11 Haziran 1939 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 5

11 Haziran 1939 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— 11-6.1939 aa S HAYAT VE SIHAT ] Çinkolu yemekler a Çinko, fazla olunca, insan için Dir zehirdir, kanı eritir, hücrelerin içindeki çekirdekleri dağıtır. Ze- hirli hayvanların zararı zehirlerin- ğ'ki çinkonun nisbeti derecesiyle Slçülür. , Bununla beraber, çinko — mü - Vücudumuza lüzumlu bir maden- ; h K D | ir, B t ai g) Ö P Münasip miktarda olmak şartiyle— ı’f"hll'ulr. İnsanın beyni çinkosu en Ziyade olan uzuvdur: bir kiloda Yüz miligrama kadar... Bazı insan - arın yaytıkları fikirlerin zehirli ol- Ması da, belki, beyinlerindeki çin - ko nisbetinin fazla olmasından ile - Ti gelir. Fakat, doğrusunu isterseniz, bu hal herkesin tabiatında bulunmak 8erektir. Çünkü her insanın baba "_Pşfmdın tohumunda — yüzde 202 :'l'm'ım nisbetinde çinko vardır. undan dolayı annesinin karnında üz 420 gram ağırlığında çocu- terkibinde bile çinko bulmuş- ı__'dlr... Demek ki cinsin devamına Üzumlu olan maddelerden biri de :3' 'lllıdendir... Onun için beğenme- d'fuhiz kimselere “tenekeden a- h.n” demek yanlış olur. İnsanm 'arakteri nasıl olursa olsun herkes m’:?dın sayılabilir. L K P bühîmeğo yardım etmek olduğun- an insan büyüdükçe kanındaki $inko nisbeti azalır ve olgun bir in- Sanın kanında bir litreye nisbetle Ancak 0,136 miligram bulunur. Fa- kat karciğer her şeyi biriktirmek â- detinde olduğundan çinkodan da bir kilosuna nisbetle 52 den| k miligrama kadar vardır. Hattâ Araciğerde — sonradan şekere Sevrilecek olan — glikojen madde- :"l'l hasıl olması için mutlaka çin- OYa lüzum hasıl olduğunu iddia e- *tler, Şu halde neslimizin devamı- her ferdin büyümesini temin e- çinko olduğ gibi ı._’ y 7 * Zevkli gıdamızı temin eden de “ne o madendir. taraftan, çinko insanın felâ- Bir ketine de sebep olur. Cünkü kamserj K alığına tutulan uzuvların küre- | Ç'nde pek çok çinko vardını Bir anağı kanserinde bir kiloya _:," '“;_ 184 miligram çinko bulun- .:"""" Kan hastalıklarında çinko- n nisbeti bir kiloda 2,631 grama d_"' çıktığı vardır... %::- hem iyiliği, hem de zararı man bu madeni — tabii — ye- İ erimizde buluruz ve onlardan dn""il mecburuz. Her gün vücu - amauzdan 15 ile 30 miligram ara- ılı—id.:- ç_înko çıktığına göre yemek - Pa izin içinde 15 ten az ve 30 dan lüz b : ak üzere çin!ıo yememiz Bu mevsimde, o kadar çinkoyu :;:'!İ'Nlen istemek güç olur. Ü- çıkıncıya kadar beklemek lâ- aT O da, beyaz olursa bize 100 kı"'dl 0,2 miligram çinko verir. Niıl.imm.mdı bu nisbet hemen 0,12 kişiBrama düşer... Şimdiki halde Azların yüz gramında 0,15 mili- & bulunur.. Dutlarım hiç birin - ondan bulunmaz. Kaysıda pek _1.1_0,04. şeftalide onun yarısı 0,02 İgram. Muz yemeğe kudretiniz ıih“'c onun yüz gramında 0,23 mi- hil'ım bulursunuz. Kavunda 0,09 1gram, fıkıtlkırpuzdı hiç. El - ma ile armutta az; 0,10 ve 0,16 mi- ligram. İncirde 0,34, ayvada hiç. — Badem ile fındıkta yüzde 1 mili- gram bulunduğundan onların ikisi de neslin devamına hizmet etmekle şöhret almışlardır. Hele cevizde yüzde 2 bulunduğundan çok hara- ret verir. — Limon ve portakal cin- sinin şöhreti, aksine her cihetten harareti teskin etmekledir. Taze sebzeler arasında, neslin dev. en iyi hi t edecek, o- lan lâhnadır. Yüz gramiyle 1,5 mi - ligram çinko verir. Ondan sonra soğan, 1 miligram. Ondan dolayı o- lacak her yemeğe girer. Sarımsak yüzde 1 miligram. Üst tarafı da na- file... Kuru sebzeler çok daha iyi: kuru fasulye 5,25; mercimek 2,5 tan 9 miligrama kadar. Kuru be- zelye taneleri bile 3,5... Bizim pi- lavda 1,47; ekmek(ee,â tan 8,5 mi- ligrama kadar. Yumurta sarısı meşhur sayılırsa da yüz gramında ancak 4 miligram kadar. Kadın sütünde yüzde 0,75 mili- grama kadar bulunursa da çinko bulmak için süt nine tutmak pek pa- halıya mal olur. İnek sütü ile, ko- yun sütünde de pek az vardır. Çinko bakımından koyun eti sı- ğır etinden daha iyi: koyunda 2,7, sığırda 1,5. Fakat beygir eti hep- sinden iyi: yüzde 6 miligram. En çok çinko veren yemek isti- rityedir. Yüz gramında 115 mili- grama kadar bulursunuz. Ancak rakısız olmak şartiyle, yoksa istirit- yenin faydasını alkol kaybettirir. G.A. İzmir Enfernasyonal Fuarına hazırlanınız 20 Ağustos — 20 Eylül 1939 Ekonomi bahisleri Harp finansmanı meseleleri Muhtemel bir harp bütün memle- ketlerin her sınıftan mütahassıslarını şimdiden meşgul etmektedir. İşin sırf askeri ve teknik taraflarını üzerlerine alanlar icab eden tedbirleri ittihaz et- mekle megul oldukları gibi iktisat ve maliye mütahassısları da müstakbel bir harbin mali ve iktisadi meseleleri üzerinde çalışmaktadırlar. Müdafaa bütçelerinin fevkalâde kabardığı bu senelerde fili bütçeleri - nin neye baliğ olacağı hakkında bir fikir elde etmek için Habeşistan, İs . panya ve Japon - Çin harplerinin bun- larla alâkadar memleketlere tahmil et- tikleri iktisadi ve mali fedakârlıkarı gözönünde tutmak kâfidir. Ehemiyet, vüsut ve şiddet itibariyle buların kat kat fevkinde olacağında şüphe bulun- mıyan büyük ve umumi harbin lüzum göstereceği mali ve iktisadi fedakâr - lıkların da o nisbette büyük olacağı muhakkaktır. Malümdur ki harpte paraya olan ihtiyaç her zamankinden fazladır. Ne- tekim bazı memleketlerde çok eski za- manlardan beri harp hazineleri tesis edilir ve muayyen bir miktar para sır£ bu maksat için saklanırdı. Harp- ler yalnız hükümdarların harpleri ol- duğu zamanlarda kullanıları bu üsül bugün tarihe karışmış gibidir. Çünkü bilhassa yeni harpler millletlerin mad di bütün kuvetleriyle çarpıştıkları mü cadeleler olduğundan yalnız para şek- linde saklanacak hiç bir yekün zaferi temin için kati bir garanti teşkil et - mez. Müstakbel harplerde galebe ge- rek askeri ve gerek iktisadi bakımdan en çok dayanabilecek miletlerin ala - cağından devletin karşılaşacağı mühim mali le de harbi leketin ikti- sadi istihsâl kabiliyetini en az boza - cak bir tarzda finanse etmektir. Bu hususta alınacak yanlış tedbirler hem istihsâli azalttmak hem de milletin ma nevt kuvetini kırmak suretiyle çok za- rarlı olabilir. Harp başlayınca fevkelâde Aartan çcari masrafları alelade vergilerle kar- şılamağa imkân kalmaz, Çünkü bir leketin iktisadi baları ve ça- Yenişğhir ULUS Sineması Soğuk hava tertibatı ile serinleş- tirilmiş salonları ile yaz mevsimine giriyor Pazartesi ve perşembe akşamları değişmek üzere ,haftada iki program Her programda yeni dünya havadisleri BUGÜN 12,15 - 14,30 - 16,30 - 18,30 ve 21 de ÜÇ SİLÂHŞORLAR Aşk ve Kahramanlık destanı Tamamen türkçe Yeni fiyatlar: Salon 20 Balkon 35 MAV 4 Yazan: Major WREN Aya ihdan f 8ğa kalktım, tabancamı kılı- doğ Şıkardım ve doldurup kapıya Yü ilerledim. Büyük sessizlik için- ki aşağıya inmeğe hazırlanıyordum ttti 'fdegıbire küçük bir şeye dikkat içiti birer birer tetkik ettiğim nö- . H:"fl hepsinin süngüleri yerinde Tesini kikatte, küçük zabitin öldürül- ğ kimseye atfetmiş değildim, di e"li beraber katil cinayeti işle- Ve orn Sonra vazifesi başına dönmüş HO ada ayakta ölmüş olacaktı, me- hat d 1 cenazesi bir tarafta asılı bir #r, Bulunsun. *P tabancam elimde, acı sükütun İçi ; liyîg: kim bilir neyin vukuunu bek - d » Merdivenleri inmeğe başla- akat benim borazancımı kim Yüt Düstu?. Ne bulduğumu sanırsı- mz; & î;lmem. dedi C. Lavrens. hmiç' hiç kimseyi; hattâ istikbal T pir Nda iki silâh atmış olan ada- dü n: bulamadım. Tahmin etmiş ol- Rirmiş , Shile hiç bir Tuareg kaleye 3 değildi. Bu derhal göze çarpı- y şıle yumruğum gibi kapa- bilec üşmanın geçtiğine delâlet e- “*cek en küçük bir alâmet görün- | SU —g— müyordu. Eşyalar, askerlerin silâh başına koşmak üzere çıkmış oldukla rı zamanki hallerinde kalmıştı, raf- larda her şey yerli yerinde duruyor, her yatağın baş ucunda bir karavana bulunuyordu. Yataklar intizamla dü- rülmüştü. Bekcinin “Silâh başına! tu- aregler!' diye haykırmasından az ön- ce odalar teftiş edilmiş olmalıydı. Bu haykırış üzerine herkes vazifesi başı- na koşmuş olacaktı. “Hiç bir şey eksik değildi, hiç bir şey alt üst olmamıştı. Sanki her şey nöbet almıya çıkacak olanlar tarafın - lışan nüfus kitlesi mahdut bulundu - ğundan harp masraflarını karşılamak için halkın ya dahafazla çalışması ya- |hut daha az istihlâk etmeği icap eder. Halbukn en ziyade çalışacak yaşta bu- lunanların silah altına alınması istih: sâli azaltmakta mühim bir âmil oldu - ğundan geride kalanların istihsâli ar - tırmaları veya istihsali azaltmaları veyahut da her ikisini birden yapma- ları lüzumu daha ziyade fazlalaşır; ve bu neticeleri elde etmek için de ted - birler almak iktiza eder. İşte harbin iktisadi ve mali cephesi budur. Harpte para bulmak için akla ge - “len ilk tedbir vergilerin artırılmasıdır. Filhakika bu, hakkaniyete uygun bir tarzda yapılırsa erişilmek istenilen gaye elde edilmiş olur. Çünkü eldeki iştira kuvetinin mühim bir kısmını ver ği olarak alınan halk istihlâki azalt - mak mecburiyetinde kaldığı gibi aynı hayat sevyesini muhafaz için daha faz la çalışmağa da razı olur.Umumi harp- te bu usüle en ziyade riayet eden İn - giltere olmuştu. Fakat bunun en bü - yük mahzuru vergi gelirinin süratle aftırıl imkân ol dır. Bun H. A. KUYUCAK Bütün harp masraflarının vergi ile kapatılamıyacağı anlaşılınca milletin elindeki iştira kuvetinin başka bir su- retle retle devlete nakli düşünülebilir ki bu da istikrazdır. İstikraz umumi - yetle ya dahili veya harici yapılır. U- mumi harpte olduğu gibi müttafikler arası mali yardımlar müstesna olmak üzere, muharip bir devletin hiriçten istikrazda bulunması güçtür. Bunun için istikrazlar ekseriya dahilden ya- pılır. Meselâ umumi harpte Almanya harbi süratle kazanacağını ve hasim - lerinden fazminat alacağını tahmin ettiğinden, Fransa vergileri artırmak- tâ müşkülât gördüğünden ve İngiltere ise vergilerin bütün masraflara kâfi derecelerde dahili istikrazlar yapmak mecburiyetinde kalmışlardı. Amerika bile önce süratle hazırlanabilmek için dahili istikrazlar aktetmişti. Dahili istikrazlar bazen cebri yapı- lır. Harp teklâlifi namı altında bedel- leri sonradan ödenmek üzere cebren mal alındığı gibi sermaye sahiplerin- den de sermayelerinin bir kısmı ceb- ren istikraz olunur. Umumi harbin mali tecrübeleri gös- termiştir ki devletler bütün bu yol- larla bile harp masraflarını kapaya- mamışlar ve yine muhtelif dereceler- de para veya kredi enflasyonu vücu- de getirmişlerdir. Bir devletin kiğıt para çıkarması veya ihraç bankasın- dan, mecburi tedavüle tâbi - banknot istikraz eylemesi memlekette mevcut iştira kuvvetine kendisi tarafından ya ratılan iştira kuveti ilâve eylemesi, daha doğrusu, piyasada mevcut iştira kuvyetiyle rekabet eylemesi demek- tir. ki neticede enflasyon denilen ha- dise husüle gelir. Yani, fiatlar yük- selir, sabit gelirliler mütazarrır olur, memlekette umumi bir buhran doğar. Sefalet ve fekâlet artar. Enflasyonla da bilvasıta hasıl olan netice halkın elindeki iştira kuvvetinin kısmen dev- let eline geçmesi ve fiatların yüksel mesi dolayısiyle istihlâkin azalması - dır Fakat bu neice âdilane değildir. Çünkü bir kısım halk diğerleriyle mu kayese edilmiyecek derecede fazla za- rara uğramış olur. İşte bügünlerde muhtelif memleket ler mütahassıslarını meşgul eden nok ta bu muhtelif finansman usüllerin- den birini ve en az zararlısını seçmek ve harp ihtimali tahakkuk ettiği za- man tatbik olunacak mali ve iktisadi bir program hazırlamaktır. Muhakkaktır ki harp zararlıdır. ve muhakkaktır ki memleketlerin iktisa- di bünyeleri ve halkın muhtelif sınıf- ları bundan muzdarip olacaktır. Fakat asıl mesele milli varlığı korumak i- çin yapılacak mücadelenin en az za- rarla idaresidir ve bunun için de mali ve iktisadi öyle bir harp programı tan zim edilmelidir ki aynı netice — yani istihsâlin artırılması ve istihlâkin a- zaltılması en az zararla elde edilebil- sin. Bazı mütal lar bu 1 daha ileri giderek harp ihtimallerinin hal- kın devlet tarafından ittihaz edilecek tedbirleri bilmemesinden ileri geldiği ni söylüyor ve hazırlanacak harp fi- plânının ana hatlarından me dan başka bazı leketlerde vergi - nin artması dahili politika bakımından hoş görünmiyebilir,. “Ölülerden biri, küçük zabiti öldür- dükten sonra, tüfeğini uzağa atarak vazifesi başına mı dönmüştü? “İmkânsız! “Silâh kullanmakta mahir bir Targi, küçük sefer heyetlerimizden birinin katlinden sonra bir süngü mü ele ge - çirmişti? Sonra da kalenin yanına yak- laşarak o süngüyü atmış ve mahareti sayesinde garnizon kumandanını kal - binden mi vurmuştu? Lavrens: — Mümkün, dedi. Bununla beraber, silâhı olan bir adamın sığınağından ne diye çıkacağına ve bomba gibi süngü atacağına aklım ermez. Esasen süngü küçük zabitin kalbini hafifçe aşağıdan yukarı bir seyir takip ederek delmişti. — Demek gene imkânsız, diye Lav- rens mırıldandı. — Bu itibarla seyyar cenaze husu- daki müdafaası imkâ fikri ter - dan nöbetlere ineceklere teslim edil - mek üzere hazırlanmıştı. Kale dıvarlarından hiç bir Targi at- lamamış, hiç bir Targi parmaklıktan i- çeri girememişti! Hayır her şey yerli yerindeydi: pirinç, peksimet, ekmek, kahve, şarap. Lavrens: — Sade bir tüfek müstesna, diye ho- murdandı. — Tam dediğiniz gibi dostum. Yu- karıda katledilen küçük zabitin kalbi- ne saplı duran süngünün tüfeği ne ol- muştu? İşte şaşkın zihnimin sorduğu sual da buydu? L aa dikakl — kederek çavuşun adamlarından biri ta- rafından katledildiği ve bu adamın tü- feğini süngüden çıkararak kaleden u- zaklaşmış olduğu neticesine vardım. Fakat neden? “Madam ki küçük zabitin ölümü- nün izahı buydu, katil, cinayeti işle - dikten sonra neden takviye kıtalarının gelişini beklememişti? Tabit herkes yiğit baş çavuşun da askerleri gibi Tuaregler tarafından öldürüldüğünü farzedecekti. “Açlıktan, susuzluktan veya düş- man eline düştüğü takdirde işkence - den ölümü göze alacak yerde, katil ne DaKdÜÖn Ö d ÖDi DA selâ bir harp'halinde hangi vergilerin ne nisbetlerde artırılacağından ve ne diye şerefi, takdiri, kendisine hazır - lanan mükâfatı beklememişti? “Mafevkini böyle bir anda öldürebi- lecek olan bir adam bir mükâfatın kıy- metini pek âlâ yeni bir intikam hazzı telâkki edebilirdi. Pek âlâ küçük zabi- tin kafasını patlatabilir ve onu diğer ölüler arasına nakledebilirdi. Değil mi, Corc? — Ben olsam böyle yapardım. — Buna rağmen bu faraziyeyi de hemen hemen ötekilerin yanına gön - derdim, Çünkü pek âlâ hatırlıyorum tabancada bir fişek eksilmişti. Bir ka- lenin müdafaasını idare eden bir adam düşman üzerine tabanca atmak sure- tiyle vaktini boş yere kaybetmez. Ek- sik olan kurşun kaledekilerden biri ü- zerine atılmış olmalıydı. Fakat neden? Neden? “Ya son kalan adama o canlı vaziye- ti veren kimdi? Kendi kendisini bu hale getirmiş olamazdı ya! Canlı tak - lidine sokulmamış olan yegâne adam arka üstü yerde yatıyordu. Bu ölünün yerde, gözleri ap açık, elleri kavuşmuş bir halde yatması garip bir manzara teşkil ediyordu. Fakat buna bakarak muammayı halletmeye imkân yoktu. Ölülere şekil vermek işini görmüş o- lan adam muhakkak ki facianın sonu - na kadar yaşamış olacaktı. “Belki cesur küçük zabit bir ölüyü düzeltmekle meşgul bulunurken taar- ruza uğramıştı? Belki de taarruzdan evel ölmüştü. Ve son canlı kalan adam ihtimal son kalana da vaziyet vermek Klsi » Pa 7 | KSBi d 4 220 VDG Ankaragücü 13 8 | Demirspor 1168 l Fenerbahçe 1 6 1 Galatasaray 106 7 0 Beşiktaş 10 A 1 Vefa ğ 3 2 Doğanspor | ee 1 Ateşspor Z İ 1 aleyhine 2 gol yazılmıştır. Milli Küme puvan cetveli Maç Galip Berabere Mağlup Attığı Yediği Puvan 4 31 19 30 2 31 14 28 4 25 18 24 3 27 20 23 4 Za 13 21 4 28 SA 20 1 12 32 18 10 B ->;37 15 NOT; Cetvelimiz gol avarajı usulüne göre hazırlatımıştır. Buna nazaran hükmen galip Beşiktaş'ın lehine 2, hük Hükmen mağlüp takımlara ayrıca sıfır puvan verilmektedir. mağlup Gal ay'ın 31 inci Fenerbahçe & amatör takımlarından Middlesex Wanderers bügün ilk maçını yapacaktır. Bu ekipin Ankara'ya da gelmesi muhtemeldir. Öğrendiğimize göre, Stadyom idaresi takımı ge- tirtenlere iki Ankara maçının hasılatının yarısını vermek teklifinde bulunmuştur. Ha- sılat bu parayı tutmasa bilç ra istedikleri söyl ktedir. M bula gelen ingiliz Hd yle 3500 Iirırîeri_lmesi söylendiği halde, alâkalıların 7 bin li- ya varıtlacağı tahmin olunmaktadır. Yukardaki resim misafir futbolcuların alınmıştır. Moda denizcilik kulübünü ziyaretlerinde Günün spor hareketleri Futbol Milli küme dışında kalan takımlar maçı Galatasaray - Güneş 19 mayıs stadyomu dış saha- sında 9. da Hakem: Asım Kurt' Gençlerbirliği - Harbiye 1.Y. Dış saha saat 10,45 te Hakem: Ömer Ürel Galatasaray İzmirde Ateşsporu 7 - 2 yendi İzmir, 10 (Hususi muhabirimizden telefonla) — Galatasaray Ateşspor'la yaptığı ilk oyunu 7-2 kazandı. Galata- saraylılar şu kadro ile oynadılar. Osman - Adnan, Faruk - Yusuf, Rı- za - Sarafim, Buduri, Cemil, Selâhat- tin, Bedit. Hakem İzmirden Hasan Yanık idi. Galatasaray her iki devrede üsütn oynadı. Mamafi birinci devrede haf At koşusu hattı iyi çalışamıyor ve muhacim hat- tının akınları üzerinde yardımda bu- Saat! 16,30 da lunamıyordu. At yarışlarını takip etmek Gal, k da bugün bil - le mükellef muharririmiz dün akşam birdenbire rahatsızlan- dığından at yarışlarına dair tahminleri bugün koyamadık. Karilerimizden özür dileriz. dereceye kadar istikraza müracaat ol- unacağından halkın evvelden haberdar edilmesinin faydalı olacağını iddia ediyorlar.Fakat şurası muhakkaktır ki ister neşredilsin ister edilmesin, umu mi harpten alınan derslere ve makül ilmi prensiplere dayanan bir harp fi- nansman plânı harp zuhur ettiği za - man hükümetin en kolay para bulma yoluna sapmasını temin edecek ve mil li gelirlerden icap eden kısmının mem leket için en az zararlı bir tarzda dev- letin eline geçmesini mümkün kıla- caktır. Bütün bir milletin mücadele- si olan harp, iktisat ve maliye müta- hassıslarına şimdiden bu plânı hazır- lamak vazifesini tahmil ediyor. fırsatını bulamadan bir kurşun yiye - rek cansız kalmıştı. “Eğer keyfiyet böyleyse, o ne ol - muştu? Benim attığım silâha mukabil iki el silâh atmış olan o muydu? Eğer oyduysa ne olmuştu? Gizlenmek veya kaçmak arzusunda idiyse neden ateş etmişti? “Başım dönüyordu. Deli olacağım sanıyordum. “Nihayet kendi kendime dedim ki: cesaret, yiğitim! Sükünetle şu kor- kunç tarasaya çık, ve orada, dikkat ve ihtimamla iki noktayı tetkik et: cena- zeler içinde, kendisine kasden vaziyet verilmemiş biri var mıdır? Eğer varsa, bu cenaze, âmirini öldürdükten sonra Tuaregler tarafnıdan öldürülmüş olan adama ait olabilir; yahut da bu adam- lardan biri tabanca ile öldürülmüş mü- dür (ben bunu pek çabuk tefrik ed& - rim). Eğer böyle biri varsa, muhakkak âmirini öldürmüş olan odur ve kuman- dan mütearrızını bir mazgal başına yerleştirinceye kadar yaşamış olabilir. Lavrens; — Kalbine bir süngü yedikten son - ra, değil mi? diye sordu, — Filhakika, lânet okuyarak ben de ayni mülâhazayı yaptım. Her şeye rağmen, tabanca kurşuniyle ölmüş bir adam veya mazgalın üstüne tabii bir halde eğilen bir adam var mıdır, diye bakmak üzere yukarı çıkmaya hazırla- nıyordum, “Merdivenden çıkmaya başlamadan hassa Selâhattin ve Adnan nazarı dik kati celbetti. Hakem bazı kararların - da hatalı idi. Buna ilâveten İzmirli- lerin sert ve favullü oyunlarına da müsamaha gösterdi. Galatasaray ilk golünü Cemilin a- yağından 15 inci dakikada çıkardı, Bunu İzmit'in penaltıdan mukabil sa- yısı takip etti. 36 ve 42 inci dakikalarda Selâhattin Galatasarayın 2 ve 3 üncü sayılarını yaptı. Devre 3-1 Galatasaray lehine bitti. İkinci devre: İkinci devrede 10 ve 12 inci daki- kalarda Selâhattin biribiri Üüzerine dördüncü ve beşinci golleri yaptı. 20 inci dakikada Cemil altıncıyı, 29 un- cu dakikada gene Selâhattin yedinci göolü çıkardılar. 37 inci dakikada İzmirliler ofsayt denilebilecek bir vaziyette ikinci gol- lerini atmağa muvaffak olabildiler. Galatasaray yarın Doğansporla oy- nıyacaktır. zaman...; bu müthiş sürprizler günü - nün en müthiş sarsıntısını geçirdim. “Borazancım ne olmuştu? “Kalenin etrafını süratle fakat ta - mamiyle dolaşmış, buna rağmen ne canlı bir mahlüka rastlamış, ne de bir gürültü işitmiştim. “Avluya açılan kapıya doğru atıla - rak borazancı! borazancı! diye hay - kırmaya başladım. “Gene haykırdım: borazancı! Hiç ses yok. Sesim kısılıncaya kadar hay - kırmakta devam ettim, “Ne bir ses, ne bir hareket. “O zaman kafamda sanki bir sarsın- tı oldu, demir parmaklıklara doğru a- tıldım ve kapıyı açtım. O esnada taar- ruz işaretini vermiye hazırlanan yiğit başçuvuş p a Itındaki katırlı kıta geliyordu. “Yardımıma gelinmesi için hareke - timden itibaren ne kadar zaman geç - mesi icap edeceğini tayin et işti bununla berabe, bu ölüler evinde ge - çirdiğim çeyrek saatten sonra canlı bir -|mahlük görmek, bir insan sesi işitmek için müthiş bir ihtiyaç duymuştum. VI Yıkanıp serinledikten, güzel bir yek mekle keyflerini yerine getirdikten sonra, yolcuların gürültüleri arasında boğucu tozların, hararetin, üç günlük tren yolculuğu yorgunluğunun imkân verdiği nispette sakin ve rahat, iki ar- kadaş sessizçe çigaralarını içiyorlardı. önce geri döndüm ve o zaman, Corc, o (Sonu var) Ka eeei BİSre ir vetle z ee ği Ki BT bE L N l ar 4 Te K ee gaP DMTL A S ü eti ÜĞN ae 7 B l ae

Bu sayıdan diğer sayfalar: