| | ) | “ yetin değişmes — günden yarına olmadı, zira bu zihniyet akılâbımız ve dış memleketler: Romans ve inkılâb Yazan: Dr. Walter L Wrighi Jeş Ph D. Amerikan Kız Kol- lejinin — ve Robert Kollejin Direktörü Amerikalılar, Türkiyeyi - romans “iyarı olarak tanırlar. Güneş hııır_km İstanbul'un silvetini Beyoğlundaki o- felinin pençeresinden seyretmiş, met- Topolün sanat ve mamiri / bakımından Malik olduğu sonsüz hazineleri - gör - Müş olan seyyah bu beldenin / haşmer Dt gürelliği hakkında ututulmaz bir hatıra edinir. Şüphe yok ki “biç bir şehir, seyyah için daha cazi Veya zaman ve alâkanın sarfına daha Tiyade değer değildir. İstanbul'un yal z mazisiyle alâkalı olan bir seyyah bu modern şehrin sakinlerini garip ke Taklı ve tubaf ananeli bir ahali / olarak /— görmek, belki de hoşuna gider. Fakat bir müllet, seyyahların keyfi için yaşa- baz. Küvvetli ve hayatiyet dolu bir İrk. cedlerinin geçmiş şan ve şerefinin Bakiyeleriyle geçinerek mazisiyle ikti- “aedemez, Türk inkilâbinın ateşli ener- jisinden sarih olarak çıkan ve ameri - Ha iğin a olan man türk llti min, ber hangi bir. müze mumyasının donmuş ve ölmüş hayatına aslâ razı ol adığı ve olamıyacağıdır. Türk inkılâbı, gerek Avrupada, ge- — zek Amerikada yanlış anlaşılmıştır zira türkler, yaptıklariyle ©o derecede “meşgüldürler ki evvelce başarmış ol - “ Gukları şeyleri bildirmek için vakıt Ve enerji sarfetmediler.! Keza inkılâp- “Jarının tarihini de izaha lüzum görme- Giler. Meselâ bunun en bariz örnekle- — inden birini ele alalım: kıyafetteki re- volüsyoner değişiklik. Türkiye dışın Ga hem sıksık tesadüf olunan hem de “ düzümundan fazla saf olan bir zihni » yetin mahsulü olarak yaşayan bir ka “Şaate göre bütün türklerin, bol entar Tilk ve kırmızı fesli tam şarklılar ol 'ak yaşarken günün birinde bu kıya - Teti atıp damdan düşer gibi avrupalı kayafetini ve serpuşunu giyerek- bir - /— denbire avrupalı oldukları sanılır. 'Bundan daha az çocukça - olmakla beraber daha doğru olmiyan — #elakki de, şarklılıktan garblrlrğa doğ- a geşişin istilam eviği sihniyet de gının, ancak sathi ve manasız bir jest- 'ten ibaret olduğu merkezindeki kana- attir. — Halbuki işte bu tefsir ve izah tarz. Jarının her ikisi de ,hem tamamen yan- — liş hemde Türkiye hakkında Amerika- da fazla yayılmış bulunan bir cehaleti gösterir mahiyettedir. Bu — izahların her biri hiç te varit olmuyan vakalara — üstinad etmektedir. Netekim fes atıldığı zaman zihni - tabiatiyle, böyle bu- esasen değişmiş bulunmaktaydı. Bu O Bereliye mikelik olan kanan d bir fantezi olmayıp bilâkis parlamen - 'toda tam rey itifakiyle kabul edilmiş olan bir kanundur. Bazı kimseler de: “Serpuş değişe- bilir; fakat onun altındaki kafa de - ğişmez.” şeklinde bir itiraz ileri sür « " — düler. Bu mülâhaza, haddızatında doğ- v olabilir; bununla beraber - hakikat şudür ki, fesin altındaki kafa, daha bir asır önce, yani hükümetin ve türk ka- | — nunlarının yeni bir reorganizasyona — etmek şartiyle bu münevverler, tâbi olmaları lüzumu mevzuu bahs ol - duğu tarihlerde, değişmiye başlamıştı. Hattâ xıx uncu asrın sanayi inkılâbın. dan evvel bile münevver türkler, garbi Avrupanın bazı pratik ve tekniklerini almak zaruretini daha o devirde duy - muşlardı. Bu itibarla gerek inkiraz bul- makta olan bir saltanatın - gerekse de gahil softa zümresinin temsil et muhafazakârlık ve gerilikle mücadele adetâ ümitsiz şekilde harcanmış bulunan os- manlı imparatorluğunu ihya etmek için) var küvvetleriyle çalışmışlardı Abdülhamid'in fanatik tazyiklerine Romans ve İn- kılâb adındaki güzel yazıyı al- dığımız la Tur- guie Kemaliste den bir sayfa edebiyat doğdu ve semeresini, tilâlinde verdi. Büyük Harp esnasında idam hükmünü giymiş bulunan impa - ratorluğu kurtarmak üzere yeni bir ce- hit daha yapıldı. Fakat 1918 den sonra osmanlı halifelerinin ülkesi, parampar- ça oldu ve emperyalist Avrupa devlet- derinin eline düştü. 'Türk milleti de, işte bu enkaz ara- sından doğdu. Mağlüb, münkesir ve helâk olmuş bir halde bulunan türk kütlesi, harikul- ade bir cesaret ve kabiliyeti haiz bir “leader” buldu. İstanbul'un — ve - sahil memleketlerin gerek müttefikler ge- rekse yunanlılar tarafından işgal edil- iş bulunduğu kara günler esnasında milletinin müthiş hayatiyet kabiliyeti yalnız Kemal Atatürk anladı. Bu itibarla o, kalbin en temelli hissi olan ocak, aile ve yurd sevgisine hitab ede- zek her eli kolu tutar insanı silâh ba - şına çağırdı ve bunlardan bir ordu teş- kil ederek istilâcıları “memleketinin topraklarından sürüp attı. Büyük Britanya'nın, İtalya'nın, Yunanistan'ın ve hattâ müt- tefiklerin emri altında yalancı bir sal- tanat süren sözde padişahın muhalefe- tine rağmen Atatürk, öyle bir askeri t vücude getirmeye muvaffak ol- bu teşkilât, müsellâh bir mille- tin tâ kendi öz varlığından ve bağrın - dan kopmuş olan bir kuvvetti. — Onun için bu kuvvet, yenilmedi, yendi. İşte bundan sonra da Atatürkün önderliği altında yürüyen türk mirleti, Aüşmanı denize döktü ve türk cumhu- tiyetini kurdu. Askeri zaferi Lausanne'daki büyük diplomatik zafer takib etti. Cihan harbından mağlüb olarak çı- kan devletler arasında müzakereli bir sulh akdeden yegâne devlet, Türkiye oldu. Bu suretle Sultan ve Saray ta - rafından ve türk milletine rağmen im- za edilmiş olan mülevves Sövres mua - hedesi, parçalanmış ve yeni türk dev- letinin sahası ve hakları, Lausanne mu- ahedesinin kabulü ile, büyük devletler tarafından tamamen tanınmış oluyor- dü. İşte bu, parlak, hattâ emsalsiz bir muzafferiyetti. Düşman püskürtülmüş, misakın çizdiği hudutlar, elde iş bulunuyordu. Bununla beraber memleket içinde yapılacak henüz pek çok işler vardı. Yeni Türkiye, bu yeni işlere koyuldu. Şimdi artık barış reform, - günün icabr emri olmuştu. Fransa'nın, halin en mücbir Bu itibarla bu muazza m reform hareketi yeni Türkiyenin en karakteristik ve ma- 'nidar bir hız ve kudretine mazhar ol. du. Eski kanun kodları, Avrupanın en münevver ve ileri müesses bulunan yeni kodlara yerleri- ni terkettiler. Hükümet, intihabla se. gilmiş bir başkanla parlmanter bir de. mokrasiden müteşekkil olarak vücuda geldi; bununla beraber kabul edilen for- malite ve teammüller, her hangi bir ecnebi devletinkilerine göre körü kö- rüne taklid edilmedi. Avrupa'nın siya. Si teşkilât hususundaki tecrübesiyle Türkiye'nin idare sahasındaki görgü- modelleri üzerine 'Tağmen yeni bir zihniyet ve yeni bir sünün zengiliğini güzelce mezcede- bilen yeni bir terkip husule geldi. Bü- tün bunlardan alınan netice ise, > ka. dar mükemmel olduki kendi hükümet. lerinden memnun - olmayan ve yenilik iştiyakları taşıyan, yeni ve henüz be. lirmemiş ideallere doğru yürümek is- iyen diğer milletler, kendilerine Tür. kiye'den daha feyiz ve ilham verici bir örhek bulamazlar. Türkiye'nin reformları birbirini ta- kib etti. Hilâfet lâğvedildi. — Ajfabe, arap harflerini bırakıp fonetik bir lâtin alfabe şeklini aldı; şöyle ki, ümmi (i Jettrös) Tet bile, eskisine nispetle kıyas kabul etmiyecek kadar kısa bir zaman- da okuyup yazma öğrendiler. Milfi bir terbiye sistemi teşekkül etti. Bütün memlekette - binlerce mekteb — açıldı Türkler, ilk defa olarak kendi yüzyı lar görmüş olan şerefli mazilerini ta - nımak fırsatını buldular. Aynr zaman- da memleketin her tarafını sıkt bir de- miryolu ağı ördü; bu suretle türk top- raklarının tabil zenginlikleri, meydana çıkarılıp istifade edilir bir hale konul- maya başlandı. Elhasıl Türkiyeyi mo. dern bir devlet kılacak hiç bir. cehit esirgenmedi. Memleketin ekonomik inkişafı, Ke- malist programın en esaslı ve en elzem maddelerinden biriydi; zira Türkiye, Avrupanın büyük sınai — devletlerinin finans ve ticareti bakımından bu detlerin bir. tâbif halinde kalacak — ol- saydı memleketin tam bir kültürel ve Siyasi istiklâle kavuşması imkânsızdı. Bu itibarla Millt Ekonomi Bakan- Jığı tarafından itina ile hazırlanmış 0- lan bir sanayileşme programı ortaya ko- nularak sebat ve intizamla tatbik ol du. Bütün dünyanın iş âleminde yikini hissettiren ekonomik — buhran ise, burada ancak memleketin inkişaf ve terakki seyrine sürat katan bir fak- tör şeklinde müessir oldu. En son sis- 'tem makine ve teçhizatı haiz olup ge- 'ne türk olan personelin işlettiği yeni yeni fabrikalar, memleketin şeker, cam, pamuklu mensucat ilh... gibi bir takım ihtiyaçlarına cevab vermekte — olduğu gibi XX inci asrın medeni ” hayatının istilzam ettiği daha bir çok mevadı te- min etmektedi: Teknik idare hususunda — duyuları danışma ihtiyacı ise, ihmal edlimek şöyle dursun; bilâkis en münasip şe kilde - yani doğrudan doğruya eenebi mütehassıslardan yardım istemek tar- zında - karşılandı. Bu —mütehassıslar da, memleketin tam bir endüstriyel kalkınmasını kollıyan — türk - plânının icabına göre çalışmaktadırlar; — şöyle ki bu kalkınma işinin, mahiyeti itiba. riyle, hiç te idhal edilmiş bir mal ol - mıyacağı muhakkaktır. Görülüyor ki yeni Türkiye cumhu- riyeti siyasi sahada olduğu kadar eks- 'nomik sahada da; mütemadi harblarla dolu olduğu kadar refah ve kültürden uzak bulunmuş olan istismarcı bir ida» renin hükmü altında geçmiş birkaç as- tın yaptığı zararları en makul ve en enerjik bir tarzda telâfi etmekle kal- miyor, aynı zamanda da dünya mede - miyeti içerisinde hakiki bir hissesi o - lan yepyeni bir kültürel sentez yara» deve ettiği Roma, 19 ÇA.A.) — Havas muhabi- rinden; Yarı resmi salâhiyetli mahfiller, B. Göring ile B. Musolini'nin görüşmel sırasında havacılıktan - bahsettikleri ve Franko'nun zaferinden sonra kurulacak italyan - ispanyol ve alman - ispanyol münasebetleriyle meşgul olduklarını bil- dirmektedirler. Bu mahfiller, İspanya harbının ital. yan tayyareciliğinin alman - tayyarecili- inden üstün olduğunu isbat ettiğini id- dia etmekte ve haziran anlaşmalariyle kararlaştırdan - italya ile Almanyanın havacılık sahasındaki işbirliğinin teknik sahaya da teşmil edileceği ileri — sürül. mektedir. B. Göring'in B. Mussolini'ye Berlin ile Burgos arasındaki karşılıklı teahhüt- lerin mahiyetini açıkça anlattığı öğrenil- miştir. Bu teahhütlere göre, ispanyol madenlerinin istihsalleri ile Almanyanın Franko'ya gönderdiği harb malzemesi. nin bedeli kısmen ödenmiş olacaktır. Aynı mahfiller, B. Göring'in İtalyaya İspanyanın ham maddeleri hakkında ma- Tümat vermesini tabil telakki - etmekte çünkü İtalyanın ham maddelere ihtiya- cı olduğu müddetçe Almanyanın İspan- 'ya madenlerini inhisara almasını - kabul etmiyeceğini söylemektedirler. İtalyan - alman cephesi Betlin, 19 (A. A.) — “Hamburger Fremdenblak” : gazetesi Göring - Muso- lini görüşmelerinin manevi, bir italyan- alman cephesinin teşkili ile nihayetlen. yazmakta ve mütalcalarına şu su- retle devam etmektedir: “Şüphesiz, B. Göring'in - yolculuğu bususi mahiyette idi. Bununla beraber bu yolculuk iki hükümetin dış politika- Jariyle alâkalı menfaz bir #henk tesisiyle manevi bir temel kur- yaramıştır. Völkişer Beobahter gazetesinin mu- hekiriyle yaptığı bir görüşmede B. Mu- Solini bolşevikliğe karşı yeni bir Avru- 'T arasında Pa fikri uyanması lüzumundan bahset- miştir. Bu suretle Fuhrer'in Nürnberg- deki nutkiyle Moskovaya karşı yaptığı tehdidler İtalyada müsaid bir zemin bul muştur. Çünkü İtalya par.yada yerleşmesini istemiyor ve Ro- Jaşmasiyle bir tezad teşkil etmiyor. komünizmin İs- Berlin mihveri ingiliz - italyan an- Londra mahfillerinde endişe Londra, 19 (A.A.) — Havas Ajan- sının muhabiri bildiriyor: Völkişer Beobahter gazetesi muha- birinin B. Musolini ile yaptığı mülâka- Şimdi eğer amerikalı; Türkiyenin hakil keşfetmek — isterse - ki o, bu romansı bir avrupalıdan da- ha iyi duyabilir - muhakkak Ankaraya gitmelidir. Orada, Anadolunun yüksek yaylasında benim amerikalı — yurdda - Şim, tıpkı kendi memleketine benze » yen, kendi memleketinin eşi olan - bir “pionnier”, bir mücahid ve medeniyet öncüleri diyarr bulacaktır. — Filhakika bu ülkede amerikalının kendi öz tari hinin havasını teşkil eden cehitçi, “pi- önnier” nin asil ruh haleti - yaşamak - tadır. Netekim hiç bir amerikalı, daha bir kaç yıl evvel ehemiyetsiz ve ikii ci derecede bir vilayetten başka bir şey olmuyan bir yerde bugün yepyeni bir hükümet merkezi yaratmış olanla- rın azim cesaretini, geniş öngörüsünü ve aynr zamanda da” pratik kabiliyet ve kudretini idrak etmekten doğan namütenahi hayranlık ve takdir hissi- ni bütün benliğinde duymadan Anka - rayı gezemez. Ankara, yeniden doğmuş ve diril miş bir türk milletinin, dünyanın hür milletleri arasında yer almak azim ve iradesinden fışkırmış olan yeni Tür - kiyenin sembolüdür. Burada bir müze- nin mariz, daüssılalı ve nostaljik ro - mansı değil, ancak ve yalnız yaratıcı bir inkılâbın hakikt ve hayatiyet dolu tiyor. romansı yaşıyor. 20/1/ 1937 Musolini-Göring konuş- malarına dair tefsirler İki devletin İspanya politikasını bu görüşmelerden sonra tayin bildiriliyor n neşredilmesi siyasi mahfillerde en- dişe uyandırmıştır. Bu mülâkatta B, Musolini muvakkat Akdeniz anlaşması: 'nın Roma - Berlin mihverini kuvvetlen. dirmiş olduğunu — söylemiştir. Halbu- ki siyasi mahfiller bu anlaşmaya aynı manayı vermemekte ve akdi. mühtemel tir dörtler misakı hakkında — yabancr memleketlerde dolaşan şayiaları da em niyetsizlikle — karşılamaktadırlar. —Bu mahfiller Sir Erik Drummond'un böyle bir ihtimali B. Ciano ile müzakere et- miyeceği kanaatindedirler. İngiliz dış bakanlık mahfilleri İtah- yanın Ispanyaya gönnüllü gönderilmesi. 'nin meni hakkındaki fikrini” öğrenmek için Sir Erik Drummond'un gelmesini beklemek lâzım geldiğini ” ehemiyetle kaydetmektedirler. B. Eden'in Cenevreye hareket etme- den önce Sir Drummond ile görüşeceği zannedilmektedir. Gönüllüler meselesi hakkındaki Moskova cevabının. karış- Mazlık meselesinin makul bir şekilde halline müsaid bulunduğu — ilâve edi- mektedir. sing Varşovada bekleniyor. Varşova, 19 (A.A.) — Ekspres Po- ranni gazetesi, B. Göring'in şubat orta- darına doğru Varşova'ya geleceğini ya- ziyor. Kısa Dış Haberler | *& Londra, — Batan Dikoveri vapu- Tu mürettebatından 10 kişinin sağ bu- Tunduğu haber verilmektedir. * Londra, — İngiltere ticaret nazı- riyle, İngiltere bankası azasından Nim- veyer aynı zamanda Amerikaya — seya- hatleri, Anglo Sakson paralarının istik- rarı anlaşması etrafında şayialara sebeb olmuştur. 3& Gelf — Kaçan mahpusların hemen hepsi tekrar yakalanarak tevkif edilmiş: lerdir. * Melekes — Muallim Mari'yi - öl- dürmekten suçlu altı kişinin muhakeme- sine başlanmıştır. * Stchin — Bir köyde yangın çık- miş ve köyün kilisesiyle üç çiftlik ve birkaç anbar yanmıştır. * Londra — Cumartesi günkü tren kazasında ölenlerin sayısı 17 dir. Hâdi- senin, belli olmuyan kimseler tarafından tertib edildiği anlaşılmaktadır. * Münih, — B. Hitler, yeni nasyo- nal - sosyalist — mekteblerine — “Hitler mektebleri” denmesine — müsaade miştir. * Paris, — Macar heyeti bugün fi- nans bakaniyle ticaret anlaşmasının mü- zakeresine devam etmiştir. * Varşova — Gdinya'da çok geniş bir döviz kaçakçılığı şebekesi keşfolun- Muş, 10 kişi tevkif edilmiştir. * Milano — Siyam bahriyesi - için inşa edilen sekizinci torpido da büyük merasimle denize indirilmiştir. * Meksika — Meksika hüküm Milletler Cemiyeti nezdinde geniş salâ- hiyetli bir murahhas bulunduzmaya ka- Tar vermiştir. * Varşova, — Bütün Lehistanda şid. detli bir soğuk hüküm sürmektedir. Do Zu bölgelerinde subunet sıfırın altında 23 € düşmüştür. Alman politikası hakkında bir Amerikan gazetesinin yazısı Nöreri, 1s/ÇKAS n Voclü Tileşcim ga Te aa e aA KYi y B lar nn Öed dakildde gae öpa veam hei B Te eg Biçiemiri Yeaa Haa g EATİk kküniyaya yaklışmcını ÖÜ Kayez gi Loyari aai lezlertaak adai cide etnak istiyarın. Makalc şöyle bitiyor.: *B Hitler kılıcını öyle sürükliyor. Ki görültüsü Cebelüttarıktan Viadirce toka kadar işidiliyor..