K 1 İ Di v ği M bry . A M M .!x '" K li Tei l ğ z * W Te P ULUS b | , ) SAYFA 2 Şu veya bu hâdisenin ehemiyeti- ni belirtmek için Avrupa'nm yeni bir dönüm noktasında bulunduğu yirmi senedenberi o kadar çok tek- rar edilmiş bir sözdür ki Ren mınta- kasının alman askerleri tarafından '" işgaliyle meydana gelen vaziyet için de aynı şeyi söylerken mübalagaya kapılmıyalım diye azacık — tereddüd ettik. Herhalde mübalagaya kapıl- maksızım şu söylenebilir ki son buh- yanı doğuran hâdise ile milletlerarası münasebetlerin tarihte “harbsonra- sı” denilen devre nihayetlenmekte- dir. Ve bunun içindir ki yeni bir dev- renin başladığı da iddia edilebilir. Harbsonrası denilen devri normal olmaktan uzak gösteren, ona âdeta bir muvakkatlik manzarası veren iki hususiyeti vardı: | — Sovyet Rusyanın Avrupa iş- lerine karıştırılmaması. 2 — Almanya ile garbi Avrupa devletleri arasındaki münasebetlerin tanziminde tam müsavat kaidesine riayet edilmemesi. Bu iki vaziyet uzun seneler, mil- letler arası münasebetlerinin normal- leşmesine karşr en büyük iki-engel olmuştur. Garbi Avrupa devletleri, bir çok seneler, sovyetler ile temas etmekten bile çekindiler. Versay kon- feransma çağırılmadılar. Bu konferans devam ederken, es- ki Rusya imparatorluğunun ankazı üzerinde beliren dağınık kuvvetlerle temas temin etmek için çağırılması düşünülen Büyükada konferansı fik- ri, Sovyetler murahhas gönderecek diye, suya düştü. Uzak şarkm mu- kadderatını tayin için toplanan 1921 Vaşington konferansına davet edil- mediler. Bu ihmal, bundan sonra da uzun seneler sürüp gitti. Uzak şarkta Japonya taarruza ge- çince Sovyetsiz bir Vaşington mua- hedesinin zafı ve bu arada da millet- ler arası hayatında sovyetlerin kuv- — vet ve ehemiyeti tebarüz etti. Bu geç — anlayış, sovyetleri çabucak milletler — arası hayatma geri getirdi. Bu devlet sovyetlerle münasebetlerini tanzim etti. Sovyetler Milletler cemiyetine aza oldular. Avrupa barışının korun- İ — Masımda faal bir rol oynamağa baş- — Jladılar. Bundan sonra Avrupanın L manzarası ne kadar değişti? K Almanyanın vaziyetine gelince; Ç g t büyük harptanberi sürüp gelen mü- savatsızlığın Fransaya verilmek is- tenilen emniyet mülâhazasından doğ- duğu malümdur. Fransa harbı ka- zandığı gündenberi emniyet arıyor. — Sulh müzakereleri sırasında bu em- “# “niyet Ren nehrinin garp sahillerini — ya 1lhak etmek, yahud da buralarda — muhtar bir devlet kurmak şekillerin- den birini elde etmek istemişti. İn- gilizler ve Amerikalılar buna razı ol- madılar. Clemenceau'nun bu ceklifi- neşkarşı o zaman Lloyd Ge — se de- D mişki: $ çi — Parisi ilk defaki ziyar imin ü- zerimde bıraktığı en kuvvetli intiba mateme hihayet verdiğim'z bir gün heykeli idi. Kırk küsur senelik bu mateme nihayet verdiğimiz bir gün yeni bir Alsas Loren'meselesi yarat- mıyalım. » Wilson ve Lloyd George'in ısrarı — karşısında Clemenceau Ren nehrini p ' ilhaktan vazgeçti. Fakat buna muka- — bil Amerika ve İngiltere, imzaladık- — ları iki muahede ile Almanyaya kar- — ma aldılar, Fransa o zaman bu temi- - natı kâfi görmüştü. Fakat Amerika âyanı, konferans — Müzakerelerinin doğurduğu iğbirar # — gi Fransanm hudutlarmı kefalet altı- havası içinde Versay muahedesiyle beraber fransız garanti muahedesini — de kapı dişarı etti. Muahedeyi Ame- rika tasdik etmeyince ingiliz muahe- F desi de suya düştü. Çünkü her iki — Mmuahede birbirine bağlanmıştı. A- Fi ü A ( SA 4 ti — çıkta kalan Fransa, emniyetini ikin- — ci derecede devletlerle imzaladığı it- viN n T EONEK. YA - Lokarno ladı, Bir — muüahedenin durup dururken bunu — imzalayan devletlerden biri tarafın- — dan feshi doğru bir hareket olma- makla beraber, tarihe karıştığı bir L Hr e | € | Üü ve çünkü bu muahedenin Avrupayı ba- — yış bakımımdan ikiye ayırmakta oldu- ğunu söyliyenler vardı. Bu iddiaya tifak muahedelerinde aradı. Sonra da | göre garp barışmı taxviye eden mua- hede şark barışı ile alâkadar olmr- yordu. Bu iddiaya ilâve edilen bir mülâ- haza da, ayni muahedenin, Lehista- nı Fransadan uzaklaştırmış ve sonra da Mussolini tarafından teklif edilen dörtler diktatörası fikrinin Fransa ta- rafından kabulü üzerine, Almanya- nın kolları arasına atmış olmasıdır. Fransız ve Leh yollarımın ayrılış nok- tası Lokarno muahedesinin im lan- dığı gündür. Lokarno muahedesinin ortadan kalkması üzerine Lehistanda Fransaya doğru yeni bir temayül be- lirmekte olduğu Varşovadan gelen haberlerden anlaşılmaktadır. Alman- lar, Lokarno muahedesinin feshine Fransa ile Almanya arasında bir mü- savatsızlık yaratması olduğunu se- bep gösterdiler. Müsavatsızlığa daya- nan bu muahede er geç ortadan kalk- mağa mahküm idi. Fransa emniyet, Almanya müsa- vat istiyor. Şimdi Londrada olsun, Cenevrede veya Brükselde olsun, devlet adamlarının karşılaştıkları me- sele, bu iki arzuyu telif etmektir. Fa- kat bunu yaparken Lokarno sırasın- da yapıldığı gibi, Avrupanın ikiye ayrılmaması, ve sulhün tecezzi ka- bul etmediği fikrinin galebe etmesi başlıca temenni edilir meseledir. Kültür Bakanlığı Orta okul öğretmenliği için sınav eçti Kültür bakanlığı 4, 5 ve 6 sınıfli ilk öğretmen okulları mezunları arasından orta okullara türkçe, tarih ve coğrafya, riyaziye, fenbilgisi ve biyoloji öğretmen- liği, ( ŞT H BU V| icin hazi: ayı İSTANBUL TELEFONLARI: İstanbulun Türlü şehir işleri İstanbul, 6 — Bugün İstanbul umu- mi meclisine belediyenin ölünün gö- mülme işleiryle uğraşmak kararı bil- dirilmiştir. İlk toplantıda tarifenin tesbit edilmesi ihtimali ' vardır. Gene umumi mecliste vilâyet ve belediye - nin 936 da müddeti biten beş yıllık yol programı konuşulmuş ve 936 da- hil olmak üzere yeni üç senelik bir programın tatbiki için 936 da 526 ge- lecek iki senede 366 şar bint. lira ödenmesi teklif edilmiştir. Bu teklif- ler nafıa encümeninde tetkik edildik- ten sonra ilk celselerde neticelendiri- lecektir. U i li - Kadı - köy tramvayları hakkında verilen malümata göre şirket son sene içinde 5.965.745 yolcu taşimiştir. Şirketin umumi meclise yaptığı bazı teklifleri tetkik için muhtelit bir encümen ay - rılmış ve işe başlamıştır. Tütüncüler birliği İstanbul, 6 — Tütüncüler bir birlik toplandılar. Birlik bilhassa ihraç iş - Haliç şirketi mahküm oldu İstanbul, 6 — Bugün Haliç şirke- tinin belediye ve belediyenin Haliç şirketi aleyhine açtıkları iki dava ne- Ücküd ticelendi. Mahk şirketin talebini içinde yazılı ve sözlü bir sınav açacalk tır. 1. — Yazılı sınavlar vilâyet merkez- lerinde olacak ve türkçe grupu smavı 15 haziranda, tarih - coğrafya 16 ha. iranda, riyaziye 17 haziranda, fenbil- gisi ve biyoloji 18 haziranda yapılacak- tır. 2. — Yazılı sınavda kazananlar a- ğustosun 17 inci günü Ankara'da Gazi eğitim enstitüsünde yapılacak sözlü sı. nava gireceklerdir. 3, — Bu sınavlara en az üç yıl mes- lekte muvaffak oldukları ispekter rapo- ru ile belli olmuş olanlardan, adları ba- kanlıkça kültür direktörlüklerine bildi- . | L J ÇOĞ 5| K | r g dir. 4. — Sınavları kazananlara orta öğ- retim ehliyetnamesi verilecek ve bakan- Eğm uygun göreceği okullara ata- nacaklardır. 5. — Yazılı sınavlara girip te sözlüye alınacak kadar muvaffakiyet gösteremi- yenlerden veya sözlüye girerek orta öğ- retim ehliyetnamesi alamıyanlardan is. teyenler yaşları otuzu geçmemiş olmak şartiyle Gazi eğitim meccani talebe olarak almacaklar ve üç sömestirlik bir tahsil sonunda muvaffak oldukları takdirde kendilerine orta öğ- setmen okulu diploması verilecektır. enstitüsüne leyli Sağlık bakanlığının sıhhi ö O fikumleri Sağlık ve Sosyal Yardım Bakan - lığı Amerika'dan iki sıhhi filim ge - tirtmiştir. Birisinin adı: “gıdalarm €en üstünü süttür,, diğerinin de “has- talıkların yayılmasının önüne nasıl geçilir?” dir. » Bu filimler, diğer 13 sıhhi filimle birlikte sinema olan kaza ve vilâyet- lerde gösterilmek üzere Sağlık ve Sos yal yardım direktörlüklerine gönde- rilmekte ve halka parasız olarak gös- terilmektedir. Dilsizler kurumunun balosu Sağır, dilsiz ve körleri koruma ku- rumu Ankara genel merkezi, 9 ma- yısta halkevinde bir balo verecektir. Bir tertib heyeti bu balonun hazırlık- l,ıı"iylı meşgul olmaktadır. reddetti ve şirketi belediyeye 90 bin lira ödemeye mahküm etti. Alman ticaret heyeti geldi İstanbul, 6 — Bugün alman tica- ret heyeti geldi ve akşamki trenle Ankaraya hareket etti. Heyet reisi, Maliye Müsteşarı Buşer'dir. Heyette Rayhşbank'tan bir, İktisat Nezaretin- den üç müşavir vardır. Bugün alman baş konsolosu heyet şerefine bir zi - yafet verdi ve şehri gezdirdi. Üniversitede bir -konferans Istanbul, 6 — Cenevre üniversitesi profesörlerinden Knok burün üniver- sitede menenjit hakkında bir konfe - rans daha verdi. Hüseyin pehlivanın cinayeti İstanbul, 6 — Uzunköprülü Hüse- “yin pehlivan bugün Karaköydeki ma- hallebici dükkânında Merzuka adın. da bir kadını rovelverle ağır surette yaraladı. Kadınımn beyni parçalandı. Bu gece ölmesi ihtimali vardır. Peh- livan da yaralıdır. Cinayetin kıskanç- lıkla yapılmış ve kadınm pehlivana metreslik yapmış olduğu söyleniyor. Şirketi Hayriye umumi heyetinin toplantısı İstanbul, 6 — Şirketi hayriyenin umumi heyeti dört mayısta fevkalâ - de bir toplantı yapacak ve şirketin vapur yapmak düşüncelerinin gerçek- Di i için ni bir mad - de ilâve edecektir. Ç;HABERLE% Diyarbekirde 5 nisan günü törenle kutlandı Diyarbekir, 6 (A.A.) — Ulusal öne derimiz Atatürkün Diyarbekirin fah«s ri hemşeriliğini kabul buyurdakları 5 nisan gününün yıuldönümü çok büyük bir ölçüde katlandı. O gün şehir baştan ba- şa bayraklarla, taklarla donatılmıştı. Saat birde başta birinci genel ispektex Abidin Özmen ve korgeneral Galib ol« duğu halde memurlar, subaylar ve bü- tün Diyarbekirlilerin — iştirakiyle | spos alanında büyük bir tören yapıldı. Töre. “ne İstiklâl marşı ile başlanıldı. Sonra şarbay Şeref Uluğ, halkevi başkanı Ca- hid Çubukçu tarafından çok heyecanli birer söylev verildi. Sayısı 500 ü geçen sporcular tarafından çok canlı bir geçid resmi yapıldı. On binlerce seyircinin ö. FAŞ atletik H E B verdetböl * Gece ördüevinde halkevi tarafındam bir müsamere verildi. Şehrin muhtelif yerlerinde fener alayları, halk şenlikleri tertib edildi. Bu suretle Diyarbekir bu büyük gününü coşkun bir sevgi ve he- yecanla kutladı ve hep bir ağızdan As tatürke tağlık ve ömürler diledi Bir tavzih : Bazı gazetelerde sıhat balanlığt müsteşarı Dr. Hüsameddin Kural'ın tetkiklerde bulunmak üzere Avrapaya gideceği yazılmışsa da, Dr. Hüsamed- din Kural, azâsından bulunduğu letler cemiyeti hıfzıssıhha komitesindi nin ilkbahar toplantısına iştirak etmeli üzere gidecektir. | “WVlus,. un Dil Yazıları (Başı İ. inci sayfada) tonların milliyetini gösterir işaret- ler erkarılabilir (1). Şu halde Anadolu'da hâlâ yaşa- makta olan ve Sümerde de yaşa- mış olduklarına şüphe edilemiyen yer adlarmı koyanlar kimlerdi? Sümerlilerin hattâ Akadlıların bütün Anadoluyu istilâ ettiklerine dair tarihi bir malümat olmadığı- na göre bu adların aşağı Mezopo- tamyadaki büyük medeniyeti ku- ranlar tarafından verilmiş - oldu- gunu kabul etmek kolay olmaz. Böyle olunca Sümerlilerden hiç ol- mazsa bir kolun Orta Asyadan kalktıktan sonra Hazerin cenu- bundan Anadolu'ya geçmesini ve orada — yerleşmesini düşünmek mevli hasıl olur. Bu takdirde A- nadoluda çoğalanlar ile sonradan Anadoluya geçenlerin dalgalar halinde cenuba doğru taşarak Me. zopotamyaya inmesi — İâzımdır. Fars denizine kadar uzanana Zak- rus dağlarının adında da Zigurat ve Sakarat ile hısımlık bulunma- sı bu temayülü arttırır. Böyle olmakla beraber iki nokta kendi üzerlerinde — dur- mayı ve bu izleme isini baska ta- raflara da çevirmeği emreder. 1. — Sümerliler ilk şehirlerini Fıratın denize döküldüğü yerde kurdular. Sümer medeniyetinin siklet merkezi yukarı Fıratta de- ğildi. Aşağı Fıratta ve çöllere doğ- ru idi. 2. — Anadolu ile klâsik Sümer illeri arasında Süyrerce yer isim- leri pek azdır. Sümerlilerin ilk sitelerini Fars denizi kıyısında kurmaları ve Sü- mer ile Anvadolu arasındaki geniş sahada —Toponomik — “Topony- migue” izlerin birdenbire azalma- sı Sümerlilerin daha başka taraf- lardan gelmeleri fikrini verebilir. Elâm, Büluç, ve Sint sahillerinde Sümer iklim ve toprak şartlarını toplamış her bölüğe de Sümer si- vilizasyonunu ifade eden eski si- teler bulunması onların o hat üze- olarak deniz yoliyle gelmiş olma- ları fikrini kuvvetlendirecek işa- retlerdir. Bu vaziyet karşısında Sümerli- lerin iki koldan ve başka başka yollar izliyerek gelmiş olabilme- lerini düşünmek doğru olur. Bu- nun için de o zamanın mevzuu- muz bakımından bir kronoloji yapmak faydalıdır. Esasen bu kro- nolojiyi Farrer (2) yapmış oldu- - gu için bizi ilgiliyen parçasını ay- nen alryorum. Milâttan 5000 yıl önce: Batı Avrupasında: “Luvi” ler. Yakın Doğuda — : “Hatti - Son- ger” ler. Türkistanda : “Harri” ler. Hindistanda : “Dravid'ler. Milâttan 4000 yıl önce: Yakın Doğuda Ermenistanda, Arabistanda, Mısır ve Libyaya ka- dar: 1 — Lwvi yayılışı, 2 — (Hmwri) Harrilerin Türkis- tandan kalkıp Babile kadar yayıl- ması. Milâttan 3300 yıl önce: İlk bir Arabistan Sami dalgası- nın Babile ve Akdeniz Afrikası- na istilâer, Farrer'in bu kronoliji- sinde Milâttan 5000 yıl önce Sü- merlilere verdiği ad Songer'dir. Sümerlilere önceleri Sanger, San- gir ve Songir denildiği etüdümü- zün başlarında söylemiştik. Bu isim bize Orta Asyada Altay ve Tanrı dağları arssındaki Cungar- yavı hatırlatır. Toponymienin is- tediği vasıtalara kavuşmak kabil olsaydı oradan hasIıvarak bir tet- k'k yanralbilirdi. Fakat tarihin akın yollarına hakbarak Cungarya üzerlerinden sint havzasma inen kollardan birinin de bu Siimerli- ler olduSunu kabul etmel- ilmi ba- kı—dan hic te wzak değildir. Gardon Childs'in L'orient nrâ- historirme adlı kitabınma yazdığı mukaddemede Contemau der ki “İste kesifler, bazı mukayese nok- rinden ve belki de o hatta müvazi FÜSAE y £ İ1) Farrer Jurnal Asiatigue ce XVI İlkteşrin 1930. SE e V z Me el VS Z 'adlanan Sümerliler idi. talariyle Mezopotamya havzasım; langıcına dayanan geniş imdus havzası medeniyetini meydana çı- kardı, Bülücistan ikisini biribirine bağlıyan zicirin bir halkasına bemi ziyor. Adım adım araştırmalar bi« ze bu ilkel medeniyetin inkişafl yuvalarından çok uzaklarda vus Türkistanı taraflarmda belki de tâ Çin'de gürültüsünü tanıtır gibi oluyor (3)1. Sint havzasında Harappa, Me- hanjodaro'da yerleşip kuvvetle« nen bu Türklerin kültürlü bir zünk re halinde ve deniz yoliyle Sü«s mer illerine gelmiş olmaları çok muhtemeldir. Çünkü Sümer lejant - ları deniz yoliyle gelenlerin yük- sek insanlar olduğunu okumayı, yazmayı, ziraatı, hayvan besleme-« yi ve çalıştırmayı Sümere bu im -sanların getirdiğini hikâye eder- ler. Sümerin ikinci bir adı Sibir'dir. Ve Sümer kelimesi bu Sibirden axz- ma olmak gerektir. Türk lehçele- rinde (m, b) değişimi çoktur. Sümerin Sibir lehçesi ile Sun- gar lehçeleri arasındaki farkı ya- pan dil Luvi dilidir. Yukardaki kronolojide gördüğümüz gibi Mi- Tâttan 4000 yıl önce garptan Lu- viler ve şarktan Huriler Amnada- lu lehçelerini oldukça esaslı bir şekilde değiştirdiler. Sümerle A- nadolu arasındaki yer isimlerim- den Sümerce karakterin kalkmıası işte bu yüzdendir. Farrer der ki: “bütün yakın doğu şehirlerinin ku- ruluş tarzı biraz da Sümer şehi liği tesiri altında idi” Şu halde si- malden kara ve cenuptan deniz yolı ile gelerek bütün yakın Asya- da dağnık ve tonlu olarak ilk de- fa verlesenler Sunsar ve Sibir'de Luvi ve Hurilerden önce Karadenizden Fars denizine kadar uzanan ve vayılan bir tek akın vardı: Türk Sümer akını, H. R. TANKUT — Bitti — (2) Jurnal asiatigue ce XVII 1930. - ; 3) L'Orient prehistörigüe. *