EELLER A dddi Filistin'de kanlı çarpışmalar Telaviv ve ün akşam şimal lerine devam etmektedirler. âmıştır. Yü ât kesilmiştir. Yafa halkı birbirlerine girdiler mdüs, 4 a.a, — Kudüs'ün yahudi mahallelerinin birinde bir arap oto- üne bomba atılmıştır. Dört kişi ölmüş, 10 kişi yaralanmıştır. mıntakasında araplara karşı birçok hılmıştır. Bu mıntakada silâhlı çeteler küçük gruplar halinde faali- Dün, yedi kişinin yaralandığı taarruzlar haber Tel - Aviv, 4 a.a. — Birkaç günden beri devam eden sükünetten va hemhudut olan Yafa ve Tel - Aviv şehirlerinin halkı tekrar biri- lerine girmişlerdir. Arapların üzerine ateş edilmiş, çıkan mermiler- h bir kişi ölmüş ve iki kişi ağır surette yaralanmıştır. İnfilâk eden üç inbadan dört kişi ağır surette yaralanmıştır. İki şehir arasımda müna- Japon sarayında. yapılan fasarruf Tokyo, $aa.— Prens Konoye ve liye Nazıtı tarafından imparator- Bun iktısadi vaziyeti hakkında ve- €n malümattan şiddetle mütecessir in imparator, bir misal teşkil etmek Ere saray masraflarında tasarruf | ılfnau için tedbirler almıya karar Fmiştir. | lmparaturun masasında — ecnebi ;mleketlerden ithal edilen içkilerin Hine meşrubat olarak milli sake küul- hılacak, Mısır tütünleri yerine sa- Vfla Formos adasında yetiştirilen tünler içilecektir. Nihayet saray na- H tarafından verilen talimat müci- ice saraydan veya saraya verilecek in hediyeler bundan sonra kıymetli idenden olmıyacaktır. Altin dolu bir vapur karaya olurdu Kebek, 4 a.a. — Ascania ismindeki ğiliz posta vapuru Kebek'in şima- garbisinde Big-İşlana -*-sıda pöZ e aştur. Vapurun 360 yol- su karaya çıkarılmıştır. Vapur ez- mle üç milyon dolar kıymetinde al- 1 külçeler taşımakta idi. Vapur gemideki tulumbalar saye - ide tekrar yüzmeğe başlamıştır. Va: r bir romorkör tarafından Kebek'e türülecektir. İtalya erkânıharbiye reisi Berlin'e gitti Ber_lin. * a.a. — İtalya erkânıharbi- ı:eııi general Pariani Almanya er- niharbiye reisi Von Brantiç tara- idan vuku bulan dâvet üzerine dün şam Berlin'e gitmiştir. General ı_'lm civarındaki muhtelif askeri isatı teftiş edecektir. Sn'u tüi Liman memurlarının gece mesaisi ücretleri Bakanlar heyeti, liman memurları- 1 19.38 finans yılı gece mesaisi üc- '—lıen_ tahsisatının tevzi şeklini tesbit Diştir. Buna göre; î:;:t;n_ıırle'rile İstanbul ve İzmir Şet;i kf;lı;le_rme ve vekillerine her ha ve'ii I8I gece için 100, inzıbatı TeİdE :)ntrolaıîı.emur olanlarla fen a rına ve mülhakat liman reis- K © ve vekillerine 75, müstakil li- k memurlarına ve vekillerine 50, li- Mmemurlarına ve makinistlere ve “”"inf 40 ,tayfa ve odacılara 30 ar Tuş verilecektir. VK aa ee aa AA A Yeni tîf_rikamız Yüz sene uyuyan adam Yarından İtib, aren sayfala- Tımızda çok Orijinal ve heye: canlı bir tefrika bulacaksınız. Fransız mMacera edebiyatının en .luymetlı' mMüelliflerinden biri ?I.up eserleri fransız aka- demıs_ınce takdir edilmiş olan Henri Bernay tarafından ya- zflan bu romanda 1927 sene- m_nde yeni bulunmuş fenni bir usulle uyutulmuş olan iki adamın, Yüz Sene sonra cam tabutlarından çıkarak - tekrar î:yını kavuşmaları ve bir a- T Sonra- dünyanın alacağı :arıb Manzaralar karşısında ayr_etten hayrete düşmeleri tasv:r edilmektedir. j Jül Vern'in en güzel roman- -:in ayarında odan bu eserde îkîıî;ğîıtn:î ıî'ı.'n elele vererek Sürükli yecektjilîcanıa EŞYA Yarından itibaren sayfa- larımızda takib ediniz. Türk Fransız dostluğu (Başı I. inci sayfada) ve “âmü olacaktir - h inde yim.,, Hatay dâvasının düşündüğümüz şekilde halledilmiş olduğunu görme- mize müsait şartların teessüs etmiş bulunması bu dostluğun eseri olduğu kadar onun daha ziyade tarsinine de sebep olacaktır. İmzalanan muahede ile komşuluk muahedesinin temdidi hakkındaki müşterek beyanname bizim kadar bütün sulh dostlarını ve hususile komşumuz kardeş Suriye'yi sevindi- recek birer vesikadır. Zira Suriye ile aramızda ancak dostluk ve kardeş - lik hisleri cari bulunmak lâzımdır. Yanyana yaşamış olan've bundan böyle yanyana yaşıyacak olan iki mgilletin biribirine 3sha çok yaklaş- m>e-da Ki yakiın şarkta sulhun ebe- di olmasını temine en kuvetli zıma- nt teşkil eder. Hâdiseler iyi bir şekilde inkişaf etmiştir. Bundan böyle de aynı tarz- da yürüyerek mukadder ve müsbet intihaya vâsıl olacağını ümit etmek lâzımdır. İyi niyetler, şimdiye kadar olanı meydana getirwiştir; gene ay- nı iyi niyetler bundan sonraki vazi - felerini de elbette yapmakta devam edecektir. H t Nasuhi BAYDAR Bükreş civarında feci bir infilâk Bükreş, 4 a, a. — Dün öğle zamanı payitahtın civarındaki depolardan bi - rinde bir infilâk hasıl olmuştur. Bu - nun sebebi on gündenberi Romanya- da hüküm süren şiddetli sıcaklardır. Üç piyade cephane deposu harap ol - muştur. Facia kurbanlarının adedi he- nüz malüm değildir. Çölde susuzluklan ölen üç kişi Bağdad, 4 a. a, — Geçen cuma günü ailesi efradından beş kişi ile birlikte araba ile Bağdad'a gitmekte olan Ra- madi şehrinin hâkimi, çölde kaybol- muştu. Hâkimin arabası bugün bulun- muştur. İçinde bulunanlardan üçü su - suzluktan ölmüşlerdir. Çocuk Esirgeme K_urumu Çocuk Bakıcı Okulu Kabul Şartlari Çocuk Esirgeme Kurumunun An- kara'daki Çocuk Bakıcı okuluna 1 temmuz 938 den itibaren talebe kay- ştır. Kayıt lesi temmuz 938 nihayetinde son verile- cektir. Okul yatiılı ve parasızdır. Ted- risat iki senedir. Dersler nazari ve pratiktir. Okulu muvaffakiyetle biti- rerek diploma alan bayanlar Çocuk Esirgeme Kurumunun göstereceği yer lerde iki sene maaşlı olarak çalışmayı deruhte edeceklerdir. Okul, yalnız Bayanlar içindir. Çocuk Bakıcı okuluna yazılma ve alınma şartları şunlardır. 1 — 18 yaşından aşağı ol k 2 — İlk mektepten diploma almış olmak (Orta mekteb ile lise talebe- leri tercih edilirler. 3 — Sıhhati yerinde ahlâkı iyi ol- mak. v 4 — Okula yazılmak — isteyenler (Ankarada Çocuk Esirgeme Kurumu Merkezi Başkanlığına) ıdruin; isti- da ile müracaat etmelidirler. * 5 — Kayıt için gerekli olan evrak: Mekteb diploması, Nüfus hüviyet cüzdanı, Sıhhat ve aşı raporu, Hüs- nühal ilmühaberi, üç fotoğraf. dına başl . BU SATIRLARI OKUYAMIYACAK OLAN BİR SANATKÂR FLÜTÜNÜ ÇALIYOR, ANLATIYOR : ” Ankara çok güzelmiş ! Görmedim, göremiyorum. * Geçtiğim yollar asfaltmış, kenarlarında büyük ” Gölgeli Bir ağaçlar ” Fakat hissediyorum ki çok güzel bir yerdeyim ! flütüm, bir anam var yarmış yazık ki w VLA göremiyorum. ,, LA . —— Birile ötekini besleyeceğim Dört beş gün evel bir kaç hukuklu genç gazetemize geldiler. Yanla- rında kısa boylu, zayıf ve siyah gözlüklü bir ço- cuk vardı. Onun elinden tuütuyor, yürümesine yar- dım ediyorlardı. Gençler, bu meç- hul arkadaşı bi- ze: — İzmir sağır dilsiz ve körler mektebinden ge- çen sene birinci. likle mezun olan Şahin İşiner, di- ye tanıştırdılar, Ve ilâve ettiler: — Dün gece birinin: yardımiyle bizim yemekhaneye geldi, yardım istedi. Biz bu yardımı, çok kere kar- şılaşılan üç beş kuruş toplama sure tinde anlamıştık. Fakat 0 derhal tasrih etti ki bizden beklediği yar- dam para değil, kendisini çalışabi- leceği bir yere yerleştirmek veya böyle hayırlı bir işe vasıta olmak- tır. Size getirdik, Sanatını size gös- termek, dinletmek istiyor. Şahin İşiner kördü, Siyah gözlü- ğü bu kusurunu örtmek için tercih etmişti ve gözlüğün ara sıra burnu- nun üstüne düştüğünü hissedince körlüğünü kapatmak, örtmek ister gibi derhal düzeltiyor, kusurlu göz- lesini siyah camların arkasına giz- liyordu, ü biri Verdiğimiz iskemlenin bir kö- şesine, yavaşça ilişti. Koltuğunda- ki siyah, uzun kutuyu dizlerinin üstüne koydu. Bu kutunun içinde Şahin'in bütün serveti, ve bütün sanatı saklıdır: Flütü... Beklediği himayeye bir an evel kavuşmak ümidiyle çırpınıyordu. Etrafında kendisiyle alâkadar olan- larım mevcudiyeti ona, uzun zaman mahrum kaldığı belli olan şefkat ve ümid veriyordu. Boyundan ve yaşından beklenmiyen tok bir ses- - le ve temiz bir şive ile konuşuyordu. Biz sormadan söylemiye başladı: — Körüm, dedi, İzmirde'ki kör- ler mektebini çok iyi bitirdim, Son- ra cebinden çıkardığı şahadetna- mesini bize uzattı ve anlatmağa de- vam etti: — Şimdi onbeş yaşındayım. Mek- tebe 7 yaşında girdim. Ve girdiğim- den biraz sonra flüte başladım. 7 senedenberi bu demir çubuk üze- rinde çalışıyorum, Mektepte kabart- ma notalar öğretiyorlardı. Onlarla çalıştım ve daha ilk senelerde ken- dimi hocalarıma beğendirdim. Hat- tâ öyle ki son senelerimde hem ta- lebeliğimi muhafaza ediyor, hem de küçük sınıflara hocalık yapıyor- dum. Mektepte iken vaziyetim çok iyi idi. Mektep benim her şeyimi te- min ediyordu, annem de dışarıda evlere yardım ediyor, hayatını ka- zanıyordu. Fakat bir gün bana: — Artık mezun oldun, dediler, işte felâketli günlerim o zaman baş- ladı. Ne yapacaktım. Nerede çalı- şıp, karnımı ne ile doyuracak ve zavallı anneciğimi nasıl besliyecek- tim. Ankara'ya gelmeği düşündük. Çünkü ben Çubuk'ta doğmuş, An- kara'da büyümüşüm, Babam bir bin- başı imiş ve harpten dönmemiş.. Yol paramızı temin eder etmez Ân- kara trenine bindik. Bir seneden- beri buradayız. Annem çamaşır yı- kıyor, ev temizliyor ve hem kendi- sine hem de büyük annemle bana bakıyor. Fakat ben annemin ekme- ğini yerken çok utanıyorum. Hem de elimden iş gelirken... Beni bu hicaptan kurtarın, yal- varırım size. B u son cümeleden sonra bir müddet durdu; içinden de- rin bir teessür duyduğu besbelliydi . fakat hissettirmemeye çalışıyordu. Hattâ o kadar ki bizi de müte- Yazan: Kemal Zeki #rrcesececeee sersessanAAe Gencösman şeKkeRe SAA PALAAEAARANA essir ettiğini anladı. Derhal mev- zuu değiştirdi: — Ankara çok güzelmiş, dedi, görmedim, göremiyorum. Fakat an- nem anlatıyor. O onbeş sene evel çıkmış buradan, görmediği bu on- beş sene içinde Ankara'nın baştan başa değiştiğini, cennet kadar gü- zelleştiğini söylüyor. Her akşam o- nu dinliyorum. Geçtiğim yollar as- faltmış; kenarlarında büyük, göl- geli ağaçlar varmış. Göremiyorum, fakat hissediyorum ki çok güzel bir yerdeyim. Kendime bir de iş bulursam dünyanın en bahtiyar in- sanlarından biri olacağım. Kör bir bahtiyar... Şahin İşiner öyle içten, öyle sa- mimi ve öyle güzel konuşuyordu ki... Yaşından ümid edilmiyen has- sas bir içi vardı, Sanatının saklı ol- duğu yetde heyecanlar taşıyordu. 'Tadamadığı güzellikleri anlatır, o- nu görmek zevkinden mahrumluğu- nu yanıkırken içimizde üzücü bir ürperme hissettik. “Kör bir bahtiyar..” diye bir da- ha tekrarladı ve gene sustu. Biz de susuyorduk. Biz, kör Şahin'in kar- şısında sağlamlığımızdan utanıyor, o Bizim karşımızda türlü hislerin tazyiki altında mahcup, duruyordu. — Behni biraz dinlemek ister mi- siniz, diye sordu. — Çok memnun oluruz, dedik. Dizinin üstüne yerleştirdiği si- yah uzun kutusunu açtı. İçinden flütünü çıkardı. Parçalarını birbi- rine ekledi ve: — Şubert'ten bir parça, diyerek çalmağa başladı. Biz onu hayret ve takdir hisleri içinde durgun dinliyorduk; o, kü- çük ciğerlerinin bütün kuvetiyle flütünü üflüyor, çok seri el hareket- ğeriyle nağmeden nağmeye atlıyor- u. Şubert'ten, Bethoven'den parça- lar çaldı. Sonra dedi ki: — İster misiniz size bir de kendi eserimi, kendi bestemi dinleteyim, Bir türk marşı yaptım ben, dedi, notasını da ben yazdım, Flütünü dudaklarına götürdü. Heyecanla “Türk marşını” çaldı. Onu dinlerken azap duyuyor, fa- kat sanatını takdir ediyorduk. O- nu görmek azap ve elem duymak için, dinlemek de takdir için ye- terdi. — Yoruldun Şahin, dedik, biraz dinlen.. O yorulmayı kabul etme- di: — Hayır, dedi, ben flüt ağzımda iken yorulmak nedir hissetmiyo- rum, boş dururken yoruluyorum. Bir iş bulursam hiç yorulmıyaca- ğim. Hele anneme de bakarsam... Ve sonra annesinin ayda verdiği bir kaç kuruşu alırken içinin nasıl burkulduğunu anlattı. — Bu elindeki flüt senin mi diye sorduk, z — Benim, dedi, fakat bunu elde edinciye kadar da çok eziyet çektim., Benim İzmir'de flüt ho- cam B. İstavri' - dir, nazari ho - cam da alman Yeger'di. Onun flütünde çalışır- dım, Rica etim. Flütünü mektep- te bıraksın diye,, İyi bir adamdı; bıraktı. O flütle bir gün Elhamra sinemasında bir konser verdim. O zaman İzmir valisi olan Kâzım paşa da (General Kâzım Dirik) konserdeymiş. Beni beğenmiş. Kon- serden sonra çağırttı. Gittim elini öptüm. Bana dedi ki: — Oğlum Şahin, senin fevkalâ- de istidadın var. Çalışırsan muvaf- vak olacaksın. Bir şeye ihtiyacın var mı, benden bir şey ister misin, dedi. — Elimdeki flütü isterim. Başka bir şey istemem paşam, dedim. Fakat sonra öğrendim ki elimdeki flütün bana verilmesine imkân yok- muş. Çünkü mektebin demirbaşı idi. Bunun üzerine Himayei Etfa- le müracaat ettim.'Allah razi olsun, sevenler de yardım ettiler, Hima- yei Etfal bu flütü aldı bana.. Haya- tımda sevdiğim iki şey var benim: Biri annem, öbürü flüt... Benim ga- yeme gelince, bunlardan biriyle, ö- bürünü geçindirmek.... Ne yapabilirdik? Nasıl himaye edilirdi bu çocuk? Bilmiyoruz. fa- kat, bu sanatkâr türk çocuğunu hi- maye etmek hem bir insanlık bor- cu, hem de memleket borcu olduğu- na kaniiz. Sanatkâr Şahin İşiner'in ricala- rına kendi ricalarımızı da katıyo- ruz. Alâkalıların himayesini bek- liyoruz. Avusln[yı'dın Polonya'ya yahudi akını Varşova, 4 a. a. — Stants - Lavoy ve Yukarı Silezya'daki Polonya ma - kamları Avusturya'dan gelen yahudi akınma nihayet vermek için 12 nisan- da Polonya - Çekoslovakya hududun- da tatil edilen seyyah münakalâtını tekrar tesis etmişlerdir. İstanbul'da İlk okul kampları İstanbul, 4 (Telefonla) — İlk mek- teb talebesi için tahsis edilen beş kamp bugün açılmıştır. Bu kamplara yazılan talebe sayısı 400 dür. Darüşşafakaya talebe alınacak 1 — Darüşşafakaya talebe kayıd muamelesi Temmuzun 15 inden ağus- tosun 15 ine kadar devam eder ve 15 ağustosta kayıtlar kapanır. 2 — Kabul şartları şunlardır: a. - Anadan babadan veya yalnız babadan mahrum ve muhtaç olmak. b. - Bu yıl ilk okulun dördüncü sı- nıfına terfi etmiş olmak (Tahsili da- ha fazla olanlar veya geçen yıl dör- de geçmiş bulunanlar boşuna gelme- melidirler.) €. - Yaşı ondan aşağı ve on üçten yukarı olmamak. d. - Bu şartları haiz olanlar arasın- da türkçe, kıraat, imlâ ve hesaptan yapılacak müsabaka imtihanını ka- zanmak. e. - Müsabakayı kazananlar arasın- da çekilecek kurayı boş çekmemek, 3 — İlk müracaatta nüfus hüviyet cüzdanı, mekteb karnesi, çiçek aşı kâ- ğıdı. Sıhhat raporu ve bir vesika fo- toğrafı getirilecektir. 4 — Kayıt günleri: Pazartesi, Çar- şamba, cuma, saat 17 ye kadar, Temmuz ! Piyer Bönua'nın Atl ini nuzsa temmuz sıcağının, hepimizi bir haftadan beri birer harabe haline geti- ren bunaltıcı durgunluğu derecesini bulunca, ne korkunç bir tehlike olabi- leceğine dair olan unutulmaz misalin derhal hatırınıza gelmemesi imkânsız- dır: Antinea, mumya haline getirdiği kırk sevgilisinden sonuncusunu en ya- kın arkadaşına işte böyle bir havada bir çekiçle öldürtmüştü. Eyyamı ba- hur'da mı idik? Yoksa bilmediğimiz âlemlerde balta görmemiş aormanlar mı tutuşmuştu. Herkes biribirinin yü- züne mahzun mahzun bakıyor ve son- ra gözlerini gök yüzüne dikiyordu, Bir dosta sordum : “Hani bugünler- de Adana'ya gidecektin?” — Adana buraya geldi, cevabını ver- Ankara'nın tâzib etmiyen, buram buram terletmiyen sıkı sıcağından son- ra vücudu ipek tüllerme saran serin akşamlarını gecelerce andık: “Nerede o güzel saatler?” Istanbul'dan kuşlar göç etmiş! Ye- şil korularında kuşların ötemediği Boğaz köyleri, Çamlıca tepeleri tasav- vur bile edilemezdi. Evelki günkü yağmur Ankara'nın şurasına burasına da serpti. Fakat ne- reye bol yağdıysa oradan bize güneşin taze ışığını, ve biraz hava gönderdi. Yoksa bulutlar yere inmiş gibi etrafı - mızı kaplıyan sislere ve mütemadiyen yükselen hararet derecesine bakarak Galib Dede'nin ölmez mısralarını bile mânasız bulabilecektik : Giydikleri âfitabı temmuz, İçtikleri şulei cihansüz... Dün, pençeremden gördüğüm Keçi- ören sırtları gene kabartma harita vu- zuhu ile teressüm ediyordu. Hava şef- faftı; demek ki t h ol- ktan kurtulmuş, gene bildiğimi temmuz olmuştu. Tekrar Ankara'nın serin g ine kavuştuğ dan do- layı sevinebiliriz. Dikkat ediniz: Saadetimizin unsur- ları bugün biraz su, biraz havadır: Ya- rın “ah, bir parça güneş!” diye fer » yad edeceğiz: 'Temmuzda kışı, sonkâ nunda temmuzu yâdederek gelir geçe- riz. - Bizlere yaranmak — kabil mi- dir? — N, Baydar bi Doğuda temelleri atılan binalar Erzurumdan dün gelen malümata göre ötey gün Umumi Müfettiş B. Tahsin Uzer'in huzuriyle Erzürüumda 100.000 liraya yapılacak yeni doğum evinin temel atma merasimi törenle yapılmıştır. Erzüurumda 130.000 liraya yapılacak yeni ilk mekteb binasının temelleri de gene ötey gün B. Tahsin Üzer'in huzuriyle atılmıştır. Ağrı'da da gene ötey gün 44.000 liraya ihale e- dilen ikinci bir ilk mektebin temelle- ri atılmıştır. Aşkale kazasında sıfat istasşyonunun, Ağrı'da aygır deposü- nun de temelleri ötey gün atılmıştır. İstanbul muallimlerinin gezintisi İstanbul, 4 (Telefonla) — Memle - keti tanımak ve tedkiklerde bulunmak maksadiyle ilkokul muallimleri ara- sında tertib edilen gezintilere bugün başlanmıştır. İlk gezintiler liseler tah- sis edilmiştir. Gezintilere 200 mual- lim iştirâk etmektedir. Mısır üniversitelileri İstanbul'da İstanbul, 4 (Telefonla) — Miısır üniversitelilerinden mürekkeb bir ta- lebe kafilesi yarın Romanya vapuriy- le İstanbul'a gelecekler, üniversiteli- lerimiz tarafından ağırlanacak ve Galatasaray lisesinde misafir edile - ceklerdir. Talebeler burada üç gün kaldıktan sonra Ankara'ya gidecek- lerdir. Maliye meslek mektebi imtihanları bitti Finans Bakanlığına bağlı Ankara Maliye Meslek mektebinin imtihan- ları dün bitmiştir. İmtihanda muvaf- fak olanlar bugünlerde belli olacak- tır, Türkiye Tiftik Cemiyeti Koç- hisar kazası idare heyeti Türkiye Tiftik Cemiyeti Koçhisar kazası idare heyeti seçimi yapılmış- tır: Başkanlığa: B. Zihni Işık, vez- nedarlığa: B. Faik Mutlu, Kâtibliğe: B. Ömer Ayanlar, azalığa: Musa Yıl- dırım seçilmişlerdir. Yedek azalar da şunlardır: BB. Ali Emre tüccar, Kâmil Mus- tafacıklı tüccar, Nuh Müustafacıklı tüccar, İsmail Avcı.