24 Şubat 1939 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 7

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

iti -2- 1939 ULUS f Kıral ve kıraliçeyi Kanada'ya götürecek olan ingiliz Repulse zırkhlısı, son manevralardan birinde ateş ederken l ASKERLİK BAHİSLERİ l Büyük Britanya müdafaa kuvetlerini muazzam bir hemen ittifaka yakın bir ekseriyetle kabul edildi. . ğa karar verdi. Evelki gün Avam Kamarasında milli müdafaaya sarfedilmek üzere- hükümete 800.000.000 ingiliz liralık yani 4.800.000.000 türk İliralık istikraz akdine selâhiyet veren teklif rakamla İngiltere hiç şüphesiz dünyanın en kuvetli hava, deniz ve kara kuvetlerine sahip bir memleket haline gelecektir. Bu mü- nasebetle İngiltere'nin bugünkü kuvetlerini hulâsatan anlatan bir makaleyi Paris - Midi gazetesinden tercümeyi muvafık bulduk: surette artırma- Bu muhteşem Ça v — İngilterenin bugünkü kuveli nedir! Geçen hafta, Çemberleyn avam kamarasında verdiği nutuk- da; “Fransa'nın hayati menfaâtle- rine karşı yapılacak bir taarruzda, donanmanın adedi şudur : Zırhlı (35.000 tonluk) 5 Muharebe kruvazörü 2 Kruvazör (5 - 10 bin tonluk) 25 İngiltere imdada koşacaktır.,, Di- Torpito 38 yordu. Denizaltı gemisi 19 Bu teminat sarih değildi. Yalnız, Tayyare ana gemisi 5 bu nutuk Çemberleyn'in İngiltere- Yardımcı gemi 26 nin Fransa ile olan irtibatlarına Seri torpil gemisi 16 taallük eden evelki nutuklarında Bu 136 parça harp gemisinin u- katiyet göremiyenleri temin etmiş mum tonajı 612.000 tondur. oldu. Çemberleyn'in sözleri, pratik o- larak şu demekti: Parisle ittifak etmek, iki memleketin muhtemel bir tecavüze karşı, askeri, sanayi kuvetlerini birleştirmek. Biz, fransız ordusunun kuvetini, bahriyesinin sağlamlığını ve hava- cılığının zayıflığını biliyoruz. O Bir anlaşmazlık olursa, “Homme Fleet,, Şimal denizinde ve Atlas- denizinde kol gezecek, fransız bah- riyesi de münhasıran Akdeniz'de harp etmek vazifesini alacaktır. Akdeniz'de harp edecek olan fran- sız donanmaları, İngiltere'nin Ak- deniz filosu 'tarafından yardım gö- halde, meselâ içinde bülunduğu - — Tecektir. muz sene zarfında Avrupa'da bir ihtilâf olürsa İngiltere “ne ile or. — taya çıkar? İlk aklımıza gelen şey, İngilte- re'nin yenilmez deniz — kuvetidir. Gerek kuvet, gerek sayı hesabiyle üstünlüğü ingiliz deniz kuvetinin, hem İngiltere'ye hem de Fransa'ya deniz hâkimiyetini temin eder. Şu aşağıdaki deniz harp kuvetlerine âit tabloyu gözden geçirirseniz, “İngiltere, denizlere hâkimdir. ,, Sözünü siz de tasdik edersiniz. Bu tablodaki rakamlar, müuhtelif sınıf gemilere âit resmi rakamlardır: Zırhlı ve saffı harp kru- vazörü 15 $ - 10 bin tonluk kruvazor — 50 Torpito 151 Denizalt: gemisi 54 Tayyare ana gemisi 6 Fakat Avrupa'da misli görülme- dik derecede çok olan bu deniz ku- vetleri, İngiltere adalarının, ve müstemlekeleriyle büyük muvasa- la ve seyrüseferyollarının müda- faasına kâfi gelmez. 4 Hükümet asri harp gemilerinden Mürekkep yeni bir- donanmanın tezgâha konmasını emretti. Bu do- nanma, 1939 dan 1940 a kadar de- nizlere indirilmiş olataktır. Yeni N İngiltere'nin Akdeniz filosu, ha- zerde şu parçalara ayrılabilir ; Zırhlı 3 Kruvazör 6 Tayyare ana gemisi 2 Torpido 30 Denizaltı gemisi 6 Bir anlaşmazlık başlar başlamaz, İngiltere, daha ilk günde deniz ku- vetlerini bizim emrimize âmade kıl- mağa hazırdır. Fakat Fransa'ya, daha ilk anlarda insanca yardım e- demiyecektir. İngiliz hükümeti, sanayi ile menfi müdafaanın, sağ- lam adamlardan hemen yarısını meşğul edeceğini düşünüyor. Fran- saya, ilk efradın nakli için on ay geçecektir. Fakat gelecek ordu, her ne ka- dar küçükse de mühimsenmiyecek derecede değildir. Bu ordunun ku- veti 1938 şubatının birinci günü neşredilen resmi bir rakama göre şöyledir : Kişi Muntazam ordu 166.700 İhtiyat 198.965 Teritoryal asker 203.899 Hind ordusu 55.259 Bu 624.823 askerin 100.000 den fazlası bugün müstemlekelerde hiz met görmektedir. hesaba katmiyoruz. Bir fransız Generalının yüksek kumandasına 500.000 insan verile- cektir. Fakat, b.u ordu sayı itibarile zayıf görünüyorsa da, cihazlanması ve techizatının evsafı kıymetini arttırabilir. İngiliz ordusu, tamamen mües- sir olacak surette motörleşmiş bir haldedir. Bu orduda bugün 1.500 tank vardır. 2.500 top, 10.000 ağır makineli tüfeği bir batarya haline koyabilir. İngiliz ordusu, kendi vasıtalariyle, bir cepheden diğer cepheye süratle yerini değiştiren mül 1 bir d kıtası teşkil edebilir. Dominyenları © eriye tayyarecilik kalır. Bu- gün ingiliz sanayii, ayda tak riben 400 tayyare yapmaktadır. İlk çıkaracağı tayyare kuveti 2.000 mo- dern tayyaredir. İngiliz bahriye - sinde 500 tayyare vardır. İngiliz müstemlekeleriyle — dominyonlarda eski tip 750 tayyare bulunmakta- dır. İngiltere bütün gayretlerine rağ- men ancak kendi müdafaas:na ye- tebilecektir. Bununla beraber, İn- giltere, fransız üsleri üzerine, bir- kaç bombardıman tayyare filosu da koyabilir. Fransız - İngiliz askeri ittifakında hava noktası zayıfdır. Bunu tamamlamak için hava sana- yili, dev gibi çalışmak mecburiyetin- dedir. Fransız - ingiliz ittifakı, her iki devletin bütün sanayiinin şiddeli bir iş birliği tutması sayesinde gün- den güne kuvetleşiyor. Bu ittifak, teşebbüsünde, sürat- le muzaffer olmak istiyen bir mü- tecavizi övütmeğe kâfi midir? Cevap şimdilik kati olarak veri- lemezse de, zaman demokrat mih- ver lehinde çalışmaktadır. Paris - Midi'den Anavatan ve Akdeniz filoları birleşmiş olarak Atlas denizinde manevra yaparlarken (ön plânda; Resolution zırhlısı) Kifaplar arasında Balıkesir mebusu Hayrettin Karan, milli bir destan yazmıştır. Destanın mevzuu Kara Mehmet adlı, bir Anado- lu çocuğunun Çanakkale muharebe. lerinden kurtuluş savaşının sonuna kadar yaptığı kahramanlıkların hikâ- yesidir. İlk çıkan kitapta İstiklâl mu - harebeleri bulunmadığına göre bu ayrı bir kitap olacaktır. 5 Birinci cilt, Umumi harptan İstiklâl muharebelerine kadar olan hâdiselerin Kara Mehmet gözü ve mantığiyle bir tahlilini de ihtiva etmektedir. Hayrettin Karan, bu kitabiyle milli ruhun ötedenberi susadığı büyük bir ihtiyacı tatmin etmektedir. Ne yazık- tır ki bütün tarihi binlerce kahraman- lıkla dolu bir milletin destanı henüz yazılmamıştır. Divan edebiyatı, en ko- yü renk ve izleriyle Arap ve İran ede- biyatının tesiri altında kaldığından bu devir şairlerinin milli bir destan yaz- mak için kendi his ve zihniyetlerine buna göre bir istikamet vermelerine imkân yoktu. İki asır içinde dünyanın en müazzam imparatorluğunun hangi kudretin eliyle yaratıldığını anlamak- tan o zamanın kültür sahipleri tama - miyle gafil idiler, Dini ve islâmi tesir- ler altında kalan zamanın mütefekkir- leri türkü osmanlı uünsurlarını teşkil eden ırkların en aşağısı ve türk dilini de en bayağısı buluyorlardı. Zamanın devlet adamları, ve hattâ sarayda bile bu fikir ve kanaat küvetle hâkimdi. Denilebilir ki hiç bir milletin tarihin- de bir milletin bu Ladar kendi özben- liği hiç bir vesile ile bu kadar hakaret görmemiştir. Acaba bu bir millet için bir seciye kusuru mudur? Hiç şüphe yok ki evet. Lâkin meseleyi başka ba- kımdan tetkik edersek bu meselede türkün kabahati yoktur. İmparator - luk, süratle genişlediği zamanlarda kendi idaresi altına giren akalliyetleri tamamiyle kendi hamuru içine soka - madığından bütün bu şikâyetler türk kültürüne hizmeti olan, olmıyan akal- liyetler tarafından gelmiştir. Bu akalliyetler, türkün daima şere- fini koruyan ve yüksek izzeti nefis sa- hibi bir insan olmasından istifade e - derek büyük makamları ihraz etmiş - ler. Ve ondan sonra türkün aleyhin - de yıldırımlar yağdırmağa başlamış - lardır. Meşhur Anadolu katliâmlarını yapan, İpşir gibi osmanlı paşaları, türk'ten gayrı kimseler olduğu gibi o zamanın mütefekkirlerinden sayılan, adamlar arasında türkün aleyhinde bülunan meselâ Enderuni Vasıf gibi adamlar da türk değildi. Ve türk kül- türünü hazm ve massetmemişlerdi. Böyle bir âlemin içinde milli heyeca. nın doğabilmesine imkân tasavvur e- dilemez. Osmanlı imparatorluğunun içindeki cemiyet tasnifi de yukarıdan beri gelen hava içinde başka milletle- rin tarihi tekâmüllerine nisbeten ta - mamiyle başka bir istikamet içinde in- kişaf etmişti. Memlekette tanizmattan sonra gelen nesiller bütün hüsnüni - yetlerine rağmen türk milleti denilen ve devletin temel taşı olan kütleye hiç bir zaman nüfuz edememişlerdi.(Ede biyatı Cedide) mektebinin vücuda ge. tirdiği roman ve şiirlerin türk milleti- nin hayatiyle ve türk milletinin tahas- süs tarzlariyle alâkası yoktu. Bunlar milletin sadece küçük bir akalliyetine hitap ediyorlardı. Romanlara mevzu olan eşhas yalnız İstanbul'un yük- sek ve orta halli aile tipleriydi. Biz millete doğru hakiki nüfuzun başlan- gicini meşrutiyete borçluyuz. Cüm - huriyet bu fikri son derecede inkişaf ettirdi. Artık romanlarımızın hikâye- lerimizin mevzuları, İstanbul'un sur - larından çıkarak bütün memlekete ya- yıldı. Artık yeni ve genç muharrirle- rin kalemlerinde Konya, Ankara'nın çiftçi ve köylü tipleri yaratılmağa başlandı, Sabahattin Âlinin eşhası bu. nun en güzel delilleridir. Fakat Faruk Nazif'in, Necip Fazıl'ın şiirleri ve hattâ Çanakkale muharebelerini bü - tün his ve renkleriyle yaşatarak ede- biyat tarihimize yeni bir servet ilâve eden Haluk Nihad'in şiirleri Sabahat- tin'in romanları kütle ruhunu doyur - maz, İşte tebarüz ettirmeğe çalıştığım nokta da budur. İran halkı, Hafız'ı, Şeyh Sadi'yi, lezzetle köylerde okur - lar. Ve herkes kendi kültür seviyesi nisbtei içinde büyük adamların mis - ralarından manâ çıkarmağa çalışırlar. Biz ise buna bir istisna teşkil ederiz. Bu bizim ve her halde pek de iyi olmı- yan kendi hususiyetlerimizdir. Hal - kın zevk ve seviyesi içinde onun ma- nevi zevkini millt ideale göre tatmin edebilmek ve türk inkılâbını onların ruhlarına aşılryabilmek için halkın alıştığı “âşık Kerem” (Şat an) Kara Mehmet, milli destan Şair: Bunca milli eser var bunca destan bunca yazı Dinle artık yükseleni milli sesi milli sazı diyerek Mehmet'in rüyasından başlı - yor. Gerek rüya ve gerekse bütün Ça- nakkale kahramanlığı bilhassa garbi Anadolu zevk ve zihniyeti içinde ya - zılmıştır. Konuşmalar bile Anadolu'- nun lehçesi içindedir. Bunu Mehmet'- in Emine ile görüşürken Emine'nin ağzından dökülen kelimelerde görü - yoruz: — Hadi aman sen de be— diye kıvranışı tam garbi Anadolu kı- zımın daima tekrarladığı klişe kelime- dir. Zaten eserin halk arasında okunma- sına sebep teşkil edecek en mühim nokta olan dilin halk dilinin aynı ol- masındandır. Kitap yalnız bir kahramanlık desta- nt değildir. Türk inkılâbının getirdi- ği yeni fikir ve sistemleri de aynı me- todla telkin etmek itibari:'e son dere. ce terbiyevi bir mahiyeti de vardır. Döğüşür de erkeği dişi aslan döğüş. mez mı? Yurda düşman üşer de kadınlara iş düşmez mi diyor. Türk inkılabından önce halkın arap delillere karşı gösterdiği lüzum- suz temayülü çok çetin bir dille ten - kit ediyor. Ve nihayet diyor ki Satar sahte şecere okunmaz da yazıları Vaftiz yapar zemzemle cennet satar bazıları türke karşı arap kültürünün ayaklı na- şirleri olan delillere karşı şairin hü - cumu hakikaten pek yerindedir. Umumi harbe kadar osmanlı camia- sı içinde daima muazzez tuttuğumuz arapların Umumi harpteki camiaya i- hanetleri karşısında, asırlardanberi i- ki kan kardeşi olan şii ve sünni türk- lerin Kerbelâ sahralarındaki muha - vereleri çok şayanı dikkatir, Velhasıl Hayrettin Karan tutmuş olduğu isti - kamet içinde bu eseriyle cidden mu - vaffak olmuştur. Ve eser kütlenin iç- timai ve ruhi zihniyetine pek uygun olduğu için, asırlardanberi okunmak- ta olan destan ve hikâyelerin yerine muvaffakiyet ve salâhiyetle oturacak- tır. Balkan harbından itibaren bütün muharebelere iştirâk etmiş ve Kuvayı Milliye'de ehemiyetli vazifeler yap - mış. Ve türk milletinin ıstıraplarını, hicranlarını en yakından duymuş ve tatmış olan muharrirde milli düygular bir feveran ve heyecan halindedir, İş- te bunu vicdanında bu kadar kuvetle duyduğu icindir ki böyle bir eser ya- ratmıştır. Vaktiyle mavzeriyle ve bir çok sahalardaki hizmetiyle herkesi kendisine sevdirmiş olan Karan, bu e- seriyle de halk camiası icin cidden bü- yük hizmet yabmıstır. Kendisini bü - tün samim? kalhimle tebriki bir vazi- f saymaktayım, Necibali Küçüka Telsizle yardım isfiyen vapurdan haber alınamadı Nevyork, 23 a.a. — Radio - Marine istasyonu bildiriyor: Empress of Australia adındaki in- giliz vapuru, evelâ “torpillendim” di- ye istimdad eden ve P.E.C.C. işareti- ni veren vapuru bildirmiş olduğu yer. de aramış ise de araştırması boşa git- miştir Empress of Australia, hali hazırda kaza mahallinde bulunan ve araştırma- lara devam eden Monntpelion adındaki Yunan vapuru jle temas ettikten son- ra Kanarya adalarına doğru yoluna de- vam etmekte olduğunu bildirmiştir. P.E.C.C. işaretiyle vapurun hüviye- tini tayine imkân olmadığından Radio- Marine, bu ayın 19 unda Landsenor'un 2.500 kilometre cenubu garbisinde ol- duğu bildirilmiş olan Pecton adındaki ingiliz gemisi ile temasa girmeğe ça. lışmaktadır. Radio - Marine, Avrupa'la kullanı- lan kodlarda “C” harfinin “ten” hecea sine muadil olduğunu bildirmektedir. Elektrik cereyanı çalanlar İstanbul, 23 (Telefonla) — 16 kişi şimdiye kadar elektrik cereyanı çal - maktan dolayı hapis cezasına mah - Seyfülmülük “âşık Ömer” tarziyle nü. fuz etmek lâzımdır, Memlekette köy odalarında kışın ocak başlarında oku- nan hikâye ve destanların hakiki türk hayatiyle hiç bir alâkası yoktur. Bu - nun için. küm olmüştur. Küçüksu'da plâj İstanbul, 23 (Telefonlat — Zirketi - hayriye'ye Küçüksu'da bir plâj açınak müsaadesi verilmiştir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: