10 Haziran 1939 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 8

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ulus'un Çocuk ilâvesi #>, COCULARA MAJAL © 'Tavşan hayvanların en hilekârı, en kurnazıdır. Babalarımız da bunu söylemiştir. Babalarımızın babaları da. Bu söz, gerçekten, doğrudur. Tavşan bir gün Allah babayı ara- mış, bulmuş. Ona demiş ki: — Allah baba! Kartalların, bulut- ların üstünden uçan efendimiz! Sen- den bir tek isteğim var, kabul eder misin? — Nedir o istediğin? — Allah baba, senin için güç bir iş değil, şu benim aklımı biraz ço- ğaltsan ne olur! — Pek âlâ, aklını fazlalaştırırsam ne olacak? ben ormanlarda yaşıyan bü: vanlardan daha akıllı, daha zeki o - lurdum. Bu söz üzerine tanrı, bir dakika düşünmüş, ve demiş ki: — Pek iyi, istediğini yaparım a- ma, bana daha evel bir kurnazlık göster. Marifetini bir kere göreyim. Meselâ bir tulum al, bu tulumu ağzı- na kadar küçük serçelerle doldur. E- zel yakalayım da görsünler!,, demiş. dolu koca bir tulum getirirsen, ne yapacağımı ben bilirim. Görülüyor ki allah babanın tavşa- ığı?ııîmırladı ğı şey yapılacak gibi de- l Tavşan tulumunu sırtlamış, darı tarlasına gidecek yerde “serçeler bu- raya su içmeğe gelir” diye düşün- müş.. Bir çeşmenin yanına gitmiş. 'Tulumunu yanı başına koymuş, baş- lamış düşünmeğe... Düşün bire d şün... Ne zamana kadar? Güneş gök 'yüzünden inip de koca dağların ar - Bir Senagal masalı Tavşanla serçeler dında kayboluncaya kadar... Tavşan böyle yarı uyuklar, yarı düşünür - ken suyun başına bir sürü serçe in - miş. Tavşan da hiç, kımıldamadan yaklaşsınlar diye bekliyormu: çelerin kimisi zıplarken, kımı tüyormuş, kimisi su içiyor, yuvarla- nıp oynuyor, uçüup uçup Süyun başı- na tekrar konuyormuş. Kurnaz tavşan kendi kendi! “Hele dur bakayım! şunları bir gi zel yakalayım da görsünler!” demiş. Derken kendi kendine takla atma- ğa, haykırmağa, saçma sapan şeyler söylemeğe başlamış: — Hayır! Hayır! Evet! Evet! Mu- hakkak böyle! İmkânı yok! Ola- maz! Nasıl olamaz, olur işte! Sahi- den olabilir mi dersin Canım niçin olmasın?.. 'Tavşanın böyle kendi kendine saç- ma sapan söyliyerek takla attığını, oynadığını gören serçeler, şaşkın - lıklarından oldukları yerde dona Bu haftaki bulmacamız Sevgıll çocuklar, size eğlenceli bir büulmaca veriyoruz. Resimde bir çocuk, bir de aslan yavru- su var. Elinize renkli bir kalem a- lin. Onunla çocu - ğun durduğu yer - den başlayıp çizgi- lerin üstünden git- memek üzere aslan yavrusunun yanına gelin. Bu — bulmacayı doğru yapanlar a - rasında kura çeke- rek birinciye güzel bir dürbün, ikinci- ye şık bir kol saati, ye yarım kilo çıko- lata, dördüncüden onuncuya kadar bi rer büyük sulubo - ya takımı, Çizgi aralarından dolaşıp aslan yavrusunu nasıl fufarsınız! kadar birer büyük albüm, otuzuncu- dan kırkıncıya kadar birer kurşun dolmakalem, kırk birinciden altmı - şıncıya kadar güzel birer kalemtraş, altmış birinciden sekseninceye ka - dar birer cep muhtıra defteri, sek - kadar bi- rer sabun, yüz birinciden yüz ellin- ciye kadar birer Ulus çocukları ro - zeti, yüz elli birinciden iki yüz el - linciye kadar da birer kart hediye e- deceğiz. | namağa, sıçramağa başlamışlar: | — — Senbizi az zannediyorsun gali- ba, halbuk. baksana ne kadar ço - ğuz. Değil o tulum, onun gibi bir daha olsa onu bile doldururuz, de - mişler. 'Tavşan yerinden kımıldamadan : — İmkânı yok:dolduramazsınız! Serçeler gene tekrar etmişler: — Dolduramaz mıyız? Sen hele yerinden hiç kımıldaman öyle dur da, tulum doluyor mu yoksa dolmu- yor mu gör! Küçük serçeler bu sözleri söyliye- rek: — Hop! Demiş, birisi tulumun i- çine girmiş. Derken öteki de, üçün- cüsü de dedikleri gibi, tulum bir da- kikaya varmadan ağzına kadar serçe ile doluvermiş. 'Tavşari birdenbife zıplamış, tulu- mun ağzını yakaladığı gibi bir güzel sıkmış, bağlamış. Tulumu omuzladı- ğı gibi doğruca allah babanın yanı - na: — Allah baba, allah baba! — Söyle tavşan, zaten ben de seni bekliyordum. — Bak tulumu ağzına kadar sanlı canlı serçe ile doldurup getirdim. Bana biraz akıl verecektin, vâdini u- Ve tavşana — Tavşan! Tavşan! — Buyurun! — Tavşan sen neler söylüyorsun? Nedir bu münakaşa ettiğin şey? — Ah! Sormayın!... — Canım, nedir böyle hal, sana ne oluyor? — Ne olaâcak, kendi kendime şünüyorum “bu serçelerin hepsi bir- den tulumun - içine girseler tulum dolar mı, dolmaz mı?..” Diye bir tür- lü kestiremiyorum. Serçeler hep bir ağızdan: — Sen bizimle alay ediyorsun tav- şan, bizimle eğ değil mi? 'Tavşan bu sözleri söyliyerek içi rçe dolu tulumu allah babanın ö- nüne koymuş. Allah baba tulumun i- çindeki serçeler hakikaten canlı mı diye muayene ettikten sonra, eliyle tavşanın alnına hafifçe vurmuş ve: — Eğer aklını biraz fazlalaştıra - — Niçin allah baba? — O zaman cihanın altını üstüne tirirsin! I;te bundan dolayıdır ki bir za - cak olursam iyi bir iş yapmış olmam. Çelik ciğerli genç Avrupa'da Nevyorklu bir milyarderin oğlu ©- lon Frederick Snite, bir Çin seyahati esnasında felce uğramıştı. Kendisini doktorlar muayene etmiş nihayet gen- cin ancak çelik bir ciğer içinde yaşı - yabileceğini söylemişlerdi. İşte genç milyarder, 1935 denberi çelik ciğer i- çinde yaşamaktadır. Çelik çiğerli adamın, Avrupaya u- zun bir seyahate çıkacağını haber alan amerikan gazeteleri bu hâdiseyi ön plâna alarak meşgul olmıya başlamış- lardır. Bugünlerde amerikan gazete - leri, Nevyork, Sanfransisko ve Şika - go sergileriyle ne ingiliz imparatorla- rının Kanada ziyaretleriyle ne de Av- rupadaki siyasi gerginliklerle o kadar meşgul olmamaktadır. Meflüç hasta, Normandi vapuriyle Avrupaya gelirken, kendisine bir sürü adam refakat etmiştir. Yanında bir doktor, bir mühendis, altı hasta bakı- cı 2 yedek ciğer, bir matbah kamyonu, 3 otomobil bir araba vardır. Bundan başka, yolda suni ciğer için lüzumlu ne kadar âlet varsa hepsi de bu takım- la bi dir. Mutbah k yirmi üç motör, altı akümlâtör batar- yası, tam bir havalandırma muayene masaları, cerrahi ve tıbbi â- letler, enfraruj ziya lâmbaları.. vardır. İcabında hastanın içinde taşınacağı a- raba 100.000 frank kıymetindedir. Çe- cihazı, manlar, hayvanların en hilekârı, en lik ciğerli gençle Amerikadan Avru - paya nakledilen âletlerin ve eşyaların kurnazı olan tavşan, o Demişler, tavşanın etrafında oy - biri y en olup kalmıştır. değeri bir mi fazladır. Hasta milyarder, Fransadan İngil- , tereye geçecektir. VULUS'un Çocuk İlâvesi — Ki Evelki hafta yapıştırmacamızda hediye kazananların İistesi Evelki hafta çıkan çocuk ilâve - mizdeki tavşanlı yapıştırmacamı - zın halledilmiş şeklini yukarıda gö - receksiniz. Bu yapıştırmacamızı ba- şaranlar arasında kura çektik. Ada- na kız lisesinden 3. C. de 44 Şadan Özsayın birinci geldi ve şık, güzel bir masa saati kazandı. Ankara İs- met paşa kız enstitüsünden Sevim Beller ikinci geldi ve bir şişe esans kazandı. Diş fırçası kazananlar: Kayseri - Sivas hattı Gömeç istasyon şefi oğlu ızm Yücel, Giresun iş dairesi muamele memuru Hüsnü Selçuk kızı Yüksel Selçuk, Yıldızeli cümhuriyet o - kulundan 170 Faruk Çağlıyan, Diyarba - kır lisesinden 927 Ali İnce, Ankara Öz - türk mahallesi çarşı sokak 55 de Nihat Unal, Ankara Çankaya okulundan 92 İs- met Bilen, Edirne Ali paşa orta kapısı Orhaniye caddesi 13 numarada Niyazi U- Büz, Tarak kazananlar: Ankara ticaret lisesinden birinci sınıf- ta Türkân Unan, Ankara Devrim okulun- dan 635 Güney Köylü, Elâzığ halkevinde Mücellit oğlu Tekin Güney, Çarşamba Yeşilirmak okulundan 176 Mehmet Çağ - lryan, Ankara Sakarya mahallesi Erinç sokak 34 de Tunçay, Alkın, Ankara Ulu- çanlar caddesi Oktay sokak 1 numarada Raha Taylan, M. Kemal paşa deveci ko- nağı okulundan 22 Hüseyin Kıratlı, An- ci bayındır sokak 17 de Perihan ğde Ziraat bankası memuru Ab- dülküdir oğlu Abdurrahman Keteni, £- nceli emniyet müdürü oğlu İs- in. Kokulu sabun kazananlar: Ankara çocuk sarayı caddesi Öğdü so- kak 9 numarada Safa doğruyol, Ankara incü orta okulundan 85 Şahabettin Gülşenoğlu, Ankara ticaret İlisesinden 385 Suzan Âydın, Diyarbakır 28 numara- İr polis memuru Mustafa Kurt oğlu Fe- rit, Diyarbakır Cemal Yılmaz mahallesi Samansi sokak 3 numarada 215 Zeki Ö- zet, Ankara Mimar Kemal okulundan 850 İbrahim Sütay, Kuşadası ilk okulundan 305 Orhan Gürsev, Edirne cezaevi çocuk ıslâhhanesinde muallim Hakkı oğlu Kad- ri Uğuz, Diyarbakır srtm: e me - muru Mehmet oğlu Ali dür, Niğde Şehitler mahallesi 7 numarada “Turgut Kaşkal. Krem kazananlar: Barak - Karkamış ilk okulundan 128 Yılmaz Okan, Elâzığ - tunceli emniyet müdürü kızı Bedia Tüzün, İpsala kapıcı mahallesi Çeşme karşısında Ali Devrim, Zile Ziraat bankası muhasibi Mehmet Hazer kızı Edibe Hazer, Diyarbakır li - sesinden 3. A. da 924 Muzaffer Aytek, Ankara ücüncü orta okulundan 391 Ke- nan Aydın, Ankara İstiklâl okulundan 251 Ergün Benzigül, Elâzığ ikinci komi- ser Halil oğlu Şeref karabulut. Kitap kazananlar: Evelki yapıştırmacamızın yapılmış şekli hir Meşrutiyet caddesi No. 38 Alpay Na- zikoğlu, Ankara Etlik İncirlik bağları 3S Muzaffer Çakın, Diyarbakır orta okulun- dan 378 Lütfi Şener, Diyarbakır lisesin- den 830 Enver Birengel, Ankara Dıımııı. pmar-okulundan 90 Vedat Meral, Anl ra Etlik ilk okulundan 217 Yüksel Cıkııı, Diyarbakır lisesinden 132 Cezmi Işık, E- mirâlem nahiyesi Emirâlem okulundan 172 Muhittin Çırak, Dıyarhılnr lise - sinden 1066 Sacettin Tokur, Ankara Ücüncü orta okuldan 1025 Adil. Eikıpehlı- van, Ankara 1 inci orta okuldan 499 Ar- gün Mınıu. Ankara Turhan Başarı:, An- T.T. muhasebe memuru Nurettin eliyle Metin Yüzak, Ankara ticaret lise - sinden 335 Ahmet Veral, Ankara İstiklâl İlk okulundan 271 Cemal Birecik, Anka- ra Keçiören bakkalı yanında Mazhar Ka- yahan, Ankara Hamamönü Topçu S. 7 No. Bilgen Ulunan, — Diyarbakır İzzet paşa caddesi Çubukçu ıokağx No: 24 Ce- lâl Güvenc, İstanbul Beşiktaş Yıldız tek- nik okulundan Batur Taşan, Adana kız lisesinden 3. C. de 752 Kevser Erker, Birer kart kazananlar: Ankara ticaret lisesinden 293 Mübahi Bilgiçer, Elâzığ polis merkez karakolu komiseri yeğeni Hasan Tahsin Bani, An- kara erkek lisesinden 258 İrfan Çmar, Mustafa Kemal paşa deveci konağı oku- lundan 98 Kadriye Doğu, Üsküdar birin- ci orta okuldan Mukbil Abay, Diyarbakır lisesinden 883 Ender Çolpan, M. Kemal paşa deveci konağı okulundan 26 Abdur- rahman Doğu, Diyarbakır 28 numaralı polis memuru Mustafa oğlu Cahit Kor - kud, Ankara Müdafaai hukük caddesi 102 numarada Birsen Yüceer, İpsala spor ku- lübü büfecisi İbrahim Özgedik, Siird vilâyeti şırnak kazası ilk okulundan 12 '0. Hikmet Taşkam, M. Kemal-paşa de- veci konağı ilk okulundan 65 Halil Al - tın, Diyarbakır Şafak kıraatanesinde gar- | son Yusuf Yakar, Elâzığ ikinci komiser Halit oğlu Coşkun Karabulut, Elâzığ mü- ıeıhıııı Bayram oğlu Hızır Yalçın, Elâ- Ankara Çankaya 99 Hikmet Bilen, Anım—ı ıkuııı vekâletinde odacı yahya Erdoğan, Ankara Devrim okulun- dan 270 Faruk Gahinbay, Çaröklelü © Ve nice ilk okulundan 151 Talât Timur, An- kara erkek lisesinden 1019 Adnan Âtar, adliyesi ııbıı i ra birinci orta olulundan 1357 Halim V- lubaylar, Ankara üçüncü orta mücellit oğlu Lütfi Gü - ney, Ankara Kamelya mağazamı. Kudret kızı Süeda, Diyarbakır berber Raif ya - nında Ali Narin, Ankara Altındağ Ma - hallesi Necati ilk okulundan 166 Hakkı Öztürk, Diyarbakır Gazi caddesi kumaş- cı Sefik kardeşi 94 Refik Akkoc, Ankara ğîimar Kemal ilk okulundan 108 Sabiha an. Güzel danslara Güzel şarkı söylemek, güzel resim yapmak, güzel güzel ev ve heykel yapmak gibi güzel dans etmek de bir sanattır; ya- panlara ve seyredenlere büyük bir zevk verir. Yukarıki resimde beş küçük kardeşinizi güzel dans ediyorlar! meraklı mısınız? yazı yazmak, görüyorsunuz; bakın ne | ULUS ÇOÇUKLARININ POSTASİ — | Sual : 1 — Kanatsız tayyareler var- mış, bunların işi gücü denizleri gö- zetlemekmiş. Niçin gözetliyorlar? Böyle kanatsız tayyare olur mu? Cevap: 1 — Gök yüzünde uçan makineler keşfedildi edileli deniz- denizleri cilerin işine yarıyacı gözliyecek bir “uçar çin çok çalışıldı. Denizlerin üzerin- 178 Mehmet Güleşen, Bor jandarma baş- çavuşu kıst Servet Yalcın, Diyarbakır isesinden 1. A. da 992 Enver Evin, An- Atatürk erkek okulundan 676 Ka- ale, Bor jandarma başcavuşu Neşet Yalcın oğlu Farük Yalcın, Ankara inhi- sarlar rakı imlâhanesi şefi Dânâ kızı Bir. sen Yurdatapan, Elâzığ müteahhit Doğan kardeşi Zülfikar Aytug, Diyarbakır Doğ- rutürk evinde elektrikci Nasır Özet, İs- tanbul - Raziye Akyıldız. İkinci orta o - kulundan 1. B. de Neriman Ünal, Ankara Atatürk kız ilk okulundan 692 Bedrettin Güleşen, Ankara okulundan Müfit Seylam, Ankara Cebeci caddesi No: A. B0 Erok, Ankı pınar okulundan 512 Türkân kara mimar Kemal okulundan 134 Nevin Uz, Ankara inşaat usta okulundan 348 Mehmet Yücel, Ankara İnönü ilk uınılnıı— dan 970 Ahmet Açıkkan, Ankara Yeni; N ULUS'un Çocuk Bilmece Kuponu No: 75 Adı: Soyadı Okul: Şehir: N 3 de uçarak enginleri gözetliyecek o - lan böyle bir makinenin faydası ne olabilir? Bilirsiniz ki harp gemilerini çok yüksek yapmazlar. Bunun sebe! size bir kaç ay evel anlatmış Ki saca tekrar edelim de asıl konuşaca- ğımız “uçar göze” ondan sonra ge- çelim. Harp gemilerinde toplar vardır. Bunlar uzundur, Hem uzaklara atar- lar, hem de namlularının ağızlarını havaya çok kaldırmazlar. Böyle mer- milerini denizin yüzünü silip geçe- cek sekilde alçaktan ateş eden top - lara “yatık mermi yollu toplar” der Kanatsız tayyareler ler. Sebebi de belli. Topun önünde dağ yok, kava yok, her tarafı düm düz. Harp gemileri harp gemileriyle, tayyareler tayyarelerle muharbe et- tiği için harp gemilerini, düşman harp gemilerinin attığı mermilerden korunmak için ellerinden geldiği kadar suya yakın yapaflar. İşte böyle, su ile beraber olan, üs- — telik rengi de deniz rengine boyalı olan harp gemisini uzaklardan gör- —— mek öyle zannedildiği gibi kolay — bir iş değildir. Harp gemilerinin di- reklerinde gözcü kuleleri vardır. Bahriyeliler ellerine dürbün alıp bu- — | raya çıkarlar. Dört tarafı gözetler - ler, Fakat ne kadar çok gözetleseler, çok uzaklardaki harp gemisini bir türlü göremezler. Neden göremediklerini tabii bilir- siniz. Denizin yüzü nasıldır? Düm düz değil, yuvarlaktır. değil mi? Çok uzaklardan bize doğru gelen ge- — (Lüften sayfayı çeviriniz) —

Bu sayıdan diğer sayfalar: