10 Haziran 1939 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 7

10 Haziran 1939 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

*ve balon mühendisleri! | mileri için deniz gözcüsü vazi. -«4. - ULUS'un Çocuk Ilâvesi minin suyun üstünden evelâ direk- leri çıkar. Sanki denizin içinden kıyormuş gibi sonra bacası, teknesi görülür. Fakat harp gemisi o kadar uzaklardan ateş eder ki direğin üs- tündeki bahriyeli ne kadar bakarsa baksın imkânı yok harp gemisini gö- rTemez. Çünkü önünde deniz vardır. Pek iyi nasıl görebilir. Ancak ge - minin direğini iki üç misli yükselt- meli ki görebilsin. Bunun da imkânı yoktur. Hem gemi devrilir, hem de devrilmese bile o kadar uzun demir direği yapıp da geminin ortasına o- turtmak bir meseledir. Bundan başka denizaltı gemileri, harp gemilerinin aman bilmez bir düşmanı olduğundan harp gemileri her zaman için deniz altında deniz - altı gemisi var mı diye gözetlemeğe mecburdur. Halbuki, denizin altın- da denizaltı gemisi olup olmadığı yandan belli olmaz. Yukarıdan, kuş bakışı bakmalıdır. ki görülebilsin. Onun için harp gemileri, yanlarında tayyare bulundururlar. Bu tayyare- lerin işi gücü bir taraftan uzaklar - dan bir harp gemisi geliyor mu? Di ye bakar, bir taraftan da deniz üsti nü gözetler. Bundan başka harp ge- mileri balon da uçurur. Bu balonlar şuraya buraya sevkedilebilecek ka- biliyettedir. Lâkin balon şişkin ve büyük olduğundan havada gi ce derhal ateş edilerek söndürülür. Mermi bir kere böyle bir balona çarptı mı, balonun içindeki gaz bir- denbire alevlenir. Sepetin içinde ve- ya makine dairesinde bulunan ba - loncu teker meker denize uçar. Gö- Tüyorsunuz ki bu da felâket... Çün- kü tayyare, balon gibi hava vasıtala rı ne kadar çok ilerler ve mükem- mel bir hale gelirlerse, onların düş- manı olan ve adlarına “tayyare dafi” topu denilen toplar da o kadar mü- kemmel yapılır. Böyle toplar, hava- da bir balon gördüler mi, üçü bir a- raya gelir, havadaki balonu ateşten bir makas içine aldılar mı, artık za- vallı balon bu bombardımanın altın- da her halde duramaz, mermilerden birisi dokunmazsa birisi dokunur. Balon dumanlar içinde yana yana sulara düşer. Halbuki tayyare öyle mi ya? Ha- vada kuş gibi bir aşağı bir yukarı gi- der, hep bir istikamette uçup git - mez. Çok sıkıştı mı, kendisini, gök yüzünden aşağı bırakıverir. Tayya- re topları nişangâhlarını bozup, namlularını aşağıya indirinceye ka- dar bir de bakarlar ki tayyare gene eski yerine çıkmış. Tayyarenin € - linden illâlah derler. Lâkin denizi gözetlemekte bu tay- yarenin faydası olmaz. Sebebi şu- dur: tayyarelerin sürati saatte 250 kilometreden yukarıdır. Saatte 500 kilometre yapanlar bile vardır. Böy- le süratli uçan bir tayyareye “Haydi bakalım, git de denizde harp gemi var mı, denizaltı gemisi var mı bak. Varsa hangi tarafa doğru gidiyor - / lar, bunları gözetle, sakın peşlerini bırakma. Bize her an için Resimli eğlence Bahçeye çıkan sekiz çocuktan sekizincisi nerede! Oynamak için bahçeye sekiz ço - cuük çıktı. Fakat resimde yedi tane var. O halde birisi nerede? Bir ço - cuk daha,olacak. Fakat biz böyle söyledik diye resmi aşağı yukarı, sağa sola çevirmeğe kalkmayın. Çünkü boş yere aramış olacaksınız, bulamazsınız. Evet tam sekiz çocuk olacak. Lâ- kin küçük Mimi nereye gitti ise git- miş. Yalnız Mimi orta yerde takye- sini, kemerini kravatını, bir de size yaramaz yaramaz bakan bir tek gö- zünü bırakıp savuşmuş. Mimi, an- cak bütün arkadaşları bir araya top- lanınca meydana çıkıyor. Bakın nasıl arıyacaksınız: bütün çocuk resimlerini gayet dikkatle ke- sin. Mimi'nin takyesini, kemerini, gözünü ve kravatını da kesin. Ço - cukların bazıları başı aşağı gelmek, bazıları yan yatmak suretiyle Mi - mi'nin gözünü, kemerini takyesini ve kravatını da beraber beyaz bir kâ- ğıdın üzerine bir araya toplayın. U- sanmadan bu resimler üzerinde ça - lışın. Bir de bakacaksınız, Mimi, ar- kadaşlarının arasında kendisini gös- terecek. Bir kere uğraşın. Usandı- ğınız zaman aşağıdaki resme baka - rak Mimi'yi ortaya çıkarın. Yalnız dikkat edin: aşağıdaki resim ters - tir. Her cumartesi çıkar görecek şekilde yeni biçim yelde - ğirmeni şeklinde sırtından pervane- haber ver.” diye tenbih ettiler. Tay- yare de üçtü. Denizin içinde bir ta- ne harp gemisi gördü. Telsizini aç- tı. Gördüğünü anlattı. Fstat pemi nereye gidiyor? Uzun n.üadet ağır ağır giden geminin arkasından o da saatlerce hattâ bazan günlerce açık denizlerin üstünde kalabilir mi? Demek ki deniz üğündi Bu tayyarelere otojir denir. Otojirlerde kanat yerine pervane vardır. Bundan dolayı bu tayyarele- re pervanekanatlı tayyareler de der- ler. Bu tayyarelerin ötekilerden far- kı yalnız kanatlarının olmamasın - dan değildir. Bunlar hem tayyare gibi ileriye giderler, Hem de burnu- nu göğe di balon gibi kendi tayyarenin de istendiği kadar fay - dası olmüyor. Bunu gören denizciler, tayyare ine, harp kendine yukarıya doğru çıkarlar. Sırtındaki pervane döndükçe, sanki havadan bir iple çekiliyorlarmış gi- bi yükselir. Sonra, ileri doğru uçarken sürati- 1 ni saatte 30 kilometreye kadar indi- rebilir. Zaten bugünkü harp gemile- ri de ondan aşağı kalmazlar. Şimdi böyle pervanekanatlının birisi bir harp gemisine musallat oldu mu, im- kânı yok peşini bırakmaz, Hele de- nizaltı gemilerinin birinci düşmanı bu otojirlerdir. Bilirsiniz ki deniz - altı gemileri, denize dalar fakat bir müddet sonra suyun yüzüne çıkar. Sonra, bir yerden telsizle emir alır. Kendisine: “Süratle filân yere ye- tiş!” derler. Denizin içinde makine- lerine ne kadar sürat verirse versin, imkânı yok hız alamaz. Kaplumba- ğa gibi bocalar durur, Suyun yüzü - ne çıksa süratle gidecek ama, tepe- sinde pervanekanatlı bekleyip du- rur. Ne yapacağını şaşırır. Emir al- dığı yere telzisiyle çaresiz bildirir: “Başımın ucunda pervanekanatlı var, bir türlü peşimi bırakmıyor, im- kânı yok suyun üstüne çıkamıyaca - ğım, haber veriyorum, ne yapacak - sam bildirin!” Diye haber verir. Şimdi harp gemilerinin, hele de- nizaltı gemilerinin korktukları şey, bu pervanekanatlılardır. Bu havada oldu mu, denizaltı gemileri imkânı yok başlarını çıkaramazlar. Bunlar 4.000 metreden yukarıya çıktıkları ündükleri için vakit serçe gibi gi bu pervanekanatlılara ne top fayda * eder, ne tüfekl...

Bu sayıdan diğer sayfalar: