I Sancak işi etrafında ancak davamız hakkında dünya gazetelerinin müsbet neşriyatı devam etmektedir. Bu ara- ğ.. D Di gae malallme yazü, davamızın hakldığını sru- dağunun bizzat fransız gazelelerinden bir kumı tarafından bile tasdik ve tasvib edildiğini anlatmaktadır. Bugün bu yazılardan fransızca La Republik, Musır'da çıkan Elbelağ ve Hırvat lideri Maçek'in Organı olan Selyoçki Don gazetelerinin birer yazılarını - sütunlarımıza alıyoruz: Fransız menfaatlerine 18-1437 tarihli La Röpabligue gaze- tesinde Pierre Dominigue şöyle diyor: —Bize, İngilterenin İrakı biraktığı. öyliyenler bulunacak. Bu sözü baş- kasmna anlatsınlar! İngiltere bir taraf- tan Maverayı şeria ve Filistinde, öte ta- raftan Maskat'ta ve Bahreyn adalarında ve nihayet Basra körferinin nihayetin de bulunan Elkuveyt'de alâkasını mu- hafaza etmektedir. Hakikat şudur ki ingiliz donanması körfeze, tayyare fi- Iğları da vadilere hâkimdir. İrak dün olduğu gibi bugün de İngilterenin ta- ü Suriyede neyi muha- faza edebileceğiz? Üç senede, beş sene- de vaziyetimiz ne olacak? Zaten her geyi bırakıp çıkmağa başlıyoruz. Biraz zaman daha geçtimi — mekteblerir hastanelerimize, Hsanrmıza, nüfuzumu. za ve hattâ petrola da veda edeceğiz. Dahası var. Biz arkamızda adâlet- #izlik birakarak gidiyoruz. Çünkü ya- Pprlan muahede azlıkları hiç hesaba kat- mamaktadır. Filvaki Lübnan bizimle hasüst bir muahede — imzalamıştır; fakat bunda türkler, dürziler ve alevi. Ter için hiç bir şey yoktur. Bütün bu az-| dıklar, türkler, dürgiler ve aleviler bir yem gibi ve türkler derhal, ötekiler beş #ene zarfında, suriyelilerin önüne atı- maktadır. Şarklı kalan bu - şarklıların etmiyorum » bu azlıklara hürmet & | vy - Ş O — decekleri tasavvur ediliyor! haydi ca- | düncü madde vardır ki şöyle demektediz “nam! şarkta hiç bir zaman azlıklara bür- met edilmemiştir. Bahsettiğim azlıklar “ise mezbahaya gitmeğe değilse bile kö- Je olmağa mahkümdurlar. — Bunların baş vurabilecekleri, himaye görecekle. Ti bir tek memleket vardı: Fransa. O bunu bildiği halde çekilip gidiyor. Hem| öyle bir gidiş ki, tam hükümet sürmek zamanı başlarken ve bir defa daha, se- | — bebsir yere vukua geliyor. Bir seçim | — zaferinin harareti içinde, vaktiyle her ! — hanği bir prense tahsisat verildiği, ma- | — aş bağlandığı gibi Suriye de Şamlılara | — verildi. ' Müsteşar B. Vicnot bu meseleyi Fransanın istemediği bir tarzda hallet- italyanları düşündü diyen hiç kimse bulunmadımı? - Eğer bunu kendisine söyliyen - bulunsaydı, B. Vienot her halde omuzlarını kaldır. makla iktifa edecekti. Düşünün - bir kerre: nisan, mayıs, haziran, büyük gün- ler gelmişti. Halk cephesi nihayet ik- tidar mevkiine kavuşuyordu. Fena kirli bir insandan başka kim - istikbali karanlık görebilirdi? Atatürk her hal- Ge bütün bunlara gülmüş olmalıdır. ihanet edilmiştir ! Nitekim, muahede — parlamentodan gıkar çıkmaz - Guro, Sarray, Veygand, Juvönel ve Ponso'nun da önceden tah- min edip söyledikleri gibi - en ziyade tehdid altında bulunan bir azlık ayak- dandı, nümayişler yapıldı, ölenler ol- du. Anadolu türkleri, Fransa - tarafın. dan terkedilen, Suriyedeki kardeşleri- ni müdafaa etmek isteyince Pariste teh- like anlaşıldı, Cenevrenin arkasına sak- Tanmak istenildi, kekelenildi ve bir de- fa daha Fransa dünyanın — ayakları altına atıldı. B. Vienot: “Fransamı? diyor, o - rada alelâde bir mandaterdir !, yalnız © kadarmı? Fransanın bu mandayı elde €tmek için bazt hususi hakları da yok- mu idi ? Zaten bu işe hiç karışmak — istemi '“yen Milletler Cemiyeti meseleyi iyice anladı ve bize, Türkiye ile dostane bir. B. Vicnot'ya soruyorum. rabları koyu birlikçi olduklarına göre, şayet Antakya ve İskenderun türkleri ayaklanırlarsa ve bir türk ordusu de- ğilse bile, türk gönüllüleri sancağa gi rip de arablara ateş ederlerse B. Vienot ne yapacak ? Çünkü onun muahedesinde bir dör- “Eğer, yukardaki paragrafta derpiş edilen tedbirlere rağmen akidlerden iri bir anlaşmazlığa karışırsa, öteki akid taraf ona müttefik sıfatiyle derhal yardım edecektir. Vukuu yakın bir harb tehlikesi takdirinde akid taraflar lü. zamlu müdafaa tedbirlerini almak için hemen anlaşacaklardır. Suriye hüküme- tinin yardımı, Suriye toprağı üzerinde demiryollarının, nehirlerin, limanların, tayyare meydanlarının, su satihlariyle diğer muvasala vasıtalarının — istimali de dahil olmak üzere fransız hüküme- 'tine iktidarında olan bütün yardımla- zt yapmaktan ibaret olacaktır.., $ inci maddenin ise, “Suriye topra- #ınm muhafazası mesuliyetinin Suriye hükümetine düşmekte olduğu,, söyle. diğini de biliyorum, (Bunun dördüncü madde ile tearuz halinde olduğu da söylenebilir) fakat, Suriyenin ordusu olmadığına göre, tekrar ediyorum, şa- yet türkler sancağa girerlerse, B. Vie- 'not ne yapacak, Fransa ne yapacak? B. Vicnot'un muahedesi cevab ve riyor: asker gönderilecek, fransız ka- nt akıtılacak. B. Vicnot bunu istemediğini Mi söye liyecek? ULUS ve meşru- O zaman suriyeliler ellerinde mua- hedeleri de olduğu halde, kendilerinin aldatıldıklarını söyliyecekler ve mese- 1â B. Musolini'den yana meyil edecek- lerdir. O da her halde, türklere karşı arab ların hamiliğini yapmaktan başka - bir sey düşünmiyecektir... O kadar ki, Fransanın arzu etmedi- ği, hiç bir yüksek komiserin istemedi- Bi, azlıkların ateşten korkar gibi kork- dukları fakat yalnız en azılt düşmanla- Yımızın yapmamızı hararetle istedikle. bize yakın şarkta ve şarki Akdeniz- de hâkim bir vaziyeti kaybettiren, Fran- sayı İstanbuldan Tahrana ve Kahireden Bagdada kadar her yerde mağlub mev- küne sokan bir muahedeyi — ihtiyatsız ve sebebsiz olarak yapmış olmak yüzün- den B. Vienot bizi ya fransız kanı dök- türmeğe, yahud da günün birinde, ist 'yerek veya istemiyerek, bir imparator- Tuğun âlametlerini bile İtalyaya devret- meğe mahküm kılıyor. Bundan sonra da benim her tarafta, onun fransız menfaatlerine hizmet tiğini bağıra bağıra söyliyeceğimi mi sanıyor ? Hayır, o ne Fransanın, ne adöletin, 'ne de sulhun menfaatine hizmet etmiş. değildir . Mısırdan 12 sonkânun 937 tarihli Mısırda çı- kan “Elbelağ” dan; Sancak meselesi ve Mısır matbuatı- nn aldığı dürüm: “Bütün arab münevverliğinin idra- kini ve yeni şartlar dahilinde başlayan 'yeni ön Asya politikasında yabancı Parmakların ip oynamalarına müsaade olunmamasını temenni ederiz.” (Burhan Belge) *Son günlerde Mısır matbuatı San- cak meselesinde uzun neşriyat yapmak- tadır. Bu mesele bütün âlemi meşgul etmektedir. Türk noktai nazarını tutmak vazife- Si bana düşmez. Çünkü — bu mesele, gündelik türk matbuatında ve bilhassa Ankara Matbuat Umum Müdürlüğü Başmüşaviri Burhan Belge'nin, birinci- kânun 1936 tarihinde “Elehram,, gazete- sinde neşrettiği makalede, iyi izah e- dilmiştir. Yalnız suriyeli ve bazı mısır- İt arkadaşlarımızın bu mesele - hakkın- da, fransızlardan daha fazla hassas ol- mamalarını tavsiye ederim. Enternas- yonal matbuatın büyük ekseriyeti ob- jektif bir lisan kullanırken ve uzlaşma tavsiye ederken — Mısir. matbuatınm türklere karşı böyle şiddetli bir tavır alıp ateşe körükle gitmeleri pek tees- süfe değer bir haldir. Bizim Suriye atlerimiz vardır. Türkiye ile de bugün müteaddid menfa- Türk tezin » tT e Bertm yeğ ee e l e aare ee z—emmmmrı -— . ea — ” —a e A Türkiye Önderi Kemal Atatürk'ün hati eei Kess haten Te z , umumi harbten sonra dev-| in haklılığı Bugün Türkiye milli bir devlettir. İşte bunun içindir ki türkler kendile- rine aid olan İskenderun toprakların. dan ve orada yaşıyan — kardeşle feragat edemezler. Edemezler, müttefikler 1920 senesinde Türkiyeye karşı çok hırçın ve dikkatsiz. hareket etmişlerdir. İskenderun sancağı hakkında Fran. sa'ile Türkiye arasında uzlun müzakere- ler olmaktadır. Türkler bu kıtanm ken- dilerine iadesini ve yahud, Suriye du- dudları içinde bu kıtaya azami muhta- riyet verilmesini - talebetmektedirler. Muvaffakiyetle neticelenemiyen bu u- zun müzakereler türklerin canma tak demiştir. Görünüşe — nazaran - türkler, icabederse silâh kuvvetiyle dahi, eko- 'nomik ehemiyeti büyük olan bu mese- leyi halletmeğe karar vermişlerdir. İs- kenderun denizi Akdenizde bulundu- #undan ekonomik ebemiyeti pek büyük- tür. Bu işte Türkiye İran ve Rusyanın yardımından ümid var olabilir. Bunlar İskenderun limanının dost Türkiyenin idaresi altına geçmesinden memnun 0- lurlar; çünkü, Akdeniz ile en yakın mu-| vasala yolu olarak İskenderundan isti- fade ederler . Bazı kimseler Türkiyenin bu teşeb- büste bulunmak için gayet müsaid bir zaman intihab ettiğini iddia etmekte- dirler, Çünkü Fransa dahilde ve ya- kın komşulariyle çok meşguldür. Ne- terketmiştir. ticenin ne olacağını ileride göreceğiz.” 21/1/1937 yükselen dürüst ve dost bir ses için ve ilerisi için maddi ve manevi menfaatlerimiz vardır. — Binaenaleyh zevki selim, menlaatler ve nezaket kai- deleri Musır matbuatını büyük dostu muz Türkiyeye karşı dost bir Tisan kullanmağa imalle etmeli ve bu matbu- ata ihtiyatlı ve tedbirli olmasını tavsi- 'ye etmelidir. Çünkü sözler - türklerin kalbinde kolay kolay — kapanamıyacak olan yaralar açar. Bilhassa — Masır, da- bili ve harici isiklâlinde Türkiyeyi bir 'örnek olarak göz önünde tutmakta ve takib etmekedir. “Elbelağ” gazetesinin bu hakikati görmesi, ve Türkiyeye karşı şiddetli bir lisan kullanmaması ve yalnız me- #eleyi nezahet ve samimiyetle tetkiki, takdire değer bir harekettir. Bütün Mısır'da dostluk ve bitaraflık göstermiş ve bu itibarla siyasi — görüş ve kabiliyetini ispat etmiş olan biricik gazete yunanlı “Kairon” adlı gazetedir. Ve bu bizim için acıdır. Fakat, “Kai- rTon” gazetesi için şüphesiz ki bir şeref- dir. Misir matbuatma - itidal, — nezahet tavsiye derken Mısır gazeelerine, Bure han Belge'nin sözlerini tekrar ediyo- Tum. Bu sözlerden daha makul bir mü- talca göremedim.. Burhan Belge demiş- tir kiz “Masırlı münevver arkadaşları miz, bu mesele hakkında suriyeli kare deşlere anlayış ve idrak tavsiye etmeli- dirler. Bu hatalı hareketin bir an evel, hepimizin menfaatine tashihi lâzımdır. Sancak meselesi, Suriye - Türkiye ara- /sında sumi bir surette ihdas olunmak istenilen bir ihtilâftır. Bütün milletle in istiklâline taraftar olan “Türkiye, islâm camiasının en kudretli devleti oe lan Türkiye, keyfiyeti böyle görüyor- sa, onun bu görüşünü doğru olarak ka- bul etmek Tazımdır. MN Mareşal - Graziani Ras Destaya karşı harekete geçti Roma, 20 (A.A.) — Adisababadan bildirildiğine göre, şimdi Sidnoslar böl- gesinde bulunan Mareşal Graziani, Ras Desta tarafından toplanan bazı muha- Sım gruplara karşı yapılacak olan as- keri harekâtıin kumandasını ele almış- tar. Havacılık ve Spor'un 183 üncü Sayısı " çıkmıştır Bütün Kitapçılarda var- dır... Okurlarımıza “tav- siye ederiz. Tefrka: No: 50 — Ben akıllı olabilirim, dedi, fakat ku- lağımın sağır olduğu da muhakkaktır. Yok- suyu hürmetine sun. Bu iyi bir av dej bir kör düğüme bağlıyor- kalır; ne kurt yavrusu; kalsa kalsa kuru ke mikler kalır. Çeriren: Rudyard Kipling Nurettin ARTAM Movegli, bunları söyliyerek yılanın renk- İi çöreklerinin yanı başma çöreldi. — Şimdi aynı insan yavrusu, aynı yay - 'van kafalının yanına yumuşak, gıdıklayıcı Sözlere söyleyerek geliyor ve ona kıllı, kuv- vetli olduğunu söyliyor ve aynı yayvan ka- falı ona inanıyor ve o taş atan aynı insan “yavrusuna yer veriyor ve.. nasıl rahat edi. “yor musun? Baghira sana rahat edecek bir yer verebildi mi? Kaa, âdeti olduğu gibi kıvrandı ve bu ha- reketleri çocuk tâ başının yanına gelinceye ve başı onun omuzlarına yaslanıncaya kadar “devam etti. O zaman Movgli, o gece Cen- gelde olup biten şeyleri yılana birer bırer anlattı. Kaa: sa Fial'i ben de duyardım. Ot yiyenlerin te- dirkin olmuş olmalarına pek az hayret ede- rim. Gelen sürü kaş kişi acaba? — Henüz görmedim. Dörtnala sana koş- 'tum ilkin. Sen, Hatiden daha yaşlısın. Movgli büsbütün şakraklaşmıştı: — Oh Kaa, bu av, çok iyi olacak. Öteki ayı içimizden pek azı görebilecek. — Sen de vuruşacak mısın? Unutma ki sen bir insansın; hangi sürünün seni içinden attığını hatırla. Kurtlar köpeklerle, varsın, dalaşsınlar. Sen bir insansın. Moveli: — Geçen senenin cevizleri bu sene kara toprak oldu, dedi, benim bir insan olduğum doğrudur; fakat bu gece ben kendi kendime bir kurt olduğumu söyledim. Irmakların ve ağaçlarım bunu hatırda tutmalarını söyle - dim. Ben bu Dhole savuluncaya kadar ser- best kimseler sürüsündenim Kaa. Kaa homurdanarak dedi ki: — Serbest kimseler, serbest hırsızlar, dedi, sen de kendini ölmüş kurtların yüzü — Nağışş! Şimdi işin biçimi değişti. Ben, ilk önce seni de yanıma alıp şimal ta- Taflarıma gitmeği düşünüyordum. Madem ada verilmiş bir söz var; bu söz, tüysüz ufak, tefek bir insancık tarafından bile ve- Tilmiş olsa gene sözdür. O halde ben Kaa di- yorum ki... — İyi düşün, yassı kafalı; asıl sen, ken- dini bir kör düğüme bağlama; ben senden Söz istemiyorum... Zaten senin ne diyeceğini bilirim. Peki öyle olsun, dedi Kaa, söz vermi- yeceğim. Fakat söyle bakayım bana; Dhole geldiği zaman ne yapmayı düşünüyorsun? — Onlar Vaingunga ırmağını yüzerek geçmelidirler. Ben, suyun sığ bir yerinde e- limde bıçak, arkamda sürü olduğu halde karşılamağı düşünüyorum. Bu suretle ya onları sulara kaptırırız; yahud da ağızların- daki ateşi geçiştirmiş oluruz. — Dhole yolundan dönmez ve onların gırtlakları daima ateş gibidir. Bu ava bir defa başlandı mı, önünde ne insan çocuğu — Alala, eğer öleceksek ölürüz. Herhak de bu av, avların en iyisi olacaktır. Fakat benim midem pek gençtir. ve ben çok yağ- mur görmedim. Ben, ne akıllıyım, ne de kuvvetli. Senin daha iyi bir plânm var mr Kaa? — Ben, yüzlerce ve yüzlerce yağmur gördüm. Daha Hati'nin süt dişleri çıkarken benim kuyruğum, - tozlar içinde, uzamıştı. İlk yumurtamım başt için söylüyorum, ben, birçok ağaçlardan da yaşlıyımdır; bu cene gelde olup biten şeylerin çoğunu görmü- Şümdür. Movgli: — Fakat, dedi, bu yepyeni bir av! Bundan önce hiç bir Dhole bizim sınırlarınızı geç- memiş. — Olan olmuş. Olacak olan da unutul- muş, bir senenin gerisigeriye gitmesi gibi, bunun geriletilmesi olacak. Hele sen birax saya; K da ea öenr GY ee £ CĞ