4 Eylül 1937 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 4

4 Eylül 1937 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ULUS Şimali Çinde Pekin ve Tiençin'in işgalinden | BİBLİYOGRAFYA sonra cenupta Ş$anghaydaki bombardımanlar indeki harb ve Avrupa devletleri Çin - japon kavgası uzayor ve ye- dinci haftasına giriyor. Çarpışmalar iki muhtelif cephede Nankeu bölgesiyle Pasifik Okyannsu- Şu halde, bugün, evvelâ Pekin'in iş- değişiklikleri tetkik ettikten sonra Şang- hay'da harbın başlamasiyle bütün dün- yada uyanan akisleri gö geçi doğru olur. Çın’&ekı seferi için hareket ıddııı l M i ântihab etmekl isabet göstermişti. Bu vilayette Jmon- ya üç mühim ad da bul. yoı—.uırdııhnı—ıMYn - Ju - Keng t iyle ellerindeydi; öte- ki, Tinçin belediye veisi General Şang - Fze - Şung, japon dastlağiyle maruf- tu. Hopey - Şahar'ın siyasi meclisi rei- si General Sung - Şeh - Yuana gelince, onun hareket tarzı Japonyayı bile şaşır. tıyordu. 1937 mayısında, japon kurmayı an- ladı ki General Sung Nankin'e hiyanet etmiyocektir. Kendisi bazı tedbirler al- YAZAN: Röne Laviny L'ÖROP NUVEL'DE, tını himaye etmek mecburiyetindedir. akıbeti oldu. İngiliz, £ ve ÂAmeri- Şu halde bugün Nankeu'da di ka tebaal, tahliyesi işi top ateşi a- eden muharebe, yakında Paoting - Fu"- da d ktedir. da vukua gelecek muharebenin öncülü- ğünü yapmaktadır. Çin'in gösterdiği mukavemet, 1931 de Mançuri'yi hayret verici bir kolay- hıkla fethetmiş olan Japonya'yı hayrete düşürmüştür. Bu beklenmedik mukave- meti kısaltmak için Çinin hayati mer - kezlerini ve bu arada Şanghay'ı kötü- ri Ş k lâzımdır. Şanghay çarpış- l şeine bakılınca bu ka- rabiye sebebiyet vermiş olan hâdisenin pekâlâ dostane bir surette halledilebilir mahiyette olduğu göze çarpar. Bir japon subayı Çin hava meyda - nının methalinde öldürülmüştü. Derhal japon harb gemileri şehre karşı sıralan- lılır ve japon silâhendazları japon gar- kuvvetlendirdi. Çin bir japon AA mıştı ki, bunlar, Tokyo'nun da onun mahkü kti. Hakikat 20 mayısta, General, Tiençin şehrinden emlâkini yabancılara satacak olan her- hangi bir ki idama edi- leceğini kararlaştırmıştı. Halbukâ bü- tün serbest topraklar japonlar — tacafın- dan satım almıyor ve bunlar bütün mü- him Çin teşebbüslerine el koyuyorlardı. Tiençin valisi General Şang - Tze - Şung bu havalide japon ve Çin - ja- pon teşebbüslerini daima himaye etmiş olduğu için bu tedbiri kendi aleyhine bir hareket telakki etti ve Tokyo'ya ka- dar“ hususi” bir seyahat yaptı ki, mana- sı, ancak 'bu son günlerde meydana çık- mış bulunuyor. 7 temmuz gecesi, Tİk Çin - japon hâdisesi ortaya çıkınca, Ge. neral Sung Nankin'in tarafını tuttu. İki haftalık kanlı harblardan sonra General Pekin valisi bulunan 'General Şih mer- kezi idaneye ihanet etti ve şimal hükü- met merkezi derhal japonların eline düştü. General Şang - Tze - Şung için Ja- ponya ile anlaş mükâfatını al - mak gelmiş yor. Tokyo- ya yaptığı seyahat yemişlerini veriyur. Japon militerleri, General Sung'un si- yasi meclisinin yerini alacak olan yeni idarenin teşkili vazifesini ona vermüişler- dir. Pekin ve Tiençine hâkim olan japcın- larm Peki'nden Mançukuo'ya çıkan e- miryolunu kontro'ları altımda bulundu- ruyortar. Münakale yollarma hâkimiyet olan maksadlarını tahakkuk — etörmek içim, Şapon kıtatarının, bir yandan, Jaha cenuba Pactıng - Fu'ya doğru sarkarak Pekin - Hankeu hattına ünmeleri, öte yandan şimali garbide Pekin - Nankeu - Kalgan hattına çıkmaları icab ederli. Fakat bu ikimci hareket daha âcildir, vetleriyle karşılaşmadan önce rical hat- yeti ÇK KEçi Te Tefnka No 115 taarruzunu önlemek için buraya kıtalar gönderdi. Derhal kavga genişledi. Şang- hay belediye reisi hava meydanında vu- kua gelen hâdise için tarziye vermeye hazırdı fakat Tokyo 1932 muahedesini İkinci bir endişe de, bu —devletlerin Şanghay'da sahib oldukları — iktısadi menfaatlerdir. Açık olan bir hakikat şudur ki İn. giltere, Çindeki ekonomik iktıdarının tehlikeye girmesine müsaade etmiye - cektir. t Gerçekten Taymis gazetesi şöyle demektedir ki: “Ne olursa olsun, avru- palı ük bir | terketmeleri, lngılterenın. Çindeki men- faatlerinin tehlikeye girmesine müsarde edeceği manâsını ifade etmiyeceğini öğ- renmek memnuniyet veriyor. Bu men - faatlerin, her neye mal olursa olsan ko- mez bir hakikattir.” Çindeki yabancı envestismanları ye- künu, Japan - Taymis'in 26 mart 1933 tarihli nüshasındaki bir tahmine nuza- ran 6 milyar 656 milyon gümüş doları bulmaktadır. Bu sermaye şöyle taksim hall büy hükümlerini HMeri sürerek Çin hhlm-ı— nn geri alınması ve bütün müdafaa is- fihkâmlarının yıkılmasını istedi. 1932 hedesi Şanghay bölgesini: askersizleştirilmesini ıozetıyordu ve bu hükümlerin tatbiki konsoloslardan mü - kkeb bir muhtelit komisyon tarafın - dan kontrol edil! l kti. Süratle toplanan komisyon her iki tarafın da haksızlığ edilmektedir: İngiltere 2707 — milyon, Japonya 2.633 milyon, Birleşik Amerika 560 milyon, Almanya 417 milyon; Fran- sâ 300 milyon. deki bütün yabancı sermayelerin yüzde 34 ü Şanghay'da temerküz etmiştir. Bu şartlar içinde Şanghay'da çıkan bir hâdisenin derhal bütün dünya piya- meydana çıkardı. Çünkü Japonya kara- ya çıkardığı — askerlerinin mikdarını 10.000 e yükseltmiş ve Çin askersiz böl- geye kıtalar sevicetmişti. Fakat toplar daha önce işe müdaha- le etti ve büyük devletler Şanghayı harbın felâketlerinden korumaya muvaf- fak olamadılar. 1936 sayımına göre nü- fusu 3.485.948 olan Şanghay'da müfuz bölgeleri meselesi de bu suretle derbal ortaya çıktı. Profesör Jan Eskara'nın bir tarifine göre nüfuz bölgeleri, yaban- cılar için bir ikamet muhitini ihtiva eden enternasyonal ticarete açık şehir- lerdir ki burada belediye ve po'is hiz - metleri imtiyaz sahibi devlet hesabma çinliler tarafından görülür. 1842 ingiliz - çin harbı (afyon har- bı) neticesinde, Şanghay |i enter - nasyonal lıı:nıete açıldı. 1843 ingitiz im- tiy 1849 da f imtiyazı, son- ra da bir Amerika imtiyazı eklendi; 1863 de İngiliz ve amerikan imtiyazlı bölge- leri birleştirerek enternasyonal nüfuz bölgesini meydana getirdiler. 50.000 yabancı ve 1.100.000 çinli bu bölgede oturmaktadır. Bu hâdiseler karşısında büyük dev - letlerin iik endışelerı, öbüsler avrupalı hallelerine düşerli vatandaşlarınım fak tefek borçları vermedıklen için ne denn salarında ve bilhassa Londra'da vahim akisler uyandırmış olmalarında hayret edilecek bir cihet yoktur. 17 ağustos günü, B. Eden, iznini ya- rıda bırakarak Londra'ya döndü ve Çin - japon harbının çok işgal ettiği kabirne azâlarını toplanmıya çağırmıştır. Bu toplantı neticesinde aşağıdaki vesmi tebliğ neşredilmiştir: “ Bakanlar Şanghay'daki vaziyete sulhçu bir hal şekli temin için mümkün olan bütün tedbirleri — tasarlamışlardır. Bu şehirdeki ingiliz tebaalarının men. faat ve hayatlarını korumak - için icab eden her şeyi yapmaya karar Vermiş. lerdir.” N Bu tebliğ, Londra'nım Çin'den ve Japonya'dan Şanghay'daki harba — wiha- yet vermelerini istemek wbbnıımle buh ğ uyand . İngiliz Dış Bakanlığı Amerika ve Frınunm da enerjik olacak bu teşebbüste müzaheret. lerini temin için Vaşington ve Pariste icab eden temaslarda bulunacak demek. tir. lardı. Merzifon şairleri Yedi senedenberi Merzifonda yaşa- yan münevver gençlerimizden Vehbi Cem, “Merzifon şairleri” — ismini taşı- yan bir eser vücuda getirerek neşret- miştir. Kitabın ön sözünde halk şair- lerinin iyetinden ve 1 iyle Merzifonun kültür hayatından bahse- den müellif, Merzifonda yetişmiş olan halk şairlerinin hayatlarına dair kısa malümatla birlikte eserlerinin en gü- zelleri arasından seçilmiş şiirlerini ik- tibas etmektedir. 96 sayfalık bu eserde Merzifonun şairlerinden bir çokları e- serleriyle anlatılmakta ve tanıtılmakta- dır. Edebiyatla alâkalı olanlara bu de- ğerli eseri tavsiye ederiz. Erzurum ihtilâli “Siyasal bilgiler okulu ailesinin i- darf fedakârlkları serisi” nin ilk sayı- sını teşkil etmek üezre Nedim Ulusa- kul'un “İstibdad aleyhinde türk ulusu- nun ilk hareketi: “Erzurum ihtilâli” isimli eseri neşredilmiştir. Müellif, burada, hicri 320 ile 322 se- neleri arasında Erzurumun Keskin kay- makamı bulunurken, istibdad idaresi- nin kayıdsızlığı altmda şark vilâyetle- rinin düşmüş olduğu elim vaziyeti, hü- kümetin ne insafsız ellerde ne acıklı bir halde bulunduğunu anlatarak bu anar- şiye karşı münevver idarecilerin ilk a- yaklanma hareketini tasvir ediyor. Cumhuriyeti ve bize getirdiği fe- yizleri anlayabilmek için daima gözle- rimizi mazinin acıklı manzaralarından ayrımamak mecburiyetindeyiz. Bu iti- barla, eski devirlere aid enteresan hatı- raları olan münevverlerimizin, bunları yalnız kendileri için saklanmayıp bütün milletin istifadesine arzetmeleri çok lüzumlu ve faydalı bir iştir. Müelifi, bu küçük htiva ettiği hatıralar bakımın- dan kıymetli eseri tebrik etmeyi vazife biliriz. Kahramanlığın felsefesinden A. Refik Gür imzasını taşıyan bu kitabcık lirik bir ifade ile türke hâs kahramanlık destanlarından bahsetmek- tedir. Küçük kıtada 64 sayfa tutan e- seri okurlarımıza tavsiye ederiz. Ezgiler Ezgisi Süleymanın “Le Cantigue des Can- tigues,, namiyle maruf eserini Mehmet Şükrü Erden “Ezgiler ezgisi” adı al- tında dilmize çevirerek bir broşür ha- linde neşretmiştir. Sekiz ezgiyi bir ara- da toplayan bu terceme, ifade itibariyle öz türkçeye ehemiyet vermiş, ve hiç yabancı menşeli kelime kullanmadan yapılmıştır. Şükrü Erdenin bu terceme- sini, muvaffak olmuş bir eser olarak 4-9-1937 aA |oiı Kösesiı Elli üç yaşındaki bir dergide elli üç sene evvelki dil... İstanbul ticaret ve sanayi odası bir mecmua çıkarıyor. Bu metmuanm elli üçüncü yrlının termmuz sayısı önümüz- dedir, Bu mecmua (kendisi mecmua- dediği için derği demiyoruz!) fasılla- rını “kısmı mahsus” gibi elli üç yıl ön- ce kullanılması mahzurlu — sayılmıya- cak, bilâkis beğenilecek başlıklarla a- yırmıştır, 353 üncü sayfasında ise bit gazete- cinin ölümünden şöylece bahsediyor: “Bu vazife dolayısiyle mecmuamı- zım da muavinini tahririye ve idariye- sinden bulunan ............ matbuat âle- münde de tamınmıştı. Lisan> aşina olan merhumun........ ... e Basın âlemine yazıları ve terceme- leri ile yardım etmiş olan bir arkada- şın ölümü hakkında yazılmış olan bu satırları burada “dil köşesi” ne alıp es- kilik ve köhnelik örneği olarak göster- mek istemezdik. Fakat elli üç senedir neşredilen ol- gun bir derginin 1937 yılında eski bir babıâli lehçesi ile yazı yazması da bizi, bir gazetecinin ölümü kadar, müteessir ederse yeri değil midir? kaydetmeliyiz. La Turguie Kamiâliste Matbuat umum müdürlüğünün bu çok güzel ve enteresan mecmuasının 18 numaralı sayısı her zaman olduğu gibi seçme resim ve yazılarla çıkmıştır. İlk sayfalara, Topkapı sarayında bulunan ve ince türk zevkinin tam bir örtneği olan iki porslen tabağın iç re- simleri konulmuş... Bu güzel ve zarif işleri Büyük Önderin çok güzel bir fo- toğrafı takib etmektedir. La Turgule Kamâliste bu sayıda son resim sergisine dair B. Cevdet A- dilin bir yazısiyle, on yıllık şeker en- düstrimizi anlatan, Ankara tiyatro mek- tebini tanıtan birer makale neşretmek- tedir. Bundan başka Profesör Dr. Al- bert Eckstein'in “Türzkiyede çocuk” mevzulu bir tetkik yazısı vardır. Her zaman olduğu gibi bu makale ve yazı- lar bol ve güzel resimlerle canlandırıl- mıştır. Refik Fenmen'in eserleri: Ameli Elektrik 100 K. Sınai Elektrik 3 cilt — 500 K. Hararet tekniği 2 cilt 150 K. 50 K. 50 K. Einstein nazariyesi Ameli makinacılık Elektrik şirketinden : | Etlik yüksek tevettür havai hattında yapı- lacak tadilât dolayısiyle 5.9.1937 pazar günü sabah saat 4 den 6.9.37 pazartesi günü saat 16 ya kadar Etliğe cereyan verilmiyeceği ilân olunur. 3—4A757 İflâs eden limon nasıl olmuştu da nekleri! —T Şeksşpirden- Fiikâyeler Yazantar: Mary ve Charles Lamb Çeviren: — Nurettin ARTAM Atinalı Timon gidince bir başkası sened elinde çıka geli- yordu. Eğer zavallı Timon, vücudundan damla damla kanlarla bunları ödemek is- terse gene kâfi gelmiyecekti. İşlerin bu kadar kötü, bu kadar düzel- mez bir hal aldığı bir sırada herkesin gözü, batamn bir güneşin son ışıklariyle parlayı- verdiğini görerek şaşırdılar: Timon gene büyük bir ziyafet hazırlamış ve buna her za- man çağırmak itiyadında bulunduğu Bay- ları, Bayanları, Atinada mevki sahibi ve süslü kimler varsa hepsini çağırmıştı. Lus- yus, Lucullus, Ventidius, Sempronius ve baskaları, hepsi geldiler. /.rtık, bütün bunlarda Timon'un yalan- cıstan fu'sara gibi görünmüş olduğunu gö- ren Du aşağılık herifler de, onun istediği u- bir teessür göze çarpıyordu, görmeliydiniz. Bununla beraber, bir zamandır kuruyup tükenmiş sandıkları bir ihsan ve nimet çeş- mesinin gene akmakta olduğunu gördükle- rinden sevinçlerine de payan yoktu. Hepsi, kendilerine haber gönderildiği zaman, çok kötü vaziyetlerde bulundukları için emrini yerine getiremediklerinden mahcub olduk- larını söyliyerek Timon'un yanına çıktılar. Fakat Timon, böyle ehemiyetsiz şeyleri ka- le almamalarını, kendisinin bunları çoktan unuttuğunu söylüyordu. Bu sefil ruhlu a- damlar, onun ihtiyaç zamanında yardımına koşmamışlar, fakat varlığı yerine gelince yaptığı bu davete canla başla koşmuşlardı. Kırlangıçlar, bu adamların, büyüklerin ser- veti arkasından koştukları kadar, yaz mevsi- minin arkasından koşmazlar, gene bunların yoksulluk ve zaruretten kaçtıkları kadar kış mevsiminden kaçmak isteği duymazlar. İşte insanlar, bu türlü yaz kuşlarıdır. Şimdi bir tarafdan çalman musiki par- çaları arasında dumanları tüten yemek kab- ları getirilip sofraya konulmağa başlamış- yeniden bu kadar tantanalı bir ziyafet ver- mege muktedir olmuştu? Orada bulunan- lardan bazıları gözierine inanamıyor, bunu bir ruya sanıyorlardı. Bu aralık verilen bir işaret üzerine kabların kapakları açılmıştı. Bunların içinde bütün misafirlerin bekledik- leri nefis yemekler yerine ne vardı biliyor musunuz? Dumanı tüten sıcak sular. Bu ya- lancı dostlara yoksul Timon tarafından bun- dan daha yaraşır bir ikram olamazdı. Onlar da birer dumandan ibaret değil mi idi? Kalb- lerinde de sudan başka bir şey mi vardı? Henüz içine dştükleri hayretten kendilerini kurtarmamışlardı ki Timon'un sesi duyul- du: — Açın köpekler ve yalayın! Onun üzerine kabların içindeki ılık su- lar yüzlerine serpildi ve hepsi büyük bir şaşkınlık ve karğaşalık içinde oradan sıvı- şıp giderlerken Timon bu kabları da arka- larından fırlatıyor ve şöylece bağırıyordu: — Yüze gülmesini bilen parazıtler' ne- zaket maskesi altında ocağa incir dikenler çıt kırıldım kurtlar! güler yüzlü ayılar! ser- vet çılgınları! ziyafet dostları! zamane si- Bu lakırdıları duymamak için o kadar koşuyorlardı ki evi, girdikleri zamandan da- ha istekli olarak bırakıp çıktılar. Telâş için- de kimisi şapkasını, kimisi harmaniyesini, kimisi mücevherlerini düşürmüştü. Bununla beraber, hepsi böyle delirmiş bir adamın böyle insanla eğlenen ziyafet sofrasından uzaklaştıkları, kaçtıkları için memnun gö- rünüyorlardı. Bu, Timon'un ömründe verdiği son zi- yafet olmuştu. Çünkü ondan sonra Atina- dan ayrılrp ormanlara dalmıştı. Sırtını, ar- tık, nefret ettiği şehir drvarlarıma, iğrendi- ği insanlığa dönmüştü. Şehir dıvarlarının yerin dibine batmasını, bütün evlerin sahib- . lerinin başına yıkılmasını istiyordu. Bütün beşeriyetin veba, harb, zülum, yoksulluk, hastalıkla kırılmasıni istiyor, tanrıya yüksek, alçak, genç, ihtiyar bütün atinalıları kahret- mesi için yalvarıyordu. İçinden bu dilekle- ri geçirerek ormana, en şefkatsizi bile en iyi insandan şefkatli olacağına şüphe et- mediği hayvanların yanına çekildi. Orada hiç bir insan âdetine uymak istemediği için bütüm (Sonu var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: