22-2-1939 ( HAYA'T ve SEMAT S k Köylerde ve Sıhiye mecmuasının 93 üncü sa- yısında, Ankara Nümune hastanesi çocuk servisi direktörü profesör Dr. Albert Eckıtoııı in — 1935 sayımıma lm — üf üze- şehirlerde... hayat şartları köylerdekinden hay- lıca farklıdır. Böyle bir kasabanın elektrik ışığından dolayı orada gece hayatının az çok inkişafını düşün- k bile vilâyet merkezinin, kaza rine yazdığı raporda bütün yurd- daşlara istikbalimiz hakkında fe- rahlık verecek ve herkesin öğrenme si faydalı birçok güzel bilgiler var- dır. Çok sayın profesörün memleke- timiz nüfusunu bu kadar yakından hem de pek dan tetkik ederel merkezinin belki bir hastanesi ya- hut dispanseri, doğumevi ve her hal de hekimleri bulunur. Nüfusu on binden az olan bir yerde bir do- iumevı ile hekim bulununca o ye- rın, nüfus bakımından, hiç hekimi an köylerle bir tutulamı- bildirdiği neticelerden dolayı ken- dilerine ne kadar lqokkıı etsek az- dır. > Her şeyden önce, hoşuııuıı gide- ceği için, profesörün istikbal hak- kında verdiği müjdeyi burada ay- niyle yazacağım: “Garbi Avrupa memleketlerine kıyasen Türkiye'de bir taraftan yaş mahruti kaidesi nazarı dikkati cel- bedecek derecede geniş bulunmak- tadır.” Yaş mahr kette dört yaşına kadar çocııklınıı inidlee | yacağını ve köylerle şehirler arasın- da mukayese yapılırken bir yerde ııhıyo cqlnli!ı'nm ve hekim bulu- nup bul! ının da hesaba katıl ması iyi olacağın diyorum. Hekmlıim en büyük hizmeti, bel- ki, güç doğumlarla çocuk hastalıl larındadır. , Bu hizmetin de nüfus i iş- lerinde tesiri olsa gerektir, diye dü- ünüyorum. Bununla beraber, çok sayın pro- fesör tetkikinin daha baş tarafında, köylü diye ayırdığı halkın mühim kısmı köylerde ve küçük bir kısmı kmhı.lırdı yaşadıklarını bildirdi- ğind ihnime gelen o mü- ne kadar geniş ol deket is- tikbalinden o kadar emin olabilir. Garbi Avrupa'nın bazı memleketle- rinde yaş nııhnıtı kııdoumıı gittik- çe daral: düştük- leri bu sırada dost ve yüksek bir mütehassısın bize bildirdiği bu ha- berin yurddaşlarımıza sevinç ver- mesi tabiidir. Sayın profesörün, bir- çok garbi Avrupa milletleri ihtiyar- lamış olarak gösterilebilir, dediği halde Türkiye'yi genç bir millet o- larak tavsif etmesini âdeta bir teb- rik diye telâkki edebiliriz. Bu raporun büyük bir ehemiyeti de, sayın profesörün Türkiye'de köy lerle şehirler arasında, nüfus ba- kımından mukayese yapmasından ileri geliyor. Memleketimiz nüfusu- nun en büyük kısmı köylerde oldu- ğunu bildiğimiz için profesörün yap- tığı mukayeseli tetkik pek istifadeli olmuştur. Ancak, burada bir nokta üzerinde biraz durmamak kabil ol- muyor: Pek sayım profesör, tetkiklerinin her tarafında belli olan, garbi Av- rupalı zihniyeti ile köylüleri ve şe- hirlileri ayırt ederken, on binden *iğyğl nüfusu olan yerlerdeki halkı ü, daha çok nufıuu olan yerler- dekı hılkı dı irli diye sayıyor. şara gö çe henıı dogru olıuı bu türlü ıyırt et- me acaba bizim leketi için taleanm köylerle şehirler arasında mukayese üzerinde pek değerli bir tesiri olmıyacağı şüphesizdir. Profesörün, pek mânalı sayılarla ve güzel grafiklerle bildirdiği neti- l göre, lektimizin istikba- lini bize emin gösteren çocuk sayısı fazlalığı köylerimizdedir. Memle- ket nüfusunun en büyük kısmı köy- lerde bulunduğuna göre bu da bize ferahlığı artıracak bir noktadır. Fakat, gerçekten dost hoşa gitmi- yecek şeyleri de haber verir. Onun için profesör hııe şehirlerde çocnk f — azaldığ dı bıldmyor Şehir çocukları daha ziyade kültür sahibi olduklarından bu halin memleketin taalisi bakı- mından çok mühim olduğunu da — pek haklı olarak — ilâve ediyor. Şehirli bayanların kulakları çınla- sın! Bir de genç erkeklerin canını sı- kacak bir haber: Yınnı dört ya;mı kadar gençi kızlardan dıhı fıılıdır Evlenıııok istiyen delikanlıların acele lâzım, yobı kıı bulamıyacaklar! Çocuk nisbeti en yüksek olan vi- lâyet Gümüşanedir: Nüfusun yüzde 53,3 ü çocuk... Vlemlekelin en Mut- ru bDölgesi Acaba o diyarın nefis elmasından mı? O halde Gümüşane de uygun olur mu? Bizim memleketimizde on binden daha az nüfuslu bir kasaba kaza merkezi olur, vilâyet merkezi bile olabilir. Öyle olunca da kasabanın l da E vitaminini 'aramak lâ- zım. Bulı Havva e- şine yet edilen el: biyolojide de büyük mânası olur. G. A, İmar plânı olmıyan Belediyelerin yapacakları istimlâkler Bir kısım belediyelerin, şehir ve kasabaların müstakbel imar plânları tanzim edilmediği halde hiç bir esa - sa T İit ol V "'l Aali : * tediye edilmeden vakfa ve eşhasa ait gayri menkulleri yol açmak bahanesi- le istimlâk ettikleri ve bazı yerlerde de maili inhidam olduğu ileri sürüle- rek alâkadarlara tebliğat yapılmadan ve bazan encümen kararı da alınmadan tasarruf haklarına tecavüz edildiği, bina ve meskenlerinin yıktırıldığı vaki şikâyetlerden anlaşılmıştır. Dahiliye Vekâleti bu hususta vilâ, 'Namık Kemal pulları Posta Telgraf ve Telefon Umumi Müdürlüğünün Namık Kemal'in ölü- mü münasebesiyle bir seri pul çıkar- mıya karar verdiğini evelce yazmış - tık, Umum müdürlük çıkarılacak olan bu püulların mikdar ve kıymetlerini tesbit etmiştir. Namık Kemal serisi pullar 3, 5, 6, 7,5, 8 ve 12,5 kuruşluk olmak üzere 6 kıymette 100.000 seri basılacaktır. Pulların üzerinde Namık Kemal'in portresi bulunacaktır. Irak hükümetinin bir isteği Irak hükümeti, Bağdat elçiliğimi - ze müracaat ederek cümhuriyet hükü, metinin vilâyetler idaresi teşkilâtı ve idaresi hakkındaki mevzuatının toplu bir halde gönderilmesinin — teminini istemiştir. İrak hükümetinin istemiş olduğu vilâyetler idaresine ait bütün mevzuat elçiliğimiz vasıtasiyle Irak'a gönderilmektedir. yetlere bir tamim yapmıştır. Vekâlet bu tamiminde ezcümle şöyle demekte - dir: “İlerde yaptırrlacak imar plânlari. le lüzumsuzluğu teayyün edecek istim lâk lelerine tevessülden içtinap edilmesi iktıza eder. Bu suretle hem tasarruf haklarına riayet ve hem de Belediyeler fuzuli masraf ihtiyarın - dan vikaye edilmiş olur. Değer pahası peşinen tediye edil - meden yapılan istimlâklerle encümen kararına müstenit olmaksızın veya mütasarrıflarına tebliğ edilmeden ya- pilan hedim muâmeleleri kanuni takibatı istilzam eder mahiyettedir. Gerek istimlâk ve gerek hedim mu, amelelerinde yukarda tebarüz ettiri - len hususatın daima göz önünde bu .- lundurulması, plânsız ve kanunsuz ha- reket edenler hakkında kanuni taki - bata tevessül olunarak mağduriyet ve şikâyetlerin vukuuna meydan ve : ril i ve bu h ta | iyet nn Yenişehir tt ULUS Sinemasında Bu senenin en güzel filmi EKADINLAR HAPİSANESİ VİVİANE ROMANCE -. FRANCİS CARCO Ayrıca metro jurnal Her gün 14 - 16 ve 21 seanslarında: NTOS Orkestrası Yeni programı MACAR GECESİ 12,15 ucuz matinesinde ÇİFTE KUMRULAR L |llllllllIllllllllllllllllllllllllllllllllllIlllllllllllllllllll ııuıııııııııııııııııı'"' 3923 n ULUS S e VA İ R A i D A v A İ fA undan evel yazmış olduğum bir yazıda, milli zaferden sonra, Cümhuriyet hükümetinin almış ol - duğu çok yerinde tedbirleri ve Türk köylüsünün çalışmalariyle buğday istihsâlimizin, kırk milyon lira kıy - metinde bir artış gösterdiğini izaha çalışmıştım. Bu yazımla da başka bir bakırmdan, hükümet ve Türk köylüsünün, müş- terek himmet ve gayretleriyle, az yıllar içinde, halen yurdun her ye - rinde ekilmekte olan buğday tarla - larından yeniden kırk milyon lira - hk buğday artışının mümkün ola - cağını göstermeye çalışacağım. Son beş yıllık istatistiklerimizin gösterdiğine nazaran, memleketi - mizde hububat namiyle ekilen, ziraf maddelerin yüzde kırk yedisini buğ- day teşkil eylemekte ve elde edilen buğday miktarının da, senelerin va- ziyetine göre üç milyon ton artış ol- duğu görülmektedir. Umumi bir ba- kışla elde edilen buğdayın krymeti iki yüz milyon lirayı bulmaktadır ki, memlekette yetişen veya imâl e- dilen hiçbir maddenin bu rakkama yaklaşamadığı görülmektedir. Buğday denilen maddenin, yür - dun her yerinde kolaylıkla yetişti - ğine ve insanların da bu maddeye mutlak surette ihtiyaçları bulundu- ğuna göre miktarını istediğimiz ka- dar çoğaltmakta hiçbir tehlike ve mahzur yoktur. İstatistiklerin gösterdiği rakkama bakılırsa memleketimiz hariç olmak üzere dünyada, bir hektar yerden alınan buğdayın vasati miktarı, do- kuz yüz kiloyu geçtiği halde, bizde, umum vasatinin 750-800 kiloyu ge - çemediği teessürle görülmektedir. G eçen on beş yıl içinde, kırk mil- yon liralık buğday artışının se- bebi, hektardan alınan nisbetin faz- lalığından ziyade, ziraat sahasının genişlemesinde görmekteyiz, Türk köylüsü, elinde bulunan vesaitle, yine bugünkü yıllık çalışma zamanı içinde bir hektardan, o da müsait se- nelerde, almakta olduğu 7-8 yüz ki- loyu, bin kiloya çıkardığı gün, bü - tün memlekette, yeniden kırk mil - yon liralık bir buğday artışı ve köy- de de bir kalkınma hareketi görüle- cektir. Buğday ihraç eden hükümetler, iklim hususiyetlerini tetkik ederek, buğday yetiştirme bakımından mem- leketleri bir kaç kısma ayırmışlar - dır. Buğday denilen maddenin va- sıtları denize uzak veya - yakın olduğuna ova, vâdi, kır ve dağlık yerlerde yetişeceğine göre değiş - mektedir. Memleketimizin, güzel ve dünyaca makbul addedilen buğday - ları denizlere yakm yerlerden ziya- de geniş ve Orta Anadolu ile, şark vilâyetlerinin bazı kısımlarında ye - tişmekte olduğu görülmektedir. Dünyanın birçok yerlerinde ara - nan ve buğdaylar için örnek tutulan Amerika'nın Hard Winter ve Ma - nitoba buğdayları derecesinde An- kara, Eskişehir, Konya, Yozgat ve alelitlek bütün Orta Anadolu'da buğday yetişmekte olduğunu bize, yüksek Ziraat Enstitümüz'ün yap - mış olduğu mukayeseli tetkikler ve tahliller göstermektedir. N itekim, yüksek Ziraat Ensti - tüsü ziraat sanatları profesö - rünün yazmış olduğu bir broşürde Polatlı kazasının Kavsaklı köyün - den aldığı bir buğdayı yapmış ol - duğu tetkik ve mukayese ile Ameri- ka'nın Manitoba buğdayımın üstün vasıfları haiz olduğunu ve Eskişehi- rin sert buğdaylarının da Hard Win- tere müsavi ve Polatlı yumuşak buğ- daylarının da dünya buğdaylarının üstünde bulunduğunu iddia eyle - mektedir. Şu hale göre, memleketi- mizde esas itibariyle yüksek vosıflı buğdaylar var demektir., Azcak za- man ile ve bakımsızlık yüzünden tohumluklar bozulmuş, birçok tane- ler birbirine karışmış, sabit ve mu - ayyen olması lâzımgelen tiplerini kaybeylemiş oldukları için bunları tezelden temizlemek ve düzeltmek gerektir. Ziraat Vekâletimizin 6-7 seneden- beri tohumlukların ıslahı bakımın . dan aldığı isabetli tedbirleri yakın- dan bilmekteyiz, Yalnız bu sahadaki mesaiyi çoğalt- mak ve köylünün muhtaç bulunduğu güzel vasıflı tohumların ihtiyaca ye- tecek kadar verebilmek için bu işi devamlı olarak takip etmek lâzımdır. Islah edilmiş ve bu tohumların, âyni çalışma ve şerait altında köy - lüye kazandırdığı neticeyi aşağıda - ki mukayeseli râkkamlar göstermek- tedir. chüz tamamen ilmi esaslara İs- tinat etmekle beraber memle- ketimizde dokuz bugday bolgeıi var. Buğday arttırma HEETEİN Ve yla ' g M İ Tahsin COŞKAN Alınan buğday Bölge — Ekilensaha miktarı ton 1 884.613 637.652 2 341.926 359.682 ş 118.834 119.825 4 500.640 330.820 5 215.914 153.317 6 249.232 197.852 7 152.738 163.562 8 120.464 394.335 9 351.761 388.572 Memlekette yapılan buğday zira - atı sahasiyle elde edilen mahsul mik- tarını gösteren rakkamları olduğu gibi kabul etmemekle beraber yine bir tetkik ve mukayese mahsulü ol- duğu için şimdilik bunlarla iktifa zaruretindeyiz. — Bölgelerde ekilen saha ve her sahadan hektar itibariyle alınan mahsul düşünülecek olursa, yukarıda izahma çalıştığım, ayni sahadan alınan mahsul miktarını ço- ğaltma dâvası bir katdaha ehemiyet kesbeyler. Buğday tohumlarının ıslah, teksir ve dağıtma işine başladıktan sonra bir bölgemizde üç yıllık çalışma ile elde edilen neticeyi rakkamların ifa- de ve belâgatine terkedeceğim : Kocaeli Ekilen saha Alınan buğday bölgesi hektar ton 1934 21.334 22.981 1935 36.189 48.683 1936 128.108 168.011 Bölgenin üç senelik buğday va - ziyetini gösteren bu rakkamlar da, ekilen sahanın artışiyle beraber, bil- hassa hektardan alıman buğday mik- tarının dünya vasatisinin üstüne çı- kışı, Ziraat Vekâleti tohum ıslah is- tanyonlarmın yetiştirerek dağıttı - ğı ve bu cins tohumlardan ileri gel- diği şükranla görülmektedir. Koca- iHi bölgesinin vasıl olduğu bu rak - kam bizi umum? istihsâl vaziyetine verimini çareleri göre sevindirmekle beraber dünya vasatisinden ayrılıp bazı hükümet * lerin hektardan almakta oldukları neticelerle karşılaştıracak olursak onlardan henüz geri olduğumuz gö- rülecektir. O bölgeyi, ilerleme yo - lunda takip etmekle beraber yurdun diğer sekiz bölgesini bazı yıllar için- de ayni seviyeye çıkarmak için ıslah. erlarımızın daha çok çalışması ve bu işin üzerinde israrla durulması lâ - zımdır. İzahına çalıştığım mütaleamı hü - lâsa etmek lâzımgelirse : 1 — İhraca elverişli buğday yeti - şecek bölgeleri tayin ve tesbit et - mek; 2 — Ziraat Vekâletimizce 6-7 se - nedenberi yurdun muhtelif yerlerin- de açılıp ta her bakımdan tecrübe - leri yapılan ve iyi neticeler veren buğday tohumlarını teksir çiftlik - lerinde fazlasiyle çoğaltıp bölge çift- çilerine vermek; 3 — Teksir çiftliklerinde tohum- lar yetiştirilip bölge ihtiyaçlarını temin edinceye kadar evelce kısmen başlanmış olan selektör ve tohum te- mizleme makinalariyle bölgelerin ka- rışık tohumlarını temizleyecek âcil tedbirler almak; 4 — Buğday tohumlarının ekilme- den evel mutlak surette ilâçlandırıl- masını tahtı temine alacak çareler bulmak; 5 — Tarlaların iyi işlenebilmesi için köylülerin pulluk, tırmık- gibi vesaitle teçhizini temin eyelemek; 6 — Her sene kuvetten düşen çift- çı topraklarını kuvetlendirecek idari, zirat ve kanuni tedbir ve çarelerle bu mühim işi esasından halletmek; 7 — Tarlanın ekime hazırlanma - K4 | Gün İçin ön İçi İlk öğretim Güçlüğü bahse konulunca, hiç şüphesiz, her mesleğin güç tarafla- rı vardır; şayet meslekse mirasyedi- liğin bile,fakat güç meslekler arasın- da en gücü muhakkak ki öğretmen - lik mesleği, ve öğretmenlik mesle- ğinde de ilk mektep ogretmenlıgıdı Eskiler çocuklarını ken öğretmene “eti senin, kemiği be- nim,, derlerdi. Bu ata sözünü “çocu- ğumu döv, öldür, fakat okut ve öğ- ret,, mânasına alanlar bulunmuştur. Bence bu, ananım ve babanın öğret - mene karşı kayıtsız ve şartsız güve- nini ifade eder. Yoksa hangi ana ve baba çocuğunun, öğrenmek pahası - na dahi olsa, bir kemik külçesi haline gelirilmeısine rıza gösterebilir? Ha - kikaten, öğret in de taleb karşı bir ana ve baba şefkat ve alâ- kası besl inin asıl ol ki ana kuuğmduı henuı ıyrılmış yav- runun kendi tevdi edilmesine sebep oluf Fakat, ilk öğ- retim çocuğu öğretmenden sonsuz bir sabır da ister: merhametli, ıııı—- h, kayıtsız, titiz, sert, gevşek, türlü il ayrılıp mektep!e bir araya gelen kü- çükler öğretmen için, her biri ile ay- rı ayrı uğraşmak iktiza eden kaygı ve çalışma mevzuudurlar. Hangi ana kırk - elli çocukla birden uğraşmıya mecbur kalmış, ve hangi baba bu ka- dar çocuğu birden hayatm çetin yol- larına hazırlayıp alıştırmıştır? Ço- cuk psikolojisinin bütün ıorlıülı— riyle tatbik edildiği yer, bu ve bu gi- bi sebeplerle, ancak ilk mekteptir. Maarif Vekilliğinin “İlk öğretim” adiyle bir dergi çıkarmıya başladığı- nı dünkü Ulus'ta okur okumaz onu bulup tetkik etmek hevesine düş- tüm. İlk öğretim erbabına meslekt bilgilerini arttıracak bir dergi temin etmenin faydalarını burada izaha çal h degılım Yalnız mesleğin sında, toprağın gübrel ind tohumun seçim, temizlenme ve ilâç- lanmasında, köylünün noksan olan bilgisini artırmak; gibi, alınacak tedbir vye çarelerle, en büyük gelir kaynağımızı teşkil eden ve umumi tâbirle milli mahsulümüz olan buğday mahsulünün yakın yıl- lardz yukıelecegı ve bu uyede ya - İ Te t ycmden birçok milyonlarım gireceği muhakkaktır. Musiki bahisleri : Beş Türk Ankara Halkevi sahnesinde ilk türk bestekârlar neslinin eserlerini dinle- mek fırsatınır evin Başkanı Bay Ferit Celâl'in çok yerinde ve değerli teşeb . büsüne medyunuz. İlk dinlenilen eser hakkında tam bir hüküm vermek hiç bir musiki muharririne müyesser ol - mamıştır, Yeni bir eseri hazmedebil- mek, lâyikiyle anlıyabilmek için onu birkaç defa dinlemek gerektir. Maa - mafih yeni eserlerin, ilk dinlenişinde, insanın üzerinde nasıl bir intiba birak- tığını bilmek de faydadan hali olma, sa gerektir. Serdedeceğim fikirler tenkit mahi- yetinde değildir. Fikrimi söylemekle bestekârların krymetini her hangi bir surette azaltmak niyetinde de değilim. Ancak, insan, terzi dahi olsa, kendi üstüne giydiği elbisesinin kusurlarını bütün teferruatiyle göremez. Karşıdan o elbiseye bakan diğer bir terzi onun göremiyeceği kusurları görür ve ha - ber verir. Bundan dolayı da elbiseyi giyen terzinin kıymet ve mahareti a - zalmaz, Cemal Reşid'in Karagöz adındaki senfonik suitini bizzat bestekâr idare ediyordu. Raoul Lafarra'nın talebesi olan Cemal Reşid çok kuvetli bir mu- sikişinastır. Kendisinden güzel eser . ler beklemek hakkımızdır. Lâkin bu - rada şunu kaydedelim ki Karagöz sen- fonisinin programı çok uzuün halbuki musikisi bu programa nazaran çok ki- sadır. O kadar epizodu ve tabloyu bu kadarcık musikiye sığdırmakla eserin tâkibi güçletişirilmiştir. Ben, Karade- niz havasından sıranın Laz uşağına geldiğini anladım, o kadar. Bence, ya programı kısaltmak yahut ta eseri u . zatmak lâzımdır. Hasan Ferid Alnar'ın suitini din - lerken bende, bestekârın ayrı ayrı iki tesir altında kaldığı ve karar veremi - yerek zaman zamamn her ikisine de ka- pıldığı intibar hasıl oldu. Meselâ, eser- de'ara sıra alaturka motiflerin alaf- ranga kullanışı var ki ben şahsen bu - Yi Ğdi $ Eş bestekârı adam akıllı stilize edilip kullanılmalı yahut da tam alaturka çerçeve dahilin- de ışlenmelıdı Bu hususta ufak bir tereddüd, eseri kuvetten düşürür. Son- ra, Adagio'da basların pedali üzerine işlenmiş muhtelif sazların melodileri Borodine'i hatırlatmaktan hali kalmı - yor. 1 Hasan Ferid Alnar gibi Joseph Max'm, aynı zamanda da Suk'un ta . lebesi olan Necil Kâzım Akses'in çifte tellisine gelince. Modern ispanyol bes- tekârları tarzında işlenmek istenilmiş oları çifte telli motifi üzerinde biraz fazla durmak ve ritmini daha ziyade meydana çıkarmak iyi olurdu sanırım. Paris musiki muallim mektebinde tah- sil etmiş olan Ulvi Cemal Erkin'in piyano konsertinosuna gelince bu e - serde alaturak motiflerin çok büyük maharet ve muvaffakiyetle stilize e - dilip kullanıldığına şahit oldum. Yal , niz, bana kalırsa temler adam akıllı developp& edilmiş değildi. Andante - sinde ise kadans şeklinde değil lâkin hiç olmazsa orkestra refakatiyle kısa bir piyano solosu dinlemek isterdik.. Maamafih umumiyet itibariyle muvaf- fak olmuş addolunabilecek olan bu e- ser haklı olarak sürekli bir surette al- kışlandı. Ulvi Cemal Erkin'den çalış . masını ve bize güzel yeni eserler ver- mesini bekleriz. Paris'te Scola Cantorum'da tahsil etmiş olan Adnan Saygın kendi eseri olan Taş Bebek operasından sihir rak- sını çaldırdı. Mevzua uygun musikisi- le Adnan Saygın bize iyi bir dramatik bestekâr olduğunu isbat etti. Musiki - sinin fazla atonal olmasına rağmen pek haklı olarak o da sürekli bir surette alkışlandı, Bu yazıyı bitirirken bize bestekâr- larımızla eserlerini tanıtmak fırsatını vermiş olan Halkevi Başkanı Ferid Celâl'e teşekkür eder bu gibi sanat te- zahürlerinin srk sık tekerrürünü ha - lisane temenni ederiz. A durmayıp değ 1 hakkı da onları muntazam surette tenvir t in lü vakıf olarak işe ilk kademesinden başlıyan Maarif Vekilliğini tebrik etmeyi borç bili- rim. Çocuklarımız, benliğimizi istik- bale bağlıyan zincirin halkalarıdır. Biz ki istikbal denilince kendimiz ve ailelerimizle tünde vatanın istikbalini hatırlamak zaruretinde olan bir nesle mensubuz, yavrularımızın temiz ve emin eller- de kendileri, aileleri ve memleketle- ri için bizlerden daha faydalı unsur- lar olarak yetişeceklerine kani ol- mak isteriz. Onları ilk defa ellerine emanet edeceğimiz ilk mektep öğ- retmenlerine ilk defa verilen bu der- gi aklımıza, en tabii tedai ile, ço- cuklarımız için sarfına başlanılmış yeni bir gayretin ifadesi olarak he- pimizi nasıl memnun etmez olur? Nasuhi Baydar KÜÇÜK DIŞ HABERLER X Paris — Lö Tan gazetesine göre yakında Fransa ve Almanya endüs - triyelleri arasında temaslar yapılacak tir. X Bern — Bir karara göre İsviçre bundan böyle ecnebiler için ancak bir geçit noktası olacaktır. Hiç bir ecnebi hayatını kazanmak için İsviç- re'de çalışamıyacaktır. X Belgrad, — Naip Prens Pol, es- ki Başvekil Stoyadinoviç'i kabul et - öğrenildiğine göre, bu mülâkat çok samimi olmuştur. X Prag — Dahiliye nazırı Cerny beyanatta bulunarak yeni Çek-slo- vakya'da marksistliğe ve komünistli- ğe yer olmadığını bildirmiştir. X Belgrad — Başvekil ve Dahiliye nazırı B. Tsvetkovitch, pazar günü Münih'ten Belgrad'a avdet etmiştir. X Berlin — Selâhiyettar mahfiller Almanya'nın Finlandiya körfezinde Kotka yakınında Finlandiya'ya ait ufak bir adayı satın almış olduğu su- retindeki haberleri tekzip etmektedir. X Londra — Lord Halifaks, sovyet sefarethanesinde verilen ziyafette ha zır bulunmuştur. Bu ziyafette B. Çörçil ile İngiltere'nin eski Moskova sefiri Lord Çilston da bulunmuşlar- dır. X Varşova — Bazı ailevi işleri do. layısiyle birkaç gündenberi Paris'te bulunan — Başvekil Skladkovski'nin miştir. Eski Başvekilin yakınlarından Varşova'ya döndüğü gazetelerce bil- —