Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
12.1-1930 ÇŞ T [ HAYAT ve SIHAT | Medeni adam yürürken... Medeniyet yolunda değil, sokakta knıfnlt kaldırımlar üzerinde gider - €en, elbette dikkat etmişsinizdi böbreğin üzeri düz olur. Çocuğun böbreğindeki bu şekil 'ledcı.ıî adam ayaklarını biribirin - den bıı.-aı ayırarak yürür. Halbuki :'ef!emyete girmemiş iptidai adam 'ağda, bayırda, ovalarda bile, yü - Türken ayaklarını biribirine yaklaş- tırarak gider, Medeni adamla medeni olmıyan .d“m_'“ yürüyüşleri arasında bu fark ilkin, medeni olmıyanlara pro - testanlığı öğretmek üzere onların a- "tıırmg gitmiş olan, misyonerlerin İ.t_ızloriııe çarpmış ve sebebini dü - $ünmüşler. Onların fikrine göre bu f_ll'k medeni olmıyan adamlarım, i - çinde yaşadıkları ormanlardaki yol- arın darlığından ileri geliyor. Or - Man adamları üzerine basacak geniş yer bulamıyorlar da onun için ayak- biribirine yaklaştırarak yürü- Yorlar... Fakat ormanda ağaçların arasmdaki geçitler ne kadar dar ol- Sa, insanın gövdesi oradan geçebilin- €e ayakları da biraz ayırmağa yer bulunsa gerektir. Demek ki misyo- hnerlerin fikri makbul olamaz. Yürüyüş farkı, medeni adamın duralarından, iskarpinlerinden de L Niteki Y | ketlerdeki insanlar yalın ayak yürü- dükleri zaman gene ayaklarnıı bi - ribirine yaklaştırmazlar, belki — köylülerin yaptıkları gibi — daha zi- yade ayırrılar. Bu fark ne yolların genişliğinden, veya darlığından, ne de ayakların çıplak yahut iskarpinli olmasından gelir. İlk insanlar geçinmek için ye - Mmiş koparmak üzere ağaçlara tır - Manırlardı, tırmanırken de, ağaçla - Ya tutunmak üzere, ayaklarımı biri - birine yaklaştırırlardı. İptidai a - damların düz yolda yürürken bile ayaklarını biribirine yaklaştırdıkla- rı eski cedlerinin ağaçlara tırmanır - ken aldıkları vaziyetten kalmıştır... Dikkat ederseniz o yürüyüş farkı- nı yeni yürümeğe başlıyan çocuklar- da da görürsünüz, Çocuk da, çok de- fa, yeni yürümeğe çalışırken ayak - larını biribirine yaklaştırır. Korku - dan, muvazenesini öyle bulduğun - dan, deriz. Halbuki ayaklarını ayı- YULURUNUaA e" yus'ulücsr göne Cedie- ini; T K dan kal- Madır. medeni muhitin çocu- gu büyüdükçe yürüyüşünü de değiş- tirecektir.... Medeniyet bizim sade yürüyüşü - müzü değil, vücudumuzun şeklini bile az çok değiştirmiştir. Meselâ, çocukların göğsüne dikkat ederse - niz, hemen daima dört köşe yahut yukarı kısmı aşağı kısmından biraz daha dar olmakla — beraber mah- rut şeklinde olmadığ görür" çe iptidai insanların göğüsleri de bu şe- kildedir. Halbuki medeni adamla - rın en çoğunda göğüs en ziyade mahrut şeklinde olur. Demek ki me- deni çocuk büyüyünteye kadar en eski cedlerinin şeklinden geçer.... Böbrklerin, dalağın çocuklardaki şekli daha garip ve daha ziyade dü- şündürecek şeydir. Büyümüş insanın böbreği düz olduğu halde, çocuk da- ha annesinin karnındayken, böbre - ğin üzeri küçük küçük parçalara ay- rılmıştır. Çocuk doğduktan sonra bazılarında bu hal devam eder. Son- ra büyüdükçe parçalar birleşirler, iptidai i l l dığı gibi, ilk insanlara en yakın sayılan may- munların da hiç bir cinsinde bulun- maz. Onun için — insanın cedlerin - den birinin halini hatırlatması lâzım gelen — bu şekil hayat ilmi müte- hassıslarını çok düşündürmüş ve ni - hayet bu türlü böbrek şekli ancak denizde yaşıyan, balina balığı gibi, memeli hayvanlarda bulunmuştur. Annesinin karnında çocuğun dalağı da gene denizdeki memeli hayvan - ların dalağı gibi küçük küçük par - çalara ayrılmıştır. Çocuk büyüdükçe dalağın parçaları da yavaş yavaş birleşirler. Böbreğin de, dalağın da böyle kü- çük küçük parçalar halinde ol ı 915 Londra muahedesi İtalya'- z nın harbe girme şartlarını tas- rih ediyordu. Bu muahede 1917 de, Sen - Jan - dö Moryen itilâfiyle it - mam edildi. 7 Mayıs 1919 da, sulh konferansı yüksek konseyi eski alman sömürge - leri için mandaları tevzile iştigal e- derken, İtalya'nın baş murahhası Or- lando bir manda talep etmek istedi. Fakat hariciye nazırı Sennino cake- tinin eteğinden çekti ve kulağına fi - sıldadı: “Manda isteme. Ötekilerin daha çok miktarda su almalarına yaradığından, insanın pek eski ced- leri arasında su içinde yaşıyanlar bulunduğu kabul edilir. Hastalandığı vakıt bizi o kadar l dis'in de i: gene pek eski ve çok ot yiyen cedlerinden kalmış olduğunu, şüphesiz, bilirsi - niz... Muedmiyeti şeklinde de, fi- ziyolojisinde de bir çok değişmeler yapmıştır. "ledeniyet pek iyi bir şey olmakla beraber, onun sebep oldu - ğu değişmelere iyi denil , çün - kü her biri şimdi birer hastalık sebe- bi olmuştur. Meselâ göğüs şeklinin değişmesi akciğer vereminin çoklu - ğuna, apandis bildiğiniz hastalığa (bu hastalık iptidai insanlarda yok- tur) medeni adamların ayakta çok durmal * da damarların çabuk sertleşmesine sebep olur... G.A. Polonyada grip salğını Polonya'dan gelen haberlere göre, son günlerde Polonya'da müthiş bir Londra hedesinin 13 üncü mad - desini (sömürge tavizleri) tanımala- riyle iktifa et, çünkü 13 üncü madde- Yi kabul ederlerse, bütün muahede - yi kabul etmek mecburiyetinde kala- caklardır.” Sonnino, Londra muahedesinin A- driyatik hususunda gözettiği, - fakat muahedeyi tanımaktan istinkâf eden Vilson'un kabul etmediği bütün ital- yan taleplerini muzaffer etmek dü - şüncesine saplanmıştı. İtalya için al- man sömürgeleri üzerinde bir manda elde etmek şansını Londra muahe - desinin teyidiyle mübadele etti. Sonnino'nun bu sabit fikri ve bu hesabı italyanların sulh hususundaki inkisarlarını izah eder. İtalyan mu - rahhaslarının notlarını ve hatıraları- nı dikkatle okumak kâfidir. Fransa'- nın bu işte bir kabahati olmamıştır. *i ak ı talya Adriyatik'te bütün iste- diklerine nail olamadı. Vil - son'un ve aynı zamanda Loyd Corc"- un mukavemetleri malümdur. Lond- ra muahedesine istinat eden italyan “taleplerinin, italyanlar Fiyume ve Arnavutluk'daki ferdi teşebbüsleriy- le bu muahedeyi ihlâl ettikten sonra, güçleşti. Fakat fransız FuPyarı grip salgını hüküm sürmektedir. Po- lonya doktorları, salgının bu kadar şiddetli olmasını, sene başından itiba- ren h ların birdenbire deği T *f murahhasları mütemadiyen tarafları uzlaştırmıya çalıştılar. Sonra Anadolu meselesi ortaya çık- » —— —— |dır. W'dı— 130.000 insanın gripten olduğu tesbit edilmiştir. İnsan sesini taklit eden bir âlet Amerika'da Filadelfiya Franklen enstitüsünde yeni bir âlet yapılmış - tır. Bu âlet tıbkı insan gibi ses çıkar- maktadır. Vakıa radyolar, ve gramo - fonlar da insan sesini tekrar eden ve nakleden âletler, fakat yeni âlet, hiç bir insan söylemediği halde insan se - sine benzer sesler çıkarıyor. Bu âleti, Filadelfiya telefon kum - panyası mühendisleri bul: Tıb- —. — —— — —T Z n takada imiyaz hakları tanıyordu. Vil- son'un bir müdahalesi üzerine ital - yan murahhasları konferansı terket - tikleri sırada, yunanlılar, kendilerini Mustafa Kemal'in tard edeceği İzmir mıntakasını işgal ettiler. Yunanlıla- rı bu harekete sevkeden Fransa mt oldu? Yunanlıların Anadolu'ya ingi- liz donanması /oplarının himayesi altında çıkmış oldukları kimsenin meçhulü değildir. Nihayet, o zaman Rusya'nın içinde yüzdüğü anarşi dolayısiyle, Kleman- so ve Loyd Corc İtalya'ya dünyanın en zengin ülkelerinden biri olan, meş- hür petroller mıntakası Kafkasya'da yerleşmesini teklif etti. İtalyan eks - perleri sevinç içindeydiler. Fakat hü- kümetleri bir türlü karar veremedi, kı orğ gibi, piyano gibi tuıl;rx ve pe- dalları vardır. Yalnız, bu âletin telle- ri tıibkı insanın hançeresinde gerili bulunan, ve havanın çarpmasiyle ses veren “ses telleri” gibidir ve elektrik tertibatı ile ses vermektedir. Sesler, madeni tüpler dahilinde insan sesi to- nunu almaktadır. Hayatın içyüzü Hepsi yalnız benim kendilerinin mahremi olduğuma yemin ediyorlar. Siz işin, tehlikesini anlar görünmü- Yorsunuz. Ortada büyük bir tehdit ve haydutluk şayiası dolaşıyor; büu işe büyük avukatların da dahil olduğu söyleniyor. Bu sebeple olacak, üç haf- tadan beri yazıh ize tek müşteri Uğramadı. Mr. Kokeril, kurşun kalemi ile ya - Zıihanenin üzerine vuruyordu. — Yavaştan alınız, yavaştan alınız d?stum. diyordu, bunu protesto ede - Tim, bu çok çirkin bir kelime. Ortada he tehdit var; ne haydutluk. Avukat, öfke ile cevap verdi : — Hayır, vardır. Hepsinden para Almıyorsunuz. Fakat bu sayede âzap Sektiriyor, şiddet gösteriyorsunuz ki da o demektir. Mr, Kokeril göğüs geçirdi. — Aziz Fenvik, bu sabah ne kadar Mantıksızca sözler söylüyorsun! Bu Süretle, bu kafa ile buraya gelmen *t halde bir nezaketsizliktir. Bilir - Si ki benim hayatta iki şeye alâkam Yardır. Bunlardan birisi kuşlarım, isi de fevkalâde seyyal bir şey o- —19 Yazan: Filips Openhaym lan tarif edilmez, anlatılmaz zevkim, duygularım, Kokeril, gittikçe daha ziyade cid - dileşerek ve gözleri parıldıyarak sö - züne devam ediyordu : — O da insanları, şuraya, şimdi se- nin oturmakta olduğun sandalyeye o - turtmak ve hayatlarının en gizli, en karanlık bir safhasını ortaya vurunca onların çektiği istirabı seyretmektir. Benim zevkim budur. Bunları söylerken Kokeril'in gözle- rinde, Blis'in şimdiye kadar görme - diği acaip bir parıltı, âdeta bir ekstaz hali vardı. Öteki adam dedi ki : — Bu bir zevk olsun, olmasın. Şim- di buraya bütün — bunların bittiğini öylemiye geldim. Yarın ortağıma gi- dip ona da hakikati söyliyebilirsiniz, Onlara benim daha kâtiplik — ettiğim sıralarda p.ketlmden bir kaç yüz lira çaldığımı da söyliyebilirsiniz. Bunu öğrendiğiniz için yıllardanberi başı - ma tebelleş oluyorsunuz. Fakat artık bitti; bundan sonra benden bir tek ke- imdi sonra tereddütten tereddüde düşe - rek, nihayet vaz geçti. Akdeniz'de stratejik muvazenenin tesisi için on iki adalar kati olarak İtalya'ya bırakıldı. Bugün İngilte - re'nin Akdeniz'deki vaziyetini teh - dit eden o adarlar... Bütün müzakereler esnasında, fran- haber vereceğim. Onlar da işi öğre - nip fazla korkmağa lüzum olmadığı - nı anlasınlar. Kokeril dedi ki : — Dostüm, seni bu sabah pek man - tıksız görüyorum, Bir taraftan senin mantıksızlığın bir taraftan da kuşum, Tommi'nin keyifsizliği, Bu sebepten bugünü baş ağrısı ile bitireceğim ga - liba, Mr, Fenvik, müthiş bir öfke ile par- ladı : ğ — Gününüzü cehennemde bile bi - tirseniz umurumda değil! Ben burada tek bir maksatla bulunuyorum; — t6 bir maksatla! Ya müşterilerime 8€ vermek için o vesikaları bana geri Ve - rirsin, yahut da boynunu koparırım. Kokeril sandalyesinde geri eğildi : — Rica derim, şiddet yok, dedi, bu - yurun dostum, bütün yazihane emri - nize amadedir ; her tarafı arıyabilirsi - niz. Fenvik, hemen yazihanenin her ta - rafını araştırmaya başladı. Bütün çek- meleri, dolapları açtı, makine ile ya - zılmış müsveddeleri meydana dökü - yordu. Elden geçirmedik hiç bir kâ - ri öt parçası bile bırakmıyordu. —— © Mr. Kokeril, bir defa daha içini çekti : $ — Gene mantıksızlık, dedi, çok ileri gidiyorsun. Fenvik yerine oturdu : — Bu vesikalar geri iade edilinceye kadar buradayım; bir yere gitmem. lime bile al Ş k zı taktığınız müşterilere de hakikati Kokeril buna yazı makinesini ken - Tunus, Cibufi, Korsika meseleleri orfaya atılırken İtalya'nın sömürge isteklerinin menşet — Yazan: — Lüsyen Romiye FİGARO GAZETESİNDE GÜNÜN POLİTİK HADİSELERİ tazyika mukavemet edemez sanmış olmasıdır. İtalya, asgari olarak, B. Çember - layn'in tavassutunun kendisine be - davadan esaslı avantajlar temin ede - ceğini ummaktadır. Bu suretîe B. Çemberlayn'in kendi memleketinde- tereddütlerden mütemadiyen bocalıyordu. Sulh yapıldıktan sonra, İtalya ne eski hâmisi İngiltere'ye, ne de kre - sız delegeleri İtalya'yı gücendirme - meye ve hattâ tatmine çalıştılar. Doğ- rusunu söylemek lâzım gelirse, za - man zaman akamete uğrıyan ve dağı- lan bürokratik ananelerin tahakkü - mü altında, bir hamlede çok şey elde etmek istiyordu, ve takibedilecek e- saslı yol hakkında nefsine itimat e - demediği için, taleplerden manevra - lara, manevralardan tereddütlere ve şüphelere düşerek ki ve Amerika muvaccheSinşleki mev- kiini zayıflattığını farketmiyor. Azami olarak da, Almanya'yı şark- tan çevirerek, bütün sömürgeler me- kdeniz muvazenesi - nin ortaya konulacağı geniş 'bır dg - vaya, kuvete baş vurarak teşîık ettir- mek istemektedir. Almanya nın şah- si tercihleri bir yana bırakılı_rsz?. İ'- talya burada da farkında değildir ki, ingiliz imparatorluğundan mesul o - lan B. Çemberlayn'i tehlikeye koy - makta, bu suretle kendisine itimat göstermiş olanları biribiri ardından inkisara uğratmaktadır. selesinin ve  diler temin eden Amerika'ya kızma - Bğa ya cesaret edemedi: hıncını Fransa'- dan almak istedi. L ondra muahedesinin, Sonnino'- nun talihsiz hesabına sebebi- yet veren ve İtalya'nın bugün yeni - den ileri sürdüğü 13 üncü maddesi şöyle formüle edilmiştir: “Fransa Ve İngiltere Almanya'nın zararına ola - rak sömürgelerini arttırdıkları tak - Gerçi vatanperver fakat dar görüş- lü, entrikacı ve çapraşık niyetli, pra- tik hal şekillerini sabit fikirlere fe- da eden Krispilerin ve Sonnino'ların zihniyeti hâlâ Roma'nın bazı bürola- rında yaşamakta ve gençlerin tulüa - tiyle mezcolmaktadır. İtalya'nın karşılaştığı meseleler müşküldür. Fakat başkasına karşı değil başkasiyle birlikte çalışılmak tirde, bu iki devlet İtalya'nın, bilhas- sa Trablus, Somali ve Libya'daki i - talyan sömürgelerinin hudut!ın me- selelerinin kendi lehine halli husu.- sunda, bazı âdil tavizler talep edebi- leceğini prensip i.ibariyle kabuül e- derler. Bu madde sömürg* terki, ital- yanlar için yerleşme imtiyazları ve- ileri rak terki hususun- ya kendilerine top Durada BZ * * * Bugün faşist politikası Fransa ile davayı yeniden açmış bu - lunuyor. Bunu açmak için italyan im- Paratorluğunun Cenevre ve Paris ta- rafınd:m /tanılmasını ve Fransa'nın ayrı bir ingiliz - italyan anlaşmasına razı oluşunu beklemiştir. İtalya böyle hareket ediyorsa, se- bebi Fransa hakkında günü gününe yaışlış ve maksatlı malümat almak su- retiyle, memleketimizi şiddetli bir istendiği günden itibaren bunlar me- sut bir şekilde halledileceklerdir. Kontrol Bir ilşi. aydan beri, İstanbul gaze- telerinde, belediyeden ve kontroldan sık sık bahsedilmekte, kontrolun fa- ziletleri ve şekilleri hakkında maka- leler ve hattâ başmakaleler yazıl- maktadır. Bu yazılardafi' anladıkla- rımızı şu suretle telhis edebiliriz: — İstanbul'da belediyecilik bakı- mından görülen noksanlardan biri de esnafın kontrolsuzluğudur. — Halbuki İstanbul'da kontrol va«- ifesiyle mükellef lar “say denecek kadar” çoktur. — İmdi, bu iki tezad ancak muay- yen bir kontrol memurunun muay- yen mıntakada muayyen esnafı tef- 'tiş etmesi, ve, hatır ve gönülü, yahut menfaati vazife hislerine üstün tut- ması ile izah edilebilir. — Bu vaziyetten bizzat esnaf da memnun değildir. — Şu hale göre kontrolun şeklini değiştirmek, ve meselâ, kontrol me- murlarını her zaman ayrı bir mınta- kaya göndermek lâzımdır. Tavsiye edilen çare muhtelif çare- lerden biri ise de başlıca tedbir el- bette bundan ibaret değildir. Sadece kontrol, mevzuunun iyice tahdidini tazammun eder: Kontrol, icra değil- dir ki onda kararın ve hükmün yeri olsun. Kontrol memuru yalnız tesbit etmek gerektir. Nizamlara mı â hareketi görülen esnafa bu hareke- * tinden dolayı para cezası tayininde kontrol memurunun salâhiyeti kabul edilirse ceza mikdarı üzerinde mü- nakaşa'da zımnen kabul edilmiş sa- yılabilir. Kontrolun konkre esaslara bağlanması ile hakik” kontrola doğ- ru ilk ciddi adımın atılması kabil o- lacaktır: Faraza temizlik bakkala ve bakteriyologa göre büsbütün ayrı şeyler değil midir? Kontrolda indi'- BU Ankara Borsası 11 IL. kânun 1939 fiyatları da hiç bir telmih yoktur. DEE cak hudut meselelerinin halli zikre ÇEKLER dilmiştir. 5 Acılış F Kapanış F. İşte 7 son kânun 1935 de L;;al a aSY ÜCERE T ini anlaşması bu maddenin Londra 5.88 $.91 AUe L a a Ordu. Hudüt | |( Nevyork 125.8625 - 126.5025 hükmünü yerine getiriy y Paris 93225 93518 “ieashihleri yapılmıştır. Fransa'nın Ha- ı(l:mânq 6.6225 6.65715 K n ğ L enevre 28.46 28.6050 beş imparatorluğuna alâka -göster Amsterdam 68.4625 — 68.81 Memesi ve fransız - habeş demiryolu gerl;nd 504725 — 50.73 $ 5 rüks 21.27 21.3775 hisselerinden bir kısmının italyanla- Atina 10725 — 10775 Ta terki suretiyle “âdilâne tavizler”- ğofva ı'ğ"ğ ıâîğ Ta| e a de bulunulmuştur. Fransa üstelik, İ- yad'rid ;.ı:z ;.91 talya', ; ivati) - arşova 23,8250 — 23.9475 yi mn'Mılletler Cemıyîtı ne kar- Büdanente 248050 — 25.02 şı Habeşistan'ı cebren fethine müza- gü;ıreıd 0.8975 0.902?"5. hi n dör elgraı 2.8125 2.8 ma;:; e;mBek teahhüdüne de girişiyor sYOlı'gıh.ır:ı. ,443,;5 âuîg;ğ u u pek İ v tokho 30.2750 0. Tardu. Tz W K lanlacak Dir yey'o Moskova 2373 — 2385 7 yanın davasını Cenevre'- T de müdafaa hususunda gösterdiği se- ESHAM VE TAHVİLA bat da aksini ispat eder. 1933 Türk Borcu I. 19.325 19.30 ( Peşin ) 1933 Türk Borcu II. 19.35 — 19.325 Peşin 1933 Türk Borcu III. 19.325 19.325 ( Peşin ) 1933 İkramiyeli Ergani 19.675 19.675 1938 955 İkramiyeli 19.40 — 19,40 1934 945 Hazine tahvili 45.75 — 45.75 1938 945 Hazine tahvili 93.75 — 03.75 Sivas — Erzurum Hattı İs, III 1915 — 19.225 Anadolu Demiryolu — - L ve II. 4010 — 40.10 ( Peşin ) J ye ve keyfi'ye zerrece yer bn'ı_kılm.ı- dığı takdirde onun tesiri tımuı'edıl- miş olur: İlk önce kontrolda - sistem tesis etmeliyiz. Bunu, pek tabii olarak, kontrol — heyetinde aranacak hususi vasıflar takip eder. Kontrol heyetleri, dün- her tarafında ,mümtaz heyet- lerdir. Yüzbinlerce lirayı tevdi etti- ğiniz veznedardan kefaletin türlüsü- sine mevzu olanlara dahi cemiyetin nizamlarına riayet hislerini - telkin edecek olan kontrol memurundan dir: Kontrol memuru, kullananca it- ma olunmak zarureti ihmal edilme- da, pek itina ile tatbik edilen bir prensip halini almıştır. Demek ki, kontrol heyetlerini teşkil ederken gene herkesin bildiği: *“Ne ekersen onu biçersin,” diyen ata sözünü ilâve edebiliriz. — N. Baydar Eskimiş diye köşe bucağa a-. tılmış, ayakkabı, çamaşır, el- biselerini Çocuk Esirgeme Kurumuna ver, Yoksul ço- cukların kışın soğuktan ko- lursunuz. Mr. Fenvik'e dedi ki : — Bir takım vesikalar arıyordunuz; zannederim ki büunları bu çantanın i - çinde bulabilirsiniz. Mr. Kokeril dona kalmış ve afallaşa- rak Blis'e gözlerini Fenvik sessiz duruyordu. Nihayet Kokeril bağırdı : — Sen bir hırsızsın; gittin, benim odamı soydun. Blis, çantayı Fenvik'in yanıma bı - raktı ve efendisine dönerek : — Belki ben bir hırsızım, dedi, fa - kat siz de bir haydutsunuz. Bir an sessizlik hüküm sürdü. Kim- se nefes bile almıyordu. Kokeril'in yü- zü kireç gibi olmuştu. Sözü gene Blis aldı : — Eğer bana bir İl çevirmişti. Mr. . t disine doğru çekerek ceyap verdi : — © takdirde ben de yazımı yazmı - ya devam ederim- Bu sırada Blis, yavaşça aşağıya ine - rek bir taksiye atladı ve Akropolis ku- lübüne gitti. Orada Kokeril'in hâlâ cebinde bulunan kart dö vizitini gös- terdi ve böylece adamın odasına kadar ç_ıktı. Bir çeyrek saat sonra gene ya - zihaneye dönmüş ve duvardaki deliğin arkasına geçmişti. Kokeril, hâlâ, yazı- hanesinin önünde oturuyor, - Fenvik de bir az ileride kollarını kavuşturmuş bekliyordu, K Blis, tam bu sırada kapıyı vurdu ve elinde bir evrak çantası olduğu halde içeriye girdi. fenalık etmeğe k niyetinde iseniz, buyurunuz. Yukarıya çıkarken kapıcıya yukarıda bir şeyler olması ihtimali bulunduğu - nu ve eğer asansörün zilini çalarsam bunun polisi çağırmak için olacağını haber verdim, Kokeril ayağa kalktı : — Şimdi ikinizi de mahkemeye ve- receğim, dedi, bu çantada benim hu - ;uıî esham ve tahvilâtım bulunuyor - u, Blis cevap verdi : — Ben bu kadar açık konuşmaktan hoşla_nrnam ama, bana öyle geliyor ki siz bir yalancısınız. Her ne olursa ol- srm_Mr. Fenvik'in size ait olan şeyle - ri size Yi:ıde edeceğine emniyet eder - siniz, Yalnız bundan i ç le daha var. öR ai v Bunları söyliyere antrede ve pence- redeki boşluğu gösterdi. Kokeril bağırdı : — Kuşları ne yaptın ? - — Hepsi dışarıda güneşleniyorlar. E Ber bu işi uslu akıllı halledecek olur - sanız, bir dakikaya kadar hepsi geri gelmiş olacaklardır. Yok öyle yapmaz- sanız hepsinin birer birer kopmuş yunlarını getirip buradan caddeye fırlatacağım. İ Mir. Fenvik, ayağa kalktı. Şemsiye - sini, çantasını ve eldivenlerini aldı. Yavaşça : — Fenvik, size yazıhaneye — kadar refakat edeceğim, dedi, çantanın için- de istediğiniz vesikaları mahvedebi - lirsiniz. Fakat, tabif, kendime ait olan evrakı bana verirsiniz. bo- |— Gene boştaydı. Daha da bu halde ge- — ae SAĞ d K ak Blis, Fenvik'e sordu : — Bu kadarından memnun musunuz — efendim ? . — Evet, Allah razı olsun. Blis, el çantasını Fenvik'e verdikten sonra her ikisine kapının dışına kadar refakat etti. Kokeril şimdi — yalvarır gibi : , bakıver, olmaz mı ? diyordu. Blis vadetti : İ S —Hepsini şimdi içeri koyacağım. — Ondan sonra da gelip beni gö * ve kartını uzattı. — Teşekkür ederim efendim, diye — cevap verdi Blis, ai İki kişi de oradan ayrıldılar, Blis, — kuşları içeriye aldı; yazıhaneyi sü pürdü; kapıyı kilitleyip anahtarı £ ropolis kulübüne götürdü. Ondan son- ra parka giderek oradaki sıralardan birisine oturdu. Cebinden not defte rini çıkarıp üzerinde ufak bir hesap yaptı. ' f çireceği dokuz ay, iki hafta ve bir gün kalmıştı. x— Misis Hit, delikanlının kahvaltı tep- sisi üzerine boşalttığı bozuk paralara elini süremiyormuş gibi baktı. Delikan — h sordu ; f ( Sonu var? . DA G eee eai darte nü istiyebilirsiniz. Fakat murakabe- — ancak ahlâki kefalet, yahut kifayet- ten başka bir şey istemezsiniz. Fıkı_l k; zamanımız ölçüleri daha çok maddi- — mek de, gene dünyanın her tarafın — onlara girecekler üzerinde, bir taraf- — tan hususi bir dikkat sarfı ve diğer — taraftan, maddi bir alâka gösteril- — mesi icap etmektedir. ğ Herkesin bildiği bütün bunlara runmasına yardım etmiş oş- — Gitmeden önce kuşlara bir iyict,' j Fenvik :- Ha rürsünüz, olmaz mı, dedi, işte kartım. n e .. YeR S T