4 Ağustos 1939 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4-8 - 1939 v ' gl HAYAT VE SIHAT ) L , P Güzellikten - zarar gelir mi? 0 R Dairelerde barem kanunu tatbikatına başlandı K ee ö DD v e atif İsü ge. — — Bütün devlet daireleri yeni barem kanununa uymak için hazır- Milli Küme Tabiatın verdiği güzelliği söyle- mek istediğimi elbette tahmin e- dersiniz. Eskiden, tabii güzelliğe e- hemiyet verilirken, gelinlere duvak takılacağı vakit “çirkinler talihine,, dediklerine göre, o türlü güzelliğin olsa olsa, talihsizlik zararı olabilir. Zaten, tabii güzelliğin modası çoktan geçmiştir. Şimdi güzel ol- mak her kadının kendi elinde, daha doğrusu, kendisi ile kuvafürün, ma- nikürün, bir de pedikürün ellerin- dedir. Bazı zamanlarda, hekimler de meeslâ lüzumsuz kılları düşür- mek için elektrikle yahut röntgen ışıklariyle güzellik işine karışırlar. Tabiatın haksız olarak yaptığı bi- çimsizliği düzeltmek üzere opera- törlerin de işe karıştıkları vardır. Benim söylemek istediğim de modern olan her kadının yapmak ve yaptırmak istediği medeni gü- zelliktir. Bunun — maalesef — a- rada sırada zararları görülüyor. Bu zararların en çoğu saçları kı- wıran kuvafürlerden gelir. Kıvrıl- mış saçlara altı aylık ondüle denil- diği vakit ne kadar çok zarar görü- lürse, onlara permanant denildiğin- denberi gene o kadar zarar görül- mektedir. Zararın en hafifi — he- kimlik bakımından — saçların bir- denbire dökülü idir. ı! b n darla kalsa, takma saçla telâfi et- mek mümkün olur. Halbuki saç kı- vırma ameliyatının menenjit hasta- lığı yaptığı arada sırada işitilir. Se- bebi saçları kıvıran yüksek hararet midir, yoksa harareti hasıl eden e- lektrik midir, pek iyi bilinmezse de o hastalığın âkıbeti hiç de hayırlı sayılmaz.... Saç kıvırmanın o kadar tehlikeli işler açması nadir olsa da, elektrikli âletin saçlarla birlikte başı yaktığı, başa kan hücüm etme- sine sebep olduğu daha çoktur. Saçlara sürülen ve hiç parlamaz denilen sulardan bazılarının birden bire parlamaları da başka bir tehli- ke... Fazla kılları düşürmek için kul- lanılan (asetat dö talliyam) çocuk- ka: ın düğünden bir gün önce saçlarını oksijenli su ile boyattıktan birkaç saat sonra — yeni damadın talihine — tekmil saçlarını birden kaybettiğini de belki duymuşsunuz- dur. e . Kimisinin de bu güzellik vasıta - larından zarar görmek için hususi bir istidadı bulunur. Meselâ saç bo- ayları dokundukları yerde ekzema, dudak ruju dudaklarda iltihap ya- par, irisli pudra bile ciltlerini tahriş eder... Bunlardan dolayı, güzel olmak- tan vazgeçiniz, tabiatın verdiği ka- darla kanaat ediniz, demek şüphe- sİZ medeniyetsizlik olur. Her kadın gençliğinde l;ıie:ıilm,k içia, sonra a ç diye güzel olmak ister, Bundan mah zur çıkıyorsa * — Hekimlerin vazifesi... O mah- zurlara çare bulsunlar! demek hakkınızdır. Vakıa he- kimler de o mahzurlara çare arr- yorlar. Bir gün, elbette, çaresini bu- lacaklardır. O vakte kadar güzel- likten zarar gören bayanlardan ö- zür dilemekten başka çare yoktur. G. A. Çocuk esirgeme kurumunun yardımları çocuğa varmıştır. Temmuz 16 dan 31 temmuza kadar on beş gün zarfında Çocuk Esirgeme kurumunun Ankaradaki genel mer - kezine müracaat eden 552 hasta çocuk kurumun polikliniğind: muayene ve tedavi edilmiş ve 1858 süt yavrusuna süt damlasından 1050 kilo pastörize edilmiş çocuk sütü verilmiştir.. Üç ço cuğa para yardımı ve çocuk sarayı bah çesindeki yüzme havuzunda 3.000 ço- cuk öğretmenin eli altında her gün yüzme öğrenmekte bulunmuş bu su- retle kurum hayırkâr eli ile yardım gören çocuk sayısı on beş günde 5664 Ne kadar dikenli olursa olsun, ben meseleleri cepheden karşılayıp işi ol- duğu gibi görerek halletmeyi en pra- tik muvaffakiyet yolu olarak telâkki ederim. Biliyoruz ki; Türkiye'nin en mü- him futbol hareketi olan milli küme maçlarının bu seneki şampiyonu mev- sim çoktan bitmiş olmasına rağmen hâlâ belli olamadı. Bunun bir kaç se- bebi var: evelâ milli küme şampiyo- nası çok geç ve çok güç başladı. Bir takım mali ve idari kayıtlar dolayı- siyle alâkadar kulüplerden mühim bir kısmı, futbol iedemsyoniyle anlaş- mazlıklara düştü. Bunların halli için haylı emek sarfedildikten sonra baş- lıyan mübasakalarda da, bu sene tale- belerin kulüplerden çıkarılmış olma- sı yüzünden bir takım ıttıratsızlıklar intizamsızlıklar ve beklenmiyen neti- celer müşahede edildi. Uzatmıyalım: haziran ancak arkası alınan fikstür mucibin- ce yapılmış olan maçlar neticesinde Ankara'dan Demirspor'la, mından müsavi geldiler. yük ise onun şampiyon güçlük baş gösterdi. Galatasaray 13 maç yapmıştı. mağlüp addedilmişti. şampiyonu kim olacak ? D. Spor - G. Saray çıkmazından nasıl çıkılır? sonlarında İstanbul' - dan Galatasaray takımları sayı bakı- Milli kümenin bu seneki talimatna- mesinde alâkadarlara böyle müsavat halinde gol vasatisi denilen yani sa- yıları müsavi gelmiş olan iki kulübün millti küme fikstürüne göre yapmış olduğu maçlarda atmış olduğu golleri yediklerine taksim ederek elde edile- cek harici kısmet hangisinde daha bü- sayılacağı tebliğ edilmişti. Demirspor ve Gala- tasaray sayıları müsavi gelince her- kes (Goal average) adı verilen bu he- saba baş vurdu. Lâkin burada da bir Demirspor'un yapmış olduğu 14 müsabakaya karşı Milli küme fikstürünün ilk maçını Beşik - ' |taş'a karşi oynaması Tet ST ODT *yuîuh'?is""nen müsabakaya gelmemiş ve hükmen itâp ederken, şampiyonun tayin edilmesine karar verdi ve bunun için gol avaraj siste- mine ait elde istinada salih vesaik ve teamül bulunmadığını ileri sürdü. Ben her biri pek eski arkadaşım olan bu zatların kanaatlerine hürmet ve şampiyon tayini için bunu en hakiki yol olarak telâkki etmekle beraber kararı mevsim başında milli küme ta- limatnamesiyle alâkadarlara ve efkârı umumiyeye tebliğ edilmiş olan üsul- den bir ricat telâkki ettiğim için tas- vip etmedim. Bence bizim elimizde bu vakada gol avaraj sistemini tatbik edebilmek için kâfi vesaik ve anasır mevcut değil idiyse bu vakayı bütün vuzuhiyle F. İ. F. A .yani beynelmilel futbol federasyonuna yazıp — ondan fetva istemek ve bunu yaparken de a- lâkadarlara vaziyetin beynelmilelden sorulduğunu ve gelecek cevaba göre şampiyonun tayin edileceğini bildir- mek pek mümkün idi. Her hangi bir futbol müşkülünde beynelmilele yahut rahmetli Hugo Mayzel gibi Avrupa'nın meşhur fut - bol âlimlerine müracaat edildiği bi - rinci defa vaki olacak da değildi. Bu yapılmadı. Müsabaka sistemi kabul edildi ve ilk maçta Demirspor oyuncularından birinin hakeme teca- vüzü yüzünden maç yarım kaldı ve müteakip hafta Ankara'da oynanacak oyun da gayri muayyen bir tarihe ta- lik olundu. Futbol federasyonunun belki de matbuatca bir trajedi haline sokul - muş olan bu basit dayak vakasının tesiriyle vermiş olduğu bu kararda da eskiye nazaran bir ricat vardı. Bi- rinci maçın her hangi bir sebeple ik- mal edil olması ikincinin ya- pılmasına mani teşkil etmezdi ki. lıklarına devam etmektedirler. Bu cümleden olarak Maliye Ve- 55 liradan 60 liraya alınanlar Üçüncü sınıf müfettişlerden BB. Nizamettin Üremez, Ferit Melen, Celâl Erçoğlu, Sait Ergin, Suat Ba- şar, Zeki Kerempe, Hüsnü Bengi, İh- san Baç, Salih Gölet, Fazıl Ağan, Tekirdağ defterdarı Cemal Gölge, Rize defterdarı Pertev Yücel, Sivas defterdarı Celil Engin, Maraş defter- darı Galip Aktuğ, Denizli defterdarı Hakkı Ayaşlıoğlu, Çankırı defterdarı Ziver Benli, Çoruh defterdarı Nurul- lah Toker, Giresun defterdarı Sait Yeldan, İsparta defterdarı Faik - Öz- erdem, Erzurum defterdarı Hamit Kars, Eskişehir defterdarı Nusret Tuncay, Kastamonu defterdarı Sadık Güven, İzmir tahsilât müdürü Müey- yet Ar, Bilecik defterdarı Avni A- tay, Zonguldak defterdarı Hüsnü Po- vay, Tunceli defterdarı Şükrü Ömer Dümer, tahsilât müdür muavini Sami Nenekli, vekâlet muhasebe müdürü Fehmi Fırat, yedinci kor muhasebe- cisi Halim Demirağ, İkinci kor mu- hasebecisi Zihni Süral, İstanbul leva- zım amirliği muhasebecisi Necati Öz, İstanbul üniversitesi muhasebecisi İh san Ünal, Ankara levazım amirliği muhasebecisi Nuri Saler, hukuk mü- şavir muavini Hamdi Eralp, muhase- bat umum müdürlüğü kontrolörü Ha- lim Tura, bütçe ve mali kontrol şube- si müdürü Ekrem Şahenk, Fevzi Ma- gat, Malatya defterdarı Muhittin Bal kan, Kocaeli defterdarı Rüştü Eke. 45 liradan 55_Iı'mya alınanlar 'Teftiş heyeti kalem müdürü Mu- emmer Tayşi, dördüncü sınıf müfet- tişlerden Esat Gürsu, Bülent Yazıcı, Lutfi Kamu, Bedri Rakunt, İsmail Akaal, Muhittin Gürün, Mehmet İz- men, Afyon varidat müdürü Hikmet Uyanık, Ankara varidat kontrol me- muru Mazhar Tuğ, Sinop defterdarı Hikmet Koç, Samsun tahsil şefi Sü- reyya İrten, Sivas varidat kontrol me muru Sabri Arda, Muğla defterdarı kâleti yeni bareme göre tayinlerini yapmağa başlamıştır: kan, Kırıkkale askeri fabrikalar mu- hasebecisi Fuat Sözer, İstanbul yü- sek mektepler muhasebecisi Rakım Onay, İstanbul liseler muhasebecisi iİbrahim Kasadaroğlu, İzmir müstah- kem mevki muhasebecisi Cevdet Bü- yükaycan, deniz filoları muhasebeci- si Sami Özerdem, merkez muhasebe müdür muavini Madelet Günsay, Kırklareli defterdarı Abdullah Atuk, Kırşehir defterdarı Şerif Özertam, ——— Konya tahsilât şefi Kadri Gökçel. 16 liradan 20 liraya alınanlar Zat işleri müdürlüğü memuru Şe- rif Tokat ve Fehmi Gören. Levazım müdürlüğü memurlarından Seniha Zeynioğlu ve Hayrettin Südar, munta zam borçlar umum müdürlüğü memur larından Nedim Demirel, 16 liradan 15 liraya alınanlar İstanbul liseler muhasebeciliği me- murlarından Neyir Okyanos, İstan - bul yüksek mektepler muhasebeciliği Yusuf Ziya Mumcu, İstanbul yüksek mektepler veznedarı Tevfik Ünmen, dördüncü tümen veznedarı Vasfi züpek, altıncı tümen muhasebe kâtibi Kerim Yiğit, ikinci piyade tümen muhasebe kâtibi Şefik Yardem, İstan- bul liseler veznedarı Zeki Tibet, Ü- niversite muhasebe kâtibi Bedrettin Türkelay, İstanbul liseler muhasebe ciliği kâtibi Münir Uslan, İstanbul «thi müesseseler muhasebe kâtibi Fu- at Sorguç, yedinci tümen muhasebe kâtibi Mustafa Pekuysal, Ankara le- vazım âmirliği muhasebe kâtibi Tahir Eskiyerli, dol u Kor haseb Kâtibi Mehmet Öz. İzmir'de yapılacak temsili maçlara hazırlık Ankara Bölgesi Futbol A jınhğln-' dan : h: İnayet Buğdaycı oğlu, Ordu defterda- Çünkü ilk maçın yarıda kalması hari- ci ve izalesi müşkül milleti biribirine masından ileri gelmişşti. Şu halde i- rt Abbas Hilmi Özmen, Ordu muhase- — meselâ iki | be müdürü Enver Tüzel, Mardin def- | , | k YN Totün Saknllürt ara dü ürecek ve se ir- K - Haı.,ı T; Bli t a ö. zrair muhteli 'utbDO, akım yar A YERE Ka N Taşçıoğlu, Biga malmü sında yapılacak temsili müsabakala- er çıkaracak gi- münferit ve sık sık ; ğ m serkeşlik vakasında hakemin yaralan- | defterdarı Salim Seçkin, İçel dürü Rıfkı Benderli, Çorum defter- ntep t tahsilât şefi Seyfettin Kocakanat, Kayseri lar için pek az zehirli olduğu halde, gçocük olmıyanların bazılarını pek MEKTEP KİTAPLARI ziyade Zzehirler... Gene bu-iş için seaç ae e tbil edil, ik ile röntgen .Yf:'îiağgğ.“ kitap almıya gücü de can sıkacak şey, bu lekelerden | ? nı Çocuk Esirgeme Kurumuna 7 -:îz:.ı;';m’" sonradan kanser yap-| ? vermenizi kurum saygı ile di- K İı. a L AĞ kopa- ler. Bundan dolayı da sahada filen rılmasından bile cilt üzerinde aca - yip lekeler kaldığı olur. mağlup olanların aldığı bir sayıdan da mahrum olmuştu. Bu cihetlerin Pudraların içerisine bazan renk- li tozlar karışır. Bunlara dikkat e- | — dilmez de herhangi bir sebeple de- rinin arasına girerlerse girdikleri yerde âdeta dövme lekeleri bırakır- lar. Manikür ve pedikür pek dikkat- le yapılmayıp da derinin içerisine mikroplar girerse çıban tehlikesi o- lur. Bilhassa manikürde, mikroplar tırnakların etrafında nokta nokta küçük çıbanlar hasıl ederler... Tır - nak cilâsını silmek için kullanılan aseton, tırnakları gevşetir, tırnak tabaka tabaka dökülür, yahut uç- ları kırılarak düşer. Saçları boyamak için kullanılan oksijenli suyun saçları nasıl sertleş- tirdiğini, tellerini nasıl kırdığını herkes bilir... Kızını evlendiren bir 3 film birden Hepburn George O'brien Tel: 2193 BUGÜN Tümmmamaz, ULUS Sinemasında 1 — KIRALİÇE MARİ Frederic March - Katherine 2 — SİLAH KANUNU 3 — RENKLİ YENİ MİKİ Seans saatleri 2.30 - 3.45 - 5.30 - 6,45 - gece saat 9 da Kıraliçe Mari, Yeni Miki, Jurnal pek ehemiyeti yoktu. Lâkin bit hük- men mağlup olduğu maç içir. Gala- tasaray zimmetine gol kaydedilecek miydi? Bundan evel mümasil bir hâ- disede bizim futbol federasyonunun hükmen galip geleni üç gol atmış saydığı vesaikin tetkikinden anlaşıl- dı, Lâkin burada mevzubahis olan ku- lüp tuüsabadaka Galatasaray'a hük - men galip gelmiş olan Beşiktaş değil- di. Gol vasatisini tayin etmek istiyen- ler böyle nazari olarak galibe üç gol kaydedildiği zaman bu gollerin mağ- lu;.ı takımın zimmetine de kaydedilip edilmiyeceğini kestiremediler. Futbol federasyonu bu kör düğüm meseleyi kesip atmak için futbol mü- tehassıslarından mürekkep bir komis- yon teşkil etti. Bu komisyon işi in- celedikten sonra takımları bir İstan- bul'da bir de Ankara'da çarpıştırarak oynanmadı. Şimdi ne olacak? Bence iş basittir. Bir sıra ricatler- le dolu olan bu işi düzeltmek için en doğru yol bir ricat daha yaparak bü- tün bu ricatlerin başladığı ilk nokta- ya dönmek yani milli küme talimat- namesinde alâkadarlara tatbiki vâde- dilen (gol avaraj) sistemini tekrar e- le alarak işi açıkça F. İ. F. A. ya ya- zıp gelecek cevaba uymaktır. Böyle olmaz da tekrar müsabaka sistemine baş vurursak burada izahı- nı faydalı bulmadığım haklı manza- ralar arzeden bir takım mülâhaza ve itirazların spor hayasını tekrar ko - kutmasından bihakkın korkarım. kinci maç pek âlâ oynanabilirdi. Bu | vyaridat kontrol m ü da yapılmayınca iş başladığı yere ça G döndü: birinci maç yarım kaldığın - dan oynamamış sayıldı. İkinci ise hiç erkan, İzmir varidat kontrol memuru İsmail Fikri Tiske, İzmir varidat mü- dürü Talât Tekeli, Kastamonu muha- sebe müdürü Halil Cankır, Bitlis def- terdarı Sıtkı Göker, Bolu varidat mü dürü Azmi Arıkut, M. Kemalpaşa Malmüdürü Sami Sunar, Bursa tahsi- lât şefi İzzet Tokyay, Trabzon mu - hasebe müdürü Rasim Bengidal, Ur- fa defterdarı Fazıl Orhun, milli Em- lâk müdür muavinlerinden Muzaffer Akbıyık, Millt Emlâk kontrolörle - rinden İzzet Tekin, Levazım müdür muavini Kadri Bumin, merkez muha- sebeci muavini Saip Sunay, merkez muhasebe veznedari Abdurrahman E- ren, muhasebat umum müdürlüğü mü di.ir muavinlerinden Niyazi Özak, ve Rifat Gülçür ve Osman Nuri Sözge muhasebat umum müdürlüğü emrin: de Raif İllez, İstanbul komutanlığı B. FELEK muhasebecisi Memduh Çetingöz, al- Yazan: Major WREN kEvelâ, Tuareg kampını keşfe çık- tik. 'Tam bir emniyet içinde oldukları- nı sanarak, hırsızlar ateş yakmışlar, ve yalnız develeri muhafaza için iki üç adamı ayakta bırakarak yatmışlar- dı. Bu adamlar da nöbetciden ziyade çoban kimselerdi. Köylülerin muzaf- fer çetelere taarruz etmediklerini söyliyelim. Plânımız basitti Azigigli yiğitlerden altı kadarı u- yuklayan nöbetçileri haklıyacaktılar; Azigig'in sahip olduğu bütün silâh- lar çadırların üzerine boşaltılacak Saky p Tuaregler kaçmaya teşebbüs ettiler, fakat üzerlerine aç kurtlar gibi atı- lan köylüler tarafından kuşatıldılar. Kısa fakat çılgınca bir demir, ateş, haykırış anından sonra Azigigliler ırsi kinlerini tatmin ettiler. Tama- men partiyi kaybeden, şaşkına dönen Tuareğler ortadan kayboldular... Elimize canlı olarak düşen bazıla- rı, zalimliklerinin acısını çıkartmay.ı üzerlerine alan galiplere şikâr oldu- lar. Bu zalimane hareketlerin önünü almaya beyhude yere çalıştık. Çok u- zun zaman dayak yemiş köpek bu se- Sığınmak ve müdafaa tertibatı al- mak üzere hendeğe koşacak olan Tu- aregler, daha binlerce askeri muhare- be meydanına davet için borazan ça- İan bir borazancı ile birlikte ünifor- malı fransız ordusunu karşılarında bulacaktılar. Çölde kendilerini müdafaa etmeye alışık olan köylülerin mükemmel ha- reket etmiş olduklarını söylemeliyim. Biz onlara cesaret vermiştik. Müthiş bir salvo ateşi açtıktan sonra zebani- ler gibi saldırdılar, ve biz kayalar ar- b dından ortaya çıkınca dehşete düşen yAPİR fer ayakl $, efendisini ısırıyor - du. Digbi, öğünerek: — Borazancı harbı. kazandı! diye haykırdı. Bizim için, bu kanlı döğüşün en a- çık tarafı şu oldu ki, Azigig'e veda ederken mükemmel bir hecine malik- tik, ve minnetdar köyün kadınları tarafından bizim için yıkanmış Tua- reg elbiseleri giyinmiştik. Delikanlılar da bize bir ikramda buluı_:ımak istediler. Bize bir kılavuz verdiler. Cenup - şarki istikametinde bir baska köye doğru yol alırken ma- işetimize yardım olsun diye yiyecek- bir deve verdiler. Görenler bizi çölün hakiki soygun- cı?ları sanırdı ; silâhlar, elbiseler, teç- hizatın en küçük teferruatına kadar, aksayan hiç bir nokta yoktu. Hank'la Buddi mükemmel tebdil kıy_ıfetleriyle, zayıf ve yağız beniz leriyle, muhteşem birer Tuareg ol - muşlardı. “Tuareg oyunu oynamaktan çocük gibi seviniyorlardı. -Bu çöl ülkesinin usulüne göre gi- yinmeye' çarçabuk alıştık. İki caketi: serd ve cübbeyi, celabiya denen pal- toyu, Sival dene şalvarı, akellerin tuttuğu kefyeleri usulü dairesinde yerleştirdik, Mavi peçeler biraz can sıkıcı idi. Ona da oldukça çabuk alıştık. Bu peçelerin, evelce beyaz ırktan olan Tuareglerin, renklerini güneş yanmasından korumak istedikleri a- sırlardan kalma mı olduğunu, yahut sadece kumun ciğerlere dolmasına ler ve büyük miktarda su yüklenmiş ?ndıklannı müşahede etmek garip - âr. Develerimiz su ile dolu zemzemiye- ler, köylülerin hubuz (yerlilerin ek- meği) ve yağla soğandan mürekkep kırmızı biberli asida dedikleri müt - hiş hamurla doldurmuş oldukları ca- âfn denilen deri heğbeler taşıyorlar- v Fazla olan deveye samanla dolu ko- caman küfeler ve su ile dolu kırbalar yüklenmişti. 5 Askeri semerlerimizi arap semerle- riyle değişmiş olduğumuz için tama- men “yerli”yi andırıyorduk; hakikat- te btı_de avrupalı olarak tüfeklerimiz- le, Digbi'nin borusundan başka bir ıey_ıı.al.numışn. Şurasını da kaydet - meliyiz ki haçlıların silâhlarından ay- nen kopya edilmiş olan ağır kılıçlar, CIİSl. zamanın mızrakları artık mevcut değildir. Bugün, Tuaregler son mo- del tüfeklere maliktirler. Mahalli re.nkten fazlaca mahrum olan Digbi'- nin faydalı borusu saklandı. mani Olmak için mi, yoksa, esrar için- de görünmek istedi’;clerinden veçb'-l maske onlara daha kolaylıkla düş- manların nezaretinden korunmak im- kânını verdiği için mi kullanıldığını bilmiyorum. Ne de olsa, bu peçelerin çölde rüz- gârın kaldırdığı şozçıudan,çvedgüneı ışıklarının kumların beyazlığı üze- rindeki kuvetli akislerinden gözleri konuna için faydası şüphe götür- n Ti g "i l:hr_e'._.' izden evel, köyün sakin- leri, bize ikram etmek ve ayni zaman- da _ıhçılık sanatlarını göstermek ar - Z“SI_Yle, bir diffa (yemekli eğlenti) tertip ettiler. Ekmek, havuç ve yu - murta halitası olan fatta ve güzel bir kusfus'la bize ziyafet çektiler. İçecek olarak, reis bodrumundan ;);înı ;ıa;ğmın altından demek isti- orum) bir lagbi destisi getirdi. bir haftadan beri uhımmuzr ıd:; pıîll: tıncı kor muhasebecisi Ali Riza Gür- sordum. Bir işmizarla: d'_ Kuvetli! Değil mi? cevabını ver- i. Kabil olduğu kadar maharetle par- maklariyle yemeye çalışan Buddi: — Burada bir müddet daha kalır- “ıf' kabilenin büyük eğlencesi ola- cağız, dedi. Her halde şeyhleri ve e- mıı:leri kasdetmek istiyen Hank ilâve etti: r — Evet, Şakı ibi b Şakerler ve emüler gibi. — Bir haremimiz eksik, dedi. Uzakta oturup efendilerini gıbtay- la seyreden kadınlara bakarak: — Ya kizlar ziyafete neden gelmi- yorlar? diye sordu. Kardeşim: — Sus! dedi. Kadınlara dikkat et- me, Bu hususta müslümanlar arasın- da tam bir ketumiyet şarttır. Buddi tasvip etti: — Hakkın olduğu muhakkak, pat - 1 — Eylül 939 ayı başında İzmir'de uar mü iyle Ankara, İstanbul rın hazırlıklarına; 7 ağustos 932-p mayıs stadyomunun antrenman saha- sında başlanacaktır. 2 — Antrenmanlara her hafta pa- zartesi, çarşamba, cuma günleri saat 17 de devam olunacaktır, 3 — Antrenmanlara gelecek spor- cuların forma hariç olmak üzere di- ğer spor levazımını birlikte getir- meleri lâzımdır. 4 — Bu antrenmanlara aşağıda ad- ları yazılı sporcuların gönderilmeleri kulüplerin sayın başkanlarından ehe- * miyetle rica olunur. Ankara Gücü: Natık, Enver, Ab- dul, Hamdi, Ali Rıza. Demirspor: Hilmi, Gazi, Şevket, Şemsi, Orl_ıan. Arif, Orhan, Zeki.. Gençler Birliğinden: Hasan, Ali. Gazi Lisesinden : Nusret, Keş?'. Bu sporculardan hâlen Ankara'da bulunmıyan ve yahut mühtelif seben- lerle bu antrenmanlara iştirâk edemi- y.ecekler varsa yerlerine diğerleri s2- çılt_nek üzere keyfiyetin en seri vası- ta ile ajanlığa bildirilmesi rica olu- nur. (Telefon numarası: 3262) y.an bu seyahat içimizden bir ikisi İ- çin ancak ingiliz Nigerya'sında Ka- no'da sona erdi. Bu belki, sahranın göbeğinde avrü- palılar tarafından yapılmış seyahat- lerin en uzunu, en müşkülü oldu. Bü- yük bir kervan hazırlamadan çölü şi- malden cenuba geçmiye muvaffak ol- muş pek az kâşif vardır. Eli geldiği çe cenup şarkiye gidiyorduk; başka türlü yap- mak mümkün olmayınca şimal şarki- ye gidiyorduk, hele, Ayir'in şimalin- de ellerine esir düştüğümüz Tuareg- ler bizi Fas'ın hududunda bulunan memleketlerine kadar götürdükleri izd üdaA zaman. Bütün bir sene, El Halili'den (Tomboktu'dan 200 kilometre mesa - fede) Agaden'e (Çad gölünden ayni ron, ama orada bir hıristiyan kızı gi- bi bana göz eden bir küçük var. Fa- kat araplarla maraza çıkarmıyalım. Ve derinden bir iç çekti. Fasıl VII İsmaililer “Tuareg” olmamızdan sonra vanları takibe mecbur ediyordu. U- mumiyetle, talihin garip bir cilvesi o- larak, bu kervanlar bizim takibetmek istediğimizin tam ters istikametinde gidiyorlardı, fakat ya onları takib fede) ve oradan Bilma'ya (500 kilometre daha şimalde) hemen tam bir daire resmettik. Bazan, susuzluk ve açlık bizi ker- miye şarabıydı. ' u. /mıza gelen maceri j başı - bir cilt etmek, yahut da ölmek lâzım geliya - he e ZL

Bu sayıdan diğer sayfalar: