10 Nisan 1938 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 4

10 Nisan 1938 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

T wLUus 10-4-1938 Musiki hayatı RADYO Alfred Korto şehrimizde *--: Öğle Neşriyatı: 13.30 Karışık plâk neşriyat — 12.50 Plâk: Türk musik_isâ ve halk şarkıları — 13.15 Dahili ve harici ha: berler. Akşam Neşriyatı: , », musikisi — 18.55 Masal Dede (Çocuklarâ masal) — 19.15 Türk musikisi ve halk şar* kıları (Amatör Cemile ve arkadaşları) — 20 Saat ayarı ve arapça neşriyat — 20.! Türk musikisi ve halk şarkıları (Salâhattiâ ve arkadaşları) — 21 Konferans (Behçet K emal Çağlar) — 21.15 Stüdyo salon or- kestrası: 1- Grieg: Peer Gynt - Suite İ Heimkehr. 2- Tschaikovsky: No. 5 Walzef | (Dornröschen). 3- Becce: Motturno, 4- Jo* s& Padouk: Paraphrase, 5- Louis Gross mann: Cs&rdâas — 22 Ajans haberleri * 22.15 Yarınki program, Değerli piyanist ayın 20 sinde Ankara Halkevinde kızılay menfaatine konser verecek — 24 — İnsan zayiatı: 3 zabit şehid, 2 za- ...0 vndeke Mi rİeinbee di ati Dünyanın en şöhretli piyanistlerin- » y a ğ ; & Ş den Fransalı Bay Korto'nun Kızılay ı;:'rî;"ı" 24 nefer şehid, 68 nefer : » S : ; Ankara merkezinin daveti — üzerine Hilğmannsü zeyleti Şehrimize gelip bir konser vermeyi Üç gemi (Buve, Osean, irrerzis- Habel GÜĞÜ vuretı ğ aa $ Ğ Bay Korto konserini bu ayın yir- tibl) batmış dört gemi (Enfleksibl K y se et y ; Golva, Suffern, Agamemnun) han: minci çarşamba günü akşamı Halkevi edemez hale gelmişti. Bunların ay- Sahnesinde'verı?cektir. Çi rıca havuzda tamiri lâzım geliyor- Yalnız piyanist olarak değil, kom- du. Yalnız batan gemiler üzerindeki pozitör ve muharrir olarak da tanılan zayiat şöyle idi: Aded 30,5 luk top 10 27,5 luk top 2 15 lik top ** ĞB 10 luk top 8 Yani ceman 44 top ve en az 800 insan. Cephane sarfiyatı bizimle kıyas kabul edemiyecek kadar fazla idi. Yalnız Dardanos civarına 4000 den fazla mermi düşmüş ve fakat — ba- tarya kumandaniyle takım kuman- danınm şahadeti hariç — hiç bir zararı mucip olmamıştı. Obüs bataryalarımızın atttığı 1600 mermiden 139 isabet vaki olmuştu. iYüzde ona yakın bir netice, Tek bir yaylım ateşimiz neticesinde İrrer- zistibl üzerinde 168 kişi öldüğünü İngiliz tebliğleri bildirmektedir. Hulâsa: Tasavvur edilemiyecek derecede ağır olan filo ateşleri al- tında ırkına has sabır ve sükünla o- turmasını bilen ve icabında gözünü kırpmadan ölümle yüz yüze gelen cesur ve kahraman kumandan, za- bit ve Mehmedciklerin bu sabrı ve fedakârlığı tesirini göstermiş ve bo- ğazın coğrafi durumu da buna in- zimam edince şu inanılmayacak ne- tice hasıl olmuştu : Dünyanın en büyük devletlerine mensub iki kuvvetli ve müttehid fi- lo Çanakkale önüne geliyor, bol malzeme ile harb etmeğe alışmış l ların ateş eti bile şüp- heye düştüğü eski bir takım toplar- la savaşıyor, karadakiler ancak 1900 mermi atıyorlar, kendisi yal- nız bir bataryaya 4000 mermi sa- -— wuruyor. Fakat sonunda karanm 4 topuna karşılık kendisi yalnız batan in üstünde 44 top “bizim 97 şehid ve yaralımıza kar- şılık kendisinden yalnız suda bo- gulanlarımn adedi 800 den fazla. Fi- Tonun 18 gemisinden 7 si saftan ha- riç kalıyor. Halbuki — müstahkem mevkiin harb kudreti olduğu gibi duruyordu. On hatlık mayn tarla- sından ancak 3 mayn patlatılabil- mişti. Bataryalar ve tabyalarda işlemez hale gelen toplardan hemen ekseri- si o gece tamir edilmiştiler. Üçüncü mıntakada, yani boğazın Marmara Hle birleştiği mıntakada bulunan tabya ise sap sağlam duruyordu. Buradaki toplar daha çok eski şey- lerdi, fakat önündeki mayn tarlala- rı yandan bu bataryalar ve ufak çaplı toplarla da muhafaza edildik- çe buradan geçmek gene ingiliz EYEK ü STT 6 mek, bütün dünyayı sindiren deniz kuvvetlerine rağmen bizim Çanak- kalenin karşısında yalnız deniz te- şebbüsü ile bir şey yapamıyacağını kabul '*etmek icab etti. Dünyanım bu en büyük deni Tehlikeye giren bir düşman gemisinin tahliyesi olan kara muharebeleri gösterecek- tir. Çanakkale kara muharebeleri arbiye nazırı Lord Kiç- TRĞEI daki adal devletinin bizim Çanakkale karşı- sında duyduğu bu aciz akıldan çı- karılmamak gerektir. Çünkü bu mü- dafaa ve saldırış dün olduğu gibi yarın da varid olabilir. Yalnız bir farkla; yarm boğaza saldıracak düşman karşısmda —dünün atıl ve geri Osmanlı devleti yerine yal- nız fenne, yeniliğe ve — mo - dern silâhlara dayanan cumhuriyet Ordusunu bulacaktır. Yarmın mü- dafaası dünkünden on defa, yüz de- fa bin defa daha şiddetli olacak- tır. Yarının teknik vasıtaları; bilen- ler ve kullananlar için ;pu müdafaayı on kere, yüz kere, bin kere daha kolaylaştıracaktır. O halde dün dünyanım en büyük filolariyle Ça- nakkaleyi denizden zorlamak kabil l yarının vasıtaları karşı- larının on beşte bir dahi mümkün değildi. Bu- na rağmen geçecek filo türk gemi- lerini ve türk kara kuvvetlerini kar- şısında görünc ne yapabilecekti? Burası çok meşküktü. İster istemez ingilizler için bu sevdadan vaz geç- sında bu akla bile getirilemiyecek- tir. — Ya karadan? Çanakkaleyi karadan zorlamaya k.ıl ne ) L (P REY in bu kitabım asıl metnini teşkil edecek i|ner, Ç daki ad da toplanan askerin başma memur ettiği General Hamiltonu vazifesi başıma gönderirken ona 13 mart 915 de hayli hafif meşrep olan - bir talimat vermişti. Bu talimata nazaran Lord hulâsaten şöyle düşünüyordu : 1 — Boğazı geçmek için donanma harekete geçmiştir, kara harekâtı ancak d ğı takdirde başlamalıdır. Bay Korto'nun şahsiyetine dair kısa- ca malümat vermeyi faydalır büldüuk. Alfred Kortoyu yirmi yaşında iken Bayröt tiyatrosu şan şefi olarak tanı- yoruz, Yirmi dört yaşında iken de o- nu Pariste Lirik Festivaller cemiye- tini kurmuş, Tiyatro direktörü, sah- ne vazii ve kapel mayster olmuş gö- rüyoruz. Korto o tarihlerde (Tanrıların üfu- lü) nü ve (Tristan)r unutulmaz bir şekilde sahneye koydu. Ertesi sene yeni tiyatroda korto konserleri baş- ladı. Bunlar Koro ve orkestranın bü- yük eserleri ve bir çokları da Körto- nun sayi mahsulü idi. Liç'in (Parsi- fal), (Sent —Elizabet) — Bethofen'in (Mes-ari-re) Bramsin (Rökyiem) inin ve bir çok yeni kompozitörlerin eser- lerini çalmıştır. Bundan sonra Kosto — amatörlerin büyük konserler repertuvarlarına a- lışmasını temin etmiş olan umumi tekrarlar (Repetisyon jeneraller) sis- temini kurmuştur. Korto, Pariste bu işlerle — meşgul olmakla beraber Fransanın başka şe- hirlerinde de halkın cihan musikisi ile ünsiyetini çogaltmak maksadiyle Lil şehrinde tam dört sene müddetle verdiği halk konserleriyle bütün bir mıntakanın musiki terbiyesinde baş- lıca rol oynamıştır. Korto, millt mu- siki konservatuvarından piyano birin- ci mükâfatını aldıktan 9 sene sonra ayrıt konservatuvara profesör tayin e- dilmiştir. Kortonun bu vazifedeki — hizmetleri Fransaya yüzlerce değerli piyanist kazandırmıştır. Büyük harbteki fev- kalâde hizmetlerine mükâfat olarak musiki muallim mektebine direktör- tayin edilmiştir. Korto, Fransız piya- no musikisi hakkında dikkate Jlâyik iki kitap ve Şopen'in eserlerini tahlil eden bir etüd neşretmiştir. Kortonun piyanist olarak karakterini tarif et- mek lâzım gelirse denilebilir ki, bu büyük sanatkâr icradaki vuzuhu, in- celiği ve heyecaniyle tebarüz eder. Korto çaldığı eserlere yüksekten hâ- kim olduğu halde tavazu göstererek kendini, müdafaa ettiği üstadların ta- lebesi mevkiine koyar. Kortonun en çok sevdiği kompozitörler, — Şuman, Liç, ve Şopendir. AARAACACA KA RAKA AU DA DAUA irad edecekti. Filvaki Sofiya henüz Kremlin'de ise de hiç bir nüfuzu kal- mamıştı, Moskovadan çıkmamış olan alaylar yalvararak af dileyor ve kendi- lerinin ve ailelerinin hayatları bağış- landıktan -onra Astrahan veya hudud- lara doğru yürümeğe razı oluyorlardı. Petro yaya olarak Katedrala gitti. Avlu streliçlerle dolu idi. Sesler yük- seldi: “Majeste bize Fedka Şakloviti- yi teslim et. Biz onunla konuşmasını biliriz....” Petro başını önüne eğerek, kollarını sallayarak eski depoya yürü- dü, basamaklarda sendeleyerek mah- zenin nemli karanlığına indi. Orası kö- sele ve fare kokuyordu. Petro çuvallar ve fıçılar arasından geçip alçak bir ka- pıyı itti. Diak'ın yazı yazdığı masa ü- zerine konulmuş bir mum sarı ışığı ile kubbelerdeki örümcek ağlarını, yerde- ki süprüntüleri, işkence âletinin taze latalarını aydınlatıyordu, Diak ile di- ğer bir sırada oturmakta olan diğerle- ri - Boris Aleksiyeviç, 1.Lev Kiriloviç, Streşnef ve Romodanovski - vekarla selâmladılar. Herkes yerlerine otur- duktan sonra Petro Şakloviti'yi gör- dü. Fedka, bir adım ötede kıvırcık saç- İt başı göğsüne düşmüş, — sarayda ya- kayı ele verdiği zaman üzerinde bulu- nan — kıymetli kaftanı koltuk altla- rından yırtılmış, gömleği leke içinde, diz çökmüş duruyordu. Zayıflamış o- lan yüzünü ağır ağır kaldırdı, gözleri çarın gözlerine tesadüf etti. (Göz be- bekleri yavaş yavaş büyüdü, ince du- . Bi , KOKAARAKUN UUKU KOKU AOA A AUA U KA KA UA DA DA D Gakları gevşedi, sessiz, bir çocuk hıç- kırığı ile titredi. Gözlerini Petrodan ayırmaksızın ileri doğru eğildi. Boris Goliçin de çara yan gözle baktı, tatlı tatlı gülümsedi: — Devam etmek lâzım mı, Majeste? Şreşnef pos bıyıkları arasından, ka- ti bir ifade ile : — İnsan yaptıklarının hesabını ve- rebilmelidir... Seninle boşuna vakit kaybediyoruz. Devlet hakikati bilmeli- dir... Boris Aleksiyeviç sesini yükseltti: — Onun her şeye bir tek cevabı var; O bir şey söylememiş, o bir şey yap- mamıştır... Halbuki tahkikata bakılır- sSa suçu şüphesizdir. İşkenceden vaz geçmeğe imkân olmayacak... Şakloviti sanki görünmez bir kuvve- tin tesiriyle, tibkr gizlenmek isteyen bir fare gibi, dizleri üzerinde, deri, fı- çı ve tuzlu balık yığınlarına doğru koştu. Sersemliyerek durdu. Petro ona doğru bir kaç adım attı. Ayakla - rının ucunda, ortasında, derin çuku- riyle, matruş enseyi gördü... Ellerini kaftanının ceblerine soktu, istihfafla ve o çatlak delikanlı sesi ile : “— Doğruyu söylesin, dedi. Boris Aleksiyeviç çağırdı: — Emeliyan.... İşkence makinesinin arkasından u- zun boylu, dar omuzlu. etekleri dizle- rine kadar düşen kırmızı gömlekli bir adam meydana çıktı, Şakloviti bunu bu kadar erken beklemiyordu: Hemen ULULU OD Yazan: Alexis Tolstoi UUU No: 54 Meşhur fransız piyanist ve kompozitörü Alfred Korto İhraç edilecek mallar mukabilinde idhal edilebilecek mallar Ekonomi Bakanlığı, — yurdumuza pamuk ipliği, bakır, kalay, ham deri, çuval, jüt ipliği, jüt mensucat, kauçuk kobra, Kebrako idhalâtını bazı ihraç şartlarına bağlamıştır. Pamuk ipliği, bunların menşei olan memleketlere, genel ithalât rejimi ka- rarnamesinin dördüncü maddesi hü- kümlerine tâbi olup enterşarjabldan is- tifade eden her hangi bir veya bir kaçı- na ve yahud da Suriye ve Filistine ih- raç edilecek pamuk mukabilinde idhal olunabilecektir. Diğer yazılı olan malların ithali ise bunların menşei olan memlekete yapı- lacak ihracat, enterşarjabiliteden isti- fade eden memleketlerden herharigi bir veya bir kaçına ve yahud aşağıda yazı- x memleketlere yapılacak ihracat mu- kabilinde ithal olunabilecektir. dâ, İstanbul : Öğle Neşriyatı: —» v li türk müsikisi — 12.50 Havadis — 13.05 Plâklâa türk musikisi — 13.30-14 Muhtelif plâk neşriyatı. Akşam Neşriyatı: , » e musikisi — 19.15 Konferans: Prof. Salil Murat (radyo dersleri). 20 Müzeyyen ve ar- kadaşları tarafından türk musikisi ve halk şarkıları — 20.45 Hava raporu — 20.48 Ömef Rıza tarafından arapça söylev — 21 Cemışl Kâmil ve arkadaşları tarafından türk musi- kisi ve halk şarkıları (saat ayarı) — 21.4. ORKESTRA: 1- Wanfred: Tonvelin. 2- Translatör: Valzertraumerer, 3- Pinozzi: Serenad — 22.15 Ajans haberleri — 22.30 Plâkla sololar, opera ve operet parçaları — 22.50-23 Son haberler ve ertesi günün prog” ramı, Avrupa : OPERA VE OPERETLER: 9.45 Kolon- ya — 20.30 Strazburg, Tuluz, Pirene — 20.3! Stokholm — 20.45 Monte Ceneri — 21 Ro- ma, ORKESTRA KONSERLERİ VE SEN- FONİK KONSERLER: 11.50 Beromüns- ter — 14 Stokholm — 15.30 Prag — 16.$ Varşova — 17 Roma 17.20 Droytviç — 18.30 London - Recyonal — 20,30 Paris — 21.15 Varşova. ODA MUSİKİSİ: Monte Ceneri SOLO KONSERLERİ: 18 Sottens — 20 Monte Ceneri — 22.40 Milano. NEFESLİ SAZLAR (MARŞ V.S.):6 Viyana — 1915 Prag — 21 Milano — 22.15 Tuluz — 22.45 Budapeşte. ORG KONSERLERİ VE KOROLAR! 7 Münih — 7.30 Viyana — 9 Prag — li 11.15 Sottens — 17.5 Prag — 18 Varşova — 20.40 Beromünster — 21.10 Keza. HAFİF MÜZİK: 7.15 Königsberg — 7.30 Prag — 9 Berlin — 13 Viyana — 15 Keza — 19.30 Stokholm — 21.45 Bükreş — 22,15 Vi- yana — 24 Berlin — 3 Alman istasyonları. HALK MUSİKİSİ: 13.15 Strazburg — 19 Beromünster, DANS MÜZİĞİ: 19.30 Kopenhag — 22 Floransa — 22.5 Post Pariziyen — 2210 Sottens — 22.35 Prag — 2245 Belgrad — 23 Pariı, Sı'x?z_buıx — 3.10 Brüksel — 0.30 Ko- A: ika'ya ihraç ol Ter; yün ve tiftik, halr ve kilim, fındık, incir, bağırsak, ispirtolu içkiler, gülya- ğı, her türlü meyva ve sebze konserve- leri, el işi dantelâ, broderi, kadın çama- şırı, sofra ve yatak örtüleri yumurta tozu ve kurusu, Mısıra ihraç olunacak maddeler: Maden kömürü, kasablık canlı hayvan- lar, pastırma, sucuk, taze meyva ve sebze ve her nevi konserveleri, reçeller, tütün, halr ve kilim, zeytin ve zeytin- yağı, peynir, taze ve,her nevi konserve balık, ispirtolu içkiler, gülyağı, pek- mez, süd tozu, bisküvi, elişi dantelâ, broderi, kadın çamaşırları, sofra ve ya- tak örtüleri, Suriyeye ihraç olunacak maddeler: Maden kömürü, linyit, taze meyva, ve sebze ve konserveleri, fındık, üzüm, halı ve kilim, ispirtolu içkiler gülyağı, bisküvi, elişi dantelâ, broderi, kadın çamaşırları, sofra ve yatak örtüleri. İhracat mukabili yapılacak ithalât muameleleri GİR kararnamesinin dör- düncü maddesine tevfikan yapılan mu- amelelerin tâbi oldukları hükümlere tâbi olacaklardır. Yalnız ihracatı takiben fakat ihraç edilen malın karşı memlekete bilfiil it- hal olunduğunu tevsik den önct ithalâtta bulunmak istenildiği takdirde ithalât ve ihracat aynı tacir tarafından yapılmak şartiyle ithal malının sif kıy- metine müsavi bir banka teminat mek- tubu, ithalât ve ihracatın ayrı tacirler tarafından yapılması halinde idhal ma- lının sif tutarı nakden Cumhuriyet Merkez Bankasına yatırılacaktır. İhracattan önce ithalâtta bulunmak istenildiği takdirde, ithalât ve ihracat aynı tacir tarafından yapılmak şartiyle, ithal malının sif kıymetinin iki misline | müsavi bir banka teminat mektubu, it- halât ve ihracatın ayrı tacirler taraf-” dan yapılması halinde ithal malınr sif tutarınım iki misli nakden Cı-ihuriyet Merkez Bankasına yatın"'—'ak'm'- İthalât ve ihracat Nuameleleri ve yahud da her ikisi, aİR kararnamesi- nin dördüncü waddesi hükmüne tâbi tutulan mer-tketlerle yapılırsa, ihra- catm foh £Tymetiyle ithalâtın sif kry- meti «enkleştirilecektir. Birinci Petro ile Katerina, Petronun hastalığından sonra topukları üzerine çöküp başını omuz- ları arasına gizledi; Emeliyan Svejef'- in yalnız kaştan ibaret dâracık alınlı, çıplak kocaman çeneli at kafasına bak- mağa başladı. Ona doğru ilerleyen E- meliyan, Şakloviti'yi bir çocuk kaldı- rır gibi sarsa sarsa ayak üstü kaldırdı. İtina ve maharetle kollarından çeke- rek kaftanını çıkardı. Gömleğinin in- ci işlemeli yakasını çözdü ve sonra parmağını takıp, beyaz ipek gömleği, bir çekişte boyundan göbeğe kadar yırttı, çıkardı ve böylece vücudun üst kısmını çırıl çıplak soydu. Fedka ba- ğırmak istedi, fakat boğazından karma- karışık ve çatlak sesler çıktı. den başlarmı, sakallarını ve yanakları- nı salladılar, Emeliyan Fedka'nın kol- larını arkasına çevirdi. Bileklerini bi- ri birine kağlayıp ilmiğe geçirerek ipi diğer ucundan çekti. Şakloviti ayakta, abdal abdal duruyordu. Makara gicir- dadı, kolları sırtı gerisinde yüukarı doğru kalktı. Adaleler geriliyor, o- muzlar şişiyordu. Şaklaviti dikilmeğe başladı. O zaman Emeliyan onun beli- ne doğru bir yumruk yerleştirdi, çö- melip ipe asıldı. Bu suretle çekilen kolların mafsalları ayrıldı ve kollar baş hizasını geçti. Fedka'nın ağzından boğuk bir “Ah” çıktı ve — karın içeri doğru çekik, ağız açık, gözler fırlak — Boyarlar sıraları üzerinde hep bir- vücudu yerden bir arşın yüksekte, a- AKARAAAMAGONAKA KUKU KU KUKO KUKOA AA AAA UA p PY (KKK KUKU KUKU D U yaklarının ucu içeriye bakarak ,asılı kaldı. Emeliyan halatın ucuna bir tarafa bağladıktan sonra kısa saplı bir knut aldı. Diak Boris Aleksiyeviçin bir işare- tine tebaiyetle demir çerçeveli gözlük- lerini taktı, sivri burnunu mumun ışı- ğına yaklaştırdı, okumağa başladı: w« “Ve bundan sonra, tahkikata gö- re yüzbaşı Filip Sopogof şu ifadede bulunmuştur:” Geçen senenin hatırlayamadığı bir ayının bir gününde büyük çarevna Sofiya Preobrajenski'ye geldi ve bü- yük çar Petro Aleksiyeviç mezkür ma- halde mevcud değildi ve çarevna öğle zamanına kadar yalnız kaldı. Refaka- tinde Fedcr Şaklovi'i ve Fedor tara- fından Lev Kirilovi, ile büyük çariçe Nataliya Kirilovna'nın hayatına kas- detmek üzere getirilmiş olan diğer kimseler vardı... Ve merkum Fedor sa- raydan çıktı ve medhalde, ismi yuka- rıda zikredilen Filip Sofogof'a: “siz- ler dinleyiniz, sar>»»dan bir çağrı işi- teceksiniz” dedi. Bu sırada saraydan küvvetli bağırışmalar yükseliyordu, zira çariçe çarevnayı paylıyordu... “Bu çağrıya cevab vermeğe hazir bulunu- nuz, ve size teslim edeceğimiz adam- ları öldürünceye kadar döğünüz.” Şakloviti güçlükle şunları talaffuz etti: — Ben böyle sözler söylemedim. Fi- AAKAUKAKA DA AADAAK AAA Borisin bir işareti üzerine Emeliyan geriledi, mesafeyi ölçtü — tam yerin- de mi idi? — Kolunu geri götürdü, knutu kaldırdı ve, bütün vücudunu - leri vererek, ıslık çalan knutu yerleş- tirdi. Fedka'nın nazik ve sarışın vücudu bir takallüs içinde sarsıldı. Bağırdı. Emeliyan bir daha vürdu. (Boris A- leksiyeviç çabucak: “üç” dedi. Üçün- cü darbe de indi. Şakloviti bir köpek gibi havlarcasına, tükrüklerini saça saça: — Sarhoştum, bunları sarhoşken söyledim, sebebsiz yere... Şaklovitinin feryadları sükünet bulunca diak de“- vam etti: — «« Ve sonra çar Petro Aleksiye" viç hakkında münasib görülmiyecek sözler söyledi: "İçiyor, Kukuy'a gi- dip geliyor ve bulut gibi sarhoş oldu- ğu için akıl ve mantığa davet kabil ol- muyor.... ve kızağına, — yani onun, ça“ rın kızarğına — kumbaralar yerleştir- meli ki bu kumrabalar onu öldürsün..” Dedi Şakloviti susuyordu. Boris Aleksi- yeviç emretti: “Beş”. Emeliyan knutü kaldırdı, fakat korku içinde hemen in- dirdi: Petro Şakloviti'ye doğru koş” , muştu. !Gözleri Şakloviti'nin çılgınt gözlerine benzeyen gözleri hizasındâ idi: Boyu o kadar uzundu. Petronuf sırtı, kolları, ensesi tiril tiril durma” dan titriyordu: lip yalan söylüyor. (Sonu var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: