31 Ekim 1937 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

31 -10 - 1937 “ULUS HAYAT VE SIHAT Ankaranın iklimi Cumhuriyetimiz i yeni kurulub d. Ankara .bışçehrimiz olduğu Vakilt huı:ıdı iklimin ne kadar bozük ol- duğunu; belki, hıtırlmınıı. O za- ıiııı;ılırdı Ankaranın sıtma hastalı- ı buraya gelenleri pek zi - kutan büyük bir âfetti. a Cumhuriyet idaresini, p sağlik tegky. idaresinin kurduğu S ilâtı bu kı ğa sebeb olan sivri Wkıinek“î::n“;lı: lundukları yerleri aradı ve birer bi- rer buldu. Bir peri eli dokunmuş gi- bi; radaki sıtma pek kısa bir ;“l:“ içinde kökünden yok oldu. nkaranın içinden veya civarından îil:âıilı di;iı-' sıtma hastasını, yalnız ğil 'danberi — bulmak İnı:il değilğir.’ıuu i U muvaffakiyet, he i bü y:rdı iklimin, insan ııi;ı.l:.::ı:ı ı:ı: isa bir zaman içinde işebi ğine bir delildir. ş/ıkx—ı?ğl;eeı:'ğıııeş;: lim şartları yalnız o yerde bulaşık âlık çıkşrın sebeblerden ibaret sayılmaz. Bir yerdeki bulaşık, sal. ğgın h:»ışılıklır bozuk bir iklimin en mühim neticeleri olmakla bera- ber o sebebleri yok etmek - Ankara- da olduğu gibi - kabildir, n « ; Doprazının cinsi bir İ ü ıe!lıii. deniz lıoııırmdı?lî ol);n“:î dıgı._ nıt!ıbeti, rüzgârları, bulutla- 'ı:ı, ıı_slerı, yağmurları ve bunlarin. BK üstün olarak h d .dktngın şekli o yerin iklimine tesi; b er. Fı.k_.t, doğrusunu isterseniz, uı-flırdı insanların yakm vakitlere ı_elmcnye kadar bir yerin hirlerin iklimine verdikleri yet flmceıîndı değildir. riııBı:ıd kere, şehirlerde iklim o şeh- lı:. umumi _vııiyetinı göre hele şe- ehemi- değişir, Eski yüksek halleleriyle yeni Yaıiçıhinlıld::- va tazyiki bile, az olsa da, farklı olduğu gibi iklimin öteki — şartları daha ziyade değişir. Bir meydanım hangi istikâmetlere açık olduğuna, l.'ılf caddenin istikametine, bir bina. nım yapılış tarzına göre iklim az çok başka olur. Hele havadaki elektriğin şekli en küçük yerlerde bile değişebilir. Elektriğin şekli öre yer i ni tabii olarak bilen hayvanların ayni çayırın bir yerinden otlryarak, öteki bir yerinde - ne kadar ısrar edilse - otlryamadıkları elektrik şeklinin bu kadar çabuk değişdiği- ni isbat eder. Sonra bir odanın içinde bile iste- nilen iklimi yaratmak mümkündür. Polonya Cumhurreisinin, kuvvetli bir fizik hocası olduğu için, yaz mevsimlerinde hava tebdiline gide- mediğinden dolayı yazı odasında, salonunda, yatak odasında dağ ik- liminin tekmil şartlarını haiz bir ik- Lim yarattığını vaktiyle gazeteler- de okumuşsunuzdur. Böyle, her ev- de suni iklim yaratmak usulü şüp- hesiz Ankaraya da gelecek ve her tarafa yayılacaktır. O vakta kadar Ankara, en büyük afeti olan sıtma hastalığından kur- tulmuş, fakat umumi coğrafyası bakımından, orta derecede yüksek sayılan bir ova iklimidir. Bu türlü iklim bir tarafdan dünyanın en iyi iklimlerinden sayılır. Muhitten ge- len şartlara karşı normal kabiliyet- te olanlar için en iyi iklimdir. On- larm kuvvetlerini artırır. Ancak normal kabiliyet denilince, bunu yalnız, hiç bir hastalığı olmıyanlar- da bul l Kan- sızlar, hastalıktan yeni kalkahlar, ufak tefek vücudlar, hastalıkları pek ilerlemiş genç veremliler bile bu iklimden istifade ederler. Br:'ımd lı-rııhlı,._ııi uı.ımh olanlar, da- mari iyon yükselmiş o- lanlar, kalb hastaları, pek - sinirli olanlar, verem hastalığı ilerlemiş, hele ak ciğerlerinde fazla kan top- lanmasına isitadı bulunanlar bu iklimde rahat edemezler, Sözün kısası, Ankara vücudca da kahraman olanların iklimidir. Bugünkü Kültürün mrü Kentuckey üniversitesi rektörü Dr. Frank L. Mac-Bey, 20 inci asrın kül- türü hakkında kehanette bulunarak, bu kültürün uzun sürmiyeceği iddi- asındadır, Bu bilginı bugün kullanılmakta 0- lan kâğid ve mürekkeblerin kalitesini iyiden iyiye tetkik ettikten — sonra, bugüne kadar tesbit edilmiş olan hâ- diselerle birlikte ilimlerimizin uzun üded: haf edil $- imkân olmadığı neticesine varmıştır. Bugün basılan kitab, cedvel ve har- taların ömürleri çok kısa imiş. Hele, gazete ve mecmuâların ömürleri ta- savvur edilemiyecek derece kısa imiş. Doktor Frank Mac-Bey diyor ki: Yazdığımız yazılar çok çabuk u- çup gitmektedir. Eğer - torunlarımız, 1910 danberi geçen müddet içinde ya- Zılmış olan eserlerde 2000 tarihinde tetkiklerde bulunmağa kalkacak olur- larsa, yazı namına bir şeye - rastlıya- mıyacaklardır. Yazılan eser ve vesikaların uzur müddet dayanabilmeleri için, büyük bir ihtimamla hareket etmek zorunda- yız. ÂAksi takdirde, — torunlarımız, kendi atalarının mevcudiyetine dair hiç bir iz bulamıyacaklardır. Devrimizin ressamları tarafından yapılan tabloların da ömürleri, geç- mişteki ressamların eserleri kadar u- zun sürmiyecektir. Tablolarımızda kulanılmakta olan boyalar kötüdür; bezler dayânıklı değildir. Bu bilgin bir parça bedbin olmakla beraber, sözlerinde azıcık hakikat de yok değildir. Mekteı;l;rde Sinema İle ders Britanya kültür bakanlığı, sinema i- le ders verilmesini de ders program- - G.A. |larma almağa karar vermiştir. Bundan böyle Britanyanın bütün Si Bİ bı ' orta blerinde si bul yog rafya mecburidir. Ancak, tedrisatın, sesli v sinema ile mi, yoksa sessizle mi ya- H“llm:::;_—- ÖS fa olarak, bir büyük Wı İlk de. İ ki :ıı:;.l_nr miınğrüyomı h “Birt:ubmıî AR tenıil taşıyan bu hikâye küçük baııım,’t". Ve zevkli bir cild halinde Mevzu bir gençlik i kızin not dıfterş gğğtîrjüenç ; : v yi g::ı hıkiyemn, bizzat kendisi ha Yaşanmış bir mevzuu anlat- bel' Muharrir bize eserinin başında hei .rkvınyor. Kadere rıza İle büyük şkı ihmal etmenin doğutduğuy:ı- âyesi. İfade temiz ir kudret görülmeme kle be- Ti u;:kı zevkle takib ediliyor, Iî:— e e t sahasında tecrübesiz bir ka- Di buçısk:riıiı; o!duiu iırkediliyot a etin ir çeşni verdiğiniy ıöyliî:l::lî:ieı. Ti Çığır Ankarada he emekdar Mecmuanın ikinci teşrin ta- bi Sayısı İntişar &« zıu âıyıda Şi yazıları görüyomt:izgğ biy DA Blekau: Bugünkü dünya ve pold von Weise: Alman içti- * Ziyaeddin din Berkes, İşi ası,, Küçük kıta, 208 .:':f:“" Ha e GŞ Çi ı:âıluk anam ıkî;'nizin biribirimize a IZI İstememiş mi idi ?“mh?llxt'l:ımeafut sevkiyle ıı:ı gld;y:ıî öi bülyî':ıı:ğ'-m ıfbebi bu bile değil. eet * büyük anam beni ve- maj Fi S gösteriş m:l:ı“:ı_ıdemeıdı. Öyle i- tayya: iyle; evet, arkam. etııîe;ed elbiselerini naftaline Bt en önce kendimi bütün ta- ra l::ir kerre de bu kılıkla gös- Yorum, V Hakkdi h:nğ: düyguüdaki çocukluğa rum, Benç olduğumu anİryo- * * * T ay çıkmakta olan by | Hal: : £ ee ll di hi 5 I;Jmhl:uını kaynakları Dr. Şeref Nuri; H“ faza ormanı, Nureddin Ardıç: İ itit devrinde Ankara, B., Kemal Çağ- ar: Inann:ıak, sevmek gerek, Ertuğrul ŞekVet bir anketin neticesi, M. Ra- gıp Kösemihal: fransızcada halk ta- birleri... isimli eser hakkında düşün- celer, neşriyat arasında, Uyanış Emekdar “Serveti fünun,, ün yen Şekli olan Uyanış'ın 464 üncü lğxıî da çıkmıştır. Fakat Serveti Fünuna Dazaran hakiki sayısı 2140 dur. Bir Mecmua için bu 2149 sayının memle- ketimizde henüz aşılmasına ihtimal olmayan bir rekor teşkil ettiğini kay- dettikten sonra, Uyanış'ın son sayı- sında Büyük Şefin tenkli olarak ba- sılmış ve mecmuaya ilâve edilmiş olan Tesminin nefasetini kaydetmeliyiz. Bu Sayının yazıları şunlardır: Ahmed İh- San Tokgöz, İstanbül postası, Gavsi alit Ozansoy: Bayramin kutlu olsun asil ve mesud millet, İzzettin. Mete: Büyük Başbuğun harikaları, Naim Ö- ulî: Cumhuriyetin on dördüncü yılı, Müfid Hasan İmşir'in veda konseri Vahdet Gültekin: Tepobaşında kuru Bürültü, Aksarayda Ertuğrul Sâdi ti- Yatrosunda Hamlet (Tiyatro tenkidi), Bürhan Arpad: inkılâb Türkiyesinde halkevleri, Rus edebiyatında ikinci reform, Kerime Nadir: yat, sen ne güzelsin! Üai gn e İstas, Yona çıkınca değişikliklerin ler (hikâye), şiirler, haberler ve cum- huriyet ve inkılâbın muhtelif safha: Nakleden: N. B, türlüsiyle karşılaştyorum, Defter ve de:m aldığım tütüncü dükânı nere- e îğr gün ayağımı burkutmuüş olan t ldırımlara ne olmuş? Bindiğim v ltbeni şehriri içine doğru götürü- bal .a $ taraflar her eski şehrin iç ta- vkk g gibi. Burası bizim sokak ola- kaı:'ıb.ım kapısı önünde büyükçe bir lltmıkık' Kimseye görünmeden eve 8 v :îr:ı * çünkü birden bire üzeri- ülyorie, eklik geliyor - arabadan İ- hef::.î bir aileden olmak başka şey! vi $ ter temiz ve koyu renk giyin- her.k 1sıldayarak konuşuluyor. Sanki €8 kendi büyük anasını gömlyor. uşmalardan iki Şarpıyor. kulağıma iki cümle Solmu' çiçek. B plhsasi Ulha İoğru “slsaağı — henü> kararlaştırılmamıştır. Bazi kimseler, sesli filmlerle ders verilmesine taraftardırlar. Bazıları da sessiz filmle ders verildiği takdirde vaziyetin icabına göre, izahlarda bu- lunmak imkânrı olacağını ileri sürmek- tedir. Bu itibarla sessiz filmi istemekte- dirler. Sesli filmi istiyenlere gelince, bun- lar da, sesli film gösterildikten sonra, hoca izahlarda bulunacak ve bunun arkasından talebe ile münakaşaya gi- rişebilecektir, diyorlar. Orta mekteblerde bu program tatbik edildikten sonta, muvaffakiyetin de- recesine göre, ilk — mekteblerde de filmlerle ders verilip verilmemesi hu- hususu kararlaştırılacaktır. larına dair birçok resimler bu nüsha- Hintmübü * ECatını EyOL. “Hukuk!i bigil mecmuası Hukuki bilgiler mecmuasının 15 bi- rinci teşrin tarihli 96 ıncı sayısında ŞU yazılar vardır: Hukukt fikirler: Gad Franko Milâslı: mahkemelerin faali- yetleri, ilmi münakaşa, Dr. Münip Hayri Ürgüplü: zeyil mukavele akdi dolayısiyle asıl mukaveleye kefalet sukut eder mi? Dr. Mahmud Esad kurdi b K iaL vukat Ali Şevket Erkün: yalan yere yemin suçu üzerine incel l li İlkbahar at yarışlarının beşincisi bugün saat 14,30 da Ankara Hipodro- munda yapılacakdır. Hipodrom di- rektörlüğü Cumhuriyetin on dördün- cü yıldönümüne tesadüf eden beşinci yarışları altı koşu olarak tertib et- miştir. Koşulara iştirâk edecek atların faz- lalığı, birçok yeni atların bulunması, Cumhuriyet bayramı dolayısiyle şehr rimize gelenlerin de koşuya gelmele- ri göz önüne alınırsa bugünkü koşu- ların çok güzel olacağı ve sürprizli geçeceği tahmin olunabilir. Bugünkü koşu programını yazıyoruz ; Birinci koşu ( Ateş koşusu) Bu koşu, üç yaşında ve hiç koşu kazanmamış yerli yarım kan ingiliz erkek ve dişi taylara mahsustur. İk- ramiyesi 360 lira, mesafesi 1600 met- re olan bu koşuya B, Mehmed Halaç- lının Bözkurdu (kilo 56), B. Ali Ok- tarın Karacası (K. 56), B. Şevketin Tezkanı (K. 56), B. Yakubun Gülcanı (K. 54,5), B. Ahmedin Nazlısı olmak üzere beş tay girecektir. İkinci koşu (handikâp) Bu koşu; üç ve daha yukarı yaştaki yerli, yarımkan arab ve halis kan â- rab at ve kısraklara mahsusdur. İk- ramiyesi 190 lira, mesafesi 1800 met- re olan bu koşuya B. Eminin Ünlü- sü (K. 68), B. Talatın Sarıkuşu (K. 67), B. Abdullahın Mesudu (K.64), B. Mehmed Durunun Hibası (K.63), B. Kemalin Talay'ıt (K, 62), B. Rah- minin Merzuku (K. 60), B. İhsanın Necmesi (K. 59), B. Sadikm Canı (K. 58), B. Said Halimin Karakuşu (K. 55), B. Zeynelin Çakalı (K.53), B. İhsanın Ayşesi (K.51), B. Fevzi- nin Sevimi, B. Kemalin Ferhanı ol- mak üzere 13 hayvan iştirâk etmekte- dir. Üçüncü koşu (handikâp) Bu koşu, dört ve daha yukarı yaşdaki halis kan arab ve kısraklara mahsusdur. İkramiyesi 235 lira, me- safesi 2000 metre olan bu koşuya B. Eminin Ünlüsü (K. 65), B. Kemalin Şahini (K. 62), B. Şemsinin Bahtiya- BUGÜNKÜ KOŞULAR Yarışların çok kalabalık olacağı tahmin ediliyor rı (K. 61), B. Abdullahın Mesudu (K. 60), B. Mehmedin Subahı (K.59) ve Altanı (K. 52), B. Rahminin Mez- ruku (K. 56), B. İhsanım Necmesi (K. 55) ve Ayşesi (K. 49), B. Sadıkın Canı (K.55), B. İskenderin Alşahi- ni (K. 51) olmak üzere 11 at ve kıs- rak girmektedir. Dördüncü koşu (handikâp) Atlı Spor koşusu Bu koşu, Cumhuriyet bayramı do- layısiyle programa ilâve edilmiştir. Çok enteresan olacağı tahmin edilen bu koşuya Atlı spor kulübü azaları iştirâk edeceklerdir. At, kısrak ve idiçler dört ve daha yukarı yaşta ya- rım kan arab olacaktır. İkramiyesi 175 lira, mesafesi 1600 metredir. Bu koşuya girecek atlar şunlardır : Al Seklavi (Binicisi B. Sedad K. 73), Kedneş B. B. Dat K. 70), Uğur (B. B. Cavid K. 70), Mesud (B. B. Sabahaddin K. 69), Yoji (B. B. H. Mayer K. 69), Ebcer (B. B. A. Atcı K. 64), Ülker (B. B. 8. Akson K. 63), Karainci B. B. Rebif K. 63), Akça- dağ (B. B. Rıdvan K. 62), Canlı (B. Bn. Bahtiye K. 62). Beşinci koşu Bu koşü, dört ve daha yukarı yaşta yerli yarımkan ingiliz at ve kısrakla- ra mahsustur. İkramiyesi 210 lira, mesafesi 2400 metre olan bu koşuya B. İrfanın Clası (K. 60), B. Ahmedin Nunası (K. 58,5), B. Ahmed Atlının Semiramisi (K. 58,5), B. Yakubun Ünlüsü (K. 58) olmak üzere dört at iştirâk etmektedir. Altınc ikoşu ? Bu koşu, üç yaşında yerli halis kan ingiliz at ve kısraklara mah.susdur. İkramiyesi 300 lira, mesafesi 2100 metre olan bu koşuya B. Eşbelin Me- ramı (K. 58), B. Osman oğlunun Şeh- tazadı (K. 56,5), B. Sadinin Me_ralı (K. 56,5) olmak üzere üç at iştirâk etmektedir. Bugünkü koşularda bir tane çifte BİRGÜN İÇİN... Bayramımız İki gündür gözlerim çocuklarda ve gençlerde: renk renk ve yepyeni elbiseleri, canlı gözleri ve neşeli hal. leriyle bayramın bütün zevkini - çıka- rıyorlar. “Baba, ben yeni roba isterim.” le başladılar ve devam ettiler: — Baba, ben şeker alacağım. — Baba, bana akşam mehtab - geti- rir misin? — Baba, donanmayı seyre gidece. ğim. Arzuları - tam vasfı ile - mukad. verilecek, istedikleri mehtablar 83_'-1- rilecek ve şenliği seyre gi na müsaade edilecektir; çünkü Cumhuri- yet bayramıdır. On sene evvelki gençler bayram'dan şeker bayramını, bayramını kurhban murad etmekte mazurdurlar. Çünkü üç beş yıl evveline aid hatıralarında yalnız o bayramlar vardı. O gençler on yaş ihtiyarladılar; on beş sene v vel doğanlara gelince: onlı.r. için Cumhuriyet bayramı en kuvvetli an. anedir; yirmi beşinci yılda Türkiye Cumhuriyetinin yaşlıları bizler olaca- ğız. *& İlk cumhuriyet balolarını nartırıa- yınız: bu balolara gelenler de davete nazla icabet etmiş, rahatları bozulmuş, olmuş da dostl bile ç yar banct gözüyle bakmağı vaziyet icabı saymakta olan insanlar hali sezmez mi idiniz? Bu 29 akşamı, cumhuriyet baloları- nin verildiği her yerde gülüp eğlenen tanışıkların biribirine rastlayışlarında ilk sözleri: — Bayramınız kutlu olsun; ... İki gündür Ankara sokaklarında dövizleri okuyorum: — Sevgi bağ, inan kuvvettir. — Her şeyimizi cumhuriyete borç- luyuz. — Hâkimiyet milletindir. Bu umdeler zihnimizde — ve kalbi. mizdedir: sevgimizle biribirimize bağ- tadi du. C iyet inde hürrüz, müsta- bahis vardır. Üçüncü ve beşinci koşu- lar arasındadır. İkili bahis ise dör- düncü koşudadır. seRey e. 30 Türkiyenin bir kiymet ifade eden bütün varlıklarını rakamlarla an- latmıya çalışan bir seri yazının ilk mevzuu ne olmalıdır ? Endüstri, ticaret, ziraat, kültür, halk hizmetleri; hulâsa memleket için ve millet için yapılan ne varsa şilik bir fazlalık... Ki, artış nisbeti, sekiz senede vasati olarak yüzde yirmi beştir. Bu artış nisbetini bü- tün türkiye nüfusuna teşmil ediniz: O zaman türkiyenin nüfusu, on yıl sonra 25 milyona varabilecek- dir. M işledik- ç SYA h hepsi, insanı sayısına göre hesabl mıştır. Türkiye nüfusu artmaktadır. Bü- tün işlerimizin temeli ve dayancı o- çe ve köyler şehir hüviyeti almıya doğru yöneldikçe; nüfus artışında daha bariz bir artış göze çarpıyor : Memleketimizde, nüfusu 500 ile lan türk vatandaşı sayısı d lt o- 1000 ar da 37 şehir vardır. Bun- larak ve yine millet mefh zun kaynağı olan köyden başlıya- rak artıyor : Türk köyü, son yüz yıl içinde 922 - 937 arası ve devamlı olarak harb yüzü görmemiştir. * 927 de türkiye nüfusu 500 ze ka- dar olan öon şehirde 1.718 erkek, 1.041 kadın olmak üzere 2759 va- tandaş yaşıyordu. Sehiz sene içinde bu mikdar, 1852 erkek 1643 kadın — Miratçılar evin bütün köşe bu- caklarını iyice arasınlar; kim bilir ne kadar eski altın saklıdır ! — Kocakarı her şeyi yüz üstü bıra- kıyordu. Denildiğine göre mülkleri- nin bir çoğu ipotekli imiş! Etraf karışıyor. Tabut dışarı çıka- rılıyor ve bu esnada, boş bir tahta ku- tu gibi kapı söğesine çarpıyor. Ben de, göğsüme bir yumruk yemişçesine sarsılryorum; örtüler düzeltiliyor; bir kaç kişi ileri atılıp sandukanın kollarına sarılıyor. Beyaz sakallı bir ihtiyar: — Aileden olanlara yer veriniz, di- ye emrediyor. Ben de ailedenim. İlk sıraya doğru süzülürken bana benzediğini farketti- ğim dürüst halli bir zatla burun huru- na geliyorum, — Amca? Mavi, parlak, sert ir, yorgün, hakikt veya sunt bir h;::n tı’:lmıu ile çarpılmış çehresinde şaşılacak de- recede genç kalmış gözlerini bana di- kiyor. , — Yeğenim? Süleyman! Sen misin? . Başımı eğerek yeğeni Süleymanın, k üzere 3495 şi buldu. 736 ki- tahmin ettiği gibi, ben olduğumu an- İatıyorum. Amcam, kendisine uzat- madığım elimi yakalayıp sıkıyor, bir daha sıkıyor ve mırıldanıyor: — Aferin Süleyman, iyi ettin de geldin, iyi ettin de geldin, aferin Sü- Bu sahneye şahid olanlar çoktan te- cessüse kapılmışlardır: — Süleyman? Bu Süleymanmış! Zehra ninenin torunu! Zehra nine bu serserinin suratını bile görmek iste- mezdi. Dünya böyledir; iyi gider, kö- tü kalır, Paraları almağa gelmiş ola- cak! zavallı Zehra nine: O paraları bunun için biriktrimiş ha! zavallı Zehra ninenin zavallı paracıkları ! gü- ;: kalmaz, harman gibi savrulur, gi- Trssde Hedefi ben olduğum bu mirıtılar, belli ki, amcamın canını sıkıyor. Fa- kat cenazenin mezarlığa doğru hare- keti bu yarı açık dedi kodulara niha- yet veriyor; yahud devam ediyor da artık ben işitmiyorum. Göz ucu ile amcamı tetkik ediyo- rum; amcamı, Sırrı amcamı, en yakın ların 927 de yekân nüfusu 15.267 idi. Bu yekün 935 de 22.990 nı bul- muştur. Birinci misâl ile bu ikinci arasındaki nisbette ikinci misâlimiz lehine bir fark vardır : Nüfus bah- sinde, hayat şartları gelişdikçe nis- betler daha yükselmekde, müsbet- leşmekdedir. Türkiyede nüfusu 1000 ile 2000 arasında 67 şehir vardır. Bunların nüfusu 927 sayımında 82.496 idi celerim lehlerinde olmamakla beraber amcamı hiç de fena buülmuyorum. Mu- hakak ki sevimli adam; hattâ başını tutuşunda tabii bir zarafet var. Kra- vatını şöylece bağlamış; küçük ayak- larındaki kunduralar iyi seçilmiş. O- nun da beni tetkik etmek istediği bel- li, fakat gözlerimi üzerinde his etti- ğinden olacak ki ilerlere bakar görü- nüyor. Ne kadar hatırlamak İstersem iste- yeyim amcam hakkında ancak müb- hem bilgilerim var. Sırrı amca! gençliği haşarılıklar- la geçmiş olacak ki, bir gün, yaptığım bir münasebetsizlik karşısında annem bağırmıştı: — Bu oğlanın bir gün ipe çekilece- ğine yemin ederim: Sırrı amcasının eşi! Sırrı amcayı, ailesi, bir zamanlar, Seyhan kenarındaki sıtmalı toprakla- rına göndermişlerdi; sıtmaya yakala- nıp ölsün de artık başlarına ve malla- rına bela olmasın diye! Sonra, Sırrı amca, uslanıp akıllan- akrabamı, Akrabam hakkındaki düşün- mış ve eve dönmüştü; hattâ anasının | zarına uzun süren hastalığında bir hasta E ' 1 kyız; inanımızdan kuvvet alıyoruz; zımızın, her şeyimizin hâkimiyiz. ... Dün geçe, çocukların uykuda ola- cakları saatte, bütün komşu çocukla- rı, donanmış bir evin önünde toplan- mışlardı; ince - kalın sesleriyle sokağı çın çın öttürüyorlardı. : Tarihten önce varız tarihten sonra varız. *** ; İki gündür gözlerim çocuklarda, gençlerde, sokaklarımızı süsliyen dö- vizlerde.... - ve billur sesli çocukların terennüm ettiği vatan türküleri kulak- larımdadır... — N. B. 935 de 101.365 şi buldu. * Şehirler büyüdükçe nisbetler de büyüyor ! Memleketimizde ııiıf:ııu, 80 - 100 bin arası 'dört ,;::ıımîı , Bu şehirlerimizin ye Nü- ::::"9” lde 221.761 idi. 935 de 1.953 oldu. 25Şinıdı' hatıra şöyle bir şey gele- bilir : Aceba türkiye nüfusu ne za- man 100 milyon olacaktır .’ lki sa- yım ar daki artış nisbetine göre 83.5 sene sonra... Fakat bu mihyn: bir klâsikdir. Bu baş Jöndürim. kalkınma dekoru içinde 950 yi dü- şününce 30 milyonluk türkiye ha- yalimizdedir. kıcı gibi başı ucundan ayrılmamış, hep ona bakmıştı. — Mezarlığa kadar epey yolumuz var, dedi. 'Tozlu yollarda, başımızın üzerinde bulutlar yaratarak — yürüyoruz. Kapı önlerindeki köpekler içeri girip ara- lıktan geçişimizi seyrediyorlar, kor- kan tavuklar gıdaklayarak kaçışıyor- lar; mütehakkim horozlar ancak kımıl- danıyorlar; kazlar hiddetten boyunla- rrnr uzatarak islik çalar gibi fıslryor- lar; pencere arkasımda kendilerine eğ- lence arayan kadınlar başlarını 3- zatıp hepimize — baktıktan — sonra bazan bir hıçkırk, bazan bir kahkaha ile başlarını tekrar içeri çekiyor, ya- hud karşı komşunun: “Kim bu?” der gibi bakışma cevab veriyorlar: — Hüsamoğullarının Zehra nine. Yol kenarındaki çalı çitler kanad sesleriyle dolu. Her tarafta hayat türkü çağırıyor ve biz bir ölüyü me- - götürüyoruz. v d (Sonu var) ——

Bu sayıdan diğer sayfalar: