DAT yt aF D T ULMERİY. L Yağe r -27 AĞUSTOS 1936 HER SŞEYDEN " | BİRAZ Maksim Gorki, Amerikaya gittiği zaman, kendisini eğlendirmek ü- zere Kong adasındaki büyük eğlenti yerine götürdüler, Burada olma- yan eğlence yoktu. Halk havada sallanıyor, yerde eğleniyor, yer altında zevke dalıyor; ve bu baş döndürücü eğlenti durup dinlenmek bilmiyor- du. Burada görülecek herşey kendisine gösterildikten sonra büyük rüs edibine memnun kalrp kalmadığını sordular. Maksim Gorki, bir dakika kadar sesini çıkarmadı. Ve sonra dedi ki: —Siz, ne kadar hüzünlü bir millet olmalısınız! Gorki'nin bir sözü Misafirperverliğe dair Bizim memlekette misafirperverlik, pek umumi bir şey olduğu için bir fevkalâdelik sayılmaz. Fak .? avrupalılarla amerikalılar için öyle değil- dir. Bundan dolayı arada sırada Avrupa ve Amerika mecmuaları ballandı- ra ballandıra bundan bahsederler. Bununla beraber itiraf etmeliyiz ki bir takım misafirperverlikler de tuhaf bir şekil alır. Anlatacaklarımız — onlar- dandır. ESKİ MACAR SARAYINDA — Eski macar kıralları kendilerine mi « safir gelenlerin arabalarındaki tekerlekleri çıkartıp saklatırlarmış; biliyor musunuz niçin? Misafir çabuk dönemesin ve ziyafet, eğlenti uzun müddet sürsün diye,. ÇİNDE — Çir'in bazı kısımlarında zenginlerin verdiği ziyafetlerde sofrada yenilen tavukların kemiklerini ve zeytin çekirdeklerini misafirle- rin omuzlarının üstünden fırlatıp yere kbul âdetlerdendir ve ev sahibine hürmet sayılır. Sebebini anladınız mı? Böylece ev sahibinin çok zengin olduğunu, birçok uşak ve hizmetçileri olduğu için bu sürprüntüleri çabucak toplatabileceğini göstermiş oluyorsunuz. ESK!IOLA RDA — Eskimolarda misafirperverlik pek fevkalâdedir. Orada bir misafiri ağırlamak, rahat ettirmek için bütün aile muhakkak, bir hizmet görür. Bunlardan bitisi, leketinizde yatak od! dışın- da pek göremiyeceğiniz bir kap içerisinde fok balığını pişirir. Birisi el . #Hle yenen bu yemekten sonra ellerinizi yıkıyabilmeniz için bir tas getirir. Bu sırada bir üçüncüsü de havlu yerine kullanılmak üzere bir çaput par- çasını elinde tutar. Eğer gece kalkacaksanız yalnız yatırılmıyacağınızı ve genç veya ihtiyar bir kadınırn da yatağınıza misafir edilmiş olduğunu hay- retle görürsünüz. Her milletin kendine mahsus âdetleri vardır! Günggg dönen eş İtalya'da son zamanlarda “Güneş çiçeği” adlı bir ev yapılmıştır. Bu ev o şekildedir ki oturma odası daima güneş geldiği tarafa karşı olması için bir mihver etrafında döner ve bumun için lâzım olan kuvveti de, evin mer- kezine konulmuş üç beygirlik bir makinadan alır. Daha neler göreceğiz! Lâstik ökçeler nasıl keşfedildi? Bundan yirmi beş, yirmi altı sene kadar evel genç ve gurbuz bir adam büyük bir fabrikada bir iş almıştı, Bu fabrikanın büyük makinaları işleme- ğe başlayınca bütün binada çirkin bir ses çıkarıyor ve bu ses genci rahat- sız ediyordu. Buna çare olmak üzere bu adam, bir kauçuk minder bulup ayaklarının altına koydu ve rahatsızlıktan kurtuldu. Bir gün muzibin biri, bu yastığı çalınca genç, bu sefer de iki parça lastik bulup ayakkablarının altına mıhladı. İsmi O'Sullivan olan bu genç adam, lâstik ökçelerin mucidi ve dünya- da en ileri gelen lâstik ökçe fabrikatörlerindendir. ÖO' Sullivan için reklam yaptığımızı sanmayınız. Gazete başlıklarına göre: Roma, bitarafların arasına girdikten sonra Berlin acaba daha mı uysal olacak? — Bütün cephelerde iki taraf da muvaffakiyetsizliğe uğrıyor — Borçlarını ödeyemiyen iki bakkal telefon telleriyle kendilerini asarak... — İtfaiye çavuşu Fauveau'nun karısı neden zehirlendi? — Belçikada ehemi- yetli bir casusluk hâdisesi — Bakkal kadına tecavüz edenler henüz bulu » namadı — Büyük bir ingiliz deniz tayyaresi Girid'de parçalandı — Parlis zerzevatçıları grevi devam ediyor — Bremen vapuru Nevyoktan kalkarken hâdiseler oldu. Tek iyi haber: Janet Makdonald evleniyor. Fakat ne cesaret! Ekmek dokuz buçuğa Ankara Belediyesi, ekmek fiatını, ayın yirmi beşinden itibaren, dokuz buçuk kuruşa indirdi; Fakat belediye ilânından haberdar olmıyanlar ogün bazı bakkallardan ekmek alırken on kuruş ödediler. Halbuki fiatın inmiş bulunduğu fırınlar ve bakkallarca tabil biliniyordu. Bu gibi münferid hâdiseleri, alâkalı resmi makamlar nasıl kontrol et » sinler? Mesele, sadece ticaret ahlâkı ve umumi terbiye meselesidir Kâğıdlı pencereler Bu mevsimde, Ankara içinde, en kısa gezintide bile, pençereleri kâğıd- dlanmış birçok apartımanlara rastlanıyor. Bu, şu demektir ki bu apar Dost Sovyetler Birliği, B. Fuad Bulcaya büyük kurul nişanını verdi Moskova, 26 (A.A.) — Leningradda iki gün kalan Türk hava kurumu baş- kanı B. Fuad Bulca 24 ağustosta, Mos- kovaya dönmüş ve Tuinoda yapılan tayyare bayramı şenliklerine iştirak et- miştir. 25 ağustosta Türkiye işgüderi B. Ferruh Alkent, B. Fuad Bulca şere- fine bir kabul tertib etmiştir. Tayyare- cilik teşkilâtı merkez komitesi başkanı B. Aydeman dış işleri bakanlığı şark bürosu şefi Zukerman ve bu bakanlık jleri gelenleri ile Türkiye büyük elçi- liği ları kabul inde hazır bulunmuşlardır. z Verdiği bir nutukta B, Aydeman Sovyet Rusya tayyarecilik teşkilâtı re- islik divanının türk ye Sovyetler birli- ği milletleri ve her iki memleketin tay- yarecilik teşkilâtı arasındaki dostluk bağlarının bir nişanesi olmak üzere B. Fuad Bulcaya Sovyet Rusya tayyare teşkilâtının ancak 200 azâsınım malik olduğu en büyük kurul nişanmı verme- ğe karar verdiğini söylemiştir. Bu sözlere tevab veren B, Fuad Bul- ca, böyle bir şerefe mazhar ölduğun - dan dolayı hararetle teşekkür etmiş ve bu harekette Sovyet Rusya ile Türki- yeyi birbirine bağlayan münasebetlerin yeni bir gösterisini gördüğünü söyle- miştir. B. Fuad Bulca, her iki memleket a- rasındaki dostluğun uzun senelerden- beri aynı kuvvetle devam edegeldiğini Ve bundan böyle de her iki memleketin menfaatlerine uygun olarak gelişece- ğini ilâve etmiştir. Tür k Tarih' Kuru.mî Trakyada birçok tarihi hakikatleri mi na çıkaracak yeni bir hafriyata £ İstanbul, 26 (A.A.) — Türk Tarih *Kurumu geçen sene Alacahöyükte baş- Yadığı hafriyata bu yıl da devam et- mektedir. Kurum bu hafriyattan başka ikinci bir hafriyata da başlamağı ka- rarlaştırmış ve Trakya umumi müfet- tişi ve türk tarih kurumu unursal üyesi General Kâzım Diriğin Trakya höyük- leri hakkındaki raporlarını dikkate a- laxak ikinci hafriyatın Trakyada baş- fik bulmuş Bu maksatla geçen hafta kurum, yardımcı üyelerinden, İstanbul üniver- sitesi eski zaman tarihi doçenti ve İs- tanbul müzel müdür ini arkeolog B. Arif Müfid'i bu höyükleri görmek ve hafriyat yerini tesbit etmek üÜzere Trakyaya bir tetkik seyahatine göndermiştir. İki gün evel şehrimize dönen B. A« rif Müfid'in bu tetkikati hakkında verdiği rapor kurumun — Trakya u- mumi müfettişi General Kâzım Diri- ğin bulunduğu — bugünkü toplantısın- da okunmuş ve Alpullu şeker fabrikası civarındaki höyük bu seneki hafriyat İçin en muvafık yer olarak seçilmiştir. Arkeolog B. Arif Müfid'in reislik ede- .| ve şimdiye kadar tesbit edi! işlenmiş demirlerden biri Türk Tarih kurumunun çalışmasının dünya tarih #!6 kadar büyük bir takdir ve hâj yandırdığını son Oslo tezahürler pek güzel göst Kurultayın ü günü Halke kutlan Üçüncü Dil kurultayını “çin dün gece de Ankara h yük salonu tam hir halk ki kenden doldu. Kuııı!eddln ö 4 vıyı halkın ruhuna ııııd'ıı'ewı y na yer ettirecek bir için yapıldığını, nasıl halk yaplıdığını tebarüz ettirdi. bının muhtasar ve mük rihçesini yaptı. Atatürkün ceği bir hafriyat heyeti ağust BO0- nunda Trakyaya hareket ederek derhal hafriyata başlayacaktır. Diğer taraftan kurumun Alacahö- yükte devam eden hafriyatından da son günlerde dünya arkeoloji tarihinde çok ehemiyetli telakki edilecek kültür eş- yası meydana çıkmaktadır. Geçen yıl açılan sahanın yanında ve sekiz buçuk metrede geçen seneki hafriyat tabaka- ları hizasında gene mühim mezarlar bulunmuş ve bunların içinde bir çok. altın, gümüş, bronz ve ik kültür DİL KÖŞESİ *Kadıköy halkmın dillere destan olan susuzluk iniltileri de göz önüne getirilirse bu şirketin de bütün bir A- nadolu mıntakasına neler çektirdiği apaydın ortadadır.” “Susuzluk iniltileri” tabirinin gara- bet ve zevksizliği bir yana, inilti gibi ancak kulağa hitab eden bir şeyin göz önüne getirilmesini istemek ayrı bir garabettir. Bundan başka cümlenin bi- rinci kısmı “getirilirse” diye bittiği için cümlenin sonunu “ortadadır,, diye değil, “ortaya çıkar” diye getirmek icab ederdi. - d “Evelki gün piyasamızda limon Ü- zerine hafif bir hareket başlar gibi ol- “Limon üzerine muamele yapılması" tabiri doğrudur, ama, “limon üzerine hareket başlaması” hatalı olmaktan kur- tulamıyor. Fd “Bazı insanlar resim ve kitabı ayrı ayrı ve biribirlerine yaklaşmıyacak ve yaklaşmaması lâzım olan iki hâdise 9. Iamk görüyorlar.” bül g Jerinin ifad Iınırık diyelim ki: “Resim” le “kitab” ın hâdise diye ini kul- Jarda oturanlar Ankaradan daha serin, daha gölgeli, daha sakin yerlerde yazı geçirmeğe giderken güneşin mobilyaları bozmaması için evlerinin pençerelerini kâğıdlamışlardır. Fakat Ankara bu yaz serin, gölgeli ve çok sakindir. Yalnız dülger ve komşu çocuğu gürültüsü olmasa! Profesör Nimbus'un maceraları — Her şeyin kolayı bulunabilir, dlandırılacağına artık ister inan, ister inanma! Gerçi, resim ve kitab, memleketi- mizde bir hâdise teşkil eder ama, me- e:2İ manâsiyle, (Le Journal'dan eşyası ve birçok sağlam insan iskelet- leri meydana çıkmıştır. Hafriyat heye- tinin kuruma gönderdiği 20 ağustos ta- rihkli son raporda ise şimdiye kadar az görülen nakışlı bir demir parçasının meydana çıktığı da haber verilmekte- dir. Bu demir parçaşı bakır devrinin çok nadir ve kıymetli bir lüks eşyası * Türk — Sovyet ticaret anlaşması için 16 mart 1931 tarihli türk-sovyet ti- caret ve seyrisefain ve 21 haziran 1934 tarihli ticaret anlaşması feshedilmiş ol- mayıp bunların müddetlerinin 1 kânu- nusani 1937 de biteceği ve iki dost dev- let arasındaki ticarf münasebetlerin sekteye uğramaması için bu müddetin hitâmından evel müzakeresine başlanıl« ması hususu Sovyet hükümetine bildi- : rilmiştir. Ş mi gibi bu dil devriminin de W yük ve çetin bir işken ne Kâ” leli ve özlü çalışmalarla bat ya konduğunu anlattı. Karışık rarlarını, öz dilin üstünlüğü Ni ve icazlr misallerle meyö Dilin milliyetin ne kadar € 'ai nü olduğu Üzerinde durdu vt ” halkın anlayacağı bir dille 'Tarama dergisinin, dil kıl: zırlanma safhalarını açıkladı; dergisinin hazırlanmakta © tün ehemiyet ve şümulünü koyarak müjdeledi, Bu husü lerinin sarfettiği candan zikretti. Güneş - Dil teorin ruluğunu, üstünlüğünü ispât liller saydı. Bu uğurda çalı! li ölüleri: Samih Rifatı, R€ ve Celâl Sahiri hürmetle bu saygıya, bir dakika etti. Nutuk, dil kurultayında gibi “Türk dilinin kurucu ve Ti cusu Atatürkü bir daha, bİr daha saygı ve şükranla analıma " bitti. Nutuktan sonra Cezmi hverelim mi?,, ve Kâmuran ** geldin köylü kardeşim,, Tük ç ”nenıunıh.ıiul'f“ u"ww Bundan sonra manevra ıudınmıugııuınuım’ eeıewdlveniçlıııuw ettiğini ınhymlı dıiıld'- Sözün gelişi Hüdiselerve haktkl , ylarca bütün dünya- nn gözünü kendine çeken habeş-italyan har- bında hakikat, iki tel- kadderatı, şimdi de İs- panyada bir kızılca kı- yamet koparmaktan geri durmadı., 1914 « 1918 fe- lâketinde kan vergisi veriyor, ayı kökünden yordu. 'nf , b bocalayıp durmuştu: Fa- lan yerde bir harb ol- müş, diye duyuyorduk. İtalyan kaynaklarına gö- re binlerce habeş ora- <ıkta ölüyor, neleri var, neleri yoksa italyan or- dusunun eline geçiyor- du. Bir iki gün gecike- tek gelen habeş telgrafı ise bu harbın neticesini- bir zafer diye koyu renk- li orduya malediyordu. Bugün artık bu facia nihayet bulmuştur; Ha- beş - İtalyan haber dü- çellosu da sinirlerimizi kurcalamıyor. Fâkat beşer sinirleri- ne biraz sükünu fazla »Egören yirminci asır mü- İçerisinde vermiyen bu toprakta Miız asır, hattâ şimdi kardeş kardeşi boğazlıyor. Elimize ge- len resimli dergiler, yı- kılmış evlerin, caddeler- de yatan cenazelerin, ağlaşan siyahlr kadınla« rın resimleriyle doludur. Şimdi gelen bu haber- ler, gene aynı hâdiseyi, aynı günde, ak ve kara dı* ye anlatıryor. Birine ina- nırsanız hükümetin mis hesiller de | Hisleri ilerliyor, önekine kumw kanarsanız âsiler Mmu- Aca zafferdir. “Kabil" birer Evelki günkü gazete- merkezine de yanyana basılmış iki dılar, onlar telgraf vardı: Birisi Ar« navudlukta kıral Zoğos ya karşr büyük bir iş olup biten !BY ğu gibi, ö nasib olamıyor. hesiz, bu bir V rında yer alanı rini tutmaz ha? rınki birer belce O kal edecekse, sızlr'-tan lerdi? tır. Eğer gazet€ sahib el ğil yıl, ay ve gün türl'îmüwe- ninuyındırdığıuıunılkf': yi