20 Mart 1939 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 4

20 Mart 1939 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Çin - Japon harbi Uzak Şark meselesini halletmekten uzaktır E nternasyonal olsun da, bir mıntakada kalsın? Böyle bir mesele olamaz; da - valar cihanşümuldür. Uzak şarkta ihtilâf var diyorlar: bu ihtilâf yalnız o mıntakaya mı münhasırdır? Hiç de öyle de- ğil, dünyanın neresinde bulu - nursa bulunsun, Çin'de menfa- ati olan memleketler vardır. Çin - japon harbı, bütün dün - yayı hoşnut etmek için, yalnız iki taraflı olarak halledilmiye- cektir. Uzlaşma, silâhları teslim et- me veya Japonya'nın tam bir zaferi neticesinde yapılacak o- lan böyle iki taraflı bir hal şekli, yeni bir ihtilâf sebebi doğurmaktan başka bir işe ya- ramıyacaktır. Japonlar ötedenberi Avus - turalya'nın münbit toprakları - nı tahayyül etmektedir. Çünkü burasının, yeni yerleşecek 30 milyon insanı besliyebileceği - ni hesap ediyorlar, Japonlar Çin'in bir kısmını zabtetseler de, gene aynı hülyalarında de - vam edeceklerdir. Bundan baş- ka japonlar yeni Zelandı da gö- müllerinden — geçireceklerdir. Zira burada ancak bir milyon nüfus vardır. Buna mukabil Yeni Zeland 30 milyon koyun ve 4 milyon sair hayvan besli- yen bir topraktır. D emek istiyorum ki Çin - japon harbı, uzak Şark meselelerini — halledemiyecek. Belki yeni yeni harplarla bu leleri daha fazla muğlak- Tokyo, l - nın şartlarını şimdi. kabul et - miyor. Yani bu demektir ki, Japonya “açık kapı"”yı diğerle- rine kapayacak, oraya girip çıkmayı yalnız kendisine inhi - Bar ettirecek, aponya kendisine bir ha- &J yati saha bulmağa ça - lışiyor. Fakat büyük endüstri devletlerinin menfaatlerini tehdit ediyor, Sonra, stratejik mevkileri ışgal ederek bu en - düstri devletlerinin ellerinde bulunan arazileri de tehlikeye sokuyor. Japonların zaferi işi halledecek değil, bilâkis uzak şark meselesini daha ziyade va- himleştirecektir. Keza çinliler de muzaffer ol- sa, vaziyet gene düzelmiyecek. Çünkü bu sefer de ortada hal- ledilmeğe muhtaç bir japon meselesi kalacaktır. 1867 ihtilâlinde japonların nüfusu 30 milyondu. Şimdi ise, ç japon imparatorluğu dahilinde “ 72 milyon nüfus vardır. Japon- lar senede bir milyon çoğalı - yor. Japon halkı çok çalışkandır. Halbuki arazileri de o nispet- te dardır. Asıl Japonya'yı teş - kil eden dört japon adasının sacıh mesahasının ancak yüz - de on sekizi ziraate elverişli - dir. Muhaceret l gelin- laştıracak. Denebilir ki, Japonya, Ç'n_ı'e nüfus yerleştirmeyi değil, Çin- de iptidai maddeler ele geçir - meği düşünüyor. Terakki et - mek için, japon sanayiinin bu iptidai maddelere çok ihtiyacı var. / Çünkü Japonya, kendi top - caklarının vermediği gıdayı, ancak terakkisi sayesinde elde edecektir. 1914 de Japonya'da 31.717 sanayi müessesesi var - dı. 1935 de japon sanayi mües- seseelrinin sayısı 85.174 e çık- tı. Yarın 100.000 ni aşacak. Ha- kat sınai mamülâtı japonlar nereye ihraç etsinler? Yer yok. Bunun için bütün Çin bile kâ- fi gelmez. Japon sanayiine ih- raç yeri olarak bütün dünya vardış. Bipaenaleyh, bir kaç devletin sistemli bir şekilde tatbik edecek «ri boykotaj, ja- pon ihracatını ehemiyetli de - recede zararlandırabilir. Böyle bir boykotaj kendini gösteri - yor. Çin - japon anlaşmazlığı i- yi şekilde halledilmiyecek o - lursa boykotaj derhal meydana çıkacak. Milletlerarası bir - konferans ce, bugün Birleşik Amerika'da 130.000 den fazla, Havayi ada- larında 150.000, Berezilya'da 200,000, Mançuri'de 250.000 ja- pon vardır. Bundan başka ja - ponlar dünyanın başka yerle - rinde de bulunuyor. Bugün Japonya senede on milyon muhacir çıkarabiliyor. Fakat nereye göndersin? kabul eder ? . apon ordusu, bu mühim J meseleyi halletmek i « çin, Çin'in bir kısmını zabtet « meyi düşündü. Fakat bu askeri tasavvurda hatâ vardır. Çünkü Çin zaten çok kalabalık bir leekt. Bir kare kil - ye 145 nüfus düşüyor. Çin'in bazı yerleri var ki bu nispet 450 kişiye çıkıyor. Gene bazı k da kare kil eye ancak 32 insan isabet ettiği o- luyor. Şimali Çin'de ise bir ka- re kilometrede 120 ilâ 150 çin- li yaşar. Burası yeni gelecek olanları nasıl kabul edecek? Çin topraklarına yapılan mu- haceretler hakkında maziden gayet enteresan bir misal: ja- onlar 1894 harbında zaferleri- :e mükâfat olarak çinlilerden Formoz adasını aldılar. Şimdi bu adada 6 milyon çinli ile an- cak 300.000 japon oturuyor ki kare kilometreye bu adada 149 kişi düşüyor. Bu misal, Çin topraklarına yapılacak muha - ceretlerin imkânı olup olmadı- ğinı göstermeğe kâfidir. Kore'de de öyle, Kore 1905 den itibaren japonların olmuş- tur, Fakat o zamandanberi bu- raya ancak 600.000 japon yer- leşebilmiştir. Beri yanda asıl çinli olarak 23 milyon bir ka- labalık vardır. Kore'de kara :ılometnn 95 nüfus isabet e - er. düşünülebilir mi? Geçen hafta, bütün mil - letlerin içinde yer alacak - ları, umumi ve kati bir an- laşma imzalıyacakları bü - yük bir konferans ihtimali herkesin ağzında dolaşı - yordu. Londra haberleri ingiliz hükümetinin yakın- da davetleri yapmıya mü « temayil olduğunu gösteri -« yor ve bizde sosyalistler B. Daladier'yi bu teşebbü- sü üzerine alması için taz - yik ediyorlardı. Felâket şuradadır ki Almanya mü- zakerelere pek aldırış et - miyor. Kimsenin mütalea - sımı sormadan hareket et - meyi çok daha kolay bulu- yor. Slovakya'yı tam mana- siyle ilhak etmiyor. Fakat, Bratislava'nın — ihtiyatsız muhtariyetcilerine dayana- rak memleketi kendi nüfu- zu altına koyüyor ve bu su- retle ileri doğru bir hamle daha yapmış oluyor. İki fe- tih arasında bir istirahat dakikası büulursa, bir nevi dinlenme olur diye, herke - sin yanındakiyle büyük sözler ve küçük kâğıtlar te- ati edecekleri ve bununla iktifa olunacak bir toplan- razı olacaktır. Çünkü, Münih konferan- sı sarahatle hatırlanamıya- cak kadar eskimiş değildir. Fransa, İngiltere ve belki İtalya da, südet toprakları- nı kaybeden Çekoslovakya- nın mahdut sınırları ara - sında istiklâlini garanti et- miş olduğuna inanmışlar - dı. Çek toprakları bu teah- hüdü ileride imzalryacak olan dört devlet tarafından teahhüt altına alınacaktı. Biz imzalamıya hazırdık. İngiltere keza. Fakat Al - manya buna yanaşmadı, bu gün de artık böyle bir me- sele mevzu bahis olamaz. Bu şartlar içinde istenildi- ği kadar konferanslar top- lanabilir. Bunlar vakıtsiz olarak bazı meseleleri or - taya atmakla ancak tehli - keler arzedecekler ve hiç bir emniyet getirmiyecek - lerdir. Pancermanizmin he- defini takip etmekte oldu- ğunu ve lâfla durdurulamı- yacağını anlayalım. Bütün ingiliz gazeteleri ingiltere'nin yeni ihtılâta karışamıyacagı hususunda müttefikmiş. Hakat Times şunu da ilâve ediyor ki hü- kümet “müstakar bir hal şekli” tesis edilebilmek için bütün nüfuzunu kül - lanmalıdır. Müstakar bir hal şekli mi? Bu da ne de- mek? Münih müstakar hal şekli beş ay devam etmiş - tir. Yarınki ancak Führer'- in hoşuna gittiği kadar de- vam ed ir, ve d. tıya iştirâk etmiye belki — J))J11IIITIIYUAIIUTITTITUICITDIDUTULANIDIANIAATAI III ITITI Endişe V ersay'da, suni surette 9 vatanlar yaratılabilece- ği, aynı hudut 1içinde ırkça, dilce ve örfce bırıbırinden ay- günleri hesaba katılınca! Vaziyet baş- ka türlü olsaydı, Polonya ve Romanya Almanya'ya karşı va- İngiltere'de Hava fehlikesine vaziyet alsalar ve Çek. k rı ve bunların — vatandaşlıkla - rından evelâ müşterek menfa - atler, sonra da müşterek gbir vatan ideali di ileceği sa - ya'yı müdaf. diler, tabii- dir ki keyfiyet bam başka bir şekil alır ve bugünkü vaziyet tamamiyle değişirdi. Şüphesiz ki Führer, Slokva- nıldı, Wesuliyetler defterini aç - mak lâzım gelirse Münih an - daşmasından evel Versay'ın hatalarını mahküm etmek ıcap ederdi. Demokrasi devletleri tabii kimsenin vehametini görme - mezlikten — gelemiyeceği bu buhranın inkışafın; nususi bir dikkatle takip der. ya'nın istiklâline müzaharet e- derken Almanya'ya karşı yeni bir vaziyet karşısında kalacak olan devletlere bir tavizde bu- lunmıya mecbur olmuştur. Po- lonya ve Macaristan'ı tezine muvafakat ettirmek için bir Polonya - Macaristan müşte - rek hududu tesisine karşı mu - halefetini kaldırmış ve Rüten- ya'nın Macaristan'a ilhakına akya'nın inkü hu- ir, Slovak istik- Çi dutları henuz ne Fransa, ne de ingiltere tarafından garanti e- duümiş değildi. Çekosiovakya'- da almanlar bir kuvet darbesi yaptıkları takdirde ancak eski teahhutler namına müdahale e- dilebilirdi, Fakat mesele baş - xa tuürlü tezanur ermiştir ve bız dahili bır narexet ve çek- lâlinin ilânından sonra Karpat Rütenyası macarlar tarafından işgal edilecektir. İtalya ne yapacaktır? İtaıyan Rivierasında tatilini geçirmekte olan B. Göring Berlin'e çağrılmıştır. Kendisi İtalya ile hususi bir anlaşma ü. e ediyordu. Artık Ren- ierle s bir nal şekli karşısınaa kaldık. Tabii slovakların taleplerimi Berlin- ın himaye ettığı kimsenin meç- hulü değildir. Demek ki müda- hale etmemize mahal yoktur. Onun içindir ki Fransa ve İngiltere fili bir vaziyeti he - saba katmak mecburiyetinde - dirler, Almanya ile şimdi mü - nasebetleri normaldir; diğer taraftan, Fransa'nın Almanya ile mutabık bulunan müttefik- leri — vardır. Bu — itibarla Almanyaya karşı, orta Avrupa için Fransa'nın tek başina ha - rekete geçmesine imkân yok - tur, bahusus tehddide uğrıyan iltetlerin kendilerini müd. etmedikleri ve şarkta İsassaten alâkalı bazı devletlerin Berlin- in siyasetini tasvip ettikleri sini Katl Şürceite orta avVvrupa dışıma atılmış gören ltalya nın kendi menfaatıerini vahim su - rette haleldar eden bu hareketi şikayetsiz kabul etmesi için o- gun müstakbel taleplerine mü- zaharet etmeyi vâdetmiş mi - dir? Bu mesele uzun uzun düşü - aülmeye lâyıktır. Fransa ve İn- giltere için bu yeni hüdiseler ancak siyasetlerinin isabetini teyit edecek mahiyettedir: as- keri kudretlerini mümkün olan en yüksek seviyeye çıkarmak ve sulhun esaslı garantisi olan her an daha sıkı bir tesanüde bağlı kalmak. Jean Thouvenin İntransigeant AAKTUDAUDUAIIUYYUNDUADAAAAIIOUNUNDDUDUDIIAITUKOTADUDTTAAITIT ki Führer İngiltere'nin ve netice itibariyle Fransa'nın müdahale etmiyeceğinden emindir, keyfine göre hare- ket edecektir.Şimdi o mem leketine muazzam bir ku - vet verme yolundadır, ve e- velki neslin ancak tahay - yüliyle iktifa ettiği eseri tahakkuk ettiriyor. Onun nazarında yalnız bir tek müstakar vaziyet vardır:! bütün orta ve şarki Avru - pa'yı Berlin'in emri altına koyacak olan vaziyet. Gallus İntransigeant İngilfere hava kuveflerini nasıl artfırıyor? Şimdiki halde tayyare - ler için günde 250.000 in - giliz lirası harcıyan İngil- tere, bundan sonra daha fazla sarfedecektir. Geçen mayıs aymna nis - petle yüzde 150 nispetinde artmış olan tayyare imalâtı bu a 400 artmış olacaktır. Şurasını emniyetle söy » liyebiliriz ki bu tayyareler, bugün dünyada — mevcut tayyarelerin en iyilerinden yüzde olduğu gibi, bir takım yeni* tipler de bomba ve muha - rebe —tayyareleri — başka memleketlerde mevcut O « lanları geride bırakacaktır. Hava nazırı Sir Kings - ley Vud'un parlâmentoya bildirmiş olduğu yeni 205 milyon ingiliz liralık hava büdcesi, şimdiye kadar ka- bul edilen büdcelerin en büyüğüdür ve memleketin hava emniyetinin temini i - çin kabul edilmiştir. İngiliz hava kuvetleri bugün nefer ve subay ola - rak 100.000 kişilik bir kad- ro temin etmiştir. Fakat ö- nümüzdeki sene içinde bu kuvete yedek olacak 75.000 kişi daha temin olunacak- tır. Bunun temin edileceği- ne şüphe de yoktüur. Londra'nım balon barajı istifade edilecek bir niza - ma sokulmuştur. İngiltere- nin başka şehirleri için de bu türlü barajlar organize edilmektedir. Hava nazırı bu sene nihayetinden evel karşı balon barajı Londra'dan bildiriliyor: Hükümet, yalnız Londra- da, değil, tekmil mühim şe- hirlerle endüstri bölgele - rinde hava hücumlarına karşı balon barajları tesisi- ne karar vermiştir. Bundan dolayı, Londra'- nın müdafaasına tahsis e - dilmiş olan on balon filo - sundan mada, ayrıca 37 filo teşkil edilecektir. Bunlar - dan yedisi Birmingham en- düstri bölgesini, üçü Liver- pol'i, üçü Mançester'i, üçü Bristol'u, biri Derbi'yi, iki- si Varington'u, biri Pli - mut'u, biri Kardif'i, üçün Nevkastel'i, üçü Şefild'i, ü- çü Hul'u, üçü Glasgov'u muhafaza edecektir. Geriye kalan dört balon filosu Fa- reham'da bulunacak, fakat Sutamton, — Portsmut, ve Gosport gibi ticaret ve de - niz üslerinin muhafazası - na tahsis edilecektir. Bir filo 45 balondan iba - rettir; bu itibarla teşkil e- dilecek ölâfi 47 ünitenin 2.110 balonu bulunacaktır. Her balonun bir kamyonu, âlet ve edevatı, karada hiz- met görecek mürettebatı vardır; balonları doldur - mağa mal gaz tüpleri, bütün barajların t: l mış olacağı kanaatini izhar etmiştir. Tayyarelerin — süratini arttırmak için mevcut tay - yare firmaları üçe, dörde kamyonun arkasına takılan ayrı bir arabada bulunmak- tadır. Londra'ya tahsis edilmiş olan on filonun 6000 kişilik ( RADYO ) TÜRKİYE Radyo Difüzyon Postaları TÜRKİYE Rady Hammami zade"İsmail dede - Ferahfeza birinci beste 3 — H i zade İsmail deue * ANKARA Radyosu DALGA UZUNLUĞU 1639 m. 183 Kecs./120 Kw. 31.70 m. 9465 Kecs./ 20 Kw, TAR 19.74 m. 15195 Kes./ 20 Kw, T A O Ankara Pazartesi 20. 3, 939 12.30 Prbgram 12.35 Türk müziği - PL 13.00 Memleket saat ayarı, a - jans, meteoroloji haberleri, 13,15 - 14 Müzik (Hafif mü - zik - PL.) 18.30 Program 18.35 Müzik (Cazband - Pi.) 19,00 Konuşma (Doktorün sa- ati) 19.15 Türk müziği (Halk mu - sikisi) (Cura ve cazla) Sadi Yaver Ataman. 19,35 Türk müziki program) : Çalanlar: Hakkı Derman, Eşref Kadri, Hasan Gür, Bas ri Üfler, Hamdi Tokay. Okuyanlar: Tahsin Karakuş, ve Celâl Tokses. 20.00 Ajans, Meteoroloji ha - berleri, Ziraat Borsası, (Fi- yat). 20.15 Türk müziği program) : İdare eden MESÜT CEMİL Çalanlar : Vecihe, Fahire Fersan, Reşat Erer,; Ruşen Kam, Kemal Niyazi Seyhun, Cevdet Kozan, Cevdet Çağ - la, Zühtü Bardakoğlu, Basri Üfler. Okuyanlar: Ankara Rodyosu Küme Okuyucuları (Koro) : 1 — Tanburi Zeki Mehmet bi (Karığık * ( Klâsik ağa - Ferahfeza peşrevi. 2 — Ferahfeza ağır semai 4 — | Reşat Erer — Keman taksi- mi 5 — Hammami zade İsma- il dede - Şehnaz şarkı - Sanâ el canımın canı efendim 6 — Kemani Rıza efendi - Şehnaz şarkı - Meramı andelibin vas- lı güldür 7 — Dellâl Zade - Şehnaz şarkı - Etmedin bir lahza ihya hatırı viranımı 8 — Dede efendi - Şehnaz şarkı - Gönül durmaz su gibi çağ - lar 9 — Tanburi Osman be « yin - Ferahfeza saz semaisi. 20.30 Memleket saat ayarı —— GALA PROGRAMI — 20.30 a) Takdim. b) Temsil ve türk müziği. Binbir gece ma sallarından: MARUF ya- zan: Ekrem Reşit. Temsilde türk müziği: Küme okuyu - cuları (koro). İdare eden : Mesut Cemil, 21.15 c) Meşhur Virtöoz ZİNO FRANCESSATİ'nin keman resitali 1 - Johann - Sebasti- an BACH - Konçerto (La Minör). Allegro Monderato Andante Allegro assai. 2- Ludwig van BEETHAVEN - Sonata N. 9. opus 47 (La ma- jör) (Kreutzer'e ithaf edil « miş). Adagio sostenuto - Presto. Andante con variazi - oni. Finale (Presto). 22.15 Resitalin devamı (ZİNO FRANCESCATİ tarafından 8 - Camille SAİNT - SAENS * Rondo Kapriççyozo, 4 - a) Mawice RAVEL - Tzigan. b) Pablo de SARASATE - Romanza Andaluza. c) Ma - nuel de FALLA - İspanyol dansı. Piyanoda refakat eden Dr. OTTO HERZ. 23.00 Müzik (Cazband - pl.) 23.45 - 24 Son Ajans haberleri, ve yarınki program . oldukları söylenmektedir. Ancak, daha büyük bir ir - tifa elde etmek için tecrü - belere devam edilmektedir. Noye ZürherSaytüng Son şans 1936 da Buenos - Aires'de fevkalâd kan konferansında Birleşik devletler Monroe doktrinini bütün Amerika devletlerine x fı Birleşik devletlere o kadar Birleşik devletler bilhassa aynı mübadele usulü ticarete karşı ayaklanmaktadır. Bu ti- caret bütün piyasalarda ve bil- hassa cenubi Amerika piyasa- darımdasOntara büyük zararlar vermektedir. Almanya'nın ticari metodla- zarı* vermiştir ki bunlar, ye- ni ingiliz - amerikan ticaret muahedesinin avantajlarını Al- manya'ya da bahşetmekten is - tinkâf etmişlerdir . Mücadeıe daha yeni başlı - kabul ettirmiye muvaffak ol - muştu. O zaman Birleşik devletle - rin Amerika devletlerini Mil - letler Cemiyeti'nden ayırmak istediği sanılabilirdi, Hattâ bir Amerika Milletler Cemiyeti'n- ayrılıp yenid. dilecek ve her fabrika da ayrı birer tip tayyare yapa- caktır. Bu yeni imalâtta son mo- del ve plânlar kullanılacak, vergi mükelleflerinin yü - kü arttırılmıyacak, memle- ketin emniyeti kısa bir za- man içinde temin oluna - caktır. Şayet harp zamanında fabrikalardan birisi bomba- lanıp harap olacak olursa o zaman, öteki fabrikaların aynı tipte tayyareler yapa- bilmesi için lâzım gelen tedbirler alınmaktadır. Sir Kingsley programı - nın tamamlanacağı tarih o- lan 1 nisanda ana vatanda birinci sınıf harp tayyare - lerinin 1750 ye çıkcağını söylemiştir. Şimdi yeni yeni inkişafa mazhar olan 11 tayyare fabrikası hararetle çalış - maktadır. — Daily Mail — Geriye kalan vilâyetlerin 37 filosu için 22.000 kişiye ihtiyaç vardır. Britanya'nın baraj ba - lonlarında mürettebat bu - lunmadığı gibi bir tek çelik halatla yerdeki kamyona bağlı olan balonlar arasın- da da irtibat yoktur. Ünite- lerin geniş ölçüde hareket kabiliyetleri olduğundan, barajın şeklini her an de- ğiştirmek imkânı vardır. Bundan dolayı, düşman, nerede ve hangi yükseklik- te barajla karşılaşacağını kestiremiyecektir. — Böyle olunca da, hasım toprakla - rında gayet yüksekten uç - mak zaruretinde kalacak - tır. Britanya — balonlarının varabilecekleri azami irti - fa gizli tutulmaktadır. Ma- mafi, yapılan tecrübelerde 6.000 metre irtifada baraj tesis edilmesine muvaffak den bile bahsediliyordu. Takip edilen gaye Avrupa ile tesanü- dü kesmek, dünyanın diğer ta- rafındaki meselelere karış - maktan istinkâf etmek ve dün- yanın diğer târaflarının da A- merika işlerine müdahale et - mesine mahal h yor. dele birleşik dev- letleri münhasıran Amerika gerçevesinden çıkarıyor. Ame- rika'nın Almanya ile olan tica- ri rekabetinin ortaya çıkardığı meseleler milletler arasındaki umumi davanın ancak bir saf- hasıdır, yanamerikan könieransının ortaya koymuş olduğu pren - sipler bu münasebetleri değiş - tirecek değildir. Bu prensipler davayı halledemez. Ancak bü- tün dünyaya şamil bir hal şek- li işleri düzeltebilir. Amerika teketlari Hbeğük $ Bu infirat boş bir sözden i- baretti. Vaşington bütün dev- letleri ekonomik sahada biri - birine bağlıyan rabıta kadar a- şikâr bir tesanüdün inkâr edi - lemiyeceğini ilk anlıyan ol - muştur. Kıtalar arasında bir tesanüt olmadıkça kıtalar arasında ik- tisadi münasebetler olamaz. Birleşik devletler. Kabul etmek lâzımdır ki A- merika dış bakanı B. Cordel Hull ekonomik meselelere bir hal şekli bulmak için geniş bir enternasyonal işbirliğine ta - ftardı Bir l konferans fikri gndan gelmek- tedir; demokrasilerin bir eko- Şimal Aamerikalıları japon " 5 e istilâsmın darbesini ciddi su - Nnomik blok teşkil etmeleri fik- rette hi başl lar - ride dur. Böyle bir bloku dır. Hiç şüphesiz müdahale et- teşkil önce bundan iyeceklerdir. Fakat menf miy leri o kadar zarara girmiştir ki mukadderatlarının kendi kıta - larından başka yerde de mevzu babis olubilecirğiki üi çıkmış olan memleketleri en - ternasyonal ekonomik tesa - nüde sevketmek için her şeye böğe eönak | a ol- salar gerektir. Daha Lima konferansında, panamerikan birliği bir Avru - pa meselesiyle iştigal etmiştir: faşist devletlerin ortaya çıkar- dıkları mesele, Hattâ bu kon - ferans totaliter aleyhdarı bir nutukla nihayet bulmuştur. LAT AAT T — KER AMT Bugün önümüze çıkan bu va- zifenin ne kadar mühim oldu - ğunu ispat edebildim mi? Bu son fırsattır, Bunu kaçırmıyâalım, Emile Roche La Röpubligue KURBAĞA Ğ DAMGASI Bolis memurunu kaldırımın üzerin- de görünce gürültüyle karşıladı: — Nasıl! Karşımda Elk var, Elk'le- rin Elk'i, selâm sana asil polis. Lola, sana Elksville'li Elk'i takdim ederim. Şarlok'un tâ kendisi! Otomobili düşünceli bir halde sey- reden Elk: — Güzel bir arabanız var, dedi. Ba- banız mı hediye etti? Babasından bahsedilmesi genç Ben- nett'i sakinleştirdi. Kısaca: — Hayır, dedi, bir arkadaşımın ! İyi geceler Lola. “ Ayağını gaza bastı: — 'Gene görüşürüz, Elk. Otomobil ileriye doğru fırladı, Elk onu göziyle takip ediyordu: — Bu gencin akibeti bu gidişle hiç 1 iyi olmıyacak, dedi. İyi eğlendiniz mi Lola? — Evet. Niçin sordunuz? —ll ——— Yazan: Edgar WALLACE — Bu gaz hikâyesi de nereden çık- tı? Ben asla ocak kullanmam. — O halde biliniz ki, birisi, bir dos- tumla beni kebap edecekti, Kadın, şaşkın, kaşlarını çatttı. Ka - dın olduğu için Elk onun komedi oy- namasını bekliyordu. Fakat ona için- den başka bir his kadının o anda sa- mimi olduğu kanaatini verdi. — Caverley House'da gazla bir taar- ruza uğradık, diye tasrih etti. Havaga- zı sanmayın. Zannederim yukarıya Çı- karken duyacaksınız. — Ne biçim gaz? Zehirli gaz mı? Elk, “evet” manasına başını salladı. — Peki, oraya gazı kim koymuş, kim dökmüş? Gaz ne işe yarar onu bi- le bilmem! Eik, kadına, mücrimleri titreten tahkir âmiz bir nazarla baktı: — Kimin dökmüş olduğunu bilsey- dim Lola, şimdi sizinle burada müna - Kadın ona şüpheli ve istifhamkâ bir nazarla baktı. — Sokağa çıkarken gazı kapamayı unuttunuz mu? Şarlok Holmes olsay- dim belki bunu eldiveninizin üzerin - deki lekedeh anlıyabilirim. kaşa etmezdi Gaz M. Broad'ın apar- tımanmma dökülmüştü. — Bizim.... Benim apartımanın kar- şısında oturan amerikalının mı? Ona bir kere tesadüf ettim. Sevimli bir ha- li var, ; t Elk: — Ne yazık ki herkes sizinle aynı fikirde değil! Dedi. Evelâ, söyleyin Gray's İnn Road'ı geçerken gözleri- ni gayri ihtiyari kaldırdı ve pencere- lerinin kapalı olduğunu gördü. Nazarı bana, bu çocuk, genç b neyle, ne işle meşgul? — Bunu bana ne diye soruyorsu - nuz? Bu anda dünya kadar para kaza- nıyor ve bol bol sarfediyor. Erkekle- rin hepsi biribirine benzer. Elk: — Benim için aynı şey mevzubahs olamaz, dedi. Fakat eğer bir parça pa- ra toplayabilseydim ve yahut her han- gi bir işe teşebbüs etseydim kendime antrenör olarak tekaüde sevkedilmiş bir boksörü seçmezdim. Hiddet Lola'nın güzel yüzünü kı - zarttı. Elk'e zehirli bir nazarla baktı. Elk insafsızca: — v Ve güzel dostlarım hakkında mufassal malümat toplayabilirdim, di- ye devam etti. Anladığıma göre, çocu- ğun parası sizi fazla alâkadar ediyor. Ben de onuün bu parayı nereden buldu- ğunu merak ediyorum. Kadın Caverley House'in eşiğinden içeriye girerken dişlerinin arasından şöyle mırıldandı: — Seni hayrete düşürecek daha çok şeyler göreceksin, dostum. laşılmaz bir halde durdu. Sonra yavaş yavaş, geceleri kapanan bir tütün ma- ğ Hatündeki bekâr - od doğru yürümeğe başladı. Evde ondan başka kimsecikler oturmazdı. Elk, beş dakika, çehresi hazin ve an- dikkatini başka bir şey daha celbetti: her cam sarımtırak ve buğulu bir du - manla kaplıydı, Elk yolun tamir edi- len bu kısmında bir çakıl yığını gör- dü, yaklaştı, üç tane yuvarlak çakıl ta- şı seçti. Sonra yolun ortasına geçti. E- min bir hareketle, pencerelere doğru taşlardan birini fırlattı. Camın kıtı - lan kısmından zehirli buhar dalgala - rının çıktığını gördü. Elk, bikknlıkla: — Doğrusu artık iş monotonlaştı, diye içini çekti, ve en yakın imdat te- lefonuna doğru yollandı. Vİİ. Kısım M. Maitland bir ziyaret kabul ediyor John Bennett, herkese karşı, oğlu- nun yeni yaşayış tarzını tabii bulu - yormuş gibi görünüyordu. Fakat için için üzülüyor, kendini yiyordu. Rey, onun tek erkek evlâdıydı. Belli etme - mesine rağmen, onunla her zaman ifti- har ederdi. Şehrin, gençler için ne ka- dar büyük bir tehlike olduğunu hiç kimse, John Bennett kadar bilemezdi. Londra'yı gayet iyi tanırdı. Ella bu meseleden babasına |bahsetmiyordu. Fakat onun endişesini * hiç anlıyordu. Bunun için, kati şekilde hareket etmiye karar verdi. Bir hafta evel Rey yevmiyesinin — azaltılması meselesinden dolayı acı acı şikâyet et miş; hararetle, yerini bırakacağından, yeni bir iş arıyacağından bahsetmişti. Bu değişiklik Ella'yı ü — Rey'in yevmiyesi hakkında gö - Karşısındakinin başını salladığımı sörünce daha acele bir sesle devam etti: — Bu bizim için çok mühim, M. di, Bennett ailesi, basit bir şekilde, kendi ufak gelirleriyle yaşıyordu.. Köşk kendi mallarıydı. Köyden bir kadrn gelip her sabah ortalığı toplar, haftada bir kere de çamaşıra yardım e- derdi. Babasının gelirinin müsaade e- debildiği yegâne lüks buydu. Bunun için işsiz kalacak olan Ray'in istik - baldeki vaziyetini üzüntüsüz karşrla - mıyordu. Kendisine bir hareket plânı hazırladı. Bir sabah, erkenden, Jhonson, mer- mer vestibülde lâtif bir sima gördü. Onu karşılamak için koştu. — Aziz Matmazel, ne mesud sürp- riz. Rey drç.u'ırı -i çıktı. Biraz beklemek h inde bul — Onun burada bulunmaması benim için bir şans M. Maitland'ı görmek is- tiyordum, acaba kabil mi? Philo'nun sevimli yüzü karardı: — Zannedersem imkânsız, dedi. Patron hiç kimseyle hattâ en büyük maliyecilerle bile görüşmez. Kadınlar- dan ve her yeni simadan nefret eder. Kendisini ne için görmek istiyordu - nuz? Ella tereddüd etti: üyor değil -| J Jh ; Rey bir kont gibi yaşamak emelinde, Yevmiyesini kesecek olur- larsa... Lâfi uzatmıya ne hacet, Rey'i siz de tanırsınız, Erkek başmı salladı, şüpheli bir halde; — Size yardımım doîmnacağım zannetmiyorum; M. Maitland'a bir ke-” re sorayım, Fakat zannetmem ki sizi kabul etsin, Jhonson avdet ettiği zaman gülüm- siyordu. Ella'yı asansöre doğru götü - rürken: — Çabuk; fikrini değiştirmeden ge- liniz, dedi. Söz söylemesi sizden, Mat mazel! Fakat şunu da haber vereyim ki taş yürekli bir ihtiyardır, o. İçinde üzeri kâğıtlarla dolu bir masanın bulunduğu mükellef döşeli küçük bir odaya soktu ve: — İşte benim odam, dedi. Gül ağacından ,büyük bir kapı M. Maitland'ın bürosuna açılıyordu. Jhon son kapıya hafifçe vurdu ve Ella, kal- bi çarparak, borsanın hâkimi garip ihtiyarra' yanına girdi. Oda geniş ve en ufak teferruatına kadar lükstü. Gül ağacından duvarlar, gümüş kakmalar - la müzeyyendiler, Işık kornişlerin ar - — ( Sonu var ) İ bi :

Bu sayıdan diğer sayfalar: