Vogese hattı: bu hat en kuvetli bir şekilde şahkim edilmiş olan kısımdır. Bura- daki tahkimat Alpler - Nis hattındaki sisteme göre inşa edilmiş olup, bütün köprü ve yolların berhava edilmesi icin tertibat alınmıştır. Orman yol- larını ve geçitleri yandan vur- mak için, Lauter nehri boyun- ca iki büyük kale ve Ren neh- ri boyunca da bir çok kaza- matlar inşa edilmiştir. 4. — Alsas hattı: bu hatta Vogese hattındaki sisteme mo- törlü toplar, şömendöfer top- çusu ilâve edilmiş ve hususi grup tahkimatı yapılmıştır. 5. — Loren hattı: en ehemi- yetli hat olarak gösterilen bu kısmın asıl vazifesi arkasın- daki mühim endüstri merkez- lerini —korumaktır. Toul - Nansi ve Metz - Diedenhopen grupları, fransız tahkimat hat- tının en modern ve en bahalı istihkâm tesisatıdır. 6. — Belçika yanındaki şi- mal hattı: buradaki Belçika istihkâmları ve yeni ardenne tesisatı kâfi derecede — siper teşkil ettiğinden, bu hat bida- ye.te sadece menkul tahkimat parklarından ibaretti; bundan başka bilhassa burada zehirli gaza ve tayyare hücumlarına karşı yep yeni korunma tesi- satı yapılmıştı. Fakat, Belçi- ka ,bilâhare müstakil bir bita- raflık politikası gütmeğe baş- layıp gerek politika ve gerek askerlik bakımından fransız - larım peşini bırakınca, fran - sızlar, Maginot hattiyle irti - bat tesi setmek üzere şimali şarkiye kıvrılan yeni bir tah- kimat hattı inşasına koyuldu- lar. Bîr fransız zızetecîsinğn *“harbın yeraltı şehiri” lara giden mühimmat trenleri vesair nakliye vasıtaları faa- liyettedir; sahra — dekovilleri ana methallerden girerek, en afır mermileri ateş etmekte olan topların hemen yanı ba- şına getirip bırakan asansör- lere yanaşmaktadır. Koridor- ların yan — taraflarında, her türlü konforu haiz, istirahat hücreleri ve kışlalar bulun - maktadır. — Kışlalarda, — efrat koğuşları, subay odaları, mut- fak, mağazalar, bürolar, çeş - meler ve makine daireleri vardır. Makine dairesinde, 1- şık, projektörler, kurutma tu- lumbalarını ve su tulumbala- rınt işletmek ve zehirli gazın girmesine mani olmak maksa- diyle bütün istihkâm fazla bir tazyik altında bulunduruldu- ğundan hava tazyik tesisatı i- cin ve bundan başka zırhlr ku- leleri çevirmek ve kaldırmak, mühimmat asansörlerini işlet - mek icin elektrik cereyanı is- tihsal edilmektedir. mumiyet itibariyle, is - tihkâmların methalleri, düşman tesirinden 500 metre geridedir. -Bu methallerden bombaya karşı emin bir vazi- yette olan geniş tunellere gi- rilmektedir. Yer altındaki her muvasale yolu çetin bir mü - cadele için kademe — kademe tertibatlıdır; methalin her iki tarafında cenahları ateş altı- na alan ağır makineli tüfek kazamatları vardır. İçerde, za- rüret halinde kaldırılan — bir köprü ile bir taraftan öbür ta- rafa geçilen derin bir kanal inşa edilmiştir. İcabında sabit zehirliğaz veya petrol dökülüp yakmak için, galeriler, düşma- na doğru meyillidir. İstikmal kıtaları celbetmek için, keza bombaya karşı emniyet altına alınmış, dağları delip geçen, ırmakların altından giden ve düşman cephesine muvazi bir vaziyette olan tren yolları vardır. Bu yollar muhtelif kı- âımlan biribirine bağlamakta- e. Alman hava bakanlığının neşretmekte olduğu Adler mecmuasından İngiliz işçilerinin Alman milletfine yaptıkları hitap! İngiliz işçi teşkilâtı ta- rafından alman milletine Hollanda'nın bitaraflığı La Hey'den yazılıyor: Almanya'nın bitaraf dev- letlere yaptığı deklarasyona, Holanda, hiç de hayret etmedi. Buna benzer deklarasyonlar bir çok defalar yapılmış olduğu ve yeni bir şey olmadığı için alelâde tesir çerçevesini aşmadı. Fransa ile İngiltere zaten Holanda'nın bitaraflığına her hal ve kârda riayet ede- ceklerini bildirdikleri için, bu iki devletten Alman - ya'nın yaptığı gibi ayrıca bir deklarasyon beklenil- memektedir. Fakat, buna rağmen, kuvetli olmanın harbe girecek tarafa kendisine hürmet etmeği telkin edeceği de Holandaca malümdur. İki taraf da şunu bilmelidir ki, Holanda, gerek karada, gerek deniz ve havada kendisinin hükümranlık hukukuna tecavüz e- dilir edilmez, otomatik olarak, bitaraflığı terkedecek ve mütecavize karşı hemen vaziyet alacaktır. İdeolojik mülâhaza ve sempatiler, Holanda hükü- metinin kararlarında hiç bir rol oynamayacaktır: hangi taraf evelâ tecavüz ederse, o taraf derhal düş- man telâkki edilecektir. Bundan dolayı, harbe gire- cek olan taraflardan biri Holanda askeri kuvetini ken- dine düşman edinmemeğe elinden geldiği kadar gay- ret edecektir. Holanda, ilk seferberlik tedbirlerini büyük bir sü- künet içinde tatbik ve ikmal etti; her şey hazır bir haldedir. Noye Zührer Saytung zılmıştır. Londra radyo- sunda almanca olarak söy- lenen bu beyannamede de- niliyor ki: “Harp — yakınlaşmıştır. Şurasını sarih olarak bil - melisiniz ki eğer harp çı- karsa İngiltere ile Fransa Polonya'ya vermiş olduk - ları sözü katiyetle tutacak- lardır. Eğer Her Hitler Polon- ya'ya hücum edecek olur- sa bu, yalnız lehlilerle bir harp olmıyacak, tâ ilk gü- nünden itibaren ingilizler ve fransızlarla da bir harp olacaktır. Hükümetiniz size haki - kati söylemiyor. Alman milletinin gerçekten dostu olan ingiliz işçi teşkilâtı size hakikati söyliyecektir. Hükümetiniz Moskova i- le bir saldiırmazlık paktı imzaladı. Bu suretle altı senedir, en büyük. düşma- nınız olduğu söylenen bir devlet, bir gece içinde tari- hi bir dostunuz haline in- kilâp etmiştir. İngiliz işçileri size bü - tün bir ciddiyetle anlat - mak isterler ki bu pakt, Fransa ve İngiltere'nin du- rumu üzerinde hiç bir tesir dediği bu Maginot h: itaben bir bey İngiltere hükümetinin Polonya'ya karşı, ingiliz işçilerinin de iştirâk ve muvafakati ile yaptığı te - ahhüt hiç bir süretie sarsıl- mamiş bir halde duruyor. Fakat Bay Hitler'in Rusya ile imzalamış olduğu pakt, Almanya'nın bir çok dost- larını rahatsız etmiştir. Eğer harp çıkacak olur- sa, Almanya, İngiltere, in- giliz dominyonları, Fransa, Lehistan ve ihtimal daha başka devletlerin müttehit cepheleri karşısında tek başına kalacaktır. Harbe ihtiyaç yoktur. Şu kuvet ve zorla iş gör- mek davasından bir tarafa vaz geçilecek olursa o za- man sulh ve anlaşma yolu ile halledilmiyecek hiç bir enternasyonal ihtilâf kal - miyacaktır. Bu sözü size söyliyen yalnız ingiliz işçileri de ğildir. Ayni şey, papa ta- rafından bütün milletlere radyoda yapılan hitapta da söylenmiştir. Ayni şey, Birleşik Amerika cümhur- reisinin Hitler'e, İtalya kı- ralına ve Lehistan cüm - hurreisine gönderdiği me- sajda da söylenmiştir. Ay- ni şey, yedi Oslo devleti adına konuşan Belçika kı- ralı Leopold tarafından da söylenmiştir. Almarıya'nın ham mad- delere ve yiyecek madde- lerine ihtiyacı vardır. Eğer harp çıkacak olursa bunla- rın tedariki ziyadesiyle güçleşecektir. İngilizler ve fransızlar denizlere hâkim olacaklardır. Almanya'nın bu ihtiyaçlarını Avrupa' - nın bitaraf devletlerinden tedarik edebilmesi de şüp- helidir. Halbuki ingilizler- le fransızlar, dünyanın her tarafından malzeme, silâh ve yiyecek bulacaklar ve bunların kaynakları asla tükenmiyecektir. Geçen senelerde ne türlü hayat sürmüş olduğunuz hatırınızdadır. Biliyorsunuz ki hayatı - nızin en zaruri ihtiyaçları harp hazırlıklarına feda e- dilmiştir. Harp çıkarsa Almaniya, şiddetli bir de - niz ablokasına martız kala- caktır. O zaman hayat stan- dardınız büs bütün düşe - cektir. Biz, mahvetmek arzusunu bes - lemiyoruz. Eskiden olduğu gibi şimdi de sizin dostu- nuzuz. Şimdi, daha vakit gecikmeden size bütün ha- kikatleri, olduğu gibi, söy- lemek istiyoruz, alman milletini Hatırlayınız ki harp isti- yen siz değilsiniz. Size hükmedenlerden bir kaç kişidir. Fakat harbın bütün yükünü sırtına yüklenecek olanlar sizlersiniz ve biziz. 3-9-1939 — Ce BADYON ) T REAIT RADYO DİFÜZYON Postaları TÜRKİYE ANKARA Radyosu Radyosu Dalga Uzunluğu 1648 m. 182 Kcs/120 Kw. 19.74 m.15195 Kecs./ 20 Kw. T.A.O. 31.70 m. 9465 Kes./ 20 Kw. .A —ANKARA— PAZAR: 3. 9. 939 12.30 Program. 1I2.35 Türk Müziği: (Ankara Radyosu küme sazı ve ka- rışık koro) 13.q0 Memleket saat ayarı, a- jans ve meteoroloji haber- leri, 13.15 Müzik (Küçük Orkes- tra, Şef: Necip Aşkm): 1. — Drigo Esmeralad Balet süiti No. 1 — Dohnanyi majör 2 Do 3. — Drigo Arlökenin milyon- 4 Rapsodi ları - Balet süiti No. 3. — Frans Lehar “Şen Dul,, operetinden potpuri 5. — Walter Noack Köy hikâ- yeleri, 6. — Drigo Esmeralda Balet süiti No. 2 14.15 - 14.30 Müzik (Melodi - ler) 18.30 Program 18.35 Müzik (Pazar çayı - P1.) 19,05 Çocuk saati 19.35 Türk Müz yeti) 20.10 Neşeli plâklar - R. 20.15 Müzik (solistler) i: (Fasıl he- 20,30 Memleket saat ayarr, a« jans ve meteoroloji haber « leri, 20.45 Türk Müziği: Okuyanlar: Semahat Özdenses Muzaffer İlkar Çalanlar: Vecihe Daryal, Re- şat Erer, Ruşen Kam 1. — Udi Eşref - Hüzzam peş- revi 2. — Mahmut Celâlettin Paşa - Hüzzam şarkı (Kerem ey- le mestane kıl bir nigâh) 3. — Selâhattin Pınar - Hüz- zam şarkı (Seviyordum onu 4. — Lemi - Kürdilihicazkâr şarkı (Nazlandı bülbül) 5. — Arif bey - kürdilihicaz » kâr şarkı Düşer mi şanına? 6. — Faik bey - Suzinak şarkı (Kuzucağım ne kaçarsın benden) 7. — Bimen Şen - Segâh şarkı (Bensiz ey güli gülşen âlemde mey nuş eyleme) 8. — Sedat Öztoprak - Hüz- zam şarkı (Cefayı hicrinle gönlüm yıkılsın) 9. — Halk türküsü - (Bülbül taşta ne gezer) 10, — Halk türküsü - (Karam) 21.30 Müzik (Riyaseticüm - hur bandosu - Şef: Künçer): 1. — Domenico Marcia Mili « tare (Marş) 2. — waldteufel Çiçekler vale 3, — C. M. weber “Obörona uvertürü 4. — Massenet Scönes Dramas« tigues a) Pr&lude et Divertissement b) M&lodrame €) Scöne finale 2220 Müzik (Cazband - Pl.) 22.45 - 23.00 Son ajans haber « leri ve yarınki program Harbın feci yükleri, bütün dünyada halkın, ahalinin o- *muzlarına yüklenir. Eğer şimdi sulh kurtarı- labilirse — ki bunu kurtar- mağa imkân vardır — o za- man yep yeni bir Avrupa ve yeni bir dünya inşa e- dilebilir. O halde bütün milletle - rin dostca el ele vermesi lâzım geliyor. Akıl ve adâ- let üzerine kurulmuş kar- şılıklı bir dostluğa ve an- laşmaya ihtiyaç vardır. Bu veni Avrupa ne Ver- say Avrupa'sı ne de Brest » Litovsk Avrupa'sı olmıya- caktır. O, mesut ve serbest bir Avrupa olacaktır; çünkü harbın gölgesi üzerinden kalkacaktır. Elinizden geldiği kadar bu gölgeyi ortadan kaldır« mağa uğraşınız. Gerek Al- manya'nın, gerekse bütün dünyanın işçileri sulh sa- yesinde yeni bir refah dev- rinin Aaçılması — yolunda kendi uhdelerine düşen hizmeti görmelidirler, ALMAN - SOVYET PAKTINDAN SONRA — Ne müthiş şey! Babası tarafından öldürülmüş!.. (La Republigue'ten) dükleri TCT e A A DAT CN HULÂSA (Büyük harpten sonra ilk paskalye gecesi, beş genç, Antuvan, kardeşi Jilber, arkadaşı Dominik Heriyo, Mariyan ve Solanj Senkler isminde iki genç kızla be- raber sıkıntılı bir suareden kaçıyorlar ve geceyi kırlar içinde kaybolmıu_ bir otelde geçiriyorlar. Antuvan, M_ariyın'lı. Dominik de Solanj'la beraber eğleniyorlar. Nihayet Solanj, Dominik'le değil Jilber'le, Antuvan da Mariyan'la evleniyor. Fakat Antuvan'la Mariyan evli - lik hayatından değildirler. Antı , karısının kız kardeşi Evlin'i sevmiye başlamıştır. Evlin'le bera- ber gizlice bir Amerika seyahati yapmış ve sonra tek: rar evine dönmüştür. Şimdi karısının karşısında azap içinde kıvranmaktadır.) Sonra sanki karşısında kendisine sual soran bi- risi varmış gibi hiddetlendi. Güya o meçhul ken- disine “Hakikaten Mariyan senin metresin mi idi?” diye soruyordu. İçinden büyük bir kuvetle bu gö- ze görünmeyen hayalete “Evet, evet!” diye cevap verdi. Fakat ne yazık ki yalanın bu kuveti izdiva- cım dışında işlemiyordu. “Ah eğer bazı arzularımı, beni Evlin'in ölümünü istemeğe kadar vardıran zalimce hislerimi içimde gizliyebilsem! Ondan kurtulmak, nihayet nefes alabilmek için düşü lerimi içimde bir gömebilsem!...,, Yerinden kıpırdadı, gözlerini açtı. Hafifçe dal- mıştı. Mariyan başını kaldırmadan elindeki işle meşgul oluyordu. Çocuklardan bahsetmeğe bağla- dılar. Mariyan Jizel'in çok yumuşak huylu, uslu olduğundan küçüğün yaşına göre bütün etrafında- ki eşyayı farketmeğe başl dan, a ine gül- düğünden bahsetti. Halbuki Antuvan'a göre bun- lar, alelâde iki çocuktu, kız sinirli bir şey, küçük daha henüz cılız, anlaşıl bir mahlüktu. İkisi de ruhları olmıyan iki küçük hayvandı. Fakat a- caba hayatta bunlar lâzım mıydı? Çocukları sev- mek, onlara bağlanmak için, doğdukları zaman- KP K Yazan: İröne Nemirovski Aisa dan itibaren onları görmemek icap ederdi. O za- man onları hakikattekinden daha güzel, daha ku- vetli tasavvur etmek kabil olur ve bu suretle belki onlara insan kendini verebilir, onları sever, onlar- la ve kendi kendisiyle iftihar edebilirdi. Mariyan birdenbire sordu: — Nasılsınız? Antuvan başını eğdi. İçini çekerek dedi ki: — Çok iyiyim! Halbuki ne kadar yorgundu! Evlin'in sözlerini hatırladı: (Ne zaman buluşacaklardı? Bu sabah mı? Yalnız bu kadarcık mı?) “İhtiyar bir kadın kadar yotuldum!....” “Ya ben?... Yüz yaşındayım sanki...” Mariyan yavaşça elini bozulan saçlarında do- laştırdı: — Ben gideyim soyunayım. Şimdi gelirim. Siz de artık yat bari. Birdenbire renginizi çok so- luk gördüm. Hadi gelin artık. Antuvan hiç onun yüzüne bakmadan: — Şimdi, şimdi... diye cevap verdi. Mariyan ayağa kalktı. Elindeki işini katladı. —57 — Mt A e Nüi Çeviren: Mümtaz Faik FENİK Sonra makasını, yüksüğünü, iğnesini, kırpıntılarını ve saireyi bir kutunun içine yerleştirdi, ve çıktı. Antuvan yalnız kalmıştı. Yüzünü elleri arası- na aldı ve hareketsiz kaldı. Ağır bir yorgunluk, ona merhamet etmiş ve onu nihayet hayallerden, Ey. lin'in hatırasından kurtarmıştı. İşte artık uyku ölüş korkmuyordu. İşte artık itiyatlar onu tekrar Ma. riyan'a bağlıyordu. Bunun için unutulmuş bir tek hareketi tekrar görmek kâfi gelmişti. Akşam olun- ca Mariyan hep böyle yapar elindeki işi katlar yüksüğünü, makasını dizleri üzerindeki klltuıun.’ yerleştirdi. Evlin'le — beraber titriyerek düşün. dükleri gibi, o deti: ğ Hayitm, K mani Adağtl a: engel olmuyordu. Halbuki onlar hep (“Mariyan bu işi çakarsa... Mariyan bir gün şüphelenirse?” Ülye ne kadar kederlenmişlerdi!) İşte şimdi Evlin'in İti tırası, onu huzur içinde bırakmağa başlıyordu. Nehrin üzerinden bir motör geçti. Son: t römorkörün düdüğü duyuldu. Birdenbire f.:: İ;ılr du ve sarardı. Bu bir kaç haftalık yokluğu esna pi sında kendisine ıhlıgp olan bütün sesleri e * tu. Havr'daki yataklarından da ayni üz, acı di;- a ü duymuştu. İçini garip, hemen hemen me- süm bir acı kapladı. Silkindi! ş Aman yarabbi! Ne oluyorum. Şu sıkıntıyı ü- zerimden bir atsam! Bırak beni! Yalnız bırak be« ni! Bırak da biraz rahat edeyim!” gözünün önün- den Evlin'in hayali geçiyor, ve güya ona bağırı- yordu: “Bırak beni! Demincek ne iyi idim. Ne ka« dar rahattım!....” * Fınıı içeri girdi. Antuvan ona doğru yürüdüş Optü. Yüzünü Mariyan'ın omuzunda sakladı ve mı- rıldandı; İ — Uyumak istiyorum... Uyuyalım Mariyan, u- Yuyalım.., Karısı onun yanağını okşıyarak: “— Fakat zaten şimdiden uyuyorsunuz!” da XXVI ,Bir kaç gün geçmişti. Bir gün Antuvan, Evlin'- den bir mektup aldı. Kâğıdın üstündeki antet, mu- hakkak adresi saklamak için yırtılmıştı! Okudu: “Sen Mariyan'dan hoşlanmağa başladığın sıra- larda seni sevdim. Sana o zamanlarda hoş görüne- bilirdim, ve her şey bam başka olurdu. Fakat sa- mimi olarak vaziyeti anlatacağım. O vakit gençtim. Kendi kendimi bile tanımıyordum. Halbuki şimdi senin eskiden olduğu kadar beni sevmek için ku- vetin, yalana, korkuya tah ülün yok. Send ayrılmak istiyordum. Fakat itiraf et sevgilim. Se- nin istediğin bu değildir. Senin istediğin, beni ar- zu etmekten kurtulmaktır. Bense, bütün arzular- dan ve üstelik hayattan da kurtulmak istiyorum, Hayatta yalnız seni sevdim. — Evlin” (Sonu var) BK

Bu sayıdan diğer sayfalar: