Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
MT ee 5 Ş ver T TT ”T önlel ERETUNT a 4 ULUS Esrarengız Şanghay Şimdi4,5 mılyon nüfusu olan bu şehir, 400 milyon nüfuslu Çin'in kapısıdır Bataklık bir körfezde, sivrisi neklerin ufunetleş- tirdiği boğucu sı. caklar altında, a- sırlardan — beri - Çinde zaman öl- çülebilir mi? - bir kaç sefi: balıkçı imtiyaz bölgesi ve Çin şehri adıyla üçe ayrılan Şang- hay, dünyanın en zengin şehridir. Aynı zamanda bü- tün yasak işler, kaçakçılık ve casusluk dalavereleri bu- rada çevrilir. Çin, galiblerini yutacaktır. Bir kaç nesil ailesi yaşamaktaydı. Şimdi, tamamiyle aynı saha üzerin- de, dünyanın dördüncü şehri yükseli- yor. Daha doğrusu bir şehirler mecmu- ası ki mecmu nüfusu dört buçuk mil- yondur; Bu şehrin en uzak iki ucunun biribirne mesafesi 42 kilometredir, (Pa- riste 16). Burada dev binalar düzine- lerle sayılmaktadır. Büyük caddeleri 0- lan Bund ve Nankin - Road dünyanın en lüks caddelerindendir. Uzak şarkın mali merkezi buradadır. Çin ticareti- nin üçte ikisinden fazlası burada te- merküz eder. Avrupa milletleri Çine nüfuza baş- ladıkları ve kendilerine nüfuz manta- kaları elde ettikleri zaman, bu batak- lık ovanın ekonomik kıymetini takdir ettiler. Şanghay Yang - Tse nehrinin bir kolu olan Vang - Pu'nun mansabın- dadır. Yang . Tse, 2500 kilometresi sey- rüsefere elverişli olan dünyanın en bü- yük nehirlerinden biridir ve bütün şi- mali Çini sular. Bu nehir Çinin kalbi- ne doğru tek nüfuz yoludur. İmdi hatırlanmalıdır ki dünyada en aşağı dört yüz milyon çinli vardır. Dünyanın dörtte biri çinlidir. Dünya- nın en büyük ekonomik pazarı. Giydi- rilecek, beslenecek, modern insanım da- ima artan ihtiyaçlarına alıştırılacak dört yüz milyon insan! Şanghaya ha- kim olan Çin pazarına hakimdir. Üç şehir & İdari bakımdan Şanghay üç şehre ayıılır: Fransız nüfuz böl- gesil enternasyonal nü- fuz bölgesi ve Çin şehri: Pu - Tong. Bunlardan ilk ikisi Vanğg - Pu'- nun sol sahilinde, üçüncüsü sağ sahi- lindedir. Pratik bakımdan enternasyo- nal şehir ingilizdir. Bu bugün içinde yaşayan, çırpınan, birleşen, düşman olan, casusluk eden otuz bin avrupalı, otuz bin japon ve dört milyondan fazla çin- li vardır. Fransız şehrinde üç yüz bin kişi ya- şamaktadır. Buradaki fransızların sa- yısı ancak iki bindir. Komşuların ihti- raslarını bileyecek bir vaziyet değil mi? Fakat fransız harb gemileri daimi olarak Vang - Pu nehrinde demirlidir; bir alay asker ve Şanghaydaki fransız polisi bu şehre muhafızlık etmektedir. 180 fransızın kumanda ettiği Annam'- hı, çinli ve rus iki bin adam, Bu kuvvet, en mükemmel silâhlarla (tank, mitral- yöz, zehirli gaz) mücehhez olarak dai- mi bir tayakkuz halinde bul ktad Vü - Lü Mecmuasından : Bütün keyf verici ilâçların, afyo- nun, eroinin gizli ticaret merkezi Şang- haydır. Bu gizli alış verişin mikdarı milyonlarla rakamlanmaktadır. İçeri Çinde yarı haydud, yarı gene- ral “harb derebeyleri” kaynaşmak- tadır. Bunlara silâh, cephane ,tayyare lâzımdır. Şanghay dünyanın en büyük kaçak silâh pazarıdır. : Normal zamanlarda ay geçmez ki Şanghayı yeni bir isyanın patlak ver- diğini görmesin. Siyasi mücadeleler, tahrikçi unsurlar, şu veya bu istilâcı devletin bulanık suda balık avlamak istemesi. Her vasıta mübahtır.... Ve çin- liler açlıktan ölmektedir. O zaman polis harekete gelir. Stra- tejik noktalara bir kaç tank, bir kaç mitralyöz takımı.. Bir kaç idam... Ve yelecek sefere kadar mesele kapanır. Ayrı adli nizamlar © — Hepsi bu kadar değil. Üç ayrı şehrin adli nizamları biribirinden farklıdır. Hiç bir avrupalı, konsolosu- nun müsaadesi olmadan tevkif edile- mez, Bütün çinliler biribirine benzer- ler ve sabit isimleri yoktur. Bu itibar- la, adam kaçırmalar, dolandırıcılıklar, silâhlı tecavüzler, intikam kasdiyle ka- tiller biribirini kovalar. Asya, karışık müzakereler, muvak- kat ittifaklar, mahirane politika oyun- larının sahasıdır. Muhtelif casusluk servisleri Şanghayda birleşir. Avrupa- da, £ ikinci bü “çifte ca. Bus” larla başı belâdadır. Şanghayda, casuslar, denilebilir ki beş hükümete birden hizmet ederler. “Profesyonel öldürücü”lüğün Şang- haya hâs mesleklerden biri olduğunu söylersek Şşaşar mısınız? Umumiyetle adam öldürme tarifesi yüz dolardır, bu- nun yarısı peşin verilir, yarısı da iş görüldükten sonra ödenir. Bir sene kadar önce, zengin bir çin- li Çin şehrinin küçük bir sokağında maktul olarak bulundu. Bu, bir kaç gün için Şanghaya gelen nankinli bir tüc- cardı. Hiç bir düşmanı yoktu. Katil hır. sızlık maksadiyle de yapılmamıştı. Sonra, bir başka cinayet dolayısiy- le Li adında biri yakalandı. Sorguya çe- kilince, büyük bir sükünetle cinayetini itiraf etti: — Nankinli tüccar mı? Onu ben öl- dürdüm. Çok teessüfe değer bir iş. Pas . Dünya merkezi © — Muhakkak ki Şanghay enternas- , yonal kaçakçılığın hükümet mer- kezidir. Burada pamuk, çay ve ipek sa- tılmıyor mu? Şüphesiz. Fakat daha başka şeyler de. Tefrika: No. 'Tsen isminde birini öldürmek için pe- şinen 50 dolar almıştım. Onu bana ta- rif etmişlerdi. Nankinli bu adama ben ziyordu, yanılmışım, Sordular: — Pek ala, avansı geri verdin mi? — Hacet yoktu. Üç gün sonra, ha. mak için geldıglm, fakat efendisinin butun | BiBLİYOGRAFYA | İş Terbiyesi Amerikan âlimlerinden Booher T. Vaşington'un bu eseri kıymetli kültür- cülerimizden Hıfzırrah Raşid ta- rafından dilimize çevrilerek neşredil- mişti. İlk basılışının mevcudu tüken- miş olan bu değerli eser, Ahmet Halid kitabhanesi tarafından ikinci bir defa basılarak 50 kuruş fiyatla satışa çıka- rılmıştır. k El işlerinin terbiyesini mevzu - ola- rak alan bu eser, el işleri öğretmenle- ri için kıymetli bir rehber olmak mezi- yetinden başka, her lnııı:'wer için de faydalı bir hüviyet taşımalı Bir yıldıza tapan aşk delileri Kadınlar bir artisti az kalsın Londra garında parçalıyorlardı Bir senedenberi şöhreti bütün dünyaya yayıknıq olan ve bazılarınca meçlıuı' Va- Mütercim, kitabın başma koyduğu ön sözde diyor ki: “Biz bu eseri evelâ memleketimizin refah ve saadet mücadelesinde bugün şiddetle muhtaç bulunduğu faaliyet ter- biyesi hakkında güzel fikirler taşıdı- ğı, sonra da hayatın salim bir görüs nü verdiği için naklediyoruz. Kanaati- mizce bu hayat, cümhuriyet mefküresi- ne en uygun olan bir hayattır. Çür burada en büyüğünden en küçüğüne ka- dar “ister dimağ ister el ile” hizmet et- mek ve çalışmak düsturu vardır, Diş sağlığı Sıhat ve içtimai muavenet vekâleti neşriyatı serisinin 45 inci sayısını teş- kil etmek üzere “Diş sağlığı, diş te- mizliği” adını taşıyan bir broşür neş- redilmiştir. Dişleri korumak, sağlam ve temiz tutmak için yapılması gereken pratik işleri açık ve sade bir ifade ile anlatan bu kitab halkımızın sıhat ter- biyesine hizmet edecek eserlerdendir. Halk kitablarına dair Faruk Rıza Güloğlu i ı taşı- gn yerini t y sa- yılan sinema artisti Rober Taylor'un Londraya yaptığı bir seyahat esmasında gerek amerikan ve gerek ingiliz kadın- larından gördüğü müthiş alâkanın polis kordonlarını yaracak bir nümayiş haline geldiğini gazeteler yazdılar. Fransız mu- harrirlerinden Lui Latzarüs bu münase- betle Entransijan gazetesinde şunları ya- zıyor : Rober Taylor'un canı sıkılmaktadır : Kendisi lüzumundan fazla seviliyor. Nevyork ve Londrada trene bineceğini veya ineceğini gazeteler yazdırlar mıydı, yüzlerce ateşli kadın koşup kordonları yarmakta ve üzerine saldırmaktadırlar. Bunlar, çılğınlığı, caketinin düğmele- rini koparıp hatıra diye saklamaya ka- dar vardırmaktadırlar, Eğer polis memur ları hazır bulunmasa, onu parçalıyarak tanınmaz bir hale gelen uzuvlarını ka- pışacaklardır. İşte esatiri devirleri ha- tırlatan ve bize pek şeref vermiyen hâ- diseler! bu deliler alayı ne umabiliyor-* lar ve kızarmasını bilmiyorlar mı? Ça- buk, itfaiyeyi Çağırınız ve en kuvvetli tulumbalarla bu kudurgan — kadınları yan bu 70 sayfalık eserde halk kitabla- rının nevileri, harf inkilâbının bu ki- tablar üzerindeki tesirleri, halk kitab- larmın satışı, halk kitabı karşısında münevverlerimiz mevzuları işlenmekte, bazı halk kitablarından örnekler veril- mekte, matbuat umum müdürlüğünün halk kitabları neşretmek kararı etrafın- da muhtelif muharrirlerimizin mütale- aları bir arada toplanmaktadır. kikisini öldürdüm. Şimdi? & — Bombardımanlar..... lü.. Müzakereler gölgede devam ederken harbın bütün felâketleri biri- birini kovalıyor. Şimdi Şanghayın mü- kadderatı mevzuubahistir. Japonlar şehre hakim olabilecek midirler? Ortada yalnız çinliler olsay- dı, belki. Fakat beyazlar ve bilhassa a- merikalılar “Asyanın anahtarı” denilen gehrin ellerinden çıkmasına müsaade edecek midirler? Şu halde? Kruvazörler mi harekete geçecek. Yoksa gizli muahedeler mi? Harb mı sulh mü? Bu yarımnın sırrıdır. Mantıkan... Fakat ihtiyar Asyada man- tıktan bahse imkân var mıdır? Muhakkak olan bir tek şey vardır, Çin, sayısız nüfusu, mükemmel mede- niyeti, herkesin kapıldığı cazibesiyle Sömürgeleştirilemez bir kuvvettir. O, galiblerini yutacaktır. Bir kaç nesil ge. çecek ve istilâcılar Çin kütlesi içinde eriyip kaybolacaklar. Bu istilâlar ve onları takib eden etnik eritmeler, Çi.. nin bütün tarihi budur. lunuyordu. Binlerce &- | yıl lar, sonra da hekimler bu illetle meşgul olsunlar. Halbuki o, Amerika reklam fabrika» törlerinin dedikleri"gibi “Dünyanın en sevilen adamı”, “dirilen Don Juan,, de- rin surette tiksinmiştir. Gazetelere ver- diği beyanat kadar acı komiklikte bir şey okuduğumu hatırlryamıyorum: “da- ha bir sene önce, diyor, henüz tanılmı- yan bir adamdım ve rahat ve mesud bir hayat geçiriyordum.. — Biliyorsunuz, bu yeni hayatta en muvazeneli adamın sinirlerini bozmaya yetecek şey var- dır.,, ve anlatıyor ki kendisi Nebraska- nın basit ve dürüst bir çocuğudur ve hayranlarının emellerine karşı — tama- miyle kayıdsız kalmaktadır. “Bütün hayatımca bekâr kalmağa inanacağım geliyor,, diyor. Ona hak vermek lâzım, Bu kadar kalabalık ve bu kadar kolay sevgilere hiç kıymet vermemekte haklıdır. Onun tarafından sevilmek ihtimali olacak tek kadın onu istihkar edecek veya hiç ol- mazsa ihmal edecek olandır. Nevyork ve Londranın kızışmışları nasıl oluyor da bunu fark etmiyorlar? Sayısız ata sözlerimiz arasında mükemmel bir ders vardır: “Aşkı takib ediniz, sizden ka- çar. Aşktan kaçınız, arkanızdan gelir., Adeta bu meselin yabancı kadınların is- tifadesi için kimse tarafından tercüme edilmemiş olduğuna inanacağımız geli- yor. Hattâ bu sözü bizde de unutuyor- lar. Genç bir Normandiyalı geçen gün, kendisine aşk veya ölümü teklif için Matmazel Misteget'in odasına girmeye teşebbüs etti. Derhal hep bir ağızdan bağrışıldı: “Bu bir delidir.,,. Gerçi bu matmazel Mistenget için pek nazikâne 3-9-1937 ——— Ecnebi ve Akaltiyet Mekteblerinde İstanbul, 2 (Telefonla) — »u ders yılı için ecnebi ve ekalliyet orta mek- teblerile liselerine tayin olunan türk direktörler dünden itibaren vazifeleri- ne başlamışlardır. Bunlar mektebin türkçe ve diğer kültür derslerinin mun- tazam bir surette devamını temin ile mükellef tutulmuşlardır. Kültür bakan- lığı ecnebi ve ekalliyet lise ve orta mekteblerindeki direktörlerin çalışma şekli hakkında bir talimatname hazırla- mıştır. | RADYO | ANKARA Öğle neşriyatı:— 12.30 * 12.50 Muhtelif plâk neşriyatı. 12.50 - 13.15 Plâk: Türk musikisi ve halk şar- kıları. 13.15 - 13.30 Dahili ve harici ha- berler, Akşam neşriyatı: — 18.30 - 19.00 Muhtelif plâk neşriyatı, 19.00 - 19.30 Türk musikisi ve halk şarkıları. (Mah- mud Karındaş ve arkadaşları.) 19.30 - 19.45 Saat ayarı ve arabça neşriyat.'19.45 -20.15 Türk musikisi ve halk şarkıları (Makbule ve arkadaşları). 20.15 - 21.00 Plâkla dans muüusikisi. 21.00 - 21.15 A- jans haberleri. 21.15 - 21.55 Stüdyo sa- lon orkestrası. 21.55 - 22.00 Yarınki program ve İstiklâl marşı. .ayıran ve aşka bir bir jest değilse de devrimizin ahmak- lığından da habersiz görünüyor. Her gün gazetelerde, kadın veya erkek bir ah- mağın, kndini sevdirmek için silâh çek- tiğini, yahud, sevilmemekten doğan hid- detle, şu veya bunun, sevgilisni ve et- rafındakileri öldürdüğünü — okuyoruz. Rober Taylor'un aşıkları da daha faz- la abtal değildirler. Allah göstermesin, eğer ben bir sev- ği profesörü olsaydım, kadınlara, her şeyden önce hicabı tavsiye ederdim. Böylece aynı zamanda bir ahlâk hocası diye de telâkki edilirdim ki her halde bu daha şerefli bir'unvandır. Hicab! evet biliyorum ki bu söz bazılarını güldürür. Ve gene biliyorum ki bunu riyakârlık telâkki edenler de vardır. Bununla beraber kadını dişiden kıymet veren de bu değilmidir? Bu kadar sevilen zaval- l1 Rober Taylor, kendisini sevenlerin hicabsızlığından değil de neden şikâyet ediyor ? B “Belki, diye iç çekiyor, belki züm- rütanka kuşuna raslıyacağım.,, Zümrüt- anka, yani fethetmesi icabedecek, yal- vyarmaya mecbur olacağı, yüzünün şeke liyle gözlerinin parıltısından başka hak: kında bir malümatı olmadığı halde ken. disine istasyonunda k İlarını açmıyacak olan kadın. Aşkı bir cild teması telâkki etmiyecek, bunun için kılblenn birleş- mesi, ruhların Üürp iğini bilecek olan Mnh Zevkten ewel saadeti arayacak, arzu edilmeden evvel tanılmak isteyecek — olan Munkı Fakat, vagı bu soluyan sürüyü ıqyrediyot Midesi bula. nıyor. Dünyanın en çok sevilen adamı bumudur Dirilen Don Juan bumudur? Birleşik Devletlerin en vahşi mıntaka- Jarından birinden gelen genç adam dün. yandan sevgilisini istiyor ! 114 bu ziyaretlerin manasını ani —D CT Tlge 'a M a DD S MA İ ll Jledi. Timon'dan bu kadar ihsan ve lütuf görmüş olan bu adamın, söylediği bu sözler Yazantar: Mary ve Charles Lamb bas bayağı yalanlardı. Bu da yetişmiyormuş Çeviren: — Nurettin ARTAM Atinalı Timon Ventidius'dan önce kendisine verilmiş olan para, öteki asilzadelerden de bir mik- dar borç istenecekti. Onlar, tabii, bunu de- ğil, bunun on mislini seve seve verirlerdi. Timon'un bundan hiç şüphesi yoktu. İlk önce Lukullus'a baş vuruldu. Bu aşa- gılık asilzade, bir gece önce rüyasında gü- müşten bir filcanla bir tepsi görmüştü, Onun için, Timon'un uğaşı geldiği kendisine haber verilince rüyasının çıktığını ve kendisine Ti- mon'un yeni bir hediye gönderdiğini sandı. Fakat meselenin hakikatini ve Timon'un para istediğini ogremnce bütün o sudan uostluğunun iç yüzünü dışanya vurdu. Evve- l1â hiç bir para veremiyeceğini söyledikten sonra, işlerin berbad bir hale girdiğini gör- düğünü, kaç defa öğle yemeğine, onun ardı sırada akşam yemeklerine hep bunu anlat- gibi uşağa biraz ru.şvet vererek geri döndü- ğü zaman kendisini evde bulamadığını söy- lemesini tenbih etti. Lusyus'a gnöderilen adam da pek az mu- vaffak olmuştu. Vücudunda Timon'un ni- metleri bulunan, elinde avucunda ne varsa hepsini Timon'un lütuf ve ihsanlarından toplayan bu yalancı efendi, rüzgârın değiş- tiğini ve bu kadar nimet akıtan çeşmemn kapandığını görünce ilk önce bu habere i- nanmak istemedi. Fakat bunun doğru oldu- gu anlatılınca, bugün, ne yazık ki, hiç bir şey gönderemiyeceğini (bütün bunların uy- durma olduğuna şüphe yok, tabif.) çünkü evelki gün bir çok şeyler aldığını, elinde a- vucunda ne varsa hepsini buraya kapattığı- nı söyledi. Böyle kıymetli ve civanmerd bir dosta ihtiyacı olduğu zaman yardım ve hiz- met edebilmek için kendisi için ne büyük bir şeref olacaktır. Fakat eyvah ki o, bugün buna muktedir olamıyacak bir durumda bu- Kendisiyle ayni kaptan yemek yiyecek herwblrıdımı,mundoıt,arkadışdı- yebilir mi? Dalkvukların hepsi ayni ma- denden yapılmışlardır. Herkes biliyordu ki Timon bu Lusyus'a bir baba gibi bakmış, kesesini daima onun için açık bulundurmuş- tu. Lusyus'un uşaklarına aylıklarmı, şata- fatını tlmlnlımık ıçın yaptırdığı evlerde çalışan işçilere lerini hep Timon vermişti. Fakat, işte böyle! insan, nankör- lüğünü meydana vurunca ne bayağı bir ca- navar gösterir. Şimdi bu Lusyuüs, Timon'a ufacık bir parayı göndermekten bi- le geri duruyordu. Halbuki Timon'un ona uzun müddet yaptığı ihsanlar, lütfettiği paralar yanında bu istenilen para, merha- metlı bir adamın dilencilere verebileceği bir sadakadan bile azdı. Sempranius ve Timon'un baş vurduğu bütün aşağılık efendiler, ya kaçamaklı ce- vablar vermişler, yahud da doğrudan doğ- ruya beş para veremiyeceklerini bıldımnş- lerdi. Hattâ Ventidius, şimdi zengin olan Ventidius bile, Timon'un vaktiyle kendisi- ne borç para vermediğini verdiği paranın bir hediye olduğunu söyliyerek kendisine giden adamı yüz geri çevirmişti. Zenginliği zamanında başında dünyanın kalabalığı toplanan Timon şimdi yoksulken semtine kimsecikler uğramıyordu. Bir zamanlar, onun lütfunu, ihsanını, cö- merdliğini en yüksek perdeden medh eden sesler, şimdi utanmadan, bütün bu el açık- lığını delilik, ahmaklık diye vasıflandırı- yorlardı. Halbuki onun bir tek deliliği, bir tek ahmaklığı bu kadar bayağı ve aşağılık mahlükları kendi evine vesofrasının etrafi- na toplaması olmuştu. Artık Timon'un o şahane evi rssız bir ha- le gel.mişti Artık önünden geçenler içeriye girip güzel şarablardan ve coşkun neşeler- den nasiblerini almıyor, hiç durmadan, hiç bakmadan, hattâ biraz da tiksinerek geçip gidiyorlardı. Şimdi bu evin devamlı ziya- retçileri çatık suratlı alacaklılar, icra me- murları, senedlerinin vadesi gelmiş sarraf- lardı. İnsanların kendisine karşı takındık« ları tavır, o kadar merhametsizce idi ki Ti- mon kendi evini kendisi için hapishane yap- mıştı. Bir yerlere çıkmıyordu. Bir alataklı (Sonu var)