1935 sayısında H. şir makalede Tür yün kuruluşunun öldürmekte olduğu ve mayie atılan garb memleketlerinde de bunun ayniyle böyle vaki olduğu ya- gmemleketlerine yaptığımız “erde buralarda büyük fabrikaların iyanı başında / küçük - atelyeli pek güzel çalıştığını görmüş oldu; a iyerinde daha — kati olarak ifade olu- “Büyük fabrikalar küçük mües- ortadan kaldıracaktır. Bu diseyi zaruri olarak kabul etmek lâ- amdır.” sözünü doğrusu pek kabul edemedik. Diğer taraftan devlet eliyle mem- İekette kuvvetli bir sanayi kurduğu- — gmuz şu sırada, küçük sanayün zaru- Ci olarak ortadan kalkacağı zan ve endişesini gösteren yukarıki yazı bizi u meseleyi, yani büyük ve küçük sanayün karşılıklı vaziyetlerini biraz “daha yakından tetkike sevketti. Evvela şurasını kaydedelim ki bü- çük sanayün çalış- bir surette organize edil- olarak yaşamakta devam etmiş- Küçük sanayün devlet bakımından i gu süretle mütalen oluna- 3) Şehirlerde yaşıyan fakir aylele- bu işlere alıştırmak ve meşeul et- k suretiyle kendilerine daha mun- hayat şartları hazırlamak. dışına çıkarak genel için de çalışır. İşte o zaman yani fabrika sanayüne istihsalât iyle benzemeye başlar. Onun yapılır. Küçük sanaylin diğer karakteris. dik vaziyetlerine gelince A — Küçük sanayide çalışan ame- e: usta, kalfa ve çıraklardan terek- “küb eder. — R— Küçük sanayide çalışan ame- e hemen ümümiyetle erkek olup sa- ve yetişmekte olanlar € — Küçük sanayide çalışanların Bepsi vi görürler. Yani “yaptıkları iş bir sanat, bir ihtisa ULUS & SONKANUN 1936 CARŞAMB I'üvuk endüstri karşısında el tezgâhları meselesi Dr. ORHAN CONKER patronluğa aynı yoldan gelmiş, aynı sosyal sınıfa mensubtur. Yanında ça- Tışanlardan farkı ancak yaş, tecrübe ve sermaye itibariyledir. E — Küçük sanayi her vakit yeni istihsalde bulunmaz. Bazen 've bazen de ham maddesi sahibi ta- rafından getirilen sanat işlerini de ya Küçük sanayüin yukarda gördüğü- müz başlı mukabil bü- vasıfların; 'yük endüstrinin hususiyetleri şunlar- deri — Büyük sana) kapalı büyük bi- stihsalat yapar. Bu- vada çalışan amele evlerinden uzak ve toplu olarak bulunur. - Bunlarda fazla teknik bir malümat veya tecrü: be aranmaz. — Fabril her vakit yeni veya ta- im maddelerin- ühsal eder. Çalışmada iş bölümü vardır. — Fabrika yerini, ham maddeyi bi Amele kendisine yapılmak üzere gösterilen iş mukabilinde yalnız bir ücret, bir yevmiye alır. — Fabrikalarda patronun mensub olduğu sosyal sınıf küçük - sanatkâr amelesiyle aynı çok daha yüksek ad- mensubtür. Fabri- sub olduğu sınıftan de nuflara mensubturlar. 'yeni değil bazen de eski mamulâtın tamirini yapanlı denir. Büyük ve yetlerini böylece gördükten sonra ge Terek yazımızda türlü memleketlerde 'edilmiş olduğunu tetkik edeceğiz. SULH, Yeni yıl için en büyük dilek dileğidir. ki sulh ve sükün Hu Tournal ga Ah! eskiden yaptığımız temenni deri hatırlıyalım! Ne kadar cömerd. mişiz o zamanlar! Biribirimize iptil memiş, efsanevi saadetler diliyorduk: Sıhat, para, şöhret ve bütün bunlar- dan başka da / ölümümüzden - 10 kadar değişti! Biz ne kadar mütevazılaştık ve harb ertesi. Devirler 'nin hazin macerası taliden çok yey beklememeyi bize nasıl öğretti! Ta- hi, eğer bizi hoşnud etmek ister ve bü- tün dünyaya herkesin umduğunu gön. dermek isterse bugün bize sulhu ba- kışlasın! Bu kadarcık. ulh! Sulh! bizi rahat bıraksmlar! Tarihçiler bize dünyanın h zaman sulh yüzü görmemiş olduğunu İletlerin daima zevkle bi boğazlamış olduklarını / anlatıyorlar nasız bir kelimedir, bütün mevcudlar için muteber olan Büyük kanun hayat kanunudur, birilerinin — hayat ancak ötekilerinin ölümünden x: Hayat bir harbtır, der ama, akşamları, ertesi günü kalkılacağına dair hemen kati maatle uyuduğumuz ve gelecek hafta- ve aylar için hayaller kur: miz zamanları hatırlıyoruz. rahat bıraksınlar! i insan öldürmek olsun? Kurdlar şirlerini yerler mi? Kaplan kap- midir?... Onların ölümleri kendilerin- den değil, dışardan gelir ve bu sebeb- — ——— İki türlü başvekil Ne zaman dünyada yeni bir va- him buhran çıksa, devlet adamlarıın gözleri, Londranmn ortasında, - Vest- minster'le Trafalgare Skar arasında kâin ve ingilizlerin laubalice “on nu- mara,, dedikleri kül renkli bir binaya çevrilir. En mütevazi Borjuva ikamet| göhlarına benziyen bu ev, gerçek - ten, kısa bir sokağın “DovningStrit' 10 numarasındadır. 18 inci asırda ingiliz baş vekil- lerinin ilki olan Sir Robert Valpole evini devlete hibe eti bu ev, oza- mandanberi hükümet reisinin ana- nevi makamıdır. Kapıyı çaldığınız zaman siyah elbiseli bir uşak açmaya gelir. “Baş vekili görmek istiyorum, dersiniz. —Sizi bekliyormuydu? — Evet, randevum var. —Giriniz.” Salonda ne ziyaretçi, ne de memur görürsü- nüz Bir dakika sonra sizi, divarları plarla dolu dar bir büroya alır. lar. Kitapların - isimlerine bir göz a- tınız: lâtin klasikleri, ingiliz şairleri Dizraeli'nin romanları, bir koltukta, elinde piposu, yusyuvarlak, sempa- tik, kurnaz bakışlı bir adam görür- sünüz: Bu B. Baldvin'dir. Bizde bir çok bakanlarda gördüğüm — yorğun vebitkin “adam hali onda yoktur. Çünkü ingilterede — başvekil, nadir istisnalar (Lord Salisbury, Makdo- nald) hariç, bilfül idare etmez; yal- muz fahri bir rütbe alır( - B.Baldvin hazine baş lordudur). Fakat tek ha- kiki meşgalesi, partisini ve kabine - Numara'nın şaşırtıcı sükütüyle bizim bakanlık salonlarımızın telaş ve gü- giliz başvekili gibi, sizde mayı reddetmiyorsunuz?” Haksız - dim, ve bizde yayılmış olan bir usülün — tecrübesi — muvaffakiyet vermemiştir. Geçen gün, fransız parlamntosunun mekanizmasını en iyi bilen bir bakanımız bu muvz fakıyetsizliğin sebeblerini bana izah etti: — Siz, birbirinden çok farklı iki yaziyeti mukayese — ediyorsunuz. İngiliz - başvekili bir parti — şefi, Çok nadir bir hal müstesna ve par- tisine karşı taahhütlerine riayetsizlik kaziyesi 4->mda, ekseriyeti muhafa- 'za edeceginden den, mebuslarla devamlı surette te- masta bulunmasına / lüzum yoktur. Fransada ise, başvekil ancak muhte- lif partilerden mürekkep pek nazik bir grupu temsil eder. Durmaksızın ekseriyeti toplaması ve parlamento #moyunu mürakabe etmelidir. Bu vazifesini görebilmesi için de meb- yusların onu gelip görebilmeleri icap eder. Halbuki, çok meşgalesi — olan ancak istenecek bir şeyle- ri olduğu zaman başvekili ziyaret e- derler, onların arzularını karşılaya- bilmesi için de elinde bir bakanlık bulunması şarttır.. Bu da ispat eder ki müesseseleri tarih doğurur, ve onları bir. yerden yi dirije etmektir. alıp diğer bir yere nakletmek tehli- Çok dafalar, memleketimizin | kesiz değildir. devlet adamlarile konuşurken, On' Andre Morova emindir. Bu yüz- * SULH! bugünkü şartlar içinde, hiç şüp- Fransız yazarı — Jan Martet, de bu münasebetle su yazıyı neşrediyor: ten felaketleri bize nazaran daha az az ahmakçadır. yöz kızartıcı, daha Kurdu öldüren Aaleşi veya yerin pislikleridir. An- damıyorum, insanın avı ve avcısı gene Ansan olacağı neden alnımıza yazılmış olsun. Hazin i ân harba lüzum yoktur: Bunu üzerine alacak başka şeyler vardır: Veba, kolera, açlık ve sefalet, ayak- larımızın altında ve başlarımızın üs tünde hazırlanan her şey, barut fıçı- sına yavaş yavaş yaklaşan fitil veya, sonsuzluğun bir ucundan, daima bize vermek doğru gelen ve yüz veya bin ra, şu gün ve şu santte, dünya denen şu ahmaklık nümunesile randevusuna şaşmadan gelecek yaldızlı nokta. Ya- zilı olan bunlardır. ancak bunlardır. Şu halde, belki yı n üstüne basacağı bu karınca kaynı yışi üzerine biraz sükün, biraz rahat! Sulh! fakat müsaadenizle, on beş ledi ın devin senedenberi ardımızda / süz miz ve barutla, fırtımayla, tehlikeyle, kaplı görünen © sulh değil! bu top uğultuları ve zırhlı indirişleriyle dolu kâbus sulhu değil! Sulh! Köy he sülh: Neşeli hi sadcıların dönüşü, ke- bozumu, bir yol dö- lehçe. bütün bunlara gülmüştük, Jarı terennüm eden şiir nev debiyatımızdan koğmuştuk hat Allah aşkma bunları bize geri versinler! Teokritvari veya Şenyevari bir bahar gelsin ve biz yumuşak otların üzerine yatalım ve bu esnada lodos kamışlar Aarasında neyini üflesin ve B. Musol Pontinina ovalarında güllerle kordelalanmış koyunlarını ot Tatsınt Sulh! dir mızda dirlik. Ah! biliyorum ki bunları söylerken beyhude vaktimi ve emeğimi kaybe- diyorum, ve belki ben de, ilk fırsat- ta, tamamen benim fikrimde olma maktan suçlu zavallı adamcığa karşı öldürücü bir kin besliyeceğim. Fakat gene de bunu söylemek, ve fikri or- taya attıktan sonra onu / fül haline koymaya çalışmak lâzım... Mısır hadiseleri ve İngiltere La Repüblik — gazetesinde Brosolet yazıyor Musır'da geçen ay vukua - gelen vahim ayaklanmalarla tezahür eden milliyetci hareket nihayet muvaffak oldu. Vafd partisi, 1923 ana kanu- nunun tekrar tesisine engel olmasın. dan dolayı İngiltereyi tenkit ediyor. du. Bu parti, Nesim paşanın, bu nok- ta üzerinde olduğu kadar memleki tin milli müdafa-- için alınması -dbirler hususunda da in- giliz komiserliğine çok fazla boyun eğmesini | — amiyordu. Nihayet par- ti kendi görüşlerini kabul ettir. Nesim paşa, 1923 ana kanununu tek- rar tesis eden bir kı İa imzalattı. Ve İngiltere buna karşi çıkarmadı. Bu, ehemmiyeti ü- zerinde Tüzümsuz olan ilk neticedir. fakat bilhassa Piyer rnameyi kıra- urar edilmesi İkincisi de şudur : Şimdiye kadar Misır siyasetinde âdet olduğu gibi milli partiler artık dağınık bir su- rette mücadele etmiyorlar. Şimdi bu partiler bir cephe teşkil etmiştirler. Bu cephenin içinde Vafd partisi, Mahmud paşanın Hiberalleri, ve bir kaç yıl önce kıral tarafından kurul- muş olan otoriter. tarafından takviye etmek için Sıdkı Paşa tarafından — sun'i bir şekilde teşkil edilen Şaab partisi toplanmıştır. Tuhaf bir tali cilvesi ©- darak, şimdi. bu birliğin hararetli görünen de Sıdkı Sıdkı Paşa, şüphe götü otoriter tabintiyle, Nesim Paşayı he- men devirmek istiyor ve ihtimal ki bu hareketten sonra kendi. önünde yolun açık bulunacağını umuyor. Na- has Paşa ile Vafd idarecileri de, ter- inde en Paşadır. k, Nesim Paşaya karşı çok daha uzlaşıcı davranıyorlar ve böy- geçen yıl otoriter rejime nihayet vermek için en fazla le hareket ederken, çalışanın Nesim paşa olduğunu hat larından çıkarmıyorlar. Bundan b geçen ayki buhran esnasında, kendi lehlerinde vaziyet almış olma: sından dolayı da ona karşı minnettar- dırlar. Seçimlere bitaraf bir şekilde reislik etmesi için ona güveniyorlar. Ve seçmenlerin büyük bir ekseriyeti sayesinde hükümetin dizeinlerir alacakları güne kadar onun mevkiinde kalmasını istiyorlar. Sıdkı paşanın sabr men, Mısırın, Vafd partisinin de te- ttiği gibi Nesim paşanın ida- resi altında seçimleri temel görünüyor. Ve esasen seçimin neticesi hiç de şüpheli değildir. Milli cepheyi teşkil edenler mış olan anlaşmaya ların ancak yüzde yirmi beşi derecede partilere ayrılmış ve diğer- lerinin Vafdcılar tarafından alınına- S1 kararlaştırılmıştır. Demek - oluyor. iktidar yapacağı muh- tamamen Vafdcı bir meelis olacaktır. Bu meclisin İngiliz - Mısır münasebetler a koymak olacaktır. Malümdur ki milli cephe, 1930 se- 'nesinde Mak Donald kabinesinin dış bakanı olan Henderson'la müzakere şüphesiz, mesele: edilmiş olan anlaşma projesinin tat- bik mevküne konulmasını istiyor. Bu Sudan meselesini askıda br. iman VETİ parülsi Te muhakkaktır. ekseriyet Vafd partisi, bu projeyi, bazı ufak tefek rötuşlarla yeniden ele almaya hazırdır. Fakat İngiltere ne yapa- cak? İngilterenin, 1930 projesindeki bazı kayıdları şimdi hoş görmediği caktır. İngiliz hükümetini Habeş anlaşmazlığının — gerekt askeri hükümlerini tadil »t se bile, 1930 projesinin esası üzerin- de Mıisirla/ müzakerelere - girişmesi gök akıllıca Eğer İngiltere buna r: saslı bir anlaşma yapılabilir. Mısır, bu süretle, başka/ karışıklıklar çe madan, demokratik vüştüktan sonra, heme İalini de kazanmış olacaktır. Bu sı retle İngiltere, hiç olmazsa daha kö- tü bir akıbetten kendir atorluk siyasetinin mih- hareket olur. iş olacaktır. istiyebile- Nöbetçi eczaneler Gün: Eczanenin adı: Çarşamba — Ege Eczanesi Perşembe — Sebat - Yenişehir eczaneleri Cuma — İstanbul eczanesi Cumartesi - Merkez — .. Salı 1.1.1936 tarihinden itibaren iki ay Halk » müddetle. şehrimiz eczaneleri yulı daki cedvele göre nöbetçi kalı lardır.