Ulus 11 Eylül 1937 sayfa 4 | Gaste Arşivi

11 Eylül 1937 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 4

11 Eylül 1937 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ULUS J1 -9 - 1937 T Ca e * K — Akdeniz'de biribirini kovalayan deniz taarruz- ları ve korsan denizaltıların meşum faaliyetleri fransız gazetelerini son günlerde en ehemiyetle alâkadar eden mesele olmuştur. Birçok muharrir- ler, bu gizli taarruzlar devam ettiği takdirde bir dünya harbı tehlikesinin her an daha ziyade va- rid olduğunu söylemekten çekinmiyorlar. Meçhul denizaltıların faaliyetlerine dair fransız gazetele- rinde çıkan yazılardan bazılarını aşağıya hulâsa olarak alıyoruz: Meçhul Denizaltı korsanlarının Akdenizdeki fTaaliyetinden sonra Dünya harbi tehlikesi LA REPUBLIK GA- ZETESİNDE PİYER DOMİNİK DİYOR Kİ: LA REPÜUÜBLİK'TİK PİYER DOMİNİK DİYOR Kİ: 1937 yılının bir günü, ingiliz kıyıla- rı yanında, kendisine iyi bir av arıyan bir alman denizaltısının süvarisi önün. den muazzam bir geminin . geçtiğini görmüştü. Vapurun hangi milletin bay- rağını taşıdığına dikkat etmeden, iki torpil attı, geminin battığını gördü ve ancak o zaman üzerinde “Lusitania,, is- mini okudu. Amerikanın harba iştiraki- ne sebebiyet verilmişti, İtalyanın hükümet merkezinde hiç bu hâdise hatıra getiriliyor mu? SBTRAB Geçen sene, temmuzda, İspanyanın sekiz denizaltısı vardı. Bunların altısı hükümetçilerin elinde kaldı; ikisi nas- yonalistlere geçti. Nasyonalistlerin ye- ni denizaltıları tezgâha koymuş olduk- lart işitilmedi; şu halde ikiden fazla gemiye sahib olamazlar. İmdi, denizaltı taarruzları Çanak. kalede olduğu gibi Atlas Okyanosunda. da vyukua geldi: şu halde bu taarruzları yapan denizlartların ikiden fazla olması lâzımdır, hususiyle, bir denizaltı filosu. nun yarısı faaliyette iken yarısının üssün- de istirahat halinde bulunması icab et- .tiği de göz önünde tutulunca, nasyona- list donanmanın imkânlarının daha da mahdud olduğu görülür. Acaba nasyonalistler yeni denizal. tı gemileri mi satın Falmışlardır? Kimden? Bitaraf devletler tarafından böyle bir satış yap:lmış olsaydı bu malüâm 0- lurdu; öteyandan Fransa, İngiltere ve Rusyanın da böyle bir satışı yapamıya. caklarma göre, bu satışı (tabif gizli o. larak) yapacak ancak Almanya, İtalya ve Japonva kalır, Japonyanın, hiç bir menfaat sahibi olmadığı İspanya için bir denizaltısını feda etmesi inanılır şey değildir; öte yandan Almanya, kontrolu kolaylaştır- mak için karışmazlık komitesine her iki taraf denizaltı filolarının müsadere e- dilmesini teklif etmişti. Geriye İtalya kalır ki, bu musadere teklifinde AL manyayı tasvib etmemişti. Şu halde İtalyanım nasyonalist İs- panyaya bir veya birkaç denizaltı sat. mış olduğunu mu kabul etmek lâzım. dır? İtalyan denizaltrlarının bizzat bu taarruzları yapmış olmaları faraziyesi- Tefrika: No. 120 ni yapmadığıma dikkat ediniz. Madem ki Valansiya hükümetine karşı bir ital.. yan ordusu resmen harb etmektedir, italyan donanmasından bir kısmının da cumhuriyetçi kıyıları abloka etmeye çalıştığı ve rus vapurlarını batıranın o olduğu da pekâlâ farzedilebilir, fakat bununla, kolayca tanılabilecek bir ingi- liz destroyerine tecavüz etmek arasın- da mesafe vardır. Elinde delil olmadık- ça kimse bu mesafeyi aşamaz. AiyAR Muharrir, realist olması icab eden bir İtalya, bu derece cüretkârane bir harekete teşebbüs edeceğine ihtimal verilemiyeceğini kaydettikten sonra de. vam ediyor: 5 İngiltere, Afrikada ve Akdenizde İ- talya tarafından muvaffakıyetsizliğe uğratılmayı kabul etmiş olabilir; orta Akdeniz havzasında İtalya tarafından hakiki bir deniz ve hava barajı vücu- da getirilmesini kabul edebilir; fakat bayrağına tecavüz edilmesine müsaade edemez, Esasen ingiliz kamoyu çileden çıkmıştır ve gazeteler “hakaret,, ten bahsediyorlar. B Avrupa ciddi olarak ancak bir tek tehlikeden korkabilir: Asya tehlikesi, Çin - Japon harbının neticesi ne olursa olsun, bu tehlike yarının tehlikesidir, Adı Çin tehlikesi, veya japon tehlike- si, yahut da Çin - Japon tehlikesi ol. sun, herhalde müthiş olacaktır, çünkü bütün Asya kütlelerini, yani dünya nü- * fusunun yüzde altmışını harekete geti- rebilir. Hind Okyanosu üzerinde koca bir imparatorluğun sahibi olan İtalya bu- nu anlıyacak mıdır? Anlıryacak mıdır ki kendisi de tam İngilterenin, Hollandanın, Portekizin, Fransanın vaziyetindedir ve er geç avrupalıların birleşmeleri yahut da öl- meleri icab edecektir. Avrupanım tehlikesizce ikinci bir si. vil harba girişebileceğini sanıyor mu? /" LENTRANSİJANDA GALLUS YAZIYOR: Akdenizdeki hal dünya sulhunu teh.- likeye koymaktadır. İşte İngiltere, bay- rağına hürmet ettirmek için, ispanyol sularına munzam bir filo göndermek mecburiyetinde kalmıştır. Korsan ge- miyi batırmaya muvaffak olmasını te- menni edelim. dönüyor; gidiyor, dönüyordu. Çünkü seven- karşısında mıyız? Aynı zamanda bu sabahki bir ingi- liz gazetesi ile beraber temenni edelim ki; milliyetine aid sırrı demirden ta. butiyle beraber sulara gömmesini te. menni edelim. Ka_nşmazhk fikrini ortaya atmış o- lan Fransanın politikasının ne kadar yerinde olduğu görülmektedir. Eğer bütün memleketler bu gayretimizde bi. zi takib etmiş olsalardı, bugün dünya- yı endişeye düşüren bu tehlikeli vazi- yet hâdis olmazdı. Çünkü, Santander veya Madrid muharebelerinden çok da. ha vahim harbların başlaması için daha pek fazla torpillemelere ihtiyaç kal. mamıştır, Fransa, korsanlığa nihayet vermek ve sahillerde emniyeti tesis etmek için alınması gerekli pratik tedbirleri mü- zakere etmek üzre Akdniz devletlerinin bir toplantı yapmalarını teklif etti. Bu kadar açık ve basit görünen bu teklif bile şimdiden çapraşıklaşmıştır. Bazı. larr Cenevrede toplanılması doğru ol- mıyacağını söyliyorlar. Başkaları İs- panyanın ne şekilde temsil edileceği- ni soruyorlar. v. s. Hepimiz iyi niyet gösterelim. Ancak iyi niyet sahibi in- sanlara sulh vadedilmiştir. LÖ TAN GAZETESİ#SDE BAŞMAKALESİNDE DİYOR Kİ: Şu anda Akdenizde tatbik edildiği şekliyle denizaltı harbından ortaya çı- kacak mesuliyetler hakkında ne düşü. nülürse düşünülsün, yabancı gemilerine karşı bu neviden tecavüzlere daha uzun zaman tahammül edilemiyeceği aşikâr. dır, çünkü hiç bir hükümet bu tarzda hâdiselere karşı kayıdsız kalamaz, Şu veya bu devleti itham etmek hafifliğin- den korunmak lâzımdır, fakat trajik ih. tilâtlara sebebiyet verebilecek olan u. sulleri iyice aydınlatmaktan Çekinme- melidir. Bazıları, İtalyanım — general Frankoya karada olduğu kadar deniz. de de yardım ettiğini iddia ederlerken - ki bu Romada tekzib edilmektedir « diğerteri de Valensiya hükümetini elin. deki denizaltılarla, bir enternasyonal harba sebebiyet vermek için, Sistematik surette gemileri torpillemekle itham e. diyorlar. Şimdilik bu neviden ithamlar üzerinde durmak doğru değildir, çünkü şarki ve garbi Akdenizde faaliyette bu- lunan denizaltıların miltivetleri sabit olduğu zamandır ki hakikt mesuliyet. ler teshit edilehilacektir. O zamana ba, TU — Yeni orman kanununun güzel neticeleri Memleketin muhtelif yerlerinden zi- raat bakanlığına gönderilen raporlara göre yeni orman kanunu kendisinden beklenen büyük faydaları göstermiş, Or- manlarımız insafsız baltadan ve yangın tehlikesinden kurtarılmıştır. Kanunun ilk tatbikat günlerinde bilhassa İzmir ve civarında görülen o- dun ve kömür buhranı tamamen önlen- miş bulunmaktadır. Piyasada odunun a- zalmasını fırsat bilen bazı muhtekirler ilk zamanlarda ellerindeki malları sak- layarak ileride yüksek fiyatla satmak istemişler ve bu yüzden piyasada mev- zit bir buhrana sebebiyet vermişlerdi. Fakat ziraat bakanhğmm zamanında aldığı isabetli tedbirlerle bu halin ta- mamiyle önüne geçilmiş bulunmaktadır. Türkiyede muhafaza ormanları Yeni orman kanunumuz Türkiyede. ki ormanları muhtelif bakımlardan tas- nif etmiştir. Ormanların evvelâ bir mem- leketin ekonomi bakımında haiz oldü- ğu değer gözönünde tutulmuş, sonra da inşaat halinde bulunan Türkiyenin kereste ihtiyacını tamamen dahilden temin etmek meselesi ehemiyetle naza- rı dikkate alınmıştır. Ormanların hava- yı daima temiz tutması, yeşillik ve gü- zellik bakımından taşıdığı ehemiyetli mevki de gözden uzaklaştırılmamıştır. Konulan hükümlerden anlaşıldığına göre, kanun ormanın millet ekonomisi- ne ve yaşayışımız üzerine olan bilvasıta tesirlerinin muhtelif yerlerde başka baş- ka kıymetler kazandığını tebarüz ettir- miş ve bu kıymetleri muhafaza etmek için müeyyideler koymuştur. Memlekteimizde muhafaza ormanı geniş manada alınmıştır. Kanunumu- zun 43 üncü maddesinin B fıkrasındaki “Meskün yerlerin havasını kötüleşme- den kurtaran ormanlar” kaydı da bunu göstermektedir. | RADYO | ANKARA Öğle neşriyatı: — 13.30 » 13.50 Muhtelif plâk neşriyatı. 13.50 « 14.15 Plâk: Türk musikisi ve halk şar- kıları. 14.15 - 14.30 Dahili ve harici ha. berler, - Akşam neşriyatı: — 18.30 - 18.35 Plâk neşriyatı. 18.35 - 19,10 Çocuklara karagöz (Küçük Ali) 19.10 - 19.35 Türk musikisi ve halk şarkıları (Servet Ad- nan ve arkadaşları). 19.35 - 19.50 Saat ayarı ve arabça neşriyat. 19.50 - 20.15 Türk musikisi ve halk şarkıları (Hik- met Rıza ve arkadaşları). 20.15 - 20.30 Şevket Süreyya (İktısadi konuşma), 20.30 - 21.00 Türk musikisi ve halk şar- kıları (Salâhaddin ve arkadaşları). 21.00 - 21.15 Ajans haberleri. 21.15 - 21.55 Stüdyo salon orkestrası, 21.55 - 22.00 Yarınki program ve İstiklâl marşı. in şimdiye kadar kendisini bu kadar üzdüğü dar, enternasyonal havayı zehirlemek- ten başka bir işe yaramıyan münakaşa. lardan çekinilmelidir. Bugün en âcil dava, böylece organize edilmiş olan korsanlığa karşı en müessir surette ha- rekete geçmektir ve bu davanın sürat- le halledilmesinde bütün — devletlerin menfaatleri vardır. | BİBLİYOGRAFYA l“ | Varlık Bu onbeş günlük edebiyat ve fikir mecmuasının 100 üncü sayısında şu ya- zılar vardır: Burhan Belge: Din tica- reti, Dr Paul Durand; İlk mektebli kü- çükler, Ülkü Vardarös: Unutulmuş bir türkçü: Sadi Çeazr Petresko: Sabit fi- kir, Rüştü Şardağ: Yat kalk, Georges Sand: Büyük meşeler altında, yeni kis tablar hakkında tahliller. Vedad Nedim Tör'ün üç kişi arasında piyesi bu nüs« hada devam ettiği gibi Fazıl Hüsnü, Ce- mil Sena, Mehmet Ali Sel, Adnan Veli Şarl Bodler'in şiirleri. Gündüz Istanbulda neştedilen bu edebiyat mecmuasının temmuz tarihli 16 mcı sa. yısında şu yazılar vardır: Azize İhsan Tütüncü: Okumak, Şerif Hulüsi Say- man:; 1837 senesinin şayanı dikkat bir edebi hâdisesi, Ahmet Hamdi Tanpı- nar: Tastif'le mülâkat, Mustafa E. Ki- ray: Dilde sanat, Mihri Devrimsel: Yolculuk, A. Kurpin: Saadet, L. Karo- si: Şeytanın kemancısı, Baudelaire: Dünya dışında her yer, Burhan Sadık: Siyah anne, Samime Kocagöz: İğne (hikâye), Cevdet Kudret Solok; Kurd. lar (piyes). Ve Ahmet Kudsi, Cahid Sıt- kW'nın şiirleri. Ziraat gazetesi Ziraat mektebi mezunları cemiyeti tarafından ayda bir çıkarılan bu mec- muanın nisan - mayıs - haziran aylarına aid 4, 5, ö numaralı sayıları bir arada olarak intişar etmiştir. Bu sayıda şu yazılar vardır: Doktor Şevket Raşidı Zirat ham maddelerimiz ve yerli en- düstri. Fikri Karaesmen: Köy kalkınma- sı ve köy eğitmeni yetiştirme kursları, Dr. Said Tahsin: Buğdayların standard« laştırılması, Necati Turgay: Bursa çev- resinde mentana buğdayı, — Profesör Dr. Matchenz Yonca ziraati, Dr. Mit- hat Ali: Bir böcek ne zaman zararlı o- lur? Ali Said Ekinci: Türkiyede fasul. ye ziraatinin ehemiyeti, Kemal Öncelt Meyva kıymetlendirilmesinde ev kon- serveciliği. Şevki Akalın: Yerinde aşı, Nuri Mutluay: Çiftlik gübresi ve güb- relikleri, Hurrem Ünsalan: Arıları na- sıl beslemeli? Dr Said Tahsin: Türki- yede elma yetiştirme, kıymetlendirme vaziyeti, Dr. Matschenz: Bursa ziraat mektebi ve teşkilâtı, Dr. Tahir Ertuğ- rul: Orta Anadoluda ipek böcekciliği. Bundan başka daha şu yazılar vardırt Yeni çeşid nebatların himayesi, ziraat vekâleti vaizfe ve teşkilât kanunu, zi- raat âleminde, umumi tarla ziraati, köy eğitmeni yetiştirme kursları neşriyatı. Poliklinik Bu aylık tıib mecmuasının 51 nümas ralı eylül sayısında şu yazılar vardır: Dr. Şükrü Hazım Tiner: Sahaj ru- yet muayenesi ve venrologiedeki ehe- miyeti, Bürhaneddin Öney: Bir serp fibromiomu vakası, operatör Cemil Şe- rif: Hipofiz tümörleri, İbrahim Hanif, İş hastalıkları: nikotin, Dr. Baki Tire- gol: Hemoraji serebral etyolojisi, Dr. Nami Göksun: Edebiyatı tıbbiyede is- mi geçen sendromlar, İbrahim Hanif Denker: Pratik hekimlik, İhsan Şükrü Aksel: Modern ırk hıfzissihhası, Ah- med Asım Onur: Hekimliğin içtimat vazifeleri, avukat Haydar Özkent: mes- lek sırrı. dığı gibi, bu vesile ile kapulet'lerle monta- Şekspiı;den Hikâyeler Yazaniar: Mary ve Charles Lamb Çeviren: — Nurettin ARTAM Romeo ve Jülyet hikâyesini veren kızı o aralık dadısı içeri- den seslenerek çağırdı. Dadısı onunla bera- ber yatardı; artık nerede ise ortalık ağıra- caktı; kızın bu saatte yatağına girmiş olma- sı lâzımdı. İçeri-girerken Jülyet gene Ro- meo'ya çabuk çabuk birkaç kelime söyliyerek, eğer şerefli bir aşk taşıyor ve kendisi ile evlenmek istiyorsa ertesi gün bir haberci gönderip nerede evlenebilecek- lerini, o zaman kendisinin bütün servetini ayaklar altına alarak, ona varacağını, dün- yanın istediği noktasına kadar arkasından gideceğini anlattı Onlar bu noktayı karar- laştırırlarken içeriden dadı Jülyet'i tekrar - tekrar çağıryor, kız da elindeki kuşu ka- çırmaktan korkan bir kız çocuğu gibi, Ro- meo'su oradan uzaklaşmasın diye gidiyor, ler için en tatlı musiki, gece vakti biribirle- rinin seini duymaktır. Fakat nihayet ikisi de biribirlerine tatlı uykular dileyerek ay- rıldılar. Artık neredeyse gün doğacaktı. Sevgili- sine hayırlı uykular dilerek oradan ayrılan Romeo, evine gideceğine, tanıdığı papas Lavrens'i bulmak üzere manastırın yolunu tuttu. Papas uyanıktı; dualariyle meşgul- du. Delikanlıyı bu saatte karşısında görün- ce onun o geceyi, bir aşk macerası uğrunda uykusuz geçirmiş olduğunu anlamıştı. Ro- meo'nun bir aşk uğrunda uykusuz bir gece geçirdiği doğru idi. Fakat Lavrens bunun Rozalin'in aşkı olduğunu sanmakla yanıl- mıştı. Romeo, Jülyet'e karşı duyduğu büyük ibtilâyı itiraf edip o gün kendilerini evlen- dirmesi için yalvardığı zaman, onun Roza- lin'e karşı derin bir aşk duyduğunu, fakat kadının kendisine yüz vermediğini yakın- dan bilen mukaddes adam ellerini ve gözleri- ni kaldırdı. — Genç adamların aşkı da, dedi, kalb- lerinde değil, gözlerindedir. : Buna verdiği cevabta Romeo, Rozalin" halde hiç de sevgisini takdir edemediğini, kendisini sevmesine imkân bulunmadığını, halbuki sevdiği Jülyet'in aşkına mukabele ettiğini söyledi. Bunun üzerine papas da vaziyeti haklı bulmuş, kendilerine yardım etmeğe Trazı olmuştu. Lavrens, Romeo ile Jülyet arasında böyle bir evlilik bağı kuru- lacak olursa bunun kapulet'lerle montagü'- ler arasındaki yıllanmış düşmanlığı da or- tadan kaldırabileceğini düşünüyordu. Bu i- yi kalbli papas, her iki tarafın da dostu idi. Bir çok defalar aradaki soğukluğu gider- mek için elinden geleni yapmış, fakat bir netice alamamıştı. Biraz bu işi yapmak, bi- raz da çok sevdiği Romeo'nun hatırından çı- kamadığı için ihtiyar adam, iki gencin elle- rini biribirne vermeğe ve onları evlendir- meğe karar vermişti. Romeo, bu karardan sevinmiş, vadettiği gibi bir haberci yollayarak bu kararı öğre- nen Jülyet de erkenden papasın hücresinde bulunmaktan geri kalmamıştı. Orada iki gencin eli biribirine mukaddes izdivaç bağı ile bağlandı. İhtiyar ve iyi kalbli papas, tanrıdan bu izdivacı takdis etmesini yalvar- gü'ler arasındaki eski kinlerin, düşmanlık- ların, artık, yatışmasına da dua etti. 'Tören biter bitmez Jülyet hemen evine döndü. O gece, bir gece evel karşılaştıkları bahçede tekrar buluşmak üzere biribirlerine söz verdiler. O gün Jülyet'e, bir küçük çocu- ğun büyük bir bayram gecesinde his ettiği gibi, bir türlü geçmez geliyor, uzadıkça u- zuyuyordu. Aynı günde Romeo'nun arkadaşları Ben- volio ve Merkutio, başlarında saldırgan ruhlu Tibalt bulunan bir kapulet'ler grupu- na rast geldiler. Bu Tibalt, kapulet'lerin zi- yafetinde Romeo ile döğüşmek istiyen aynı öfkeli adamdı. Bu adam, orada montagü'ler- den Romeo ile arkadaşlık ettiği için Mer- kutio'ya çattı. Kanı Tibalt kadar coşkun ve tehevürü aşkın olan Merkutio da bu taar- ruza karşı çok çetin bir mukabelede bulun- du. Benvolio, araya girip ikisinin de öfkesini yatıştırmağa daha fırsat bulamadan ikisi de dehşetli bir döğüşe giriştiler. Tam bu sıra- da Romeo'nun o sokaktan geçtiğini gören (Sonu var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: