18 Mart 1939 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 4

18 Mart 1939 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—İ— Kuvetler muvazenesinin hali ve istikbali î L'Europe Nouvelle'den ğ çgkoslovakya'nm dağılı - şı, stratejik sahada, dü- şüninesini bilen herkesi ürkü- tecek bir hâdise olmuştur. ,Demokrasiler, bu hadise ile, bir hamlede Çekoslovakya'nın 30 fırkasını kaybediyoriardı; Almanya lehine adetçe bir mu- vazenesizlik derhal tebarüz e- diyordu. Bu suretle Çekoslo - vâkya'ya karşı kullanılacak 50 alman fırkasının serbest kal - ması bu muvazenesizliği büs - bütün arttırıyordu. Almanya' - nın kış esnasında teşkil ettiği faal yeni kuvetler ve ilerle - mekte olan ihtiyatların talimi işi de muvazenesizliği bir kat dahâ şiddetlendiriyordu. Bu tedbirler alman kumandanlığı- na talim görmüş 36 fırka'ka - zandırmıştır. İşte netice bu olmuştur. İyi ki, aşağıda göreceğimiz gibi, müukabil tarafta da bazı salâh alâmetleri belirmiştir. Bu tehditler karşısında Fran- sa'nın ne yapması lâzımdı? As- keri kuvetlerimizi daha ziyade tikbalde, ayda 500 - 600 tayya- re imal edecek kabiliyete eri - şeceğini hatırlatalım. Kara ordusüu bakımından, motorlaşmanın inkişafını, top- çu kuvetlerinin ve tanklarla pi- ade silâhlarının tamamen ye - hilendiğini kaydedelim. Fakat piyade kuvetlerine yirmi otuz bin adamın ilâve e- dildiği haberine pek ziyade se- vinemeyiz. İngiliz medeniye - tinin emniyeti, 50 milyon ingi- lizin refahı ve hattâ hayatı ya- rın tehlikeye düşebilir. İngilte- re'nin mukadderatı Avrupa kı- tasında oynanacaktır. İngilte- re'nin kuvetleri bu harbe işti - râk etmediği takdirde nihai çarpışma 100 milyon alman ve italyanla 40 milyon fransız a - rasında cereyan edecek, o za- man mücadele müsavi olmıya- caktır. Ve İngiltere'nin milli kuvetlerini — hazırlayıp harp meydanına — göndermesi için belki zaman kalmıyacaktır, Münih hiç şüphe yok şarki Avrupa için muazzam bir sürp- riz ol * Bu hâdise herke- arttırmak o dı. Demoğrafik vaıigetıL bakı - sin nazarında alman hegemon - yasının başl: ved k Bir İalyan muharririne göre Demokrasiler tecavüz harbine hazırlanıyorlar İngiliz silâhl büd arttırılması ve silâhl: larda ziyadesiyle ılması üzerine İtalya'- son L nın meşhur siyasi muharriri Dr. Gayda, Voce d'İtalia gazete- sinde yazdığı bir makalede diyor ki: “Her şey ispat ediyor ki, artık demokrasiler, harbe doğru gidiyorlar, Bunların tedafüi karakterini kaybedip tecavüzi bir mahiyet almaktadır. Milyonlarca lira silâhlanmıya harcanıyor. Bu sermaye de ideğninin İf d. )) bir kâr ister, İngiliz bü şudur ki if ilk defa olarak ingiliz hava silâhlarına deniz silâhlarından da- dıri: ha fazla tahsi: . Bi çıkarılacak mânâ da ayır; İngiltere'nin icabında kuvetlerini Avrupa kıtasına nakletmeâ& tasavvurunda bulunduğudur. ç ['ngütere'nı'n başkaları için kabul etmek istemediği geniş bir ımpırato[luk_tan elde ettiği büyük servet sayesinde harcı- yacağı bu müthiş rakamlar karşısında can sıkıntısı göstermi- yoruz. Anlaşıl: mından lek u elinden geleni yapmıştır Aske- ri hizmetin uzatılması esasen harp zamanında ileri sürülebi- e silerin nüfuzunun sonu gibi te- lâkki edilmiştir. Çok şükür ki, kısa bir zamar lecek askeri kuvetler yekü da bir değişiklik vücuda geti - remez. Ve seferberlik teabir - lerimiz şimdilik yeniierini ih - das etmiye lüzüm kalmıyacak kauar suratil ve Müxcimlücilrk, Esasen eylüldeki tecrübe bu husustaki noksanları tamamla- mak için bir ders mahiyetinde olmuştur, Sömürge kuvetleri itibatiyle biraz dahna gayret yapılabilir - di. Henüz bu husustaki gayret- ler pek mütevazi olmuştur. Ba- husus ki şimdi tehlike her yan- dadır. Şimali Afrika'daki fran- sız sömürgeleri belki ana va - tandan fazla tehdide maruz bu- lunmaktadır. Japonya'nın Hay- nan'daki üssü tarafından doğ- tudan doğruya tehdit altında olan Hindi Çini de tehlikede- dir. Bu itibarla insandan ziyade cınazlar, imal ve satın alma hu- susunda yeni gayretlerde bu - nulunabilirdi. Filhakika süratle kuvetli bir tayyareciliğe ihti - yacımız vardır; askeri organi - zasyonumuzun zayıf noktası buradadır. Ve şunu' itiraf et - mek lâzımdır ki programları - mız ve imalâtımız almanların- ki karşısşında pek ehemiyetsiz kalır, Havaya karşı daha tam bir müdafaa sistemine de ihtiyacı- mız vardır. Alman istihkâmlarını döve « içinde, siyasi bazı faktörler yetişmiş - tir. Almanya'nın Çekoslovak - ya'daki şiddetli hareketi, ve alman faaliyetinin orta Avru - pa'da yarattığı iktisadi sıkıntı milli reaksiyonları uyandır - mıştır, Romanya nazizmin tahakkü- münden kurtulmak arzusunu sarahatle göstermiştir. Polon - ya'da, kamoyun mukavemet e- dilmez tazyiki altında, B. Beck alman siyasetinin arzularına inkiyattan imtina etmiş ve bir nevi mukavemet hareketine gi- rişmiştir. Yugoslavya'da Bay Stoyadinoviç hükümeti düş - müştür. şudur ki Çemberlayn'in müzakere yolu ile sulh formülünden tehdit yolu ile sulh formü ilüne doğru hızlı bir hareket vukua gelmektedir. Emin olabiliriz ki bir kaç aya kadar harp mecmuaları İngiltere'nin silâhlanma sesleriyle do- Tunca bu nağmeler sulh gaydalariyle pek az akort edilebile- cektir. Bugünlerde bir çok ingiliz gazetelerinde görülen nikbin- Tikten şüphe etmek doğrudur. Bunlar, ilk önce totaliter devletlerin saldırganca tehdit- lerinden bahsederek müdafaa için gerekli tedbirlerin alınma- sı lüzüumu intibamı uyandırdılar. Şimdi de İtalya, Almanya ve sair devletler dileklerini orta- ya atınca müthiş bir harp hazırlığına girişmiş bulunuyorlar.” Bu makalenin nihayetinde B. Gayda demokrasilerin müş- İ terek bir dır. üz harbına giri; ini çıkarmakta- dir. Almanya ancak kuvetliler- le anlaşacak, ancak kuvetlilere hürmet edecek, paktlara ancak sağlam bir kuvete istinat ettiği vi Netice itibariyle jini ancak istifade edebileceği cid- di bir kuvetleniş husule gel - miştir, Poıonya'nuı Almanya'ya karşı aldığı yeni vazi - yet en mühim unsuru teşkil et- ktedir. Sağlam ver bir halk kütlesine istinat eden 40 mükemmel fırka bizim tara- fımıza geçmektedir Sadece a- det bakımından çek kıtalarınıh ortadan kalkması bu suretle karşılanmış olmaktadır. Ticari sahada başl ,olan üdd itibar Şu halde kuvetimizi inkişaf ettirmek lâzımdır. Fransa'nın müdalaa silâhı Paris'ten bildiriliyor: Parlâmentoda ispanyol Sovyet - Polonya anlaşması, şarki Avrupa'nın müdafaası i - görüşülmesi büyük bir alâka ile takip e- dil ç Grre gin sövyetlerin ümit etmiye müsaittir ve bu faktö « günde Fransa'da 450.000 ispanyol bilecek kudretli bir topçuya — TÜN esaslı olduğunu biliyoruz. — C ültecisi vardır; iki ayrı bi ik Bugün p : “Alman - y vardır. M 9i desnaki k bul kta ol: : : ü lardansa rus evlâdır' p olan alman makinelerine teadül e - dirler, ilisleri g decek, kalite itibariyle onları a milislerin sayısı 220.000 ki- l kl ihti; r';ı y ı:: iııı(ı;A; şidir. Bunları nezaret al - vardır me 'nın durumudur. Gerçi * Ğ Nihayet bize birleşik devletler 1918 muha - tında bulundurmak için bü toplarımıza derhal bütün randımanlarını verdirecek derecede geniş bir cepane imalâtı lâzımdır. Demek oluyor ki Fransa'nın asıl gayretleri teknik sahaya müteveccih olacaktır. Bu gay- rete âcil surette ihtiyaç vardır. Artık mükemmele erişmek va- sıtaları üzerinde münakaşalar- la vakıt geçirilemez, imal et . mek ve çok miktarda imal et - mek lâzımdır. Bütün endüstri . yi yeni icaplara göre harekete geçirmek lâzımdır. Almanya küdretini bu yoldan meydana getirmiştir. ınziltere'nin milli müda - « faa sahasındaki faaliye- ti Fransa'nın sarfettiği gayret- lerin tam tersine bir istikame- te müteveccih olmuştur. İngilizler münakaşa ile vakıt geçirmeden muazzam bir ci- hazl işine girişmişlerdir. Deniz meselelerini bir yana bı- rakıyoruz. Havacılık hususun- da sadece İngiltere'nin 2.000 tayyarelik bir hava ordusuna sahip olduğunu ve yakın bir is- riplerinin oğullarını toprağı - mıza yeniden göndermiye âma- de değildirler. Bununla bera - ber Amerika'nın yardımına '.üî yük ölçüde askeri kuvetten istifade edilmektedir. Bun- ların iaşesi, günde 7.000.000 frangı geçmektedir. Halk, venebiliriz. Bunun kıy azımsamaya imkân yoktur. Bu yardım, zın gıdasının ve fabrikalarımızın ham mad - delerinin temin edilmesi de - mektir. Bu aynı zamanda mu - azzam bir manevi destektir. Burada da biz hasımlarımı - zın hatalarından istifade ediyo- ruüz: almanların şiddeti ve ital- yanların kabalıkları. Tehlikeli komşularımızın bize dost te - mini işini üzerlerine almaları - na sevinelim, Daima yeniden ortaya çıkan harp tehdidi karşısında ne yap- malıdır? Sulh imkânsız mıdır? San - mıyoruz. Hattâ Almanya ile üml Pi bile sanıyoruz. Fakat bu anlaş- manın esasları ne ticari saha- da, ne de silâhsız bir kardeş- likte bulunabilir. Kbr Kuvet ahlâkı alman zihniye- tinin temelini teşkil etmekte - mültecilerin bir çok yolsuz hareketlerinden şikâyet et- mektedir. Parlâmentoda bu mesele- nin münakaşasında ilk söz alan sol cenah müstakille - rinden Rous, yığın halinde mültecilerin Fransa'ya gel- melerinin önü alınmış ol - duğundan, Fransa'nın, İs- panya'ya ve bu mültecilere “karşı olan hak vazifelerini de tetkik etmek zamanı geldiğini söyliyerek, de - miştir ki, Fransa'ya, sınırların açıl- masını icap ettiren sebep, i- kidir; bunun biri insanlık, öbürü de, çoluk çocuğun tayyare bombardımanlariy- le mahvedilmelerinin önü - ne geçmektir. La Rok partisinden İbar- negaray, mültecilerin, ken- dilerine karşı gösterilmiş olan misafirperverliği sui - istimal ettiklerini, bunla - rın, bulundukları vilâyet - lerdeki halkın mütemadi - yen şikâyetler yağdırmak- ta olduklarını söylemiştir. Bir komünist, Fransa'da bulunan milyarlarca ispan- yol altınının İspanya'ya i - ade edilmesini protesto et - miştir. Almanların reçetesi Samuel Hor'un beş yıllık politika plânına mukabil bizim reçetemiz şudur: Günün meselelerini bü - ük bir cesaretle ele alarak onları halletmek. Bu suret- le ancak, müsait bir atmos- fer meydana getirilir. ve ondan sonra da, silâhların tahdidi gibi, daha büyük davâları ele almak müm - kün olur. Garp memleketlerindeki- lerin kafalarını kuma gö - müp, günün pratik iş ve va- zifelerine ne derece aldırış etmediklerini, çek devle - tindeki yeni buhrana karşı demokrat devletlerin ta- kındıkları tavrı da göster- mektedir: Paris'le Londra, Prag merkeziyetinin, tekrar Be - neş'in çok tehlikeli olan ro- tası ile hareket etmeğe yel- tenmekte olması gibi bir realitenin ciddiyetini göz önünde tutacak yerde, uza- ğt göremiyerek, bu çılgın - ca hareketten dolayı sevi - niyor. Fölkişer Beobahter Çurçil'e hücum Roma'dan bildiriliyor: “Giornale d'İtalia” gaze- tesi, “Çurçil'e cevap” başir- ğı altında bir baş makale neşretmiştir. Bu makalede, eski Britanya bakanının “Deyli Telegraf” gazete - sinde neşrettiği bir yazıda, İspanya'da, Libya ve Habe- şistan'da birer ordu bulun- durması yüzünden İtalya' - nın zayıf düşmüş olduğunu kaydettiğine işaret edil - mektedir. Makalede denili- yor ki: ÇUrçÇI yarımıyor. ç Bgu” rupa ayrılmış olan bu ital - yan kuvetleri, bir harp çı - kınca, İtalya'nın mücadele kudretini geniş ölçüde yük- seltecektir. İtalya, İspan - ya'ya azami mevcudu 50 bini geçmiyen kuvetli bir ordu gönderdi. Franko'nun zaferi, fran- sız - Britanya askeri proje- sini de alt üst etti. Bu as- keri proje, Koyta'nın tecri- dini, renkli fransız asker - lerini İspanya'dan geçirip alman ve italyan cephele - rine nakletmeği, Fransa ve Büyük Britanya'nın Suri - ye ve Filistin'de güttükleri politika ile Akdeniz'in şar- kında yaptıkları gibi, gar - bında da askeri bir çenber tesisini derpiş ediyordu. Libya ve Habeşistan'daki orduların vazifeleri, muh - temel düşmanların kuvet - lerini kıpırdatmamak ve bu deyletlerin — menfaatlerini tehdit etmektir. Biz Çurçil'e şunu da te - min edebiliriz ki, en çetin ve zorlu hareketlerde bile, İtalya orduları için hiç bir yol kapalı değildir; fakat, müttefik demokrasi ordu - ları için Alpları aşmak ve- ya ıssız çöllerde ilerlemek, son derece güç ve belki de imkânsız olacaktır. Noye Zührer Saytung Vahdet yolu Yeni Rayhş'ın bize hedi- ye edilmediğini bilmiyor değiliz. Mücadele etmek i- 18 -3 - 1939 — RADYO TÜRKİYE Radyo Difüzyon Postaları TÜRKİYE Radyosu ANKARA Radyosu DALGA UZUNLUĞU 1639 m, 183 Kes./120 Kw. 31.70 m. 9465 Kecs./ 20 Kw, T.A. 19.74 m. 15195 Ankara CUMARTESİ: 18.3.1939 13.30 Program. 13.35 Müzik (kabare, çiğan - PL). P. Kes./ 20 Kw. ç. 14.00 Memleket saat ayarı, a - jans, meteoroloji haberleri. 14.10 Türk müziği Çalanlar: Vecihe, Cevdet Kozan, Ru - şen Kam. Okuyan: Muzaffe: Ilkar. 1 - Rauf Yekta - Ma- hur peşrevi, 2 - Lâtif ağa - Mahur şarkı - Telif edebil - sem, 3 - Rahmi bey - Esir et- tin beni, 4 - Cevdet Kozan - Taksim, 5 - Şükrü Şenozan - Bu sevde ne tatlı yalan. 6 - Rahmi bey - Servünazı sey- re çıkmış. 7 - Şemsettin Zi - ya-Şu güle bir bakın, 8 - ....... - Saz semaisi. 14.10 -15.30 Müzik (dans ' mü - ziği - PlL). 17.30 Program. 17.35 Müzık (dans saati - PI.). 18.15 Türk müziği (halk mu - sikisi). Sivaslı âşık Veysel ve İbrahim. 18.35 Türk müziği (fasıl he - yeti). Safiye Tokay ve Tah- sin Karakuş'un iştirâkiyle. 19.00 Konuşma (dış politika hâdiseleri). 19.15 Türk müziği (Folklor - Halil Bedii Yönetgen). 19.30 Türk müziği (muallim Nuri Halil Poyraz ve arka - daşları), 20.00 Ajans, meteoroloji ha - berleri, ziraat borsası (fi - yat). 20.15 Müzik neşeli plâklar - R. 20.20 Esham, tahvilât, kambi - yo - nukut borsası (fiyat). 20.30 Saksafon solo (Saksa - fonit Nihat Esengin). 20.50 Müzik (Melodi: plâk- larla) —e burg, Viyana — 13.15 Münih 21.00 Müzik: Küçük Orkestrâ (Necip Aşkın idaresinde). 22.00 Haftalık posta kutusu. 22.30 Telefonken plâk neşri * yatı, 23.00 Müzik (Plâklarla). 23,45 - 24 Son ajans habherle- ri ve yarınki program . Not: Cumartesi günkü gala programı için Ankara radyo * sunca dâvet edilen Zino Fran * vesch'in seyahatinde husule ge“ len bir teehhürden dolayı ayni | saatte başlamak üzere pâzartesi gününe bırakılmıştır. Avrupa OPERA VE OPERETLER: 20.10 Berlin, Viyana — 21 Milano — 21.30 Paris - P. T. T., Paris - Eyfel kulesi. ÖRKESTRA KONSERLERİ VE SENFONİK KONSER- LER: 18.15 Doyçlandzender — 21.15 London - Recyonal. ODA MUSİKİSİ: 17.5 Stok * holm — 19 Viyana. SOLO KONSERLERİ: 18.10 Münih — 18.15 Laypzig — 19 Königsberg — 19.45 Droyt « viç — 20.45 Stokholm. ORG KONSERLERİ VE KO- ROLAR: 18.30 Hamburg — 20 Monte Ceneri, HAFİF MÜZİK: 6.30 Betlin — 8.30 Münih — 12 Ham - — 14 Laypzig — 14.10 Viya- na — 14.15 Berlin, Frank - furt — 14.25 Münih — 15.20 Hamburg — 16 Alman istas- yonları — 20.10 Breslav — 20.15 Frankfur t— 22.15 Ko« lonya — 22.30 Viyana — 24 Ştutgart. HALK MUSİKİSİ : 11.30 Ştutgart — 14 Keza — 16 Be- Tomünster, Stokholm — 18,15 Kolonya. DANS MÜZİĞİ: 19 Ştutgart — 21.30 Nis — 21.35 Florans sa — 22 Beromünster — 22.15 Stokholm — 22.20 Kö # nigsberg — 22.25 Budapeşte (Sigan müziği ve dans) — 2.30 Münih, Brno — 23 Flo- ransa, Roma, Stokholm — 23.10 Brüksel — 23.20 Buda- Peşte — 23.30 London - Rec- yonal — 23.45 Tuluz, Pirene M Droytviç, Milano, Mat Jilya, Roma — 0.30 Droytviç. ..- cap etti ve bu del son safhası, çılgın ve kötü niyetli zimamdarların ida - resi altında bulunan eski Aamrateruyalla gisNLALLe in liye cereyan ettiği için, bilhassa kahramanca oldu. Galip devletler, Versay'da, almanlara vahdeti yasak et- tiler; Hattâ, ayrılık, bir A0 haline * y y bile zorta sokuldu. Bir Kle- manso telâkkisinden zaten Franko İspanya, zaten askeri şef- lerin zaman zaman isyan ettiği bir memlekettir. As- keri şefler, ister general olsun, isterse daha küçük- leri, hep iktidar mevkiine yaratan bir kumandan ola- rak anılacak, Franko, diktatörlüğünü nemen SORIZ ŞÜneckürür vermek istiyordu. Fakat üç senedenberi boğuşup duru- yor. Lâkin, işin asıl fevka- lâde tarafı, Kasado gibi bir zabitin hükümet darbesi yaparak sulh yapmayı dü - hem de şahsi Ça | A Mi tt e . başka bir şey bekl - BEÇ ır. Gene - di. ral Franko jse tarihte, ka - Doöyçe Algemayne Saytung — nuna karşı gelen ve facialar hiç bir ihtirası yokken... L" Epogue'dan — Negüs'ü müdafaa ettiler.. Beneş'i müdafaa ettiler.. Şuşnig'i müdafaa ettiler... Negrin'i müdafaa ettiler... Şimdi de kendilerini mü- dafaa edecekler (Berlin'de çıkan Sehworze Korps'ten) DAMGASI | —— Z KURBAĞA — Geç kaldım, ihtiyar Jh beni Yazan: Edgar W ALLACE abk $i ğım gelmiyor, dedi, bu gi- sağa sola koşturdu. Fakat Lola bu ne muhteşem salon. Böyle mükellef bir h?yat sürdüğünü bilmiyordum. — Lew Brady'yi tanıdığınızı zanne- diyorum. Rey gülümsiyerek selâm verdi. Sa - adet içinde yüzüyordu. Lew Brady'nin mevcudiyeti onu rahatsız etmiyordu. Lola'ya bir gece kulübünde tesadüf et- mişti. Ve Brady ile münasebetlerinin aylnız iş sahasında olduğunu biliyor - du. Kadın ona yanına oturması için i- şaret ettiği zaman dedi ki: — Şimdi bana şu güzel işten bahse- diniz bakalım. Brady'nin bundan ha- beri var mı? Kadın neşeyle: — Zaten fikir Lew'in, dedi; o, ken- disinden başkaları için daima iyi işler peşindedir. Lew: — Evet, dedi. Bu, zayıf taraflarım- dan birisidir. Mamafi bilmem fikir hoşunuza gidecek mi? Ben kendim uğ- — raşacaktım ama çok meşgulüm. Lola size işin mahiyetini anlattı mı? — Rey müspet bir işaret yaptı: bi şeylerin ancak romanlarda vukubu- labileceğini düşünüyorum, Lola bana japon hükümetinin hini ette vaz geçebilmek şartiyle Londra'da gizli bir ajana ihtiyacı olduğunu söylemiş- ti. Fakat işin mahiyeti nedir? — Ben de sizden fazla bir şey bilmi- yorum. Keşfedebildiğime göre, yan gelip yatmaktan başka bir işiniz ol - mıyacak. Belki sizden politika âlemin- de olup biten hakkında malümat ver - meniz isti k. Bu işte £ git - miyen taraf sizin çifte bir hayat ge - cirmiye mecbur kalmanız olacak. Mait- lans Consolidated'de memur olduğu- nuzu kimsenin bilmemesi lâzım. Ken- dinize bir isim seçersiniz ve yaâşayış tarzınızı istediğiniz gibi tanzim eder - siniz. Genç adam: — Orası kolay, diye sözünü kesti. Babam bana zaten şehirde bir odaya ihtiyacrm olduğunu söylüyordu. Ben de geçen pazar kendisiyle anlaştım. Horsham'a gidip gelmenin güç oldu - ğunu söylüyordu. Mamafi arada stra - da haftasonu için muğmrıwnlrdkıt şimdi ne yapmalıyım ve kime müraca - at etmeliyim. Lola tatlılrkla gülümsemeğe başladı ve alay ederek: — Zavallı çocuk, dedi, güzel bir a- partıman tutmak ve beni her gün gö- rebilmek fikriyle kendini üzüyor. Vİ. Kısım M. Maitland alış veriş yapıyor Tottenham mahallesindeki, Eldor Strett, Londra'nın merkez mahallele- rini teşkil eden binlerce çirkin ve kir- li sokaklardan biridir. Yer yer sarı - şıklarla Aaydmlanmış, ve düz bf’ yolla ayrilmiş iki sıra ev tasavvur edi- niz. Her evin bir cumbası mevcuttur. Her ev, sokaktan demir bir parmaklık ve demir bir kapıyla ayrılmıştır. Hep- sinin, en sağlam nebatların bile güç - lükle yaşayabilecekleri küçük bir av- lusu, içerde ikinci bir kapısı ve üst katta biribirlerinin aynı pencereleri vardır. Elk, o akşam saat dokuzda “Eldor Street”te bulunuyordu. Yağmur bar - daktan boşanırcasına yağıyordu. So - kakta kimsecikler yoktu. Evlerin ço - ğu karanlıktı; Eldor Street sakinleri arka tarafta bulunan mutfaklarında yışarlir. 47 numaralı evin inik storları altında bir ışık çizgisi görünüyordu. Elk, ihtiyatla pencereye yaklaştı; ve uzun fasılalarla, anlaşılmıyan konuş - malar duydu. Erza Maitland'ın evi önünde bulun- duğuna kim inanırdı? Daha o sabah, gazeteler “Maitlands Consolidated”in bir milyar sterlinglik yeni bir spekü - lâsyonundan bahsediyorlardı. Bu işi idare eden adamın, böyle kötü bir ev - de yaşaması hayrete değerdi. Işık söndüğü zaman Elk, hâlâ pen- cerenin yanındaydı; koridorda ayak sesleri işitti. Sokağın daha karanlık o- lan karşı kaldırımıma kendisini zor at- mıştı ki, kapr açıldı. Sokağa iki kişi çıktı: Maitland ve ihtiyar kadın! Bir fenerin yanından . geçerlerken, Elk, Maitland'ım, çenesine kadar düğme - bir çengeli taktı. Kilit umulduğundan daha karışıktı, ancak bir kaç kere çengeli tecrübe ettikten sonra kilidin damağı oynadı ve kapı açıldı. Evin arka kısmı tam bir karanlık i- çindeydi, avlu her nevi maniadan mah- rumdu (Avluyu geçti, ve hizmet kapı- sının, hayretle, kapalr olmadığını gör- dü, âletlerini cebine koyarak içeri gir- di. Ufak bir mutfakta bulunuyordu: koridoru da geçti ve ışık görmüş oldu- ğu odaya girdi. Bu, sefil bir manzara arzeden bir yerdi. Şöminenin yanında yayları fırlamış bir koltuk, bir köşede karma karışık bir yatak ve odanın or- da, üzerinde bir kaç ilk mektep lenmiş bir palto giymiş olduğunu ve ihtiyar kadının da sırtında kışlık bir pardösü, elinde bir zembil taşıdığını farketti. Pazara gittikleri aşikârdı. Cumartesi akşamıydı, bu saatte erzak ucuz fiyata satın almnabilirdi. Gözden kaybolduklai. zaman Elk, yolun sonuna kadar gitti, sonra sola dönerek, bahçeleri ayıran dar geçide kadar, ilânlarla kaplı bir dıvarı takip etti. Bu, katranlanmış ağaç bölmeler arasında uzanan, ancak bir metre ge- nişliğinde, karanlık, ufak bir sokaktı. Elk, elindeki elektrik lâmbasının yar- dımiyle solundaki kapıları saydı, biri- nin önünde durdu, ve hafifçe itti. Ka- pı kilitliydi. Elk, memnuniyetle ho - dandı. Cebinden bir kılıf çıkardı. İçinden tahta bir sap aldı, ona bir'dü- zineye yakın demir arasından seçtiği t B kitabı ve bir çocuk yazısiyle doldurul- muş sayfalar duran yırtık örtülü bir masa duruyordu. Elk büfenin üzerin- de kötü bir gramofon ve yarım düzine kadar kırık, çizik plâklar gördü. Çocuk evde olmalıydı. 'Gazı yaktık - tan sonra Elk, her hangi bir sürprize mani olmak için sokak kap sür - bir komodinin içinde “M. E. Maitland, Eldor Street, 47, Tottenham” adresine gönderilmiş yüzlerce mektupla yarısı- na kadar parayla dolu bir kutu buldu. Elk, mektuplara bir göz attı. Bunlar siyasi mahiyette sirküler, her vatan- daşın doldurmağa mecbur olduğu sual varakalarıydı. Tek bir zarf açılmamış- tı. Maitland her halde muhtevalarının ne olduğunu bildiğinden açmağa lü - zum görmemisti. T Bundan başka şayanı alâka bir şey yoktu. İhtiyarın yattığı oda her halde burasıydı. Fakat, çocuk acaba nere - deydi? Işığı söndürdü ve yukarı kata çıktı. Kapılardan biri kilitliydi. Yeni sistemde bir kilit taşryan kapıyı aça - bilmek için âletlerinden yardım bek- lemesine imkân yoktu. k Belki çocuk, bu odadaydı. İhtiyar kadına ait olması lâzım gelen diğer o- da aşağıdaki odadan daha kötü döşen - mişti. Sofaya döndü, merdivenin ilk b ğına adımını atarken aşağıdan meledi. Aydınlıkta oda büsbütün sefil bir manzara arzediyordu: eski halı, deliklerle kaplıydı. Hiç olmazsa bir i- ki kere tamir edilmemiş tek bir eşya yoktu. Şöminenin üzerinde bir kâğıt gördü. Bu Maitland'ın sabahleyin im- zaladığı bir milyon sterlinglik muka - velenin bir kopyasıydı, sayfanın altın- da, karakteristik parafıyla vazih ve sarih imzası mevcuttu. Elk kâğıdı yerine koydu ve etrafı hafif bir gürültü duydu. Bu, kapanan bir kapı sesiydi. Elk, hareketsiz, dik - katle dinledi. Fakat gürültü tekrar et- meyince, sessizce aşağıya indi, Evelâ 'ihtiyarın eve döndüğünü, ve sürgüsü- nü çekmiş olduğu kapıyı anahtarla zorladığını zannetti. Ayaklarının u- cuna basarak yaklaştı: ! .ç ses yoktu. Sürgüyü açtı. Alt kattaki ikinci oda- ya doğru yürüdü, elektrik lâmbasını kapıya tuttu. (Sonu var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: