Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
Hdt , ULUS 15 -3 - 1939 İnsan ve küllür : Çek -Slovakya Münih ilâcı yaramadı, Çek-Slovakya tarihe karıştı. Çek olan parça, şimdi artık, kendi kendine yaşıyamaz bir kötürüm halindedir. İstiklâlini ilân eden Slovakya'nın “istiklâl” den ne anladığını sormasak daha iyi ederiz. Diyebilir. ki, “çeklerin yardımiyle müstakil olacağrma Almanya'nın hi - mayesiyle olurum, daha iyi!,, ne ce . vap verebiliriz- Rütenya mıdır, Kar - patlar - Ukranyası mıdır, slovak mt- dır, macar mıdir, rüs müdür, bir türlü belli olmryan üçüncü dilim ise, henüz sahipsizdir. Münih'ten sonra, Çek - Slovakya. nın eğer yaşamak istiyorsa Almanya- nın dümen izinde yürümekten başka çaresi olmadığı malümdu. Anlaşılan. Çek - Slovakya, gene bunun haricinde bir takrm imkânlar aramıya koyuldu.. Geriye kalan 20 milyon ingiliz lirası. nı alırken, acaba gene boyundan bü - yük teahhütlere mi girişti? Onu aynı ham hayal peşinde koşmıya acaba ge - me kim sevketti? Her halde, birkaç aydanberi, Al- manya'nın Münih Çek » Slovakya'sın- dan memnun olmadığı ve bu üç dilim- li memleketin daha ziyade Slovakya ve Rütenya dilimlerini sevip tercih et- tiği görülüyordu. Fakat Prag hükü- meti, nasıl geçen defa sallanan dost- luklara inanarak büyük şimal komşu- suna kafa tutmaktan çekinmedi ise, bu sefer de, Münih'e ve kendi yeni ana.- yasasına inandı. Ve gene kafa tuttu. Bu dik kafayı, nihayet bugün, gövde- sinden koparılmış görüyoruz. Ve tes- bit ediyoruz ki Habsburg'ların büyük politika mektebinde, en az şey öğren- miş olanlar, çeklerdir. Şu saatte, en rayiç kanaat her halde yukardaki olsa gerektir. * Şimdi, General Sirovy ile sabık Re- isicümhur Beneş'e bir “ölüler - dialo - gu” yaptırarak dinlersek, Beneş, diye- — Nasıl, Çek - Slovakya'yı daha doğrusu, Avrupa'nın ortasında kalı - vermiş olan bir avuç İslav'ı kurtara- bildiniz mi ? — Siz kurtaracak mr idiniz? — Ben, belki öldürecelttim. Fakat şerefi kurtulacaktı ve istiklâle lâyık olduğu anlaşılacaktı. Ve belki de, Av- rupa harba girecekti ve, ya bizimle batacak yahut bizimle çıkacaktı. — Görüyorsunuz ki, Slovak kardeş- lerimiz bizi bırakarak ayrıldılar. Ara- dan halbuki, bir sene bile geçmemiştir. Dediğiniz yapılsaydı, yazık olmaz mı idi? — Onları bizden ayıran intirika ve propaganda olmuştur. — Ya bizi birleştiren ne idi? Bir dialog, bu tarzda cereyan etme- se bile, şu dakikada zihinlere en ma - kul gelen şekli budur. Çünkü emriva- ki, muhakemeye tekaddüm etmekte - dir. Çek - Slovak hâdisesi, Almanya'nrı, yanı başında görüp ötedenberi beğen- mediği bir politik cismi, kendisine bu hususta lâzım olacı salâhiyeti bir ham- le silsilesi ile aldıktan sonra, yuğu- rup bir başka şekle sokmasıdır. Bunu yapan Almanya'nın salâhiye- ti, her halde azalmaz, artar. Çek-Slo- vakya'dan sonra kendisiyle diğer po- litik cisimler hemcivar olacaktır. Bun- ları beğenip beğenmiyeceği ise meç- hulümüzdür. Bildiğimiz bir şey varsa, bu cisimlerin de kendisinin fikri so- rulmadan ve reyi alınmadan meydana getirilmiş olduklarıdır. Salâhiyet artar ve cisimler teselsül ederse, hiç hâdise durur mu? Hiç hâ- diseleri çözüp sevkeden irade ve bunu tahrik eden hesap yorulur mu? Çek - Slovakya'nın Münih ilâcı ta- râfından kurtarılamamış olmasından ziyade, bizce, vefatındaki sebep mü- himdiür. bilir ki: Burhan BELGE İngiliz köyü Profesör Baker dün halkevinde bu mevzudaki konferansını verdi Dün Ankara Dil, Tarih, Coğrafya Fakültesi ingilizce profesö- rü O.R. Baker ingiliz köyü isimli bir konferans vermiş ve konfe- rans güzide bir kalabalık tarafın Konferansçı sözüne “insan şehir- leri, tanrı ise köyleri yaptı” mealinde- ki eski bir ingiliz darbı meseli ile baş- lamış, köyleri, evelâ “şehirlere yakın köyler”, ve “şehirlerden uzak köyler” olmak üzere ikiye ayırmıştır. Sonra şehirlerden uzak hakiki köy- lerin çok canlı bir resmini çizmiş, bu gibi köylerin bir mâlletin bel kemiği- ni teşkil ettiğini ve ortadan kalkarlar- sa niçin zararlı olacağını anlatmıştır. İngiltere'de köyleri, tarihr âbide ve mevkileri olduğu gibi muhafaza et- dan büyük alâka ile dinlenmiştir. bahçıvanlık, güvercin yarışı ve spor meşgaleleri vardır. Kadınlar için ise kadın enstitüleri mevcuttur, Buralar- da'kadınlar yemek pişirme, terzilik, örgü hakkında konferanslar dinlerler. Sergiler, müsabakalar Köyde her sene bir çiçek sergisi ve panayır yapılır. Çiftçiler yetliştirdik- leri mahsullerle müsabakalara girer- ler. En iyi mahsul yetiştirene mükâ- fatlar verilir. — mek için büyük bir cemiyet mevcut olduğunu ve kasabaların köylerin kıy- metini takdir etmediklerini izah et- Konferansçıya göre tipik bir ingi- liz köyünü tasvir ederken ilk göze çarpacak şey bir futbol sahası ve bir havuzu da ihtiva eden köy çayırıdır. Bunun etrafında köyün belli başlr bi- naları bulunur. Bu binaların en mü- himi INN denilne ve içinde içki içi- len hanlardır. Birçok köylerde kilise adedi kadar inn vardır ve bu iki mües- sese biribiriyle rekabet halindedirler. İngiliz köyünde hayat Köyün başlıca Şşahsiyetleri papas, köy ağası, mektep muallimidir. Bu- günkü ingiliz köylüsü hâlâ ananeleri- ne sadık ve dindardır. Yeni fikirler, sosyalizm ve saire daha oralara nüfüz edememiştir. Hemen hemen her ingiliz köyünde bir ilk mektep vardır. Fakat olmıyan köylerde çocuklar civardaki mektep- lere vilâyet idare meclisleri arafından tedarik edilen bisiklet ve otobüslerle gidip gelirler. Köyde hafta sonlarını geçirmek için K_öyün idaresi ihtiyar heyetlerine tevdi edilmiştir. Her köyün bir fakir- leri himaye cemiyeti, postanesi ve bir mahkemesi vardır. Bu mahkeme âza - ları fahri olarak iş görürler. Ve âdi cürümler hakkında karar verebilirler. İngiliz köyünün folkloru, garip â- detleri ve bâtıl itikatları hakkında söylemek istediği şeyleri profesör Ba- ker diğer bir konferansa tehir etmıg- tir. Mekteplerde infizam ve İnzibafı femin Muallimler talebeden evel sınıfa girecekler Mekteplerde talebenin gittikçe ço. ğalması, intizam ve inzıbatı temin hu. susunda idare unsurlarını büyük müş. kilât karşısında bırakmakta olduğunu göz önüne alan Vekâlet intizam ve in- zıbatın temini işlerinde muallimlerin de yardımda bulunmalarını kararlaş - tırmıştır. Şimdiden sonra zil çaldığı zaman Dost İran ve Irak Kırallarının doğum yıldönümleri Dost ve müttefik İran'ın büyük hü- kümdarı Şehinşah Pehlevi Hazretle - rinin bugün doğum yıldönümüne te - sadüf ettiği için İran büyük elçiliğin- de bir suvare verilecektir. Majeste İrak Kıralının doğum günleri Kardeş Irak'ın genç kıralı Majeste Gazi'nin doğum yıldönümüne tesadüf eden 20 mart gecesi Irak elçiliğinde bir suvare tertip edilecektir. Her iki hükümdarın doğum yıldö. ümleri ü betiyle elçiliklerde muallimler talebeden önce der lere girecekler ve talebenin gelmesine inti.- zar edeceklerdir. Dersin sonunda da talebe tamamen çıktıktan sonra müal. limler dersaneden çıkacaklardır. Maa- rif Vekâleti bu husustaki kanaatini teşkilâtına şöyle izah etmektedir: “Öğretmenlik vazifesini, sırf ders vermek süretinde anlayan bir zihniye- te taraftar değilim ve öğretmen arka- daşlarımın, dersten başka hususlarda vaki şikâyetlerinden kendilerinin de benimle hemfikir olduklarmır sezmek. teyim. Öğretmenin okul içi vazifesi, dershaneye değil, okul kapısından içe- riye girildiği andan başlar kanaatin - deyim. Bu bakımdan, idarede çalışmı - yan öğretmenlerimizin, idare vazifesi almış arkadaşlarına yardım etmeleri . ni, bir zaruret telâkki ediyorum.” Karad;ni_z'deki fırtına dindi Sinop, 14 aa. — Karadenizde dün öğeleden sonra başlıyan ve gece saba. ha kadar devam eden karayel fırtınası şimdi sükünet bulmuştur. Havanın şiddetinden yoluna devam edemiyen Ankara vapuru ile İnebolu'ya uğrıya- mıyan Aksu vapuru, yolcularını lima- nımıza aktarma ediyorlar. Dün şehrimizde hava kısmen bulut- lu geçmiş, rüzgâr cenuptan saniyede 3 metre kadar hızla esmiştir. Günün en düşük ısısı sıfırm altında 5, en yüksek ısısı da 10 derece olarak tes- bit edilmiştir. Yurdda hava, Trabzon, İzmit ve Bodrumda yağışlı, Trakyada kapalı, diğer bölgelerde bulutlu geçmiştir. 24 saat içindeki yağışların karemetre ye bıraktığı su miktarı Rizede 30, Trabzonda 16, Bayburtta 12, Orduda l11, Sıvasta 10, Erzurum ve Zongul- dakta 6, Termede 4, İznık, Tokat ve Karsta 3, Bursa ve Dörtyolda 2, Ko- caeli ve Kayseri'de 1 kilogramdır. Karla örtülü yerlerde: karın top - rak üzerindeki kalınlığı Erzurumda 4, Bayburtta 7, Malazkirtte 15, Muş- ta 22, Hakkâride 48, Sarıkamışta 69, Nazımiyede 91 santimetredir. Rüzgârlar Karadeniz kıyılarında şimalden saniyede 15, diğer bölgeler- de cenuptan en çok 7 metre hızla es- miştir, En düşük ısılar sıfırın altın- da Konyada ve Afyonda 4, Kütahya- da 5, Eskişehir ve Yozgatta 6 dere- cedir. En yüksek ısılar da İzmirde 13, An- talyada 15, Adana'da 18 derecedir. tertip olunacak suvarelere birçok ri - cal ve bütün kordiplomatik dâvet o - lunacaktır. T. Tarih kurumu belleteninin son sayısı çıktı Türk Tarih Kurumu tarafından her üç ayda bir neşredilmekte olan “Bel- leten” in 9 uncu sayısı Kurumun 1938 yılındaki hafriyatlarından bir kısmı- na ait raporları ve ayrıca orijinal ta- riht etüdleri ve garp dillerinde inti- şar eden muhtelif mecmualardan 78 nüshanın fihristini ihtiva etmek su- retiyle intişar etmiştir. 162 sayfa ve 78 siyah, 3 renkli levhayı ihtiva eden bu güzel eserin fiatını Türk Tarih Kurumu, bilhassa öğretmenlerin ko- layca tedarik edebilmeleri için, 25 ku- ruşa indirmiştir. Satış yeri Ankarada Akba kitabevi, İstanbulda — Ankara caddesinde Üniversite kitabevidir. (aa. ) — Halkevinde konferans C. H. P. nin” tertip ettiği konfe- ranslar serisinden olmak üzere, "Ta- rih, Dil, Coğrafya fakültesi ingilizçe Doçenti Bayan Saffet Dengi bugün saat (18) de Halkevi konferans salo- nunda (Şhakespeare trajedisi) mev- zulu bir konuşma yapacaktır. İnglliz edebiyatına derin bir vukufu olan Ba- yan Saffet Dengi'nin bu konferansına herkes gelebilir. Bir eserimizin muvaffakiyeti tatbiki müsbet Alâkalı makamlar, meşhud suçlar kanunun tatbikinden alınan neticele- re ait enteresan bir etüd hazırlamış- lardır. Malümdur ki cümhuriyet dev- rinde ceza dâvalarında sürat ve sade- liğin teminine ehemiyet verilmiştir. Umumi usul kanunumuz bü bakım- dan ıslâh edilmiş olduğu gibi 936 se- nesi birinciteşrinin başındanberi tat- bik edilen meşhud suçların muhake- me usulü kanunu, meşhud suçlar hak- kında ameli ve seri bir sistem kabul etmiştir. Meşhud suçların mahiyetleri ve iş- lenme tarzları sürat ve sadeliğin ada- let icaplariyle telifine müsaittir. Çün kü meşhud suç faili ya suçu işlerken görülmüş ve üstüne varılmıştır veya suçu işlerken görülmese bile suçun işlenmesinden hemen sonra suçtan husule gelen zararlı neticeyi gören- ler tarafından teessür ve heyecan i- çinde takip edilerek yakalanmıştır. Suçu işlerken görülmese ve vaka ma- hallinde böyle bir takibe maruz kal- masa bile suçlu suçu pek az evel iş- lediğini gösteren eşya ve esesrlerle ele geçmiştir. Suçun meşhud mahiye- ti haiz olması için icabeden bu şartlar delillerinin kolaylıkla tespit edil- mesini temin eder. Bunun içindir ki meşhud suçların delilleri tahkikatın derinleştirilmesini — icabettirmiyecek surette kendiliğindeni olgun ve müte- bariz bir mahiyettedir. Cemiye'in süratle ceza tatbikini â- mir olan menfaati karşısında suçlu- nun ferdi menfaati de himaye edil- melidir. Hâkimlerin, işin hakikatine nüfuz ederek vicdanlarının tamamiy- le tenevvür etmeleri ve hüküm verir- lerken hiç bir tereddüde duçar olma- maları imkânını temin etmek icabe- der. , Müsbet neticeler İşte hud suçların muhal u- sulü kanunu adaletin tam olarak te- cellisini sürat ve sadelikle telif et- miş olmak itibariyledir ki iki seneyi tecavüz eden tatbikatında, tatbik sa- hasını genişletmek temayüllerini u- yandıran müsbet neticeler vermiştir. Kanun suçu işlediği gün suçlu hak- kında karar verilmesini istihdaf et- miştir. Zabıta yakalanan suçluyu tan- kara Halkevinde resim ve tezyin sanat sergisi Mersin halkevi resim kursu dör- düncü resim sergisi yarın saat 16 da Ankara halkevi sal d açı- lacaktır. Bu sergide ev eşyaları ve tablolar teşhir edilecektir. Mersin halkevi atelyesinde çalışan gençlerin bir kısım eserlerini teşhir eden bu sergiyi Mersin Halkevi ar şubesli öğ- retmeni ressam Bay Ali Cemal Benim tertip ederek bu yolda Mersin halke- vinin değerli çalışmalarını, kendi e- seri olan Atatürk tablosunu da tale- beleriyle birlikte aynı sergide teşhir etmektedir. ——— Yurdun muhtaç çocuklarını mesut görmek hususundaki : asilâne, insani düşünceleriniz Çocuk Esirgeme Kurumuna vereceğiniz bir lira ile tahakkuk edebilir. —ÖY ĞAT deceği maddi subut delilleriyle bir- likte vakit geçirmeksizin aynı günde Cümhuriyet Müddeiumumiliğine tes- lim ve Cümhuriyet Müddeiumumisi de gene aynı günde, vaka şahitlerini ve ehli hibreyi de hazır bulundurmak suretiyle suçluyu mahkemeye sevket- mekte ve mahkeme de gene aynı gün- de suçlu hakkında kararını vermekte- dir. Bu suüretle suç işlenir işlenmez mahkeme de delillere el koyarak işim hakikatına nüfuz etmek imkânına maliktir. Mahkeme kendisine arzedi- den delilleri toplarken biraz evel hâ- ldiseyi müşahade etmiş olan şahitle- Tin taze malümatına istinat etmekte- dir. Mahkeme tahkikatında tam bir selâmet mevcuttur. Hâdise, vükuunu müteakip mahkemeye delilleriyle ar- zedilmiş olması dolayısiyle tahkikat her türlü tesir ve tezvirden âzade bir surette cereyan eder, Bu pratik ve kı- sa sistem Mmahkemenin selâmetini ve adaletin açık bir surette tecellisini temin etmek itibariyle cemiyetin ve ferdin hukukunu aynt suretle hima- wye altına almaktadır. Cümhuriyet Müddeiumumtleri meş hud olarak işlenen suçların delil- derini aynı günde tespit ve izhar e- iderek mahkemeye müracaat etmek Yazık oldu.... Bizim edebiyatçılar ve münak- kitler, hâlâ : “Yazik oldu Sleyman efendiye» müsramın — üzerindedirler, Rah- metli Süleyman Efendiye yazık 0- lup olmadığı hakkındaki fikrimi tekrarlıyacak değilim. Fakat gözü- nüzü biraz dünyaya çevirecek olur- sanız, farkedersiniz ki yeryüzünde Süleyman efendiden çok fazla ken- disine yazık olanlar yok değildir. Bugün gazetede okuyacağınız haberler, Slovakya'nın Çekya'dan ayrıldığını, Karpatlaraltı Ukranya- sının Macaristan'la Lehistan arasın- da bölüşüldüğünü, hülâsa, harp son- rasında doğan Çekoslovakya deli- ö1: di J Dıvarların ağzı! fi elaei aa ireri « het Adamın biri viran evinin kar- şısına geçip: — Sakım, bana haber vermeden yıkılayım deme; sonra A_llı_ıh gösteme;in, çoluk çocuk hepimiz altında kalırız! dermiş. Böylece günler, haftalar, aylar Milletin mürakabesi, idare ü- zerinde hakiki ve fili olmadık- ça ve böyle olduğuna milletçe kanaat edinmedikçe halk ida- resi vardır denilemez. Onun için Büyük Millet Meclisinin | yvazife ifa etmesi en ufak bir tereddüde mahal vermiyecek salâbetle' olacaktır. 1. İNÖNÜ kanlı gençliğ loy n hayatının yirmi birinci baharında gözlerini yumduğunu size anlata- caktır. O halde Süleyman efendiye de- ğil, Mazarik ile Beneş'in ülkesine yazık oldu. - İngiltere'de ve Amerika'da de- mokrasi ve Çekoslovakya hakkın- da konferanslar vermiye giden za- vallı Beneş'e de, artık, dinleyicileri önünde hitabeler değil, mersiyeler okumak düşecektir. — T, İ. geçmiş .Bir kaşam döndüğü za. man adamcağız bakmış ki ev yı- kılmış; bütün aileyi altma almış. Biçare teessürle açmış ağzını, yumnmuş gözünü: — Böyle mi sözleşmiştik senin. le diye bağırmış, hani yıkılma- dan önce haber verecektin? Nihayet, harabenin dili açılmış: — Haber mi vermedim? demiş, dıvarlarımda çatlak söndiğin şey- ler benim açılan ağzımdı. Fakat sen sıva ile, çamurla bunları ka- " patır ve benim sana söylemek is. tediklerimi anlamazlıktan gelir- din! Ingiltere'de senelerce hapiste yattıktan sonra çıkan eski bir mahkümun “drvarlarım ağzı var!,, isimli bir kitap yazarak zengin ol. duğunu okuyunca bu hikâyeyi ha- tırladım di Dırvarların ağzı da var demek! îîi olduğunu eskiden beri bilir- Avrupa - Amerika? t Bir hll!llz âliminin yaptığı he- saplara göre, güneşin bir takım tesirleri neticesi olarak Amerika ile Avrupa senede bir metre ka- dar yerlerinden oynarlar; birbir- lerine ya yaklaşır, yahud da uzak- laşırlarmış. * Dünya vaziyetinde bir türlü is- tikrar temin edilememesinin sebe- bi, acaba, bu hesaplarla fennen izah edilmiş mi oluyor? Fakat, bilemiyoruz: ne bu iki kıta birbirine yaklaşır, ne zaman uzaklaşır? Meşhut suçlar kanununun neticeler verdi Emkânına maliktirler, Fakat bazı hâ- diseler olabilir ki bunların haiz ol- dukları şerait Müddeiumumilerden iderhal mahkemeye müracaat etmek dmkânmı nezeder. Bunlar müstesna hallerdir. Esas itibariyle suçu işler- ken görülen veya suçun işlenmesini müteakip suçluü olduklarını gösteren eşya ve eserlerle yakalanan suçlu hak kında delillerin derhal zabt ve tespit edilerek mahkemenin takdirine arze- dilmesinde müşkilâta tesadüf — edil- mez. Şuskadar ki müstesna hallere de maksur olsa meşhud suçlar kanü- nu Müddeiumuminin noksan deliller- le mahkemeye müracaatını terviç et- memiş ve bu takdirde kendisine, de- lillerini noksansiz tespit edebilmesi için 24 saatlik bir mühlet vermiştir. Kanun mahkemede adaletin tamamiy- de tecelli etmesine o derece itina gös- termiştir ki, Cümhuriyet Müddeiu- anumisinin dâvasını derhal inkişaf e- debilecek tamamiyle ölgun ve mustah- zar bir hale getirmeden ikame etme- sindeki esaslı mahzuru nazarı dik- ikate alarak hakiki bir zaruret mev- cut ise pek müstesna hallerde kendi- sini gösterecek bu zaruret karşısında C. Müddei isi f uüsüle müracaat edebilmek salâhiyetini de dtanımıştır. Bir kaç rakam Suçluların” suçu işledikleri gün tmahkemeye sevkedilerek tecziye edil imeleri cezanın ibret verici tesirini şayanı kayıt bir surette artırmıştır. 'Bu suretle kanunun halk üzerinde iyaptığı terbiyekâr tesir dolayısiyle- dir ki, faraza İstanbul'da kanunun *tatbikine'başlandığı 936 senesi birin- <iteşrin ayında meşhuden mahkeme- 'ye intikal eden (511) iş tedricen te- makus göstererek bugün yarıdan aşa- ıiğı bir miktara inmiştir. Ankara ve İz- mir mahkemelerinden alınan ihsat tnalümat, oralarda da meşhud suçlar- ida aynı mikyasta bir tenakus göster- mektedir. Yukarıda izah edildiği üzere kanu- mun asıl hedefi, bel kemiği suçlu hak- ikında, hakiki bir zaruret karşısında ikalınmadıkça suçu işlediği gün mah- ikemeden hüküm almaktır. Kanun, tat bikatında bu hedefinde tamamiyle fe meş=a Suç fatlleri yüzde üç, dört- — le ifade edilebilecek pek az bir mik- tarı müstesna olmak üzere aynı gün- ide mahkemeye sevkedildikleri gibi mahkeme de işleri, denilebilir ki he- men aynı günde hükme bağlamakta- idır. Kanuni zaruretler dolayısiyle i- işin bir celsede karara bağlanması imümkün olmryan hallere pek nadir o- dlarak tesadüf edilmiştir. Bu nadir hallerde de mahi ler bu imkâ dığı doğuran noksanları en çabuk va- &rtalarla ikmal etmek suretiyle işi mihayet ikinci celsede karara bağla- maktadırlar. Kanunun, tatbikatta gösterdiği mu- waffakiyetin canlı bir delili olmak düzere kendisine en geniş bir tatbik sahası bulan İstanbul mahkemeleri- min vaziyeti gösterilebilir. İstanbul mahkemelerine 936 sene- si haziranı başından 937 senesi mayıs ayı sonuna kadar geçen bir senelik müddet zarfında (3785) meşhud suç dâvası sevkedilmiş, mahkemeler bu wâvalardan pek azını kanuni zaruret- der dolayısiyle yakın bir celseye te- hir ederek günü gününe halletmişler- idir. 937 senesi haziran ayına girildiği sırada bütün İstanbul mahkemelerin- ide meşhud suç vakalarına ait olmak tüzere elde ancak (6) dâva bulunmak- ita idi. , ... Net İşte kanunun memleketin her tara- Kında verdiği, gerek adliye ve gerek zabıta için şeref kaydeden ve tatbikı- ma geçildiği sırada en nikbin düşün- celeri de geride bırakan bu müsbet leri tatbik sahasını genişletme- neti Bu kl larla yaklaş ların vasatisini alırsak, belki de, şöyle bir netice elde edilecektir: Amerika Avrupa'nın demokrat memleketlerine yaklaşmakta, de- mokrat olmıyan memleketlerin- den uzaklaşmaktadır. Bunun da güneşin tesiri ile o- lup olmadığını ise, artık, Japon- lara sorunuz. Çünkü yer yüzünde güneşin oğlu olduklarını iddia e- denler onlardır. Eski İsa, yeni İsa! Istanbul mahkemelerinden biri- sinde karısını ve kaynanasmı öl- düren Isa'nın muhakemesi görü- lüyor. Zaman ne kadar değişmiş gö- rüyor musunuz? Bizim bildiği- miz, yahud bildiğimiz demiyelim de duyduğumuz eski Isa, el âle- min ölülerini diriltirdi. Bu Isa ise hem karısını öldürmüştür, hem kaynanasını! , iğe vesile olmuş ve kanun tadil göre- Tek 13. 7. 1938 tarihinden itibaren a- iğır ceza mahkemelerinin vazife gör- dükleri belediye hudutları içinde iş- denen ağır cezalı meşhud cürümler hbakkında da tatbik edilmeğe başlan- mıştır. Bu sahada alman neticeler de sürat ve adaletin tecellisi bak d şükranla kaydedilecek derecede müs- bettir. Teşekkür Validem Avide Tengirşenk'in vefa- tı dolayısiyle cenazeye iştirâk eden ve sair suretlerle taziyette bulunan dostlara ayrı ayrı teşekkür ederiz. Aile namına oğlu Recai — Mesut bir doğum Fotokrafçı arkadaşımız Celâl Şa - hingil'in bir erkek çocuğu dünyaya gelmiştir. Bay ve Bayan Şahingil'i teb- Tik eder, yavruya uzun ömürler dile- riz,