Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
eeHdrK ÂYE IZehirli meyvalar DAğ Yazan: Firdevs ŞEHSÜVAROĞLU En yeni şapkasını, kendine en çok ıylhşan elbisesini giymiş, sabırsızlık- | I; telefonun çalmasını bekliyordu. b €r haftaaynı günün aynı saatinde Uluşurlar, — beraberce güle eğlene Muhteşem bir lokantada yemeklerini /| Şerlerdi. Sevgilisi Münim ne kadar sa- k, ne kadar kibar ve nazik bir gençti. ile yüreğine çöktü. O, bu yalnızlığın acısını ilk defa duyuyordu. Çünkü ai- lesinden son kalan sevgili annesini de kaybettikten az zaman sonra, tesadüf onu Münim'e tanıtmış, genç adam ©- nun kimsesiz hayatını saadetle doldu- ruvermişti. : Büyük aşkının bir an içinde böyle /" Beraber oldukları zaman Selmin'in “Zl.uı kirpikli lâcivert gözlerinden göz- Tini ayırmazdı. Dudaklarından genç Za karşı bir defa bile kaba bir söz, fena bir kelime çıkmamıştı. Ve çıka- Mazdı da. Derin bir sevgi ile geçen iki Sene içinde ona her türlü gamdan u- coşkun bir neşe, sonsuz bir saadet 'î"niye çalışmıştı. Ona sıksık çiçek 8önderir ve hemen her sabah telefonu Sçarak şefkat ve muhabbetle onu arar, Tasıl olduğunu sorardı. Bazen Selmin bu kadar sevgi ve alâ- aya kendini pek lâyik göremezdi. Öy- Onun gibi mesut Olmaları için neleri eksikti? Hattâ kendinde ndaha pekçok güzelleri, zenginleri, tahsil ve terbiye- leri yüksek olanları vardı. Meselâ biri, hişanlısının aşırı kıskançlığıyle kıvra- Diyor, bir diğeri yoksulluğun derin a- ©tlarryle inliyor ,bir üçüncüsü kendini $0 kseven kocasını sevemediğinden şi- k?mçi.. Bir başkası, hayatını serseri ir adama fedaya hazır. Beraber yaşı- Yan kadın ve erkek arasında tam bir Uygunluk tesisi hayli güç olduğu mi- Sallerle muhakkak. Cumartesi akşamları, hoş bir itiyat hükmüne giren akşam yemeklerini ya- z.ın kır gazinolarında, kışın şehrin en lüks lokantalarında yerlerdi. İşte o ak- Şam haftanın en güzel günü olarak ne- $e içinde geçerdi. Çünkü Selmin, bir hafta sabırsızIrkla beklediği bir günde endini Münim'in meşrü karısı, daimi hayat atkadaşı olduğu vehmine kapı- hrdr, Saat tam altıda telefonun çalmasiy. le düşüncelerinden silkindi, — Alo.. Münimciğim? —— Selmin sen misin? Tuhaf şey, sesi ne kadar değişmiş. O | kadar ki Selmin, pek alışık olduğu bu Sesi tanımakta âdeta güçlük çekti. Seven insanlar Çok titiz, çok hassas olurlar, Genç kız, sevgilerinin hava- Sında tehlikeli bir rüzgâr estiğini he- Men sezerek telâşlandı. — Nen var Münimciğim? Yoksa hasta mısın? Birkaç hafif öksürük, ve genizden gelen bir ses, Münim'in ya fazlaca ü- Şüttüğünü veya ağladığını ispata kâfi idi. . — Selmin.. Bu akşam buluşamıyaca- Bimız için müteessifim. — Aman yarabbim|! Hastanın değil Mi? Nen var? Ne oldun? Çabuk söyle!. — Sana her şeyi hemen söylemeği d_ibi doğru buluyorum: Hasta deği- lim. Biribirimizi bir daha görmemize ı“,':'kân yok. Aramızda her şey bitti ar- ı j -a — Münim? Alo alo.. Ne dedin? Ne diyorsun? Bana şaka mı yapmak isti- Yorsun? Anlıyamıyorum. — Anlıyamıyacak bir şey yok yav- |Tüm. Birkaç güne kadar evleniyorum. abitdir ki seninle buluşmamız daha Azla devam edemez. Sana bunu uzun Zamandanberi anlatmak istiyordum. Bir türlü cesaret edemedim. Bu şekil- ayrılış biraz haince, bira zkalpsizce Olacak ama ne yapayım? Göz yaşları . Ha ülüm olmıyacağı için en &, diğer kadınların, arkadaşlarının, | sefilce mahvol bir türlü inan- mak istemiyordu. Ne olurdu, candan bir kimsesi olsa da onu biraz teselli etseydi. Bu ihtiyaçla hemen telefona koştu: — Sen misin Nadide? - Selmin'in dert ortağı hattâ onu biraz da kıska- nan eski bir arkadaşı idi. - Dinle beni! Müthiş bir felâket karşısındayım. Ne yapacağımı bilmiyorum, Hemen sana gelip her şeyi anlatacağım. — Ne oldun Selmin? Meraktan çıl- dtracağım. Bekliyorum, çabuk gel. *..*. Nadide evinin kapısı önünde ihti- mal vermediği bir kâbusun hakikat olu şunu nasıl anlatacağını düşünerek ağır ağır gelen Selmin'i sabırsızlıkla bek- liyordu. Selmin hemen söze başladı: — Nadide, Münimle ayrılıyoruz. Biraz evel telefon etti. Evleniyormuş. Bu haberin dehşetini anlatmıya keli- me bulamıyorum. Fakat ben bunu bir şaka zannediyorum. Çünkü son ayrılı- şımızda benimle her zamankinden da- ha fazla alâkadardı. Fakat şefkatle genç kizın koluna gi- ren Nadide Selmin'in kulağına müp- hem bir kaç kelime fısıldadı: — Zaten şüpheleniyordum. — Nasıl? Şüpheleniyor muydun? Neden, niçin bana daha evel söyleme- din? ' — Ehemiyetsiz bir alâka zannettim- di de., Genç kız, o dakikada, geçen günle- rin sevgisinin de mahvolduğunu his- setti. Sanki Münim'den ona manevi bir şey, bir his kalmamış gibi birden kalbi boşalıvermişti. Artık ona ait ne bir kelime sormak, ne de öğrenmek is- temiyordu, Fakat kadın kıskançlığının verdiği tecessüsün önüne geçemiyerek sordu: — Ne biliyordun? — Oo! bir şey değil .Aynı dairede çalışan sarışın daktilo ile bir defa kol kola gezerlerken gördüm, Fakat kızı kendine öyle çekişi vardı ki-. Sanki bir vücut gibi yürüyorlardı.. “Kızı kendine öyle çekişi vardı ki..,, Bu cümlenin acılığını ancak sevenler bilir. — Benim ona olan itimadıma güle- ceğine hakikati bana bir an evel söyle- meliydin. — 'Gülmek değil, emniyet ve itima- dınım hayranı idim. — O daktilo ile mi evleneceğini zan- nediyorsun? — Bu husüsta bildiğim bir şey yok: Fakat ekseri akıllı erkeklerin böyle cahil, görgüsüz kızlari seçtikleri çok vakidir. : —O kızıben pek iyi tan: nimle aramızdaki münası lir, İmkânı yok, o değil. genç kız bu kadar gaddar bulup konuşmalıyım. Evini _Nıdide onu yalnız bırakmak isteme- Biraz sonrakdler ikisi de, lüzumun- dan fazla hiddet gösteren bir kızın karşısında idiler. Böyle münasebetsiz dedikoduların ailesinin kulağına git- mesini istemediği için onları kapının m. Mü. i ©o dabi- im, bir Münasip şekil bu. Beni affet Selmi - ayat yolu uzundur. Kimbilir, beı_kl sen benden fazla mesut oıa,bilirsın: Zülme. Ne yapalım, artık saadeti bende değil, bir başkasında ara.. — Münim, Münim! - Bu meşum ha- hf" Ona ulaştıran ahizeyi pafçaı')'a“__ı' f'u haykırıyordu -İmkânı yok Mü- . Söyledik! - - — olamaz. Bir miğL belki,.. Seni mutlaka görmeli, se- in, © konuşmalıyım. Verdiğin habere bu. diğım dakikada çıldırırım. Münim yaj Olmaz! Sen bu kadar vicdansızlöt gel n ! Yalvarırım sana, hemen z Senin için çıldırmamı, ölmemi. d_'f;:ıyonun?. Gel, bir defa, son bir sanat, « Ama mutlak gel, yalvarırım ü — Gelemem Setmin, İsrarın beyhu- e, Evleniyorum dedimya. Ses birdenbire acaip, hain bir vazi- &t alrverdi. Bu sese hiç alışık olm- | îi.l:ı Selmin, şaşkın, sustu. Dağınık bir /— Zihinle perişan bir halde geçen günle- zi :tnîamıva çalıştı: son tesadüfleri- ,, ŞOnuştukları son cümleleri düsün- . Her zamanki sevgi dolu cümleler- riıht Münim aylardanberi evlenmele- 'nden bahsetmez olmuştu. Selmin valnız Evinde ne vanacağını nf';'den kendi kendine söylene söyle olasıvordu. ;kı'h:;. imkânı vok Reni valnız 1D emez. ) i rir Betki de bir ııkaclu:“me Vi y k G*YW_GİE icin calısan kızcağızın | ÜMsesizliği birdenbire bütün ağırlığı N . d yanındaki küçük odaya aldı. Selmin'in ithamını küstah bir tavırla dinledik- ten sonra kendini müdafaaya kalkıştı: — Rica ederim, böyle saçma şeyler için beni rahatsız etmeyiniz. Eğer sev- giliniz benimle alâkadarsa bunda be- nim suçum ne? Evlenmek meselesine gelince: müsterih olunuz. Onunla ev- lenecek ben değilim. Çünkü ben mete- liksiz bir kizım, Münim gibi gençler ise para isterler ,para.. Zavallı bir kız- cağızın ailesi arasındaki itibarını dü- şürmiye kalkışacağınıza sevgilinizin son derece alâkadar olduğu zenginler- le uğraşın. Sevgiliniz mühendis Mü- nim zengin Nasit Tosun'un kızıyle a- lâkadar. - Bir elini kalçasına dayadı, gözlerini istihza ile kısarak bir elini havaya kaldırdı - Ama tahsili yokmuş, görgüsü kıtmış, sizin gibi ince ve za- rif değilmis, Hattâ güzel de değilmiş.. Ne cıkar efendim,ne çıkar? Bütün hunların fevkinde parası var, parası!.. Rabasının anartmanları dağ #ibi! Bu- #ünün erkeğini tatmin edecek vesâne sarİrk nara.. Gün aşırı vemede gidivor Tabit vemekten sonra danslar, eğlen- seler. Ertesi sünü kücük bavan tele- tanla hav Münim'in hatırını sormmar. Bana İnanmryorsunuz değil mi? Ha. hahahay !, İnanmadığınız isabet. Kızın istihzasmna daha fazla taham- mülü kalmıvan Selmin kendini sokağa Aarattı, Fakat “sevsiliniz henimle alâ- kadarsa..,, kelimeleri —mitemadiyen beynini çimdikliyordu. — ( Sonu var) Milli küme haricinde kalan takım- lar arasında Beden Terbiyesi Umum Müdürlüğünün tertip ettiği kupa maçlarına dün Ankara'da başlandı. İlk müsabaka Galatasaray ve Gençler birliği takımları arasında idi. 19 Ma- yıs Stadyomunda yapılan bu maçı Gençlerbirliği üstün ve ezici bir o- yunla 0-4 kazandı . Maçın hakemi Ankaragüçlü B. Hü- seyin idi. Takımlar şu kadrolarla oy- nuyorlardı: ' Gençlerbirliği: Rahim - Ahmet - Ali - Münir - Ha- san - Hüseyin - Vahdet - Asım - Mu- zaffer - Nuri - Mustafa. Galatasaray Fehmi - Fuat - Hilmi - Nihat - Ah- met - Hilmi - Fethi - Oğuz - Servet - Ömer. Oyun Gençlerbirliğinin vuruşiyle başladı. Forvetler daha ilk hamlede Galatasaray kalesine indiler ve yarı sahaya yerleştiler. Galatasarylılar bu baskıya bir müddet dayandılar. Fakat zaman ilerledikçe Gençlerbirliği üs- tünlüğünü artırdı ve birinci devre zar fında Mustafa, Vahdet ve Asım ta- rafından dört gol yapıldı. IkiTi devrede de aynı üstünlüğü muhafaza etmelerine rağmen Genç- lerbirliği forvetleri beceriksiz kaldı- lar. Mamafi bazı vaziyetler şanssız - Irklarını gösteriyordu. Oyun böylece 0-4 neticelendi. Galatasaray takımında Haşim yok- tu. Söylendiğine göre, dün kayak sporu yapmayı tercih etmişti. Takım biribirine alışmamış, antrenmansız o- yunculardan mürekkep olduğundan Gençlerbirliğinin tazyiki karşısında hiç bir şey yapamadılar. Gençlerbirliğinde dünkü maçta A - sım, Ahmet, Vahdet gibi yeni oyun- cular" gördük. Bu yeni futbolcular Ankara futbolu için bir istikbal va- detmektedirler. Başta Hasan olduğu halde. Ali, Münir ve Rahim gibi bil- gili ve teknik oyuncular takımı sürük lüyorlardı. Diğerlerinin de gayretle- rinin inzimamiyle Gençlerbirliği iyi bir galibiyet kazanmıştır. Nuri Kuş Yarışa saat tam dokuz otuzda baş - landı. Bugünkü yarışım ilk merhale- sini Gölbaşı teşkil ediyordu. Mesafe- nin uzunluğu ve yolun da arızalı olu- şu bu yarışın seyrini daha başlangıç- ta değiştirmişti. Dikmen yokuşunda koşucular grüuplara ayrılmağa başla- mıştı. Asfalt yoldan çıkıldığı zaman, en başta dört kuvetli rakip bulunu - yordu. Bu vaziyet de çok devam et- meden Nuri Küş'un bisikleti arızaya uğrıyarak ön gruptan geri kaldı. Böy- lece koşucular dağınık bir halde Göl- başından dönerek şehirden geçmek suretiyle yarışın ikinci merhalesi o- lan Si köyü istil ine doğru yol almağa başlamışlardı. Büyük bir mücadele ile devam eden yarış, asfalt yolda yeniden seyrini değiştirmiş ve geride kalanlar yava yavaş toplanma- ğa ve biribirlerini yakalamağa başlı- yan koşucular sekseninci kilometre - de iki grup haline gelmiş bulunuyor- lardı. Yarışım bundan sonraki kısmı biraz hafif cereyan ederek Etimesuta gelinmiş ve burada yapılan son vites- te koşucular aşağıdaki dereceleri al- mışlardır: 1. — Nuri Kuş (Ankaragücü) 3 sa- at 10 dakika, 2. — Ali Ersoy (Bölge .|sanat okulu) tekerlek farkiyle, 3. — Hasan (Ankaragücü) İki boy geride, 4. — Nazmi (Ankaragücü) tekerlek farkiyle, 5. — Alâattin (Ankaragücü) Dünkü yarışın finalinin Etimesut olarak tertibinden maksat ajanlığın ayrıca tertip etmiş olduğu bisikletli gezinin dün Etimesut'a yapılmış ol- masıdır, Yarışın şehirden 20 kilomet- re bitiril inAdalei , J. Bölge Bisiklet yarışlarınin altıncısi da dün yapıldı birinciliği elden bırakmıyor Bisiklet seri yarışlarının altıncısı dün 100 kilometre mesafe üzerinden ve 11 bisikletçinin iştirâkiyle yapılmıştır. Dün yapılan - bisiklet gezin_tisi Sporcular dün neşeli saatler geçirdiler Bisiklet ajanlığının tertip ettiği bi- sikletli gezilerin ikincisi dün Btimes. MİLLİ KÜME DIŞINDA KALAN KULÜPLER ARASINDAKİ MAÇLAR Gençlerbirliği Galatasaray takımını 4-0 mağlüp etti Köy kongreleri VONAAAKAAAAKAAMAAKAK KA KA AU AA KA KA KUK A AA KKK AAA —a Toprak savaşını şereflendirecek modernleşkilâf nasıl olmalı, selâhiyeti, dinamik millet fikrinin yardımı mülkiyete yol açacak direklif ve bunların mali çareleri Brüksel'de toplanan milleler arası beşinci köy yaşayışını güzelleştirme kongresine Belçikalılar tarafından verilen raporda köy ve toprak mese- leleri hakkında dikkate değer mühim fikirler ve mütalealar vardır. Bu raporda 1935 Belçikasında top- rak savaşını şereflendirecek lüzumlu âmiller şöyle gösterilmiştir: 1 — Köy işleri için mahsus teşkilât vücuda getirilmeli, 2 — Bu teşkilât dinamik bir millet fikrine dayanmalı, 3 — Bu teşkilât mülkiyete yol aça- cak bir veçhe tutmalı. A — Modern teşkilât: Tatbik edecek bir sosyete kürma- dıktan sonra her hangi bir demiryo- Tunun yalnız proje ve plânını yapmak neye yarar? Bunun gibi, sosyologla- rın köy için yaptıkları değerli proje- lerin cesaretle ileri sürülmesini, per- vasızcâ ve maharetle tahakkuk etti- rilmesini temin edecek bir teşkilât ekipi olmadığı için bu projeler de bir işe yaramamıştır. Düşünmek iyidir, tasarlamak ve proje haline koymak daha iyidir, fa- kat harekete geçmek ve yürürlüğe koymak daha mükemmeldir. Vaktiy- le makine, kendisine hizmet edenle- rin fıkaralığna sebep olmadan evel, toprağa dönüş meselesinin yazılıp konuşulmasiyle vakit geçirilebilirdi. Halbuki 1935 yılı tatbik ve icraya geçmek zamanıdır. Kongre teklif ve temennileriyle nazariyelere teşekkür- ler. Artık kazmayı elimize alalım ve tarlaya dönelim, tâ ki insanları bes- liyecek mahsuller ekilsin ve büyü- sün, Bu teşkilât nasıl olmalıdır? a) Bütün memleket için çalışmayı merkezleştirecek bir kuruluş. b) Evelce mevcut kuruluşları da en iyi çalıştıracak bir teşekkül, c) Ocak ve toprak kaşesi adındaki milli birlikle beraber çalışmak, d) Ucuz meskenler milli sosyetesi ile işbirliği, e) Devlet tasarruf kasasınca tanın- mış taşınmaz mallar kredi seviyesiy- le işbirliği, £) Sebzecilik merkezleri ve küçük iaşe federasyonlariyle işbirliği. g) Öğretmenler federasyonu. ğut'a gidilmek suretiyle yapılmıştır. Yüzü mütecaviz bisikletlinin iştirak ettiği dünkü gezi çok güzel bir hava- da cereyan etmiş olması itibariyle baştan sona kadar neşe içinde geçmiş. tir. Beden Terbiyesi Genel Direktörü - nün de iştirâk ettiği kafile, saat tam 10 da Stadyomdan hareket etmiş ve yolda birkaç mola vermek suretiyle saat 12 de Etimesğut'a varmıştır. Bir az istirahat edildikten sonta saat tam 12.40 da yüz kilometrelik bisiklet ya. rışınım finali gene burada yapılmış ve böylece sporcularımız da bu gezi ka - filesine iştirak etmiş bulunuyorlardı. Öğle yemeğ kırda açık havada her. kesin beraberinde getirdiği komanya- lariyle toplu bir halde ve neşe içinde yenilmiştir, Yemekten sonra, muhtelif eğlenceli yunlar tertip edilmiş ve bu arada da DAiT dda- rı ğgöz önünde bulunduran ajanlık, Etimesut nahiye müdürünün değerli yaldımı ile koşucuların yarış da duş alabilmelerini de temin etmiş- GE İstanbuldaki bisiklet yarışları Bugün Topkapı - Kemerburgaz, a - rasında gidip gelme 100 kilometrelik seri bisiklet yarışının altıncısı yapl - mıştır. Saat 9 da başlıyan bu yarış çok heyecanlı olmuştur, Netice şunlardır: Süleymaniyeden Haralambo, 3 — saat 20 dakikada birinci, Feneryılmazdan Anastas, 3 saat 27 dakikada ikinci, Fe dan Torkom üçü İkinci sınıf bisikletçiler arasında yaprlan 30 kilometrelik teşvik müsa - Hat da'da'ye östiceler l $ Şişliden Baret, 64 dakika 45 saniye de birinci, Şişliden Niki ikinc, Fener- yılmazdan Niyazi üçüncü,Şişliden Na zaret dördüncü, Şişliden Paskal be - şinci, Bu teşvik müsabakasının birinci, i- kinci ve üçüncüsüne birer madalya ve- rilmiştir. 1 nery Van'ın kurtuluş bayramı Van, 2 a.a. — Van kurtuluş z21 atış talimleri yapılmıştır. Büundan sonra 16 gencin iştirâkiy- le 8 kilometre mesafede bir bisiklet yarışı tertip edilmiş ve büyük tezahü rata vesile teşkil eden bu küçük yarı - şın genç galipleri sıra ile şu derece - leri almışlardır. 1 — Fevzi (Gazi lisesi, İsmet (Er - kek lisesi) başbaşa, 3 — Sabih (Gazi lisesi), 4 — Fikret (Gazi lisesi), 5 — Bülend (Erkek lisesi), 6 — Orhan (Kolej). Bisiklet gezisine iştirak edenler sa- at 15 e kadar eğlenceli vakitler geçir- dikten sonra gene toplu bir halde şeh- re dönmüşlerdir. Gelecek haftaki gezi, Keçiören'e yapılacaktır. — Eskişehir'deki yarış t Eskişehir, 2 a.a. — Bisiklet seri ya- rışlarının altıncısı olan 100 kilomet . relik koşu bugün dokuz bisikletçinin iştirakiyle yapılmıştır. Neticede İd - man yurdundan Zekeriya Yonare 13 h) Ağı heyeti. i) Çiçekçilik, bahçıvanlık müşa- virleri, j) Köy ofislerinin işlemiş toprak- larını kıymetlendirme komisyonu, k) Köy yaşayışını — güzelleştirme milli komisyonu. )) Erkek, kadın ve gençlik amele kurumları, m) Yardım müesseseleri. n) Devlet, vilâyet ve belediyeler. Bütün bu kuvetlerle işbirliği, çün- kü başarılacak iş büyüktür, buna her iyi niyet ve arzu sahibi adamın giriş- mesi lâzımdır. Bu teşkilât, devletçilik olmaksızın umumi müttefiklere hâdim olacaktır. Çünkü modern umumi hukuk, devle- tin doğrudan doğruya eline aldığı işlerin hafifletilmesi yolunda mesut bir değişme gösteriyor, bu takdirde değer, çünkü devlet teşvik eder, ce- saret verir, himaye eder, yardım e- der, vatandaşlar tahakkuk ettirirler, kollektivite, mantıkf bütçenin müsa- adesi nisbetinde müdahale eder, ku- rulacak teşkilâtın yaşaması hususi sermayelerce temin olunur. Aynı zamanda bu teşkilât tam kud- reti elinde bulundurmamakla beraber, kâfi miktarda salâhiyet sahibi ola- caktır. Şüphesiz ki kendisine istim- lâk hakkı verilecektir, Bununla be- raber, bu hak öyle hudutlandırılmalı- dır ki milli tesanüdün bir eseri ola- cak olan teşkilât, haksızlığa meydan verecek bir şekil almasın. Bu kuruluşun başında bir idareci- ler grupu bulunmalı. Fakat bunlar, teşebbüsleri, dosya ve kontrol fazla- lığiyle boğmamalıdır. Gerçi Belçikada 120 numaralı ve 27 şubat 935 tarihli bir kanun vardir ve bununla hükümete, küçük topraklar mülkiyeti milli sosyetesi nizamname- lerini tasdik salâhiyeti verilmiştir. Bu sosyete yukarıda sayılan işleri de yapar diyenler bulunacaktır. Fakat bu sosyetenin maksadı, ya kendisi, ya hut kurulmasını istiyeceği bölge ve saat 30 dakikâda” birinci; Demirsp dan Osman Pak 3 dakika farkla ikin- ci, Demirspordan Faik üçüncü idman yurdundan Faruk dördüncü İdman dundan Ali beşinci gelmişler ve di inci yıldönümü bugün coşkun heye - canla kutlanmıştır. y ğer koşucular da biribirlerini takiben koşuyu bitirmişlerdir. mahalli sosyetelerin müdahalesiyle kü çük toprak mülkiyetleri vücuge ge- tirmek, bunları kıymetlendirecek ya- prlar yapmak, işletmeleri için icabe- den malzemeyi ve hayvanları satın al maktır. Halbuki mevzuubahs dâva da- ha büyüktür. B — Dinamik millet fikrine (efkârı umumiye) yardımı : Kuruluş ne kadar kuvetli ve mun- tazamı olursa olsun, eğer milletin u- mumi birlik düşünüşüne dayanmazsa zamanımızda faydalı bir iş meydana çıkaramaz. Neslimiz, kütlenin iradesi üzerine kuvetle dayanan bir otorite arıyor. Milletin elbirliği etmesinden daha kuvetli bir manivelâ olabilir mi? Siyasi demokrat rejimlerde de, dik- tatörlük rejimlerde olduğu gibi, hal- kı böyle bir iş için seferber etmek mümkündür. Toprak meselesi bir fel. sefe, bir akide meselesi değildir. Bu, bütün vatandaşların müşterek cephe tutmalarını yaratabilecek nadir mese- lelerden biridir. Şu halde : Toprak savaşını, niçin millt bir mücadele haline sokmuyoruz. Niçin sefaletten kurtarılması icabedenleri bir araya toplryacak ve bu işi canlan- dıracak teşkilâtı yapmılyoruz? Mille- tin 1 birlik düşünüşü tesiri olanları neden seferber etmiyoruz? Gazeteciler, öğretmenler, — profesör- ler, radyo merkezleri, sinemalar, ida- re merkezleri neden susuyorlar? Birer birer sorulan sorgulara va- tandaşların hepsi evet diyorlar, eksik olan şey, fikirleri ve reyleri birleşti- rerek çalışmaktır. İşte bunun için bir enerji merkezi vücude getirilmeli ve © dinamizmi kütlelere yaymalıdır. | C — Mülkiyete yol açacak direktif : Vatan toprağının bir parçasına mülk olarak onu işletmek, hiç bir şey olmıyan insanlar için ilk adımdır. Bu adım atılmalıdır. Fakât asıl elde edi- lecek, daha doğrusu bu yazılarla elde ettirilmesine uğraşılan şey toprağın ve yurdun tam mülkiyetidir. Bir mil- lette toprağın, vatandaşlardan bir kıs mına ait olması ve öteki kısmın ise gündelik ekmek tedariki için baç ver meğe mecbur tutulması normal bir şey değildir. *“Toprak köşe birliği” kurucusu (M. Joseph Geomaire) 8 ikinciteşrin 1931 de verdiği bir nutukta “Tanrı insanl prağ disini ve aile- sini beslemek için vermiştir, toprak hayaıtın temeli ise, sosyetenin de te- meli olmalıdır. Hükümet, her ailenin bir miktar toprağı olmasına nezaret etmelidir, toprağı insana iade etme- li. Çünkü o da, hava, ışık ve su gibi insanın malıd.r.” demişti. İtalyan milli şefi de toprak için şöyle demişti: Toprağı satın almak, onunla insanları satın almak ve in- sanlarla ırkı elde etmek, Bütün bu izahlardan anlaşılıyor ki, köylüyü toprağa ve köye bağlamak için küçük toprak mülkiyetini vücu- de getirecek teşkilât kurmak lâzım- dır. Bu işin mali kısmı : Para artırma ve biriktirme fazile- tinin tatbikına hazırlanmamış aileler güçlük çekerler ve zarara uğrarlar Bunun için işini düzeltmesi için köy- lülere para tedarik edecek murabaha- cılara şiddetle cephe almak lâzımdır. Toprağı yeniden işlemek inkılâbının bu yüksek devresinde borcunu öde- mek işinde ehliyetlerini göstermiş o- lan aileleri almalıdır. Bu para artır- ma ve biriktirme ile borç ödeme ter- biyesi müsbet bir surette üç şekilde göz önünde bulundurulmalıdır : 1 — Toprağın satın alımması için lâzım olacak borç paranın temini zım nında icabeden ilk sermayeyi vücude getirecek aile tasarrufu. Bu tasar- ruf, “la möthode des Buildings Soci- eties arıglaises” ile temin edilmelidir. 2 — Ödünç alınan parayı geri ver- mek için lâzım olacak aile tasarrufu. 3 — Köy evinin satın alınması ve- ya yeniden yapılması için borç alınan paranın geri verilmesi için aile tasar- rufu. (Bu tasarruf küçük iaşe fede- rasyonlarında tamamiyle elde edil- miştir.) ç Köy ve toprak savaşını kazanmak için bu üç biriktirme şartına tama- miyle riayet edilmelidir ve bu tasar- eee ruflarla bu mühim işi devlete yük ol-H madan başarmalıdır. )|