Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
W gl h ? dan beri boynuna asılı bir kın içerisinde ta- keli yola çıkmıştı. Kurtlar, bir insanın gel- — o şıdığı biçağı yoklıyan Movgli: diğini görür görmez hemen gözden kaybol- y — Kardeşlerim, dedi, bu bir köpeğin ölü- — muşlardı. müdür. Fakat o aslâ döğüş edemezdi. Buldeo, öfkeli öfkeli: SAYFA 4 — ULUS GA x ıSKcu 1936.CU''ARİ Tarihdeki garib vakalar XI Yazan: Max KEMMERİCH Orta zaman ordularında askerler çok kere karılarını ve çocuklarmı yan- larında gezdirirlerdi. Bekâtlar da pek sıkıntı çekmezlerdi. Çünkü birçok ah- Tâkr gevşek kadınlar ordunun yanından ayrılmazlardı. Otuz sene muharebeleri esnasında 3000 mevcudlu bir alay yanın da 2000 kadın götürmüştür. Bu kadın- lar asker nizamlarına tâbi idi ve asker- lere aid bütün işleri yaparlar, bütün sı- kıntılara tahammül ederler ve merha- metsizce muamele görürlerdi. Doğur- dukları çocuklar analariyle beraber se- falete terkedilir ve kovulurdu. "Ordu- gâh çocukları” denilen bu çocuklar di- lenci, hırsız veya haydud olmağa mah- küm idiler; en iyi bir ihtimalle asker olurdular ki, bu da mahiyet itibariyle pek başka bir şey değildi. y 15 inci asırda italyanlar pek nefis harbederlerdi. Ücretli askerler harbı öyle bir ticaret haline sokmuşlar ve usulİlendirmişlerdi ki, ekseriya iki ta- raf da telefat vermeden mağlüb olurdu. Bütün İtalyada meşhur olan Zogouara “mağlübiyetinde bir kişi ölmüştü. Fakat bunun da ölümü silâhla değil, attan ba- taklığa düşüp boğularak ölmüştür. Mo- linella'da yarım gün devam eden şid- detli bir harbta bir kişi bile ölmemiştir. * Liouardo de Vinci'nin bir tablosuna ve Rubens'in “suvariler muharebesi” adlı eserine mevzu olan Anghiori muharebe- sinde bir kişi, o da atlar tarafından çiğnenerek, telef olmuştur. Bu malü - mat Machiavelli'nin “Floransa hikâye- leri” adlı kitabından alınmıştır. * Ücretli askerlerin yaptığı bu harb- larda iki taraf da mağlüb olur ve ğama- nın bir tâbiri ile “sadece korku galib gelirdi" Machiavelli bu hususta şunla- ti yazıyor: “ Hiç bir zaman yabancı bir memle- kette yapılan bir harb bu kadar tehli- kesiz olmamıştır. Bütün — muharibler - süvari ve zırhlr oldukları için ölüm teh- likesinden azade idiler. Teslim olduk- * ları zaman da kendilerine bir şey — yas- pılması âdet değildi, bunun için canla- rını vermeğe lüzum hissetmiyorlır ve sebeb görmüyorlardı. Harb esnasında zırhları onları koruyordu. Yoruldukla- rı zaman da teslim oluyorlardı. Bunun için uzun süren sulh zamanlarının mil- letlerde unutturmağa başladığı cengâ- verlik meziyetlerini İtalya'da bu nevi harblar yo': etmişti.” * Caldana'yı muhasara eden Floransa ordusunun ikiyüz neferi, ordugâhta » şarab kalmadı diye kaçıp düşman Na- poli ordusuna iltihak etmişlerdi. Bu şarab yokluğu yüzünden muhasaraya devam edilememiş ve ricat edilmiştir. * Malüm olduğu üzere Prusya kıralı | birinci Friedrich iri asker toplamağa pek kh idi. 1713 inde yazıl » mış bir yazıya göre, asker toplayıcılar sokaklarda veya posta arabalarında gi- den iri yarı yolculsur yollarından çevi- rip asker yazarlardı. Bunlar 1714 de ibadet esnasında bir kiliseye girerek İri vücudlu gençleri toplayıp götürmüş- lerdir. Bu hareket papazın gücüne git- Çeviren: S. ALİ miş, zavallr on gün sonra teessüründen ölmüştür. İbadet esnasında" kiliseden asker toplamak 1720 senesine kadar de- vam etmiştir. Bu şekil nihayet bir is » yan doğurmuş ve iri yarı gençlerin bir. çoğu Prusya'yı terk ile Bormlu ve El- berfeld şehirlerinde sanayi ameleliği - ne girmeğe mecbur kalmışlardır. * ÂAsker toplayıcılar Prusya hüküme- ti hududlarının dısında da faaliyette bulunurlardı. K. J. Weber isminde bir muharrir ve âlim Nurnberg'de ilâhiyat tahsil eden ve muallimlik yapan yeğe- ninin yolda giderken prusyalı asker top layrcılar tarafından yakalanıp bağlan- dığını ve Postdam'a götürüldüğünü yazmaktadır. Kaçırmanın sebebi oğla » nın 1, 90 boyunda olması imiş. Bu boy onun bütün istikbalini mahvederek ne- ferlikte kal: sebeb olmuş Ki- lisede âyin yaptıran bir papaz ile roma- It bir keşiş bile bu tehlikeye uğramış -« lar ve yakalanıp asker edilmişlerdir. Komşu hükümetler bu nevi hareket- lere uzun zaman tahar>mül etmemişler- dir. Meselâ Hessen * Kessel'de birçok asker toplayıcı Prusya zabitleri asıl - mıştır , * Uzun boylu olacağa benziyen beşik- teki çocuklara kırmızı bir kordela bağ- lanır ve ana babalarına avans alarak pa- ra vetilirdi. Kıral uzün boylu askerlerini uzun boylu kadınlarla birleştirerek daha uzun çocuklar elde etmek istemiş fakat bu tecrübesi büyük bir muvaffakiyet - sizliğe uğramıştır: Çocukların ekserisi ortadan kısa olmuşlardır. i$ İtalya'daki Gaeta kışlası zabitleri 1730 senesine kadar sularını dük Charles de Bourbon'un mumyasından çıkarılmış- bir kafa tasiyle içerler ve bunu kahra- manlığa götüren bir tılsım sayarlardı. * Hessei - Kessel kontu ikinci Fried- rich, ki paytahtını Almanyanın en gü- zel şehri haline getirmişti ve sanat se- ven, uyanık bir adamdı. 1775 de kendi memleketi halkından 12800 kişiyi müs- temlekelerde (askerlik işlerinde) kul- lanılmak üzere İngiltere'ye satmıştır. 1782 ye kadar 6600 kişi daha gönderil- miştir. O zamanlar bu hükümetin nü- fusu 400.000 kişi olduğuna göre hüküm- dar milletinin yirmide birini satmış demektir. İngiliz komiserleri Kessel'e gelerek satılanları pazar yerinde gözden geçir- mişler ve muayene etmişler ve bunla - rın her biri için 300 mark vermişlerdir. Satış bittikten sonra gemilere bindiri- lerek Weser nehri üzerinden sevkedi- len bu adamlar Prusya hududları dahi- linden geçerken büyük Friedrich sığır tarifesi üzerinden transit gümrüğü al- mıştır... Satılanların babaları şikâyet edince madenlerde ve fabrikalarda işçiliğe, anaları şikâyet edince hapisaneye sevk- edilmişlerdir. Firar edenlere günde 12 şer defadan iki gün kırbaç cezası ve- rilmiştir ki bundan ölenler de vardır. (Sonu var) La Republigue'de Pierre Dominigue yazıyor : İspanyayı ikiye ayıran kuvvet grup- ları denkleştiği, ve şimalde, işçi milis- lerin mukavemetiyle olduğu yere mıh- lanan ve bir türlü gelemiyen General Frankoyu bekliyerek General Mola'nın sabırsızlandığı bir sırada, acele Tetua- n'a gönderilen on besş kadar alman ve italyan tayyaresi, bugün Fas'a hâkim o- lan eski Kanarya adaları valisine, Fas lejyonlarından mürekkeb kuvvetli bir kıtayı boğazdan geçirmek imkânını ver- miştir. Şimdiden binlerce asker — geçmiştir vebu ilk geçenlerin ardından da takvi- ye kıtaları gelmektedir. Bir kolon Ma- laga'yı tehdid ediyor. Bir diğeri dün Se- vil'den hareket ederek Goördoue ve To- ledo istikametine gitmiştir Bu netıce- ler hükümet di nI b man ederek âsi gemilerin geçmesine imkân vermiş olan alman ve italyan tayyareleri tarafından kazanılmıştır. Demek oluyor ki, dünyanın burnu dibinde, Roma ve Berlin hükümetleri tarafından General Franko'ya yapılan yardımlar harbın ve İspanyanın mu - tayin edebilecektir. Ve İs- panyanın faşist olması veya bolşevik kalması bütün avrupalılar tarafından ra- kib gruplardan birinin zaferi diye te- lâkki edileceği için, alman - italyan mü- dahalesinin Avrupanın talii üzerinde alabileceği ehemiyeti aşikâr olarak gö- rünmektedir. Bu hâdiseye işaret eden komünist partisi lideri Thorez, geçen gün şöy- le haykırıyordu: “ Tesanüd kararları kâfi değildir. Hitler ve Musolini konuşmuyorlar. Ha- ktadd ,rekete geçiyorlar.” 'Thoörez de bilse gerektir ki bu, tota- litaire rejimlerin bir hususiyetidir. Bu rejimler serbest münakaşa reji- mini kaldırmış olduklarından, azami süratle hareket etmek ve yaptıklarını gizli tutmak hassasına maliktirler. Esa- sen bu, yalnız faşist rejimlere has değil- dir, ve Moskovanın en kuvvetli silâh- larından birini teşkil eder. * *& Ein vahim olan, Berlin ve Roma hü- kümetlerinin bu işi - belki de mutabık kalarak - yaparken kendi menfaatleri- ne hizmet etmiş olmalarıdır. Hangj menfaat ? Fransa'yı, bundan böyle Pirene dağ- NABANCI GAZETELERDE OKUNT Avrupa üzerinde dolaşan tehlike Ne de olsa, fransız bükümeti, — sür- atli bir tahkikatla darbeyi tesbit etmek ve bununla iktifa ederek görüşmeleri tacil etmekle çok doğru hareket etmiş- tir. Eğer sulh kurtulursa, bu, Fransa ve İngilterenin müşterek faaliyeti saye- sinde olacaktır. İki devlet için, ve üzerlerine harbın korkvnç yüzünün eğildiğini endişeyle seyreden bütün küçük devletler için en mühim olan şey, vakit kaybetmemektir. Şimdilik Almanya ve İtalya kaça » maklı davranıyorlar. Saatlar — geçiyor. Günler geçiyor. Ve silâh ve mühimmat yardımı teşkilâtlanıyor. Yalnız bir ta- raf için mi? Yoksa her iki taraf için mi? Sağcı matbuatımızın bazı organları çe- kinmeden vatanlarını itham ediyorlar. Fakat onlara soruyorum: Söyledikleri- ni isbat edecek delilleri nerede? * ** Tarafgirleri haykırışmalarına terk - delim. Evvelcede şimdikinden daha az endişeli olmryan günler yaşadık. Kü- Ççüklerimize haykıralım: 1914 ün misa » line bakınız. Avrupanın milletlerini ida- re eden adamlar, gecenin karanlığı i- çinde kalblerinin pek hızlı çarptığını hissetseler gerektir. Zarlar bunların sımsıkı kapalı avuç- larındadır. Bunları atmamalıdırlar. On- lardan bunu isteyen hesabsız insanların. hayatıdır, fakat bilhsta medeniyettir, kültürdür. Bunları yazraken yalnız vatanımı düşünmüyorum. Dünyanın güzelliğini, hepimizin olan kıymetleri düşüfüyo - rum, Çılgınlık bir kere daha bizi sarar- sa bu defa herşey yok olacaktır . BİTARAFLIK VE KARIŞMAZLIK Gene La Röpübligue'de Pierre Bros- solette diyor ki; İspanyol buhranımın milletlerarası akislerinin sulha samimiyetle bağlı bütün zihinlerde uyandırmış olduğu endişe dün hissolunur derecede afır - laşmıştır. Saatlar geçtikçe, hakikaten, bazı bü- yük devletlerin, mücadeleden uzak dur- mak için bir gayret yapmak söyle dur- sun, âsiler lehinde işe müdahale ede - rek bunu alevledikleri ve uzattıkları hissi kuvvetlenmektedir. Gene her an lariyle Rif'i hesaba katmaya b etmek mi? Bir Avrupa harbında, Fran- sanın ispanyol demiryollarından fay - dalanmasına mani olarak mı? Hiç şüphesiz. Fakat aynı zamanda bu iki devletin, kendilerini bolşevizme karşı nizamın müdafii göstermek arzu- larını da hesaba katmak lâzım değil mi- dir? Esasen bu tabiri icad eden ben de- ğilim.. Hitlerin sağ kolu olan Rudolff Hess geçen 9 haziranda Grefeld'de söy- lemiştir.. Yani, bu bir fransız aleyhta- rı jest olmaktan ziyade bir sovyet aleyh- tarı jesttir. hissolunuyor ki, bazı hükümetler, va- him diplomatik ihtilâflara meydan ver- mek, devletleri biribirine düşürmek ve Madrid hükümetine yeni güçlükler ya- ileri sürdükleri ihtiyat kayıdları 5? si havanın sakinleşmesine yardım €7 değildir. Paris ve Londra'da, Rof Berlin hükümetlerinin vakit kazaBt” istedikleri hissi hası! olmuştur. VE ” neticeyi ölde etmek için Fransa tar&' dan ortaya atılmıs olan bi ; selesine karışmazlık (ademi müdalit” diye adlandırılabilecek olan'bir me&” leyi karıştırmak istedikleri açıkçâ © laşılmıştır. Halbuki btğnlar biribirinde 1 tam miyle ayrı meselelerdir. Bitaraflık © hükümet meselesidir. Hükümetler © terek bir bitaraflık ilân etmekle, © muharib tarafa silâh vermemeyi VE * sus? teşebbüslerin de silâh ve kolâ) la silâh haline kalbolunabilecek vi ları muhariblere göndermelerine olmayı teahhüd ederler. Aynı kendi kara ,deniz ve hava kuvve! sivil harba müdahale etmekten ki gekinirler. Pek basit olmasa bile, meselenin halli kolaydır. biraz iyi " yetle, hükümetler müşterek bir D raflık şartlarını tesbit edebilirler. en ehemiyetli şeyin de bu olduğu * hakkaktır. Çünkü ancak doğrudan ©' ruya hükümetlerin ve silâhlı kuvvt” rinin müdahalesindendir. ki kor&” hâdiseler çıkabilir . ü ; Buna mukabil, ferdlerin, hususi gf7 ların iki taraftan birine karşı semp* tilerini izhar etmelerine, onlara yiyecek ve elbise göndermelerine F olmak ne faydalı, ne mümkün, arzu edilir bir şey değildir. Hattâ, panyada yabancı lejyonu gibi bir ker kıtası mevcud olduğuna gör€ nüllülerin gidip muharibler a yer almalarını bile tmek imki goriımiyor Bu mevzu üzerinde " ek uzl mı te5* için haftalarca uğraşmak icab edet” Ve bu maceranın tek kazancı, hü bitaraflığı etrafındaki faydalı melerin neticesiz kalması olurdu. sen alman ve italyan gazetelerinin dıklarr durum da, Roma ve Berlit” yegâne arzu edilen şeyin bu olduğ$U” açıkça göstetiyor. 4 Sulhu koruyacak bir uzlaşmaya * atle varmak için fransız hükümeti, ni bir teşebbüse girişmiştir. Bita prensipi lehinde kâfi derecede tarâ' kazandığını müşahede ederek kısâ * sarih bir bitaraflık projesi hazırlan'? tır. Bu proje, prensip itibariyle mi fakat ceavbı vermiş olan hükümet!” sunulacaktır. Eğer bu hükümetler, * kikaten bitaraf kalmak niyetindey' j ler, bunu açıkça bildirmek fırsali” bulmuş ola dır. ratmak için en küçük hâdiseyi i ra hazırdırlar. Dört alman tebaasının Barselon'da idamı dolayısiyle alman hükümetinin protestolarında gösterdiği şiddet ve al- man bahriyelilerinin âsiler Jehinde | yaptıkları tezahürler bütün hükümetle- ri telâşa düşürmüştür. Almanya ve, hılyınm ıöıtetdıkleri Ayav;hk ve bunların muvafakatleri için | w geri kalmıyacağı ve hiç bir d Bu itibarla, hiç bir devletin bundt yersiz bir cevabla, harba sebebiyet * recek hâdiseleri sulha tercih ettiği "” sini vermiyeceğini ummak istiy0! Yazılarımızın çokluğu ü siyle (Bilinmeyen insan) kamızı koyamadık. Özür di N2 CENGELİ Yazan: Rudyard KİPLİNG 34 — Çabuk ol Akela! Ayır şunları, Ayır- mazsan biribirleriyle döğüşecekler. Hey Rama! hey! hey! hey! Çocuklarım -biraz daha yavaş! Hah, şimdi tamam. Akela ile boz kardeş, bir ileri, bir keri ko- şarak bufalo'ların ayaklarını biribirlerinden ayırmağa uğraşıyorlardı. 3 Şir Han'a daha fazla saldırmağa lüzum - kalmamıştı. Çünkü artık ölmüştü. Çaylak- lar ve akbabalar üzerine gelmeğe bile hazır- ,lanıyorlardı. Postu toplantı yapılan kayalıkta çok gü- a KİTABI Çeviren: Nurettin ARTAM *& İnsanlarla beraber yaşamağa başladığın- y ai KSN ni zel görünecek, Şimdi hemen: işe koyulma- İryız. ediyorlardı. İnsanlar içinde yetişmiş bir çocuk, on ayak uzunluğunda bir kaplanın postunu tek başına yüzmeyi hayalinden bile geçirer_nez— di. Fakat Movgli, bir hayvanın derisi vücu- duna nasıl yapışmışhr Ve :nasıl yüzülür, Bunu herkesten iyi biliyordu. Lâkin, ne de olsa, bu iş güç bir işti. Movgli, bir saat, ho- murdanarak uğraştı, didindi. Bu sırada kurt- lar ya yan gelip yatıyorlar, yahud Movgli'- nin verdiği emirlere göre kendisine yardım Biraz sonra Movgli omuzuna bir elin do- kunduğunu hissetti. Arkasına dönüp baktığı zaman, sırtında büyük tüfeği ile Buldeo'yu gördü. Köye dönen öteki çoban çocukları, bufalo'ların kaçtığını söylemişler, Buldeo' da sürüye iyi bakmadığı için Movegli'yi azar- lamak, yola getirmek maksadiyle öfkeli öf- — Nedir bu çılgınlık? Dedi, bir knplannı Hed ai İa dez döz kâfat var. Pekâlâ, — Demek, bu rüpye vereceksin T iyE aai df adait Kİ derisini soyabileceğini mi : düşünüyorsun? Bunu Bufalo'lar nerede öldürdüler? Bu, şu kaplan. Onun başı için yüz Rupye mü- kıp gitmeni bu seferlik bağışlıyalım. Deriyi Kanhivara'ya götürüp mükâfatı aldığım za- e çakmağmı çıkararak, kaplanın yelelerini yakmak üezre eğildi. Çünkü yerliler, eğer ölmüş bir kaplanın yeleleri yakılmıyacak ohırsa hortlağının sık sık kendilerini tedir - gin edeceğine inanırlar. Kaplınm ön ayaklarından bırıaının deri- sini yüzmüş olan Movegli, hafif bir sesle: rüp mükâfat alacak, sonra bana ayırıp bir ben, bu deriyi kendi işim için kullanmayı düşünüyorum, Hey, ihtiyar adam, çek şu a- teşi bakayım geriye! — Bu ne lâkırdı böyle köyün baş avcısı- na? Senin taliin ve, Bufalo'ların ahmaldığı bu kaplanı öldürmeğe yardım etti. Şükret ki kaplan karnını yeni doyurmuştu; yoksa, pekâlâ, senin sürüyü bıra- man bir mpyeyı de sana veririm, ye de gör, bırak şu hayvanı! Bunu söyliyen avcı, yeleğinin cebinden Movgli: Ş postu Kanhivara'ya götü- öyle mi? Dedi, halbuki di ki; | ğ Ğ v şimdi yirmi mil uzakta olurdu. : Sen bunun derisini bile yuumezkm Büuldeoya yelelerini yakmamam için açıp söz söylüyorsun, seni dilenci ÇO seni.. Öyle ise bir Rupye değil, sana bir na bile verecek değilim. Güzelce bir — Beni satın almiş olan boğanın munla gevezelik ederek mi geçire dedi, Akela, bu adama bak, hasmıa sildi. Hâlâ kaplanın kafası üzerine olan Buldeo, biranda kendisini çavn'hf rine serilmiş ve bir boz kurtu üzerine buldu. Bu sırada Movgli, sanki bütün — distan'da tek basma imis gibi, kaplanın £ tunu yüzmeğe devam ediyordu. de Dişlerinin arasından çıkan bir <csl€ © — E... evet, tamamiyle haklısım Bul bana mükâfat olarak bir Anna bile ver " Su ceksin, Bu tonal kanlanla benim ararmd” j ki, pek eski bir harb vardı ve bu hark ? ben kazanmiş bulunuyorur-. ğle vaktini ihtiyar bir. (Sonv"