18 İLKTEŞRİN 1558 CUMA BÜ enketlmis: İkinci ankete cevap (Başı 1. ci sayıfaeda) şE göz önünde tutularak (şandmnak) iman etmek anlamı da görüldüktec sonra 1wı, 2661, 1SIn, Temmi, ssrmak anlamıyla bu bi- gimlerin yakmlığını görürüz. Bizim (is) dediğimiz sözün eski kullanışını divanda ış diye de buluruz. Is sözünün İT olması, ir sözünün 11 olabilmesi, söz. lerden daha artık, seslerke, seslerin da- ha ileri sezilerin biribirine ilintisini gö. Türüz. I bayal, rr uzak, aş şua, 16 hararet anlamı veriyor. Ir hem ıraklık hem ses veriyor. Iradı, uzakladı. Ic ses teren- nümdür. Irmak, ırak. Yıldız öz kulla. nışta ıldizdir. İldiz hayalet midir, par- ak mıdır. İlarmak hayal etmek, ılgar hayaldir. Tldız :ldır, yıldız yıldırım ol. duğu gibi ılgar, ılgaz oluyor. — Aateş. - Gün; güneş nasılsa ot öteş de öyledir. çede koca hoca sözü farsçada nasıl hace olmuşsa oteş de ateş olmuştur. Biz ateşe od diyoruz, ateşi acemceden geri almış gibiyiz. — Yıldız. . Bu sözü ışık sözüyle ka- rışık söylemiştik. Bu biçim üzerinde bilgilerimizi genişletmek için şu dü- şünceleri de katıyorum. Yıldız gündür göbidir. Yokduz denir. Yıldız gibi. ıldiz . biçimi de var. Arladoluda bile, Çangırı. dan ileri istasyon Mldırımdır. Bu söz yıldırım midir, yildiz mdır, Başka köksel adlarımız da vardır, Rikendiz, sekendiz gibi. Ekendiz cüza, sekendiz. zuhaldir. Ekendiz asıl ikiz değildir. Sekendiz tek oluyor. (S) sesi- nin relünü görüyoruz. Oymak soymak, almak salmak gibi, karşıt anlamı veri - yor. Sekendiz; sekendir, sekendür de ©- lur, (İskender) sörünün özü budur. 'Türkçede erentüz müşteri'dir. Görülü. yor bu ek atmasyona gelemez. Derin inceleme istiyor. — Gök, - Gök yüzüne maviliği için mi gök dendi, yoksa köymek - tarassınd etmek olduğuna göre göyük, gök Ta- sad edilmiş mi demektir. Gök - bence merl demektir. Gök yüz denilmeyip gök yüzü denmesi de bu adlamanın renkten önce olduğunu gösterir. Hoş köymek göymek sörünün -görmek, gözmek sö. zünden bir ayırdı yoktur. Sonra köymek bakmak anlamına da geldiğine göre top- tan birçok sözlerin bir arada irkildiğini görürüz. Kobaş. güneş. gün, göz köz ve koz, kuzu, kuyruk, koy, koyun, kül ve kü- vek, güve, köyde ve güdük ve günkül, göğüs, kömür, kor ve güzel, koy hep aşık, hararct anlatan, veren, bayan (k) h sözler. — Toprak. . Küre demek olan top sözüne süs olarak gelen (rak) eki ile bir kullanışı: Divanda (top) küre de- moktir. Yaprak, bayrak sözlerinde ol - duğu gibi. Benzerleri çoktur. Adlarla, işleri - gelişlerinde anlamlar - değişir. (Bayrtak) sözünün kökü bezemek sö. ! - L . YURD Türk köylüsüne partinin armağanı olarak on beş günde bir çıkarılar ve 60.000 taneye yakın bastırılan parasız olarak köylere dağıtılan bu çok değer- li ve faydalı gazetenin 15 ilkteşrin ta- rihli 47 inci sayısı çıkmıştır. Bu sayı- da “tarihiğ anıtların korunması, muriyetin 12 inci yıldönümü, , "Habeş - İtalya savaşı,,, “sağ- ,, » ve daha birçok resimli ha- berler vardır. Duvar gazetesi kısmı da 20 ilkteşrinde yapılacak nüfus sayırmı ile, toprak ürünlerinin değerleneceğini köylüye müjdeliyen — yazılar — vardır. Yurd, gündengüne gelişen olgun yazı- larla, her bakımdan öğülmeye değer bir warlık olmaktadır. “kuru tarım,, ARKİTEKT Memleketimizde modern yapıcılağın yayılması yolunda beş yıldanberi siste- matik çalışmasiyle büyük hizmetlerde bulunmuş olan bu çok değerli meslek mecmuasının beşinci yıl 7 ve & numa: galı sayıları bir arada olarak çıkınıştır. Bu sayıda: İstanbul sebzc ve mey. va hali, Ankarada ev. Yerli mallar ser- gisi. Köylü evleri. Güzel sanatlar aka- demisi yılbık talebe vergisi. Beki me- deniğ eserlerimiz. Yapılarda hava ko- runması. Sinema salonlarinda ses tecri. di ve akustik. Belediye mezarlıkları nizamnamesi. Güzel sanatlar birliği re- sim şubesi sergisi, D grupu sergisi. Ar- sulusal mimarlar kongresi — programı. Şehirlerimizin plânları gibi çok fayda- h: ve lüzumlu yazılar vardır. Güzel ve- simler ve plânlarla süslenmiş olan Ar. kitekt'i bütün mimarlara, sanat ve ya- pr meraklılarına tavsiye ederiz. VARLIK Lilkteşrin tarihli 54 üncü sayısı Yaşar Nebi, Ahmed Muhib, Abdülhak Şinasi, Nahid Sırrı, Nurullah Ata, Cev- det Kudret, Cemil Sena, Reşad Cemal, Yakub Sabri, Bekir Sıdkı, Orhan A- san'ın yazılariyle çıkmıştır. Gene - bu nüshada Maksim Götki'den — dilimize çevrilmiş nefis bir hikâye bulunmakta dır. —— aa rünün kökü olan (bez) e dayanır. Bay- rak bezeyen, bayram bezenendir. Kanrak gibi sözleri buna karıştırma- malıdır. Kanrak, sandalın rokasına der. der; Bu tıpki biçak gibi bıçmaktan, ka- gurmaktan koymadır. Toprak sözünün balçık, çamur de- mtk olmadığını işitenler aşmui bir çağda insan bunu masıl seserdi diyorlar. Maymuna vahşi insan manasına olarak (geyik kişi) deyen ilk adam bunu da sezmiş olabilir, Toprak küreden başka şey değildir. Turgud Atalyada sanat tahsilini en yüksek üstadların yanında tammamisdıktan ve uzu: a SAYIFA 5 r . n zaman klâsik müzelerde çalıştıktan «>nra memlekete dönmüş olan Sabri Fettah ismindeki genç ressamımız İstanbul güzel sanatlar akademisi salonunda çokx başarılı bir yetim sergisi açmıştır. Hakiki bir kabiliyete ve usta bir tekniğe sahib olarak sanat hayatımıza karışan bu değerli gencimizin memlekette kazanacağı başarılar ilk sergisinin uyandırmış olduğu takdir bislerinden koluyca anlaşı/a- bilir. Resmimiz bu sergiden birkaç tabloyu göstermektedir. Dost Sevyetler Birliği sporcuları Ankarada (Başı 1. ci sayıfada) ya saylavı B. Naşid Uluğ, Spor teşkilâti birinci ve ikinci başkanları Erzurum saylavı B. Aziz Akyürek, Beyazıt say- lavı B. Halid Bayrak, bölge ikinci baş - kanı B. Ziya Ateş, Muhafız Gücü ve Ankara Gücü kulüblerinin başkanları, Yarbay İsmail Hakkı ve Fikret, konuk - Tarımızı trenden indikleri yerde karşı lıyacaklardır. Muhafız Gücü bandosu en başta ol - mak Üzere Muhafiz Gücü ve Ankara Gücü sporculârı, spor kayafetleriyle, di- ğger kulübler üyeleri sivil olarak istaz. ,yon içinde gösterilen yerlere sıralana - caklardır. Konuklarımız kulüblerin & nünden geçerlerken kulüb başkanları ve idare kurulu üyeleri kendilerine tanıtı - lacaktır. İstasyonun içi ve dışe sovyet ve türk bayraklariyle ve dövizlerle donatılmış- tır. Bu dövizlerde (safa geldiniz. türk sporcuları aziz Konuklarını sevgi ile se- Yümlar) diye yazılıdır. İstasyondan Za. fer anıtına kadar da caddeye iki taraflı bayraklar asılmıştır. . t Sovyetli sporcular, istasyondan doğ- ruca Ankara Palas'a gidecekler ve din - deneceklerdir. Öğleden sonra saat 16.30 da Halkevi konuklar şerefine bir çay ve- recektir. Bu çayda konuklardan — başka sporcular ve idareciler, spor — teşkilâtı başkarı ve Üyeleri ve diğer ilgili zatlar bulunacaklardır . Rus sporcuları ilk spor — karşılaş - masinı yarın Ankara Gücü alanında fut- bol takımımızla yapacalklardır. Maç, sa. at 14,30 da başlıyacaktır. Biletler şim - diden Akba ve Tarık Edib kitabevlerin- de, Florya mağazasında ve Piyango bi- Tetleri satış şubesinde satılmaktadır. Tri- bün biletleri bir maç için 100, iki —maç için 150 kuruştur. Yalnız girmek için de bir maç bileti 25, iki maçlık bilet 40 ku- ruşa verilecektir. Alanda yeniden 1700 kişilik tribün yapılmıştır . 'Tenis maçları için Muhafız Gücü kortları hazırlanmıştır. Maçlar 19 bi - rinci teşrin cumartesi saat ondadır. Es - krim maçları 19 ve 20 birinci teşrin ge celeri saat 21 de Halkevi salonundadır. Güreşler 20 pazar akşamı saat 21 de gene Halkevinde olacaktır. C. H, P. Genel sekreteri ve Kütah. ya saylavı B. Receb Peker 19 - 20 ge cesi konuklarımıza Şehir lokantasında bir yemek verecektir. Bu yemekte Par . ti ve spor teşkilâtı üyeleri, her kulübten bir mümessil bulunacaktır. ... Yarın yapılacak futbol maçı için Nec- det, Niyazi, Necdet, İbrahim, Lütfi, Re- şad ve Eskişehir Demirspordan İsmail Ankara'ya gelmişlerdir. RADYOLAR ANKARA 19.30 . Çocuk saati 1945 - Musiki: Dvorak: 3 romantik parça * KT Şd Piyano: Ulvi Cemal 2008 - Ev hadınına öğütler: Nüfus sayımı 20158 « Musiki: Coperin: Les Grâces Natu- rellca ö Glvek: Gavotte Lully: Gavotte Francotur: Sicilienne et Ri- gandon Keman: Necdet Remzi Piyano: Ulvi Cemal 20.35 . Hafif plâk musikisi 20.50 - Haberler. İSTANBUL Hafif mutöki Ege caz Bayan Pakize İzzet, keman so10 piyano refakatile Haberler Stüdyo orkestranı Radyo caz ve tango orkestraları Son haberler . horsalar. Macar halk havaları. Bayan May- ler ve arkadaşları 2136 21.50 ULUS'un romanı: Tefrika: 12 Kırmızı Zan_b—aî( Yazan: Anatol FRANS Türkçeye çeviren; Nasuhi BAYDAR Resimci Udri'nin kapılar üzerinde, göl- geler arasında, şurada burada, benekli kö- peklerinin çizilmiş bulunmaları lâzımgelen yemek salonunda; yıldızlar ve arılar serpili sofra takımının karşısında, mumlar taşıyan iki Zafer'in ortasında kont Marten Bellem » biraz hüzün verici nazikliği, l'ederlendî- rici terbiyesi ile - misafirlerine ikramda bu- dunuyordu. Sağındaki, eski adliye bakanının karısı Madam Garen'e; solunda, takıp takış- tırmış olduğu elmasları - içinde bağıracak kadar sıkrlan prenses Seniavin'e, zaman za- man, bir takım boş sözler söyliyordu. Onun tam karşısında, çiçek sepetinin öte tarafın- da, bir yanında general Larivyer'in, öbür yanında da tarih akademisi üyesi Mösyö Şımnol'un bulunduğu kontes Marten, ince ve düzgün omuzlarını yelpazesinin rüzgârla- riyle okşıyordu. Masanın iki yuvarlak başı- ma doğru sağlam yapılı, mavi gözlü ve par- lak renkli Montessüi ile uzun ve zayıf kol- larımı ne yapacağını bilemiyen Madam B'el- Ten dö Sennon adında genc bir yeğen, resim- ci Düvike, Mösyö Danyel Salomon, Pol Vans, saylav Garen, tanınmamış bir senatör olan Mösyö Bellem dö Sennon ve evde ilk defa akşam yemeğinde bulunan Döşartr sı- ralanmışlardı. Önceleri yavaş ve zayıf baş- layan konuşmalar genişleyip bir mirıltı halinde uzayıp giderken sesi yükseldi: — Her yanlış fikir tehlikelidir. Hayal pe- şinde koşanların kimseye bir fenalığı dokun- madığını sanırız, buna inanmamalı; onların kötülüğü çoktur. Görünüşe göre en zararsız olan ham hayallerin hakikatte, ziyanlı te- sirleri vardır. Bunlar insanı realiteden iğ- rendirirler. Pol Vans: — Belki bunun sebebi realitenin güzel olmamasıdır, dedi. Eski adliye bakanı, imkânlı her 1slâhtan yana olduğunu söyledi. Ve, imi ik zamanında, daimi orduların kaldırılmasını ve kilise ile devletin biribirinden a! y nı istemiş olduğunu hatırlatmaksızın, pro- grama sadık kalan bir demokrasi tarı olduğunu bildirdi. Dediğine göre onun umdesi: nizam Ve terakki idi. Bunu kendisinin bulmuş olduğu- na inanıyordu. Montessüi sert sadedilliği ile söze karıştı: — Mösyö Garen, biraz samimi olunuz. İtiraf ediniz ki yapılacak 1'ah yoktur. ve olsa olsa, posta pullarının rengi değiştirile- bilir. İyi ve kötü, her şey, olmaları Tâzım. geldiği gibidir. Evet, her şey, olmaları lâ- zımgeldiği gibidir. Ancak durmaksızın de- Garen'in ğişirler, 1870 denberi memleket dört beş, finansal ve endüstriyel buhran geçirmiştir ki ekonomiciler bunların olacaklarını tah- min edememiş oldukları gibi ne olduklarmı da henüz anlayamamışlardır. Değişme- ler sosyetede, tıpkı tabiatteki gibi, içerden vuku bulurla Montessüi, hükümet işlerinde kısa ve va- zıh görüşlere inanıyordu. İçinde bulunduğu zamana sıkısıkıya bağlı ve geleceğe karşı kayıtsız olduğu için sosyalistler kendisini hiç düşündürmiyordu. Günün birinde kapi- talin de güneşin de sönüp gideceğini aklı- na bile getirmeksizin bunlardan faydalanı- yordu. Ona bakılırsa yapılacak şey kendini akıntıya bırakmaktı; yalnız beyinsizler bu- na karşı durur ve deliler de ilerisine varır- lardı. Fakat karakteri dolayısiyle kar? “sar bir adam olan kont Marten'in kötü önduyuları vardı. Kapalı sözlerle bir takım felaketler haber veriyordu. Onun korkak sözleri, sepetteki çiçekleri aşarak, Mösyö Şmol'un kulaklarına çarpıp yüreğini kabarttığı için onu sızlanıp kâhin- Tik etmeğe sevketti. Hiristiyan ulusların, yalnız başlarına ve kendi gayretleriyle bar- barlıktan tamamiyle kurtulmalarının im- kânsız olduğunu ve yahudilerle arablar ol- masaydı, Avrupanm bugün bile, *ehli salib,, zamanında olduğu gibi, bilgisizlik, sefillik şe zalimlik içinde kaynaşıp duracağını an- lattı. — Ortacağ, dedi, ancak talebeye zihinle- rini bozmak için verilen tarih kitablarında kapanmıştır. Hakikatte barbarlar eski bar- barlardır. İsraililere düşen vazife ulusları aydınlatmaktır. Ortacağ'da Avrupaya, As- yanın akıl ve hikmetini getirmiş olanlar İs- raılılerqir. Sosyalizm sizi korkutuyor. Bu da monarşizm gibi bir hıristiyanlık illetidir. Ya anarşi? Bunda Albijuva'larla Vaoduva'ların eski hastalığını görmiyor musunuz? —Avru- panın gözünü açıp onu nizama sokmuş olan yahudiler, ancak onlar, Avrupayı yiyip bi- tirmekte olan incili hastalıktan onu kurtara- bilirler. Fakat onlar da ödevlerini yerine ge- tirmiyorlar. Hıristiyanlar içinde onlar da hı- ristiyanlaşmışlardır. Tanrı onları bunun için cezalandırıyor; süz“lüp soyulmalarına izin veriyor. Antisemitizm her tarafta korkunç surette ilerliyor. Dindaşlarım Rusya'dan vahşi hayvanlar gibi koğuluyorlar. Fransada uvşl ve sücl işler yahudilere karşı kapanıyor. Aristokrat muhitlere artık giremiyorlar. Yeğenim İzak Koblenç, parlak bir sınaçtan sonra diplomasi mesleğinden vaz geçmek zorunda kaldı. Meslekdaşlarımdan birçokla- rının karıları, Madam Şmol kendilerini zi- yaret ettiği zaman, bir takım yahudi düşma- nı gazeteleri, mahsustan gözlerinin önüne seriyorlar. Sonra, istı olduğum koman- dör haçını kültür bakanlığının benden esir- emiş olduğunu söylersem inanır mısınız? şte nankörlük! işte yanlış yol! yahudi düş- manlığı - işitiyor musunuz? - Avrupa mede- niyetinin ölümü demektir. (Sonu var)